Tumgik
#Uyku Hırsızı
popgundem · 8 months
Text
Erdenizzo Uyku Hırsızı İle Sevenlerine Merhaba Dedi!
Uzun yıllardır müzikle uğraşan Erdenizzo ilk albümünün çıkış şarkısı “Uyku Hırsızı” ile hayranları ve sevenleriyle buluşturdu. Klibin yönetmenliğini Murat Joy üstlendi. Aynı zamanda yaptığı stand-up showları ile son dönem komedi kulüplerinin de aranan isimlerinden olan Erdenizzo “bu şarkıların şakası yok hepsi çok duygusal” dedi. İlk klibini “Uyku Hırsızı” şarkısına çeken ve yapay zeka ile…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
uyumsuzvaka · 9 months
Text
Dün gece bir ses geldiği için gecenin bi yarısı yerimden fırladım. Tüm odaları tek tek dolaştım kimse yok tabi. Odama döndüm baktım yastığımın biri yok. Zaten uyku sersemiyim sağa sola bakıyorum yok. Sonra salona baktım hırsızı kovalamaya elimde yastıkla gitmişim ve orada bırakmışım. Well done
4 notes · View notes
aydinrehberi · 2 years
Text
31 Temmuz s kent aydın haberleri t 03.15 sıralarında Esentepe Mahallesi'nde gerçekleşen olayda; bir sitenin taban katında oturan 34 yaşındaki S.D. isimli bayanı konutuna hırsız girdi. O sırada uyuyan S.D. telefonunun ışığının yanması üzerine uyandı. Uyku sersemi olan bayan, odanı... 31 Temmuz s kent aydın haberleri t 03.15 sıralarında Esentepe Mahallesi'nde gerçekleşen olayda; bir sitenin yer katında oturan 34 yaşındaki S.D. isimli bayanı meskenine hırsız girdi. O sırada uyuyan S.D. telefonunun ışığının yanması üzerine uyandı. Uyku sersemi olan bayan, odanın karanlık olması sebebiyle ayakta gördüğü hırsızı erkek arkadaşı zannetti. S.D. hırsıza "Hayatım ne yapıyorsun" diye seslenince hırsız, uyku sersemi olan bayanı öptü. S.D. uyumak için başka tarafa döndüğünde ise yatakta erkek arkadaşının uyuduğunu gördü. S.D. konutta diğer birisi olduğunu anladığında; bayanın komodin üzerindeki telefonunu çalan hırsız, pencereden atlayarak kayıplara karıştı."RÜYA MI GERÇEK Mİ EMİN OLAMADIM"S.D., Emniyet'teki sözünde yaşadıklarını şöyle anlattı: "Rüya mı gerçek mi emin olamadım. Telefonu bulamayınca evvel site idaresine mürac kent aydın haberleri t ettim. Kamera kayıtlarına bakmak için bekledim lakin bu mühlet ertelenince 8 Ağustos 2022 tarihinde karakola başvurarak şikayetçi oldum. İkametime girerek cep telefonumu çalan ve beni öpen şahıstan şikayetçiyim" dediği öğrenildi.GÖZALTINA ALINDIPolis takımları, olay yerinin etrafını gösteren güvenlik kamerasını inceledi. İmajlarda bir kişinin olay yerinden süratli adımlarla uzaklaştığı ve beline bir şeyler sıkıştırdığı tespit edildi. Polis manzaralardaki kişinin Yasin A. olduğunu tespit ederek savcılık talimatıyla şüpheliyi gözaltına aldı. "SUÇLAMAYI KABUL ETMİYORUM"Şüpheli Yasin A.'nın emniyetteki tabirinde, "Kadını tanımam. 30 Temmuz günü o sitedeki bir kafenin işletmecisi olan arkadaşımın yanına gittim. Birlikte gece s kent aydın haberleri t 04.00'a kadar çalıştık. S kent aydın haberleri t 03.15 sıralarında iş yerinin depo tarafına gittim, çöpü attığımız yerde tuvalet gereksinimimi giderdim. Manzaralardaki kişi benim; lakin o dakikalar ortasında tuvaletimi yaptım. Suçlamayı kabul etmiyorum" dedi. TUTUKLANDIEmniyetteki süreçlerinin tamamlanmasının akabinde Kartal'daki Anadolu Adalet Sarayı'na getirilen kuşkulu Yasin A. savcıya söz verdi. Savcılık şüpheliyi, "konut dokunulmazlığını ihlal etme" ve "gece vakti hırsızlık" cürmünden tutuklama talebiyle hakimliğe sevk etti. Anadolu Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği ise kuşkulu Yasin A.'nın sevk edildiği kabahat unsurlarından tutuklanarak cezaevine gönderilmesine karar verdi.aydın haberleri / 3. Sayfa Hırsız,S.d.,Şüpheli ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Güncel sayfasını ziyaret edebilirsiniz. https://rehberaydin.com/eve-giren-hirsiz-once-sevgilisinin-yaninda-uyuyan-kadini-optu-sonra-telefonunu-caldi/
0 notes
yangindan · 3 years
Text
Uyku hırsızı, yitirdim sayende gözlerimdeki güneşi.
31 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 4 years
Text
Dazai Osamu’nun Giriş Sınavı: Giriş
Tumblr media
“İdeal” nedir?
Bu sorunun sayısız cevabı vardır. Bahaneye dayalı, ideolojiye dayalı, “ideal”i tanımlayabilecek binlerce sözcük vardır.
Ama bana sorarsanız, cevap apaçık ortadır: “ideal”  defterimin üzerinde yazan kelimedir.
Defterim ise her şeyden üstündür.
Bir prensip, üstat ve peygamber olarak bana rehberlik eder. Zamanı gelince, bir silah veya anahtar olabilir.
İdealdir.
Defterimde hakkımdaki her şey yazılıdır. Her zaman yanımda taşıdığım bu defterle ayrıca tüm geleceğimi elimde tutarım.
Bugün akşam yemeğinde ne yiyeceğimden beş yıl sonra hangi eve taşınacağıma…
Yarının işinden bölgedeki en ucuz turpa kadar…
Programım, planlarım, hedeflerim ve rehberliklerim… her şeyi yazdım ve onları gerçekleştirmek için çabalıyorum.
Biraz abartırsam, bu "ideal"ler benim kahinim. "İdealler"im de kehanetlerim.
Onları takip edersem bir sorun çıkmaz.
Bu deftere uyduğum sürece geleceği kontrol edebilirim.
Geleceği kontrol etmek...
Ne kadar da güzel bir tabir...
Ancak-
Bu kavram ne kadar güzel olursa olsun, çözüm yolundaki asıl resmi göremiyorsanız, bu görkemin taklitten bir farkı kalmaz. İdealistlik de saçmalığa döner.
Her şeyden önce, defterimin ilk sayfasını açarsanız, idealizmin kısa bir açıklamasının yazıldığını görürsünüz.
"Yapman gerekeni yap."
Benim adım Kunikida Doppo.
Doğruların idealisti olarak, ideallerimin peşinde bir savunucuyum.
İdeallerimi gerçekleştirmeye çalışan birisiyim ve ideallerimi altüst etmek için doğmuş yeni bir üyeyle, eminim ki hoş olmayan anılarımız olacak.
000
7
Defterimin sayfalarını çevirdim ve son iki, üç günü gözden geçirdim.
Bu zaman içerisinde, benim hakkımda gerçekleşecek önemli olaylar altı çizili şeklinde yazılıdır.
Takekoshi-kun geldi. Ay ışığı altında yürüyüş yaptık.
·Hacker, Taguchi ile denizaşırıda gerçekleşen savaş hakkında bir telefon görüşmesi yaptım.
·Armut yedim, çok şekerliydi.
Başımı belaya sokma potansiyeline sahip önemsiz konulara takılma iznim yok.
Böylece yanlış yola düşmüyorum. Kahretsin! Bundan başka ne istemiştim ki?
"Bekle!"
Yokohoma caddelerinde takip ettiğim suçluya bağırdım.
Caddedeki kalabalık her zamanki gibi gürültüydü. Tezgahtarların gelip geçenleri çağıran gür sesleri, insanların caddede yürürken çıkardıkları gürültü, müşterilerin daha ucuz bir fiyat için pazarlık etmesi ve sağ ile sol taraftan trafiğe yakalanmış arabaların sesleri... Eğer bir tarafta kavga çıkarsa diğer tarafın bunu fark etmeyeceğine şüphe yok.
Kalabalığı itiştirerek suçlunun arkasından koştum.
Arkasından koştuğum adam küçük bir hırsızdı. Bir kuyumcuda curcuna yarattıktan sonra kuyumcuyu soymuş ve kaçmıştı. Büyük bir olay değil ancak bu üç kere gerçekleşmiş ve caddedeki mağaza sahiplerinin ihmal edemeyeceği bir konu haline gelince, hırsızı yakalama ricasıyla bize geldiler.
Dördüncü suç mahallinden ayrıldıktan sonra, hırsızın peşine düştük. O zamandan beri yorulmuş gibi gözükmüyor, yavaşlamıyor ve durmuyordu. Caddenin sonunda, dar bir arka sokağa girince izini kaybettim. Kargaşa ve gürültünün arasında koşuşturmayı bıraktım.
"Yavaş olma, yeni adam!"
Arkamdan bana yetişmeye çalışan iş arkadaşıma seslendim.
"Lütfen bir dakika bekle, Kunikida-kun. Ayaklarım mahvoldu."
"Umurumda değil. Acele et ve gel!"
Arkamdan beceriksizce beni takip eden kişi bir meslektaşım. Sadece bir kaç gün önce ajansa katılmış yeni bir çalışan.
Adı Dazai Osamu.
Bu isim olmadan ne yapılabilir ki?
"Ah, çok yorgunum. Kunikida-kun çok hızlı koşuyor. Biraz yavaşla. Biliyorsun, sağlığına zararlı."
"Ben koşmaya alışığım, tembel! Karnımın ağrımasının sebebi sensin!"
"Tebrikler."
"Kapa çeneni."
Bu Dazai adındaki adamın yeteneğinin ne olduğu belli değil, ayrıca geçmişi de bilinmiyor ve motivasyonu sıfır. İşleri her zaman kendi yolunda, hızında ve planlarımı bozarak hallediyor.
Daha kötüsü ise bu adamın hobisi-
-
"Bu arada, Kunikida-kun. Bizim arkadaş kaçacak."
Hiç düşünmeden, cık cıkladım.
ÇN: Buradaki cık cıklamak diliyle olumsuz manada çıkarılan ses olarak kullanılmış. Aklıma yazacak başka bir şey gelmedi.
Bulunduğumuz bölgenin haritasını hatırlamaya çalıştım. Hırsızın kaçtığı yer çitlerle çevrili bir yerleşim bölgesiydi. Orada saklanabileceği onlarca gizli yer ve ev vardı.
"Gördün mü, Dazai! Sırf sen ağır davrandın diye hırsız saklanacak baş belası bir yer buldu!"
