Tumgik
#Enes Bilgin
enesbilginworks · 9 years
Text
Auzef is one of the facilty of İstanbul University. It has an open and distance education system only on web. I have created and directed this video with a Graphic Designer specialist, he was one of my coleagues when I was worink for Istanbul University. I was the creative director and also storyboard editor and motion graphic designer of this little motion graphic video.
auzef.istanbul.edu.tr
0 notes
arbrenu · 7 months
Note
Aşko ingilizce en basit nasıl geliştirilir bi bilgin varmı acaba? eğerki cevaplarsan şimdiden teşekkürler ve seni seviyorum çok
Aşko ben disleksiyim öğrenemiyorum ama bulursan söyle yine belki bir seviye daha ilerleriz sjskskslsşaşaşsş
84 notes · View notes
hisboslugu · 1 month
Text
dün bir şiir daha yazdım senin için. önce tuttum karşıma oturttum seni. konuşturdum, güldürdüm, ağlattım. her halin hoşuma gidiyordu. kadındın ama önce insandın. güzeldin ama önce iyiydin. elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım. bana "çok yazıyorsun." diyorlar. bir insana ”sen çok yaşıyorsun, öl artık." denir mi? benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki! yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben. yürürken, konuşurken, sevişirken hep şairliğimin içindeyim, o da benim içimde. birbirimizi tamamlıyoruz durmadan. sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü? dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yeraltı nehirlerini düşündün mü hiç? öpüşürken, sevişirken açların, yoksulların yüreği çarptı mı sende? güldüğün zaman afrika`da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp, onun büyük acısını duydun mu derinden? senin o güzel gözlerin bende yalnız seni görüyor. seviyorsan beni seviyorsun, beni istiyorsun benden. oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum. al gözlerimi de, kendine bir benim gözlerimle bak. gör, ne kadar erişilmez ne kadar yüce olduğunu. her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır. bilgin atomu parçalayan, sanatçı ise şiiriyeti bulan, işleyen ve onu sanat haline getiren insandır. şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın. atom gücü, elektik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada. sanatçı bu gücü ellerinde tutan kimsedir işte. onu şiir, müzik, heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o... her zaman, her yerde söylemişimdir. "hayatımdan şairliğimi çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz." diye. yazmamı bana çok görmeyin...
onuncu m.
34 notes · View notes
hattabi · 4 months
Text
'Bilmiyorum' İlimdendir!
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ
"Bilgin olmayan şeyin peşine düşme!" (İsrâ, 36)
İlim ehlinin yanında 'bilmiyorum' demenin cehaletten veya ayıptan sayılmadığının aksine bunun ilimden ve edepten olduğunun, ayrıca kişinin ilmi olmayan bir konuda konuşmasının kendisi ve diğerleri için büyük felaketler doğurabileceğini hatırlatma bâbında bu kısa derlemeyi yapmayı uygun gördüm. Alıntı yaptığım kitabın ise muhtasar olarak tercümesine girişmiş bulunmaktayım. Rabbim muvaffak kılsın.
Tumblr media
Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “Tubba bir mel’un mudur değil midir bilmiyorum, Zulkarneyn bir nebî midir, değil midir bilmiyorum, Haddler (sahibi için) kaffâret midir, değil midir bilmiyorum.”[1]
[1] Beyhâkî, Sunenu’l-Kubrâ 17658. Farklı lafızlar ile Ebû Dâvud, Sunen 3908. Hâkimi el-Mustedrek (1/36).
Tumblr media
Cubeyr b. Mut’im radiyallahu anh dedi ki: Bir adam dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hangi şehirler Allah’a daha sevimli ve hangi şerhirler Allah’a daha sevimsizdir? Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Cebraîl aleyhisselam’a soruncaya kadar bilmiyorum, dedi. Cebraîl ona geldi ve “Allâh’a en güzel gelen yerler mescidlerdir, en nefret ettiği yerler ise çarşılardır” diye haber verdi.
Tumblr media
Muhammed b. Sîrîn dedi ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra bilmediği hususlarda Ebu Bekr kadar korkup çekinen hiçbir kimse yoktu. Ebu Bekr’den sonra da bilmedikleri hakkında söz söylemekten Ömer kadar korkan hiçbir kimse yoktu. Ebu Bekr bir mesele hakkında hüküm vermek zorunda kalmıştı. O mesele ile ilgili Allah’ın Kitabında asıl bir dayanak bulamamıştı, sünnet’de de bir rivayet tesbit edememişti. Kendi görüşüne dayanarak içtihad etti, sonra şöyle dedi: Bu benim görüşümdür. Şâyet doğru olursa Allah’tandır, eğer hata olursa bendendir. Bunun için de Allah’tan mağfiret dilerim.[1]
[1] İbn Abdilberr, Camiu Beyân’il-İlm 988.
Tumblr media
İbrâhîm et-Teymî’den, Ebûbekir es-Sıddık radiyallahu anh’a Abese suresinde ki [Ebben] kelimesi hakkında soruldu, dedi ki: “Allâh’ın kitabı hakkında bilmediğim bir şeyi söylersem, hangi gök beni gölgelendirir, hangi yer beni üzerinde taşır?”[1]
[1] Tâberî, Cami’ul-Beyân 1/72.
Tumblr media
Kabîsa bin Züeyb şöyle demiştir: Bir Nene Ebû Bekir es-Sıddîk'a gelerek mîrası hakkını sordu. Ebû Bekir de kendisine: Allah'ın kitabında senin (mîrasçılık hakkın) için bir şey yoktur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinde de senin (mirasçılık hakkın) için bir şeyin bulunduğunu da bilmiyorum. Ben (durumu) sahâbilere soruncaya kadar sen dön, diye cevap verdi.
Sonra (durumu) sahâbilere sordu ve el-Müğîre bin Şu'be: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona (yâni neneye) altıda bir hisse verirken ben O'nun huzurunda bulundum, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir Müğîre'ye: Senin beraberinde başka şâhid, var mı? diye sorunca Muhammed bin Mesleme el-Ensâri ayağa kalkarak, Müğîre bin Şu'be'nin dediğinin mislini söyledi. Sonra Ebû Bekir o neneye altıda bir miras hissesinin verilmesine hükmetmiştir.[1]
Sadala b. Ebî Abdullah, Ömer b. Hattab’ın şöyle dediğini rivayet etti:
"Ehl-i rey sünnetlerin düşmanıdır. Hadisleri ezberlemek zorlarına gitti. Ezberden kaçtılar. Ama bir soru sorulunca da bilmiyorum demekten utandılar. Bu yüzden de sünnetlere reyleriyle muhalefet ettiler. Onlardan sakının!”[2]
[1] Tirmizi, Sunen 2724. Ebû Dâvud 2894.
[2] İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm 1041-1042.
Tumblr media
Ali radiyallahu anh dedi ki: Size bilmediğiniz bir soru sorulduğu zaman, bundan kaçının. Dediler ki: “Nasıl kaçınırız ey Mü’minlerin emiri?” Dedi ki: “Allahualem (Allah en doğrusunu bilir) diyerek kaçının.”[1]
[1] Darimi, Sunen (1/67).
Tumblr media
Ali radiyallahu anh dedi ki: “Kişinin bilmediği konularda “Allahualem (Allah en doğrusunu bilir) demesi ilmindendir. Çünkü Allah azze ve celle Rasûlü aleyhissalatu ve’sselama dedi ki: “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim. (Sâd, 86)”[1]
[1] Âdabu’ş-Şeriyye (2/61). Farklı lafızlar ile Buhâri, es-Sahîh 4774.
Tumblr media
İbn Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Sizden birine bilmediği bir konu sorulduğu zaman, “bilmiyorum” desin. Çünkü bu ilmin üçte biridir.”
Tumblr media
Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh dedi ki: "Ey insanlar! Bilen, bildiğini söylesin. Bilmeyen de "Allah en doğrusunu bilir. desin. Zira insanın bilmediği konuda "Allah en doğrusunu bilir" demesi de bir ilimdir.Allah Teâlâ, Peygamber'i -sallallahu aleyhi ve sellem-'e şöyle buyurmuştur: "De ki: Kur'ân'ı tebliğden ötürü sizden bir ücret istemiyorum. Ben, kendiliğinden bir şeyler uydurup size tekellüfe girenlerden de değilim."[1]
[1] Buhâri, es-Sahîh 4531. Muslim, es-Sahîh 2798.
Tumblr media Tumblr media
Nafi dedi ki: “Bir adam İbn Ömer’e bir mesele hakkında sordu. İbn Ömer başını eğdi ve cevap vermedi. Nihayet insanlar İbn Ömer’in onun meselesini duymadığını zannetti. [Ravi] dedi ki: O (adam) da ona, “Allah sana rahmet etsin, meselemi duymadın mı?” dedi. [Ravi] dedi ki: O şöyle dedi: “Evet bilakis duydum! Ancak siz sanki, Allâh’ın hakkında soru sorduğunu şey hakkında bize soru sormayacağını düşünüyorsunuz. Sen de, Allâh sana rahmet etsin, biz senin meselen hakkında (kastedileni) yavaş yavaş anlayıncaya kadar bizi bırak. Eğer nezdimizde senin meselenin bir cevabı olursa (söyleriz). Aksi takdirde (cevap) hakkında bilgimiz olmadığını sana bildiririz.”[1]
[1] İbn Sâd, Tabakati’l-Kebir (4/126-127). İbn Asakîr, et-Târîhu Dimeşk muhtasar olarak (31/167-168).
Ukbe bin Müslim şöyle dedi: “Otuz dört ay boyunca İbn Ömer'e eşlik ettim ve kendisine sık sık sorulurdu ve şöyle derdi: Bilmiyorum, sonra bana dönerek şöyle derdi: Bu insanların ne istediğini biliyor musun? Sırtımızı cehenneme köprü yapmak istiyorlar.”[2]
[2] İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm ve Fadlihi 1580.
Tumblr media
Nâfi dedi ki: İbn Ömer radiyallahu anh dedi ki: “İlim üçtür: Muhkem ayet, Kâim sünnet ve Bilmiyorum demektir.”[1]
[1] Farklı lafız ile, İbn Ebî Ya’la, Tabakatu’l Hanabeli (1/71). Uyunu’l-Ahbâr, (2/146). İbn Adiyy, el-Kâmil (1/288).
Tumblr media
Ebû İshâk eş-Şeybanî dedi ki: Abdullah b. Ebî Evfa’ya “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem recm etti mi?” diye sordum. “Evet” dedi. “Nur suresi indirildikten sonra mı yoksa önce mi?” dedim. “Bilmiyorum” dedi.[1]
[1] Buhârî, es-Sahîh 6813; Muslim, es-Sahîh 1702.
Tumblr media
İbrâhîm en-Nehaî dedi ki: “Bilmediğim bir şey sorulduğu vakit beni ‘Allahua’lem/Allah en iyi bilir’ demekten alıkoyan tek şey, insanların benim bildiğimi sanmaları korkusudur.”[1]
[1] Ahmed, ez-Zuhd 2135.
Tumblr media
Abdulmelik b. Ebî Süleymân dedi ki: Saîd b. Cubeyr’e bir şey sorulduğunda ‘bilmiyorum’ derdi. Sonra şöyle derdi: “Bilmediği halde ‘biliyorum’ diyenin vay haline!”[1]
[1] İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm 1568. Farklı lafız ile, Beyhâkî, el-Medhal ila Kitabu’s-Sunen 1895.
Tumblr media
Mervan el-Asğar dedi ki: Saîd b. Cubeyr’in yanında otururken adamın biri ona Allah’ın kitabından bir ayeti sordu. Saîd: “Allah daha iyi bilir” dedi. Adam: “Allah seni ıslah etsin. Ayet hakkında kendi görüşünü söyle” deyince, Saîd: “Allâh’ın kitabı hakkında kendi görüşümle mi konuşayım” dedi. Adam aynı şeyi iki veya üç defa sordu ama Saîd ona cevap vermedi.”[1]
[1] Beyhâkî, Şuabu’l-İmân 2088.
