Tumgik
akasyam · 6 years
Photo
Tumblr media
1 note · View note
akasyam · 6 years
Text
Mavi Şömine
Ne yapıyorsun diye sordu meraklı bakışlarla. Dönüp başını çevirdi ama içinden konuşmak gelmedi. Yalnız kalmak istiyordu ama nasıl anlatacağını bilemedi. Devam etti diğeri “ Yarım saattir boş duvara bakıyorsun, kar bastırdı iyice, hava da soğudu iyice üşümüyor musun?” Camdan dışarı baktı telaşlı gözlerle. Kış işte her zamanki kar işte, soğuk işte, alışmıştı artık.
Üşümüyordu... Dışarıdan görünmese de, kalbindeki şömineye odunları atmış, çıtır çıtır yanmalarını seyrediyordu. İçinde yanan alevlerin ışığı yüzüne vuruyordu, içini ısıtıyordu. Uzandı külleri biraz karıştırdı, kalbindeki alevler iyice parlayıverdi, o an ince bir sızıyla karışık karlar yağmaya başladı dışarıda... O bembeyaz karlar yok mu o karlar, göründüğü kadar masum değiller... En iyi onlar iyi bilir insanın içini yaka yaka yağmayı...En iyisi küllere dokunmayayım diye düşündü, tekrar yerine geçti, kalbindeki şöminenin karşısına oturdu. Ateşin kırmızı tonlarının muhteşem dansını izlemek varken, küllerle oynamak niye? İnsanoğlunun başa çıkamadığı özelliğidir kendi külleri karıştırmak. İlla ki kendi kendine uğraşıp iç huzurunu bozacak bir şey buluyor insan..Sen oynasan da oynamasan da yanan odunlar kül olacak zaten.
Zaten içinde şöminen varsa, külün de olacak mecbur. Bir şöminede külden bol ne var.
Ne kadar huzur veriyordu yanan odunların çıkardığı ses. Arkasına yaslandı ruhunun köşesindeki şömineye bir odun daha attı...Alevler büyüdü biraz daha, iyice yuttu herşeyi, iyice ısındı. Dışarıdan hiçbirşey yapmıyor gibi göründüğünü biliyordu. Ama en çok şeyi aslında hiç bir şey yapmıyor gibi göründüğümüzde yaparız.
Şöminesi olmayanların bilmez tabii, elden ne gelir?
Meltemina
13mart2018
4 notes · View notes
akasyam · 6 years
Text
Gün gelir insanın hayatında bir düğüm çözülür, ardından ona dolanmış birçok düğüm de birden bire çözülüverir...Sen bir düğümünü çöz yeter...
3 notes · View notes
akasyam · 6 years
Text
Tumblr media
Masallar gerçek olmuyor işte....Onun için onlara masal diyoruz!!!
2 notes · View notes
akasyam · 6 years
Text
👥🗣 TUHAF TAKİP 👤👥
☠️Karanlık bir korku hikayesi
Nefes nefese kalmıştı, adımlarını hızlandırdıkça arkasından geliyorlardı. Arkaya bakmaya korktu. Utanmadan bir de “kaçma, bekle” diyorlardı. Köşeyi dönerken hafifçe yandan baktı, “aman tanrım” diye bağırdı, ne kadar çirkin görünüyorlardı. Şekilsiz, iğrenç ve hatta çok korkunçtular, kesin izini kaybettirmesi gerekiyordu. Köprüye doğru yöneldi, koşmaya başladı. Karşı taraf daha aydınlıktı ve aydınlıkta görülmeye korkuyorlardı. Hava çok soğuk olmasına rağmen ter içindeydi, alnından sıcak bir yaz günü gibi sular atkısına damlıyordu. Arkadaşını aradı panik halde, “yardım et, korkuyorum” dedi. Kasvetli ve karanlık kış akşamında kapanmış sinemanın önünde buluştular. Şehrin üzerine sis çökmüş, akşam daha da karanlığa dönmüştü. Yakalanma korkusunu sonunda birisine anlatmak istemişti. Bu ağır yükü kaldıramıyordu artık. Bir nefeste anlattığında, arkadaşı tuhaf karşıladı, arkasına uzaklara doğru baktı ve “yoklar ama” dedi. Kendisine inanmadığı sesinden belli oluyordu, “şaka yapıyorsun değil mi?” diye sorunca şaşkın bakışmalar havalarda dolaştı, karmaşık bir bulut gibi boğazını sıktı. Atkısını gevşetti, soğukta titreyen ellerini cebine soktu, alnından akan teri silip, . “Evet” dedi “şaka yaptım, yedin sen de saftirik”.