"Mükemmel! Tıpkı planlandığı gibi. Daha da önemlisi az önce harika bir şey keşfettim. Bilmek ister misin?"
"Sonra söyle!"
"Anlatayım, 'İntihar El Kitabını Uygulamak' adında çok nadir bir kitap var. Bunca zamandır onu arıyordum ve antika bir kitapçının vitrininde sergilenirken gördüm-Ah, hemen geri dönmeliyiz yoksa satılacak!"
Beni dinlemeden, öylece konuşuyordu.
"Eğer bu kadar çok ölmek istiyorsan seni vurayım mı?" Bağırdım, o ise utangaç bir şekilde gülümsedi. "Eh? Gerçekten mi? Teşekkür ederim." Kendini tutma gereği duymadı bile.
Bu adam işini bile ciddiye almıyor ve ister uyuyor olsun ister uyanık olsun düşündüğü tek şey intihar etmek.  Benim anlayamayacağım bir dünyada yaşıyor, ama çözüm ne kadar kolay veya basit olursa olsun, gece ve gündüz boyunca yaptığı tek şey kendinin öldürmenin yollarını aramak. Diğer bir değişle, intihar manyağı.
İntihar manyağı mı?
Ne itici bir kelime.
Ancak bu kişinin hobisinin delice olması, ya da işini yapması için uğraşmam, bunlar tutuklama görevinin başarısızlığı için bahane olamaz.
Çünkü “başarısızlık” defterimde yazan bir kelime değil.
Suçlu köşeyi döndüğünde, takibimi sürdürmeye devam ettim.
Saptığım sokak sıkışık ve karanlık bir hal aldı. Bir seferde sadece tek bir insanın geçebileceği kadar dardı. İki taraf da çitlerle kaplıydı ve arka bahçeler ile eski evlerin su kuyuları görülebiliyordu. Evlerin ön taraflarında asılmış çamaşırlar, rüzgarda dalgalanıyordu.
Akıllı telefonla bölgenin haritasını açtım. Ekrandaki bir nokta bizi çevreleyen binaları ve etrafımızdaki yolları gösteriyordu. Bulunduğumuz yol yerleşim yeri boyunca devam ediyordu ve dahası suçlu düz gitmeye devam ederse birçok depo ve fabrikanın bulunduğu sanayi bölgesine girecekti. Eğer oraya ulaşırsa, onu saklandığı yerden çıkarmak imkansız hale gelirdi.
Yolun sonundaki diğer tarafta, küçük bir silueti koşarken gördüm. Cidden hedefi sanayi bölgesine gitmek miydi?
“Kahretsin!”
Kaba sözcükler söylendi. Aramızdaki bu mesafeyle onu yakalamak zor olacaktı. Onu tutuklamayı başaramazsak suç işlemeye devam edecekti. Ne yapmalıydık?
“Öyleyse, hızlıca bu işi bitirelim ve kitabı satın almaya gidelim. Sadece kaçmasını engellememiz yeterli, değil mi?”
Dazai büyük bir kahkaha attı.
Derin bir nefes aldı ve kulakları çınlatan sesiyle bağırdı:
“Yangın var!”
Suçlunun kaçış yoluna, paniklemiş insanlar çıkmaya başladı. Tencere kapağı taşıyan bir ev hanımı, uyku sersemi genç bir adam, elinde şogi tahtası bulunan yaşlı bir adam… Şaşırmış yerleşimcilerin hepsi dar sokağı dolduruyordu.
Suçlu artık telaşlanmıştı.
Kaçmak için kullanacağı yolda bir kalabalık vardı, ileri ya da geri gidemezdi. İnsanları tehdit etmeye kalkışsa bile yangınla uğraşmaktan çok meşgul olduklarından onu dinlemezlerdi bile. Kurtuluş yolu açılmış tahta kapılarla kapanmıştı.
“Nasıl yaptım ama?”
“Aptal! Düşman durdu ama biz de bir yere kıpırdayamıyoruz!”
“Endişelenme, ne de olsa yetenekli dedektif Kunikida Doppo yanımızda? Bu yüzden sana özel bir kargaşa yarattım, lütfen hallet.”
Sonra şu dilini susturmak için dudaklarını birbirine dikeceğim!
Aziz defterimi açtım ve sayfaya hızlıca "kanca silahı" yazdım. Kağıdı yırttıktan sonra bağırdım: "Doppo Şairi!"
Yeteneğim.
Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? Mantığa veya sebeplere dayandırarak açıklayamam. "Oluyor işte."den başka bir ifadeyle anlatmam mümkün değil. Neden bir defterin sayfası olmak zorunda? Neden normal bir sayfa fizik kurallarına karşı gelerek başka bir nesneye dönüşebiliyor? Bir açıklama sunmak imkansız. Yırtılmış kağıt, üzerine yazılan kelimeye uygun olarak, kanca silahına dönüştü. Çitlerin üstünden atlayarak silahımla suçluyu hedef aldım fakat o da arka cebindeki tabancayı çıkışını kapatan insanları tehdit etmek için kullanıyordu. Onun gibi dengesiz bir hırsızın elinde silah gibi bir alet... oldukça tehlikeliydi.
Ne olursa olsun, kalabalık bir alanda iken silahının ateş almasına izin veremezdim!
Nişan aldım ve ateş ettim. Silahımdan çıkan kanca hedefe doğru fırladı ve demir teli gerildi. Kanca, suçlunun arkasındaki duvara saplanmadan önce tişörtünün kolunu yırtmıştı.
"Bingo."
Dazai etkilendiğini belli ederek ıslık çaldı.
Kırılmış çitle beraber kancayı tabancaya geri çektim. Sonra, dar yoldaki çitlerin birisi sayesinde yönünü değiştirdim ve insanların kafalarının üstünden geçirerek suçlunun önüne düşmesini sağladım.
Suçlu cebinden bıçağını çıkarıyorken kafamı kaldırdım.
Kısa bir an bıçağı salladı ve aşağıya sapladı.
Onun gibi bir amatörden gelen hareket, tabii ki hedefini tutturamazdı.
Başımı hafifçe yana eğdim ve bıçaktan kaçındım. Suçlunun dirseğini tuttuktan sonra bileğini aşağı çektim. Onu yere sermek için bileğini kıvırdım ve aşağıya doğru güç uyguladım. Diğer kolunu da tersi yönüne çekerek kolayca etkisiz hale getirdim.
Havada savruldu.
Suçlu boşlukta yuvarlandı ve yüzüstü düşmeden önce vücudu duvara çarptı. Düşüp bayılmadan önce ne olduğunu anlayamamış gibi duruyordu.
Bedenine güç uygularken rakibi fırlatmak: bunun adı “yukarı-aşağı at yöntemi”.
Şaşırmaktan dillerini yutmuş kalabalık bir bize bir suçluya bakıyordu.
Sonunda olan bitenin farkına varan Dazai, yerleşimcilere seslendi:
"Herkese selam! Kargaşa yarattığım için özür dilerim, şu an hiçbir sorun yok! Yangın yanlış alarmmış."
"S-siz kimsiniz?" diye sordu birisi.
Cebimden dedektif lisansımı çıkardım ve herkesin gördüğünden emin olacak şekilde kaldırdım. "Endişelenmenize gerek yok, biz Silahlı Dedektif Ajansı'ndanız."
@bungoustraydogs-tr (tumblr)
135 notes · View notes
Text
Türbanlının Müthiş Götünü Siktim! (Fatih 24 Y., Balıkesir)
Dükkanımın yan sokağında, apartmanın giriş katında genç ve oldukça bakımlı bir türbanlı kız yaşıyordu. Dükkan kendime aitti ve o kızı uzunca bir süredir takip ediyordum. Çünkü öylesine güzel ve diri bir vücudu vardı ki, dükkanın önünden her geçtiğinde onu domaltıp bağırta bağırta siktiğimi hayal ederdim ve sikim taş gibi olurdu. Bir gün dükkanıma geldiğinde, heyecandan elim ayağıma dolaşıyordu, ama çaktırmamaya çalışıyordum. Adının Hilal olduğunu mahalledeki ufaklıklardan öğrenmiştim. Bilgisayar almıştı ve benden izlemek için film satın almaya gelmişti. Dükkanımda bilgisayar oyun ve film CD'leri satıyor, aynı zamanda bilgisayar tamiri yapıyordum. Hilali ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Hilal filmleri incelerken, ben de çaktırmadan onu süzüyordum.
Hilal henüz 19-20 yaşlarındaydı. Boyu en az 1.70 vardı ve uzun topuklu ayakkabılarıyla daha da bir uzun gösteriyordu. Kilosuda boyuna göre oldukça idealdi, 50-55 kilo arasında mükemmel bir bombaydı. Saçları kumraldı ve sadece türbanının arasından birazı gözüküyordu. Masmavi gözleri, uzun siyah kirpiklerinin arasından gerçekten çok büyük gözüküyorlardı. Kaşları özenle alınmış, ince dik ve köşeliydiler. Dudakları dolgun ve çok etliydiler, adeta gel beni öp, etli dudaklarımı ısır diyorlardı. Hafif bir makyajı vardı, teni çok güzel olduğundan fazla bir makyaja ihtiyacı yoktu zaten. Gözlerinin altında çok hafif çilleri vardı ve bu ona ayriyeten çekici bir hava kazandırıyordu. Dudaklarına biraz pembemtırak bir ruj ve kirpiklerinin altına da gözlerinin rengiyle uyumlu mavi bir far çekmişti. Parfümünün kokusu başımı döndürüyordu.
Omuzları genişti ve spor yapmış atletler gibi kaslı ve yağsız bir vucudu vardı. Göğüsleri normalden çok daha iri yuvarlak ve dik duruyorlardı. Bunda, çok ince, yağsız, düz ve içine çekik olan belinin etkisi de büyüktü. Bacakları uzun ve biçimliydiler, geniş ama çıkık kalçalarıyla birlikte çok sert ve biçimli gözüküyorlardı. Uzun bacaklarını ayak bileklerine kadar kapatan, üst tarafı kıçına yapışıp külotunun çizgisini gösteren, alta doğru bollaşan, pileli siyah bir etek giymişti. Üzerinde dar ve göğüslerini sımsıkı saran, çizgili beyaz bir gömlek vardı. Ve içinden gözüken siyah dantelli sutyeni, o iri ve sert göğüsleri yanlardan sıkıştırmış olduğu için önlerden sanki patlayacakmış gibi düğmeleri zorluyorlardı. Göğüslerinin üzerine doğru tırmanan ve hemen üstünde biten baş örtüsü, iri memelerini daha da iri gösteriyordu. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi, sikim çoktan fırlamıştı bile.
