Tumgik
#zifirikaranlık
jupiterliyazar · 1 year
Text
Gecenin kalbi ağrıyor. Yıldızlar küsmüş gökyüzüne. Başımdaki kara bulutlardan görünmüyor gecenin yaraları. Işıksızız bugün zifiri karanlık.
M.
24.04.2023
20:50
50 notes · View notes
moonliht1903 · 2 months
Text
"Umarım sevgilim, umarım ki günün birinde seni kendi içimde aklayabilirim...🤍 "
'Z'💐.🌚
5 notes · View notes
bencobanyildizi · 3 years
Text
youtube
‘’ Düşlerim zifiri karanlık orda seni mumla arardım ben yinede bulamazdım...’‘
‘’ Vur beni her yerimden , zaten ölmüşüm kanarım sana saygımdan... ‘’
6 notes · View notes
ntbblog · 3 years
Text
Kulağımda kulaklık gözlerim yine uzaklarda ve arkadan seslenen :Bu yaşında ne derdi olacak sözleri..."
0 notes
keyiflim · 3 years
Photo
Tumblr media
#tamkapanma günleri #alkolyasakları devam ediyor stok 12 @parkgida zıkkımm zifiri fark bira #bira #kadehimekarışma #keyifnotlari #beer #beertime #beerstagram #beerlover #beerporn #birakeyfi #biraydoğarilkakşamdangeceden #zifiri #zifirikaranlık #dark #darkbeer https://www.instagram.com/p/COkv9wULAHh/?igshid=1c9jaobscl5ee
0 notes
Photo
Tumblr media
3 notes · View notes
canelmasi-blog · 7 years
Text
Bundan sonra sorarlarsa " Nasılsın?" Zifiri karanlığım....
1 note · View note
planetdiaries · 3 years
Text
ATEŞ GÜNLÜKLERİ
(Ağustos 2021 Akdeniz Yangınlarına dair Günlük)
Bölüm 1: Yola Çıkış ve Manavgat
Bölüm 2: Gündoğmuş ve Alara Çayı Vadisi
Bölüm 3: Eynif Ovası
15 Ağustos 2021
BÖLÜM 1
Yola Çıkış Manavgat ve Alara Çayı Vadisi
Sandras Dağlarının  1900 metre irtifasında  yer alan yeryüzündeki en yaşlı karaçam ağaçlarına ev sahipliği yapan ormanlarda geçirdiğimiz kampın üzerinden henüz bir hafta geçmiş değil. Ormanın dingin enerjisini henüz sıcak sıcak taşıyorum ruhumda.  Akdeniz'in için için yandığı haberleri gelmeye başlıyor. Ormanın bir avuç toprağında, bir kayacığın atında bile bu kadar yaşam varken, binlerce ağaç, binlerce böcek, binlerce tospağa alev alev yanıyor.
....
Birkaç gündür uyku tutmuyor. Bu sabah saat 4te gün doğmadan uyanıyorum. Henüz zifirikaranlık. Misafir kaldığım arkadaşlarımla vedalaşmadan çantamı  motoruma yüklenip yola çıkıyorum. Olimpos'un tepelerinde pikaplar yol kenarına çekmiş araziyi gözlüyorlar. Önceki gün Beycik'te çıkan yangın kısa sürede söndürülmüş ama Olimpos ahalisi işi sıkıya alıyor.  Nasıl almasın? Daha birkaç yıl önce çıkan orman Yangını Adrasan ile Olimpos  arasında uzanan hektarlarca alanı yoketmişken! Hemen bir whatsup grubu kurarak organize olmuş en ufak bir yangına anında müdahale etmek üzere tetikte bekliyorlar. Köylüler Çıralı köprü başına su yüklü remorkuyla bir traktör ve köyün gençlerinden oluşan bir tim kurmuşlar.
******
Sabah erken saatlerde Manavgat kültür merkezine giriş yapıyorum. Burası gelen yardımların  belediyenin koordinasyonunda  tasnif edildiği bir kriz merkezine dönüştürülmüş. Hemen bir görevli yeleği veriyorlar bana. Memleketin dört bir yanından gelen mutfak malzemeleri, temizlik malzemeleri, yataklar, battaniyeler... Kültür merkezinde yardım kolileri tepeler oluşturuyor.  Kolileri birer birer açıp kategorilere göre tasnif ederken duygulanmamak içten değil. Ah memleketimin güzeller güzeli, ah memleketimin vicdanlı insanları. Kolilerden marketten yeni alındığı belli olan ürünler çıktıkça duygulanıyorum. Evinde ne varsa gözünü kırpmadan gönderen anneler, dedeler geliyor gözümün önüne kolileri açarken. Vicdansızlar tarafından yönetilen vicdanlı insanların memleketi.
