Tumgik
#sivas93
seslimeram · 10 months
Text
30 Yıl Sonra...
Tumblr media
“Fırtına, dinmeyen şiddetiyle sürse de o zamana kadar bize eşlik eden dalgaların ya da köpüklerin artık görünmediğini fark ettik. Her yer korku, koyu bir kasvet ve karanlığın kara, boğucu çölüyle sarılıydı.” Edgar Allan Poe – Kuyu ve Sarkaç / Seçme Öykülerden – Can Yayınları – 2014
Kendini mütemadiyen tekrar eden, tekrardan var eden, bütünüyle yaşam ihtimallerini her nasıl bir biçimde zapturapt altına aldığını esirgemeyen / göstere gelen bir fasit döngünün tam da ortasındayız. Edgar Allan Poe’nun geçmiş zaman bir balıkçı hikayesindeki nihai, sonun başlangıcını temsilen kurduğu cümleler silsilesi, bugünün hakikatine bir aynadır. O katran karanlığının, kara ve yıkıcı korkunun, boğucu çölüyle buluşturulan, birleştirilen bir düş kırımı sahnesi payımıza düşendir. Böyle afaki bir biçimde durum / değerlendirme ya da somut hamleleri / çözümlemeleri ihtiva etmeyecek, belki gerek duyulmayacak olan ol keskin mahvetme retoriği günümüzü tanımlamaktadır. Baş efendinin yepyeni ülkesinin o dokuz günlük bayram seyran süresinin ardından var edeceği yeni günlerin, yıkıcılıktan bir adım gerisini var etmeyeceği gerçektir, gerçekliğimizdir. Hakikat eğilip bükülürken başka şeyler yerine ikame ettirilirken her yerin korkuya rehineliği sağlama alınmak istenir. Olan biten budur.
Düpedüz, bariz bir biçimde yaşamın eksik, gedik konulmasının tezahürü artık giz değildir bütünüyle var edilendir. Tutturulup gidilen yeni yolun, yeni yüzyılın, yeni ülke tiradının daim arkasından sökün edenlerle birlikte bir mahvetme retoriği de güncellenir, eş zamanlı olarak. Bitimsiz bir döngüye rehin edilmiş olagelen ülkenin, ak partiyle kurumsallaştırılan o yeni dönemeçleri birbirinden bağımsız değil tam olarak yirmi bir yılda devamlılığı kısa, kestirmeden sağlama alınmış olan yönelimi var etmek içindir. Bir katran karanlığının açık aleni istikametinde yol / yön arayan ülkenin gerçekliği işlevsel kılınır. Yazılmış olanların, verili hakların, bütünüyle demokrasiyle ilintisi olagelen her şeyin çürümeye terk edildiği, ilerleme / yenilenme / şahlanış gibi manevra sahalarının o otokrasiyi daha da kalıcı kılıp hiçbir çıkışı bırakmamak adına yinelendiği yer gerçek kılınır. Biz ve ötekiler olgusunun, tam teşekküllü bir ayrımcılık halinin süreğen kılındığı zeminde karanlık zaten ötede değil tam da hayatın merkezindedir. Aralıksız yirmi bir yıllık dönemin, yönetim katından çıkan her hamlenin ardılı bu pervasızca ilerlenen karanlığa aşinalıktır. İyi de nereye kadar sürer bu kötürüm hal, daha kaç yıkım, sınama, yeniden uçurumun kıyısına taşınma var edilecek kaç kere daha yeniden başlanacaktır, hayata!
Geçtiğimiz hafta sonu bir anmaya denk gelir. Yası dahi tutturulamamış, faillerin handiyse çoğunluğun görmezden gelindiği 1993, 2 Temmuz Madımak Katliamının. 33 insanın bile isteye hedef kılınıp, memleketin gözleri önünde yakılarak katledilmelerinin üstünden otuz koca yıl geçtikten sonra varılan eşiğin ta kendisidir mesela karanlıkta nereleri arşınlıyor şu sahne, anlatıverir kısacıktan. Bitimsiz bir ötekileştirmenin, herkesi yaftalama çabasının her nasıl bir yıkıma daha dönüştüğünün utancı Sivas’ın ortasında var edilen katran karası kırımda görünür kılınmıştı. Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “‘Faşist akıl bu şekilde devam edemez’ diyen HDK Halklar ve İnançlar Komisyonu, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıl dönümünde yaptığı açıklamada, ‘Madımak ateşi hala sönmedi, devlet geçmişte yaşanılan tüm katliamlarla yüzleşmeli’ çağrısında bulundu
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar ve İnançlar Meclisi, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Madımak’ta tutuşturulan ateşin hala sönmediği belirtilen açıklamada, devletin geçmişle yüzleşmesi çağrısı yapıldı.