Çok gülmüştü arkadaşı. “Hayatımda böyle komik şey duymadım” dedi ikisi birden güldüler. Yavaşça kolundan çekip arkadaşıyla daha aydınlık yere yürüdü. Karşıdaki binanın loş ışığına baktı çaresizce, orada olduklarını hissediyordu. Çaktırmadı arkadaşına, yalnızdı bu konuda, bunu anlamıştı artık. Başka şeyler konuştular. Kalbi sıkışıyor, korkusunu belli etmemeye çalışıyordu. Bir daha sırrını kimseye söylememeye karar verdi. Soğukta nefeslerinin buharları havada birbirine karışıyor, havada korkunç bir kurukafa görüntüsü oluşuyordu. Arkadaşına çaktırmadan elini uzatıp buharı dağıttı.
Neden bunca yıldır olmadı da şimdi oluyor, neden? diye düşündü. Çocukluğu hep bundan korkarak geçmişti. Ama neden şimdi bulmuşlardı onu? Akşamları sokaklarda dolaşamaz olmuştu. Evinde hep ışıkları açık bırakıyordu. Sadece aydınlıkta ve kalabalıkta rahattı.
Tek suçlu kendisi miydi? Annesinin, akrabaların hiç mi suçu yoktu? Ah anne diye geçirdi içinden, neden yaptın bunu, neden? İnsan çocuğuna bunu yapar mı? “Herkes yapıyordu kızım” demişti. Çok tatlıydı aslında annesi. Bu arada arkadaşı sevgilisiyle olan sorunlarını anlatıyordu ama takip edildiklerini bilmiyordu. İnanmamıştı zaten, kimse inanmayacaktı... Biliyordu...”Korkunç bir durumdayım” diye düşündü. Yalnızlık atkı olmuş boynuna dolanmıştı soğukta.
Yıllar boyu bu korkunç şeyleri duyarak büyümüştü...Çocukken geceleri rüyasına girerdi, ter içinde çığlık çığlığa uyanırdı. Hep korkmuştu tabağında bıraktığı yemeklerin kendisini takip etmesinden. Bunca yıl takip edilmemişti, neden şimdi diye düşündü neden? Gittikleri evlerde, gezmelerde, orada burada tabağına “yiyemeyeceği kadar çok” yemek koyanların hiç mi suçu yoktu. Aslında suçlu onlardı, kendisi değildi. “Esas onları takip etmeliler, ben küçüktüm” diye düşündü. Israr edildikçe lokmalar ağzında sakıza dönerdi, yutamazdı.
Arkadaşına döndü, „devam et yürü sen, tokamı düşürdüm galiba, alıp gelirim hemen” dedi, kararlı bir şekilde geriye koşmaya başladı. Binaların gölgesinde arandı, göremedi...Sokak lambaların gölgeleri ağaç dallarının arasından süzülüp, evlerin duvarlarında hayalet görüntüleri oluşturuyordu. İçine iyice karlar yağdığını hissetti, ürperdi...İzlendiğini biliyordu, kendi etrafında döndü, uzakta hayal meyal gördü onları. Etrafta insan da kalmamıştı, onlar uzaktan belirince herkes gidiyordu sanki. Yalnızdı işte yine ama korkmuyordu sadece Kızgındı, çok ama çok öfkeliydi...Bıkmıştı artık..
Tumblr media
Sesi çıktığı kadar bağırdı.
“Benim suçum yok, onlar çok doldurdu tabaklarımı, duyuyor musunuz?? Onlaaar... Ben küçüktüm, benim suçum yok...”
Rahatlamıştı biraz... Koştu arkadaşına yetişti..Sevgilisini anlatmaya devam ediyordu. Bitmezdi onun sevgilisini anlatması zaten.
