Tumgik
#Yara bere
amanbeedegmez · 1 year
Text
"Hayatımda en ufak bir yere sahip olmayan insanların yaşadığım hayatta söz sahibi olduklarını sanıp hayatımla ilgili yaptıkları yorumlardan nefret ediyorum "
8 notes · View notes
papatyahanimms · 1 year
Text
Biliyor musunuz hiç bir şey yolunda gitmiyor.  Ama yenildiğimi kimse görmesin diye tek tek savaşıyorum; kazanamasam bile direndim. Dik durdum karşı koydum. çünkü neleri hallettim,nerden kaçtım,neleri yok saydım,en iyi ben biliyorum
15 notes · View notes
muratmesutfan · 2 years
Photo
Tumblr media
yara bere içindesin ruhum. saklında bir iltica isteği. uzaklarda bir kadının bahçesinde, çiçek kokularında, öpüşleri diliyorsun. uzaklarda bir kadının şefkatinde, bir ömür kaçırılmış ne varsa, son trende hepsini yakalamak istiyorsun. yara bere içindesin adam. söyle kim ne zaman saracak onları, sonsuza dek, sımsıcak.? kim dindirecek içinde akıp duran hüzün ırmağını.? kim sevecek seni senden çok..?
saklımda bir iltica isteği, kimselerin tanımadığı, sadece bir kadının tamamladığı, eylül sarısı soluk yüzüme, bahar rengi katacak, mülteciliğimle onur duyacak, gönlünün kapılarını ardına kadar açacak, sarıp sarmalayacak, onaracak yaralarımı... maviye boyayacak yarınlarımı. kalanlarımı...
Murat Mesut
14 notes · View notes
seslimeram · 1 month
Text
Şiddet Mefhumu
Tumblr media
"İktidardaki her gerilemenin şiddete açık bir davetiye olduğunu biliyoruz. İktidarı elinde tutup da ellerinden kaymakta olduğunu hisseden herkes, kaybettiklerinin yerine şiddeti koymanın cazibesine direnmekte zorlanmıştır." - Hannah Arendt – Şiddet Üzerine – İletişim Yayınları
Günbegün, hep birbirinin aynısı görünen bir güncellikte duraksamadan bir şiddet sarmalı ile kuşatılıyoruz. Günbegün, aralıksız bir yönelimle birlikte kimi zaman üçüncü sayfaları kapsadığı rivayet edilen şeylerin / olguların yıkıcılığına tanık yazılıyoruz. Artık o sınırlar içine hapsedilemeyecek kadar afaki bir biçimde memleketin tastamam tamamına sirayet ede gelen bir tahakküm / tehdit mekanizmasının zıvanadan çıkmış olan bir şiddeti arasız, fasılasız her yere taşır. Muktedir, bir yerel / belediye seçimini savaş kılmaktan vazgeçmek bir yana sürekli günceller. Bir tek buna oynar. Bir kurgu değil sahneden çemkirme halleri, birisi bitmeden bir başkasına saydırma halinin toplumsal kutuplaşmada ufuk sınırlarının ta kendisini zorlayan bir menzil gösterdiği afakidir. Epeydir, demokrasi, eşitlik, hürriyet ve adalet endekslerinde ister içeride olsun ister dışarıda yerlerde sürünen bir tablonun ta kendisini var eden bir müsebbip / pek çoklarıyla beraber o yıkıcılık konuşulmasın diyerek şiddeti önceler. Şiddetten medet umulan bir güzergahta hayatın ehven olandan alenen bir biçimde uzak kılınmasının yönü, o aralık var edilmiş olanların tehdit / kötücül bir tecridi var etmesiyle söz konusu olur. Yaşam, iktidar pratiği için harap viran edilebilecek bir çatı addedilir. Hedeflenen ülke gamında, yıkıcılık, eksen kayması, algının tersine çevrilmesi ve mutlak teslimiyetten gayrısı yoktur.
