Tumgik
#beni sevmek çok mu zordu?
songeceresitali · 7 months
Text
Yemin ederim tek istediğim sevilmekti. Bir parça sevilmek istedim sadece. Birileri beni takıntılarımla sevsin, dengesizliklerimle sevsin,yaralarımla sevsin, kanayan ellerime rağmen ellerimi tutsun istedim. Kriz geçirince beni o sakinleştirebilsin, kendime zarar verirken ellerimi tutsun, geçeceğini fısıldasın istedim. Kimse sevmedi. Beni kimse sevemedi.
261 notes · View notes
geceyildizlarla · 9 months
Text
Çok mu zordu beni sevmek?
3 notes · View notes
"Bana her fırsatta hiçbir zaman sevilmeyecek bir kız olduğumu gösterdiğin için teşekkür ederim baba. Sayende bir daha hiç kimsenin beni sevebileceğine inanmıyorum artık. Çok mu zordu beni sevmek?"
Tumblr media
3 notes · View notes
yorulmusbiriii · 5 months
Text
Söylesene çok mu zordu beni sevmek ,bana değer vermek oysa ben değer verip severken hiç zorlanmamıştım. Olsun bunada eyvallah , canın sağolsun :)
1 note · View note
pembebulutgibi · 1 year
Text
beni sevmek çok mu zordu klorofil
0 notes
tucediyebiri · 1 year
Text
Ah bayım ne istediniz
Yemeğinizi önünüzde
Ayağınızda suyunuz
Temiz bir ceketiniz
İstediğiniz neyi yapmadım
Beni sevmek çok mu zordu bayım
Ellerimde ki nasır sizi utandırdı mı
Üstümde ki eskiler size tuhaf mı geldi
Çalıştığım yerler size göre değil mi
Tamam olmasınlar
Sevgim size uygun mu değildi
Pahalı parfümlerim kıyafetlerim yoktu
Özür dilerim özür dilerim
Sizi hak etmiyorum ben zaten
Siz o keskin gülüşleri seviyorsunuz
Benim tebessüm edişim size ağır kalır
Bayım ben özür dilerim
O kadınlar gibi olurum ama o zaman
Sevilecek olur musunuz o şüphe
1 note · View note
lanadelreeys · 2 years
Text
Senden yavaş yavaş vazgeçiyorum ve bundan nefret ediyorum.Senden uzaklaşmak istemiyorum ama sen zorunda bırakıyorsun.7, 8 ay boyunca senin varlığınla yaşadım ve artık olmayacak olman beni öldürüyor. Her gece seninle ilgili hayaller kurup uyudum. Seni rüyamda her gördüğümde bidaha asla uyanmak istemedim.Okadar çok sevmişim ki seni ben bile anlayamıyorum.Çok mu zordu beni sevmek. Çokmu zordu sevgimi kullanmamak. Ama beni kendinden soğutmayı başardın.Vazgeçtim senden ama... Gelmesende beklerim
1 note · View note
umtcncglgnl · 2 years
Text
Çok mu zordu sevmek
Dokunamadığın bir bedende
Uzakta olan bir kalbi sevmek
Yolların düşmüyor belki ama
Sıcak bir odada
Nasıl üşütüyorsun sen anla
Aynalar bile küstü bana
Söyle bana nasıl iyileşecek bu yara
Bir hatalı ben miyim sahiden
Kalemler bile seni anlatmaya yetmezken
İki kelimeye sığdırdın beni birden
1 note · View note
stuffelif · 2 years
Text
Çok mu zor birini sevmek
Aşık oldum, imkansız bir aşk zıt kutupların aşkıydı bizim aşkımız. Birbirimize kavuşmamız neden bu kadar zordu ki? sordum " neden böyle oldu, neden birbirimizi sevemedik, hep benden uzak mı duracaksın? benden hep kaçacak mısın? hep bana soğuk mu davranacaksın? bunu hak edecek ne yaptım senin gibi gözlerinin önünde birini mi öptüm, senin gibi, bana yaptığın gibi seni mi kanırdım? neden beni seviyormuş gibi yaptın neden.. şımarttım mı çok mu şımardın? sevmediğin halde birisiyle oynamak çok mu hoşuna gitti, çok mu zordu beni sevmek..."
9 notes · View notes
maybealexdrago-blog · 2 years
Text
5.11.2021
Tumblr media
Bugün tekrar kendimi görüyorum sende. Sensizlik ateşten bir ok gibi vuruyor göğsüme, kıvranıyorum kıvılcımların arasında aşkımdan. Aynamda parmaklarımı dudaklarıma götürdüğümdeki sen hala düşlerimdeki sen ile aynı değilsin. Söyle sevgili, çok mu zordu beni ben için sevmek? Tek isteğim sanki bir binadan düşmekte olan, son kez heyecan hisseden bir insanın yaşam aşkının aniden gelmesi gibi bir ilişkiydi senden, ancak sen bana o kişinin asfaltı gördüğündeki korkuyu ve son saniyesindeki acıyı verdin. Seni hep istiyordum ve artık görüyorum asıl seni gözlerinde, birlikte ölüyoruz fakat benim tek istediğim hayallerimdeki senin son kez gözlerime bakıp, "Seni ne kadar da özlemişim." demesiydi.
