Tumgik
#matruşka
beerscout85 · 1 year
Photo
Tumblr media
Baltika 9 es una cerveza de color dorado intenso y transparencia cristalina, con aroma herbal, maltas y granos levemente dulces. Con sabor a maltas dulces y lúpulos especiados que aportan un sazonado amargor el cual, junto a la buena dosis de alcohol, proyectan una fuerza que ciertamente no pasa desapercibida. Tiene un nivel considerable de carbonatación que aporta cierto picante al paladar final. “La cervecería Baltika que actualmente pertenece al grupo Carlsberg y que fue fundada por el Estado ruso en San Petesburgo en 1990 se ha convertido en la compañía cervecera más grande de la Europa del Este y en el segundo fabricante de toda Europa”. “En 1998 lanzó esta Baltika 9 conocida popularmente como "Devyatka" ( nueve en ruso) que rápidamente se hizo un hueco entre los amantes de las cervezas fuertes”. 🔸Estilo: Bock 🔸Origen: Rusia 🇷🇺 🔸Color: Dorado 🔸ABV: 8,0% #beer #cerveza #baltika #baltika9 #beerscoutclub #rca #beerscoutcrew #bock #extralager #imperialpilsner #rusia #salud #prost #salük #ваше #пиво #hermosillo #matruşka #mexico (en Hermosillo, Sonora) https://www.instagram.com/p/CoaykerPRIT/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
tugrulcavusoglu · 2 years
Photo
Tumblr media
Matruşka Tatiana’dan Boşnak Etli Köy Yumurtası 🍳 Beef Jerkey Free Range Country Eggs 🍳 from Matrushka Tatiana 👩🏻‍🌾👩‍🍳👨🏻‍💻🐒🌝🧆🍳🥩 #boşnaketliyumurta #tatiana #kuruet #kuruetliyumurta #beefjerkey #beefjerkeyeggs #hüseyinfakı #köyyumurtası #russiandoll #matrushka #matruşka (at Huseyinfakı, Canakkale, Turkey) https://www.instagram.com/p/CfbhSbdMv3l/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
tipitip213 · 6 days
Text
Yasak sırlar 8
Annem odadan çıktığında bende hemen banyoya girip annemi ve teyzemi düşünerek ağzımda annemim amımın tadını hissede ede otuzbir çekip boşaldım annem zaten beni boşaltmaya ramak kala odada bırakıp gitmişti boşalmam çok zor sürmedi, temizlenip salona geçtim annemle teyzem mutfağı topluyordu yarım saat gibi bir süre sora annem elinde iki kahve ile salona geldi köşe koltuğun en köşe tarafına benden uzağa oturdu kahvenin birinin benim olduğunu sanarak oo annecim teşekkür ederim dedim annem senin değil teyzenin o gelicek şimdi ee bana yokmu sen cezalısın diyerek bana sert baktı tamam be dedim bende tekrar tv ye bakmaya başladım annemin vücudu çok sexi ama sexi şeyler çok fazla giyinmezdi babamdan çekinirdi heralde ama giymesini çok isterdim neyse boş boş birbirimize bakarken teyzem iki dakka sonra içeri girdi görür görmez sikim dikildi desem yalan olmaz.
siyah tayt üstünede beyaz v yaka kazak giymişti göğüsleri füze gibi karşıya bakıyordu sikimi saklamak için doğrulup düz oturma pozisyonuna geçtim teyzem aa gökhan niye içmiyorsun sen bitanem dedi annemde boşver abla içmesin o dedi bişey olmaz ama kızım olmaz gidiyim ben yapayım dedi bende yok teyze boşver dedim neyse iyi sen bilirsin peki dedi teyzem kahveler içildi teyzem fincanları aldı mutfağa bırakmak için kalktı o sırada ben markete gidicem siz oturun evde bişey kalmadı dedi annem aa olurmu abla sen tek gitme gökhanda gelsin seninle dedi teyzem markete gidicem diyince çok sevindim çünkü annemle başbaşa kalıcaktım ama annemin oda senle gelsin yardım eder diyince anneme sinir oldum.