Arada bir bir TIR yanaşıyor ve aramızdan güçlü  kuvvetli  olanlar tırı boşaltmaya davet ediliyor. Görevin iyisi kötüsü olmaz. Bir iki saat tencereleri tabakları, giysileri gruplayarak, her bir hane için karma yardım kolileri düzenledikten sonra sabırsızlanmaya başlıyorum. Etrafta dolanıp bir yetkili aranıyor ve sahada çalışmanın yollarını arıyorum. Arazi motorsikletim ve deneyimli bir arama kurtarmacıyım sahada nasıl görev alabilirim diye soruşturuyorum. Yardımlar bekleyebilir ama ormanlar şu anda, şimdi yanmaya devam ediyor!
Manavgat Belediye Başkanının kriz masasında sorumlu bir danışmanı beni 1-2 kilometre ilerideki Manavgat spor merkezine yönlendiriyor.
Afad (Afet yönetim merkezi) buraya konuşlanmış. Kapalı spor salonuna yığılan yardım malzemelerini burada da izciler tasnif ediyor. Kriz masasından birilerine motorsikletli olduğumu sahada çalışmak istediğimi söylesem de nafile. Sahaya gidemeyeceğim söylenerek baştan savuşturuluyorum. Ortalıkta bir süre önüme gelen sorarak sahaya gitmenin yollarını araştırdıktan  sonra Telaş içinde bir Afad görevlisi sen motorlardan değil mi  diyerek elime bir ilaç, adres ve telefon yazılı bir kağıt tutuşturuyor. Böylelikle Manavgat'ın birkaç kilometre Doğu'sunda yer alan Karaöz Köyüne hasta bir teyzenin ilaçlarını götürmek üzere yola çıkıyorum. Asfalt boyunca manzara içler acısı. Tarım arazileri, ağaçlar , yangın Manavgat'ın kırsalını yakarak her bir yana ilerlemiş. Köye vardığımda caminin yanına motorumu koyuyor bana gönderilen adresi aramaya koyuluyorum.  Yanyana iki evin birinin avlusunda insanları otururken buluyorum. Bana kavun ve soğuk su ikram ediyorlar. Evlerden biri tamamen yanmış ve yıkılmış. Evin taşlarını taşıyan ahşap kirişler kül olunca geriye  sadece bir taş yığını kalıyor.  Bu haliyle evin senelerce önce bir depremde mi yıkıldığı yoksa yangında mı hasar gördüğünü kestirmek zor. Motorumun başına döndüğümde etrafında  birkaç kişi toplanmış şüpheli şüpheli bekleşiyor. Yangınların çıkma sebepleri hakkındaki söylenceler herkesi çok tedirgin ediyor. Köylere gelen yabancılara şüpheli gözüyle bakanlar az değil. Durumu ifade etmeme rağmen, caminin imamı, meydanda bekleyen jandarmaya haber vermiş bile. Jandarma  kimliğimi kontrol ediyor, hikayemi dinliyorum bir sonraki noktaya doğru gaz açıyorum.
*******
BÖLÜM 2: Gündoğmuş ve Alara Çayı Vadisi
Toros Dağları kıyıya paralel uzanır.  Alara Çayı kaynağını Orta Toroslardan, Alanya'nın kuzeyindeki Kuşakdağı ve Akdağdan alır. Denizle buluşana kadar geçen 82 kilometrelik güzergahında önce Batı-Doğu istikametinde Gündoğmuş ve Alanya ilçeleri arasında sınır çizer, ardından Güneye kıvrılarak Alanya ve Manavgat arasında akarak Akdeniz'e ulaşır.
Antalya'yı oluşturan ondokuz ilçe arasında nüfus açısından Gündoğmuş ve İbradı en küçükleridir.  doğal güzellikleri açısından bir liste yapılsaydı lakin, muhtemelen yine bu ikisi ilk sıralarda yer alırdı.
Geyik Dağlarının eteklerinde yer alan Antalya'nın Gündoğmuş ilçesinden, Alara Çayı ormanlarla kaplı ulaşılması zor derin bir vadide akar.  Vadinin hemen Güneyinde sırasıyla Kalecik, Karabul,  Senir Köyleri dişlidir.