2 notes · View notes
birenise · 3 years
Text
beni sevmek çok mu zordu
5 notes · View notes
muserrefakkaya · 4 years
Text
an ve an
Bir yanımda babam bir yanımda annem, sımsıkı tutuyorum ellerinden. İzmir fuarına doğru yürüyoruz. Aklım evden çıkarken bana söz verilen parkta. Ve evet, verilen sözlere değer vermem, tutulmasını beklemem ve verdiğim sözlerden dönmemem hep sahip çıkmam küçüklükten alıştığım bir durum, böyle öğretildi böyle büyüdük biz. bu yüzdendir kolay söz vermem ben :) verince yapmak zorundalığım doğar çünkü, kimseye karşı değil kendime karşı zorundalık hissi bu. Herneyse, aklım parkta tabi ve ilk gördüğüm salıncağa atlamakta. Bir parkta en sevdiğim şeydi salıncakta sallanmak. Öyle her çocuk sever klişesi gibi değil ama baya çok sevmek. Başka hiçbir oyuncağa uğramadan eve gelmek kadar her seferinde. Sanırım bu sevgiden dolayı, parka kadar da sabredemeyeciğimi düşünmüş olacağım ki, birden ayaklarımı yerden kesip kendime salıncaklı bir his yaşatmışım (ne demişler birinin seni parka götürmesini bekleme kendi parkını kendin yarat :)) alın size küçüklükten edinilen bir huy daha, beklentiye girmemek, birşeyi çok istiyorsan olan imkanlarla kendi çözümlerini bulmak, iyi yada kötü) ve akabinde müthiş bir acı. Sonrasında basıyorum feryadı, sonra ağlama, sonra doğru doktora...
Doktora vardığımız ana dair hatırladığım en net şey annemin benden fazla ağlaması. Yahu çıkık benim kolumda, acı benim acım, canı yanan benim, babasından rahat durmadığı için paparayı yiyen de benim, annem niye benden fazla ağlıyor.
A aaa resmen rol çalmak bu :)
Şaka bir yana, bu olay bende hep buraya kadardı. Taki annem az önce odama gelinceye kadar!!!
Kendimi günlerdir berbat karmaşık ve sıkışmış hissediyordum. Değer yargılarım değişmedi, ama ben aksi yönünde hareket ediyorum. Kendi kendime ihanet etmişlik hissi. Bunun ağırlığı altında kaldım. İstemediğim bir yöne çevrildiğimi ve o yönde canımın çok yanacağını, daha doğrusunu yakılacağını hisseder gibiyim. Çünkü biliyorum ki, gardımı indirdiğim an, ruhumu açtığım an, insanlar acımasız, insanlar çok kolay yalan söylüyor, olamayacak şeylere olur diyor, olurmuş gibi yapıyor, istemedikleri şeyleri rahatlıkla yapıp hiçbirşekilde yaratacağı tahribatı düşünmeden istiyormuş gibi görünüyor, doğruluk dürüstlük en kolayıyken zor geliyor insana bu, biliyorum ki söze gelince herkes iyi insan, herkes anlayışlı, ooooo herkes en en en seni anlayanı.. Ama sana baktıklarında bedenin içindeki canı değil eti görüyorlar, gözlerine baktıklarında hayatı değil sadece bakış görüyorlar, düşüncelerini duygularını neler hissettiğini, neler hissettirdiklerini önemsemiyor çoğu kişi, görmüyor, herkes bir başkasının acısını çıkarıyor diğerinden çoğu zaman farkında olmayarak, en ufak bir çaba bile sarf etmiyor bunun olmaması için, ama çok güzel mış gibi yapabiliyorlar, işin kötüsü sende mış gibi yapmak yok bu konularda, en zayıf olduğun yerden yara alıyorsun bu yüzden. İşte tüm bunları bile bile kapıldığım bir rüzgar çok sersemletti beni günlerdir, kendime gelmem için düşünmem gerekti. Düşünmek yetmeyince biraz ağlamışta olabilirim :) Ve biraz da abartmış olabilirim bu ağlama işini, ki annem diğer odadan iç çekişlerimi duyup odama gelmiş :)
O an odamda ışık hızıyla karşı karşıya gelseydik bana saygı duyardı, çok hızlı bir şekilde kendimi toparlamamı alkışlayabilirdi bile :) Ne oldu ağlıyormusun faslını bir kaç bahane ve asla gerçeği yansıtmayan bir açıklamayla atlattıktan sonra biraz uyusam iyi olcak dedim. Tam odadan çıkacakken annem, aniden, kendimin bile anlayamadığı bir şekilde, çok üşüyorum anne dedim.
Hava güzel yahu, sende hep olmadık günlerde üşüyorsun, soğuk havalarda sıcak, sıcak havalarda soğuk diyorsun, hastamı olcan acaba diye minik minik söylenerek , ayak ucumda duran örtüyü örttü üstüme. Bu esnada hıçkırarak ağlayabilirdim, anne çok kötü hissediyorum, hiç iyi değilim diyebilirdim. Bunu yapmakla yapmamak arasında incecik bir çizgi vardı ve ben o çizgide birkaç saniye kaldım. Bunu bir benzetmeyle anlatmaya çalışsam, ip cambazı olmayan birinin ip üstündeki durumu diye alıntılardım :) Ama yapmadım, çünkü benim canım nasıl acıyorsa şuanda, kötüyüm dersem, bu annemin canını iki kat daha fazla acıtırdı. tıpkı kolumun çıktığı o gün ve sonrasında olan binlerce gün gibi... Rol çalmadığını, ben üzüldüğümde, benden daha çok üzüldüğünü artık anlayacak zamanlardayım şükür ki...
Ağlamadım, kötüyüm demedim sana sadece gülümsedim. Başka birinin sana bu denli içten duygularla bağlı olması muhteşem birşeydi, buna gülümsedim. Odamdaki varlığına gülümsedim, bilirsen can acılarımı, içimdekileri, kendimle bukadar hesaplaşmalarımı, benden çok üzülürsün annem, bunları görme, bilme diye gülümsedim. O an zordu gülümsemek ruhum için, bunu senin beni görmemen anlamaman için yaptım.
-bu gülüşün bana kolunun çıktığı günü anımsattı, hatırlıyormusun o günü dedi. doktorun yanında gülümsediğin gibi gülümsedin bak şuanda dedi.
Hafızamda böyle bir an yoktu.
-o gün ağladığımı hatırlıyorum ne gülümsemesi anne yaaa, gülünecek anmıydı Allah aşkına o an dedim.
o gün annemin benden fazla ağladığını görünce çocuk aklımla yada yüreğimle, korkmuş olucağım ki anneme,
-Ağlama annecim bak geçti..uf yok. Bak öpcez şimdi, geççek, bak geçti geçti. birşeyim yok korkma ben iyiyim kiiii" gibi şeyler söylemişim. Ve ağlamayı kesmişim bir anda.