Biteviye kurumsallaştırılan dille birlikte oluşturulan tehdit mekanizmaları, geleceği her ne şekilde bu ülkenin yönetim katının çalmaya devam olduğunu da örnekler. Sürekli kılınmış olagelen her hamleyle o şiddet pratiklerine bel bağlamak kesintisiz kılınır. Baş efendi tüm o faşizan / dinci / ırkçı yapılarla gizli örtük kurduğu operasyon ağı / memleketin yegane hal ve istikameti belirlenir. Gelsin ondan sonra ana haber nam saray sultasının var ettiği hınç / linç dalgaları. Kesintisiz kılınmış bir hizaya çekmeye silsilesi. Göz dağları arkasına dizilmiş nice tehdit, hakaret ve sokağa yansımış olan kaybedişin, kenara terk edilmiş olan insana reva görülen sancılar, yıkımlar ve benzeri nice küçük kıyamet. Bütünüyle bir halin, memleket sathı mahallinin her nasıl bile isteye dönüştürüldüğü, dahası maçası yetmediği ilk anda insanını tefe koyan / gözden çıkartabilen, kolayca eleyip, ayrıştırabilen bir aklın, fikrin sahibinin elinde bir yön şiddetle buluşturulur. Her seçimin bir son seçim, hemen her seçimin o yönlendirip, yücelttikleri yepyeni ülkeleri adına / için bir ölüm kalım savaşı olduğundan bahisler açıp, kah çalıp çırpıp, kah sahiden de destek / umuttur diye basılan oylarla kalınan iktidar halinin en dehşet dolu yüzeyleri var edilir. Bugünün şiddetin tam anlamıyla pençesine düşmüş / kuşatılmış olagelen menzilin hakikati budur, bu kadardır.
BirGün Gazetesinden aktaralım: “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un Sultanbeyli ilçesinde açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu hedef alarak başlayan Erdoğan, "İstanbul'un yönetimi yarı zamanlı mesaiyle olacak bir iş değildir. İstanbul kendine ortak kabul etmez" diye konuştu.
İBB yönetimini trafik sorunu üzerinden hedef alan Erdoğan, "Mevcut yönetim bizden devraldığı metro hatlarını bile yapamadığı, trafiği rahatlatacak başka projeler de geliştiremediği için şehir adeta kilitlendi" dedi.
İstanbul'un birinci önceliğinin depreme hazırlık olduğunu kaydeden Erdoğan, "Son dönemde bu konuda herhangi bir çaba, gayret, proje, icraat gördünüz mü?" diye sordu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Sultanbeyli ile bizim aramızdaki bağ çok eskidir. Anadolu'nun dört bir yanından buraya gelen halkımız hep sahipsiz bırakıldı. Sultanbeyli bir dönem ülkemizdeki hak ve özgürlük gasplarının sembolü haline gelmişti. Vesayetçiler ve darbecilere eyvallah etmediğimiz için önümüze tuzaklar kuruldu.
İstanbul'da 30 yıl önce başlattığımız yerel yönetim hamlesi, maalesef son 5 yıldır durmuş, hatta ibre tersine dönmüştür. Büyükşehir belediyesinin acaba Sultanbeyli'ye bir yatırımı oldu mu? Tam ileri diyor ama sen tam gaz geri gidiyorsun. Ulaşımıyla trafiği ile İstanbul içler acısı bir hale geldi. İstanbul'un yönetimi yarı zamanlı bir iş değildir. İstanbul'u yöneten kişi ya tatilde ya büyükelçilerle balıkta ya da Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı peşinde. İstanbul kimsenin atlama taşı değil. Bu şehre zulüm yapılmasına izin vermeyeceğiz.
İstanbul'un birinci önceliği depreme hazırlıktır. Son dönemde bu konuda herhangi bir çaba, gayret, proje, icraat gördünüz mü? Sanki İstanbul deprem tehdidi ile karşı karşıya değilmiş gibi hareket etmekle bu tehlike ortadan kalkmıyor. Tam bir seferberlik anlayışıyla çalışarak 650 bin konutun dönüşümünü, inşallah 5 yıl gibi kısa süre içinde tamamlayacağız. Bavul bavul paralar bir yere götürülüyor. Nereye götürülüyor? DEM ile pazarlıkta, birilerini yemlemekte kullanılıyor.
"İstanbul’u Kirli Pazarlıklardan Uzak Tutmak Gerekir"
Emniyetteki arkadaşlara sordum. Aldığım rakam 40 bin kişi burada. İstanbul'un ikinci gündemi artık hayatı çekilmez hale getiren trafiktir. Otobüs, metrobüsler olarak Sultanbeyli yeni bir döneme girecek. İstanbul tam bir çile haline geldi. Mevcut yönetim metro hatlarını bile yapamadı. Çekmeköy metrosunu durak sayılarını azaltarak açtılar. Bizim dönemimizde başlayan metro hatlarını bile ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Hafriyat alanına çevirdikleri metro alanlarını saymıyorum. İstanbul'un raylı sistem uzunluğunu bin kilometreye çıkaracağız.