Bende istemeyerekte olsa evet teyze geleyim yorulma dedim teyzemde yok canım üç beş parça bişey alcam gerek yok gelirken bi kaç yerede uğruyucam çocuk sıkılır benle dedi annem bak valla yorulma sonra dedi teyzemde yok canım yok siz oturun ana oğul baş başa dedi pis pis sırıtarak teyzem gerçekten çok tuhaftı matruşka gibi her an değişik bişey yapıp bizi şaşırtıyordu ama annem rahatsız oluyordu suratından anlıyordum annem bardakları bırak ben yıkarım dedi iyi tamam canım deyip teyzem evden çıktı ben mutluluktan havaya uçuyordum nerden baksan bir saat annemle yanlız kalacaktım ve de bu benim annemi sikmem için büyük bir fırsattı söz vermişti eve gittiğimizde sikişicektik ama sabredemiyordum bu fırsatı değerlendirmeliydim teyzem evden çıkınca ben cama yöneldim üçüncü katta oturuyorlardı teyzemler, annem ne oldu ne öyle gizli gizli bakıyon perdeden dedi teyzeme bakıyorum binadan çıktımı diye dedim annem anlamış olacakki aaa gökhan yeter bak beni sinirlendiriyorsun diye bağırdı bana ya anne dur iki dakka dedim teyzem binadan çıkıp köşeyi dönmüş evden uzaklamıştı topuklarım sevinçten götüme çarpa çarpa annemin yanına uçtum yanına oturup sıkıca sarıp yanağına boynuna öpücükler atıyordum annem benim canım meleğim herşeyim diyordum ama hala aramızda utangaçlık olduğu için sevgilim karım gibi sözler söyleyemiyordum annem dur bak biri gelicek biri görücek diye.
benden uzaklaşmaya çalışıyordu annemin arkadan elimi kalçalarına attım beli açılmıştı elleyerek okşuyordum sağ elimlede önden bacak arasına elimi atmış amına dokunmaya çalışıyordum annem dur gökhan kuzenlerin gelir teyzen gelir diye söyleniyordu annem benden iri olduğu için istediklerimi yapamıyordum anne sikişelim işte kimse yok dedim annem aaa saçmala burda olmaz dedi bende biliyorum sen beni kandırıyorsun sikişmiyicen evdede kaçıcan benden dedim böyle yaparsan sikişmem dedi iyi bende teyzemi sikerim dedim annemde sik napayım kaşınıyor teyzen zaten seni durdursam ona ne diyebilirim alcak gencecik çocuğu bu gece koynuna orospu dedi, kıskanç sinirli bi tavır vardı yüzünde beni teyzemden kıskanmış olabilirmiydi tamam onuda sikerim ama ilk seni sikeyim dedim, annem ilkin teyzemi sikmeme karşı gelmişti ama şimdi niye böyle demişti kafam karışmıştı sikişmemizimi izleyecekti yoksa gece her neyse aannemi sıkıştırıp duruyordum annem aaa yeter deyip yerinden kalktı mutfağa gitti bende onu ürkütmek sözünden vazgeçmesini istemediğim için çok fazlada zorlamamak istemiyordum arkasından mutfağa gittim annem fincanları yıkarken yaptığı el hareketleriyle götü löp löp sallanıyordu.
Devam edecek…
39 notes · View notes
zuqan · 1 year
Text
Salam uşaqlar. Necesiz?)
Menim yazmağa vaxtım bol olduğu üçün uzun yazacam, ama sizin biliremki oxumağa vaxtınız yoxdu... Başlayım söhbete)
Çoxda uzun olmasa da ara verdikden sonra gelib sizinle yaxından uzaqdan marağınızda olmasa bele burda bir neçe şey haqqında (esasda özüm) yazmaq istedim. Çox qarişiq yazacam isteyirsiz başa düşün isteyirsiz düşmeyin. Neyse)
Bildiyiniz ya da bilmediyiniz kimi burda men qısa bir münasibet yaşadım. Ve bu yaşadığım münasibet mene bezilerinin gerçey üzünü gösterdi. Demek istediyim odurki menim ezizlerim sosialda münasibet yasayırsızsa en birinci hemin insani 50 defe süzgecden keçirin, çünki ne olub ne olacağını bilmey olmur. Rusların bir oyuncağı matruşka vare he baxın eynile onun kimisidi yeni. Bilmirem yoxsa menimmi qarşima ele birisi çıxmışdı?! :D. He sonraaa. Sonra dost dediklerinizde hemçinin. Üzünüze qarşi dost deyib arxanızca zarafat adı altında her cüre söhbetler edile biler. Ama bunun arxanızca danışılmış olması ne qeder zarafat olsa bele qebul edile bilmeyecek qeder iyrenc bir davranışdır. Hele bunu önemsediyiniz insanlarla birlikde edirlerse). Bu ondan da pisdi. İyrencliyin pro versiyasıdı. Hetda üzüme qarşi bir kelme demeyib arxamca (sizde meni üzrlü sayın) tehqir edici ifadelerden bele deyibler). Men buna önem veriremmi? Vermirem elbetde.. Niyemi? Niyesi sizlere çoxda maraqli olmasa bele önem verdiyim insanların arxamca danışdıqları zarafatyana murdar söhbetlere göre onları adam yerine qoymamalı olduğumu bilsinler deye. Ele bundan sonra ne qeder isteyirlerse, kimle isteyirlerse danışsınlar tüküm bele terpetmerem. Sadece bilsinlerki ahım üzerlerindedi :)
He yeniden başa qayıdaq. Bu münasibet belke de Allah terefinden verilmiş bir sınaq oldu. Belke de yox eledi. Başımıza gelen her bir şey ferq elemir yaxşi ve ya pis hamısı imtahandı. Ve Allah bizi bunlarla sınağa çekerek bizleri yoxlayır. Ve mende sınandım ama keçmedim ve bezi şeyler başima geldi. Bu başima gelen şeylerde meni yaradılan birine Yaradandan çox bağlanmamayı, Ondan çox sevmemeyi öyretdi. Allah keçsin günahımdan ama men cidden çox bağlanmışdım, yoxe olmaz falan deyirdim. Ama neymiş? Olurmuş, hetda onsuz daha da gözel olurmuş.