Ama hiç hiç hatırlamıyorum bunu, en ufak bir sahne belirmiyor hafızamda bununla ilgili. 
doktor gülmeye başlamış annemde gülümsemiş o sözlerime. sonra gülümsediğini görünce olsa gerek ağlamaya devam etmişim :) tabi neticede canı yanan bir çocuğum, olgunlukta bir yere kadar dimi :) 
Bu sefer sahiden gülümsedim annem anlatınca bunu. gerçektenmi anne yaaa dedim. öylemi yaptım ben:)
ananen gibisin dedi. şaşırdım biraz. nadirdir ananemden bahsetmesi çünkü. oda sen gibiydi çok sulugözlüydü ota böceğe kuşa gelene gidene geçene filme şarkıya hep ağlardı ama birini ağlarken görmesin yada üzgün, hemen güçlenirdi teselli edecek kadar sağlam bambaşka biri olurdu dedi. annemin gözleri doldu ama hiç kolay ağlamaz o. Sadece annemde değil, bizim ailede kimse ağlamaz kolay kolay ve ben bugün anlıyorum kime benzediğimi... Demekki hiç tanıma fırsatım olmayan ananeme çekmişim.. İsmini aldığım, tanımadan sevdiğim kadına bi yanımın benzemesi çok hoşuma gitti... 
gerçi istediğim şeylere karşı net duruşumu, inatçılığımı ve hamaratlığımı :P da çok benzetirler:)
Ve bugün anneme sorsalar, en çok ananemin bakımlı ve süslü olmasına benzememi isterdi. ki çoğu dışarı çıkışımda yeri gelir ve bu laf yapıştırılır bana :) keşke biraz ananen gibi süslü olsaydın :) paspalsın git bir aynaya bak demektir bu ve ben asla bakmam o aynaya:)
Annem odamın kapısını kapatırken, demek hep böyleymişim bende diye düşündüm. Ne zamanki zayıf güçsüz düşse yanımda biri , benim de yıkılacağımı düşündükleri o anlarda düştüğüm yerden yuvarlansam bile sesim çıkmaz benim, ya sahiden güçlenirim yada güçlüymüşüm gibi yaparım. İki yüzlülük değil ama bu, sadece insanlar kötü durumdayken "korkma geççek" "korkma bu sefer iyi olacak" diyen samimi birine nasıl ihtiyaç duyarlar iyi bildiğimden.
Şimdi nasıl nezaman olduğunu hiç anlayamadığım, bu sıkışmışlık hissi, bu belirsizlik, istemeden bir kara deliğe çekilir gibi hissettiren bu mükemmel boşluk, "Korkma, ben varım" denilmesiyle alt üst olabilir belki...
Tek bir cümleyle, içimde altüst olan herşey yerli yerine oturabilir. Belkide iyice dağıtır bilmiyorum.
Çünkü bu cümleye ahir ömrümde bir kere inandım. bir kez daha inanırmıyım bilmiyorum... Bir kez daha inansam bu sefer iyi olur mu onuda bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, bu mükemmel boşluk canımı okuyacak. Bunu çok çok iyi biliyorum...
5 notes · View notes
kadermiidersin · 4 years
Text
Çok mu zordu sevmek, en azından sevmeyi denemek. Deneseydin belki de şuan her şey apayrı olurdu. Ben bu kadar kırılmamış olurdum. Sen de hayatında hiç sevilmediğin kadar sevilmiş olurdun. Bunlar olmadığına göre beni bu denli sevemediğine göre sanırım çok zor gelmiş beni sevmek.
3 notes · View notes
Text
ben.. ben bıktım artık. bu kafamdan da, düşüncelerimden de, hayatımdan da. artık dayanamıyorum. etrafımdaki herkes, her şey bana çok yabancı. ailem ise.. benim ailem yok. varlar ama yok. zaten ben de onların gözünde yokum. arkadaşlarım, onlar yoklar zaten. kendimden sıkıldım. her şeyden sıkıldım. kendi görünüşümden, sesimden, hislerimden, düşündükçe batmaktan, her şeyimden bıktım. aynaya baktığımda görebildiğim göremediğim her şeyimden bıktım. ellerimden bıktım. ellerimdeki tırnak izlerini görmek bile beni bıktırdı. kalbimdeki şiddetli sancı nefes almamı bile zorluyor. ölmek istiyorum. kendimden, çevremdekilerden, zorluklardan kurtulmak istiyorum. baba senden kurtulmak istiyorum. sen bile böyleysen ben kime güveneceğim. anne sen.. anne sen beni niye sevmedin? çok mu zordu beni sevmek? madem bana bakamayactınız, sevemeyeceksiniz, o zaman niye beni bu boktan yere getirdiniz? anne beni, bana hamileyken niye düşürmedin. görmüyor musunuz? biricik(!) kızınız kendini öldürmek istiyor. Allah'ım madem yarattığın ailem beni görmüyor sen de mi görmüyorsun? hani bir şeyi 100 kere isterseniz olurdu? niye bana yalan söylediniz? ben ölmeyi tahmin bile edemeyeciğiz kadar diledim. kendi saçlarım bile beni sevmiyor. kendi bacaklarım bile beni taşımak istemiyor. kendi ellerim bile gözyaşlarımı silmek istemiyor. beni ben bile istemiyorsam başkaları nasıl ister?
5 notes · View notes
goksutheprincipessa · 5 years
Text
devamli okudugum morripek yazilari
evin icindeki evsizlik
bi kaç parça kıyafet, mutlaka bir diş fırçası, sahiplendiği alelade bir bardak, sepetin içinde bir çakmak, en sevdiği koltuğu sıkıyosa kaldır yak. gideni siktir edin, evin içindeki evsizliği anlatıyorum.