Neyse, Hilal alacağı filmi seçti ve parasını ödeyip gitti. Daha sonraları, çok sık olmasa da dükkanıma arada bir gelip, bazen film, bazende oyun CD'si almayı sürdürdü. Ben de her geldiğinde yeni film ve oyunları ona gösterip, espri yaparak hem onu güldürüp hemde samimi olmaya çalışıyordum. Bunda azda olsa başarılı olmuştum. Bir gün suratı asık ve morali çok bozuk bir şekilde geldi ve konusu ayrılık olan bir film aldı. Herhalde sevgilisinden ayrıldı, bu kız nasıl bırakılır diye düşünüp, yine onu binbir çeşit pozisyonda siktiğimin fantazisini kurarken, "Moralim çok bozuk, evimize hırsız girmiş!" demez mi. "Evde yalnızım, korkudan bana uyku yok, şimdi de film alıp sabaha oturup hırsızı bekleyeceğim!" dedi ve gitti. Gece saat 22:00'ye geliyordu, dükkanı kapatmaya hazırlanıyordum ki, Hilal elinde film CD'siyle gelip, filmin çalışmadığını söyledi. Hemen dükkandaki bilgisayara taktım ve denedim. Bir problem yoktu. CD'yi alıp geri gitti. Ben de hemencecik niye gitti, keşke biraz daha kalsaydı da, konuşup o iri memeleri, dolgun köfte dudakları biraz daha yakından görebileydim diye kendi kendime sitem ederken, tak bir daha çıkıp gelmez mi!
CD'nin yine çalışmadığını söyledi. Ben de bilgisayarında bir problem olabileceğini söyledim. "Gelip bakabilir misin?" dedi. "Ben de zaten kapatıyordum, beklersen hemen gelip bakarım!" dedim. Ve hızlıca dükkanı kapatıp, birlikte evine doğru yürümeye başladık. Heyecandan içim kıpır kıpırdı. Böyle bir fırsat bir daha elime geçmezdi. Kendi kendime, Tamam oğlum... bu fırsatı kaçırma, sonuna kadar git, ne olursa olsun. dedim. Zaten evde de tek başına olduğunu söylemişti ve şimdi de beni evine davet etmişti, demek ki o da bir şeyler düşünüyordu, ya da benim kalbim çok fesattı ve ben kendi kendime öyle gaz veriyordum. Neyse evine girdik. Acelem varmış gibi hemen bilgisayarın başına geçtim. Bilgisayar yatak odasında kuruluydu. Derli toplu temiz bir evi vardı ve de tek kişilik güzel bir yatağı. Onu o yatağa atıp sabaha kadar sikmek ne güzel olurdu diye iç geçirdim kendi kendime. Ben bilgisayarı kurcalarken, "Birşey içer misin?" diye sordu. Ben de, "Soğuk suyun varsa içerim." dedim.
Suyumu getirmek için gittiğinde, çaktırmadan bilgisayarında neler var, ya da Sosyal Medya adresini bulabilir miyim diye kurcalarken, bir de ne göreyim? Bizim türbanlı Hilal bilgisayarına bir sürü pørnøfilm kaydetmiş. Tam isabet! dedim, bu kız çok azgın oğlum, sen ne yap et bu gece bu kızı sik bir güzel, sakın elinden kaçırma! dedim. Neyse Hilal suyumu getirip yanımdaki boş sandalyeye oturdu. İlk defa onu bu kadar yakından hissedebiliyordum. Sikim kazık gibi olmuştu. Sandalyedeki dimdik oturuşu, göğüslerini dışarıya şişirişi, sert ve diri kalçalarını geriye atışı beni çıldırtmıştı. Benim iskemle kısa kaldığından başım göğüslerinin hizasına geliyordu nerdeyse. Kafamı çevirmemle gömleğinin iki düğmesi arasında aralanan kısımdan içinin göründüğünü fark ettim. Zaten oldukça iri ve sert olan göğüslerini dar siyah dantelli bir sütyenle yandan sıkıştırınca, sutyeninden dışarı taşmış göğüsünün ucu nerdeyse fırlayacak gibi olmuş, hatta kahverengi başları siyah sutyeninin dantellerinin arasından nerdeyse hafifçe çıkmıştı.
Kendimi zorda olsa işime verdim ve bilgisayarını düzeltmeyi başarmıştım. "Tamam, oldu, çalışıyor!" dedim. Bilgisayara eğilip bakıp kontrol etti. Ben de o eğildiğinde çaktırmadan o dolgun memelerine bakıyordum. "Evet çalışyor!" deyip çok teşekkür etti ve borcunun nekadar olduğunu sordu. "Rica ederim, ne borcu? Suyumu verdin ya! Biraz da oturup o deniz mavisi gözlerindeki yıldızlar kadar parlak ışıltılara bakayım, bana yeter!" dedim. Hilal kıpkırmızı olmuştu, "Teşekkür ederim..." dedi kısık bir sesle. Belli ki çok hoşuna gitmişti bu yaptığım kompliman. Ağzım böyle durumlarda iyi laf yapar, elektriği yakalamıştım, devam et dedim kendi kendime. "O kadar güzel ve tatlısın ki, bazı geceler gökyüzündeki yıldızları seyrederken aklıma onlar kadar parlak gözlerin geliyor!" dedim. Utandı, "Böyle şeyler söyleme bana, ben çok etkilenirim!" dedi. Ben de bütün cesaretimi toplayıp, "Seni ilk gördüğüm günden beri hayal ediyorum!" dedim. Ne hayal ettiğimi soracağını bildiğim için böyle tuzak bir cümle kullanmıştım. Hemen oltaya geldi saf Hilal ve sordu. "Sana yakın olmayı, tenine dokunmayı, kokunu içime çekmeyi, sana sımsıkı sarılıp, o tatlı dudaklarını doyasıya öpmeyi!" diye söyleyiverdim hızlıca. Artık tepkisini bekliyordum. Ya, 'Sen beni başka kızlarla karıştırdın!' deyip tersleyecekti, ya da, 'Eee?' diyecekti. 'Eee?' derse bu iş tamamdı, o da beni istiyor anlamına gelecekti ve artık gerisi bana kalıyordu...
Kızarak, "Daha başka neler hayal ediyorsun?" dedi. Gözlerime bakamıyordu. "Tamam, sana hayal ettiklerimin hepsini göstereceğim!" dedim. Artık beklediğim an gelmişti, istediğim gibi yiyebilecek, belki de sikebilecektim Hilali. Ama nerden başlayacağıma karar veremiyordum. Hemen göğüslerine atlasam korkabilirdi. Bütün cesaretimle, yüzüne hiç bakmadan, yavaşça eteğinin üzerinden baldırlarını okşamaya başladım. Öylece oturuyor ve bana boş boş bakıyor, hiç tepki vermiyordu. Dar eteğinin üstünden uzun bacaklarının üst kısımlarını biraz okşayıp yavaşça aşağı doğru kaymaya başladım. Eteğinin yukarı kaldırıp altına elimi soktum ve tam dizinin altını tuttum. Bir an irkildi. Sonra ilk kez dokunulduğuna emin olduğum, hayallerimde canlandırdığım bacaklarını okşamaya başladım. Nefesinin hızlandığını fark ettim. Eteğini yukarı doğru çektim ve o sütun gibi uzun hafif bronz pürüzsüz bacaklara doğru eğilip baldırlarını öpmeye başladım. Sonra da dizlerimin üstüne çöküp eteğini daha da yukarı kaldırdım ve küloduna kadar yukarı ittim ve resmen bacaklarının üstüne saldırdım. O kadar kuvvetlice emdim ki baldırlarının amına yakın iç kısımlarını, bir an Hilal yerinden zıpladı, nefes nefese kalmıştı.
Hemencecik kalkıp, o etli dolgun dudaklarına yapışıp emmeye başladım. Bir yandan alt dudağını hafifçe ısırıp, diğer taraftanda dilimi o minik ağzından içeri sokarak diline değdirip onu azdırmaya çalışıyordum. Elimi de külodunun yukarısından içine sokup, o minicik kılsız amcığını okşayıp parmaklamaya çalışıyordum. Tekrar aşağıya indim. Amı mis gibi kokmaya başlamıştı ve çılgınlar gibi yalamak istiyordum amını. Bacaklarını açmak istedim, ama izin vermedi. Ben de sıkı sıkıya kapattığı bacaklarının tam üstüne gittim ellerimle baldırlarından tutup iki yana ayırdım. Herhalde biraz korkmuştu ki, sandalyede öylece oturuyordu. Dantelli külodunun yanlarından amına doğru dilimi uzatıyordum ve amına değemedikçe daha da çıldırıyordum. Dantelli külodunun üstünden o kadar çok dilledim ki o minicik amcığını, en sonunda bacakları gevşedi ve açıldı. Ben de başımı iki bacağının arasına soktum. Kalçalarına ellerimi arkadan yapışıtırıp doladım ki kaçmaya çalışmasın diye. O mis gibi kokan minicik siyah dantelli külodunu dişlerimle tutup yana çektim ve minicik kılsız amının üstünde yavaşça dilimi gezdirmeye başladım. Hafifçe dilimi kılsız daracık amında gezdiriyor, bazen klitorisini öpüyor, bazende amının dudaklarını ağzıma alıp emiyordum.
Çok geçmeden derin bir, "Ohhh!" çekti. İyice havasını bulmuştu, "Yeter artık!" dedi. Ama ben oralı olmadım tabi, bacaklarını omuzumdan yukarı atıp külodunu iyice kenara çektim ve o bal gibi tatlı minik kılsız amını daha bir iştahla yalamaya başladım. Sandalyede duramaz olmuştu, nerdeyse boşalacaktı. Hemen ayağa kalktım, arzuyla gözlerimin içine bakıyordu ve nerdeyse bayılacak gibiydi. Kalınlaşmış yarrağımı çıkardım ve eline verdim. Sonra ağzına doğru götürdüm. Yüzüme baktı, ama ben çoktan ağzına sokmuştum yarrağımı. Yarrağımın başını biraz ısırınca, yrrağımı çekip, dişlerini sürtmemesini, emmesini söyledim. Sonra tekrar diliyle dudakları arasına sıkıştırdım ve ağzına gidip gelmeye başladım. Bir elini tutup taşaklarıma götürdüm, taşaklarımı avuçladı. Çok azmıştım, hemen iki elimle kafasının arkasından tutup iyice sikime doğru bastırdım. Nefes alamıyordu. Sonra yavaşça ellerimi gevşettim ve ağzını am siker gibi sikmeye başladım. Sonradan onun da hoşuna gitmişti, sikimi içine çekip emiyor, ağzının içindeyken sıkıca tutuyor, dudaklarını daraltıyor, diliyle ucunu yalayıp, kafasını ileri geri ittirip sikimi dibine kadar ağzının içine sokup beni çıldırtıyordu. Ağzından çıkarttığında tükürükler sikimin tepesinden gömleğinin göğüs kısmına damlıyor, gömleği ıslatıp o diri göğüslerin daha da çok belirginleşmesini sağlıyordu.
