Dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen, 23 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı.
Sabiha Gökçen'e "Gökçen" soyadı, henüz havacılıkla ilgisinin olmadığı 1934 yılında soyadı kanununun çıkmasıyla Atatürk tarafından verildi.
➡️1935'te Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi. Ankara'da yüksek planörcülük brövelerini aldı. Gökçen, 7 erkek öğrenci ile birlikte Rusya'ya Kırım'a gönderildi ve orada yüksek planörcülük eğitimini tamamladı.
➡️1936'da Eskişehir Askeri Hava Okulu'na girdi ve burada aldığı özel eğitimden sonra askeri pilot oldu. Eskişehir'de 1.Tayyare Alayı'nda bir süre staj yaptı, avcı ve bombardıman uçakları ile uçtu. 1937 yılında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın da katıldığı bir törenle kendisine Türk Hava Kurumu Murassa (İftihar) Madalyası verildi. 30 Ağustos 1937'de askeri uçuş brövesi aldı.
➡️Sabiha Gökçen, Türkkuşu'nda 1955 yılına kadar başöğretmenlik yaptı.
➡️Gökçen 1938'de Balkan devletlerinin davetlisi olarak, uçağıyla Balkan turu yaptı.
➡️Türkiye'ye dönüşünün ardından Türk Hava Kurumu Türkkuşu'na "Başöğretmen" tayin edildi ve 1955'e kadar bu görevini başarıyla sürdürdü.
➡️1996'da havacılık kariyerinin en büyük ödülünü aldı. Amerikan Hava Kurmay Koleji'nin mezuniyet töreni için düzenlenen Kartallar Toplantısı'nın onur konuğu olarak katıldığı Maxwell Hava Üssü'nde ki törende "Dünya Tarihine adını yazdıran 20 Havacıdan biri" seçildi. Gökçen bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı oldu.
seni ne zaman öpsem ağzımda bir mutsuzluk döllenmiş. başka bir kadınla konuşacakken doğurdum. ben o yüzden artık başkalarına gitmem, sende de kalamam. bir özgürlük resmi çizilir, bir gökyüzü vardır, biraz bulanıktır. hüznü anlatan bütün fotoğraflarda kuşlar siyahtır. bu fotoğraflarda ben de varım ama kendimi hiç tanımadım. tüm yüzleri unuttum senden sonra. bu yüzden bir gün daha yaşamak istemiyorum. bu hayat o kadar iğrenç bir kitap ki bu yüzden okuduğum bir sayfaya hiç geri dönemedim, dönemiyorum da. yaşanan her şeye ileriye baka baka geçmiş diyorsun. ben diyorum ki geçmemiş geçmeyecek.
bir unuttum krizinden hatırlıyorum,
"oyuncak tabancalarla yalandan beni vurmuş gibi bir oyun oynuyorsun ama sahiden ölüyormuşum."
"çağ açıp kapatan fetihler gibi beni fethedişin bende mutluluğun çağını kapatmış tüm denizler kurumuş yine de sana geleyim diye kendimi karadan yüzdürürken derim soyulmuş."
"demişim ki bu dünya çocuk öldürme festivali."
"demişim ki bir kuşu tanrı ilan etmişim kuşkuluyum."
"demişim ki istikrarlı acılarımı herkese borçluyum."
"öpmüş ve demişim ki dişlerine piyano tuşları gibi değmiş dilim müziği duyuyor musun."
"demişim ki sana hiçbir kötü laf edememem vicdanımın öpücüğü olsun."
"demişim ki kalbimin acısı da bu dünyaya anı kalsın."
"demişim ki ellerini çocukları parka götürür gibi tutuşum bu dünyanın salıncağı olsun."
"demişim ki içimdeki bombanın pimi çekilmiş senin için iftihar vakti."
"demişim ki birazdan patlayacak benim için intihar vakti."
kapatmışım sonra kitabı. bir sayfa daha çevirmek istemiyorum. bu kitabı okudukça tiksindim harflerden. tanrım bu nasıl yazarlık, berbattı gibi şeylerle bağırdım. elleriniz kırılsın gibi şeyler diledim okuyanlara. beni mutsuz edenlerin elleri kırılsa seninkine yine de kimse kıyamaz. bunu ben de yapamam içim acısa da. mutlu olsun gibi şeyler söylerim tabiatım bu benim.
demişim ki ;
herkes etten duvar gibi etrafımdayken ortalarında bir ateş gibi yanmak istemiştim. bu şekilde bile yüzleri kızarsa bana yetecekti. olmadı ama. külümle kaldım.
sonra dedim ki, cennetten kovulan adem hırsından bu dünyaya bir lanet gibi yaymış kendini. sen busun insanoğlu. burası kırık kalpler tamirhanesi.
Özellikle masonların hiç sevmediği merhum Üstad Kadir Mısıroğlu şöyle anlatmıştı o sapkın zihniyeti;
“Yahudi inancını tanımalı.