önce evin yarısını vuracak deprem, senin solunda kalan her şey enkaz. yatağın artık tek kişilik, bekle, soluna dönebilmene daha zaman var. ışıkları ne kadar açarsan aç dağılmaz o karanlıklar, bütün duvarları sil istediğin kadar, beyin zarına işlemiş o kokular. bir süre dinle, hala evde ayak sesleri var, sen şarkını söylerken eşlik edecek sana unutmamak için direndiğin dudaklar. nerde olursan ol bir gölge izleyecek seni odanın kapısından, korkunç.
kendini bir süre düşünmeyeceksin. aslında bir süre komple düşünmeyeceksin. evin sağlam kalan kısmı hala yaşanabilir durumda, varsın solun soğuk olsun ne fark eder, hiç fark etmez diyeceksin. sadece diyeceksin. evin anahtarını deliğe sokup her çevirişinde nasıl fark edecek göreceksin. belki başka yerlerde kalırsın bir süre, kaçmaktan yorulana kadar. belki misafiri hiç eksik etmezsin kulağındaki bangır bangır o sesi susturduğunu sanana kadar. kendinle bir saniye yalnız kaldığında aklın evin köşelerinde onunla buluşacak, kimse görmeden kaçamak öpüşeceksin, sadece bir saniye. varsın solun soğuk olsun ama sağın da ısınmayınca fark edecek, göreceksin.
elini yatağın boş tarafına atıp kim bilir gecelerce ne boşluklardan düşeceksin. bir dakika şunu tutar mısınların havada asılı kalacak, kendini onlarla birlikte asmak isteyeceksin. seslenme mesafesi uzaklıklar sonsuz yollara dönüşecek, evin 60 metrekarelik bir kara deliğe. aynalarda çakılı kalan yüzü her sabah gömecek seni o deliğe.
sonra evin diğer yarısını sen yıkacaksın, belki içinde kendin de varken yakacaksın. halıdaki ayak izleri gitsin diye, zaten çatısı olmayan ev mi olur diye diye toprak atacaksın üstüne.
senden sonra çok tatlı bir çift gelir yerleşir belki evinize, sen o sokağı bundan sonra düşman bileceksin. 
gideni siktir edin, kalanı da. bu enkazdan sağ çıkan olmayacak.
•••••••••
eskiyen eski
Boş vermişlikler tarafından boş verilmişlik noktasındayım. Herhangi bir sözlükte karşılığım yok, çalmaya korktuğum ve çalmaktan yorulduğum her kapıdan alacağım çok. Başımın gözümün sadakası olsun. Şu hayatta varlığını sürdüren toplu iğne başı dahil her şeyden vazgeçtim, senden başka her şeye karnım tok.
Sana ulaşmaya çalıştığım zamanlarda dağ delsem bu kadar yorulmazdım. Her çiçek, her saksıda açmazmış, sen benim saksım değilmişsin meğer, boşunaymış bunca solmalar, solup solup umutla yeniden açmalar boşunaymış, anladım. En son, ölen birine bir daha sarılamayacağımı anladığımda bu kadar ağırlaşmıştı adımlarım, üstelik bunu anladığımda ölene hiç sarılmamıştım. 
Başlayan her şeyin biteceği gerçeğini kabulleneli çok oldu. Başlar gibi yapıp beni bitirmelerinin günahı yine beni vurdu. Sırtın dünyanın başlangıç noktasıydı oysa, buradan geliyor demek ekşi tadı dünyanın. Bi' gün rüyamda hayatımdaki en güzel şeyi görmüştüm de hatırlayamamıştım, yemin ederim senin yüzün oydu. Sen "kısmet değilmiş"lerimin ilk baskısı, haberin yok, gözlerin delik deşik eden ok yağmuruydu.
Bunca yıl, bunca gün, bunca saat... Hiçbiri silemedi yaralarının izini. İyi, kötü ve en önemlisi sensiz tonla yaşanmışlık.. Hiçbiri unutturamadı uykumda tuttuğum elini. "Sevmedi beni ne yapayım?" farkındalığı, kabullenişi ve en acısı çaresizliği.. Hangi kırgınlık, hangi kızgınlık yarama dikiş olur ki? Her şeyi kendi kendime yaşadığım 4 metrekarelik bir odada hangi duvar benden daha çok yıkılır?
Gömdüğümü sandığım her şey tarafından yakın mesafeden vuruluyorum. Herhangi bir sevdada karşılığım yok, dokunmaya korktuğum ve dokunmaktan yorulduğum kalplere dargınlığım çok. Başımın gözümün sadakası olsun. Şu hayatta varlığını sürdüremeyen herkes canından vazgeçti, benim inatla senden başkasına öleceğim yok.
Sen bi tek bana yaşamadın, ne yapayım? Benim karnım hala senin nefesinden başka her şeye tok.
••••••••
bir daha parçalanacak bir bütünüm yok demiştim
••••••••
tasvir
elini kalbime koyup, gece bilmem kaçlarda güneşi doğuruyorsun. çok güzel konuşuyorsun, çok güzel öptüğün gibi. lafları dudakla kesip, gece bilmem kaçlarda içimden şiirler yazdırıyorsun. göz kapakların yeni doğmuş bebek gibi umut dağıtıyor yıkılmışlara, ya da sadece bana, konu bu değil. konu her ne ise, gece bilmem kaçlarda halledelim aşkım.
içinde kocaman bir mıknatıs var, beni göğüs kafesimden yakalayalı çok oldu. beni göğüs kafesimden yakalamak yemin ederim çok zordu. gözlerinde hayatımın cevap anahtarı var gibi, baktıkça içime tikler atıyorum. doğru ne varsa yolu senden geçiyor, yolu senden geçmeyen her şeye ne kadar çok yazık oluyor. 40 derece sıcakta kana kana içilir gibisin, konu bu değil. konu her ne ise, kimse yokken çözelim aşkım.
yağmur sesinde uyumak kadar dertten uzaksın. avucunun içi içimi kamaştırıyor, günün her saatinde. günün her saati sen varsan kendini tamamlıyor, yoksa 24 saat yaşanmıyor. bir şeylerin oluşma sebebi gibisin, herhangi bir şeylerin, çok güzel şeylerin ama konu bu değil. konu her ne ise, nefesin boynuma vururken konuşalım aşkım.
unutulan her şeyin gizli arşivisin. adın, hatırlanan ne varsa hepsinin öznesi, geleceğin her saniyesinde. geleceğin her saniyesi gözlerin aynı şekilde baksın isterim, gözlerinin içinde galaksilerim var, gözlerinin içinde hayat var, kimsenin haberi yok. neyse konu bu değil, konu her ne ise, uyumadan önce çıkartıp atalım aşkım.
herkese iyi geceler, sana aşığım.