Tumblr media
Hanzala b. Ebî Süfyan dedi ki: “İmâm Tavûs’tan daha çok ‘bilmiyorum’ diyen başka bir âlim görmedim.”[1]
[1] Siyeru A’lamu’n-Nubela (5/43).
Tumblr media
Şa’bi bana dedi ki: Ey Ebû Yezîd benimle otur ki senden faydalanayım, beraber yürüdük ve ona dedim ki: “Hangi şey bana fayda verir?” Dedi ki: “Sana bilmediğim bir konu hakkında sorulduğunda ‘Allahualem/Allah en doğrusunu bilir’ de, çünkü bu güzel bir ilimdir.”[1]
Muhammed b. Kays dedi ki: Şa’bi’yi şöyle derken işittim: “Allah’a yemin olsun ki kişiye bilmediği bir konu sorulduğun da ‘bilmiyorum’ demesi güzel bir ilimdir.”[2]
[1] İbnu’l Cevzi, Sıfatü's-Safve (2/43).
[2] Sem’ânî, el-Munteka (1/250); İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk (25/366).
14 notes · View notes
fatomahperi · 6 months
Text
Tumblr media
Yaş ilerledikçe aşık olmak neden zorlaşır?
Kimi “iş güç” der, kimi “sosyal statü” der, kimi “bıkkınlık” der,vs,..
İşle güçle ne alakası var?
Bu insanlar daha önce çalışmıyorlar mıydı?
Olay tamamen bedenin değil ruhunun ve kalbinin yorgun düşüp "Yeter!" demesi.
Kaldı ki vurgu yalnış.
Aşık olmak zorlaşmaz, sevmek zorlaşır.
Aşk ne tanımaya, ne zamana, ne dine, ne dile, ne ırka ne de yaşa bakar. Başına buyruk deli divane serseri bir mayın gibidir aşk. Nerede ne zaman kimin basıp patlatacağı belli olmayan bir mayın.
Ne tanırsın, ne hakkında en ufak bilgin vardır, hiç birşey bilmediğin halde sırılsıklam aşık olursun. Uykuların kaçar her an onu düşünürsün.
Aşk ne yaşa bakar ne de zamana.
Lakin sevgi diyorsan şayet evet işte o zorlaşır. Çünkü sevgi güven ister, sadakat ister, karşılıklı saygı ister. Yaş ilerledikçe de yılların verdiği tecrübe ile bunu karşı tarafta çok daha hızlı bir şekilde gözlemleyip olmayacağına, bu işin yürümeyeceğine karar verir ve ilişkiyi sonlandırırsın. Çünkü eskisi gibi hoyratça harcayacak vaktin kalmamıştır.
Yaş ilerlemiştir ve hep şunu düşünürsün;
"Ya ben olamıyacağını bile bile bu ilişkiyi zorlarken gerçek sevgi treni bir yerlerden kalkıp giderse? Ya o treni kaçırırsam?" bu nedenle zamanı çok iyi kullanır ve boşa harcamazsın. Kader dediğini yani "O" nu beklemeyi yeğlersin.
Tecrübelerin sana öğretmiştir, eğer o değilse olan biten sadece zaman kaybıdır ki zaman sağlıktan sonra en değerli şeydir bu hayatta.
Harcamayın zamanınızı boşa.
Mutlu değilseniz hiç bir şey için zorunlu hissetmeyin kendinizi.
Bu yaşam insan evladına bir kere sunulan bir nimet. O yüzden bu eşsiz nimeti sizi mutsuz eden insanlarla harcayıp ziyan etmeyin.
Eğer mutlu değilseniz kurtulun sizi mutsuz eden her şeyden ve herkesten!
Yarınınızın garantisi yok.
Oysa siz mutlu olmayı hak ediyorsunuz. Çünkü siz çok ama çok değerlisiniz.
Seneler ise saliseler kadar çabuk geçiyor. Harcamayın zamanınızı boşa!
Ve mutluluğunuza demir alın!
Ta ki o mutluluk adasının kıyısına vurana dek!
Ve demir atmayın!
O kıyıda batın!
Sonsuza dek!
Yüz yıllar sonra dalgıçlar çıkarsın paha biçilemez aşkınızı!
Öylesine yaşlı..
Öylesine sonsuz..
Alpjuan
25 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 1 year
Text
Tabiri caizse hayatım boyunca tırmalamak zorunda kaldım. Baktım olmuyor vazgeçtim birkaç yıl önce çabalamaktan. Bırakmamın birçok sebebi var; biraz yılgınlık, biraz yorgunluk, biraz da hayalkırıklığı.
İlk başlarda çok bocaladım. Vazgeçmek kolay oldu fakat susmak en zoruydu. Olanı şikâyet etmeden kabullenmek, hayallerinin kırıldığını belli etmemek, kendi hatalarının sorumluluğunu üzerine almak… Zor oldu ama başardım. Kimselere açık etmem sustuklarımı. Bazen yazar paylaşırım ama paylaştıklarım yazdıklarımın binde biri. İçimi yakan sıkıntının eğer bir muhatabı varsa; o bilir ne olduğunu. Ondan gayrısına ne anlatırım ne de gösteririm. İstediklerimi görmemek için başımı çevirdiğim bile olmuştur. Kendi kendime “Yaşamak bu kadar zor olmamalı.” der dururdum. Şimdi bakıyorum da; benden öncekiler de benden farklı değillermiş.
Dedem hakkında çok bilgim yok. Bin beş yüz yıl önce yaşayan atalarım hakkında ondan daha çok bilgim var. On beş yaşına kadar çok neşeli, eğlenceli olduğu anlatılırdı yaşıtlarından, benim zamanımda yaşayanlar tarafından. On beş yaşından sonra aniden durulmuş. Yüzünü yerden kaldırmaz olmuş. Zorla konuştururlarmış dost meclislerinde. Bir sebebi yokmuş gibi anlatılırdı hep ama belli ki bir şey olmuş ve susmuş. Ya da belki de vazgeçmiş. O zamanki adı ince hastalık. Sebep olmuş dedeme. Öldüğünde kaç yaşındaymış bilmiyorum. İki çocuk bırakmış ardında, biri babam.
Her hastalığın zihinsel bir nedeni olduğunu savunanlar; kendine ya da başkalarına aşırı derecede katı davranmayı, kuralları her şeyin üzerinde tutmayı, bencilliği ve gaddarlığı veremin başlıca sebebi olarak sayıyorlar.
Babam üç yaşındaymış dedem öldüğünde. Bir yıla kalmadan kendisinden iki yaş küçük erkek kardeşi ölmüş. Hemen ardından da annesini evlendirmişler çocuklu bir dulla. Ve fakat yeni damat henüz göçmüş İstanbul’a. “Kendi çocuğum var. Senin çocuğuna bakamam.” demiş. Annesini gözyaşlarıyla yollamış İstanbul’a babam. Kendi kalmış köyde. Dedesi kol kanat germiş. Dedesi de boş bir emekli değil. Sular seller gibi İngilizce, Farsça, Arapça bilen, Astronomiyi yemiş yutmuş köylü bir bilgin. İşinden gücünden, araştırmalarından arta kalan zamanlarında bakmış, büyütmüş babamı.
3 yıl bakmış dedesi. Okul zamanı gelince İstanbul’a göndermiş, dayısının yanına. 6 yıl da onun yanında kalmış. 13 yaşında ayrı eve çıkmış. Ev dediğimiz de duvarlarından sular süzülen, rutubetten yatağın çarşafın bile ıslandığı bir gecekondunun tek göz odası. İstanbul çok büyük, babam çok küçük.
Yenmiş İstanbul’u yine de babam. Kaybolmamış, yitip gitmemiş. Fakat hüznünü içine atmış. Susmuş. Sadece bir kişi için susmamış. Askere giderken ziyarete gittiği memleketinde görüp âşık olduğu yeşil gözlü küçük kızı istemiş yıllarca. Kaç aracı sokmuş araya vermemişler. Senelerce vazgeçmemiş aşkından. Ailenin ne demek olduğunu bilmese de kurmuş bir aile sonunda. Evlenir evlenmez de gitmiş buralardan Almanya’ya. Hikâyesini kendi ağzından dinlenemedi hiçbir zaman. Bildiklerim annemin anlattıkları. Öyle bir susmuş ki; kendi kendini yaktı kül etti. 67 yaşında akciğer kanserine yedirdi ciğerini.
Akciğer kanserinin sebebi; onay alamamak, sevgiyle ilgili incinmeler diyor biraz yukarda bahsettiğim bilenler. Haklı olabilirler. Çünkü başlangıcında aşk varmış ama pek de öyle örnek gösterilecek bir aşk yuvası değildi bizim ev. Annesinden ayrılması ayrı bir araştırma konusu. Bana kalırsa, dedem de babam da sustukları için ciğerlerini kurban ettiler.
Dedemden babama ne geçti bilmiyorum. Ama babamdan bana geçeni çok net olarak biliyorum. Hüzün. Bana ait olmayan bir hüznü taşıyıp duruyorum kendimi bildim bileli. Bilmeden istemeden kendimi baltalıyormuşum gibi hissediyorum. Alın size kalıtsal aile travması.
Yakın zamana kadar işi gücü sonlandırıp uyumaya koyulduğumda bile düşünmeyi bırakmıyordu zihnim. Düşüne düşüne uyumaya çalışıyordum. Sonra bir an geliyordu, gevşiyordum tamamen. İşte tam o anda garip bir şey oluyordu. Her akşam değil ama haftada bir mutlaka oluyordu. Dipsiz bir kuyuya kayarken buluyordum kendimi. Düşmek gibi değil, yavaşça, usul usul kayıyordum karanlığa. Uyku değildi bu biliyordum. Aklıma ilk gelen şey; ‘ölüm’. “Ölüyorum!” diyordum bu her olduğunda. Sessiz bir bilişti bu. Babam vardı orada, hiç görmediğim dedem vardı, annem vardı. Heyecansız, korkudan azade, neşesiz ama nedense huzurlu.
Bu her olduğunda aynı şekilde uyanıyordum. Göğsümün üzerinde duran elim tıptıplıyordu aniden. Çekip çıkarıyordu beni içine sürüklendiğim hoş karanlıktan. Kendi ölümüme “hoş geldin” diyen yanımı çaresizlik içinde bırakıyordu. Ne bir ağrı, ne de bir sızı. Fakat saatler süren bir uykusuzluk başlıyordu hemen ardından. Bana ait olmayan o hüzün sarmalıyordu yatağımı, yorganımı. Babamın hüznüyle beraber sevdiğim kadınlar geliyordu gözümün önüne. Vazgeçmek zorunda kaldığım hayaller dökülüyordu yastığıma.
Olumsuzluklar geldikçe başıma kimi kararlar aldım yeniden başlayabilmek için. Uygulayamadım. Sigarayı bırakamadım mesela. Ciğerlerime bir kastım olduğu çok açık. İçimden yükselen ama bana ait olmayan bir hüznü yüklendim omuzlarıma. Fışkırmak için beni zorlayan neşemi ellerimle bastırdım. Kendi kendimi baltaladım çoğu zaman. Hani o “bir ben var, benden içerû” dedikleri var ya; işte o içerdeki canıma kast ediyordu. Babamın, dedemin yarım bıraktıkları kaderlerini devralmışım gibi. Tam onlar gibi vazgeçecekken, susmaya karar vermişken bir kitap atıldı önüme.
Sanki benim için yazılmış kitap. Daha adını okuduğumda farklı bir kitap olduğunu anladım. “Seninle Başlamadı” yazıyordu kapağında. Okudukça unuttuğum hatıralar canlandı gözümde. Nedenleri nasılları daha iyi çözdüm. Sonunda anladım ki; bunların hiçbirisi benimle başlamadı.