Alara çayının aktığı Batı'dan Doğu'ya uzanan vadide  dumanlar tütüyor. Helikopterler Gündoğmuş ilçe merkezi yakınlarındaki göletten aldıkları suyu durmaksızın, vadinin içlerine taşıyarak, yangının güneye, Alanya'nın yaylalarına sıçramasının önüne geçmeye çalışıyorlar. Bir yandan da Gündoğmuş ilçesine uzanan karayolunda hummalı bir çalışma var. İş makineleri durmaksızın çalışarak yol hattı boyunca ağaçsız bir güvenlik şeridi oluşturuyor. Buradaki çalışma da yangının karayolunun kuzeyine sıçraması ihtimaline karşı... Zira yangın rüzgarın etkisiyle her an yön değiştirerek başka yerleşimleri hedef seçebiliyor . Türkiye'nin dört bir yanından gelen itfaiye araçları Gündoğmuş  yolu boyunca kritik noktalara konuşlanmış.
----
Karabul köyü halkı günlerdir uykusuz. Gece gündüz demeden yangının köylerine sıçramasının önüne geçmek üzere ormandalar. Köyde bir itfaiye bölüğü yangın köye yaklaşacak olursa müdahale etmek üzere hazır kıta bekliyor. Ne var ki Karabul halkının oturup beklemeye niyeti yok. Akdeniz yangınlarıyla mücadele eden birçok köy halkı gibi yangını ön saflarda karşılamak üzere gün boyunca  ormanın derinliklerine beşerli onlu gruplar halinde sortiler yapılıyor. Önceki günlerde köyden vadi tabanına uzanan  testerelerle bir güvenlik hattı oluşturulmuş. Normal zamanda olsa belki bir ayda yapılamayacak bir  çalışma iki günde tamamlanmış. Akşamüstü beş kişilik takımımız köyün hemen altındaki vadide devam eden göreli ufak yangınlara müdahale etmek üzere yola çıkıyor. Vadiye erişilmesi kolay değil. Engebeli arazide ormanın içinde kırkbeş dakika yürüyerek yangın hattına ulaşıyor, orman içindeki diğer ekiplere soğuk su ve yiyecek ikmali de yapmayı ihmal etmiyoruz. Ormanın içindeki ufak yangınlara müdahale etmek oldukça zahmetli. Uzun yollar yürümek gerekiyor ve bu yollarda yanınıza alacağımız az miktarda içme suyu dışında su taşımak çok zor. Elimizdeki tek imkan tırmık. Yaklaşık bir saatlik bir çalışmayla yangın büyük ölçüde kontrol altına alınıyor.  Ormandaki diğer gruplarla buluşarak dönüşe geçiyoruz. Karabul köyü ahalisi hep beraber köy meydanında kurulan sofrada oturuyor. Kavurmalı pilav, salata ve ayrandan oluşan akşam yemeği eşliğinde günün kritiğini yapıyor. Günlerdir yangının köye dayanmasına fırsat vermeden vadinin aşağılarında mücadeleyi sürdüren Karabul halkının cansiparahane çalışması sayesinde bir gün daha köy halkı huzurla uyuyacak. Köyün gençleri ve yaşlıları köy savunması için uzaktan gelen gönüllülere büyük ilgi gösteriyor. Yaşlılar Allah sizden razı olsun diye hayır duaları ediyor, gençler ise tüm ısrara rağmen vadi boyunca taşıdığımız ikmal çuvallarını sırtlamama müsade etmiyorlar.  Köy camisinden uzanmaya hazırlanırken  bir eve yatıya davet ediliyorum.  Güvenlik şeridi açmak üzere çalışan iş makinelerinin operatörü iki DSİ çalışanı da benimle aynı eve konuk oluyor. Bize gösterilen odada yatmak yerine, evsahibimin iznini alarak, döşeğimi sırtlanıyor, evin damına, gün boyunca çalıştığımız vadiye tepeden bakan bir noktaya taşıyorum. Şimdi gökkubbenin altındayım. Gökyüzündeki yıldızlarla ormandaki ufak yangınlar yekpare olmuş. Alara vadisi yakomoza kesmiş bir orman misali uzanıyor önümde. Saat 6.30da helikopter sesleriyle uyanıyorum. Biz kahvaltımızı yaparken, dün büyük ölçüde kontrol altına aldığımız yangının tekrardan hararetlendirdiği görüyoruz uzaktan.  Çok geçmeden  bir helikopter, dört beş sorti yaparak yangını söndürüyor. Günlerdir ilk defa köy yakınlarına gerçekleşen hava müdahalesi köylüyü keyiflendiriyor. Yangın riski Krabul köyünde  şimdilik atlatılmış gözüküyor.