•••••••
insan ne doğduğu yerde ne de doyduğu yerde yaşıyormuş, insan bir eli tutup uyuyabilmek için doymasam da olur dediği yerde var oluyormuş.
••••••••
Eksiklikler üstüne
Kafamı çevirdiğimde görebildiğim mesafede yaşamadığın sürece parça parça dökülüp yok olacakmışım gibi hissediyorum.
Bir demet çiçekti göğsünde nefes almadan önce özlem, şimdi ufuk çizgisinde kaybolan kırların rengarenk örtüsü. Şikayet etmek olarak değil ama ağlatan güzellikte bir sızı boğazımda kamp yapıyor. Ellerin değmediği sürece, dokunduğum her yer etlerimi çürütecek gibi duruyor. Bizi yakıp küllerimizi karıştırsalar belki tamam olurum, başka türlüsü güç. Bizi yakıp iki uzak noktada yaşattılar, böyle yaşamak olur mu hiç? İçimden senin içine koşan bi şeyler var, geceleri uyutmuyor. Ben çaktırmayayım desem de kokunun ezberimde kalanı sabahlara karşı alnımın ortasına çakıyor. Seni çok sevmek, seni bir sonra alacağım nefes gibi düşünmeden sevmek, seni bir gün ölüp gideceğimin eminliğiyle sevmek sevgilim, şikayet etmek olarak değil ama beni, ağlatan bir zaman yetmeyecek hissinin koynunda yatırıyor. Seni çok özlemek, seni bir sonraki nefesi alamayacak yorgunlukta özlemek, seni her an ölüp gidiyorum hissiyle özlemek sevgilim, şikayet etmek olarak, beni neşeme küstürüyor. Bizi yakıp bir kavanozda yaşatsınlar istiyorum, böyle yaşanmıyor.
••••••••••
Z raporu
bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak hissi.. iyi şeyler de kötü şeyler de. bir daha hiçbir şey tek kişilik olmayacak eminliği.. iyi şeyler de kötü şeyler de. ve bir daha hiçbir yüze gözüm böyle değmeyecek kalp vermişliği.. bu nereden bakarsan bak dünyanın her yerinde iyi şeylerde.
bir organını yeni keşfetmek gibi. yıllardır bana aitmiş aslında, benim bir parçammış, çünkü hissettirdiği bu. onu her şeyiyle kabul etmek değil hiç mevzu, zaten benim kabul ettiğim her şeyin ana vatanıymış kokusu. tek bir anını bile kaçırmama telaşı ve acaba bunu beynime kazıdım mı korkusu en yakın arkadaşım oldu. içimde sürekli bastıramadığım bir avucunun içini öpme arzusu.
elindeki çizgileri izledim, haberi yoktu. yaşam çizgisi benimkiyle aynı yerde bitiyor, bence günün olayıydı ama bitişleri konuşmanın lüzumu yoktu. kaç tane kızıl sakalı var diye sayarken her seferinde bir göz vuruşuyla darmadağın oldum. öyle bir boşluktan aşağı düşüyormuşum hissi uyandırıyordu sesi, kendimi kaç boşluktan seve seve en dibe vurdum, ya da söylediği şeylerin ne kadarında herkesin duyduğu şeyleri duydum? uzar gider bu.
avucunun içinden benimkine açılan bir kapı var, oradan oluk oluk kanıma karışıyor. beni hiçbir şey üzemez der gibi bir cahil cesaretiyle kalbime o kanı pompalatıyor. bir kafa çevirme mesafesinde duruyor olması yemin ederim ömrü uzatıyor, bir kafa çevirme mesafesinde bekleyen dudakları Allah şahit, anneme beni tekrar tekrar doğurtturuyor. bakışının değdiği her yerde çiçekler açıyor, sessizliğinde bülbüller güllerine kavuşuyor. o nefes aldıkça yaşadığımı hatırlıyorum.
••••••••
Yolun Bundan Sonrası
yolun bundan sonrasını yarım yürüyeceğiz.
bir bankta kendimi parçalara böldüm bugün. bir daha asla beni beklemeyeceğin bankın manzarası o kadar güzel ki her bakışımda üstünde yalnız yatan kediyi ölü buluyorum. aynı yolları yürüyorum, tek başıma, her gün, kafamı öptüğün yerlerde kafamdan vuruluyorum.
yolun bundan sonrasını yaralı yürüyeceğiz.
artık sokaktaki bütün kedileri sevdikten sonra ellerimi silmek zorunda olmayışıma çok kızgınım. sahilin en kötü kokan ve manzarası en kötü olan yerine çok kızgınım. nereye gittiğimin önemsizliğini kaybettiği zamanlara kızgınım. biz gitmedik diye kapanan sinemamıza kızgınım çünkü biz gitmedik diye kapandı eminim. yeterince biriktiremediğim sinema biletlerine kızgınım. artık çöpe atılmak zorunda kalacak yumurtalı ekmeklerime kızgınım. çantamdan çıkan çikolatalara kızgınım. sen bi şeylerle uğraşırken öptüğüm sırtına kızgınım. elimde terleyen ellerine kızgınım. en çok da son olduğunu bilmeden öylesine öptüğüm dudaklarına kızgınım.
yolun bundan sonrasını kızgın yürüyeceğiz.