Bu münasibet ve bir neçe şeylere göre de dinden ağlınıza gelmeyecek qeder çox uzaq qalmışdım. Yeni il girenden beri belede çox yaxşı şeyler yaşamamışam. Texmin edirdimki bunların hamısı İslamdan uzaq qaldığım üçün idi. Bu Ramazan ayı gelenden beri ancaq demek olarki İslam haqqında oxudum, maraqlandım, beynimde yaranan suallara cavab tapmağa çalışdım. Evveller oyunlarda gecesini-gündüzünü qurban veren men aylar olduki oyundan uzaq durub. Demek olar heç deqiqesini bele oyundan ötrü serf elemir. Ancaq öyrenmeye , qelbindeki Allah sevgisini artırmağa çalışır. Ve bunların hamısına demek olarki bir münasibet sebeb oldu. Buna göre ne qeder şükür elesemde azdi.
Bu haqqda daha da etrafli yazsam Vallah bu postumu kitab olsa belke de vereqleyereq oxuyarsız. Dostoyevskidi, bukovskidi ve s. skili yazıçıların yazdığı eserden bele uzun olar. Hetda o eserin içinde burdakılardan bir çoxunun maskasının bele düşüreceyimin şahidi olarsız) özümün bele :d. Sadece özet keçdim. Sözümün canı odurki uşaqlar heçkese ama heçkese, Yaradanın yaratdığı birine sensiz olmur, ay nebilim çox bağlanmışam falan demeyin, ele onunla sınağa çekilersiz, eynile menim kimi). Özünüze yaxşı baxın. Oxuduzsa eger bura kimi gözlerinizden öpürem :)
He bu arada bu postuda men duyqu sömürüsüdü nedi ona göre atmıram. Nece deyerler blog menimdi men bilerem, ne istesem ataram :d.
64 notes · View notes
lalivaveyla · 6 months
Text
Tumblr media
Genelde gözümüzde büyüttüğümüz insanları tanıdıkça, içinden matruşka bebekler gibi daha küçük insanlar çıkıyor.
12 notes · View notes
katakullii · 9 months
Text
Ben oldukça içine kapanık bir çocuktum, öyle ki hep bir sıkıntım olduğu düşünülürdü. Lisedeyken her ay panoya birinin fotoğrafları asılır, hakkında bir şeyler yazılırdı.
Bir arkadaşım benimle ilgili matruşka benzetmesi yapmıştı. Bir zamana kadar hakkımda yapılmış en iyi tespit diye düşünürdüm. Onu tanımak için en küçük matruşkaya kadar sabırla açmalısınız yazmıştı. Hala beni görebilmek çok kolay değildir ama son matruşkaya kadar açılmama da gerek yok, ortalarda bir yerlerde tanırsınız.
11 notes · View notes
hamitbaydaroglu · 11 months
Text
MATRUŞKA
8 notes · View notes
californialordu · 1 year
Text
Bir insanı daha kaç kez tanıyacağız? Matruşka gibi daha küçük olduğunu öğrenmiş oluyorum.
6 notes · View notes
korelist · 2 years
Text
Tumblr media
VINCENZO //  // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı:8,4 Benim puanım:8
Drama: Vincenzo
Hangul: 빈센조
Director: Kim Hee-Won
Writer: Park Jae-Bum
Episodes: 20
Date:  2021
Language: Korean
Country: South Kore
Cast: Song Joong-Ki, Jeon Yeo-Bin, TaecYeon, Jo Han-Chul, Kwak Dong-Yeon
 Bir arkadaş tavsiyesiyle hadi bir bölüm bakalım diye başladık. İtiraf etmeliyim hiç izleyesim yoktu. Dizinin konusu İtalyan bir aileye evlatlık verilen Vincenzo Cassano (Song Joong-Ki )'nun büyüyüp İtalyan mafyasına danışmanlık ve avukatlık yapması ile başlıyor. Mafya babası öldükten sonra emekli oluyor. Yalnızca ölen mafya babasının ve Vincenzo’nun bildiği köredeki bir binanın altına saklanmış büyük miktarda altını çıkartmak için ülkesine dönüyor. Binayı yıktırıp altınları çıkartması gerekiyor ancak kasa çok aşamalı korunuyor. Ve binada dükkanları olan insanlarda dahil bundan kimsenin haberi yok. Vincenzo bina sakinleri ile tanıştıktan sonra aslında dizi başlamış oluyor.