Birkaç kilometre ötedeki Senir köyü ise Karabul kadar şanslı değil. Köye girişler birkaç gündür yasak. Anayoldan sınıra sapan yol üzerinde yardım araçları ve çadırlardan oluşan bir  afet  merkezi kurulmuş. Köyün girişinde, Gündoğmuş devlet hastanesinde görevli doktor arkadaşımla buluşuyor, Senir Köyü'ndeki evine gidiyoruz. Daha bir hafta önce onunla Sandras Dağları'nda beraberdik. Bana anlata anlata bitiremediği köyünü ziyaret listeme almıştım. Ziyaretimin bu kadar çabuk, hele bu koşullarda gerçekleşeceğini nereden bilecektim!  Nöbetten henüz çıkan arkadaşımla köy girişinde buluşuyoruz. Anayoldan köye inen yol boyunca yer alan tarihi mezarlık ve içinde yer aldığı orman küle dönmüş. Mezar taşlarının etrafında tüten dumanlar bir korku filmi sahnesini andırıyor. Köyün girişinde jandarma ve itfaiye araçlarının oluşturduğu kalabalığı geride bırakarak arkadaşımın evine gidiyoruz. Elektrikler günlerdir kesik ve dolaptakiler kokuşmuş. Evin terasına çıkıyor köyün yanan mahallelerini izliyoruz. Bulunduğumuz evin hemen dibine kadar dayanan yangın, yirmiden fazla ev küle döndükten sonra en sonunda hava müdahalesiyle püskürtülmüş. Birinci ağızdan anlatılanlara göre Senir köyü halkı  son ana kadar köyü savunmaya devam etmiş. Hava araçları eşzamanlı olarak Gündoğmuş ilçe merkezinde çıkan yangına yönelenince başıboş kalan yangın köyü sarmış. Jandarma köyü boşalttıktan sonra köy iyice savunmasız kalmış.
Arkadaşımla köy mezarlığında dolaşıyor yanan ağaç köklerine arabamızdaki pet şişelerde su döküyoruz. Ardından Alara Çayı vadisini Doğu'ya doğru takip ederek Uçansu Şelalesine kadar yanan orman hattı boyunca ilerliyor bu güzelim coğrafyayı seyreyliyoruz. Uçansu Şelalesine vardığımızda çoktan karanlık basmış durumda. Buz gibi şelale sularında fiziksel ve ruhsal bedenimizi temizliyor sonrasında Geyik Dağlarının eteklerinde bir dağ  yolu boyunca gördüğümüz her Pınarda durup su içerek, geceyarısına doğru eve dönüyoruz. Arkadaşımla beraber geçirdiğim bu vakit, hem bana hem de ona çok iyi geliyor. Böyle bir zamanda sıcağı sıcağına onun yanında olabilmekten dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Geceyi, işte bu duygularla arkadaşımın,  daha birkaç gün önce yangınların sardığı Senir köyündeki evinde geçiriyoruz.
BÖLÜM 3 : EYNİF OVASI 
Bin metre yükseklikte yer alan Eynif   Ovası'nın güneyindeki dağlara dumandan bir sis perdesi inmiş.  Alabildigine uzanan çayırda muhteşem yılkı atlarını uzaktan uzağa  takip ediyorum motorumla. Kendimi at üstünde bir sığır çobanı gibi hissediyorum.  Her ne kadar sessiz ve uzaktan da gelsem, sürü beni fark ediyor,  ormanlık alana girerek izlerin kaybettiriyor. Motordan iniyor,  saatlerdir  savunmasını yaptığımız ormana ovanın düzlüğünden, şöyle bir mesafeden bakıyorum. Ormanın ovaya yakın kesimlerindeki yangın saatler süren kara müdahalesiyle söndürüldü. Ne var ki tepelerde duman tütmeye devam ediyor.
Eynif Ovası hemen kuzeyinde yer alan Antalya'nın İbrada ilçesi ve  Ormana köyünden yüksekliği 500 metreyi bulan sarp dağlarla ayrılıyor. Ovanın güneyindeki yüksek dağların ardında Manavgat ilçesi var.