Tumblr media
80 notes · View notes
sillagen · 2 months
Text
Konuşuyor gibi okumuş şarkıyı. Çok hoş. Bu adamın sesi çok karakteristik. Haluk Bilginer ve bu Uğur Işılak en saçma şeyi anlatsa dinlenir. Öyle bir ses tonları var. Bayılıyoruz efendim böyle sesler içimizi eritiyor
8 notes · View notes
yalnzardc · 7 months
Text
Sezai karakoç / Masal
Doğuda bir baba vardi
Batı gelmeden önce
Onun oğullari batıya vardı
Birinci oğul batı kapılarında
Büyük törenlerle karşılandı
Sonra onuruna büyük şölen verdiler
Söylevler söylediler babanın onuruna
Gece olup kuştüyü yastıklar arasında
Oğul masmavi şafağin rüyasında
Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri
Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere
Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı
Öcünü alsın diye kardeşini yolladı
İkinci oğul Batı ülkesinde
Gezerken bir ırmak kıyısında
Bir kıza rastladı dağların tazeliginde
Bal arılarının taşıdığı tozlardan
Ayna hamurundan ay yankısından
Samanyolu aydınlığından inci korkusundan
Gül tütününden doğmuş sanki
Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu
Saçlarını güneş destelemiş
Yıllarca peşinden koştu onun
Kavuşamadı ama ona
Batı bir uçurum gibi girdi aralarına
Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr
Alıp götürdü onu
Ve ikinci oğulu
Sivri uçurumların ucunda
Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda
Baba yağmurlardan anladı bunu
Yağmur suları aci ve buruktu
İşin künhüne varsın diye
Yolladı üçüncü oğlunu
Üçüncü oğul Batıda
Çok aç kaldı ezildi yıkıldı
Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada
Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı
Fakat batinin büyüsü ağır bastı
İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı
Sonra büsbütün unuttu onları
Şef oldu buyruğunda birçok kişi
Kravat bağlamasını öğrendi geceleri
Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler
Patron oldu ama hala uşaktı
Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü
Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda
Ondan hesap sordu o da
Sırf utançtan babasına
Bir çek gönderdi onunla
Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi
Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı
Bu yüklü çeki
İyice yaşlanmıştı ama
Vazgeçmedi koyduğundan kafasına
Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya
Dördüncü oğul okudu bilgin oldu
Kendi oymak ve ülkesini
Kendi görenek ve ülküsünü
Günü geçmiş bir uygarlığa yordu
Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı
Batı bilginleri bunu kutladı
O da silindi gitti binlercesi gibi
Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle
Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan
Beşinci oğul bir şairdi
Babanın git demesine gerek kalmadan
Geldi ve batının ruhunu sezdi
Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır
Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair
Topladı tomarlarını geri dönmek istedi
Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini
Kum gibi eridi gitti yollarda
Sıra altıncı oğulda
O da daha batı kapılarında görünür görünmez
Alıştırdılar tatlı zehirli sulara
Içkiler içti
Kaldırım taşlarını saymaya kalktı
Ev sokak ayırmadi
Geceyi gündüzle karıştırdı
Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara
Baba ölmüştü acısından bu ara
Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara
Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda
Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda
Bir de o talihini denemek istedi
Bir şafak vakti Batıya erdi
En büyük Batı kentinin en büyük meydanında
Durdu ve tanrıya yakardı önce
Kendisini değistiremesinler diye
Sonra ansızın ona bir ilham geldi
Ve başladı oymaya olduğu yeri
Başına toplandı ve baktılar Batılılar
O aldırmadı bakışlara
Kazdı durmadan kazdı
Sonra yarı beline kadar girdi çukura
Kalabalık büyümüş çok büyümüştü
O zaman dönüp konuştu :
Batılılar !
Bilmeden
Altı oğlunu yuttuğunuz
Bir babanın yedinci oğluyum ben
Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden
Babam öldü acılarından kardeşlerimin
Ruhunu üzmek istemem babamın
Gömün beni değiştirmeden
Doğulu olarak ölmek istiyorum ben
Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var :
Karşınızdakini değistirmek
Beni öldürseniz de çıkmam buradan
Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki
Fakat değişmeyecek ruhum
Onu kandırmak için boşuna dil döktüler
Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler
O gün gün eridi ama çıkmadı dayandı
Bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı
O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı
Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı
Hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar
En onulmaz yarası olanlar
Ta kalblerinden vurulmuş olanlar
Yüreğinde insanlıktan bir iz tasıyanlar
11 notes · View notes
enesbilginworks · 9 years
Text
vimeo
Siege of Kut Al Amara (7 December 1915 – 29 April 1916), also known as the First Battle of Kut, was the besieging of an 8,000 strong British-Indian garrison in the town of Kut, 100 miles south of Baghdad, by the Ottoman Army. In 1915.
As a VFX artist I  worked with CORDOBA Animation Stuidos for  this film. I was directing a bunch of team which independetly created some artificial effects from green screen footages and did matte paintings for the city of Kut, and war secenes in desert.
The documentary film was aired on TRT Documentary channel in Turkey and other several nationalities too.. www.cordoba.com.tr www.trt.net
0 notes
sadecedoruk · 10 months
Text
Sevgili ve pek muhterem takipçi arkadaşlarım ve Tumblr sakinleri. Sanırım pornom medyaya düştü de benim haberim olmadı. Nedir bu kadar anonim. Saçma sapan şeyler ile meşgulsünüz. (Yazanları kastediyorum)
Kısaca cevap vereyim. Brad Pitt değilim. Kazanova ile en ufak bir yakınlığım yok. Bill Gates kadar zengin de değilim.
Buraya arada iki kelime okuyup gülmek için giriyorum. Farklı bir amacım da hiç yok, olamamaz da.
Buraya 2 yıl kadar ara verme sebeplerim; yok o onun sevgilisi, yok bunun sevgilisi 3-5 tane, yok o benim sevgilim yazma vs...
Bunlardan bana ne...
Artık gelen kutusuna da hiç bakmıyorum. Bilginize sunarım.
19 notes · View notes
benkendim · 10 months
Text
Saçlarınız azaldı ise ya da çoooook dökülüyorsa ısırgan tohumu alınız lütfen, sabahları aç karnına bir çay kaşığı ağzınıza alın çiğneyin ve su ile yutun. Sonra saçlar bi gürleșiyor ki sorman gitsin. Ben kansızlık için deyu başlamıştım, bu faydasını gördüm. AYRICA herkeslerde bilir ki çörek otu ölüm hariç her derde şifadır. Çörek otunu da aynı şekilde çiğneyip yutuyoruz, siyah saçlar daha da siyahlașıyor, kas kirpik falan aynen. Ama beyazlar aynen devam ediyor, beyaz kalmaya 😎 yani şimdilik öyle ilerde ne olur bilmemmm. Onun için saçlar ağarmaya başlamadan ve çocukken çörek otu hep yenilmeli şahsi fikrimce. Dişlerle taze taze öğütüp yenmeli, önceden çekim öğütücü de kolaylık olsun falan hikaye anında çiğne ye gerçek faydası bu. Çörek otu yağı da hikaye almayın boş yere, yağ da uçucu onun için anında yağın çıkarılıp tüketilmesi gerekiyor. Haaa hemen fayda beklemiyoruz en az üç ay aksatmadan küre devam, sonuç öyle hasıl oluyor bilginize. Sonra Allah razı olsun iyi ki demiş dersiniz içinizden duâ eşliğinde 😊
17 notes · View notes
insanzee · 8 months
Text
61-61 Trabzon yayın yapmanı ve kendini aklamaya çalışacağını bekliyordum. Evet seni ve canan denen sefili etiket yaptım neden yaptığımda yayının içeriğinde yazıyor. Dostlarıma baskı yapmasaydın senle ne işim olur sen kimsin?! Özellikle senin sayende aylardır aileme küfrediliyo hiç sesin çıktımı sayfan da bi yayın yapıp dedin mi müslüman arkadaşlar inançsız da olsa kimseye küfür etmeyin bu bize yakışmaz dinimiz zarar görür diye? Yok dimi çünkü hoşunuza gidiyo. Küfre karşıymış hadi len ordan. Demişsin ki bizi takipçi kazanmak için etiketliyo:) şaka gibisin, senin belki en az 5 bin takipçin vardır ben ise eski sayfam da 200 ü geçince en az 30 kişiyi eler çöpe atardım burda ise 100 ü geçirmemeye çalışıyorum. Bana gerizekalı takipçi lazım değil, insan olsun, beyni iflas etmiş olmasın yeter. Takipçi kaygım olsa bu tip yayınlar yerine aşk meşk, şiir vs paylaşırım. Evet sayenizde çok güzel insanlar tanıdım ve bunların çoğu da müslüman başımın üstünde de yerleri var. Benim müslümanla değil senin gibi cahil, yobaz, geri kafalı müslümanla ve dininle sorunum var.
Bana gelen arkadaşların nerdeyse tümü sana da geliyo ben hangisine dedim ki o beni linç etti ona gitmeyin diye? Ben senin ve binlerce insanın yaptığı dini yayından rahatsız olmuyorum beğenimi yapıp sayfama dönüyorum da siz niye hoplayıp zıplıyosunuz? Söyleyecek çok şeyi varmış da vırt zırt senin bana söyleyecek hiç bişeyin olamaz varsa gel iletiye yahut yorumlara, İslami bilgine güveniyosan, kurana hakimsen konuşalım.
Bu arada hiç bi erkek de karşı koymadı bana kimmiş o karşı koyan? Bitane zevzek duydum o da bana değil bi kadına yüklendi. Onunda ne mal olduğunu öğrendiğimde midem bulandı, müslümanlar neden hep böyle dedim. Onun ayıbı zaten size yeter!
Aslında senin değil de benim sözüm daha bitmedi, sizin müslümanlığınız hakkında epey bi sözüm var. Belki başka yayında.
3 notes · View notes
ccclvii · 1 year
Text
Bir gün bir sela sesi yankılanacak ardından sabaha karşı. Annen, hıçkırıklarla nefessiz kalacak. Kaybedecek kendini, suçluluk hissedecek düşüne düşüne boğacak tüm zihnini. Baban, kafasını kaldıramayacak yerden. Adın anılsın bile istemeyecek, acısını öfkesine saracak. Kardeşlerin yargısız infazdan bıkacak ve sana nefret duyacaklar. Bunalıma girecekler muhtemelen. Akrabaların utanç duygusu altında ezecek onları. O seladan önce çok mu iyiydi herşey sence?
Zarar vereceksin kendine, herkese. Yalnız kalmaya başlayacaksın hatta öyle bir hayatın olacak ki hayatının kontrolünü kaybedip başkalarının boyunduruğu altına gireceksin. Belki şimdiden yalnız kaldın bile. Küçümseyen gözlerden uzak duramayacaksın. Girdiğin o çukurda daha da batağa saplanıp kalacaksın. Herhangi bir köşede kim vurduya bile gidebilirsin? Bunu ister misin? Hayır demek. Ben de öyle düşünmüştüm.
Düzelecek misin? İyi mi geliyor sana? Güldürmee... Kendinden kaçıyorsun sen, insanlardan hayatından. Çıkar yol bulamadığında daha da çabalamak yerine sımsıkı sarılıyorsun ona. Nedir o? Ot, alkol, kumar, sigara, internet... Nedir? İnsanlarla düzgün bir ilişki bile kuramamaya başladın farkında mısın? Hayır, değilsin. Elinin altında internet ama bir an kesilse kafayı yiyorsun. Sahte dostluklar, çıkar ilişkisinin üstüne çekilmiş arkadaşlık kılıfları... kullanılmak hoşuna mı gidiyor? Sen hislerini kabul edemediğin için canını yine kendin yakıyorsun farkında mısın? Otur o masaya hadi, çalışıp didine didine bugünlere getirdiğin ne varsa koy o masaya. Kimi istersen yatır, umurunda mı dünya? O masaya koyduğun hayatın, karın, kızın... geçmişin ve geleceğin bu seni mutlu mu etti? Öfkene yenilmeye başlayacaksın ama o andan sonra. Kaybettin ne olacak? Sinirden geçirdiğin krizler ve sataştığın bir serseri... o birilerine sataştığın sokağın köşesinde ölüme terk edileceksin. Kimin umurunda olacağını sanıyorsun. Heyyy duy beni. Vicdanın adı var sadece, anlamıyor musun? Sana yardım eden olmayacak. Kimse başına bela almak istemez. Hadi koşa koşa git o anayola, caddeye. Ne olacak mucize mi? Kendi mucizeni kendin yaratabilirsin. Kendi kendini ancak sen kurtarabilirsin, bunu anlamak ve bilmek zor değil. Zor günler geçirebilirsin. İnsansın ve bu oldukça normal. Uçuruma git, o ilaçları iç istersen as kendini. Ancak unutma sen sadece o andasın, geride bıraktıklarının bir adım sonralarını çalarak o andasın. Delirdin mi? Hepimiz deliyiz. Aramıza hoş geldin.
