Tumgik
#zincire vurulmuş prometheus
afilimeczup · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
26 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Text
istese de ölemeyen neden korkabilir?
aiskhylos - zincire vurulmuş prometheus
23 notes · View notes
mem-4 · 11 months
Text
Tumblr media
Prometheus Bound |Zincire Vurulmuş Prometheus |1611–1612.
|Peter Paul Rubens
10 notes · View notes
panoptik · 2 years
Text
Tumblr media
Ama neler söylüyorum, herşeyi önceden bilmiyor muydum?
Hepsini biliyordum başıma geleceklerin.
Payıma düşeni gönül ferahlığıyla taşımalıyım.
Kaderin önüne durulmaz, bilmeliyim bunu.
Ama susmak da olmuyor, söylemek de
Bu benim başıma gelenleri
Aiskhylos, Zincire Vurulmuş Prometheus, çev. Azra Erhat
5 notes · View notes
eossanat · 22 days
Text
Tumblr media
Tragedyanın babası Aiskhylos’un başyapıtı Zincire Vurulmuş Prometheus ile tanrılara karşı insanları savunan bir Titan’ın öyküsünü öğrenin. 📚 🎭 🏛️
👉 https://eossanat.com/zincire-vurulmus-prometheus-aiskhylos/
0 notes
ugurtasdemir · 1 year
Video
youtube
Aiskhylos - Zincire Vurulmuş Prometheus /
0 notes
mmartineden · 1 year
Note
Kitap önerisi yapar mısın
tarık tufan-hayal meyal. nermin yıldırım-unutma dersleri. kobo abe-kumların kadını. mark twain-adem ile havvanın güncesi. andre gorz -son mektup. goethe-faust. aiskhylos-zincire vurulmuş prometheus. murakami-karanlıktan sonra. adelbert von chamisso-peter schlemihl'in tuhaf hikayesi
0 notes
yeralinti · 6 years
Video
youtube
ZİNCİRE VURULMUŞ PROMETHEUS - Aiskhylos
3 notes · View notes
mantikutayr · 3 years
Photo
Tumblr media
hüsen portakal’ı anlamak için sanırım onun ‘’öğrencisi’’ olmayı kabul etmeniz gerekiyor,  onu tanımadan* okumak biraz zorlayıcı. -‘’esrarı engin arkeolog’’ kitabında özellikle uhh.-  bu kitapta çok zorlamamış ama yer yer konuşur gibi yazmış, kitaptan uzaklaştıran bi durum bu benim için. yine de derli tolu bi kitap: yunan tragedyası, kral oidipus, oidipus kompleksi, antigone, yediler thebai’ye karşı, promerheus,  iphigenia  ve son olarak troyalı kadınlar. 
‘‘yunan mitologyasında, tragedya her şeyden önce bir yazgı sorunudur. insanlar, tanrılara inanır ve yazgılarının da tanrılara bağlı olduğunu sanırlar; bu tanrılara boyun eğerler. mitologyada, yazgı - fatum kader- önemli bir yer tutar.’‘
‘‘yunanlılarla ilgili en önemli dinsel inanç bilgilerini, homeros’un destanlarından öğreniyoruz. bununla birlikte bu destanlar, birer kutsal kitap diye bilinmez; roma’da v. yüzyılda hıristiyanlığın kabulünden sonra bu inanç artık geçerliliğini yitirmiştir.’‘
‘‘yunan tragedyasında en trajik kişi, kuşkusuz kral oidipu’tur ve bu kargışlı (lanetli) kişinin yazgısı önceden belirlenmiştir.’‘ 
‘‘yunantragedyasında, çok önemli bir nokta da aile içi çatışmalardır. freud, bunu aile içi duygusal (cinsel) ilişkilere bağlıyor.’‘ 
‘‘troya savşları - mitolojik de olsa - belki tarihin en büyük olayıdır.. troya savaşları bitti hem de çok trajik bir şekilde bitti ama homeros’un epos’u dünyanın ilk önemli kültür kaynağı olmasının yanı sra, etkisini de günümüze kadar sürdürdü.’‘
‘‘mitoloji ya da dinsel inanç, insanın yazgısının tanrılara bağlı olduğunu, psikanaliz ise kendi psikolojisine bağlı olduğunu söylüyor.’‘ 