İstanbul'dan uzak tutulması gerekenler de var. İstanbul'u kirli pazarlıklardan uzak tutmak gerekir. Yönetimi üzerinde her türlü kirli pazarlık bu kenti kirletir. Kaynaklar yağmalanıp başka amaçlar için savrulmamalı. Şehir halkına hizmet için tahsis edilen kaynakları yağmalayıp başka amaçlar için deste deste savurmak, bu şehri üzer. İstanbul'u üzmemek gerekir. İstanbul'u işporta pazarına düşürmek bu şehre ihanettir. İstanbul'a bu kötülüğü yapmamak gerekir.
Bu sonradan ortaya çıkanlar var biliyorsunuz. Bunlara asla yüz vermiyoruz değil mi? Çünkü bu iş beceri işidir, bu iş kabiliyet işidir. Biz Murat Kurum'u bir kenardan bulup getirmedik. Bakanlığının dışında bu süreç içerisinde adımları var mı? Diğerlerinin kabiliyeti ne? Onlar kayağa gitsin."
"Gazzeli Yiğitlere Terörist İftirası Atanlar..."
Erdoğan, Sultanbeyli'nin ardından Sancaktepe'de partililerine hitap etti. Konuşmasında, İsrail'in Gazze Şeridi'nde sürdürdüğü saldırılara değinen Erdoğan, "BM Güvenlik Konseyi'nin acil ateşkes kararından sonra İsrail üzerindeki baskının artırılması için yoğun çaba harcıyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Vatanlarını koruyan Gazzeli yiğitlere terörist iftirası atanların bize edecek tek kelimesi olamaz" dedi.
Partisinin İstanbul adayı Kurum için oy isteyen Erdoğan, "Kırgınlık ve öfke ile değil sağduyu ile meseleye yaklaşacağız. Oyumuzun gelecek 5 yılı etkileyeceğini aklımızdan çıkarmayacağız. İstanbul'un bir 5 yıl daha kaybetme lüksünün olmadığını biliyoruz" diye konuştu.”
Şiddet sarmalını var eden bir mihmandarın son konuşmalarından birisidir bu yukarıdaki. Tümüyle birbiriyle denklikler kurulan, memleket yönetimi ile yerel yönetimleri birbirine tam ve eksiksiz uyumu için muktedirin dışında bir seçeneğin kalmadığını / olmadığını bildire gelirken baş amir, eksiksiz bir dayatmayı günceller. İstanbul handiyse kilit şehir olarak her yerde, her konuşmasında özenle tutunduğu dal olur efendinin. Duraksamadan o İmamoğlu ve yönetimi hedef kılınıp, bunlar böyle ettiler, bunlar şunu eksik koydular diye cümleler kurmaya devam ederken herhangi bir sonucu değil, salt ve sadece Ak parti için en elzem olanın arzusunda hedef kılmaktan geri kalmayacağını seçmeni bildirir. Seçimin bir kanaat bildirimi olduğunu göz ardı edip, memleketin bütün ayarlarını aynı anda bozup dururken, bunlar iyi günleriniz, daha iyileri için sıkınız dişinizi verin oyu görün oyunu ol kazanan İstanbul’u bahsini her fırsatta dile getirir. Dikte edilenler sadece muktedir için bir hattın, yeniden İstanbul’un rantiyesini bölüşmek için bir geçidin yeniden açılmasıdır. Yoksa o ekmek kuyrukları, daha en son akşam Arnavutköy’deki miting öncesi kent lokantası nam ucuz yemek salonlarının paravanlarla kapattırılması gibi esas dertlere dair tek bir temasın var edilemeyeceği bir şark kurnazlığı güncellenir. Bununla seçimlere gidilir. Öyle işte...