Düşünemiyor musun? Nasıl? İçgüdülerinle mi hareket etmek geliyor içinden? Hoop, dur orada dostum! Bu ciddi. Canavara dönüşmek ve serinkanlı bir manyağa bağlamak berbat. Empati yapamıyor musun? Psikologlar bunun için, yardım etmek için varlar bilgin olsun. Kimsenin canını yakmak zorunda değilsin. Kendi geleceğinin yandığını düşünüyorsun ama geçmişe bakarsan bunu isteyerek yaptın. Madem ben yandım herkes yansın mı diyorsun? Kendi geleceğin küle döndü diye başkalarının geleceğine göz dikmek iğrenç. Biliyor musun? Ben nefret edilmek, korkulmak, uzak durulmak ve insanların adımı bile duymak istememesini biliyorum, en azından tahmin edebiliyorum. Peki sen? Bir hiç gibi, kimsesiz gibi ölmek ister misin? Hayır, istemezsin bence. Mutluluk uzak evet ama imkansız değil. Mucize ise o mucizenin sahibi olabilirsin. Bu senin elinde. Elindekileri fark etmek için, elindekini bırak. Bir düşün artık, kendine inan ve güven. Ben buradayım, biz buradayız. Yanındayım, yanındayız. Aramızda kilometreler mi var? Önemsiz. Desteğim hep seninle. Savaşmanı uzaktan uzaktan izliyorum. Yaşamak için savaşırken, yaşatmak elinde. Korkma, kaçma, saklanma... Sevmek zor değil. İnanmak zor değil. Kabullenip yeni bir yol bulmak yemin ederim sandığın kadar zor değil.
Tam şuan bu satırları okurken bir düşün sen kimsin? Amacın, hedefin ne? Hayata kendine dair ne gibi bir güzellik bıraktın? Seni nasıl ansınlar istiyorsun? Nasıl birisin sen? Hepsini düşün ama unutma. Kusurun varsa kusursuzsun demektir. Ben hep buradayım. Geleceğin için geçmişini iyi tut, gün gelir geleceğini geçmişin bir kağıtmış gibi yırtıp atar köşeye...
5 notes · View notes
bygizli-35 · 1 year
Text
Sayfamı takip eden hanımların anonim olarak cevaplamasını istediğim sorular :
1- İlk defa kaç yaşında porno izledin ve mastürbasyon yaptın ?
2- İlk defa kaç yaşında birileri sana cinsel çağrışımlı bir laf attı ? Ne dediler ?
3- ilk defa kaç yaşında bir ilişki yaşadın ? Planlamış mıydınız ? Yoksa aniden mi gelişti ?
4- eğer yaşadıysam ilkin nasıldı ? Yaşmadıysan Nasıl olmasını istiyorsun?
5- seks senin için nedir ?
6- mastürbasyon için yeterli zaman ayırıyor musun? Mastürbsyonda kaliteye önem veriyor musun?
7- çevrenden seni cinsel anlamda yönlendiren oldu mu ? Ablan, abin, ailen, kankan, vs
8- porno ile hayatında ne değişti ?
9- şu anda fırsatın olsa en çok yapmak istediğin cinsel aktivite nedir ?
10- birilerine anonim oluyor musun ? Sana anonim olunmasını seviyor musun ?
11- başarılı biri misin ? Başarın nedir ? Örneğin sınıf derecei, okul derecesi, üniversitede ilk on binde olmak vs
12- sayısal , sözel , eşit ağırlık ?
13- Ne okudun/ okuyorsun ?
14- en sevdiğin 5 cinsel pozisyon nelerdir ?
15- küfür sever misin ? Özellikle seks esnasında?
16- amdan, götten, ağızdan sikilme isteğini öncelik sırasına göre yazar mısın ?
17- seks hakkında en çok merak ettiğin şey nedir ?
18- Bir fetişin veya parafilin var mı?
19- hiç mastürbasyon veya biriyle seks yaparken yakalandın mı ya da birini yakaladın mı ?
20- nasıl erkeklerden hoşlanıyorsun ? Yaş, fizik, eğitim, seks vs yönünden
21- kendini bakımlı buluyor musun ? Kişisel bakım için özel bir şey yapıyor musun?
22- cinsel yönelimin nedir ?
23- seksting veya sanal seks yapar mısın ?
24- Ne kadar dekolte giyebiliyorsun ? Dekoltenle erkeklerin siklerini kaldırmak hoşuna gidiyor mu ?
26- bdsm hakkında bilgin var mı ? Bir şeyler söylemek ister misin?
27- hiç birisine nude gönderdin mi?
28- telefonunda kendinle ilgili gizli bir nude var mı?
29- buradan birisiyle tanışıp reel seks yaptın mı?
30- ergenlik dönemlerinde seks rüyaları gördün mü? nasıldı hatırlıyor musun?
31- yakın arkadaşların porn sayfan olduğunu biliyorlar mı ?
32- bu uygulamayı ne amaçla kullanıyorsun ? Burada kaç yıldır hesabın var ?
33- üniversiteli isen hangi bölümdesin?
34- Boy kilo ten göz ve saç rengin nedir ?
35- Bir resmini yorumlatmak ister misin ?
36 - sigara, içki, uyuşturucu kullandın mı/kullanıyor musun?
37- psikoloğa gitmene sebep olan bir travma yaşadın mı? yaşadınsa nedir?
38- fobin var mı? varsa ne(ler)dir?
sorulara eklemeler yapacağım önerilerinizi alabilirim
#soru #cevap #konus #düsün #dinle #itirafet #rahatla #yaz #söyle #oku #anlat
Tumblr media
#pozisyon #favori #seç #soru #cevap #konus #düsün #dinle #itirafet #rahatla #yaz #söyle #oku #anlat
2 notes · View notes
yalnzardc · 1 year
Text
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
اِنّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ (١) وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ (۲) لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ (۳) تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ أَمْرٍ (٤) سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ (٥)
Kadr sr.
Safvetüt Tefasir: Kadr sûresi Mekke'de inmiş olup Kur'ân-ı Kerim'in inmeye başlamasından ve Kadir gecesinin diğer gün ve aylardan daha üstün olduğundan bahseder. Kadir gecesi, içinde ilahi nur, tecelliler ve Yüce Yaratıcının mü'min kullarına bol bol indirdiği ilahi lütuf ve esintiler bulunduğu için diğer gecelerden üstündür. Kadir gecesindeki bu ilahî tecelliler Kur'ân'ın inmesine verilen değerden dolayıdır.
Aynı zamanda bu sûre, Kadir gecesinde itaatkâr meleklerin sabaha kadar indiklerinden bahseder. O, ne kadri yüce bir gece! Bu gece, Allah katında bin aydan daha hayırlıdır!
1.Biz bu mucize Kur'ani, kadri ve şerefi yüce bir gecede indirdik. Tefsirciler der ki: Şerefi, yüceliği ve kadrinden dolayı bu geceye "Kadir gecesi" denilmiştir. Kur'ân'ın indirilmesinden maksat, Levhi Mahfuz'dan dünya semasına indirilmesidir. Daha sonra Cebrail (a.s.) onu yirmi üç senede yeryüzüne indirmiştir. Nitekim Ibn Abbas şöyle der: Yüce Allah Kur'ân'ı toptan Levh-i Mahfuz'dan, dünya semasındaki "Beytu'l-izze"ye indirdi. Sonra olayların vukûuna göre yirmiüç senede Rasulullah (s.a.v.)'a parça parça indi."
2.Ey Peygamber! Kadir ve şeref gecesini sana ne bildirdi? Bu, Kadir gecesinin şanının yücelik ve büyüklüğünü ifade eder: Hâzin şöyle der: Bu, o gecenin büyüklüğünü gösterme ve onun haberini dinlemeye teşvik yollu bir ifadedir. Sanki Yüce Allah şöyle buyurur: Onun kıymetini ve üstünlük derecesini sana bildiren, bilgine ulaştıran nedir?
Bundan sonra Yüce Allah, Kadir gecesinin üç yönden üstünlüğünü anlattı:
3.Kadir gecesi, şeref ve üstünlük bakımından bin aydan daha üstündür. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'in indirilme şerefi sadece ona verilmiştir. Tefsirciler şöyle der: Kadir gecesinde yapılan iyi iş, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin ay içinde yapılan işten daha hayırlıdır. Rivayete göre bir adam silah kuşanıp bin ay Allah yolunda cihad etmişti. Rasululah (s.a.v.) ve müslümanlar buna hayret ettiler. Rasulullah (s.a.v.) bunu ümmeti için de temenni ederek şöyle dedi: Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetlerin en kısa ömürlüsü, amel bakımından da ümmetlerin en azı kıldın. Bunun üzerine Yüce Allah ona Kadir gecesini verdi ve şöyle buyurdu: Kadir gecesi, sen ve ümmetin için, o adamın cihâd ettiği bin aydan daha hayırlıdır." Mücahid şöyle der: O gün ve gecede yapılan amel, tutulan oruç bin aydan daha hayırlıdır. İşte bu, Kadir gecesinin üstünlüğünün anlatıldığı birinci yöndür.
4.Yüce Allah'ın, o seneden bir sonraki seneye kadar takdir ve hükmettiği her türlü iş için, melekler ve Cebrail (a.s.) Rablerinin emriyle o gece yeryüzüne iner. İşte bu da, Kadir gecesinin üstünlüğünün anlatıldığı ikinci yöndür. Üçüncü yön ise şudur:
5.Kadir gecesi, gününün başlangiandan tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmettir. O gece melekler mü'minleri selâmlar. Yüce Allah, o gece insanoğlu için hayır ve selâmetten başka bir şey takdir etmez.
Celaleyn T : Mekke devrinde nâzil olup, 5 Âyet-i kerîmedir.
1-Hakikat biz onu Kur’ân’ı, Levh-ı Mahfûz’dan dünya semâsına topyekûn olarak Kadir şeref ve büyüklük gecesinde indirdik.
2-Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren şey nedir? Ya MuhammedBu gecenin şanına tazim ve ona karşı (muhatap) hayrete sevk etme ifadesidir.
3-Kadir gecesi, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Dolayısıyla bu gece içinde sâlih amel işlemek de, içinde bu gece olmayan diğer gecelerde işlenen sâlih amelden daha hayırlıdır.
4-Onda, o gece melekler ve Ruh, Cibrîl Rablerinin izniyle emriyle; Allah'ın o sene için, gelecek seneye kadar, o gece içinde hükme bağladığı her iş içinpeyderpey inerler.
Âyet-i kerîme’de geçen “ Tenezzelü “ lâfzında, siganın aslında bulunan iki Ta'dan biri hazfedilmiştir. Ayrıca âyetin devamındaki “ min“sebebiyye olup ”Bâ “mânâsındadır.
5-O gece, tâ fecrin doğuşuna doğma zamanına kadar selâmdır. Bu gece, melekler tarafından içinde çokça selâm verildiği için selâm kılınmıştır. Zira melekler bu gece içinde erkek-kadın uğradıkları her mü'min kimseye selâm verirler.
Âyet-i kerîme’de geçen “selamün hiye ”lâfızlar, mukaddem haber ve muahher mübtedadırlar. Âyet-i kerîme’de geçen “ matla” lâfzı; lâm'ın fethası ile de, kesresi ile de okunmuştur
Taberi T : Mekke'de nazil olmuştur. 5 âyettir. Söze Kur'an-ı Kerim'in Kadir gecesinde indirildiğinden bahsederek başlar. Kur'an-ı Kerim'in bu gecede inmeye başlamasından ve Kadir gecesinin: içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı oldugundan bahseder. Aynı zamanda bu süre, Kadir gecesinde itaatkâr meleklerin sabaha kadar indiklerini anlatır. Bu gecenin fecrinin tuluuna kadar selametten bahsederek sona erer.