Dizinin ilk 15dakikası beklentiyi o kadar yükseltiyorlar ki, 1.bölümün sonunu zor getiriyorsunuz. Song Joong-Ki’nin Vincenzo olarak girişinin muazzam olduğunu çok net söyleyebilirim. Karakter ile tanışmamız daha karizmatik olamazdı. İtalya’yı kasıp kavurduktan sonra Vincenzo’muz basıp geliyor Kore’ye.
Birinci bölümün sonunda ‘ben bunu izlemem’ dedim. Ne yalan söyleyeyim, dedim valla. Zorla ite kaka ikinci bölümü açtık. Yok ya dedim ben gerçekten bu diziyi izleyemeyeceğim. O ilk bölümün başındaki ihtişam, beklenti su balonu gibi söndü. İtalyan mafyasının anasını ağlatan adam Kore’ye ayak bastığı anda iki paçoz tarafından soyuldu. Kendi sahip olduğu binaya geldi, binada dükkan sahipleri tarafından itin götüne sokuldu. Eee dedim, nerde demin gördüğümüz Vincenzo? Üzerine bir de dükkan sahipleri birbirinden taban tabana zıt inanılmaz cringe tipler. O kadar rahatsız oldum ki izlerken, aman ya rabim. Bu arada yıkılması istenilen binanın Babel Grup dedikleri bir şirkette peşinde. Bina sakinleri de Babel Grup ile hukuki bir savaş içerisindeler. Vincenzo da bu savaşa dahil olunca takriben üçüncü bölümde dizi başlar gibi oluyor. Bu sırada esas kızımızda avukat (Jeon Yeo-Bin), onunla da bu süre zarfında tanışmış oluyoruz.
Bu noktada, en azından buraya kadar izleyebildiyseniz, izlemeye devam ediyorsunuz. Dizi boyunca iyi, kötü ve adalet kavramları sorgulanıyor. Dizinin geneli ‘Canavarlarla savaşmak için canavar olmak gerekiyorsa, öyle olsun.‘ cümlesi üzerine minik minik işlenmiş gibiydi. Arka planda dönen güç savaşı bir süre sonra bütün konuyu hakimiyeti altına almayı başarıyor. Dizide öyle aman aman bir aşk hikayesi yok. Zira avukat kızımız ile Vincenzo hiç aşk yaşayacak bir kimyaya sahip değillerdi. Öyle bir yola girmemeleri daha inandırıcı olmuş. Burada ufak bir araya gireyim, dizide ikiliyi yakıştırmasam da Jeon Yeo-Bin  ve Song Joong-Ki şimdilerde evlenmeyi düşünüyorlarmış. Diziden sonra onların arasındaki kimya tutmuş demek ki.
Apartmandaki dükkan sahipleri ilk etapta inanılmaz cringe gelse de her biri matruşka bebekleri gibi açılıyorlar. Her birinin içinde başka bir cevher, farklı bir hikaye gizli. Bölümler ilerledikçe Vincenzo’nun Kore’deki mafya grubu izlenimini yaratıyorlar. Ama o ilk bölümün ilk çeyreğindeki aksiyonu başka hiçbir bölümde göremiyorsunuz. Şimdi efsane bir şey olacak, heh şimdi ağzımız açık kalacak, tam şuan herkesin ağzına sıçacak diye koltuk tepelerine çıksanız da, maalesef beklentiyi karşılamıyor. İlk sahnede gereksiz yükselmişler.
Dizi içerisindeki komedi unsurlar, karakterlere kaynadıktan sonra cringe olmaktan çıkıyor diyebilmeyi çok isterdim. Ne yazık ki sonuna kadar cringe olmaya devam ettim. Ve bütün sezon boyunca ‘ee altınlar ne olacak’’ diye sorarak izledim.
Son olarak dizinin kötü adamlarından bahsetmek istiyorum. İlk bölümlerde Babel Grubun başındaki kötü adamımız (Kwak Dong-yeon), sonlara doğru benim favori karakterlerimden biri oldu. Çok keyifli bir karakterdi. Daha önceki bölümlerde fark etseydim keşke dedim. Onun da patronu olan esas kötü adam (Ok Taec-yeon ) ise oyunculuk anlamında on numaraydı. Kendinden nefret ettirmesine rağmen, oyunculuğunu çok takdir ettim.