Arkasına bakmadan yürüdü. Şehrin üzerine çöken çirkin sis bulutu kalkmış, gece biraz aydınlanmıştı sanki.
Meltemina
27. 11.2017
(Bu günlerdeki içimin kararması, karanlık bir hikaye çıkardı sonunda ☺️)
*** Sadece Ismimi kullanarak paylaşılmasını rica ederim
3 notes · View notes
akasyam · 6 years
Text
Düşlerdeki Duman
“Ortadan yaksana” dedi masanın üstündeki turuncu retro tarzındaki tabağı göstererek. “Yok "dedi, sagol, başkalarının düşünceleri öksürtüyor, ancak kendi düşüncelerimi içebiliyorum. Üzüntüyle baktı genç kadın, -Ama bütün gün hepsini hazırladım pişirdim senin için… Aşkolsun…Çok yoruldum… Israrlardan hiç hoşlanmazdı ama kabalık da etmek istemedi. İsteksizce tabağa uzandı -Neyli bunlar -Peynirli seversin diye peynirli yaptım…Alsana..
İçinden gelmese de, uzandı "muhtelif düşüncelerden” yapılmış sigara böreğine. Ağzına götürürken kalın sarmış diye düşündü. Annesi ince ince sarardı, hepsinin düşüncelerinden katardı, arasına da çocukların düşüncelerinden serperdi çeşnisi bol olsun diye, tadına doyum olmazdı. Bol çeşni alışkanlığı olan bir evde büyümüştü.
Uzatılan çakmağı beğenmedi, kibrit yok mu? Diye sordu. Ev sahibi hoşnutsuz bir yüz ifadesiyle kibrit aldı getirdi. Hafif loş odada kibriti çakmasıyla tatlı bir alev kapladı odayı. Ateş incecik tahta parçasının üstünde hışırtıyla ilerledi, yanık kokusu duman kokusuna dolandı. Alev büyüdü büyüdü hepsini tutuşturdu sanki. Kibritin üzerinde alevin dans ederek yürüyüşünü izledi sönene kadar. Geçmiş geleceğe karışmıştı zaten kim takar tutuşmasını. Derin bir nefes çekti, üfledi…Alev sönünce ev daha da sessizleşti, duvardaki çatlak biraz daha ilerledi, köşedeki minik örümcek bir tarafa daha ağ attı. Loş evin nefis börek kokan havasına yakışıyordu kasvet. Kafka romanından bir sayfa daha çevirdi hayatında sanki. Arkasına dayanıp rahat etmeyi düşünsede koltuğun ucunda oturup rahatsız durmayı tercih etti. 
-Güzel olmuş dedi, hangi düşüncelerinden yaptın, peynirle iyi gitmiş…Her düşünceye uymuyor, içi çiğ kalıyor.
Ev sahibinin sevindiği gözlerinden okunuyordu.’ Kafamın en karıştığı anda yaptım özellikle. Hemen teptim peynirleri içine sardım, kızgın yağa atıverdim. Fırında böyle kıtır olmuyor. Beğenirler benim sigara böreğimi.’
Bir nefes daha çekti, biraz daha rahat oturmayı denedi. Bu sefer dumanı ilk aşkıyla buluştuğu güne doğru üfledi, anıları iyice dumana gömüldü.