Doğrusu Biz onu kadir gecesinde indirdik: Doğrusu Biz şu Kur'an'ı toplu olarak bir defada hüküm gecesinde dünya semasına indirdik. O hüküm gecesi ki Cenab-ı Allah müteakip sene ile ilgili işleri o gecede karara bağlar."
Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?: Ey Muhammed! Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır: Kadir gecesinde işlenen sâlih bir amel, içinde kadir gecesi bulunmayan bin ayın amelinden daha hayırlıdır.
Melekler ve rûh o gece Rablerinin izniyle her iş için iner de iner: Beraberlerinde Cebrâil olmak üzere melekler; rızık, ecel ve benzeri o senede yapılmasını Allah'ın hükme bağladığı her iş için o gece Rablerinin izniyle inerler.
O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir: Başından fecrin doğuşuna kadar, kadir gecesi bütün kötülüklere karşı bir selamettir.
Beydavi T : Mekke'de yahut Medîne'de inmiştir. 5 âyettir.
1- (Gerçekten biz onu Kâdir gecesinde indirdik) hu zamiri Kur'ân'a râcidir; zikri geçmediği hâlde onu zamirle ifade etmesi açıklama ihtiyacı olmayacak kadar meşhur olduğunu bildirmek içindir, nitekim indirmesini kendisine isnat etmekle de onu büyütmüştür. İndirdiği vakti de:
2/3- Kâdir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
"Kâdir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi? Kâdir gecesi bin aydan daha hayırlıdır” diyerek onu da büyütmüştür. Onda indirmesi de indirmesini onda başlatmasıdır ya da onu Levh-i Mahfûz'dan dünya göğündeki kâtip meleklere toptan indirmiştir. Sonra da Cebrâîl aleyhisselâm onu Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e yirmi üç senede parça parça indirmiştir.
Mana şöyledir de denilmiştir: Onu (Kur'ân'ı) onun fazileti hakkında indirdik. O da Ramazan’ın son on gününün tek günlerindedir, belki de yirmi yedisindedir. Onun gizlenmesine sebep de onu ihya etmek isteyenin birçok geceyi ibâdetle geçirmesidir. Ona böyle Kâdir denilmesi şerefinden yahut işlerin onda takdir edilmesindendir. Çünkü kusurdan uzak Allahü teâlâ: "Onda her hikmetii iş takdir edilir” (Duhan: 4) buyurmuştur.
Bin rakamının zikredilmesi ya çokluk içindir ya da şu
rivâyete göredir: Peygamber aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz bir İsrâîlli'den bahsetti, bu Allah yolunda bin ay silâh (zırh) giydi, savaştı. Mü'minler buna şaşakaldılar ve ömürlerini kısa gördüler. Onlara da o gazinin ömründen daha hayırlı olan Kâdir gecesi verildi.
4- "Melekler ve Rûh onda Rablerinin izni ile inerler". Bu da bin aydan niçin üstün kılındığının açıklamasıdır. İnmeleri de yeredir ya da dünya göğünedir veyahut mü'minlere yaklaşmalatrıdır.
"Her işten” o yılda takdir edilecek her iş için.
"Min küllimriin” de okunmuştur ki, her insan için demektir.
5- "O selâmdır” o selametten başka bir şey değildir yani Allah onda selametten başka bir şey takdir etmez; başkasında ise selameti (esenliği) de başkasını da takdir eder.
Ya da o selâmdan başka bir şey değildir demektir, çünkü onda mü'minlere selâm verenler gayet çoktur.
"Şafağın doğmasına kadar” sökme vaktine kadar demektir. Kisâî kesr ile (matli') okumuştur, o da merci' gibi mastardır ya da kıyas dışı maşrık gibi ism-i zamandır.
Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den: Kim Kâdir sûresini okursa, ona Ramazan orucunu tutmuş ve Kâdir gecesini ihya etmiş gibi sevap verilir.
Ömer Nasuhi Bilmen T : Bu süre-i celile "Abese" sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur. Beş ayet-i kerimeyi içermektedir. Kadr gecenin faziletini ve Kur'an-ı Kerim'in bu gecede inmeye başladığını bildirdiği için kendisine böyle "Kadr Sûresi" ve "İnna Enzelna" sûresi adı verilmiştir. Bundan evvelki "Alak" sûresinde Resûl-i Ekrem, okumakla emrolunmuştu, bu Kadr sûresinde de asıl olkunacak olan Kur'an-ı Kerim'in nasıl bir mübarek gecede indirilmiş olduğu bildirildiği için bu iki sûre arasında güzel bir münasebet vardır.
1. Bu mübarek sûre, Kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından indirilmiş olduğu pek yüce bir gecenin şeref ve şânını bildiriyor. O feyiz dolu gecede bir takım semavi zatların birer vazife ile yer yüzüne şeref vereceklerini ve o gecenin sabaha kadar bir selamet ve emniyet mahiyetinde bulunacağını şöylece beyan buyuruyor. (Muhakkak ki, biz) yâni: Yüce zatım, kudret ve azametimle (onu) o Hakikatleri beyan eden Kur'an-ı (Kadr gecesinde) öyle şeref ve şanı pek yüksek olan bir zamanda (indirdik.) yani: Onu levh-i mahfuzdan dünya semasına birden inzâl ettik, sonra da onun âyetleri yirmi üç sene içinde Cibril-i Emin vastasile Son Peygamber Hz. Muhammed'e parça parça bir şekilde indirilerek tebliğ edilmiştir. Kadir gecesi, Ramazan-ı Şerif'in gecelerinden biridir. Çünki: Kur'an-ı Kerim'in Ramazan-ı Şerif'te inmeye başlamış olduğunu Bakara sûresindeki: Ramazan ayı, Kur'an'ın indirildiği aydır. [Bakara 2/185]) ayet-i kerimesi açıkça gösteriyor. Bu Kadir gecesi sûresi de Kur'an-ı Kerim'in Kadr gecesinde indirilmiş olduğunu bildiriyor. Binaenaleyh bu gecenin Ramazan'a mahsus olduğu ortaya çıkmaktadır. Şu kadar var ki: Bu gecenin Ramazan-ı Şerif ayının hangi gecesine ait olduğundan ihtilaf vardır. Meşhur olan ve ekseryetçe kabul edilen, bu Kadr gecesi, Ramazan-ı Şerif'in yirmiyedinci gününün gecesidir.
Bu mübarek gecenin kat'i surette tayin buyrulmamış olması, bir nice hikmetlere dayalıdır. Kısacası: Müslümanların Ramazan-ı Şerif'te daha ziyade ibadet ve itaatte bulunmaları, onun herhangi bir gecesinin Kadir gecesi olması ihtimalini dikkate alarak, her gecesinde fazlaca ruhani bir zevk ile zikre ve düşünmeye devam etmeleri içindir.
2. Ey Peygamber!. (Kadr gecesinin ne olduğunu) nasıl büyük bir şeref ve fazilete, bir yüksek mertebeye, manevi bir büyüklüğe sahip bulunduğunu (sana ne şey bildirdi?.) o öyle mübarek bir vakittir ki, onun değerinin yüceliğini, Allah-ü Teâlâ'dan başkası bilip kuşatamaz. İnsanlar, o pek feyzli gecenin pek büyük kıymeti, kudsiyetini, ancak Cenab-ı Hakkın bildirmesi sayesinde anlayabilirler.
3. (Kadr gecesi, bin aydan hayırlıdır.) O, öyle seçkin, nurlu bir mübarek gecedir, Kur'an-ı Kerim, o kutsal geceden itibaren yeryüzünü aydınlatmaya başlamıştır. Ve İslâm dinini, dinlerin sonuncusu olarak kurulmaya başlamış, insanlığın ufuklanı, manevi nûrlar içinde kalmıştır.
Kadir gecesinin böyle bin aydan hayırlı olması, şu bakımdan da müslümanlar hakkında hususi bir lütuftur ki: Bu ümmetin ömürleri eski ümmetlerin ömürlerine kıyasla kısa bulunmaktadır. Fakat bunlara verilen böyle pek feyizli bir gece, bin aydan hayırlı olunca bu ümmetin ömrü manen uzatılmış demektir. Çünkü, böyle bir gecede yapacakları ibadet ve itaat, bin gecede yapılmış gibi sayılarak o derece çok sevaba vesile olacaktır.
4. O gecenin ne kadar ehemmiyet ve azamete sahip olduğunu düşününüz ki: (Onda) O Kadr gecesinde (melekler ve rûh) Cibril-i Emin (Rabbi'lerinin izni ile her bir emrden) Allah-ü Teala'nın o seneye ait takdir ve kazası ne ise onlar hakkındaki vazifelerinden dolayı yeryüzüne (iniverir) o vazifelerini yerine getirirler.
Yahut Kabe-i Muazzam'a gibi, Revza-i Mutahhara gibi yüce makamları ziyarette bulunurlar. Müminlerle karşılaşarak onlara selâm verirler, haklarında iyilik sever olarak selametlerine dua ediverirler.
5. O mübarek Kadr gecesi (Tan yeri ağarıncaya değin) sabah vaktine, gündüz olup güneşin doğmaya yaklaştığı zamana kadar (bir selâmettir.) bir güven ve emniyetttir. Bütün o gece bir hayr ve bereketten ibarettir. Çünkü, asıl hakikat güneşi, insanlık âlemini manevi, ruhani ışıklar içinde bırakan Kur'an-ı Kerim, o geceden itibaren doğmaya başlamıştır. Kabiliyetini, temiz yaratılışını muhafaza etmekte olanlar, o sayede aydınlanarak cehalettin karanlığından kurtulmaktadırlar. Artık o mübarek gecenin yüce değerini Cenab-ı Hak'tan başka kim tamamile takdir edebilir?. Kerim, Rahim mâbâdumuz, o gibi mukaddes vakitlerin feyizlerinden İslâm alemini daima faydalandırsın. Hz. Peygamber hürmetine amin.
(LEYLE-İ KADR)
Yine berk urmadadır Leyle-i Kadr'in nûri.
Andırıp durmada her saha mukaddes tuvri.
Parlıyor işte bu mes'ut sebi fevz-ü felah.
Gıptalar etmede envarına binlerce sabah.
Ne hayırlı gecedir bu, ne muazzam bir an.
Bu gece başladı izzetle tulûa Kur'an.
Beşerin ruhuna bir feyz-i meâli kattı.
Açtı zulmetleri, dünyaları aydınlattı.
Devr-i fetret ne idi?. Ah ne meş'um andı.
Gafil insan, ne fena şeyleri haalık sandı...
Sanki, olmuştu birer matla's şer leyl-ü nehar.
Zulmet-i küfr-ü cehaletle geçerler asar.
Hakkın en şaşaal: lütfu tecelli etti.
Doğdu îman güneşi, Leyle-i fetret bitti.
Etti şu pür Lemean sayede ba revnak-u nûr.
Nam-ı İslam ile bir ümmet-i merhume zuhur.
Ne şereftir ki, semü paye melekler bilikram.
Sana vermektedir ey ümmet-i merhume!.
Selam. Sen de ey şanlı, şerafetli, muazzam ümmet.
Eyle mabûdunu bir vecdile zikre gayret.
Pertevi zikrile şu mabed-i akdes dolsun.
En mukaddes emelin, Hz. Allah olsun.
İbn Kesîr T : Kadir gecesinden söz ettiği için bu adı almıştır. Abese sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 5 (beş) âyettir. Sûrede, Kadir gecesinden, onun faziletin den, o gecede meleklerin yeryüzüne inişinden bahsedilir.
Allah (Celle Celalühü) bu sûrede, Kur'ân'ı kadir gecesinde indirdiğini bildirmektedir. Bu gece Allah'ın hakkında Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik buyurduğu bir gecedir. Bu gece Ramazan ayında bulunmaktadır. Nitekim bir ayette Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır buyrulmaktadır. İbn Abbas şöyle demiştir: "Allah (Celle Celalühü) Kur'ân'ı toplu olarak Levh-i Mahfuz'dan dünya semasındaki Beyt-i Izze'ye indirmiştir. Sonra da yirmi üç sene zarfında olayların akışına göre tafsilatlı olarak Resûlullah'a inmiştir." Daha sonraki ayette Allah (Celle Celalühü) içerisinde Kur'ân'ı indirdiği kadir gecesinin şerefini yüceltmek için Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır buyurmuştur. İbn Ebi Hâtim'in Mücahid'den rivayet ettiğine göre Peygamber (a.s), İsrailoğullarından, bin ay süresince Allah yolunda silah taşıyan bir adamı zikretmiş ve bu müslümanların hayretini celbetmiştir. Bunun ardına da Biz onu (Kur'an') Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır ayeti nazil olmuştur. Yani kadir gecesi, bu adamın Allah yolunda bin ay silah taşımasından daha hayırlıdır.