Bu inancın kendi hayatları ile başkalarının hayatları arasındaki farkı bilmeli.
Özet şu; kendilerini bütün insanlıkla kardeş kabul etmiyorlar. Onlara göre, Hazreti Âdem efendimiz ile Havva annemizin münasebetinden ‘goyim’ler (yahudi olmayanlar) dünyaya geldi.
Onlar (hâşâ) Havva annemiz ile şeytanın münasebetinden Yahudilerin dünyaya geldiğine inanıyor.
İnançlarına göre; ilk Yahudi Habil’i öldüren Kabil’dir. İnsanlık tarihinin ilk cinayetini işleyen, kardeşini öldüren Kabil’le iftihar ederler.
Şeytan’a ise “nur-i ziya” derler.
Mason derneğinin Beyoğlu’nda bulunduğu sokağın adı Nur-i Ziya Sokağı’dır.
Çoğu kimse bunun şeytan olduğunu bilmez.
Hâlbuki bu Yahudilerce şeytan demektir.
Şeytan’ı ataları görürler.
Ataları gördükleri şeytan cin soyundandır.
Ateşten yaratılan şeytanı topraktan yaratılan Âdem’den (aleyhisselam) üstün görürler.
Bütün insanlığın kendilerine hizmet için yaratıldığına inanırlar.
Dünyadaki bütün mallar Yahudi için yaratılmıştır, dolayısıyla onun gasp edilmiş malıdır, nasıl alırsa alsın, çalınmış malını kurtarmış olarak görürler.
Çalma, öldürme onların kendi arasında günahtır, diğer insanlar için hak bilirler.
Ellerindeki bozuk Tevrat (İki nehri ‘Fırat ile Nil arası’ alacaksın, orada yaşayan yedi kavmi yok edeceksin ‘Arz-ı Mevud’. Nefes alan veren hiçbir varlık bırakmayacaksın) diyor. Onların inancı bu emri veriyor.
Bahsettikleri hudut Kayseri’ye kadar dayanıyor.
***
Yahudi görünmez bir dünya devletidir. Gördüğünüz bayraklar milletlerin, ancak güç yahudilerindir.
Cihan hâkimiyeti kurmak için nüfusları yeterli değil. Bunun için Masonluğu kurmuşlar.
Milletlerin zayıf karakterli insanlarını mason yapıp menfaatlendirerek, kendilerine hizmetkâr yaparlar. İhanet edeni öldürürler. Avrupa’da, Amerika’da gazetelere, borsalara, sendikalara, bankalara nasıl hâkimdirler, bilseniz aklınız durur.
Bu anlatılanları okuyan kişi ümitsizliğe düşer.
Oysa Yahudi’nin geleceği nedir? Hadis’te bildiriliyor; o gün gelecek ve her taş, arkasına saklanan Yahudi’yi haber verecek, sadece Gargat Ağacı müstesna.
O yüzden hem inanmazlar, hem de her Yahudi evinin bahçesine bu ağacı diker.
Hz. muhammed'in ﷺ insan olması itibariyle bütün insanlık muhakkak iftihar eder çünkü o zat, okuma- yazma bilmemesiyle beraber, 13 asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiş ki, biz avrupalılar 2.000 sene sonra onun kıymetine ve hakikatine yetişsek en mesut ve en saadetli nesiller oluruz.
Anadolu topraklarını kara çadır kurarak feth eden yörükler şimdi de uzaya çıkarak yeni fetihlere öncülük etmektedir... Ben de bir yörük olarak bununla ayrı bir iftihar ediyorum 🤘🇹🇷🙂
Ey Bizleri varlığa erdiren Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran Güzeller Güzeli Rabbimiz! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun. Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz'e Sonsuz salât ü selam olsun. Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:
YA İLAHEL-ALEMİN!
Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi
kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!
EY ÇARESİZLER ÇARESİ!
Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur. AMİN🌹🌹 #kandil
Bir Müslümanın Allah-u Teala'nın huzuruna götüreceği en büyük ameli CHP'ye düşmanlıktır. Bir Müslüman olarak CHP'ye karşı duruşumdan iftihar ediyorum. Dinime, imanıma, bütün mukaddesatıma kast eden CHP'ye karşı oluşum, ahirette güvendiğim en büyük amelimdir.
Peygamber efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Size Ramazan ayı geldi. O bereket ayıdır. O ayda tam hayır vardır ve Allah sizi gaşyeder. Rahmetini inzal eder, hataları siler, duaları kabul eder. Sizin rağbetinize bakar ve sizinle meleklerine iftihar eder. Onun için Allah'a kendi tarafınızdan hayır ödeyin (Çok hayır yaparak Ramazanın hakkını verin). Zira şaki, o ayda Allah'ın Rahmetinden mahrum kalan kimsedir."