Türbanının iki ucunu göğüslerinin üstünden yukarı çektim ki göğüslerini daha rahat görebileyim. Sikim ağzındayken gömleğinin düğmelerini açtım ve iri göğüslerini seyretmeye başladım. Sonra da damarlı ve koca yarrağımı o siyah dantelli sexy sütyeninin altından iki göğsünün ortasına sokup iri göğüslerini de yandan ellerimle sıkıştırıp, dolgun ve sert silikonlu gibi duran göğüslerinin arasına sikimi yavaşça gömdüm ve sürttürmeye başladım. Şimdi de göğüslerini sikiyordum. Hilalin iri, sıkıştırılmış ve sert göğüslerinin arasında sikimi git gel yaptırtmak müthiş bir duyguydu, tarif edilemeyecek kadar çok zevk alıyordum. Şimdi iki elimle de türbanını kafasının arkasından sıkıca tutarak başını sikime doğru bastırarak git gel yaptırıyordum. Adeta göğüslerinin arasından hem memelerini hem ağzını sikiyordum. Minik ağzına, o etli ve kalın dudaklarının arasına sikimin kafasını sokup sokup çıkartıyordum. O da yarrağımın zevkten mosmor olmuş kalın tepesini minik ağzının içine sokup emiyor, içine çekiyor sonra çıkartıp dilinin ucunu üstünde gezdiriyor dilinle damarları takip ediyor ve tükürükleyip tekrar o etli mosmor dudaklarının arasından minik ağzının içine sokup emiyordu.
Hilal de müthiş azmıştı. Amının vıcık vıcık olduğunu hayal ediyordum. O sulu amcığa sokup sokup çıkarmak ne zevkli olurdu. Ama onun o güzel götünü sikmek, deliğini yalayıp emmek, daha çok arzu uyandırıyordu içimde. Daha sonra kucağıma aldım ve dantelli sütyeninin üzerinden göğüslerini ısırmaya başladım. Siyah dantelli sutyeninin dantelleri arasından şişkin göğüslerinin uçlarını ağzımın içine alıyor, emiyor, içime çekiyor ve dişlerimin arasına alıp eziyordum. Çok sert ve yuvarlaktılar. İki iri, hafif bronz ve uçları kahverengi, üzüm büyüklüğünde uçları olan göğüslerini yavaşça avuçladım. Ellerimin içinde gittikçe sertleştiğini hissediyordum. Sonra sutyenini aşağıya indirdim ve tekrar o taş gibi dimdik, birbirine yakın duran yuvarlak ve diri göğüslerini uçlarını ağzıma alıp emmeye başladım. Hilalin yüzüne baktım, "Yeter! Gerçekten bayılacam, hayatta böyle bir şey ilk kez başıma geliyor!" dedi.
Ben de artık daha fazla dayanamayıp, hayallerini kurduğum o muhteşem kıçı dağıtmak için, ayağa kaldırdım ve yatağa götürdüm Hilali. Ellerinin ve dizlerinin üstünde domalttım. Elimle o ipincecik belinden aşağı doğru bastırarak, o yusyuvarlak iri sert ve diri kalçalarını dışarı çıkarmasını sağladım. Birden panik yaptı ve eliyle amını tutarak, "Bakireyim, olmaz!" dedi. Ben ise sadece o güzel götünü ona büyük bir zevk vererek sikeceğimi söyledim. Nedense buna itiraz etmedi, "Tamam, ama acıtmadan yap, ilk olacak...!" dedi. Artık o da had safhada azmıştı ve yarrağımın tadını öğrenmek istiyordu. Hilalin kafasını elimle bastırıp yatağa gömdüm, dolgun ve diri kalçalarını yukarı doğru kaldırdım. Dar ve uzun eteğini sırtına doğru topladım. O güzel götünün bütün güzelliği yuvarlak hatlarıyla karşımdaydı şimdi. İri ama sert ve kaslı götü belli ki hiç ellenmemiş ve sikilmemişti. Dantelli siyah minik daracık külodunu kalçalarından aşağı bacaklarına doğru çektim. Offf!! Bu güzel götü hemen sikmemek için kendimle mücadele ediyordum.
"Lütfen dikkat et, kızlığıma zarar gelmesin..." dedi. Bir elimi amına götürüp yavaşça okşarken, domalmış götün durdurduğum pozisyonundan dolayı iyice açılmış olan dar göt deliğine doğru ağzımı yaklaştırdım. Gerçekten çok temizdi, ne amında ne götünde hiç kıl yoktu ve çok pürüzsüzdü. Çokta güzel, kendisine has çekici bir kokusu vardı amının ve götünün. Belki de amının salgıladığı zevk suyundan geliyordu o sikimi şahlandıran güzel aromatik koku. Ağzımı o minik daracık hiç açılmamış amcığına doğru götürüp yalamaya başladım. Hoşuna gitmişti, kıpırdanmaya, kalçalarını oynatmaya başladı ve derin bir, "Ohhhh!" sesi yükseldi o etli dudaklarının arasından. "Daha çok yala, daha derine sok dilini! İçimi em, dilini sok içime, hızlı hızlı dilinle sik beni erkeğim!" diye komut verdi bana. Ben de amının içini emiyor, akan zevk suyunu içiyor, dilimi daha da derine sokup sokup çıkartıp onu zevkten delirtmeye çalışıyordum. Çok feci inlemeye başlamıştı, "Ahh... Ohhh... Sik beni!" diyordu durmadan, müthiş azmıştı Hilal.
Şimdi sol elimimin işaret parmağını amının suyuna bandırıp yavaşça o sert kaslı götünün deliğinin üstünde gezdiriyor, adeta içine girmeye çalışan bir matkap gibi sokmaya çalışıyordum. Ama götünün deliği çok dardı, belli ki hiç yarrak ve parmak girmemişti. Parmağımı biraz daha amının suyuyla ıslattıktan sonra sert bir şekilde taş gibi kalçalarının arasındaki minik göt deliğine sokmaya başladım. Parmağımı kurt gibi ilerletiyor, bazende içinde döndürerek yavaşça sokmaya çalışıyordum daracık deliğinin içine. "Acıyor! Çıkart! Ahhh!" diye bağırıp elimi dışarı doğru itmeye, kıçını sallamaya başladı. Parmağımı götünün içinde hareketsiz bırakıp, Hemen amına ağzımla öyle bir yapışıp emmeye başladım ki, acı çığlıkları zevk inlemelerine dönüşmüştü. Şimdi parmağımı içinde oynatıyor, yavaşça sokup sokup çıkartıyordum. Hilalin götü parmağıma alışmıştı ve onun da hoşuna gitmeye başlamıştı ki, kalçalarını sağa sola döndürüp, parmağımı iyice içine almaya çalışıyordu. "Götümü sik artık! Hazırım, dağıt götümü! Yarrağını sok dibine kadar!" diye inlemeye başladı.
Yarrağım taş gibi olmuştu, hiç bu kadar kalın ve sert olduğunu görmemiştim. Tepesi kan basıncında mosmor olmuştu ve her tarafından damarlar fışkırıyordu. Hilalin götüne girince çıkacak çığlığı hayal etmeye başladım. Şimdi parmağımı götünün minik deliğinden çıkartıp, kalçalarını öpüp, götünün deliğini yalayıp emmeye başladım. Ve göt yalamayı hiç bu kadar istememiştim. Şimdi orta ve işaret parmaklarımı o minik amının suyuna bandırıp yavaşça götünün deliğinden içeriye doğru kaydırdım. Yüz ifadesinden abladığım kadarıyla biraz acıtmıştım. Hemen amını ve götünü daha bir iştahla yalayıp emmeye başladım. Sonra parmaklarımı yavaşça götüne sokup çıkartıyordum. Önce yavaşça, daha sonra alışınca hızlı hızlı sokup çıkartmaya başladım. O güzel dar göt deliği iki parmağıma da alışmıştı artık. Hızlı hızlı ve ritmli bir şekilde Hilalin götüne parmaklarımı sokuyor, çıkartıyor, içinde döndürüyor, kuruyunca da tekrar amının suyunu parmaklarımı bandırıp götüne sokup, ıslak tutarak tahriş olmasını engelliyor, acı çekmesini azaltıyor ve daha çok zevk almasını sağlıyordum. Parmaklarımla Hilalin o güzel götünü adeta sikiyordum.
Kafayı yiyebilirdim, yatakta iç çamaşırıyla dizlerinin üstünde domalmış eteği ve türbanı çıkartılmadan kafası yatağa gömülmüş, manken gibi bir afet ve ben onun arkasına geçmişim, amını yalarken domaltmış götünü de parmaklarımla sokup sikiyorum. Daha fazla dayanamadım ve dizlerimin üstünde doğrulup arkasına geçtim, önce kalın ve damarlı yarrağımı bir müddet alttan amına sürterek daha çok zevk almasını sağladım ve sikimin amının o güzel kokulu suyuyla ıslanmasını sağladım, sonra da taş gibi olmuş semsert yarrağımı götünün minicik mor deliğine dayadım, beline doğru hafifçe bastırıp kalçalarını iyice dışa vermesini sağladım, kalçalarından tutup yavaşça kaslı götünün içine doğru yarrağımın tepesini ittirdim. Biraz zorladım, ama götünün bakire dar deliği izin vermedi. Sonra iki elimle kalçalarını iyice kavradım, götünün yanaklarını iki yana doğru çekip iyice açtım götünü ve o muhteşem minicik deliğini ortaya çıkarttım. Hiç bu kadar güzel manzara görmemiştim. Kuvvetlice içine bastım sikimi...
Yarrağımın içine girmesiyle bağırması bir oldu, "Canım çok yandı! Ahhh! Çıkart, istemiyorumm!" diye. Alışması, acısının hafiflemesi için, önce kalın yarrağımı dar deliğinin içinde bir müddet hareketsiz tuttum, daha sonra yavaşça sikimi götüne sokup çıkarmaya, pompalamaya başladım. Damarlı kalın yarrağım içinde yavaşça gidip geliyor, götünü yarıyor, adeta parçalıyordu. Acısından elleriyle yorganı sıkıyor, dişleriyle de çarşafı almış ağzına ısırıyordu, o güzel mavi gözlerinden hafifçe yaşlar gelmeye başlamıştı güzel Hilalimin. Acısını azaltmak için hemen amını okşayıp, parmaklarımı amcığının içine doğru soktum. Ama fazla sokmadım, yoksa kızlığını bozabilirdim. O pembe küçük amını parmaklarımla hafifça okşarken, yavaşça da yarrağımı o dar göt deliğine sokup sokup çıkartmaya başladım. Amacım amından çıkan zevk dalgasının götündeki baskıyı ve acıyı azaltmasıydı. Bir müddet sonra kendini gevşetti ve geriye doğru ittirmeye başladı. İşte şimdi tam kıvama gelmişti. Artık bu sert kalçaları rahatça sikecek, götünün deliğine istediğim kadar hızlı sokup, dibine kadar abanabilecektim.