İbn Cerir, Mücahid'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "İsrailoğullarından bir adam gece kalkıp, sabahlayana kadar ibadet eder sonra da gündüzleyin akşam oluncaya kadar düşmanla çarpışırdı. Bu işini bin ay boyunca sürdürdü. Allah (Celle Celalühü) da Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır ayetini inzal buyurdu. Yani kadir gecesini ihya etmek o adamın yaptığı amelden daha hayırlıdır. Süfyan-ı Sevri şöyle demiştir: "Mücahid'in 'Kadir gecesini amel ederek, oruç tutup gecesini ihya ederek geçirmek bin aydan daha hayırlıdır' dediği bana ulaştı." Yine Micahid'in 'Içerisinde kadir geceleri olmayan bin aydan daha hayırlıdır' dediği rivâyet edilmiştir. Amr b. Kays da 'O gecede yapılan bir amel, bin aydan daha hayırlıdır' demiştir. İçerisinde kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır görüşü, İbn Cerir'in de tercihidir. Doğru olan görüş, Peygamber'in (a.s) dediği şu hadisdeki gibidir: "Allah yolunda sınır nöbetinde bulunmak, içerisinde bu amelin dışında bulunan diğer makamların olduğu bin geceden daha hayırlıdır." Ramazan'ın faziletine dair varit olan Sahih bir hadiste şöyle geçmektedir: "Onda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. O geceden mahrum olan, gerçekten büyük bir mahrumiyete uğramıştır." Kadir gecesinde ibadet bin yıllık ibadete denk olduğuna dair Sahîhayn'da Ebû Hureyre'den rivâyet edilen bir hadiste Peygamber'in (a.s) şöyle buyurduğu sabit olmuştur: "Kim kadir gecesini, inanarak ve sevabını Allah'tan umarak ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır." O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. Bu gecenin bereketinin çokluğundan dolayı meleklerinde inişi çoğalır. Melekler bereket ve rahmetin inmesiyle inerler. Nitekim Kur'ân tilavet edildiğinde de inip, zikir halkalarını kuşatırlar ve ilim talebelerini tazim etmek için kanatlarını onların altlarına koyarlar. Ruh'a gelirsek; onun hakkında Cibril (as) olduğu söylenmiştir. Ayette de meleklerin içerisinde özel olmasından dolayı, genel melek topluluğuna özel atfedilerek zikredilmiştir. Bir başka görüş ise; Nebe sûresinde geçtiği gibi Rûh melek sınıfları içerisinde bir sınıftır. Doğrusunu Allah bilir. Ayette geçen her türlü iş içn Mücahid 'Her işte esenlik vardır' demiştir. Said b. Mansur, Mücahid'in O gece, esenlik doludur ayeti hakkında şöyle dediğini nakletmiştir: "Bu öyle bir esenliktir ki, Şeytan o gecede kötülük ya da eziyet verecek bir iş yapmaya güç yetiremez." Katåde ise O gecede işler takdir edilir, rızıklar ve eceller de takdir edilir' demiştir. Nitekim Allah (Celle Celalühü) Her hikmetli işe o gecede hükmedilir buyurmuştur. Ebû Dâvûd et-Tayâlisî'nin, kadir gecesiyle ilgili olarak Ebú Hureyre'den rivayet ettiği bir hadiste Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "O gece yirmi yedinci ya da yirmi dokuzuncu gecedir. O gece yeryüzünde bulunan meleklerin sayısı, çakıl taşları sayısınca çoktur." Katâde ve İbn Zeyd ise bu ayet hakkında 'O gece tümüyle hayırdır ve içerisinde şafak atıncaya kadar hiçbir şer yoktur' demiştir. Bu gecenin alameti ise; saf ve saydam olmasıdır. Sanki o gecede parlak bir ay vardır, sakin ve parlak. O gece ne soğuk ne de sıcaktır. Sabahında güneş düzgün bir şekilde olup, dolunay gecesindeki ay gibi işığı olmadan doğar.
İbn Abbas'tan rivâyet edilen bir hadiste Peygamber (a.s) kadir gecesiyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "O gece durgun olup ne soğuk ne de sıcaklık olur. Sabahında güneş, işığı zayıf ve kızıl bir şekilde doğar."
Cabir b. Abdillah'tan rivâyet edilen bir hadiste Peygamber (a.s) şöyle bu- yurmuştur: "Kadir gecesi bana gösterildi ve sonra unutturuldu. O son on gün içerisindedir. O gece durgun, soğuk ve sıcak olmayan bir gecedir. Şafağı sökünceye kadar o gecede Şeytan çıkmaz."
Kadir gecesinin önceki ümmetlerde olup olmaması konusu:
Alimler, kadir gecesinin eski ümmetlerde de var mıydı yoksa bu ümmetin mi özelliklerindendi şeklinde ihtilaf etmişlerdir. Zührî, Mâlik'in kendisine; Peygamber'e (a.s) kendisinden önceki ümmetlerin ömürlerinin gösterildiğini, sanki Peygamber'in kendi ümmetinin ömrünü biraz kısa bulduğunu ve uzun ömürleri sayesinde eski ümmetlerin ulaştığı amellere kendi ümmetinin ulaşamayacağından endişe ettiğini, bu nedenle Allah'ın (Celle Celalühü) ona bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesini verdiğini nakletmiştir. Malik'in söylemiş olduğu bu görüşe göre; kadir gecesinin yalnız bu ümmete has olması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili olarak bir diğer görüş ise; kadir gecesinin bu ümmette olduğu gibi geçmiş ümmetlerde de olduğu şeklindedir ve bu gece kıyamete kadar devam edecektir. Bu gece özellikle Ramazan'dadır. Yoksa İbn Mesûd ve onun gibi düşünen Küfe alimlerinin dedikleri gibi senenin tüm günlerinde bulunup, senenin tüm aylarında aranmakta değildir. Ebû Dâvúd bu konuyla ilgili olarak Sünen adlı kitabında şöyle bir konu başlığı atmıştır: "Kadir gecesinin, Ramazanın tüm günlerinde olabileceği konusu". Sonra da Abdullah b. Mesûd'dan yapmış olduğu şu hadisi nakletmiştir: "Peygamber'e (as) kadir gecesinden soruldu ve ben de dinliyordum. Peygamber (a.s) 'O Ramazanın her günündedir' dedi." Ebû Hanife'den nakledilen bir görüşte de Kadir gecesi Ramazan ayının tamamında aranmalıdır. Gazzali'de bu görüşü nakletmiştir.
Kadir gecesinin Ramazanın hangi gününde olduğuyla ilgili bir konu:
Kadir gecesinin Ramazan ayının ilk gecesinde olduğu söylenmiştir. Bir diğer görüş olarak da Ramazan'ın on yedinci gecesindedir. Bu İmam Şâfii'nin görüşüdür. Bu görüş Hasan-ı Basri'den de nakledilmiştir. Bu görüşlerini şöyle gerekçelendirmişlerdir: Bu gece Bedir gecesidir ve Cuma gecesidir. Ramazan ayının on yedinci gecesinin sabahında Bedir savaşı olmuştur. Bu gece hakkında Allah (Celle Celalühü) yevm-i furkân demiştir. Bir diğer görüşe göre ise Kadir gecesi Ramazan'ın on dokuzuncu gecesidir. Bu görüş de Hz. Ali ve İbn Mesûd'dan nakledilmiştir. Ebû Saîd el-Hudrî'nin naklettiği hadisten dolayı Kadir gecesinin Ramazan'ın yirmi birinci gecesi de olduğu söylenmiştir. Hadis şöyledir: "Peygamber (a.s) Ramazan'ın ilk on gününde itikafa girdi ve biz de onunla itikaf yaptık. Cibril ona gelip 'Aradığın önündeki günlerdedir' dedi. Bunun üzerine Peygamber (a.s) ayın ortasındaki on günde de itikafa girdi. Biz de onunla itikafa girdik. Yine Cibril gelip 'Aradığın önündeki günlerdedir' dedi. Bunun üzerine Peygamber (a.s) Ramazanın yirminci gününün sabahında hutbe vermek için ayağı kalktı ve 'Benimle itikafa girmiş olanlar geri dönsünler. Zira ben Kadir gecesini gördüm ancak bana hangi gün olduğu unutturuldu. Kadir gecesi Ramazan'ın son on gününde ve tek gecelerdedir. Ben rüyamda o günde çamur ve su üzerinde secde ediyordum' dedi. Mescidin tavanı hurma dallarındandı. O gün gökyüzünde yağmura alamet olacak şey görmedik. Derken bir yağmur bulutu geldi ve yağmurla rızıklandırıldık. Peygamber (a.s) de bize namaz kıldırdı. Ben çamurun ve suyun izlerini Peygamber'in (a.s) alnında, onun rüyasının tasdiki olarak yirmi birinci gecenin sabahında gördüm, " Imam Şâfii bu hadis için 'Bu konudaki rivâyetlerin en sağlam olanıdır' demiştir. Yine bir başka görüş olarak Kadir gecesinin, yirmi üçüncü gece olduğu söylenmiştir. Yirmi beşinci gece olduğu da söylenmiştir. Buhârî'nin, İbn Abbas'tan rivâyet etmiş olduğu bir hadiste Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kadir gecesini son on günde arayın! Ramazanın çıkmasına dokuz gün kaldığında, yedi gün kaldığında ya da beş gün kaldığında..." Alimlerin çoğu bu hadisi tek geceler şeklinde tefsir etmişlerdir. En doğru olan ve meşhur olan görüş de budur. Diğer bazı alimler ise bu hadisi çift geceler olarak yorumlamışlardır. Kadir gecesiyle ilgili olarak bir diğer görüş de yirmi yedinci gece olmasıdır. Bu görüşün dayanağı da Müslim'in Sahih'inde Übeyy b. Kab'dan yapmış olduğu bir hadiste Peygamber'in (a.s) Kadir gecesiyle ilgili olarak yirmi yedinci gece olarak bahsetmesidir. İmam Ahmed de Zir'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir: "Übeyy b. Kab'a 'Ey Ebû Münzir! Kardeşin İbn Mesûd tüm seneyi ihya edenin Kadir gecesine isabet edeceğini söylüyor ne dersin?' dedim. O da 'Allah ona merhamet etsin! Kadir gecesinin Ramazan'da olduğunu ve onun yirmi yedinci gece olduğunu yemin olsun ki biliyor' dedi ve yemin etti. Ben 'Bu geceyi nasıl biliyorsunuz' dedim. O da 'Bize bildirilen alametler sebebiyle biliyoruz. O gecenin sabahında güneş ışığı olmadığı halde doğar' dedi." Bu görüş seleften bir grup alimin görüşüdür. İmam Ahmed b. Hanbel'in görüşü ise Ebû Hanîfe'den yapılan görüşün aynısıdır. Kadir gecesinin yirmi dokuzuncu gece olduğu da söylenmiştir. İmam Ahmed'in Ubâde b. Sâmit'ten yaptığı bir rivâyette Ubade Peygamber'e Kadir gecesini sormuş, Peygamber (a.s) de 'Onu Ramazan'da son on günde arayın. Zira o, tek geceler olan; yirmi üçüncü, yirmi beşinci, yirmi yedinci, yirmi dokuzuncu ya da son gecededir demiştir. Ebû Hureyre'den yapılan bir rivayette Peygamber (a.s) Kadir gecesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: "O, yirmi yedinci ya da yirmi dokuzuncu gecededir. Bu gecede yeryüzünde bulunan meleklerin sayısı çakıl taşlarının sayısından fazladır." Kadir gecesinin son günde olduğuyla ilgili görüşü zikretmiştik. Bu görüş de az önce geçen hadise dayanmaktadır. Tirmizî'nin ve Nesâî'nin, Hz. Ebû Bekir'den yapmı oldukları bir diğer rivayette ise Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur. "Kadir gecesini dokuz gün kaldığında, ya da yedi gün kaldığında yada beş gün kaldığında ya da üç gün kaldığında ya da son gecede arayın