Ev sahibi hiç beklemiyordu bunu, çok güldü bir yandan eliyle dumanı dağıtmaya çalışırken “Ay alemsin"dedi…Başka anı gelmedi mi aklına?’ Yanında rahat edemediğimi anlamıyor mu acaba diye düşündü, yoksa anlıyor da farketmiyor mu? Yalnız olmayı seviyordu, onun yanında bile yalnızdı aslında. Duvardaki çatlağa takıldı gözleri, ayrı bir güzel hava vermişti eve. Tamir ettirmese bari diye düşündü. Severdi duvardaki çatlakları, gerçek hayatların duvara yansımış hali hoşuna giderdi. Yıllanmış evlerin, anılanmış evlerin, görmüş geçirmiş duvarlarında olur bu karmaşık çatlaklar, arsızca uzanır duvarın üstüne bir baştan bir başa…
Ev sahibi rahatsızlığını hissetmiş gibi sohbet açmaya çalışıyordu, ‘Bazıları yiyor bunu biliyor musun?’ dedi sigara böreğini göstererek, ilginç bir haber vermek ister gibi. İlgisini çekmedi ama çekmiş gibi yaptı ‘Yok canım’ dedi, şaşırmış gibi…
Karmaşık düşüncelerden bir nefes daha çekti. Bir de üstüne çocukça düşünceleri serpseydi susam niyetine özlediği tada kavuşurdu. Ama onu üzmek istemedi.O anda aniden saatin vuruşları sessizligi deldi, havaya üflediği dumana karıştı. Beklemediği birşeydi, şaşırdı, guguklu saati de varmış diye düşündü, Eski evin duvarlarına fazla geldi düşüncelerin dumanıyla harmanlanmış guguklu saatin susamlı sesi, çatlak biraz daha yana attı kendini. Bu duvarlardaki çatlaklar niye düz gitmez de, eğri büğrü yampiri gider. Döndü ona baktı, halen börekleri için birşeyler söylemesini bekliyordu. Onun yerine hayatlarında ilerleyen çatlakları konuşşalar daha iyi olmaz mıydı? Ama ev sahibini üzmek istemedi. Aşk dolu bakışlarına boş bakışlarla cevap veriyordu zaten. Tekrar bir nefes çekti, çatlağa doğru üfledi, biraz da arkasına dayanmaya çalıştı. Onun  bekler bakışı halen üstündeydi, ne desem diye düşündü…
-Peynir hakikaten düşüncelerinin içinde güzel erimiş dedi. Sevindirdi genç kadını. 
Duvardaki çatlak ile bakıştılar ama ciddiyetini bozmadı.Ben de iyice Kafka romanını oldum diye düşündü. Duvardaki çatlağı görmeyecek şekilde oturuşunun yönünü değiştirdi, arkasına dayandı. Artık onunla karşılıklı oturuyorlardı, hatta kendini biraz zorladı, ev sahibine gülümsedi ilk kez…Gözleri parladı genç kadının. Heyecanlandı retro tarzındaki turuncu tabağı hemen kendisine uzattı, geldiğinde söylediklerini tekrarladı. Hiç sevmezdi aslında tekrarları ve tekrarlayan kadınları. Bana da hep tekrarlayanlar denk geliyor diye içini çekti.
-Başka börek alır mısın? Senin için yaptım hepsini, en karmaşık düşüncelerden. Seversin ya karmaşık düşünceleri…
Aslında anlıyor beni diye düşündü, ya da uğraşıyor işte kendi çapında, guguklu saat yine öttü, arkasına iyice dayandı…Bir nefes daha çekti karmaşık düşüncelerden yapılmış sigara böreğinden, kendi geleceğine doğru üfledi. Dumanı umutlu umutlu geleceğine doğru yol alırken bu sefer kendi kendine gülümsedi, uzun zamandır ilk kez…
Meltemina  Bir Agustos ayı
3 notes · View notes
akasyam · 7 years
Text
Mutluluk Satıcıları
Herkes mutluluk uzmanı olmuş. Piyasa kitaplar, yazılar, tavsiyelerle dolmuş, taşmış. Bazıları oraya buraya "kendi mutluluk kapılarının" anahtarlarını dağıtıp duruyorlar. Bir anahtar kaç kapıyı açabilir?
Keşke imkan olsa da mutluluk satıcılarından paket paket mutluluk alabilsek. Hani çat kapı gelen olur, evde hazırlıksız oluruz diye bir kaç paket de misafir için atıversek buzluğa. Acil durumda, çözdürüveririz buzluktan, üzerine biraz da hindistan cevizi serptik mi, çayın yanında misafire ikram edilirdi. Rahat olurdu 😍
Mutluluğu bu kadar güzel bilen, anlatan, öğreten, yollar-yöntemler gösteren kişiler, kendileri gerçekten çok mu mutlu acaba❓
Böyle zamanda aklıma "para, borsa, finans" öğretenler gelir. Tüyolar, trikler, taktikler havalarda uçuşur maşallah. Bu bağlamda hepsinin teorikte çok zengin olması gerekir ama pratikte öyle olmuyor işte. Parayı döndürerek, borsa ve yatırımla köşeyi dönen sayısı şaşırtıcak kadar az. Çünkü dönem dönem çok kazansalarda, bir an geliyor, yanlış hisselere oynuyorlar ve daha çok şeyi kaybedebiliyorlar.