Durduğum yerde çöküyor bu zorlu  savaşın Eynif ovası cephesindeki güç dengelerini getiriyorum gözümün önüne.
Kulağa sevimsiz de gelse bir savaştan farksız bu. Polis teşkilatına bağlı tomalar, Orman Genel Müdürlüğüne bağlı arazi araçları. Erzurum'dan, Van'dan, Ordu'dan, Kahramanmaraş'tan ve Türkiye'nin dört yanındaki  belediyeler tarafından  sevk edilmiş itfaiye araçları, DSİ'ye bağlı iş makinaları, Sağlık Bakanlığının ambulansları, su tankerleri, gönüllü ve resmi arama kurtarma ve insani yardım kuruluş ve topluluklarına ait dört çeker araçlar...  Kendi imkanlarıyla, koşa koşa yangın bölgelerine gelmiş  civar köy sakinleri ve işi gücü bırakıp elinde tırmıkla cepheye koşmuş gönüllüler.  Dağ hattı boyunca geniş bir satıhta yangınla mücadele devam ediyor.  Antalya Todosk'tan gelen 9 kişilik tırmıklı piyade bölüğüne alanda bulduğum bir tırmığı kaparak katılıyorum. 
Kendi bölgemizde toma ve itfaiye araçlarının söndürdügü ağaçların etrafını kuşatıyor, zemindeki kozalak ve çam dikenlerini temizleyerek yangının genişlemesinin önüne geçiyoruz. İki toma karşımızdaki yaşlı karaçam ağacına yüzlerce litre su basıyor da alevler zorlukla sönüyor.
Alevler sönünce acele etmemiz gerekiyor çünkü rüzgar her an ağacı tekrar tutuşturabiliyor. Amaç yanan bölgenin etrafını çembere alarak temizlemek ve yangının yayılmasını önlemek. Bu kolay bir iş değil. Çünkü çam kozalakları patlayarak yüzlerce metre öteye fırlayarak yeni bir yangına sebep verebiliyor. Bu yüzden sürekli devriye gezerek sönen alanın uzunca bir süre gözlem altında tututulması gerekiyor.
Ağacı ıskalayan toma atışları zaman zaman üzerimize geliyor. Islanmaktan hiç bu kadar mutlu olmamıştım! Ateş, su, toma ve arazözlerin, iş makinelerinin, su tankerlerin bir birine karışan gürültüleri. Sağa sola koşturan insanlar. Helikopter ve uçak sesleri.  Göreli savaşsız büyümüş neslimizin savaşları bunlar. Pek bu savaşı kim başlattı? Sakın ola bu savaşı başlatan insan türümüz olmasın. Bu cephede  savunmadayız. Lakin sanayileşme çağından bu yana  gaddarca hücumdayız. 
Tomanın  su ateşini kenardan izliyoruz. Yanan toprakla suyun buluşması birkaç metrelik bir gökkuşağı oluşturuyor. Orman yangının ortasında beliren gökkuşağı bir tebessüm bir ümit veriyor. 20-30 saniyeliğine de olsa gökkuşağına dalarak o kısa anın tadını çıkarıyorum.
Tomalarin söndürdügü  alanda hararetle soğutma çalışması yaparken ortalık bir anda kalabaliklaşıyor. İçişleri Bakanı olduğunu söyledikleri birisi onlarca kişilik bir koruma ordusuyla gelerek etrafa bakınıyor. Birileri eline tırmık tutuşturuyor, bir dakika kadar tırmıkla toprağı kurcalıyor. Flaşlar patlıyor. Onunla erabee alana dolaşan  güruhtan birisi ben şaşkınlıkla bakınırken bir anda elimdeki tırmığı alıp toprağı karıştırmaya başlıyor. Bir yandan da şöyle yapacan gibi birşeyler söylüyor.
Üzerimdeki şaşkınlığı atar atmaz tırmığımı geri alıyorum. Bu bir savaş ve tırmık da bizim silahımız. Silah namusdur diye de ekliyorum. Şaşkınlık sırası ona geçiyor...
Antalya Toros dağcılık Kulübünden  gelen piyade bölüğü aralıksız çalışıyor. Yangın alanını terk etmek istemiyor en ufak ateşi bile söndürmenin yollarına bakıyorlar. Bir ara motorsikletimle ana kampa giderek 10 kişilik yemek yükleniyor yangın bölgesine getiriyorum.  Bir köşeye çöküyor hızlıca yemeklerimizi yiyor, çalışmalara devam ediyoruz.