Ben bu diziyi izlemem diye ilk kez ön yargılı yaklaşmış olsam bile, dizinin kendi hikaye örgüsünü bir süre sonra çok sevdim. Bir noktadan sonra heyecanla izledim. Spoiler vermeyi çok umursamıyorum ama büyüsü kaçmasın diye son kısmı üstü kapalı anlattım.
Bitirmeden ufak bir not daha ekleyeyim. Song Joong-Ki ile bu dizide tanıştık. Yanındaki oyunculara oranla kısa boyu, oynadığı sert karaktere zıt baby face’i beni hiç çekmedi. İzlerken tip olarak beğenmedim kendisini. Şuan çok özür diliyorum. Joesonghabnida Song Joong-Ki. Kıymetini bilememişim. Başka yerlerde başka rollerde tekrar karşılaştığımızda hatamı anladım :D
 OST:
Lee Nyeom - Un diavolo scaccia l'altro
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
2 notes · View notes
Tumblr media
Kadınlığı topuklu ayakkabı giymekten ibaret sandığım yaştayım, kadınlığımı ispat edeceğim ilk şahıs ise mahallemizin incir ağacı. Dibinde biten binanın çokbilmiş insanları, ocağıma incir ağacı dikti deyu deyu gezedursunlar, mahalle çocuklarının ocağı olmuş incir. Kuş gibi tünediğimiz iki numaralı ağacımız; ilki dut ağacı. Tepeden aşağıya ahtapot gibi dallarını sarkıtarak yayılmış, tepenin yamaçları sığınak misali, üstünde incir yapraklarından bir kubbe. Koca gövdeli bu incir ağacına apartman topuklar ile tırmanıp, dalın altındaki taşa sırt üstü düştükten sonra sandığım kadınlığa istifamı “Allah Allah” nidaları ile verdim.
İçkinci bir inanca sahipmişim ben, bunu da incir ağacı ile olan münasebetimizden belledim. Her çocuk gibi ellerimde siğiller çıktı. (Kurbağa dostlarımızın bedduası üzerimizde olsun.) Bu siğilleri olmamış incirin sütü ile geçirdim, kimselere sormadım, önce iğne ile deldiğim siğile incirin sütünü damlattım. Sonra siğil yok! 20 yıl sonra gelen aydınlanma ise Çetin Balanuye’nin Spinozalı kitabını okurken oldu (1). Siğile damlatılan incir sütü ve üç kulvallah bir elhammış şifası, bilmediğin şeye kendini bırakıvermek. Kulvallahı okursan aşkıncı, incire bir göz kırparsan içkinci olurmuşsun. İncire içkin, topuğa aşkın zamanlar. 
Şimdi ben buraya niye çıktım? Eve, yuvaya, yurda dair yazacağım dedim, azıcık melonkoli, hüzün ve nostalji koksun diye de eski evimizin fotoğrafına baktım, baktım, baktım. İnsan gelir, geçer ve gider, toprak kalır. Ev yok, dut ağacı yok, bekar işçilerin kaldığı sidik kokulu komünal gecekondu yığını yok, Salih Bakkal bile yok. 
Bu yokların arasında bir fotoğraf var, annem, ki ikimizin çocukluğu da aynı mahallede ve hatta aynı evde geçti, annem yıkılan evin boşluğu ile fotoğraf çektirmiş. Bu fotoğrafı ise telefonun ekran görüntüsü yapmış. “O” boşluğa baktıkça “o” yamuk gülümsemesi oturuyor yüzüne. Annemin gözlerindeki “o” ışık beni hüzne ve evsiz kalmanın hüsranına sürüklüyor. (O Allah ki, …Bârî’dir…)
Abidin mutluluğun resmini çizememiş ama annem bu evsizlik hissinin fotoğrafını çektirmiş. Metnin devamı bu hüzün ve hüsran kırıntıları ile devam edecek, tetikleyici olabilir. 
Matruşka bebekler. Anne yumurtayı açtığımızda içindeki kız yumurta çıkar, kızı açarsak, hemen sonraki yumurta bize sırıtır. Bu benzetme bilimsel gizemlere değinirken çokça kullanılmakta. Nine - anne – torun üçlü matruşkasında, oyuncağın bizi götürdüğü yere bir bakacak olursak, annemiz bize hamileyken yani fetus dönemimizde tüm hayatımız boyunca olacak yumurtalarımıza sahibiz (2). O yumurtalardan biri de müstakbel kızımız olabilir. 