"Ohh! Sik götümü erkeğim! Artık ordan hiç çıkma!" diye inledi. Zevk almaya başlamıştı, sanki götü sikimi emiyor, kocaman yarrağımı içinde kaybediyordu. Hilalin götünü hayvanlar gibi sikiyordum, kudurmuş köpekler gibi ellerimle kalçalarını iki yana çekip iyicene gerdiğim o güzel diri götünün minik ve dar deliğine sikimi hızlı hızlı sokup çıkartıyordum. Hızlı hızlı sokup çıkarmaktan, götünü yarmaktan ter içinde kalmıştım. O kadar tatlı, sıcak ve daracıktı ki götünün içi, sanki alev alev yanıyordu. Sıcaklığı yarrağımı öyle bir şehvetlendirmişti ki, götünün en derinine doğru girip çıkmaktan kendine hafif kaygan bir yol yapmıştı artık. Götünün sikilmesinden aldığı zevkle o tatlı amından damlayan zevk sularını parmaklarıma sürdükten sonra bir elimle türbanını saçlarıyla tutup geriye çektim ve diğer elimi de amının suyuna bandırmış olduğum işaret parmağımı o güzel dolgun ve etli dudaklarının arasından ağzının içine sokup emdirttim. Belli ki çok hoşuna gitmişti, kafasını türbanının yanlarından fırlamış uzun saçlarını savurup, dilini dışarı çıkartıp parmaklarımı yalayıp emmeye çalışıyordu. "Sik götümü! Dağıt, parçala, dibine kadar sok erkeğim!" diye zevk çığlıkları attıkça beni daha da kudurtuyordu...
Artık götüne öyle hızlı bir şekilde girip çıkıyordum ki sikimin götüne giriş çıkışını takip edemiyordum. Offff! Türbanlı götü sikmek muhteşemdi. Götünün içi daracıktı ve inanılmaz sıcaktı. Götünün deliği sikimin her tarafını sıkmıştı. Çok dar olduğu için girip çıkarken de o kadar çok zevk veriyordu ki, neredeyse kendimden geçecektim. Ensesinden ellerimle tutup iyice kendime doğru çektim ve sikimi götünün içine tamamen yerleştirdim. Ellerimi o diri ve iri göğüsleri çevreleyen siyah dantelli sutyene yapıştırdım ve o sert göğüsleri avuçlarımın arasında hoyratça sutyeninini üstünden okşayıp sıkmaya başladım. Dantelli sutyenini aşağı çekip göğüslerini avuçlayıp, zevkten şişmiş uçlarını parmaklarımın arasında ezip sıkmaya başladım. "Ahhh! Parçala göğüslerimi erkeğimmm!" diye inledi. Hilal öyle çok zevk alıyordu ki, ter içinde kalmıştı ve artık zevkten sadece anlamsız böğürtüler çıkartıyordu.
Artık o güzel götünün dar deliğini iyice açmıştım ve bütün vucüdumun ağırlığınıda kullanarak sikimi dibine kadar köklüyordum. Hilalin adeta takatı kalmamış, kalçalarını havada tutacak gücü kesilmişti. Ben ise matkap gibi götünü deliyor, sikimi kah hızlı hızlı, kah yavaş, ama bütün gücümle götünü dövüyor, bir daha sikecek fırsatım olmaz diye mümkün olduğunca kendimi tutup, götünü şikişimi uzatmaya çalışıyordum. Domalmış götünü iyice yatağa yapıştırmıştı, açımız bozulmuştu, ama yarrağım götüne yol yaptığı için deliğe matkap gibi girip çıkıyordu. Hilalin titreyerek, acayip sesler çıkartarak boşaldığını hissettim. Hilali götten orgazm etmiştim. Artık gücü kalmamıştı, götünü tamamen dağıtmıştım. O ne muhteşem bir göttü. Kalçalarını tamamen aşağı indirmiş, yatakta yarı baygın bir şekilde yatıyordu...
Sikimi götünden yavaşça çıkarttım ve Hilali yatakta doksan derece yan çevirdim, bacaklarını karnına doğru ittirip, götünün deliğinin tamamen dışarıya çıkmasını sağladım. Ben de götünün deliğinin yanında dizlerimin üstüne çömelip yatağa oturdum ve bacaklarımı aralayıp onun götünün deliğini sikime doğru çektim. Açılmış götüne sokmadan önce biraz amının suyunun üstünde kaydırdım ve amının o güzel suyuyla tamamen kaplanmış olan yarrağımı götüne hızlıca geçirdim. "Offf! Acıdı!" diye kısık bir çığlık attı. Bu pozisyonda da yarrağımın tamamı taşşaklarıma kadar girmişti. Götünün en derinlerinde sikimin baskısını, içindeki yarrağımın kıvranışını hissediyordu artık Hilal. O semsert kalçalarının arasındaki mor deliğine her soktuğumda kısık çığlıklar atıyordu. Şimdi göğüslerine ve yüzüne daha yakındım. Semsert memeleri, ben götünü vurdukça, sokup çıkardıkça, dövdükçe, hopluyor zıplıyor, kendi çevrelerinde tur atıyorlardı. Şak şuk giriş sesleri beni ve onu çıldırtıyordu.
Koca göğüslerini ellerimle tutup kendime doğru çektim, kafamı yaklaştırıp uçlarını yalamaya başladım. Uçlarını dişlerimle öyle bir sıkıp ısırmışım ki, uçları mosmor şişmeye başladılar hemen. Artık benim de takatim kalmamıştı, ama bu güzel götü bırakmakta istemiyordum. Bundan dolayı öyle çok giriş çıkış yapıyordum ki götüne, deliğinin etrafı kızarmaya başlamıştı. Ama ikimizin de umurunda değildi. Zevkten kendimizden geçmiş vaziyette Hilali altımda götünden sikerek inletiyordum. Arada sırada da sikimi götünün en dibine kadar abanıp sokuyor, bir müddet hareketsiz bıraktıktan sonra, içindeyken kalçalarım yardımıyla sikime daireler çizdirip yarrağımı götünün en ulaşılmaz yerlerine doğru döndürüyordum. Bu onu çıldırtıyordu. Saçlarını sağa sola savurup, dişlerini çarşafa geçirip, kendini geriye doğru ittirip, sikimin en dibini taşşaklarıma kadar içine almaya çalışıyordu...
Daha fazla dayanamadım ve sıcacık götünün en derininde patladım. Spermlerim şelale gibi fışkırıyordu içinde. Öyle hızlı pompalıyordum ki döllerimi içine, sıcak spermlerimi içine fışkırtırken kasılarak daha da hayvanca abanıyor, adeta yırtıyordum dar deliğini. O minicik göt deliğinin içine sanki sikimin hepsini sığdırıp götünü parçalamak istiyordum. Zevkten kendimden geçmiştim. Hilal de titreyerek boşalıverdi ikinci defa. Zevkten ve boşalmaktan ter içinde kalmış, ıslak bedeni çok sexy bir şekilde parlıyordu. Terden yapış yapış olmuştuk. Hilal kendinden geçmiş, yatakta kasılıp hafifçe inliyordu güzel götlüm. Oluk oluk akıyordu döllerim götünün içine. Beyaz spermlerim yavaşça götünün artık kıpkırmızı olmuş minik deliğinden hafifçe sızmaya başlamışlardı...
Hemen hala dimdik olan yarrağımı götünden çıkarttım ve birazda ağzına verip, bütün döllerimi yalattım ona. Hilal şehvetle hepsini yalamış, yarrağımı ağzına alıp içinde kalan ne varsa emip yutmuştu. Daha yokmu, daha daha istiyorum dercesine sikimi emip kasfasını somuruyordu. Hala sert olan yarrağımı iyice yalayıp temizledikten sonra kendimizi yatağın üzerine bıraktık ve öylece hiç konuşmadan bir müddet yattık. Bu ne muhteşem, ne azgın bir kızdı yaa! Sessizliği telefonun zili bozdu, annesi merak edip aramış. O gece dinlene dinlene, Hilalin güzel götünü sabaha kadar, taşşaklarımda döl kalmayana kadar siktim. Kaç kere boşaldığımızı bilmiyorum, ama sabah sikimin her tarafı zonkluyordu. Gün aydınlandığında artık giyinip telefon numarasını aldım ve oradan ayrıldım. Ne müthiş bir geceydi ama!
Artık Hilalin o güzel götünü her fırsatta sikiyorum, parçalıyorum, dağıtıyorum. O da bundan çok memnun, ben de!
[Fatih]
113 notes · View notes
omerbiradli · 3 years
Text
Tumblr media
Kalp Hırsızı ve Basiret
Allah Teâlâ, insanların mallarını çalan kimsenin elinin kesilmesini emrettiği gibi, kalplerini çalan hırsızın kesilmesini de emretmiştir. Kalbin hırsızı, şeytan, askerleri ve kötü düşüncelerdir. Kalp, sır hazinesinin bulunduğu bir yerdir, Rabb’in nazargâhıdır. Onun koruyucusu basirettir; basiret kalbin manevi gözü ve gözcüsüdür.
Şeytan askerleriyle kalbin kapısını çalınca, eğer basiret uyanık ise hemen onu defeder ve zikir nurlarıyla onu yakar. Şeytan kalbe girmek istediğinde basiret uyku halinde olunca, eğer uykusu hafif ise şeytan oraya sinsice bir dalış yapınca hemen uyanır, şeytanı farkeder. Şayet gafletin çokluğundan dolayı basiretin uykusu ağırsa şeytan kalp evine girer, orayı harap eder, bekçi farkında olmaz. O uyurken şeytan, askerlerini ve kötü düşünceleri oraya yerleştirir.
İnsana gereken iş, henüz şeytan içine yerleşmeden kalbini ondan korumasıdır, yoksa çıkarıp atması zor olur. Kalbin korunması, sürekli kalben yüce Allah’ı zikretmekle olur. Buna gücü yetmeyen kimse, diliyle zikre devam etmeli, ona da gücü yetmeyen kimse güzel niyetle yüce Allah’ın yardımını istemelidir.
Semerkand Takvimi
1 note · View note
ibrahimusluuu · 5 years
Text
Kalp Hırsızı ve Basiret
Allah Teâlâ, insanların mallarını çalan kimsenin elinin kesilmesini emrettiği gibi, kalplerini çalan hırsızın kesilmesini de emretmiştir. Kalbin hırsızı, şeytan, askerleri ve kötü düşüncelerdir. Kalp, sır hazinesinin bulunduğu bir yerdir, Rabb’in nazargâhıdır. Onun koruyucusu basirettir; basiret kalbin manevi gözü ve gözcüsüdür.
Şeytan askerleriyle kalbin kapısını çalınca, eğer basiret uyanık ise hemen onu defeder ve zikir nurlarıyla onu yakar. Şeytan kalbe girmek istediğinde basiret uyku halinde olunca, eğer uykusu hafif ise şeytan oraya sinsice bir dalış yapınca hemen uyanır, şeytanı farkeder. Şayet gafletin çokluğundan dolayı basiretin uykusu ağırsa şeytan kalp evine girer, orayı harap eder, bekçi farkında olmaz. O uyurken şeytan, askerlerini ve kötü düşünceleri oraya yerleştirir.