elimde kalan hayalleri hiçbir yere sığdıramıyorum. o kadar yalnızım ki kimseye gel bitişimi izle diyemiyorum. sol tarafım oyulmuş kabak gibi o taraftan hayat kaçırıyorum. bir hayatı artık kendi isteğimle bile bile çok güzel kaçırıyorum. boğazımdaki düğümden hangimiz sorumluyuz? ben olurum.
yolun bundan sonrasını kalpsiz yürüyeceğiz.
anı defterimi yaktım bugün. senin bile bilmediğin anı defteri belki benim bile bilemediğim kadar acımıştır canı ağacın. ağaçla yarışırım. tek tek bakıp ezberlediğim fotoğrafları silerkenki soğukkanlılığım ölünün bedeninde yoktu. tek tek ezberlediğim her şeyi tek tek unuttum.
yolun bundan sonrasını geçmişsiz yürüyeceğiz.
ayağı paramparça eden bi ayakkabı gibiydi ama çok güzeldi. çok emekler harcandı, çok tavizler verildi, çok canlar yandı aynı şekilde çok ciğerler yakıldı. yandık bittik kül olduk. savrulduğun yerde mutlu ol isterim. savrulduğun yerde benden çok sevsinler seni. savrulduğun yerde her şeyden çok sev kendini.
yolun bundan sonrasını muhtemelen yürüyemeyeceğiz.
alnındaki çizgilerin aynısı kalbimde kazılı, nasıl olduğunu hatırlayamadığın ama izleri kalmış bütün yaraların benim aynı yerlerimde açılı, haberin olsun.
en yakın zamanda öpüşmek dileğiyle.
•••••••
3 notes · View notes
Text
12 yasında ki bi çocuğa ağır bi yük aşk.
Okul her yerde. Çocukluğun adresi olmadığı gibi okulun da adresi yok. Okul sadece evimizin sınırları dışındaki sınırsız bi yerdi. İster mahalle bakkalı Ahmet amcanın mekanı ister kaldırımda yürüdüğün yol saten bi okul du okumasını bilene. Ama ikimizi karşılaştıran okulun adresi vardı. 6 sınıf için yeni bi okula ihtiyaçım vardı. 2 yıl önce taşınmıştık mahallenize. Ve 2 yıl önceden planlanmış , ikimizin de haberi olmadan bi randevu ayarlanmıştı.
Yeni okulumda ilk günümdü. Artık 6 sınıfa başlıyorduk. Heyecanım ve korkum birbirine sığınmıştı. Peki ben kime sığınacaktım ? Tek tabanca gelmiştim. Yanıma sadece umut dolu bi cep , gökyüzünde kaybolmuş bi hayalperest kafası ve en önemlisi beynimdeki birkaç kaçak işçi vardı. Sayi başka neyim var ki ? Meraklı gözler üstüm de geziniyor , her yer yeni çocuk diye çalkalanıyordu. Sınıfı gösterdiler ve oraya doğru yürümeye başladım. Sınıfa adımımı attım ve herkesin dikkatini çekmişim belliydi. Herkes meraklı meraklı bana bakıyordu. Hem cinslerim kızgındı galiba kümeslerine izinsiz girmiş olmalıyım. Kendime yer bakarken senin gözlerinde bi yer bulmuştum. Yabancı hisler beni ele geçirmişti. Daha önce böyle bir şey yaşamadım. Nasıl desem böyle iftardan sonra içilen sigara gibiydin. Elim ayağım tutmuyor , hiç tanımadığım bi çift yabancı göz için savaşmaya hazırlanan bi er askeri gibiydim. Gönlüm doyuyordu sana bakınca. Oysa hiç acıkmaz ve varlığından haberim yoktu bile. Bi yer bulup sığıştım. Yeni dünyalar ile tanışmaya başladım artık. Hemcinslerim göz dağı vermeye çalışıyorlardı. O küçücük kalıplarına sığmazdı benim ruhum. Sınıfta bi kız vardı. Küçük yaşta babasını kaybetmiş , hayata 100-geri de başlamıştı. Benimle ilgilenmişti. Orta sırada Ağzı çalışan bi çocuk oturuyordu. İri yarı vücudu ile yanıma gelmiş adeta beni sorguya çekiyordu. Sanıyordu ki pamuklara sarılıp büyütülmüştüm. Babam acı ile büyümüş acıtmadan da sevemiyordu bizleri. İstediğini verdim o çocuğa ve yüzü yere düşmüş bi şekilde yerine geri döndü. Hiç istemiyordum kavga etmeyi. Yanıma babası vefat eden arkadasım geldi ve olanları sordu. Olan biteni anlattım ve oda bana anlattı zihniyetlerini. Bu okulda demek doğru olmaz o yaşlarda ki çocukların çoğunun tek amaçı fiziksel güçtü. O zaman anladım susmak acizlikti. Susmayın. Susturmayın.
Tumblr media
Okuldan çıktım evime doğru ilerliyordum. Ruhumu keşfettim seninle beraber. İkiniz el ele vermiş bulutların üstünde dolanıyordunuz. Çantamı eve atıp hemen kankalarımı buldum olanları anlatmak icin. Ağır geliyordu taşıyamıyordum seni. Kankalarımla beraber sigara içmek icin mahalleyi terk etmiştik. Mahallemizde büyük bi kaya kütlesi vardı. Orası evimizdi bizim. Mahalleyi ayaklar altına alıp anlatmaya başladım seni. Duygularımı düşüncelerimi aktardım. Adamlar teşhisi koymuştu. Bu yabancı his televizyon da gördüğümüz aşk tı. Aşık olmuştum sana.