Yeşilyurt’taki evimiz de başka bir matruşka bebekti. Anneannem kızını o evde büyüttü, annem de beni. Anneannem o evi ateşe verdi, yok etmek istedi. Onun yapamadığını sevgili devletlumuz yaptı, yerle yeksan etti bir sokağı. Anneannem o belleğe dayanamadığı için, (ki o da aynı mahallenin çocuğu) yok etmeye çalıştı, devlet aynı belleğe dayanamadığı için yıktı geçti. Yoksulluk şehir merkezine yakışmaz, eğreti kalır. (Eğreti Gelin filminin çekildiği şehir burası.) “Histeri” krizine giren kadın deli damgası yedi ve hastaneye yatırıldı, diğeri güç sahibi oldu, mahalle sakinleri çil yavrusu gibi dağıldı. Deli Kadın Hikayeleri  burada da çıktı ya karşımıza (3)
Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın 
Ol va’de-i tekrâr-be-tekrârı unutma 
Vaadimi unutmuyorum, belleği yazarak tutmaya çalışıyorum. (4)
---Geçiş notu: ruh halinde bir sapma yaşanmaktadır.--
Yokluğun, yok edilişin içinden seslenen birer kiracıyız. Sadece mecazen değil, tüm gerçekliği ile kiracıyız. Ve gerçekliğe tutunmaya çok ihtiyacım var. Gerçek şu ki, eskiden Almanya’dan gelen oğullar büyüdü, ev sahibimiz oldu da, hepiciği son dönemde eve girmeye karar verdi.  En güzel küfür denklemini şuraya bırakıyorum: 
kira + hane= kerhane. 
(seks işçilerinden özür dileyerek) 
Çok fazla pozisyonu gözümün önünden uzaklaştırmam gerekti, dilimin ucunda da bütün seksist küfürler. Ekonomik krizle beraber palyaçonun elindeki balon gibiyiz, şekilden şekile girdik, ama hiç komik değil, zaten hiç olmamıştı. Artan kiraları edebi bir dille yazamıyorum, edeb yahu diye feryad ediyorum. Yoksulluk, ekonomik kriz, buhran bunlar hep yaşanagelmiş, bilindik sular. Lakin en kırıcı olan şey, karşısındakini hiçe sayan, paragöz insanlar… All is well, all is well… Kalp değil de, biz salağız sanırım. 
Sadece dört duvar arasında kiracı olsak, yine iyi. Tüm yurtta hakim olan, evini bırakıp başka eve göçenler. Tüm tanıdıklarım, eşim dostum, rüzgara kapıldı, gitti. Ama iltica, ama beyin göçü. Biz kaldık mı şantiyenin ortasında. Sel basar, deprem olur, yangın çıkar, domatesleri tuta basar. Kutsal kitaplardaki lanetli topraklar gibiyiz. Memleketin kanalizasyon borusu patlamış. 
Ha bi de bunun yeryüzü boyutu var, tüm doğal felaketler diyor ki, insanlık sizi istemiyoruz, çıkın, gidin evimizden. Başka gezegenlerden gelen yıldız tozları girecek. Bazı arkadaşlarım uzaylıdan medet umuyor, şaşkınım. Gelseler de bizi bizden kurtarsalar. Yaşamın anlamı 42, bir yol çalışması paklar bizi. (5)
Başladığımız yere nasıl Otostopçunun Galaksi Rehberi ile bağlandık, inanın bilmiyorum. 
Şöyle iki hüzünleneyim, gecenin karanlığına bakıp iç geçireyim, şairane sözler yazayım dedim, yine sinirlenip uykularımı kaçırdım. Evet, öfke sirke etkisi yaratır dedim ama şu an cinler tepeme üşüştü. Bir de seksist küfürler edip feministlerin yüz karası oldum. 
Hay incir sütüne yandığımın.. 
29.06.2022
1- Balanuye, Çetin. 2017. Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? Ayrıntı Yayınları, istanbul. 
2- Angier, Natalie. 2018. “Yumurtanın Çözülüşü: Her Şey Parlak Bir Yumurtayla Başladı” Kadın. Kolektif Kitap, İstanbul. 
3- Söğüt, Mine. 2011. Deli Kadın Hikayeleri. Can Yayınları, İstanbul. 
4- Esrar Dede
5-Douglas, Adam. 1997. Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi. Kabalcı/Alfa, istanbul.