İnsana gereken iş, henüz şeytan içine yerleşmeden kalbini ondan korumasıdır, yoksa çıkarıp atması zor olur. Kalbin korunması, sürekli kalben yüce Allah’ı zikretmekle olur. Buna gücü yetmeyen kimse, diliyle zikre devam etmeli, ona da gücü yetmeyen kimse güzel niyetle yüce Allah’ın yardımını istemelidir.
8 notes · View notes
Text
Libido hırsızı 6 gıda
Libido hırsızı 6 gıda
Cinsel hayatınızın yolunda gitmesini istiyorsanız, bazı gıdalardan uzak durmanız gerekebilir. Stres, uyku, iş hayatı ve benzeri sorunlar libidonuz üzerinde söz sahibi olsa da, yiyecek alışkanlıklarınız da gizli düşmanlar arasında. Yani sağlıklı ve aktif bir cinselliğin gıdalarda. İsteksiz hissetmenize neden olacak yiyecekleri sizler için sıraladık. İşte libidoyu düşüren 6 besin… PEYNİR Kahvaltı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cesurpapatya · 4 years
Note
Uyku beni bi tutsa da bi daha bırakmasa keşke soelalsnma
Biz koyun mu saysak ne yapsak ya olmuyor böyle uykunun geldiği yok anca gidiyor at hırsızı
0 notes
falkolik · 7 years
Text
Rüyada Evde Fare Görmek
Rüyada Evde Fare Görmek Rüyada Evde Fare Görmek, Hayatımızın yaklaşık olarak üçte birini uyuyarak geçirmekteyiz. Uyumak ise günlük yaşantımızda yaptığımız işlerden sonra yorgun düştüğümüz için bedenimiz ve sinir sistemimizin de bu yorgunluktan etkilendiği için uyumaya ihtiyaç duyarız. Bu uyuma bizlerin isteyerek yaptığı bir durum değildir. İstem dışı olarak kendi kendine gelişme gösterir. Uyku dinlenme olarak bilinir. Uyku sırasında hayatımızda var olan kişilere karşı özlemlerimiz, düşüncelerimiz ya da isteklerimiz bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılır. İşte bizlerde bu oluşuma rüya adını veriyoruz. Rüya neden görülür dersek, uyku sırasında görülen rüyalar bilinç altımızda oluşturduğumuz düşüncelerin ya da kişilerin kişilik bozukluğundan kaynaklı olarak rüyalar bilinçaltına yansır ve bu bilinç altı olgusu da rüya görmemize ya da bizlerin öyle hissetmesine sebep olmaktadır. Rüyada evde fare görmek fesatçı, hain, sinsi bir kişiyi ya da hırsızı, korkak ve aşağılık bir kimseyi ifade etmektedir. Rüyada evde fazla olarak görülen fare rızka, bolluğa işaret etmektedir. Evin içinde görülen fareyi avlamak ise kötü huylu olan bir kadınla ilişki kurulacağı anlamını taşımaktadır. Fare gizli düşmanı ifade etmektedir. Evin içerisinde ölü olarak görülen fare rüya gören kişinin çok haşin ve hain bir düşmanı olduğunu ve kendinin yapmış olduğu hareketleri sürekli olarak takip ederek ilk fırsatta onu yerle bir etmeye çalıştığını ifade etmektedir. Rüyada Evde Fare Görmek Rüyada evde fare gördüyseniz eğer aile ve iş yaşantınızda bir takım sorunlarla karşı karşıya kalacaksınız demektir. Rüyada evde görülen fare düşmanlara ve sahte olan arkadaşları işaret emektedir. Rüyada evde görülen fare genel olarak sağlığımızla ilgili olmaktadır. Rüyada evde fare gören bir kişinin ev temizliğime çok hassas olması gereklidir. Sonuç olarak fare rüyalarını iyiye yorumlamamalıyız. Fare rüyalarını gören bir kişi çevresine dikkat etmeli düşmanları olup olmadığını her fırsatta düşmanlarının tetikte olduğunu bilmektedir. Ayrıca sosyal yaşantımızda, işimizde de başarısızlık anlamına gelmektedir. Rüyada evine fare giren bir kişi zarara uğrar, hastalanır. Sağlığı olumsuz yönden etkilenir. Rüyalar bilinçaltı olaylardır. Gerçekten özlem duyduğumuz kişilere karşı ya da düşüncelerimizin birikmesiyle oluşum gösteren bir olaydır. Uyku esnasında görülmektedir. Rüyalar genel olarak hayra yorumlanır. Fakat bilinmesi gereklidir ki görülmekte olan rüyalar gerçeğe işaret etmez.
0 notes
dogumgunumesajlari · 7 years
Text
Güzel Sözler Özlü Sözler E harfli
Güzel Sözler
-E-
Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane.Ecel verileni almadan önce, verilmesi gereken her şeyi vermek gerekir. MevlanaEdebin başı akıllıca hareket etmektir. Yapılmayan, yerine getirilmeyen sözde hayır yoktur. Cömertlik olmayınca malın, vefa olmayınca arkadaşın hayrı yoktur. Ahmet Bin Kays Edep aklın suretidir. Hazreti Ali Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter. Mehmet Akif ErsoyEfendi adam, kendisinden çok şey, başkalarından az şey bekler. Konfüçyüs Efendisini seçebilen insan esir değildir. H. PoıncareEgoist adam, can sıkıntısının azabından kurtulamaz. Goethe Egoist daima en sevdiği kişiye, yani kendisine zarar verir. Bernıce Peers Eğer bir çocuğun yaptığı şeyler hoş karşılanırsa, o da kendini sevmeye başlar. Dorothy Law Nolte Eğer bir kimseyi kimse sevmiyorsa, bunun sebebini araştırmalıdır. Eğer bir kimseyi herkes seviyorsa bunun sebebini de araştırmalıdır. King DseEğer bir kişi, milyonlarca yıldızda sadece bir tane bulunan bir çiceği seviyorsa, o yıldızlara baktığında mutlu olmasına yeter bu. Exupery Eğer bir müminin kalbini kırarsan Hakk'a eylediğin secde değildir. Yunus Emre Eğer bir sabah uyandığımızda tüm insanları aynı renk, aynı ırk ve aynı dinden görseydik, öğleye varmadan ayrımcılık için başka sebepler arardık. George AlkonEğer birine ihanet edersen bu seni ölünceye kadar düşündürür. August Wolf Eğer birisi "Benim için para değil prensipler önemlidir." diyorsa, bilin ki önemli olan paradır. Kin Hubbard Eğer çok bildiğini söylüyorsan, şapkanı öne koy ve ona danış. Walter Hunter Eğer düşmanlarınızı gülünç gösterip mahvetmek isterseniz, etrafını dalkavuklarla doldurun. Edmond Jaloux Eğer güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen yıldızları da kaçırırsın.Eğer herkes dost sandığı kimselerin birde kendi arkasından söylemiş olduklarını duysaydı, dünyada dost almazdı. PascalEğer hor eğer hürmet, Kişiye sözden gelir. Yunus Emre Eğer hür bir toplum sayıca daha çok olan fakirlere yardım edemezse, sayıca az olan zenginleri de kurtaramaz. John Kennedy Eğer ırmakta su kalmamışsa bu kanalın değil, kaynağın suçudur.Eğer iki insan birbirlerinin ufak kusurlarını affedemezse, uzun zaman dost olamaz Eğer insanların senin hakkında iyi düşünmelerini istiyorsan, sen kendinden pek iyi bahsetme. Blaıse Pascal Eğer karşındaki kişiye bütün kalbin ve yeteneklerinle yardım etmeyi kabul edebiliyorsan, işte o zaman onu eleştirebilirsin. Bu olumlu eleştiridir. A. Lincoln Eğer kişi; hem akıllı hem de çalışkan ise takdir et, akıllı değil, çalışkan ise dikkat et, akıllı olup tembel ise ikaz et, hem akılsız hem de tembel ise imha et.Eğer kötülük yapıyorsak, mutluluğu boşuna bekleriz. Herkes yaptığı kötülüğün cezasını bir gün mutlaka öder. Hz. Musa Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi. EpıktetosEğer paranın değerini bilmek istiyorsan, git bir kimseden borç para iste. Benjamin Franklin Eğer size yalan söylenmesini istemiyorsanız, soru sormayın. B. TravenEğer tamahkar ve doymaz bir karaktere sahipse hür sayılan biri dahi köledir. Asıl hür, köle bile olsa gözü tok ve kanaatkar olan kimsedir. Bünan B. Muhammed Eğer vatan tehlikede ise, her şey vatana aittir. George Jacques Danton Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz. B.shaw Eğilip insanları yerden kaldırmak kadar, insanin kalbine iyi gelen bir antrenman olamaz.Eğitim kafayı geliştirmek demektir. Belleği doldurmak değil. Mark Twaın Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder. Atatürk Eğitimin kökleri acı fakat meyveleri tatlıdır. AristotelesEğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Hazreti AliEğrinin gölgesi de eğridir. Hazreti AliEkmekten sonra eğitim, bir milletin en büyük ihtiyacı. Paul Rıcher El ile gelen düğün bayram.Elbet bir gün elindeki o alyans yüzüğünün esiri olacaksın...Elde edilmiş şan ve şeref daha fazlasının elde edileceğine delildir.La Rochefoucauld Eldeki serçe, uçan turnadan iyidir. Cervantes Eleştiricilerin sözlerine aldırmayın şimdiye kadar hiç birinin heykeli dikilmemiştir. Sıbelıus Eli altındakileri esirgemeyen kimse, üstündekilerin zulmüne uğrar. Elimizde olan şeyleri çok seyrek düşünürüz. Eksik olanları ise daima. SchopenhauerElin yaptığı her şeyi bir başka el yıkabilir. Schıller Elinde olandan memnun ol, insan her şeyde birinci olamaz. Aesop Elinde sadece hava, ışık ve dost sevgisi kaldıysa hiç üzüntü çekme.Elinden geldiği halde kötülüğe engel olmayan, onu teşvik ediyor demektir. Latın AtasozuElinden geleni yapmadığın sürece, umduğunu bulamadığından şikayette haksızsın. Eline geçen her fırsatta çevrene tohum saç; varsın daha sonra onu başkası hasat etsin. SızıntıEline, diline, beline sahip ol ki, kötülükler senden uzak dursun.Eller, şerefli işler için yaratılmıştır, yağma ve hırsızlık için değil. Isaac Watts Elleriyle çalışan adam amele; elleriyle birlikte zihnini de çalıştıran adam usta; fakat elleri, zihni ve kalbi ile çalışan adam sanatkârdır.Elmas gibi ol ki yandığın zaman ne yerde külün, ne gökte dumanın kalsın. Arif Nihat AsyaElmas yontulmadan, insan yanılmadan mükemmelleşemez. KonfüçyüsEn az merhamet gösterenler en büyük günahları işleyenlerdir. Baemarchaıs En basit şey; insanın kendisini aldatmasıdır. Çünkü insan; istediği şeyin genellikle gerçek olduğuna inanır. Demestan En budala kadının bile sırlarını gizleyebilecek kadar aklı vardır. F. Herczeg En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir. EurıpıdesEn büyük devletler gençler tarafından yıkıma sürüklenmiş, ihtiyarlar tarafından kurtarılmış ve kalkındırılmıştır. CiceroEn büyük felaket günahların ağırlığı altında ezilerek ümitsizliğe düşmektir. En büyük felaketler içinde dahi ümidini kaybetme. Unutma ki ilik en sert kemiğin içinden çıkar. Hafız En büyük intikam, unutmaktır. BorgesEn büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır. William Russell En büyük kötülük, zorluklara karşı koymamak zafiyetinden gelir. Goethe En büyük mutluluk özgür düşünceli olmaktır. Anatole FranceEn büyük mutsuzluk ona tahammül edememektir. J. Bernard Basedow En büyük suçlar zaruri olanı değil, fazla olanı elde etmek için işlenir.En büyük yalancı kimdir? En çok