Bu yabancı hisler seni de ele geçirdi mi merak ediyorum. Benim peşimi bırakmamıştı. Koşup sana sarılmak dışında bir şey istemiyordum. Sana beslediğim duygular beni sevmişti. Bende sevdim onları. Sana anlatma vakti gelmişti. Sınıfta ki arkadaşıma bahsettim senden. Oda senin daha erken tanıştığını söyledi yabancı duygular ile ve olanları anlattı. Hüzün ile neşe nikah kıymıştı sanki içimde. Artık beraber olmamanız ve aklında hayla onun olması ihtimali de nikah kıydı. Senin icin savaşmak istedim savaşacaktım. Ve boş kağıtlara yazdım. Yabancı duygular beni esir almıştı. Sarhoştum. Laf anlamıyordum. O kendimden notları arkadaşına verdim. Oda sana iletmiş ve kabul etmemişin. Artık derslerinle ilgilenmek , liseye kadar kimseyi istemediğini söylemişsin. Bu iki cümle de nikah kıymıştı içimde. Sana olan aşkım okulu sarmış ve insanların tek derdi benim sana hissetiklerim olmuştu. Bu arada aşıklarınla da tanıştım. Boş sokaklarda onlarlada hesaplaştık. Adım okulda yayılmış okul abilerine kadar gitmişti. Yan sınıfta saçma bi dialog olmuş. O onu döver bu onu döver muhabbetti. Sınıfımda oturuyor seni düşünüyorken yan sınıftan bi çocuk geldi. Çıkışta beklememi söyledi. Pek merak etmedim nedenini. Oturdum sesiz sesiz seni izledim. Çıkış vaktı gelmişti. Parkta bi grup beni bekliyordu izleyicileri ile beraber. Yanlarına gittim , ne olduğunu sordum. Saçma bi soru ile geri yanıtladı sinirli çocuk. Sen beni döve bilir misin ? Böyle saçma bi soru daha önce duymamıştım. Ne fark ederdi ki. Devlet sırrı gibi meraklı meraklı bekliyorlardı cevabımı. Sesimi çıkarmazsam kalıplarına uymuş olucaktım. Hiç istemiyordum kavga etmeyi ama arkamı dönüp gitmek dokunuyordu. Ve cevabını öğrenip gitmişlerdi.
Dünya da kimse ile fiziksel güç yarışına giremeyiz. İyisinin iyisi vardır. Benim icin tek fiziksel güç kalıplara uymayı red etme cesareti. Yarışacaksanız kalıpları red edip toplumun biz olduğunu anımsayarak başlayın işe.
Tumblr media
İyice arsız olmuştum sık sık sana duygularımı anlatmak ; bi şans vermeni isteyip durmaktan sıkılmıştım. Facebook adresini buldum ve istek attım. Her gün kontrol ediyordum. Haftalar geçti ve hâla kabul etmedin. Sınıf arkadaşım ile beraber onların evine gittik ve ona sordum seni. Bir tek seni senden dinleyemenin üzüntüsü hayla içim de kaldı. Eski sevgilinmiş yeni kankam. Adelet miydi ? Sana olan sevgim yüzünden benliğimi kaybettim ve olanları görmezden geldim. Olanları ona da anlattım. Ve bi soruyu üstüne doğrultum. Neden sadece sen ve o parkta kavga ettiğim çocuk ekli Facebook adresin de ?
- o dövdüğün çocuk zorla onu öptü ve eklemese Facebook tan abisine söyleyeceğini söyledi.
Çok iğrenç bi durumdu. Bunu sana değil herhangi bir insana yapmaları bile çok yanlıştı. Fırtınalar koptu içimde. Sana olan sevgim artmıştı. Daha önce yanında olabilseydim keşke. Aşkı bunlar zehirlemişti.
Arkadasım bi şarkı açtı. “Nara ne olur gitme “ gitmen icin önce gelmen lazımdı ama şarkı hoşuma gitmişti. Artık senin haberin olmasa bile bu bizim şarkımız oldu. 3 şahsın şiiri olmuştum. Kendime gelmek icin gururuma ego bastım.
Kendimle bi anlaşma yaptım. Sana , bana , bizim icin son şanstı bu. Artık seni olan sevgim seninle alakası kalmamıştı. Birini sevmek hoşuma gitti. Kulaklık ile güneşe yürümek hoşuma gitti. Olay senden çıktı artık. Bu benim ve benim savaşımdı. Şansımızı denemek icin bi not daha yazıp arkadaşına verdim. Arkadasın güle güle yanıma geldi. Sizin iş oldu dedi. Sanki son dakikalarım ama çaresi yolda geliyormuş gibi sevindim. Radyo da sevdiğin bi şarkı çalması gibi sevindim. Utandım biraz. O yaslarda kim utanmaz ki ?
Eve gidip hemen bi mesaj yazmak istedim. Mesajı attım ve heyecanlı bi şekilde beklemeye başladım. 12 yaşımda öğrendim bi kadının bi adamı nasıl diz çöktürdünü. 12 yasımda anladım bi kadının da bi erkeğe tecavüz edebileceğini. Şaka yapmışlar bana. Sizce baya eğlenmişler midir ?
Artık fotoğraf karesine sığmayan birisi gibi oldun benim icin ama hayla seviyordum seni. Yaz tatili girdi araya ve ayrı düştük artık. Yaz tatili icin bi uzaktan tanıdığımızın yanına çırak vermişti babam. Demirciye. Ustamın yanın da tıngırdıyordum. Birgün abın geldi ve kapı lazım dedi. Evinize gelmiştik. Utanıyordum yüz kızartan bi suç gibi. Seninle karşılaşmak istemiyordum. Rabbim sesimi duydu ve Karşılaşmadık. Okulları özlemiştim. Seni özlemiştim. Günlerin geçmesini beklemek dışında çarem yoktu. Sık sık evinizin önünden geçtim. Kimi zaman görebildim seni. Çok mu zordu hayatına almak. Artık okullar açılmıştı. Onu uzaktan sevebiliyordum artık. Arkadaşları ile eğlendiklerini gördükçe kıskançlıktan taş olup kırılıyordum adeta. İngilizce öğretmeni bizi yan yana oturtmuştu. Çok mutlu olmuştum. Yanımdaydın artık. Aylar geçti bu şekilde. Mutluydum. Sarılamıyor olsam da mutluydum. Artık 7 sınıfın da sonlarına doğru yaklaşırken beden dersinde sizler ile şişe çevirmece oynuyorduk. Hatırladın mı ? Sen doğruluk seçmiştin ve sana kimi sevdiğini sormuştular. Ben yokmuş casına o çocuğun ismini söyledin. Yüce dağlar ardında kaldı hayallerim tekrar. Artık seni sevmek icin çırpınıyordum. Keşke bi sebeb verseydin. Bundan öte yol yok. Kollarım çürüdü. Sen beni anlamadın. Duydum ki pembe mezarlık şarkısını seviyor muşun. Az beklemedim o şarkı ile geçeceğin yollarda. Okuların kapanmasına 2 hafta kalmıştı. Liseye kadar gönül işi yok diyen kadın sevgilisi ile sınıfta dans ederken şahit oldum. Ellerim duvardan hıncını alamadı. Ve artık cezam bitti seni sevmiyordum. Seni sen bitirdin. Yaz tatilinde yan sınıftan bi kızla konuşmaya başladım. Art niyetim yoktu ; muhabbetti sarıyordu sadece. Bir gün bana ansızın bir şey sordu. Benim hakkım da ne düşünüyorsun ?