4 notes · View notes
aykutiltertr · 18 days
Video
youtube
Tuttu Fırlattı Kalbimi - Gökçe - Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Türkçe Pop)  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=SIIsLTFT_AU Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Tuttu Fırlattı Kalbimi - Gökçe - Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Türkçe Pop) Bm    A    G    F#   D    Em    G    F# Bm                                     G             Aşkı çabuk söndü beni pabucunun ucuyla A#m                   Bm Eze eze geçti ve gitti                           G                         A#m      Bm Geri sardığı hep aynı sahneyi oynadık durduk                     G                                     A#m                     Bm Keyfince arada bir canı cananı ama hiç kimsesi oldum                               G                         A#m                 Bm                 Çok yoruldum, bi sağa bi sola yalpalandım durdum                          Bm  A  G  F# Onu görünce teslim oldum   Bm Bir kere, iki kere, üç kere, dört kere, beş kere     Bm                 A             G                   F# Tuttu fırlattı kalbimi ezdi üstünü çiğnedi D              Em               G               F# Zamanla geçer dedi zamanla zamanla Bm                    A          G                   F# Tuttu fırlattı kalbimi ezdi üstünü çiğnedi D              Em              G              F# Zamanla geçer dedi zamanla zamanla Gökçe (şarkıcı) Genel bilgiler Doğum adı Gökçe Dinçer Doğum 9 Eylül 1979 (44 yaşında) İstanbul, Türkiye Tarzlar Pop rock • Alternatif Meslekler Şarkıcı-şarkı yazarı • Baterist Etkin yıllar 2007-günümüz Müzik şirketi Pasaj Müzik Gökçe Dinçer Gençer ya da bilinen adıyla Gökçe (d. 9 Eylül 1979, İstanbul), Türk şarkıcı-şarkı yazarıdır. İlkokul yıllarında piyano ve bateri öğrendi. Üniversite yıllarında çeşitli amatör gruplara solistlik yaptı. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat & Kültür Yönetimi Bölümünden mezun oldu. 2 yıl boyunca bir reklam şirketinde çalıştıktan sonra hayatına müzisyen olarak devam etme kararı aldı. Üç kadından oluşan The Eva Band ile bateri çalmaya başladı. Yaklaşık iki sene kadar çeşitli şehirlerde konserler verdi. Gökçe, 2007 yılında ilk albümü Böğürtlenli Reçel ve 2009 yılında Beş Kuruş Yok adlı albümlerini çıkardı. Bu albümlerden "Aradım Seni", "Vay Be Ben Neymişim", "5 Kuruş" ve "Anladım Ki" Türkiye çapında hit oldu. Temmuz 2011'de "Tutti Frutti Te Kelas" adında bir çingene şarkısından uyarlama "Tuttu Fırlattı" şarkısı ile Türkiye resmi şarkı listesinde 1 numara oldu ve bunu başaran tek rock şarkısı olmayı başardı.[kaynak belirtilmeli] Aynı zamanda YouTube'da en çok izlenen Türkçe kadın müzik videosu rekorunu kırdı.[1] Ocak 2012'de üçüncü albümü Kaktüs Çiçeği'ni çıkardı. İlk video klibi "Ne Yapardım?" sanatçının en büyük hitlerinden biri hâline geldi. Son olarak "Oh Olsun" adlı şarkısını kliplendirdi. 2012 yılında yükselen başarı grafiği ile Altın Kelebek Ödülleri'nden "En İyi Çıkış Yapan Kadın Sanatçı" seçildi. Azerbaycan'da düzenlenen The First 2012 ödül töreninde "Yılın Pop Sanatçısı" ödülünü aldı.[2] Yine 2012'de Pınar Kido'nun reklam yüzü oldu ve reklamın yarışması sanatçının hit şarkısı "Tuttu Fırlattı" üzerine yapıldı.[3] Daha sonra Matruşka albümüyle birlikte Beata Palya'ya ait Transilvania film müziği "Tchiki Tchiki" şarkısından uyarlama "Çık Çık Hayatımdan" şarkısına çekilen klibiyle 2014 yılında yeniden televizyonlarda yerini aldı. Hayatı ve kariyeri 1979–2007: İlk dönem ve kariyerinin başlangıcı Müzisyen bir babanın kızı olan Gökçe,[4] 9 Eylül 1979 tarihinde İstanbul'da doğdu. Müzik hayatına ilkokul yıllarında aldığı piyano dersleriyle başladı.[5] O yıllarda Konservatuvar Piyano Bölüm Başkanı Ergican Saydam'dan özel dersler aldı. Ortaokul yıllarına geldiğinde babasından gitar öğrenmeye başladı. Lise son yıllarında, şarkı sözleri yazmaya ve besteler yapmaya başladı. Gökçe, müziğin yanı sıra Şahika Tekand Tiyatro Okulu'na giderek 2 yıl oyunculuk dersleri aldı. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat & Kültür Yönetimi Bölümünü kazanan Gökçe,[5] bir yandan okuluna devam ederken diğer yandan müzik gruplarında şarkı söylemeye ve davul çalmaya başladı. Üniversiteden mezun olduktan sonra 2 yıl bir reklam şirketinde sanat yönetmeni olarak çalıştı. Bu süre içinde bir de kız grubu kuran Gökçe artık grubuyla konserler verip, bazı mekânlarda da sahne alıyordu. Aynı dönemlerde tamamıyla müzik yapmaya karar vererek sanat yönetmenliğini bıraktı ve 3 bayandan oluşan grubuyla davul çalmaya başladı. 20 yaşından beri yaptığı besteleri ve birikimlerini bir albümde toplamaya karar veren Gökçe, prodüktörlüğünü ve aranjörlüğünü üstlenen Alen Konakoğlu ile stüdyo çalışmalarına başladı. 2007 senesinde Bora Yeter'le tanışan Gökçe, aynı dönemde Bora Yeter vasıtasıyla tanıştığı yapım firması Pasaj Müzik'le anlaşarak ilk albüm çalışmalarına başladı.