Mutluluk da böyledir. Ne kadar uzmanı da olsanız, bir yanlış kağıda oynadınız mı, bir an gelir hepsini kaybedebilirsiniz. Ama yıkılmamak lazım, anahtarı yine sizin kendi gücünüzde saklı. Başkasının anahtarları ile kendi kapınızı açmaya çalışmayın....Tekrar mutluluğunu bulup, üzerine hindistan cevizi serpip çayın, kahvenin yanında yemek sizin kendi elinizde. 
Artan mutlulukları yine de arada sırada buzluğa atıp dondurmanızı tavsiye ederim. Aniden bitiverirse elinizin altında yedek bulunsun, çözdürür hemen kullanırsınız. Hindistan cevizini de unutmayın 😋
Sevgilerimle Meltemina
0 notes
akasyam · 7 years
Photo
Tumblr media
#belgium #brugge #brügge #belgien #belcika #holiday #ferien #urlaub #tatil #tourist #yeldegirmeni #windmills #windmühle #sky #clouds #bulut #sunset #gunbatimi #deutschland #köln #bestpic #naturephotography #nature
1 note · View note
akasyam · 7 years
Text
Bir Kapı Tokmağı Hikayesi
Tumblr media
Çocukken şöyle el seklindeki kapi tokmağına vurmuslugum vardir. Çok sansliyim bunun çikardigi tok ve yogun sesi duydugum için. Derinlerden gelen ve havada dağilan tatli bir tonu vardir. Az vurunca az ses çikar. Kibar bir misafirsen ve duymuyorlarsa sonraki vuruşlarda biraz biraz sertligi arttirirsin, yine biraz beklersin. Öyle kapiyi yumruklamak, tepiklemek gerekmez, ayarlarsin duruma göre. Gelenin ruh hali de vuruşa yansir. Birşeye kizmis bir hanim geldiginde sinirli sinirli çaldigi belli olur.
Genelde “üçleme” çalinir. TAK TAK TAK ☺️ Büyük yönetmenlerin veya yazarlarin TRILOGY (veya Trilog)larini ilk incelediğim yillarda aklima o kapi tokmaklarinin üçlenmesi de gelmişti. Insan beyni derinlerden onlari alip getirip bağliyor iste, kontrol edemiyorsun. Hele benim beynim, neler çektiriyor bana. Kieslowski ile çocukluğumun kapi tokmaklarini bulusturuverdi hayal dünyamda bir yerlerde.
Farkli sekillerde olanlar da vardi ama ben el seklinde olanlari severdim. Boyum da yetmezdi genelde. Birisinin kucaklamasi gerekirdi çalabilmem için. Bazi çok eski evlerde 2 tane tokmak olurdu, birinin sesi daha yüksek tonda ve sert, digeri daha yumusak bir ses cikarirdi. Çocuktan ögretirlerdi, sunu çal diye, alisirdik, bilirdim ben de. Kadinlar bu az ses çikarani çalarlar, ona göre ev sahibesi kapiyi ona uygun sekilde rahatça açabilirdi. Erkek geldiginde çalinan tokmagi duyulunca ya evden bir bey kapiya gönderilir, ya da evdeki hanimlar baslarini örtüp sadece pencereden de cevap verebilirlerdi. Ne kadar hos ve ince düsünülmüs aslinda 🌟
Arada erkeklerin çaldigini da merak ettigimden babamin yerine de çalma hakkimi kullanirdim ama çikan sert ses fazla gelirdi, korkardim gürültüsünden.
Çok eski ve degerli bir zanaattir ayni zamanda Osmanlida kapi tokmaklari. Biten yok olmus zanaatlar arasinda tarihin tozlu sayfalarinda yerini aldi bile çoktan. Ustalari yeni nesillere aktaramadi. Hizli hizli yasadik gectik, kapi tokmaklarini benim disimda herkes unuttu sanki 😒 TAK TAK TAK …Sesi kulagimda hala.
2 notes · View notes