‘‘anneler, bizim yalnız bizim ilk sevgilimizi değil aynı zamanda ilk tanrımızdır. ancak oral dönemden sonra bu duygular, babayla ya da aile içindeki kardeşlerle de paylaştırılır.’‘ 
‘‘yunan tragedyasının kaynağı, tanrı - insan çatışmasıdır.’‘ 
‘‘insanın, çatışmalı bir yazgısı vardır ve bunun kaynağı tanrılardır.’’ - sophokles 
‘‘ister ilkel toplumlarda olsun ister eski toplumlarda, kadınlar erkeklere göre bir alt yaratık gibi sayılırdı. eski yunan toplumları bunun dışında değildi.’‘ 
‘‘insanoğlu, iyi ve kötüyü karıştırdığı yerde, tanrılar onun ruhunu en yıkıcı yanlışlara iter; yıkımla karşılaşmak için o insanın artık çok az zamanı kalmıştır.’‘ 
‘’yazgı, tanrıların mı elindedir yoksa tanrılardan bağımsız mıdır? ister homeros’un destanlarında olsun ister tragedyalarda, yazgı sorunu asla açık değildir. insanlar, iyi ya da kötü davranışlarda bulunurlar ama yazgılardan kaçamazlar.’’ 
‘‘en büyük kötülük aldanmadır.’‘ 
‘‘hermes’i dinleyen zincire vurulmuş tanrı ( prometheus) korkmadan yine kendi bildiğini okur.’‘ 
10 notes · View notes
dear-milena · 4 years
Text
"İnsan başkaldıran yaratıktır derler. İnsan doğanın ya da geleneğin kurulu düzenine karşı ayaklandığı an insan olmuştur, insanlığını da hep yeni baştan başkaldırdıkça sürdürebilir derler."
Zincire Vurulmuş Prometheus, Aiskhylos
80 notes · View notes
gulindede · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
30. yılını kutlayan Studio Oyuncuları’nın kurucularından Şahika Tekand ile çiçeği burnunda tragedyası ‘İo’yu konuştuk.
https://www.timeout.com/istanbul/tr/tiyatro/feminist-bir-baskaldiri
Gülin Dede Tekin|Yayın tarihi: 24 Ocak 2020
Türkiye’de çağdaş tiyatronun öncü ve yenilikçi isimlerinden Şahika Tekand ve Studio Oyuncuları, hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz mitolojik karakterlerden İo’yu, günümüzü yakalayan bir metinle sahneye taşıyor. ‘Oidipus Üçlemesi’nde olduğu gibi yine İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan oyun Tekand’ın kaleme aldığı, daha önce yalnızca ‘Zincire Vurulmuş Prometheus’da karşımıza çıkan yan karakter İo’yu başrole taşıyan bir tragedya. Zeus’un baştan çıkardığı, daha sonra Hera tarafından ineğe dönüştürülerek sürgün edilen nehir perisi, tapınak rahibesi İo’nun uzun süren sürgün yıllarının ardından geri dönerek gerçeği haykırışını izliyoruz. Ataerkinin karşısına dikilmiş feminist bir başkaldırı aslında bu. Düzenin bekçileri Kratos/Bia ve Herme’in İo’yu geri dönmeye ikna çabaları, halkın zikredilen her cümleyle uyanışı, Prometheus’un Zeus’un korktuğu gerçeğini dile getirme cesareti…  Tekand’ın modern tragedyası başta kusursuz bir metne sahip. Ayrıca sahneleme, ışık, kostüm ve oyunculuklarıyla da her açıdan oldukça başarılı. İo rolünde Şahika Tekand ve Prometheus rolünde ise Yiğit Özşener çarpıcı performanslarıyla oyunun merkezinde. İlk defa duyduğunuzda tüylerinizi diken diken eden, tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz şarkılar gibi ‘İo’. Tekand’ın sözleriyle anlatacak olursak “Her sesi ve kelimesiyle dilin müziğini ortaya çıkarmış bir beste.” Dinleyeni bol, ömrü uzun olsun…
Sıfırdan tragedya yazmış birisi olarak size öncelikle şunu sormak isteriz: Nedir sizin için tragedya? Binlerce yıl öncesine dayanan tragedyalar günümüze dair ne söylüyor?