Sorununun niyetini anlamıştım. Çivi çiviyi söker diye , seni silip atmak icin onunla sevgili olmuştum. Sevmiyordum başlarda. Zamanla vuruldum ona. Haklıydım çivi çiviyi sökerdi. Ama o çivinin de senden kalır yanı yoktu.küflüydü o çivi ve benim aşım yoktu. Ben bunu hak etmiştim. benliğimi koruyamadım. Fazla uzun sürmedi ilişkimiz. Sözler hep aynıydı ama yüzler değişiyordu. 8 sınıf olduk artık. Duydum ki sende bana asık olmuşun. Rolleri değiştik seninle. Sen bana ben ona. Aslında senin rolün değişti. Benim değil. Cam kenarında dururken bana : aşağı sarkma düşersin demiştin. Camdan olmasa da çok düştüm merak etme. Artık liseli adayıydık. Ayrılık vakti yaklaşıyordu. Senin ile benim olma ihtimalinin olmadığını düşündüm. Sen bana ben ona vurgun iken olmazdı. Ve ortaokul bitti. Vurgun olduğum kız da çok süründürdü beni. Hata bu ondan da beterdi. Heyelan gibi dağıttı içimi. 8 sınıfta fırına başlamıştım. Akşam gidip sabah geliyordum. Seninle yine konuşmaya başladık. Ama ihanet edemezdim o küflü çiviye. İhanet sayılmazdı ona çünkü istemiyordu beni sadece elinde tutmak istiyordu. Aklım basına gelmişti. Maymun gözünü açmıştı.
Tumblr media
Senin hayla beni sevdiğin belliydi. Sende bana açtın içini beraber toplamamızı bekledin. Çivi çivi söker diye eski çiviye yeniden güvendim. Hersey güzeldi. Akşam yattım sabah kalktım. Bir pişmanlık hissi bi ihanet kokusu vardı odamda. Kızgınlık ve kırgınlıgım yakamı hayla bırakmamıştı. Çareyi göremedim ve bütün iletişimi kestim sana bir şey demeden. Çok kötü bi durum olmalı. Ansızın mahvettim seni. Ama başka çare göremedim. Sevmediğim birisi ile olamazdım.
Artık liseliyiz. Bi şekilde konuşmaya başladık seninle. Ama yine roller değişmişti. Ben sana sen ona.
Çok saçma. Neden ayni zaman diliminde rast gelmedik hiç ?
Bana süreli sevgilisini anlatıyordu. Canım çok yanıyordu. Ve bir mesaj atmak istedim. Engelle beni diye. Düşünüyordum ki neden diye sorar ; sormadı direk engelledi. Sorsaydı keşke NEDEN diye. Artık tüm bağımız koptu. Suan 18 yaşımdayım ve seni seviyorum hayla. 6 yılı geride bıraktık. Son 3 senedir de senden haber alamıyorum. Kalbim hayla bıraktığın yerde hareketsiz durur. Seni kaybettiğim sabahta başka birisi seni bulur. Mutsuz uyanırım. Peşini bırakmaz gurur. Belki inancımdan ötürü sana hiç boyun eğmedim. Anlamı yoktu gözyaşıma gülerek cevap vermenin. Göz yaşlarım genleşir. Sensizliğe biz diyorum asla biz olmasakta. Sen hiç hayal kurmadın mı ? Her hata affedilir. Asık oldum affet beni. Nasıl olurda beklersin yokluğunu haz etmemi. Bu ask hastalık gibi ; olsun felç eder ancak. Bunları ya sen geldiğinde yada ben bu şehirden gidince sana ulaştırmak icin yazıyorum. Eskiden olduğu gibi arkadaşına vereceğim. Neden mi ? Sıftahısın ruhumun. Tek suçlu ben değilim. Beraber kirlendik. Ben burdayım. Değişmedim , sadece büyüdüm 12 likten 18 lik htiyar oldum. Zaman var umarım yetişirsin bana. Bunları sana yazarken yorganın içinde güneşin doğuşunu bekliyorum , ateşim çıktı , bileğimden dirseğe kadar bi yarık ile ruhuna dokunmayı bekliyorum.
Bana sadece melekonik bi hayat anlayışı ve saygısızlık ettığim bi akciğer bıraktın. Merak etme ben iyiyim. Yolum uzun kendimi kurtaracağım bu bataklıktan. Mutluluk bi ihtiyaç değil lüks lük. Ben mutsuzluğumdan mutluyum. Hırslandırıyor beni bu duygu. Tek derdim de sen değilsin saten dünya işleri karışık. Sadece bu yolda bana eşlik etmeni istiyorum. Kendimi bulmak üzereyim. Berki birgün hikayeme katıldığın zaman sarılırız. Başka bi zaman başka bi yerde yeniden karşılaşmak üzere.
Tumblr media
3 notes · View notes