İmam Şâfii bu rivâyetler hakkında şöyle demiştir: "Bu rivayetler Peygamber'e (a.s) yöneltilen sorulan neticesinde söylenmiştir. Peygamber'e (a.s) 'Şu günde Kadir gecesini arayayım mı?' denmiş, o da 'Ara!' demiştir. Kadir gecesi, belirlenmiş bir gecedir ve başka gecelerde bulunmaz, intikal etmez." Ebú Kalâbe'nin ise şöyle dediği nakledilmiştir: "Kadir gecesi son on günde farklı gecelerde bulunabilir, intikal eder." Ebû Kalâbe'den yapılan bu görüş doğruya daha yakındır. En doğrusunu Allah bilir. Bu görüşü, Sahihayn'da İbn Ömer'den yapılan şu rivâyet desteklemektedir: "Peygamber'in (a.s) ashabından bazılarına Kadir gecesinin Ramazan'ın son yedi gecesi olduğu gösterildi. Peygamber (a.s) de 'Rüyanızın son yedi gecede olduğunu görüyorum. Kim Kadir gecesini talep edecekse son yedi gecede talep etsin buyurdu." Yine Sahihayn'da Aişe annemizden yapılan bir rivâyette Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kadir gecesini Ramazanın son on gecesinde ve tek gecelerde arayın! Kadir gecesinin intikal etmeyip, belirli bir gecede olduğuyla ilgili olarak İmam Şâfii ise, Buhârî'nin Sahîh'inde Ubade b. Sâmit'ten yaptığı şu hadisle delillendirmektedir: "Peygamber (a.s) bize Kadir gecesini bildirmek için evinden çıktı. Derken müslümanlardan iki adam aralarında kavga yaptı. Bunun üzerine Peygamber (a.s) 'Size Kadir gecesini haber vermek için çıkmıştım ancak falanca ile filancı kavga yapınca bu bilgi kaldırıldı. Bu da sizin için hayırlı olur umarım. Onu yirmi dokuzuncu, yirmi yedinci ya da yirmi beşinci günlerde arayın' dedi." Bu hadisteki delil noktası şöyledir: Kadir gecesi muayyen, devamlı aynı gecede devam edecek bir gece olmasaydı, Peygamber'in (as) vereceği bilgi ile her sene yetinilemeyecekti. Çünkü Kadir gecesi her sene intikal edecekti. Böyle olunca da sadece o sene için Kadir gecesini bileceklerdi. Kadir gecesinin intikal ettiğini söylersek, Peygamber'in (a.s) ashabına bu geceyi yalnızca o sene için bildirmek istediğini söylemiş oluruz. Hadiste iki kimsenin tertışmasının ardından bu bilginin kaldırılmasında; tartışmanın ilim ve faydalı şeylere engel olduğuna da ayrıca delil vardır. Nitekim bir hadiste Kul, yapmış olduğu günahı sebebiyle bir takım rızıklardan mahrum bırakılır geçmektedir. Kadir gecesiyle ilgili hadiste geçen kaldınlma olayı; bu gecenin tayin edilerek söylenmesi bilgisinin kaldırılmasıdır. Yoksa bazı cahil şiilerin dediği gibi külli olarak Kadir gecesinin kaldırılması değildir. Zira hadisin devamında belli günler söylenerek bu gecenin aranması söylenmektedir. Yine hadiste; kadir gecesinin tam olarak bilinmemesinin hayırlı olmasının umulduğu geçmektedir. Çünkü bu gece mübhem kalmasıyla, onu talep edenlerin gayretleri artmaktadır. Tam gününü bildikleri zamanda yapacakları amellerden çok daha fazla amel yapmaktadırlar. Tüm Ramazan ayında ibadetler artsın, son on günde de çabanın en fazla hale gelsin diye hikmet, bu gecenin gizli kalmasını gerektirdi. Bu nedenle Peygamber (a.s) Ramazanın son on günü itikafa girerdi. Ölünceye kadar da buna devam etti. Vefatından sonra bu sünneti eşleri devam ettirdiler. İbn Ömer'den nakledildiğine göre Peygamber (a.s) Ramazanın son on gününde itikafa girerdi. Aişe annemiz şöyle demiştir: "Resulullah (a.s) Ramazan'ın son on günü girdiğinde geceleri ihya eder, eşlerini ve ailesini kaldırır ve kemerini sıkardı." Müslim'in rivâyetinde de şöyle geçmektedir: " Resûlullah (a.s) son on günde diğer günlerdekinden fazla çaba sarf ederek ibadet ederdi." Bu 'kemerini sıkardı' tabirini tefsir etmektedir. Bir görüşe göre se kemer sıkmaktan maksat; eşlerinden uzak durmasıdır. Bu tabir her ikisinden de kinaye yapılmış olabilir. Nitekim İmam Ahmed'in Aişe annemizden yapmış olduğu bir rivâyette şöyle geçmektedir: "Resûlullah (a.s) Ramazanın son on günü kaldığında kemerini sıkar, eşlerinden uzaklaşırdı." İmam Mâlik'in, Ramazanın tüm gecelerinde Kadir gecesi aynı çabayla aranması gerektiği nakledilmiştir. Hiçbir gecesi diğerinden ayrılmamalıdır ona göre. Müstehab olan tüm zamanlarda duayı çok yapmak, Ramazan da ise daha fazla yapmaktır. Son on günde, tek gecelerde ise daha da fazla yapmaktır.
Ruhul Beyan T : Mekke devrinde nazil olmuştur, 5 âyettir.
1-Biz onu Kadir gecesinde indirdik. Âyetteki ”nûn", azamet ifadesi yahut da sıfatlar ve isimlerle birlikte zâta delâlet etmesi içindir. Âyette söz konusu edilen ”o", Kur'an'dır. Şöhreti, isminin açıkça söylenmesi yerini tuttuğu için zamirle yetinilmiş, ismi açıkça anılmamıştır. Sanki o, tüm zihinlerde hazırdır. Allahü teâlâ, onu indirme işini kendi zâtına isnad etmek suretiyle onu yüceltmiştir. Oysa onun inişi, Cebrail (aleyhisselâm) vasıtası ile olmuştur. ”Onu Kadir gecesinde indirmeye Biz hükmettik. Onu ezelde Biz takdir ettik" anlamındadır.
Eğer Kur'an bir seferde inmemiştir. Yirmi üç sene zarfında peyderpey inmiştir. O halde nasıl ”Biz onu Kadir gecesinde indirdik" buyurdu? denilirse cevabımız şu olur: Cebrail onu Kadir gecesinde Levh-i Mahfûz'dan dünya semasındaki Beyt-i İzzet'e bir defada indirdi. Gökteki yazıcı meleklere yazdırdı. Sonra da maslahatlara göre parça parça Rasûlüllah'a indirmiştir. Bu indirme de Kadir gecesinde başladı.
Kur'an'ın peyderpey indirilişi, Hazret-i Muhammed'i tazime işarettir. Bu, hediye edilen kişiyi tazim için hediyelerin hizmetçiler eliyle bölüm bölüm verilişi gibidir. Kur'an'ın peyderpey indirilişinin başka bir hikmeti de öğrenmeyi kolaylaştırmak ve Hazret-i Peygamberin gönlüne iyice yerleşmesini sağlamaktır. Nitekim Allahü teâlâ  bir âyet-i kerimede şöyle buyurmuştur: ”Kâfirler: 'Kuran ona topluca bir defada indirilmeli değil miydi?' dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu tane tane okuduk." (Furkân:32)
Allah'ın kelâmı iki çeşittir. Bunlar; Kur'an ve kudsî hadistir. Cebrail, Kur'anı indirdiği gibi sünneti de indirdi. Cebrail sünneti mana olarak getirdiği için onun mana olarak rivayeti caizdir. Kur'an'ın mana olarak okunması ise, caiz değildir. Çünkü Cebrail onu lafzıyla indirmiştir. Bundaki sır, lâfzı ile ibadet ve Kur'an'la Müslüman olmayanları âciz bırakmaktır. Çünkü hiç kimse onun içerdiği lafzî icazı ve manasındaki sırları içeren benzeri bir kitap getiremez. Öyleyse başka bir şeyin lâfzı ve manası Kur'an'ın lâfzı ve manasının yerini tutabilir mi? Şüphesiz hayır.
Levh-i Mahfuz, bu kitabın kalbidir. Onun için Hazret-i Rasûl'ün kalbine inmiştir. Kur'an Allah'ın kelâmı kadîmidir. Onu Ramazan ayında indirmiştir. Bir âyette: ”Ramazan ayı, içerisinde Kur'an'ın indirildiği aydır..." (Bakara: 185) buyurulmuştur. Bu, ilk açıklamadır. Biz bu âyetten onun gece mi, yoksa gündüz mü indirildiğini anlayamıyoruz. Allahü teâlâ : ”Biz onu, mübarek bir gecede indirdik" (Duhân: 2) buyurarak bu konuya açıklık getirmiştir. Bu da ikinci beyandır. Bu âyete bakarak o gecenin hangi gece olduğunu anlayamıyoruz. Bu konuyu da: ”Şüphesiz Biz onu Kadir gecesinde indirdik" âyetiyle anlıyoruz. Bu da üçüncü beyandır ki bu, beyanın son noktasıdır.
Sahih olan şu ki, o gecede her hikmetli iş ayrılır. Sene boyu olacak tüm işler ve hükümlerin idaresi yazılır. İşte o gece, Kadir gecesidir. İşler o gecede takdir edildiği için adına Kadir gecesi denilmiştir. Kur'an-ı Kerim bu dediklerimize şahitlik etmektedir. Âyetin başında: ”Biz onu mübarek bir gecede indirdik" (Duhân: 2) buyurulmuşken, sonra o gece şöyle nitelenmiştir: ”Her hikmetli iş o gecede ayrılır..." (Duhân: 3) Kur'an, Kadir gecesinde indi. Öyleyse bu Duhân süresindeki âyetler, bu nitelikle: ”Biz onu Kadir gecesinde indirdik" âyetine hazırlıktır. Kûtu'l-Kulûb adındaki eserde de böyle denilmiştir.
"Kur'ân'ın gece indirilişindeki hikmet nedir?" diye bir sual sorulursa, cevabımız şu olur: ”Kerametlerin çoğu, lütuf ve bağışların inişi, semalara yolculuk geceleri olur. Gece cennettendir. Çünkü istirahat vaktidir. Gündüz ise, cehennemdendir, zira kazanç temini ve yorgunluk ondadır. Gecenin ibadeti gündüzünkinden daha efdaldir. Çünkü insan kalbi geceleyin daha toplu olur. Zaten ibadette gözetilen kalp huzurudur."
2-Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi? Ey Rasûlüm Muhammed! Onun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi? Yani sen onun hakikatini bilemezsin. Çünkü onun kadrinin yüceliği, yaratıkların bilgi sınırının dışındadır. Onu, gaybleri bilen Allah'tan başkası bilemez. Bu ifade, Kur'an'ın indiği vakti yüceltmedir.
3-Kadir gecesi yani o gecede ibadet bin aydan yani bin ayın orucundan ve namazından daha hayırlıdır. Daha efdaldir, kadri daha yücedir, ecri bu süredeki ecirden daha fazladır. Bin ay, seksen sene dört aydır. Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: ”Kim Kadir gecesini, inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ihya ederse geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan ayında oruç tutarsa geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır."
Hadisteki ”îmânen ve ihtisâben" kelimelerini Hattâbî, niyetle ve azimetle diye açıklamıştır. Bundan maksat, gönül hoşluğu ile yüksünmeden, orucunu ağır, günlerini uzun bulmadan aksine günlerin uzunluğu, sevabın çokluğunu gerektireceği için bunu fırsat bilerek, tasdik ederek oruç tutmak ve sevabını ummaktır. Beğavî'nin izahına göre ”ihtisâben", ”Allah'ın rızasını ve sevabını umarak" anlamındadır. Hadisteki ”namaz" dan murat, teravih namazıdır. Âlimler arasında bunun, içerisinde gece namazı da bulunan mutlak anlamda olduğunu söyleyenler de vardır. ”Gelecek günahlar" sözü, o andan sonraki büyük günahlardan korumaktan kinayedir. et-Terğîb ve't-Terhîh şerhinde söylendiği gibi bu sözün, günahların bağışlanması anlamında olması da caizdir.