Birkaç kez yukarılarda çalışan itfaiye mensuplarına ana kamptan motorsikletime yüklediğim buz gibi suları taşıyarak dağıtıyorum. Bunların birinde kendimi bir itfaiye hortumunun ucundan tutmuş  buluyorum . Arazide  yerde sürünen bir itfaiye hortumuyla ilerlemek kolay iş değil. Hortumu ateşten uzak tutmak, ağırlığını almak... Şimdi benim görevim bir itfaiye mensubunun birkaç metre gerisinden  hortumu sırtlayarak manevra kabiliyetini artırmak. Hortumlar arazide ve yangın hattında kısa sürede hasar görüp kullanılmaz hale gelebiliyor. 
Arazözümüzün suyu bitene kadar bir ağaçtan diğerine  ilerlerken önümdeki itfaiyeci bir yandan benimle yangın söndürme stratejilerini paylaşıyor. 
Bir ara motorsikletime atlıyor cephe gerisinden yıpranmış bir itfaiye hortumunu değiştirmek üzere yenisini  getiriyorum.
Motorsikletle olmak yüksek manevra kabiliyeti sağlıyor ve oldukça kullanışlı olabiliyor. Motorsikletim adeta bir at gibi yüklü, arkasında sırt çantam, ihtiyaç duyduğum herşey yanımda, tırmığımı  da omzuma alınca kendimi bir atlı süvari gibi hissediyorum. Bazen de değirmenine karşı ilerleyen bir Donkişot.
Gün sona ermiş. Ana kampa 300 metre uzaklıkta küçük bir kayanın  tepesinde matımı seriyor dinlenmeye geçiyorum.  Bulunduğum yerden ana kampın nabzını tutabiliyorum. Yangın simdilik kontrol altında ama itfaiye araçları stratejik bölgelerde nöbet tutmaya,  iş makineleri yangın güvenlik koridorları açmaya devam ediyor.
Sabah orman hattını turluyor nöbetteki itfaiyecilerle sohbet ediyorum. Yangının ilk gününden beri bölgede yer alan Antalya bölgesine bağlı itfaiyeciler ve ormancilar günlerdir uykusuz. Arazözün yanıbaşına uzanmış bir çay demlemis simitle kahvaltılarını yapıyorlar. Yarım saati aşkın sohbetleşiyor yangının son durumu hakkında bilgi alıyorum. Bölgeye gelip de destek veren köylü ve gönüllülerden yana hepsi mutlu. Sivil bir araç çikolata dağıta dağıta geçiyor. Bir başkası arabasını kafa feneriyle doldurmuş onu dağıtıyor.
Eynif Ovasında doğuya doğru yol alırken   bir kez daha yaban atlarından oluşan bir sürüye çok yaklaştığımı fark ediyorum. Motorumu söndürüyor yürüyerek 20-30 metre yanlarına kadar sokuluyorum. Yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyorlar bu sefer, kıpırdamadan   hayran hayran onları izliyorum.
Tam o sırada yağmur damlaları düşüyor gökyüzünden. Artık ayrılma zamanım yaklaşıyor. Yarım saat sonra Ormana köyüne ulaştığında damlalar sağanağa dönüyor. Ormana köy meydanında yangin bölgesine gitmek üzere araç bekleyen   birisine nerede yumurta yiyebileceğimi soruyorum. Israrla beni evini görüyor. Bölgenin meşhur tarihi evlerinden birisi bu. Düğmeli Evler! Benim.icin hazırlanan menemeni mideye indirirken sohbetleş iyor, ninesine yanındaki son durumu aktarıyoruz. 1 saat sonra Adana'ya doğru yola çıkıyorum. Orta Torosar boyunca aralıksız 10 saat boyunca yağmur altında sırılsıklam motor kullanıyor çoraplarımı değiştirmek ve ısınmak için birkaç kez uzun molalar veriyorum.
Günlerdir ateş ve dumanla yoğrulan seferim yağmurun bereketiyle sona ererken yaşadığım onca  duygu ve deneyimi hazmetmeye çalışıyorum.
2 notes · View notes
alademirogluuu · 4 years
Text
geleceğim yine gece modu zifirikaranlık
0 notes