‘Sanıkları koruyorlar’
Türkiye coğrafyasında yaşayan halkların, geçmişten bugüne birçok katliama tanıklık ettiği ifade edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu ülkenin katliamcı geleneği ve zamanları aşan zihniyetinin hala Aleviler başta olmak üzere öteki halklara karşı yürütüldüğünün farkındayız. 2 Temmuz, Alevi halkının inancı ve kültürünün yok edilmek istendiği gün. İnsanlığa karşı işlenen suçun günü. Cezasızlıkla, zaman aşımıyla unutturma ile katilleri korumaya çalışıyorlar. Katilleri özel afla serbest bırakıp, firari sanıkları koruyorlar.
‘Tek dil, tek millet, tek din, ikinci yüzyılda da devam ediyor’
Türkiye’de ki her halk kendi kültür ve inancını yaşama hakkına sahip olmasına rağmen bu geçmişten bugüne yürütülen ulus devlet anlayışıyla ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. İktidarların dünden bugüne taraflılığını, Sivas’ta insan yakılmasına göz yumulması ve yakanların korunmasında yıllardır görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeni bir yüzyıla girerken yaşatılan tek dil, tek din, tek millet katliamlarının ikinci yüz yılda da sürdürme niyetini görüyoruz. Devletin derin milliyetçilik ve ırkçılık söylemlerinin her geçen gün arttığı, halkların birbirinden nefret ettirilmesi çabasının hız kesmediği ve bunun hem siyasi iktidar hem de muhalefet tarafından daha da yükseltilmekte olduğunun tanığıyız.
‘Faşist akıl, bu şekilde devam edemez’
Yüzleşilmeyen her katliam yeni katliamlara yol açarken, Türkiye halklarının geleceğine kötülük tohumları ekilmektedir. Bizler barışın ve yaşamın yolcuları olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Halkların gelecek inşasının karşısında kendi iktidarını devam ettirmekte inat eden faşist akıl, bu şekilde devam edemeyeceğini bilmelidir. Tarih haksız egemenlere karşı direnenlerin mücadelesine göre sonuçlanır.”
Bir katran karanlığının ortasına demirlemiş olan ülkede, Edgar Allan Poe’nun kaleminden çıkagelen betimlemenin tam da ortasında kalakalmış yerin sureti temsili artık biraz daha ayan beyandır. Otuz küsur yıllık bir yara verme isteminin, yıkımın var edildiği ilk andan itibaren tetikçilerden, emri verenlere herkesin alenen kollandığı, yargının acizlik içerisine terk edildiği, hakkaniyetin çiğnendiği, yüzleşmenin akla dahi getirilmediği bir tahayyülün ardında hangi eşikte olunabilirdi ki, kapkaranlıktan gayrı. Bütünüyle ortaya çıkan imgenin onca can kırığıyla yaşamanın getirdiklerine rağmen bir biçimde hayata tutunmaya çalışan, mücadelesini yitirdikleri için adalet çağrılarını yinelemek olanlara reva görülen şiddet, bir bitimsiz fasit döngüdeki yok etme sistematiğinin başkaca aparat / eylem / oyuncularının elinden çıkagelenler de mi bir şeyi izah etmez, sahiden anlaşılmazdır.
Gazete Duvar’dan aktaralım: “İstanbul’un Sancaktepe ilçesine bağlı Sarıgazi Demokrasi Caddesi'nde Sivas Katliamı'nın 30’uncu yıl dönümü nedeniyle yapılmak istenen yürüyüş engellendi.
Sarıgazi Demokrasi Meydanı'ndaki anmaya katılanlar yürümek istedi. Polis daha sonra Partizan flamasında bulunan İbrahim Kaypakkaya silüetini gerekçe göstererek yürüyüşe izin vermedi ve anmaya katılanları ablukaya aldı. Bu sırada anmaya katılanlar "Sivas'ın hesabı sorulacak", "Katil polis Sarıgazi'den defol", "Faşizme karşı omuz omuza", "Bedel ödedik bedel ödeteceğiz", "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın devrimci dayanışma", "Sivas'ın hesabı sorulacak" sloganıyla eylemi sürdürdü.
Polis yürümek isteyen katılımcılara biber gazıyla müdahale ederek çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.
Gözaltına alınanlar arasında gazeteci Emre Orman'ın da bulunduğu öğrenildi. Gözaltına alınanlardan isimleri öğrenilenler: Diyar Sarıkuş, Metin Kaya, Deniz Ayık, Gamze Toprak ve Esra Bilici
Hanifi Zengin'den Tehdit: Var Mı Bize Laf Söyleyecek Bir Delikanlı
Protesto ve eylemlerde başta gazeteciler olmak üzere eylemcilere şiddet uygulamasıyla birçok kez gündeme gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin, Sarıgazi'deki tavırlarıyla yine gündem oldu. Gazeteci Zeynep Kuray'ın sosyal medya hesabından paylaştığı görüntülerde Hanifi Zengin'in "Var mı bize laf söyleyecek bir delikanlı" diyerek bölge halkını tehdit etmesi dikkat çekti.”