0 notes
yosun777 · 25 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
guguklu kuşum matruşka olamıyor. :(
#river #gg #çatlık #çöp #nix
0 notes
yanildiklarim · 2 months
Text
Hiç kalkmasam şu an, kalp ritmini dinleyerek huzur bulduğum o göğsünden.
Yüzümü okşayan güzel ellerin, hiç gitmese oradan.
Çoğu zaman anlamsız bakışlarla kısık olan o gözlerinde, derinlere baktığımda gördüğüm; o duygu dolu, belirsiz, anlamaya çalışır bakışlar hiç gitmese gözlerimin önünden.
Matruşka gibisin belirsizliklerle dolu. Her kutuyu açmaya zorladığımda, bir kapalı kutuyla daha karşılaşıyorum.
Konuşmayı sevmiyorsun ya, ben de bir o kadar her şeyi konuşmayı severim diye bilirdim kendimi. Yanında suskunluğa da bayılıyorum.
Saçlarına düşmüş küçük ak saçlarını sevebilseydim keşke , çok yük binmiş üzerine yorulmuşsun belli.
Korkuyorsun, seni sevebilecek olmamdan korkuyorsun, belki de dengesiz davranışların bu yüzden.
Yine başladın farklı düşüncelere diyorsun ya , öyle hissettirdiğinden söylüyorum hep onları, yoksa bir şüphem yok sana olan ilgimden . Ama senin ilgin, korkarak yaklaşabilmen bana.
Açtığın o güzel şarkıların hepsini kaydettim, aslında şarkı değil güzel olan sendin. Seni hatrımda daha güzel canlandırabilmek için kaydettim.
Bitmiş parfümünün son demleri benim valizimde bir giysimde saklı, sen markete ekmek almaya gittiğinde yaptım görmedin.
Turşuyu sevmiyorsun mesela , ben de sevmem ama senin kadar değil.
1 note · View note
gecesehredediki · 2 months
Text
Yalnızlık içinde yalnızlık çekiyoruz. Matruşka gibi .
1 note · View note
mersinyerelhaber · 3 months
Text
MERSİN ŞEHİR TİYATROSU, 2 TİYATRO OYUNUYLA SEYHAN’DA SAHNE ALDI MERSİN ŞEHİR TİYATROSU, YARIYIL TATİLİNDE SEYHANLI İZLEYİCİLERLE BULUŞTU
Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Şehir Tiyatrosu, Adana Seyhan’da tiyatroseverlerle buluştu. Seyhan Belediyesi’nin düzenlediği ‘Yarıyıl Tatili Etkinlikleri’ kapsamında yetişkinler için Matruşka, çocuklar için de Gökkuşağı’nın Altında oyununu sahneleyen ekip, büyük beğeni topladı. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kaanuzn5 · 3 months
Text
Birbirini kovalayan günleri bir masaya oturtup, ne bu tantana arkadaşlar bir konuşun anlaşın diyerek oradan uzaklaşmak istiyorum. Sabah sekizden akşam altıya kadar yaptığım üretimin dişlilerine çomak sokup durduramıyorum çünkü patronlara Haliller isyan çıkartamaz. Ben sessizce köşeye çekiliyorum. Yakamın kirli beyaz olmasından dolayı sadece buna hakkım var. Derin bir iç çekiyorum, içime çektiğim hava ağzımdaki maskeye takılınca küfür kıyamet maskeyi fırlatıyorum ama yere pat diye sert düşmeyip süzüle süzüle düştüğü için daha da sinirim bozuluyor. Üzerine basıyorum, üzerinde zıplıyorum. Birileri de benim üzerimde zıplıyor. Ezilen, ezen, aradakiler, karmaşa, matruşka, kaygı, Zeki Demirkubuz, yazgı.
Kafamda bir pazar günü üsküdar sahil kalabalığı. Yürüyorum tüm duygularımla Harem'e doğru. Üstelik canım hiç yolculuk çekmiyorken. Bir pazarım var ve o da ne yapacağımı düşünmekle geçiyor. Tüm duygularımı sakince alıp sıraya diziyorum. Öfke var, hayal kırıklığı burada, aşk lazım, Gökhan Türkmen kenara çekil, zam, kredi kartı ekstrem, kareli battaniyem, vergimi verdim, umarım gaspa uğramadan eve dönebilirim. Euripides haklı, hepimiz endişeden yaratılmışız.
0 notes