Şiddet mefhumu bu toprakların her gününe içkin kılınan bir mekanizma halinde sürekli olarak var edilir. Eksiksiz kılınmış olagelen cerahat hali içerisinde, dünü neydiyse günü, şimdisi neyse yarınını da o istikamette bir bağnazlığa esir kılma çabasının sacayaklarından birisi olarak muktedir eliyle sürekli bir düşmanlaştırma, tehdit etme, tahakküme zemin arama hallerinin tamamlayıcısı ilan edilir. Şiddet kesintisiz bir halde o toprağın yaşatan yer olma ülküsünün mahvına da kapıyı aralayandır. Kimseler artık öteki, karşıt diye bildirilenin ne dediğini duymadığı, gücü yetenin ötekisini ezdiği, haklının da hak mefhumunun da çalakalem derdest edildiği, duraksamadan linçlerin tertip olunduğu bir menzil karşımıza çıkartılır. Demokrasi liginde dibi boylamasına ramak kalmış olagelen daha yeni kuzey ülkelerinden birisinde yüzde doksana yakın oy almış bir zorba iktidarının devamlılığı gibi, buralarda da o minvalde her şeyin ama her şeyin sonucunda yine yeniden ona / muktedir / baş efendiye çıktığı bir ülke projeksiyonu yeniden karşımıza çıkartılır. Nisan 1, şakanın günüdür. Gelecek gün, sonrasında yaşanacaklar öyle kestirilip atılacak kadar kısacık gülünüp geçilecek şakalardan ibaret olmadığı bir yerdeyiz. Bunca keskin kutuplaşma, birbirinden bağımsız bir halde düşünülmeyecek ayrı gayrının var edildiği bir zeminde hayatın ehveni taarruzların esiri kılınır. Bu kadar bir hal dahi nasıl bir zeminde, evin aslında nasıl bir çukura dönüştürüldüğünü göstermeye kafi olur. Ol muktedirin şiddeti her öne sürdüğü zeminde çıkagelen her tahayyül bir başka yıkımı bina eder. Bu yıkım, tahakküm etme ve şiddet sarmalına kuvvetli / ayrısız gayrısız bir dur artık denilmedikçe daha çok baharlar, daha çok günler, daha çok ama çokça umutlar heder olacaktır. Öyle bir girdap halinin içinden çıkışın düşünülmesi için daha kaç sınamaya ihtiyaç vardır ki... değil mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: AFP – Middle East Eye
0 notes
harepare · 4 months
Text
sorma nasilsin diye
0 notes
kizilelma035 · 4 months
Text
➖Evi bombalanmış,
➖Bütün ailesini kaybetmiş,
➖Yüzü gözü yara bere içinde,
➖Başından kan damlıyor,
➖Zar zor oynattığı Parmaklarıyla zafer işareti yapan Filistinli küçük kız.
Allah'ın izniyle bu çocukları yenemiyecekler bu korkak katiller sürüsü.
ASLA YENEMEYECEKLER
ÇÜNKÜ MAZLUM İLE ALLAH ARASINDA PERDE YOK☝🏻
67 notes · View notes
garibanus · 4 months
Text
o yol ki her yeri yara bere, bırakmıyor hiçbirimizi.
44 notes · View notes
ruhumbipolar · 7 months
Text
halledemiyorum gücüm yetmiyor artık acıya dayanmaya, kendimle kavgaya, vâr olmak için çıplak ayaklarımla yürüdüğüm bu dikenli yollara, yara bere içinde ellerim sızlıyor kök salmış sanki lanetim evrene bir benim yüzüm gülmüyor bir benim güçsüzlüğüm acınası hâle getiriyor ruhumu.
147 notes · View notes
dinginsel · 9 days
Text
Biliyor musunuz ben bu aralar çok üzgünüm. Normalde üzgün olan tarafımın yanı sıra mutlu olmak için mücadele eden bir tarafımda olurdu, ama bu aralar dediğim gibi sadece üzgünüm. Ucunda hayallerim olan halatı sonunda bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm, ellerim sanki bir daha hiçbir hayale tutunamayacak kadar yara bere içinde kaldığı için de üzgünüm. Gözü yaşlı küskün bir çocuk gibi artık geçmişte kalan uğraşlarım adına üzgünüm, sancılı bir kabullenmeden sonra oluşan burukluk gelecekteki tüm sevinçlerimde var olacak ve ben bütün mutlu anlarımda bulunacak bir burukluğa sahip olduğum için de üzgünüm. Ama en çok da içimdeki küçük veletin isteklerini yerine getiremediğim için üzgünüm, biliyor musunuz ben bu aralar hıncahınç üzgünüm
23 notes · View notes
mavi-duenyam · 1 year
Text
İçimiz dışımız yara bere içinde ..