Bir büyük yıkımın üstünden otuz yıl geçmiş. Hesap verme mekanizması kat'a işlemiyor. Adalet derseniz çoktan izi silinmiş bir mefhum. Memleketin en büyük aidiyetlerinden birisi olan Alevilere yönelik kırım hamlelerinin sonu hiç getirilmedi. Bunca organize kötülüğe susuluyor. Yuh demeyelim de ne diyelim sevgili okur! Dokunan, sorgulayan ve hakkını arayan otuz küsur yıllık geçmişte azılı tetikçilerin, kirli devlet insanlarını, hepsi ve üstü kalabalıkların var ettiği cürmün peşi bırakılsın diye her gün başka bir tirat var ediliyor, iyi de yuh demeyelim ne diyelim? Bunca afaki bir biçimde yirmi beş milyonun üstünde bir nüfuza sahip olan, bütünüyle bu toprakların çürümesinin önündeki en büyük dur ihtarını var edebilen, gel gelelim her defasında sınanan Alevilik ile yüzleşmeden geçen her gün utanç değil midir? Karanlığın içinde debelenip durulurken sahiden bu hal, şu zeminsiz değil aralıksız var edilmiş, güncellenmiş, unutturulmaya sevk olunan yıkım halleri, kırımlar ve kıtaller arasında bir hayat mefhumu söz konusu edilebilir mi? Tüm o Madımak kırımı sonrasında, otuz yıl geçtikten sonra durakladığımız bu güncellik içinde gerçekten ihtimal var mıdır, hayat her ne haldedir, her neye rehindir? Soruyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Fırat AYGÜN – Nar Photos via Fanack.com
1 note · View note
aynodndr · 2 years
Text
Tumblr media
Kavgayı saza yazdım
Sazdan öte söz bilmem
Ateşi suya yazdım
Yanmadan öte od bilmem
Sözü Can’a yazdım
Candan öte dil bilmem
Barışı küle yazdım
Dumandan öte sis bilmem
Sılayı turnaya yazdım
Gurbetten öte el bilmem
Dostu Pire yazdım
Pirden öte Şah bilmem
Peygamberimi güle yazdım
Ondan başka çiçek bilmem
Ölümü Allah’a yazdım
O’ndan öte Rab bilmem
SAZ sensin, BARIŞ sensin,
DOST sensin, CAN sensin!
İnsandan öte varlık bilmem..
Gülsen Dede
Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki
#TürkülerYanmaz
#Madımak #Sivas93 #2temmuz
#unutMADIMAKlımda
3 notes · View notes
dilsel · 3 years
Text
Hasret’in sesini, Behçet’in şiirlerini, Asaf’ın mızıkasını, Akarsu’nun bağlamasını, Mehmet’in fotoğraf makinesini, Carina’nın kalemini, Gülsün’ün gülüşünü; yaktılar. Hepsi yüreğimizde emanettir. Unutmayız, unutturmayız!
Tumblr media
25 notes · View notes
yerdenizpsikoloji · 5 years
Photo
Tumblr media
2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı... Geçmişle hesaplaşma ve onarıcı adalet olmadan geçen 26 yıl... ◇◇◇ Sivas Katliamının 25. Yılında başladığım yolculuğu unutmadıMADIMAKlımda diyerek tamamladım... ◇◇◇ Aklımda şarkılar, yüreğimde acı ve öfke, benliğimde yas vardı yola çıktığımda... Şimdi nereden başlasam buraya ne yazsam o 1 yılı aşkın süre boyunca okuduğum her yazıda, şiirde; dinlediğim her şarkıda, türküde, konuştuğum dinlediğim her insanda, yazdığım her satırda hissettiğim duyguları, aklımdan geçenleri tam olarak anlatamam... ○○○ Ben unutmamak, unutturmamak, bir ses olmak için başladım bu yolculuğa... Ulaştığım 9 müzisyen de sesime ses oldu. Paylaşarak çoğaldık, birken bin hissettim. Defalarca dinledim şarkılarını, ağladım. Onlarla üzüldüm, onlarla kızdım, onlarla güçlendim, onlarla ümitlendim. Kolektif travma sonrası müzik üretiminin anlamının ne kadar derin ve işlevinin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Tanıklığımı paylaştım. ◇◇◇ Bu yolculuk çok fazla şey kattı bana... Umarım ben de bir ses olabildim bu acıya... Bu yolculukta benimle duygu ve düşüncelerini içtenlikle paylaşarak bu araştırmanın ortaya çıkmasını sağlayan ve Sivas Katliamını şarkılarla anlatan değerli müzisyenlere minnettarım... #unutMADIMAKlimda ◇◇◇ "Canlar, sazlar/ kan oldular / kesildi teller / durdu nefesler / Ama hala / DİMDİK AYAKTA! AYAKTALAR! " #issizliginortasinda #sivas #madimak #sivas93 #sivaskatliami #müzik #tez #26yil https://www.instagram.com/p/BzaFwKZgKuF/?igshid=1jdqiqz6gk42n
1 note · View note
keyiflim · 5 years
Photo
Tumblr media
.... Susar bütün renkler Tatlı düşlerden uyanır büyük şehir Ölürken görürüm seni ölürken ... Hidayet Karakuş #sivas #sivasıunutma #sivas93 https://www.instagram.com/p/BzaHA7PFWnM/?igshid=1howw6yj2v4yq
0 notes
irmakmak · 7 years
Photo
Tumblr media
''Bilmez misin ki türküler yanmaz..'' #madımak #unutmadımaklımda #sivas93
1 note · View note
aynurant · 3 years
Text
Tumblr media
Kavgayı saza yazdım
Sazdan öte söz bilmem
Ateşi suya yazdım
Yanmadan öte od bilmem
Sözü Can’a yazdım
Candan öte dil bilmem
Barışı küle yazdım
Dumandan öte sis bilmem
Sılayı turnaya yazdım
Gurbetten öte el bilmem
Dostu Pire yazdım
Pirden öte Şah bilmem
Peygamberimi güle yazdım
Ondan başka çiçek bilmem
Ölümü Allah’a yazdım
O’ndan öte Rab bilmem
SAZ sensin, BARIŞ sensin,
DOST sensin, CAN sensin!