Bütün edebiyat ve sanat biçimleri için söz konusu olduğu gibi yazım biçimleri de ilkeleri ile ortaya çıktıktan sonra artık bağımsız bir sanatsal biçim olarak yaşar. Tragedya Antik Yunan’da ilkeleri şekillenmiş bir yazım biçimi. Bu biçimlenme o günün koşulları ile oluşmuş ama öyle ilkeler sunmuş ki, tragedyanın bizatihi varlığı dahi yazıldığı ya da sahnelendiği çağ adına bir şey söyler hale gelmiş. Tragedya hakkında konuşmamak, tragedya yazmamak, sahnelememek, okumamak, seyretmemek yaşadığımız son 30-40 yıl için hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü tarihin bu dönemi ilkesizliğin, günahlarla ve hatalarla yüzleşmemenin, hesap vermemenin en büyük başarı; hayata müdahale etme ve değiştirme umudunun ise aptallık haline geldiği karanlık bir dönem olarak yazılacak ileride. ‘Anything goes’ anlayışı tam da bunu başardı. Oysa tragedya yazım formu, hatayı ve bununla yüzleşmeyi, hesap vermeyi, ilkeleri zorunlu kılar. O nedenle bugün, sadece bu özelliği ve varlıklarıyla bile hem Antik Yunan metinleri hem de daha çağdaş metinler kendi çağları için çok şey söyler. Çünkü bütün dünya bugün ‘anything goes’ anlayışının fena halde duvara çarptığı ve sonuçlarının acıyla tecrübe edildiği günlere geldi.
Daha önce yalnızca ‘Zincire Vurulmuş Prometheus’ta karşımıza çıkan bir yan karakter olan İo’yu günümüzde bir tragedyanın başkahramanı olarak sahnede izlememizi sağlayan neydi?
İo, hem mitolojide hem de sanatta hep sadece kadın cinselliği üzerine tartışmaların ya da tasavvurların konusu olarak karşımıza çıkıyor. Oysa mitolojideki öyküsünden öğrendiğimiz şey, Zeus’la yaşadığı ve gönüllü mü gönülsüz mü olduğunu bilmediğimiz bir ilişkiden sonra topraklarını terk etmek zorunda bırakılmış ve adı sadece bu ilişki ile anılmış mitolojik bir kadın karakter olması. Bildiğimiz ve bize anlatılan mitolojik hikayelerin de hangi bakış açısı ile şekillendiği başlı başına bir sorun. Ben de neredeyse 2500 yıldır kenarda kıyıda bırakılmış bu mitolojik kadın karaktere acılarıyla, öfkeleriyle, zekasıyla kendini ifade edebileceği bir ses vermek istedim. Hikayeyi bir de İo’dan dinleyelim istedim.
Oyunu izleyen herkesin en çok etkilendiği şey metnin başarısı oldu. Ataerkillikle, güçlü olanla mücadeleyi ve halkın uyanışını anlatan, feminist yanı kuvvetli bir metin. Bu metni oluştururken sizin odağınızda ne vardı?