kendinden bahseden. FotonelEn büyük yanlış, yanlışların farkında olmamaktır. Carlyle En büyük zafer insanın kendine hakim olmasıdır. PlatonEn büyük zaman hırsızı kararsızlıktır. C. FloryEn büyük zorluklar, onları aramadığımız yerlerden çıkar. Goethe En çirkin, en eski ve en çok bilinen nankörlük, çocukların ailelerine karşı gösterdikleri nankörlüktür. Vauvenargues En çok hoşumuza giden insan, kendimize benzettiğimiz insandır. Moliere En çok kaybolan gün, hiç gülmeden geçen gündür. Chamfort En çok şeye sahip olan değil en az şeye ihtiyacı olan insan zengindir.En çok şikayet edenler, en çok şikayet edilenlerdir. M. HenryEn değerli kişiler alçakgönüllü olanlardır. Albert Eınsteın En etkili yol, hem güçlü hem vicdanlı olmaktır. Anonim En faziletli insan, ruhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır. Sokrates En geveze kuş ümittir. Kalbimizde hiç susmaz. Cenap Şehabettin En güçlü üç şey vardır, bir sırrı saklamak, bir yarayı unutmak, boş zamanını iyi kullanmak. En güzel güller en çabuk solarlar. Andre Mauroıs En güzel haberciyi bile, felaket haberi çirkinleştirir. Goethe En güzel hareketlerimiz bile, eğer onları meydana getiren bütün sebepler herkesçe bilinmiş olsaydı, bize çok kere utanç verirdi. La Rochefoucauld En güzel hürriyet rüyası hapiste görülür. Schiller En güzel öğüt örnek olmaktır. Malcolm x En güzel sanat, yaşama sanatıdır. John Macy En güzel seyahat, akıl ve kalple yapılan seyahattir.En güzel uyku bile uyanılan anın değerine ulaşamaz. Andre Gıde En hür insan bile efendisiz değildir. Schiller En imkansız zannettiğimiz şeyler, hayatta başımıza gelenlerdir. PitigrilliEn insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir. NıetscheEn iyi ahlak kitabımız olan ve en fazla müracaat etmemiz gereken kitap, vicdandır. B. Pascal En iyi arkadaşlarımız hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne de kusur kabahat bulurlar. George EliotEn iyi asker, çarpışmaktan ziyade yürümesini bilen askerdir. Napoleon En iyi ayna, eski bir dosttur. George Herbert En iyi eğitimli kişi, yaşadığı hayatı en iyi anlayandır. Helen Keller En iyi hayat kaideleri, insanın bizzat tecrübe ettikleridir. Feuerbach En iyi hükümet bize kendimizi yönetmeyi öğretendir. GoetheEn iyi ödül, insanın içinin rahat olmasıdır. Arıstophanes En iyi yolu bulmak en kötüsünü bulmaktan çok daha kolaydır. Sir Thomas More En iyi zırh hedeften uzak durmaktır. Horace En iyi, iyinin düşmanıdır. VoltaireEn kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. En kısa yol, sarp yollardır. Ibsen En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle arzu ettiği şeyin gerçek olduğuna inanır.En kolayı ekmek yemek, onu da çiğnemeden yutamam.En korkulacak an zafer anıdır. Napoleon En kötü babalar kimlerdir bilir misiniz? Gençliklerinde yaptıklarını unuturlar.Diderot En kötü plan plansızlıktan iyidir. En kötüden iyiyi öğren, ama en iyiden kötüyü öğrenme. J. Lavater En kuvvetli gölge, ışığın en çok olduğu yerdedir.En masum tavrı ve en süslü elbisesiyle çıkar karşımıza günah. Ali Suad En mutlu düşten daha mutludur uyanmak. Bernard Shaw En mükemmel adalet vicdandır. Victor Hugo En olgun meyve ilk önce düşer. Shakespeare En önemli ve feyizli görevlerimiz, milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretler olur. Atatürk En sağlam zincir, en çürük halkası kadar sağlamdır. En sakin yolculuk uykudur. Tevfik Fikret En seçkin insanlar, sözünün eri olanlardır. Auguste Comte En sersemce şey, sersemce bir kahkahadır. Catullus En tatlı balın bile fazlasının tadı bile bıkkınlık verir. ShakespeareEn usta kimse, bir zamanlar en çok yanlışı yapan kimsedir. E. Langen En yıkıcı, en öldürücü yara haksızlık yarasıdır. En yüceye ulaşmak istiyorsan, en aşağıdan başlamalısın. Publılıus Cyrus En yüksek saadete erenler bile, başka arzular peşinde deli gibi koşarlar. Goethe Engelleri yollarınızı tıkayan şeyler olarak görmeyin. Onları size uçmayı öğretecek fırsatlar olarak görün. Erdem ile mutluluk, anne ile kızı gibidir. Benjamin Franklin Erdem kılığına girmemiş, ondan destek almamış kötülük var mı? La Bruyere Erdem, çıkarların çarpıştığı yerde ortaya çıkar. M. MorganErdem, iyiyi elde etme gücüdür. Eflatun Erdem, yaşlanmaz. George Herbert Erdemin tek armağanı yine erdemdir. Emerson Erdemli insan, tasaları silkip atandır. Konfüçyüs Erdemli kişinin uykusu tatlı olur. Addison Erdemli olmak güzel şeydir, fakat erdemli olmayı başkalarına öğretmek daha da güzeldir. Mark Twain Ergeç bir gün gelir, zevk kendini ödetir. Shakespeare Erkeğin de, kadının da terbiyesi, birbiriyle münakaşa ettikleri zaman belli olur. Bernard Shaw Erkek çocuğu bir kadın buluncaya kadar çocuğunuzdur; fakat kız çocuğu ölünceye kadar evladınızdır.Erkek elinde kazma da kılıç kadar asilleşebilir. Ibsen Erkekler güzel şeyler söylemeyi bırakınca, onları artık düşünemez de olurlar. Oscar Wilde Erken kalkan kimseler kaybettiklerini yeniden kazanabilirler. Heider Esaret dağlarında gül olmaktansa, hürriyet dağlarında diken olmayı tercih ederdim. Esenlik günlerinde düşkünleri bırakma. Yoksul gönlü almak belayı savar. Dilenci yalvara yakara bir şey isterse ver, yoksa zalim zorla alır. Eski anılarımız, yeni umutlarımız olmalıdır. A. Houssaye Eski başkadır, eskimiş başkadır. Nice eskiler vardır ki hiç eskimez. Peyami SafaEski hatalarına hayıflanmakla zaman kaybetme. Onlardan ders al ve arkana bakma.Eski olayları inceleyince benimle aynı fikirde olacaksınız. Tarihte işlenen tüm cinayetler, küçük eller tarafından yapılmıştır. Albert Samaın Eskiden bir mürşid, sadece çok sevdiğine değil, günahı çok olana [daha fazla günah işleyip dinden uzaklaşmasın diye] çok iltifat eder, günahı az olana ise, [kendini bir şey sanıp kibirlenmesin diye] hiç iltifat etmezdi. [istisnalar hariç, bir kimseyi yüzüne karşı övmek, ona kötülük sayılır.] İhlası artanın dine hizmeti artar, dine hizmeti artanın ihlası artar. [ihlas, her şeyi Allah rızası için yapmak demektir.]Eskiler, daha sonradan gelecek olanlara, söylenmedik bir söz bırakmadılar. Beydeba Eskimiş anılar ihtiyarlar için koltuk değnekleri gibidir. Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür. Cenap ŞehabeddinEşek hoşaftan ne anlar.Eşekler anırmaya başladığı vakit, bülbüllerin sesini duyamazsınız. S. Ertürk Eşini iyi seç; çünkü bu senin mutluluğunun veya mutsuzluğunun yüzde doksanını oluşturur.Eşyanın fiyatını bilmek değil, kıymetini bilmek mühimdir. SızıntıEtrafa korku salanın kendisi de korkuyordur. Epukuros Evet kefenin cebi yoktur ama, bütün elbiselerin cebi vardır. Marvin Small Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz. Evlatlarımızın ayaklarına batan dikenler ya bizim ektiklerimizdir veya biçmediklerimizdir.Evlatlarını sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu çıldırasıya sevmeyen dede olamaz. Victor Hugo Evlenmek kafese benzer içindekiler çıkmak için,dışarıdakiler girmek için uğraşır. Lard Mary MontaguEvlilik, iki kişilik yalnızlıktır. Özdemir AsafEvlilikte basari yalnız aranan kişiyi bulmakta değil ayni zamanda aranan kişi olmaktır. Foster Wood Ey arkadaş! İman kesene dikkat et. Riya ve kötü huy fareleri onu kemirmesin! Yahya B. Muaz Ey beyaz adam, bize ışığı vaat ettin ama kendi karanlığını getirdin. Tuıavı Afrikalı YerliEy birader, sen ancak bir düşünceden ve fikirden ibaretsin. Üst tarafın kemik ve A'sab sinir ve adalât (kas) ve elyaftan (insan ve hayvanda adaleleri meydana getiren ince lifler) ibarettir. Mevlâna Ey Büyük Ruh; Beni iki hafta birinin yerine geçmedikçe, onu yargılamaktan ve eleştirmekten esirge. Kızılderili Duası Ey eğik başlı başını kaldır; huşu, boyun bükmek de değil kalbdedir. Hz. ÖmerEy insan..! Edep nedir diye arar, sorarsan eğer; bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül gösterebilmektir. Mevlana Ey insanlar! Dualarınız kabul olunmayacak diye korkmuyorum. Dua edemez hale gelmenizden korkuyorum. Hasan-i BasriEy insanoğlu! Bugün günahlarından korkar isen, yarın bir şeyden korkmazsın. Şeyh Sadi Ey kör; bu yer bu gök, bu yıldızlar boştur boş. Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş. Şu durmadan kurulup dağılan evrende. Bir nefestir alacağın, o da boştur boş. Eylem adamını yapan ne yetenekleridir ne de şu ya da bu işteki becerisi. Her şeyin bağlı olduğu şey, kişiliktir. Goethe
kapak-sozler.blogspot.com
1 note · View note
fakirogrenci · 7 years
Text
New Post has been published on Dini Hikayeler
New Post has been published on http://www.dinihikaye.com/bir-haraminin-oglu/
Bir Haraminin Oğlu
Bir grup Arap hırsızı, bir dağın başına yerleşmis, kervan yolunu bağlamış, gelip geçenleri soyuyordu. 0 taraflarda bulunan şehirlerin halkı bunların şerrinden titriyor, hükümetin gönderdiği asker de bir şey yapamıyordu. Çünkü, eşkıyalar dağın tepesinde sağlam bir kale yapmışlardı. O çevrede ne kadar akıllı, erdemli yönetici varsa bir araya toplandılar. Bu belayı önlemek için çare aradılar ve şöyle söylediler:
”Eğer bu haydutlar, bir süre daha kendi hallerine bırakılırsa onlarla başa çıkmak imkanı kalmaz. Bir ağaç henüz yeni dikildiğinde bir adam biraz çekince koparır. Fakat uzun süre sonra onu bir çift öküz de çekse yerinden sökemez. Bir çeşmenin suyu birikip göl olunca onu fille geçmek bile kolay olmaz. ”
Uzun boylu görüştükten sonra verilen karar gereğince bir adamı gözcü olarak gönderdiler. Nihayet bir gün, bir kervanı vurmak üzere haydutlar yerlerinden ayrıldıkları, kalelerinin boş bırakıldığı haberini aldılar. Hemen güçlü kuvvetli cesur yiğitlerden oluşan bir kuvvet hazırlayıp yola çıkardılar. Bunlar dağın sarp yolları arasında bir yere gizlendiler. Akşam üzeri yol kesiciler birçok ganimet malıyla geri geldiler. Çok yorulmuş oldukları için mallarla beraber, silahlarını da bir köşeye bırakıp huzur ve emniyet içinde yattılar. Başlarına çöken ilk düşman uyku oldu. Geceden bir müddet geçti, ortalık tamamen karardı.