İnsandan öte varlık bilmem..
Gülsen Dede
Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki
#TürkülerYanmaz
#Madımak #Sivas93 #2temmuz
#unutMADIMAKlımda
6 notes · View notes
aynurantt · 3 years
Text
Tumblr media
Kavgayı saza yazdım
Sazdan öte söz bilmem
Ateşi suya yazdım
Yanmadan öte od bilmem
Sözü Can’a yazdım
Candan öte dil bilmem
Barışı küle yazdım
Dumandan öte sis bilmem
Sılayı turnaya yazdım
Gurbetten öte el bilmem
Dostu Pire yazdım
Pirden öte Şah bilmem
Peygamberimi güle yazdım
Ondan başka çiçek bilmem
Ölümü Allah’a yazdım
O’ndan öte Rab bilmem
SAZ sensin, BARIŞ sensin,
DOST sensin, CAN sensin!
İnsandan öte varlık bilmem..
Gülsen Dede
Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki
#TürkülerYanmaz
#Madımak #Sivas93 #2temmuz
#unutMADIMAKlımda
5 notes · View notes
medogruca-blog · 5 years
Text
Yeniyim Buralarda
0 notes
sillypersonagarden · 5 years
Video
@tatavlasahne “"Kalanlar ölenler için şiir yazar" Metin Altıok #unutMADIMAKlımda #madımak #sivaskatliamı #sivas93 #sivas93unutulmayacak #madımakkatliamı #madimak https://www.instagram.com/p/BzaBgzOlg57/?igshid=1svyxb6jljlma
0 notes
cevdetp-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
#unutMADIMAKlımda #sivas93
0 notes
seslimeram · 2 years
Text
Ucuzluk Meseli
Tumblr media
Ucuzluk içinde hayatın varlığı, ederi, bariz bir hiç kılınıyor. Bir tenzilat haline rehin edile gelen her gününde onlarca yaranın, yıkımın var edilebildiği bir uzamda sözün artık naçar kılınmasının yolu / yönü daimi ucuzluktan geçiriliyor. Bütün pespayelik ile bütünleşik bir istikameti bildirirken, haneden hayatını sürüp ilelebet iktidar olma gücünü / yetisini bariz bir biçimde kendisinde olduğunu zikredenler, böyle sayanlar elinde hayatın ehveni belirli bir yıkıma rehin kılınıyor. Sonu hiçbir türlü kestirilemeyen bir cerahat kuşatma, cürümler ile temellendirilen bir cehennem döngüsü yaşam olarak addediliyor. Hayatın ehven olanla bir biçimde yollarının ayrıştırıldığı şecereye rehineliği ile yaşama eyleminin ucuz kılınmış bir mesele / eyleme dönüşümü de hayata geçirilir. Fakire bir sadaka düzleminden sürülen, var edilen sözde iyileştirmeler, asrın asgari ücret zammı ve halkı enflasyona ezdirmeyip, biz ezeceğiz yollu çıkışlar arasında örülen yollar / açılan gedikler bu cüzi, bariz ucuzluk panayırı ülkeyi görünür kılar.