Saîd b. el-Müseyyeb şöyle der: ”Kim akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılarsa o, Kadir gecesinden nasibini almış demektir." Kadir gecesinin gündüzü de hayır açısından aynen gecesi gibidir. "Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır" âyeti işaret ediyor ki, arifler için Kadir gecesi, âbidlerin bin ayından daha hayırlıdır. Bilginler, Kadir gecesinin vaktinde ihtilâf etmişlerdir. Çoğunluğun görüşüne göre Ramazan ayının son on günü içerisinde ve tek olan günlerdedir. Çünkü Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Onu Ramazanın son onunda ve her tek olan günde arayınız" buyurmuştur.
Kadir gecesinin Ramazanın son on gününde oluş hikmeti şudur: O dönem, oruçlunun zayıf düşeceği, ibadette gevşeklik göstereceği zannedilen dönemdir. Kadir gecesinin o dönemde oluşu, kişiyi onu bulabilme umuduyla ibadete gayretlendirir. Tek günlerde oluşu da Allah'ın tek olup, teki sevmesinden dolayıdır. O, teklik zâtının gereği olduğu üzere tek olanda tecelli eder. Görüşlerin çoğuna göre o, yirmi yedinci gecedir. Çünkü işaret ve haberler buna delâlet etmektedirler. Kimileri de onun. Ramazanın son gecesi olduğunu söylerler. Onların dayanağı şudur: Bir hadiste varid olduğuna göre. Allahü teâlâ  Ramazanın her gecesi iftar vaktinde cehennemden azabı hakeden bir milyon kişiyi serbest bırakır. Ramazanın son gecesi olduğunda ise ayın başından sonuna kadar azad ettiği kişi sayısınca cehennemliği serbest bırakır.
Hazret-i Âişe (radıyallahü anh)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: ”Rasûlüllah'a onun vaktini bilirsem ne diyeyim?" dedim. ”Allahümme inneke afüvvün tuhibbü'l-afvefa'fu annf de, buyurdu." Ey Allah'ım! Senden af, afiyet, dinde, dünyada ve ahirette afiyet vermeni istiyoruz."
Herhalde o gecenin gizlenmesindeki sır, büyük sevap umanları, ona rastlayabilmeyı umarak birçok geceyi ihya etmeye teşviktir. Bunun benzerleri Cuma günkü duaların kabul edildiği vaktin, beş vakit arasındaki vustâ namazının, Allah'ın isimleri arasında ism-i âzamin, hepsine saygı göstersinler diye insanlar arasında veli kulunun, mükellefin her an ihtiyat üzere olması için ölüm vaktinin gizlenmesidir.
Bu geceye, Kadir gecesi denilmesi konusunda farklı görüşler vardır. Bunlar:
1- İşler o gece takdir edildiği içindir. ”Her hikmetli iş o gecede ayrılır." (Duhân: 3) âyeti buna işaret eder. Bundan maksat, takdirinin meleklere gösterilmesidir. Yoksa takdirin kendisi ezelîdir. Kadr, takdir anlamındadır. Takdir de bir şeyi hikmetinin gereğine göre özel bir şekil ve özel bir miktar üzere yapmaktır.
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Allahü teâlâ  sene boyu yani ertesi yılki Kadir gecesine kadar olacak olan her şeyi, yağmuru, rızkı, dünyaya getirmeyi, öldürmeyi ve benzerî şeyleri bu gece takdir eder. İşleri idare ile görevli olan meleklere teslim eder. Rızıkların, bitkilerin ve yağmurların bir nüshasını Mîkâil'e; savaşların, rüzgârların, zelzelelerin, yıldırımların, ay ve güneş tutulmalarının bir nüshasını Cebrail'e; amellerin bir nüshasını İsrafil'e, musibetlerin bir nüshasını da Azrail'e verir. İnsanlar ise bunun farkında değildirler.
Şâir ne güzel söylemiş:
Dünyaya veda et, çünkü sen bilmiyorsun,
Gecenin karanlığı çöktüğünde sabaha kadar yaşayacak mısın?
Emniyet içinde akşamı sabahı eden nice genç var,
Kefenleri dokunmuş ama haberleri yok.
Kocası için süslenen nice gelin var,
Oysa zifaf gecesinde kocalarının ruhları kabzedilmiştir.
2- Bu gece, diğer gecelerden daha şerefli ve değerli olduğu için Kadir gecesi denilmiştir. Kadr, makam ve şeref manasınadır. Buna göre, kim o gecede ibadet ve taatta bulunursa, kadr ve şeref sahibi olur.
Ebû Bekir el-Verrak şöyle demiştir: ”Bu gece, içerisinde kadr sahibi meleğin dili ile kadr sahibi ümmete kadr sahibi kitap indiği için, Kadir gecesi adını almıştır. Allahu â'lem Allahü teâlâ  ”kadr" kelimesini, bu sûrede bu sebepten dolayı üç defa zikretmiştir."
Rivayete göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İsrail oğullarından bir şahsın silâh kuşanıp Allah yolunda bin ay cihad ettiğini anlattı. Müminler buna şaştılar, kendi amellerini küçümsemediler. Bunun üzerine onlara bu gazinin cihad müddetinden daha hayırlı bir gece verildi. Eğer o geceyi ihya ederlerse, bu kullardan daha âbidler olmayı hakederler.
Bir de şöyle denilmiştir: ”Hazret-i Peygambere bu ümmetin tümünün ömürleri gösterildi. Efendimiz onları azımsadı. Uzun ömürlü olan diğerlerinin yapabildikleri amelleri yapamayacaklarından korktu. Bunun üzerine Allah ona Kadir gecesini verdi. Onu, diğer ümmetlerin bin ayından daha hayırlı kıldı."
Âyet-i kerime, Kadir gecesinin varlığına delildir. Onun, faziletinin Kur'an'ın inişinden dolayı olduğunu söyleyenler, o faziletinin bir defaya mahsus olup kesildiğini söylüyorlar. Cumhurun görüşüne göre o, bakîdir, her sene tekrarlanmaktadır. Bu, Allah'ın bir fazlı ve kullarına rahmetidir.
Bazı âlimlere göre Kadir gecesi, Ramazan ayına mahsus değildir. Ama çoğunluğa göre bu aya mahsustur. Ramazanın son on günü geldiğinde Hazret-i Peygamber, amellerini artırır, gecesini ihya eder ve aile efradını ibadet için kaldırırdı. Sâlih kullar, son on geceyi, tümüyle Kadir gecesini ihya etmek niyetiyle namazla geçirirlerdi."
Büyüklerden birisi şöyle demiştir: ”Kim bu niyetle her gece on âyet okursa, gecenin bereket ve sevabından mahrum olmaz. Bu, Allah'ın kadrini açıkladığı, Rasûlüllah'ın haber verdiği o geceye ait namazın faziletinin yerini tutar."
Nafile namazlar, insanların .birbirlerini çağırmadan yani ezansız ve kametsiz cemaatle kılınabilirler, bunda hiçbir kerâhat yoktur. Öyleyse sen manevî zevkten mahrum bazı kişilerin dediklerine kulak asma. Onlar iktidarsız kişi hükmündedirler. Münâcatın zevkini, tâatların tadını, vakitlerin faziletini bilmezler.
4-O gecede melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle, emriyle o senede takdir edilen hayır, şerherbir iş için inerler. Bu, ”Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler vardır..." (Ra'd: 11) âyet indeki ifadeye benzemektedir.
"Melekler" mutlak olarak anıldığı için, âyetin zahirine göre, tüm melekler murat edilmiştir. O gece melekler inerler, Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)'in ümmetinden oruç tutan erkekler ve kadınların bağışlanmalarını dilerler. Bir diğer görüşe göre, meleklerden bir gruptur. Diğer melekler onları sadece Kadir gecesinde görürler. Bu, bizim bayram günü dışında görmediğimiz zâhidlere benzer. Meleklerden murat ne olursa olsun melekler ve ruh (Cebrail), gökyüzünün tamamından yeryüzüne inerler. Bu, hiç de yadırganacak bir şey değildir. Başka günlerde zikir meclislerine indiklerine göre, bu şâm yüce gecede inmeleri daha evlâdır. Meleklerin dünya semasına inmeleri de muhtemeldir.
Âlimler, meleklerin grup grup indiklerini, kiminin inip kiminin yükseldiğini söylemişlerdir. Onların durumu, hacıların durumuna benzer. Hacılar çok olmalarına rağmen Kabe'ye ve diğer ibadet yerlerine peşpeşine girerler. Ama bazıları girerken, diğerleri çıkar. Bu yüzden onların inişleri fecir vaktine kadar uzamıştır. Âyetteki inerler anlamını veren kelimenin yapısı da bu tedrîcîliğe işaret eder. Bu gösteriyor ki, ”Melekler çok fazla oldukları için yer ve gök onları taşıyamazlar" tarzındaki iddia yerinde değildir. Ayrıca ruhların durumu, cisimlerin durumu gibi değildir. Meleklerin nurdan yaratılan lâtif cisimleri vardır.
Bazı bilginlerin dediklerine göre inenler, Sidretu’l-Müntehâ'da bulunan meleklerdir. Orada sayılarını Allah'tan başka kimsenin bilmediği çoklukta melek vardır. Cebrail'in makamı onların ortasındadır.
Yeryüzüne inen melekler kiliselere, puthanelere, içerisinde resim, köpek ve kötülükler bulunan evlere, şarap içenin veya şarap tiryakisi olanın, cünübün ve domuz eti yiyenin bulunduğu evlere girmezler.
Meleklerin yeryüzüne Allah'ın izni ile inmeleri, onların bizi arzu ettiklerine ve aşk duyduklarına, inmek için izin istediklerine ve kendilerine izin verildiğine işaret etmektedir.
Çirkini gizleyen, güzeli açığa çıkaran Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz.
5-O gece, tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır. Yani o, selâmetten başka bir şey değildir. O gece hastalık olmaz. Rüzgâr ve yıldırım gibi serlerden ve âfetlerden bir şey bulunmaz. Aksine bu gece inen, sadece selâmet, fayda ve hayırdır. O gece şeytan kötülük yapamaz. Hiçbir sihirbazın sihiri etki etmez. Yahut da onun selâm oluşundan maksat, müminlere verdikleri selâmın çokluğudur. Hadiste varid olmuştur ki, Kadir gecesinde Cebrail ve meleklerden büyük bir grup inerler, ayakta veya oturarak ibadet etmekte olan her mü'min için duâ ederler, onlara selâm verirler.
Ayette belirtilen selâm, fecrin doğuşuna kadar sürer. Melekler o vakte kadar grup grup inerler. Kimi âlimlerin dediklerine göre, Kadir gecesinde güneşin batışından fecrin doğuşuna kadar ibadet edenlere selâm verirler. Sonra gökyüzüne çıkarlar.
Denildiğine göre, Kadir gecesinin alâmetleri şunlardır: ”Gece ne sıcaktır, ne soğuk. Sabahleyin güneş doğduğunda fazla ışığı olmaz. Çünkü melekler tam güneş doğarken gökyüzüne çıkarlar. Çok kalabalık oldukları için güneş ışınlarının yayılmasını engellerler. Yahut da güneş, bu gecenin sabahının nurudur.
5 notes · View notes
enesbilginworks · 9 years
Text
Kaçak Gelinler (Runaway Brides) is a very famous TV series in Turkey. It has over 10 milion views in national channels. This biggest production is still on youtube at the same time after the TV channels. So instead of making dull tv teaser I have created a different teaser just for youtube viewers. I have used offical audio and video footages from their own offical youtube channel. I hope you will enjoi
Video Created by Enes Bilgin Agency ILS Vision Gmbh Customer NTC Medya
0 notes