Güneş ufuk altında karanlıkta boğuldu, Yunus balığının karnına girmiş gibi oldu.
Cesur delikanlılar, yavaşça pusularından çıkarak birdenbire haydutların üzerine atıldılar, hepsini kıskıvrak yakalayıp bağlayarak sabahleyin padişahın huzuruna getirdiler. Padişah haydutların idamına ferman verdi. Fakat içlerinde çok genç bir çocuk bulunuyordu. Gençliğinin meyvesi henüz yetişiyor, bıyıkları yeni yeni terlemeye başlıyordu. Vezirlerden biri, padişahın huzurunda yer öperek onun bağışlanması için şöyle söyledi:
“Padişahım, bu çocuk, hayat bağının meyvesini henüz tatmamış gençlik zevklerinden yararlanmamıştır. Efendimizin inayetlerinden umarım ki, onun affıyla bu kullarını minnettar ederler.”
Bu söz, padişaha hoş gelmedi, çünkü yüksek görüşüne aykırıydı. Dedi ki:
“Kubbe üstünde ceviz durdurmak ne kadar boş bir çaba ise kabiliyetsiz kişileri terbiye etmek de o derece güçtür. ”
Bunların neslini kesmek, köklerini kazımak lazım. Ateşin alevini söndürüp közünü bırakmak, yılanı öldürüp yavrusunu saklamak akıllı işi değildir.
“Söz gelişi buluttan ab-ı hayat (bengisu) yağmış olsa bile söğüt ağacı yine meyve veremez. Soysuzu terbiye etmek boşunadır, hasır kamışından da şeker umulmaz.”
Vezir, bu sözleri ister istemez beğendi. Dedi ki: “Efendimizin buyurdukları kerametin ta kendisidir. Fakat kulunuz o kanaatteyim ki bu çocuk onların içinde kalsaydı, şüphesiz onlardan biri olurdu. Lakin temiz bir çevre içinde bulunursa, ümit ederim ki nezih bir terbiye alır, iyi bir insan olarak yetişir. Çünkü daha çocuktur. 0 haydutların kötü huyları, tabiatında da yerleşmemiştir. Hadiste gelmiştir ki: Her çocuk, fıtrat üzere doğar, baba ve anneleri onları sonra yahudi, Nasrani ve Mecusi yaparlar.”[5]
Sapkınlık edenlerle düşüp kalktığı için Lut’ un hanımı dalalette kaldı. Ashab-ı Kehften ayrılmayan köpek insanlarla birlikte cennetlik oldu.
Bunun üzerine padişahın nedimlerinden birkaçı da bağışlanması konusunda vezire destek çıktılar. Nihayet padişah çocuğu affetti ve dedi ki: “Yalnızca ısrarınızdan dolayı affediyorum, yoksa iyi bir iş yapmıyoruz.”
Zal, oğlu Rüsteme şöyle vasiyet etti: “Düşmanın basit de olsa ondan sakın, güçsüz deme!” Çeşme başından su taşınca dibinde yüklü bir devenin kaybolduğu çok oldu.
Uzatmayalım, vezir çocuğu aldı, evine götürdü naz ve nimetle besledi, terbiyesi için edip bir öğretmen tuttu. Az zaman içinde istediği gibi yetiştirdi. Edep ve nezaketle konuşması, saray hayatına ait bütün kural ve davranışları öğrendi, saray halkının beğenisini kazandı.
Bir gün vezir, padişaha çocuğun halinden biraz bahsetmek isteyerek dedi ki: “Efendim, çocuğu bir görmeli. Akıllı kişilerin terbiyesi ona öyle harikulade tesir etmiştir ki kişiliğinde yerleştiği sanılan fenalıklardan zerre kadar görülmüyor.” Padişah gülümseyerek,
“Her ne kadar insan içinde büyüse de canavardan doğan canavar olur” dedi.
Bunun üzerinden birkaç sene geçti. Çocuk, mahallenin yaramaz gençleriyle yavaş yavaş görüşmeye başladı.
Tabiatında gizli kalmış olan eşkiyalık damarı uyandı, bu çapkınlarla sözleşti. Nihayet bir gece fırsat kollayıp iki oğluyla beraber veziri öldürdü ve birçok kıymetli eşyayı alarak haydutlarla beraber dağa çıktı, babasının yerine geçerek isyan etti. Padişah olayı haber alınca, hayretinden parmağını ısırarak şöyle dedi:
Alçak, adi biri, eğitmekle güzel bir insan olamadığı gibi kötü demirden de iyi bir kılıç yapılamaz. Bir yere aynı yağmur yağdığı halde, bağda lale yetişir, mezbelelikte çer çöp ve diken.
* * * Çorak yerde sümbül yetişmediği gibi başka bir şey de bitmez. Kötü kişilere iyilik edenler iyilere fenalık etmiş olurlar.
[5 – Muslim, “Kader”, 22-25.]
Gülistan – Şeyh Sa’di-i Şirazi
0 notes
falkolik · 7 years
Text
Rüyada Siyah Fare Görmek
Rüyada Siyah Fare Görmek, Düşkünlükten iyi hale geçmeye, kolay elde edilecek mala, şana ermeye, istek duyulan bir beraberliğe, hünerli bir kimseye, özlem duyduğu bir birlikteliğe, makamda yükselmeye, iyi şansa, alın teri dökmeden kazanılacak servete işarettir. Başka bir yorumla, düşmanlığını saklayan bir kimseye, sıkıntılı günlere, rahatının yerinde olmayacağına, yoksulluğa yorulmaktadır. Rüyada görülmüş fare, fesat içinde olan bir kadına, birden çok fare görmek, rızıkla yorumlanır. Rüyadaki fareyi evinde oynaştıklarını görse o kişinin rızkı bol olur. Bir fareyi olduğu yerden çıkarken görse, o görülen yerde nimetin ve bereketin az olunacağına delalettir. Farelerin, evinde oyun oynadığını görülse o senenin bolluk ve ucuz olduğuna inanılır. Bir kişi gündüz uyku uyurken farenin hiç durmadan gezindiğini görürse, görenin ömrü uzun olacağına delildir. Rüyada bir farenin bir şeyi kemirdiğini görse, evine girecek bir hırsızı delildir. Rüyada kendisinin fareyi avladığını görse ve onu tutamadığını görse, bir kadının içi bozuk olduğuna işarettir. Bazı yorumculara göre, fareler, evin halkına ve çocuklarına işaret demişlerdir. Rüyada evinde çok fare görürse, o kişinin evine kendilerine hayır getirmeyen kadınların girdiğine işarettir. Bir kişinin kıyafetinde yada yatağında bir fare bulduğunu görse, tüm işlerinde hayır getirmeyecek bir kadınla tabir olunur. Bir kimse fare derisi bulursa, o kimseye kötü emellere sahip bir kadın tarafından eline geçecek az bir paraya işaret eder. Rüyada görülen fare, sağlığın işaretçisidir. Bu sebeple maddi ve manevi kayıplar ile karşılaşacaktır. Rüyada Siyah Fare Görmek Kısacası, iş hayatı ile önemli kararsızlıklar ve başarısızlıklar gibi. Rüyadaki fare, bir kimsede aniden bir hastalığa tutulacağına ve kişide maddi zararlar olacağına yorumlanır. Fare şayet bir yeri veya bir yeri ısırarak delik açıyorsa bunun eviyle alakalıdır. Yani evine girecek olan hırsıza işarettir. Rüyada Fare Öldürmek Rüyada fare öldürmek, Haset ve kötü niyet besleyen bir kimse tarafından onu alt üst etmek için uğraştığına ve ona istinaden kazanılacak ganimete yorumlanır. Rüyada öldürdüğünü görmek, içinden ufak planlar yapan ve küçük hasarlar vermek için uğraşan bir kimseye yorumlanır. Genelde fare, ince hesaplar peşinde koşan ve sinsi bir düşmanın varlığına dair delildir. Rüyadaki fare, okla yada taşla art niyetli bir kadının ardından söylenmek yada konuşmak o kötü fikirli kadınla, yüzleşeceğine delil sayılır. Rüyada Siyah ve Beyaz Fare Görmek Rüyasında virane bir yerde veya harap olan bir kuyuda siyah ve beyaz farelerin birden fazla olduğunu görmesi, o kişinin hayatının kısa olacağına delildir. Yine evde fare görmek birden fazlaysa o kişinin sonsuza kadar evine iyi insanların ve hayırlı insanların asla giremeyeceğine delildir. Şayet farenin yataklara çıktığını görse, devamlı işine gücüne karışan kötü niyeti olan ve kin besleyen birinin varlığına işarettir. Bir kimsenin rüyasında, birden çok dişli bir fare görmesi, büyük ve kuvvetli bir düşmana sahip olduğu, yani ölü fare kendini gizlemiş ama olduğundan daha güçlü bir düşmanının var olduğuna işarettir. Eline geçecek ilk fırsatı kolladığına dair size uyarıdır.
0 notes