Emtia fiyatlarındaki oynamalar gibi, sürekli olarak sahnedeki sıradan insanların hayatta var olma hakları, varlıkları, beklentileri ile de oyunlar oynanır, grafikler çizilir. Tüm bu habis döngü çarklar dönerken her şeyden medet kesmiş, karanlığa rehin, kuru ekmeğe şükredecek, salt tapınacak, oy zamanı da uslu uslu iktidar lehine kullanacak bir denekliği imal etmek içindir. Ülkenin yenisi budur. Hayatın ederi, anlamı, meramı, kapsamı hepsi ve her bir ögesi zayi olunurken bir tek hiçlik sınırsız konulmaktadır. Dibine çekildiğimiz o karanlığın temsili sureti laf değil doğrudan cürümlerin makamıdır artık. Bütünüyle belli bir odaktan çıkagelen hamleler arasında hayatın ehven ile olan bağlarının kopartılması bir biçimde sabitlenir. Cürümler cürümleri kovalarken, yaşama gölgeler düşürülürken, hesap kitabın bini bir paraya muktedir lehine çevirilen dolaplarla yeniden imal edilirken sıradan insanların hayat hakları ellerinden çalınır. Misal haftalardır yeniden ifşa etmeye başlayan dünün sofrasının payandalarından bir mafyanın kirli ilişkiler ağı içerisinde seksten tutun, yağmaya birbiri ile ilintili olmayan ama her durumda birbirilerinin peşini kollayan siyaset ve medya ve gündelik yaşama ahvalinin kamusal olanı nasıl söğüşleyip iç ettikleri çarşaf çarşaf, o bu şu partili olmasına, şu bu o ismi zikretmeye hacet olmadan görünür kılınır. Bu hallerin yekununda adalet makamından ses çıkmazken, cılız birkaç itiraz, ne olacak şu memleketin hali kısır döngüsü yinelenirken, kartlar yeniden başka talihliler için karılır. Bir kağıt destesinde yer alan kağıt kadar yeni oyuncu oyuna dahil edilir. Bir fasit döngü yeniden başlar, iyi de nereye kadar?
Tümüyle hayatın ucuz kılınması bu magazin görünümlü ucubelik ilişkiler, çıkar ağlarına dolanmış tiplemelerin elinde yeni ülke bildiğiniz bir kısır döngünün içinde debelenip de hiçbir yere varılamayan, tek bir iyi günü bırakılmayan bir yere dönüştürülür. Yaşatan yeri yaşamla bağlarını kopartmış bir mahpushane kılmak, evi, evlikten çıkartarak dönüşsüz bir karanlık dehlize indirgemek var edilendir. Umut zayi olunurken, insanların hayatını bariz bir hiç kılarken o muktedir, şu yağmacı, o şantaj ekipleri bilmem neler adaletin kantarının da boş kefelerinin de çalındığı yer de gerçek kılınır. Örnekleriyle, lebalep vurgularıyla her durumda çıkagelen muktedirin kendine doğrularıyla o habis bakış sürekli sabitlenir, böyle bir sahada her gün yeniden çıkış noktası bu doğrultuda imal edilir. Aynı gemideyiz lafzını da düşündüğünüz vakit bütünün her nasıl bir tirat ile çıkageldiği var edilen ucuzluğun her ne beter bir tahayyüle çıkageldiği ortaya düşecektir. Şuraya sıralayacağımız birkaç örnek dahi bunu bildirmeye kafi gelecektir haddizatında. T24’ten aktaralım: “Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, 2 Temmuz Sivas Katliamına ilişkin yazısında, "Her 2 Temmuz’da, sol mecraların adet haline getirdikleri tekrarları dinler, muhafazakar tv kanallarında bile dillendirilen iftiraları bir daha, bir daha izleriz. Olayların başını anlatmazlar.. Kimler, niçin gösteri yapmışlardır, söylemezler.. Olayların ortasını çarpıtırlar.
Gösterilerle, Madımak otelini yakanlar arasında bir bağ olmadığı halde, ölenlerin sorumluluğunun göstericilerde olduğunu iddia ederler.. Sonunu ise, tamamen gerçeklere aykırı şekilde dizayn ederler.
Protesto hakkını kullanmak isteyen insanlardan 33 kişiyi, anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmakla suçlayıp, idama çarptırdıkları ile yetinmeyip, o gün Madımak oteli önünde olan 10 bine yakın insanın da tek tek tespit edilip, aynı cezaya çarptırılmalarını isterler.." diye yazdı.
"Oteli yakanları bulun, cezalandırın.. Ama Aziz Nesin’i protesto edenleri bırakın.." diyen Karahasanoğlu, "Anayasal hakkını kullanarak Aziz Nesin’i protesto eden masum insanları ise, “oteli yakmak”la suçladılar..
Yetinmediler, protesto hakkını kullanan masum insanları “Anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs etmek”le suçlayıp, idam cezası verdirdiler.