Metin yazarken öyküyü değil onu edebi olarak nasıl anlattığımı merkeze koyarım her zaman. Bu bana dilin müziğinin sahne aksiyonuna tercümesinde büyük imkan sağlar. Bu sefer de neredeyse teker teker her sesi, her kelimeyi dilin müziğini ortaya çıkarabilecek bir beste gibi ele aldım. Bu yoğun mitolojik öyküyü taşıyabilecek bir ses atmosferi ve anlatım oluşturmaya çalıştım. Ancak mitolojik bir öyküyü yeniden anlatan bir oyun olduğu için de bütün mitolojik bilginin doğru olmasını çok önemsedim ve her versiyon üzerinde çok sıkı ders çalıştım.
Daha önce sahneye koyduğunuz ‘Oidipus Üçlemesi’ ile ‘İo’yu yan yana koyduğunuzda nasıl benzerlikler ya da farklar gözünüze çarpıyor?
Çok benzerlik var. Bu benim sahneleme yöntemimden de kaynaklanıyor tabii. Ama bu özellikle sevdiğim bir yol. Kendi oyunlarım arasında hem metinsel anlamda hem de sahne üzerinde birbirine referans vermek bütüncül olarak kendi artistik dünyamın sorumluluğunu almak gibi geliyor bana. Bir de her seferinde sınırladığım malzemeyle kendimi bile isteye zorlamak ve aynı malzemeden her seferinde bambaşka bir anlatım çıkarabilmek çok eğlenceli.
Tanrılarla halkın farklı kotlara yerleştirildiği ve sahnede belli noktalara mıhlandığı bir yerleşim söz konusu. Sürekli hareket halindeki ışık ise yine birçok ögeden rol çalıyor ve başrole yerleşiyor.  Her detay üzerine uzun uzun konuşulabilir tabii ama sizin için ön planda olan neydi ‘İo’nun sahnelemesinde?
Işık benim için oyuncunun sahne üzerindeki varlığını görünür kılan en önemli unsur oldu her zaman. Sadece bu niteliğiyle bile bir sorumluluk alanı yaratan çok belirleyici bir unsur. Bir sahnelemeyi gerçekleştirme sürecinde ‘oyun’ (game) tasarımı için de çok temel bir araç. Bu oyunda yüklendiği bir başka anlam da vardı tabii. Bildiğiniz gibi Zeus aynı zamanda güneştir. O nedenle bu oyunda oyuncuların ışık altındaki varoluş biçimleri, rol kişilerinin Zeus’la olan ilişkilerini, gün ışığı altında nasıl var olduklarını da ifade ediyordu.
Çoğu işiniz gibi hata kabul etmeyen bir rejisi var oyunun. Özellikle koro için. Böyle bir çalışmayı bu denli hatasız tamamlayabilmek için nasıl bir prova süreci geçiriyorsunuz?
Bu oyuncuların tümünün eğitiminin Studio Oyuncuları’ndan geliyor olmasından da kaynaklanıyor. Böylesi bir disipline daha mesleği öğrenirken tanık olmaya başlıyorlar. O nedenle bu disiplini oluşturmak provalara kalmıyor. Ancak provaları hem eğlenerek hem de çok sıkı bir disiplinle sürdüren oyuncularla çalışmak işleri çok yapılabilir kılıyor. Yoksa bir yönetmen için göze alınması çok zor riskler bunlar. Oyunculara böyle güvenemezseniz neredeyse hayal etmek bile mümkün değil böyle bir şeyi.
11 sene sonra sizi yeni bir karakterle sahnede görüyoruz. ‘İo’da sahnede olma isteğinizi tetikleyen neydi? Yeniden sahnede olmak size ne hissettiriyor?
Aslında ‘Karanlık Korkusu’ oyunumuz 10 sezon oynandığı için en son dört yıl öncesine kadar sahnedeydim ama yeni bir rol çıkarmak anlamında haklısınız. Tam 11 sene olmuştu. Artık zamanı gelmişti. Oyunu yazarken önce hiç aklımda oynamak yokken giderek sahne beni çağırdı adeta. Gerçekten çok özlemişim.