Apo için idam cezası kaldırıldığında, Sivas mağdurları da, idam edilmekten kurtuldu, ama ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezaevinde kalmaya devam ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Ucuzluk dediğimiz şeyi var eden bir muamma değil kesintisiz bir nefretin son sacayağı ol Akit nam paçavranın kaleminden irin damlayan temsilinden çıkagelir. Kör karanlığın 29 koca yıl önce, ama teşviklerle, ama halkı galeyana getirerek, ama Aziz Nesin gibi sahiden de meramı ülkenin düşünsel anlamda ilerlemesi olan bir zatı hedef hala kör hedef kılmaya çabalayarak bir katliamı savunmaktır, ucuzluk. Otuz dört canın akıbetinin mamafih boşa düşürüldüğü, adaletin ne tam anlamıyla tecelli ettiği, ne de Madımak gibi bir yapının müze yapılabildiği bir suç / pogrom / katliam için böylesine çekincesiz seslenişlerin ta kendisidir hayatı ucuzlatan. Nasıl olsa karşı mahallenin dediği insanların bu ülkeye dair en çok çaba sarf eden, akla, fikre, izana ve yeniden mücadeleyle bir yaşanabilir ülke hal ve umuduna saldırmak yeniden var edilir. Ötekisi sanılanın bu toprağın kökünden olması bir yana, hakikati eğip bükerek bir katliamı normalleştirmek de bugün utanç verici haline ek kılınır. Akit ve insanımsı temsilin suna geldiği cerahatin karşısında, bu ucuzluk ile tam anlamıyla karşılanan hayat memat mücadelesine, Arto Tunçboyacıyan’ın var ettiği iki satır cümle yeterince açık bir yanıt(ımız) olarak kayda geçsin. “Ben Sivas’da doğmadım. Sivas benimle doğdu. Ben Sivas’da insanları yakmadım insana benzeyen yaratıklar Sivas’ı yaktılar. Gürün’lü Setrak’ın küçük oğlu Arto”
Bianet’ten aktaralım: “Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki adli tutuklu Şehmuz Emen, 22 Şubat’ta sayım sırasında gardiyanlara hastane sevk için yaptığı başvurunun akıbetini sorduğu için kameralar önünde işkence gördü.
Çıplak bir şekilde hücreye konulan Emen’in darp sonucu kulağında işitme, gözüne ise görme kaybı oluştu.
Mezopotamya Haber Ajansı'ndan Hamdullah Yağız Kesen'in haberine göre, Emen'in, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusu sonrası gardiyanlar hakkında iki farklı soruşturma başlatıldı.
İki ayrı dava açıldı
Soruşturmanın ardından Emen, Adana Kürkçüler 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildi. Savcılık, gardiyanlar C. G. ve H. A. hakkında, "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" ve "Basit yaralama" suçundan iddianame hazırladı.
Adana 23'üncü Asliye Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek, gardiyan C. G. ve H. A. hakkında dava açtı. Davanın ilk duruşması 13 Ekim'de görülecek.
Savcılık ikinci soruşturmasında ise gardiyanlar Ç. Ş., H. G., H. C., R. D. ve Y. M. hakkında "İşkence yapmak" suçundan iddianame hazırladı.
Adana 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi de iddianameyi kabul etti ve gardiyanlar hakkında dava açtı. Davanın ilk duruşması 28 Eylül'de görülecek.
"Geç içeri ulan..."
Savcı iddianamede, Emen'in şikayeti üzerine 24 Şubat 2022'de soruşturma başladığını ifade etti ve Emen’in ifadesine yer verdi.
Emen ifadesinde, sayım esnasında yaşanan bir tartışma sonrası gardiyanların kendisini yere yatırarak odadan dışarı çıkardığı ve daha sonra darp edildiğini anlattı.
Emen, ifadesinin devamında; D-20 1’inci kat 2’nci odaya çıplak bir şekilde sadece alt iç çamaşırı ile konulduğunu, yine odada yatak olmadığını ve yerlerin gardiyanlar tarafından ıslatıldığını ve kendisine “geç içeri lan, ıslak yerde otur" denildiğini, söz konusu olay sebebiyle şikayetçi olduğunu belirtti.
İşkence kameralara yansıdı
İddianamede, kamera kayıtlarına yansıyan işkence görüntülerine dair hazırlanan bilirkişi raporuna da yer verildi. Raporda şu bilgiler yer aldı: "6 İKM’nin (infaz ve koruma memuru) kamera görüş açısına giriş yaparak geldikleri ve oda kapısının kilidini açtıkları, 4 İKM’nin oda içerisine girdiği, 1 İKM’nin kapıda beklediği, diğer 1 İKM’nin ise yan taraftaki oda kapısına gittiği ve kapı önünde beklediği tespit edilmiştir.
"Yerde sürüklediler"
"Kapıda beklemekte olan İKM-1’in panik hareketler sergilemeye başladığı ve kameraya doğru eliyle hareket yapıp, diğer İKM’leri çağırdığı anlaşılmaktadır.
"Daha sonra oda içerisine girdiği tespit edilmiştir. Odaya giriş yapan İKM’lerin müşteki Şehmuz Emen olduğu değerlendirilen hükümlü/tutuklu şahsı yüzüstü olacak şekilde yerde sürükler vaziyette odadan çıkardıkları, İKM-2’nin sağ elini kullanmak suretiyle yerde yatar vaziyetteki müştekinin yüzünün sağ tarafına tokat attığı tespit edilmiştir.
"Kafasına tekme attılar"
"İKM’nin hep birlikte müştekinin üzerine doğru eğilmelerinden dolayı müştekinin yerdeki hal ve hareketlerinin kamera görüş açısı dışında kaldığı, İKM-3’ün sağ ayağını kullanmak suretiyle müştekiye tekme attığı, İKM-3’ün yere eğilerek müştekinin kafa kısmına doğru yaklaştığı tespit edilmiştir.