‘İo’daki oyunculuklardan bahsetmeden geçmek istemiyorum. Herkes kendi karakterinde çok başarılı. Kadro nasıl bir araya geldi?
Dediğim gibi oyuncular eskisiyle yenisiyle hep Studio Oyuncuları kökenli. Özellikle ana kastları oynayan oyuncular yıllardır birlikte çalıştığım çok güçlü oyuncu arkadaşlarım. Yiğit Özşener, Gökhan Küçük ve Deniz Karaoğlu çok güvenerek ve zevkle çalıştığım çok etkileyici oyuncular. Bazen oyun sırasında bile onların oyunlarına duyduğum hayranlık ve gururdan yüreğim kabarıyor. Koroda ise hem yıllardır oyuncu olarak çalıştığım hem de profesyonel sahnede ilk kez yer alan oyuncu arkadaşlarım yan yana. Eskiler yenileri sahne üzerinde destekliyor ve yetiştiriyor adeta. Harika bir takım oluştu. Onlarla aynı sahnede oynamak çok zevkli ve eğlenceli.
1 note · View note
afilimeczup · 9 months
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
poyrazdiyebiri · 5 years
Note
En sevdiğin kitap ?
En sevdiğim değilde "Zincire vurulmuş Prometheus"oku derim.
13 notes · View notes
lanausee44 · 6 years
Photo
Tumblr media
Şiiri ezgiye dönüştürüp,  sesiyle diyar diyar dolaştıran bir seyyah Mohsen Namjoo.  Kendi tarzında seslendirdiği eserlerin etkili olmasının nedenlerinden biri, kuşkusuz kalemi güçlü şairlerin dizelerine yer vermesindendir.  “Yar Mara Ghar Mara” adlı eserde bunlardan biri.  Şarkı, Mevlana’nın Şems Divanı’ndan bir kısım içerir. Mevla’na Farsça oluşturduğu bu divanında, aşkı yüce bir alegoriyle anlatmış ve felsefik bir derinlik eklemiştir. Mohsen Namjoo’nun güzel sesi ve müziğiyle sözler yıkıcı bir bütünlük içerisine girmiştir. Acılar çeken, feryat eden, yıkık -viran olan âşık, sevdası uğruna ses eder bütün kâinata. Kimi zaman Zincire vurulmuş Prometheus gibi dağ başında yalnız kalır, ciğerlerini kemirir o aşk. Bazen de tufanlarda Nuh olur. Lütuf olur kahır olur şeker olur zehir olur…   Benim sevgilim, bana mağara kesilen Ciğerimi yiyen, aşk olan Sevgili de sensin, mağarada sen A efendiler efendisi, Beni gör-gözet.   Nuh da sensin, ruh da sen Açılan da sensin, açan da sen. Bana sırlar kapısında yarılıp Açılan gönül de sensin, sen. Nur da sensin, düğün-dernek de sen, Yardım görüp üst olan devlet de sensin Gagasıyla beni yaralayan Tur dağındaki kuş da sen. Damla’da sensin. Deniz de sensin. Lütuf da sensin, kahır da sensin Şeker de sensin, zehir de sensin Daha fazla üzme beni, yar beni...
27 notes · View notes
kodyaz · 5 years
Photo
Tumblr media
Zincire Vurulmuş Prometheus
Aiskhylos'un Prometheus'unu Türkçeye kazandıran Azra Erhat'ın önsözde yazdığı gibi Yunan mitolojisini bu kadar güzel çıklayıcı bir özetini daha önce okumamıştım
1 note · View note
olumsuzsozler · 4 years
Photo
Tumblr media
Tanrılar tahtlarından düşmedikçe, bizim görevimiz bitmez.
Zincire Vurulmuş Prometheus
0 notes