"İKM-4’ün sağ ayağını kullanmak suretiyle müştekiye 2 kez tekme attığı tespit edilmiştir. Diğer İKM’lerin koşarak olay yerine geldikleri esnada ellerini havaya kaldırıp sallayarak (yapmayın dercesine) olay yerindeki İKM’lere bir şeyler söyledikleri, olay yerindeki İKM sayısının 12’ye yükseldiği tespit edilmiştir.
"İKM’lerin müştekiyi yerden kaldırdıkları ve kollarını arkadan tutup başını öne eğik vaziyette tutmak suretiyle koridorda yürüterek götürdükleri ve ağzını kapatarak götürmeye başladıkları tespit edilmiştir.
Mahpusu soyundurdular
"İKM’lerin müştekiyi demir parmaklıklı kapı önüne getirdikleri, fakat oda içerisine götürmeyip kapı önünde duracak şekilde kamera görüş açısı dışında beklettikleri, İKM5’in oda içerisine girdiği ve oda içerisindeki yatak, örtü gibi eşyaları oda dışına çıkardığı tespit edilmiştir. Müşteki şahsın kıyafetlerini oda dışında bırakarak üzerinde sadece baksır (iç çamaşırı) ve ayağında çorap olacak şekilde odaya girdiği, İKM-5’in hala oda içerisinde olduğu tespit edilmiştir.
"Müştekinin oda içerisine giriş yapması akabinde İKM-5’in içerisinde su olabileceği değerlendirilen 5 litrelik şişeyi eline aldığı ve şişe içerisindeki sıvıyı oda içerisinde yerlere döktüğü (özellikle yatağın kaldırıldığı yüksek zemine dökmektedir) tespit edilmiştir.
"Bidonla vurmaya çalışıyor"
"İKM-5’in sıvıyı yerlere döktükten bidonu hızlı bir şekilde müştekinin kafasına doğru salladığı ve bidonun kamera görüş açısı dışına çıkış-giriş yaptığı, müştekinin kamera görüş açısı dışında olmasından dolayı İKM-5’in bidonla gerçekleştirmeye çalıştığı vurma eyleminin müştekiye temas edip etmediği hususunda inceleme ve teşhis yapılamadığı tespit edilmiştir.
"İKM-5’in odadan çıkış yaptığı, müştekinin oda içerisine kaldığı, İKM’lerin kapıyı kapatıp kilitledikleri ve akabinde oda önünden ayrılıp kamera görüş açışı dışına gittikleri tespit edilmiştir. Müşteki şahsın elleriyle zemini sildiği tespit edilmiştir. İKM’lerin kamera görüş açısına giriş yaparak geldikleri ve oda kapısını açtıkları, Müşteki şahsın odadan çıkış yaptığı ve kıyafetlerini giyindiği tespit edilmiştir.”
Gardiyanlardan "para teklifi"
Emen'in ablası Perihan Güngör, "gardiyanların davadan vazgeçmeleri için kendilerine para teklif ettiğini" söyledi.
Davadan vazgeçmeyeceklerini ifade eden Güngör, işkence görüntülerini izledikleri andan itibaren aile olarak psikolojilerinin bozulduğunu söyledi. Kardeşinin duyu ve görme sorunu yaşadığını paylaşan Güngör, "Başkalarının canlarını yakmasınlar diye ben karşılarında duracağım” dedi.
Sistematik işkence
Emen'in avukatı Mehmet Nuri Toprak, işkencenin kameralara yansıdığını, müvekkilinin gözlem odasına götürülmesi gerekirken, tek hücreye götürüldüğünü, işkencenin yanı sıra çıplak arama dayatmasını da maruz kaldığını söyledi.
Müvekkilinin sadece hastaneye sevk isteyip, sevkinin akibetini sorduğu için işkence gördüğünü belirten Toprak, müvekkilinin sistematik işkenceye maruz kaldığını, şikayet üzerine gardiyanlar hakkında 2 farklı dava açıldığını anlatarak, "Müvekkilimin yaşadığı durumun adı işkencedir" diye konuştu. Toprak, müvekkil ve ailesi üzerindeki baskının son bulmasını ve yargının gerekli kararı vermesini istedi.”
Ucuzun da ucuzu denilenin hayattaki karşılıklarına bir diğer örnek bu yukarıdaki belgeli işkencedir. Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki adli tutuklu Şehmuz Emen, 22 Şubat’ta sayım sırasında gardiyanlara hastane sevk için yaptığı başvurunun akıbetini sorduğu için kameralar önünde bu işkenceyle yanıtını alır. Muktedir aklının aralıksız bir biçimde sürdüre durduğu 12 Eylül karanlığı ile yüzleşildi. İşkenceye sıfır tolerans, burası bir hukuk devletidir gibi nice argüman öne sürülürken var edilmiş olan yegane şey çok daha ağır, çok daha kalıcı, daha azap verici hallerin hayatın ortasında yeniden imalidir. Bir tecrit noktası kılınmış olan mahpushane dahilinde, kameraların, dijital gören gözlerin önünde var edilebilecek her türlü insanlık dışı muamele var edilir. Bir biçimde içerideki o Şehmuz Emen’in, dışarıda ailesinin süreğen bir biçimde baskı altına alınmasının da hali, tezahürü ile hayatın her nasıl ucuza konulduğu da gözler önüne serilir. Adalet kantarının ayarı her zamankinden de seri bir biçimde zehirlenirken, yok sayılırken bunca afaki aha da belgeli olan bir suç için ne zaman harekete geçilecektir? Devletin suç işleri bakanlığı haline dönüşen makamından ne zaman bir ses çıkacaktır? Masumiyet karinesi alt üst edilip bir de haklar elinden çalındığı vakit, üstüne bir de işkence ile çıkagelen bir devlet / yönetim katından, emir erlerinin kendilerine görev addedilmiş gibi yapageldikleri tüm o insanlık dışı muamelenin hesabını kim ne zaman verecektir, hangi zaman?
Ucuzluk içerisinde hayatın ederi / anlamı perişan ediliyor. Muktedir olgusu / algısı tümü birden yönelim / tavrı ve tahayyülü ile birlikte bir deney sahası kılınan yerde hayatın ta kendisi ucuza kapatılıyor. Vahamet her neresinden bakılırsa bakılsın süreğen bir tekrarla yeniden imal edilenlerde görünür kılınıyor. Katliamlar normalleştirilirken, cerahat sahibi erkin yol verdiği linç mangalarının eylemleri vakayı adiye kılınıyor. Bir tarafın acısının üstünde tepinirken, beri yanda olmakta olanın uçurumun / var edilmiş yaranın değil farkına varmak umursanmıyor. Magazinsel bir tavra dönüştürülmüş ses etmelerin, yasın ta kendisini bir gösteri sahasına dönüştüren aklı evvel suretlerin odağı işkence olanı dahi herhangi bir vaka saymasının yarası çıkageliyor. İçerisi dışarısından beter, dışarısı içerisi kadar ağır yıkımlara rehin ediliyor. Hayat ucuz kılınırken, var edilmiş her kötülüğün ardılı sıra çıkagelen, yeniden imal edilenlerle yolu / yordamı / endamı / anlamı da paramparça ediliyor. Geleceğinin nasıl biçimlendirilecek olduğuna dair kehanete gerek kalmadan şu an, şimdinin suna geldikleriyle o mutlak ucuzluk her şeyi yakıp, yıkıyor, yerip, yerin dibine sokuyor. Bütünüyle çarklar dönsün de her şekilde insanlık yerin dibine geçsin diye bir istikamet belirten muktedir aklıyla memleketin her günü zemheri bir karanlığa ucuza kapatılıyor. Ucuzlukta kan damlıyor, yara kanatılıyor, lebalep acı damıtılıyor. Her gün, her yanda, her şekilde....
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Artery Street – Jr KORPA v/ Unsplash
0 notes
aynodndr · 11 months
Text
Tumblr media
Kavgayı saza yazdım
Sazdan öte söz bilmem
Ateşi suya yazdım
Yanmadan öte od bilmem
Sözü Can’a yazdım
Candan öte dil bilmem
Barışı küle yazdım
Dumandan öte sis bilmem
Sılayı turnaya yazdım
Gurbetten öte el bilmem
Dostu Pire yazdım
Pirden öte Şah bilmem
Peygamberimi güle yazdım
Ondan başka çiçek bilmem
Ölümü Allah’a yazdım
O’ndan öte Rab bilmem
SAZ sensin, BARIŞ sensin,
DOST sensin, CAN sensin!
İnsandan öte varlık bilmem..
Gülsen Dede
Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki
#TürkülerYanmaz
#Madımak #Sivas93 #2temmuz
#unutMADIMAKlımda
1 note · View note
cevdetp-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
#SİVAS93 #MADIMAK #2temmuz1993 #2TEMMUZSİVASKATLİAMI #SİVASKATLİAMI #madımakoteli #2TEMMUZSİVASKATLİAMINIUNUTMA
0 notes
ercandiyebiridersin · 8 years
Video
Toplanir ölü arkadaşlar. Her biri bir yerden gelerek. Kiminin boynunda ilmegi. Kimi kanini silerek. Kucakliyor beni Metin Altiok. Aldirma diyor gülerek. Yasamak görevdir yangın yerinde. Yasamak insan kalarak... ( Bu topraklarda herkesin gözleri önünde tekbir sesleriyle ağızlarında Allah kuran nidalariyla binlerce kana susamış yobaz insanları diri diri yakarak katletti. Şimdi nerde biri tekbir getirse aklıma hep Sivas gelir 37 can gelir. Unutmadık unutmicaz ) #sivas93 #sivaskatliamı #sivasıunutma #yaşamakgörevdiryangınyerinde
0 notes
eyluldesign · 9 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
109 notes · View notes