145 notes · View notes
shockwawe · 15 days
Text
Hayat yorucu kraliçem, öfke yorucu, tetikte olmak yorucu, bir erkeğin inandığı bir şey uğruna ettiği kavganın kutsal olduğunu söylemiştiniz, gömleğimde ki kan mührümdür, pişman değilim. Şimdi ellerim yara bere bile olsa saçlarınızı örebilirim, omzunuza başımı koyup susabilirim, sabah olduğunda size layık bir şövalye olarak uyanacağım.
31 notes · View notes
benmeyus0 · 1 month
Text
Tumblr media
Kırıldı derdimi taşımaktan kalemim
Yara bere içinde kaldı her yerim
Bir ben mi sığamadım şu dünyaya 
İçten içe büyüdü hep nefretim
Meyus
31 notes · View notes
seslimeram · 11 months
Text
Kısır Döngü...
Tumblr media
Bir kısır döngü içinde debelenip duruyor; menzil, ülke, yer. Didaktik, benzeş, bir örnek ol lafların, eylemlerin ortasında hayat mefhumu kuşatılıyor peyderpey / anbean. Keskinleşen bir fasit döngü ki hiçbir biçimde hayatta umuda yer bıraktırmıyor. Bir cerahat hali ki artık her şekilde Türk kimliği, kendisinde olmayanlara var ettiği nefreti, bizatihi kendi Türküne de reva görüyor. Umarsızca, aralıksız bir linç siyaseti, pragmatist bir hayat mefhumunu var etme dürtüsü ve tahayyülüyle birlikte cürüm eksen bir yer, yurt o fasit döngüye alenen mahkum kılınıyor. Her yan suç mahalli. Her gün bariz bir karanlık. Her şey geri dönüşüm sağlanamayacak bir dipsiz çukurun esiri. Her şekilde adalet kavramı yerle bir. Her durum ve şartta elzem olan hakkaniyet artık ayaklar altında. Herkese lazım gelen hürriyetin artık esamesi okunmuyor. Her gün birbirini itip, çeken, tetikleyip, diz çöktürecek olduğunu hiç aralıksız / fasılasız zikreden bir cenahlar karmaşasında, normal neydi bu unutturuluyor iş bu menzilde. Uçurumun kıyısına taşınmış olan ülkenin gerçekliği o fasit döngüden bariz bir biçimde çıka gelendir.
Cerahat erkanın var ettiği her türden cürmün, yalın bir biçimde hile hurdayla kotarılmış riya siyasetinin suna geldiği her cephe, her evre o yepyeni ülkedeki yıkıcılığın da halini, istikametini bildirir. Başladığımız odakta sabitlenmiş, demokrasi deneyimi naçar kalmış, her şeyi anbean başla bir pratik eliyle zehirlenmiş bir zeminde fasit döngü yaralara çıkar artık. Her şey ulu orta alenidir. Baş efendi ile avenesinin suna geldiği cerahatli istikamet her güne içkin nefret / hiddet / linç siyaseti bir normatif bırakmayandır. Sıkış, tepiş, hep yapış yapış her dem kötülüğün bağrından türetilen bir yıkıcılık belirli bir normal haline dönüştürülüyor. Sanki normali kalmış bu menzilin gibi. Sanki her şey sahiden iyiymiş gibi. Tiratlar, önce yalanı hakikat ilan eden kes yapıştır montajlar ile çıkageliyor. Tüm o iletişim işleri başkanlığı nam yapıdaki fahrettin efendi ve beraberindeki takım taklavatın suna geldiği cerahatli bir yalancılığı, hakikat diye yutturma gailesinin var ettiği eşiktir misal mesele. PKK’li Kemal Kılıçdaroğlu şartlanmışlığı, bakın HPG nasıl da destekliyor o Kemal efendiyi sayıklamaları buna bir örnektir mesela. Dıştan içe, içten dışa en olmaz, en akla gelmeyecek var edilmiş kötülük erimleriyle, daha önce masaya buyur ettiklerini bir biçimde masayı devirdikten sonra bir daha muhatap almayacaklarını resmen deklare ettikleri bir zeminde, çürümeyle geleceğine koşturulan ülke gerçek kılınıyor. İyi de hakikat nerede?
Tümüyle yerle yeksan edilmiş olan gerçeklik ne yana düşer. Yüz yıldır yerinde saysın, saymaya devam etsin denilerek geriletilen demokrasi istemini Kürd istediği vakit her ne / her hangi bahis onları terörist kılabiliyor ki? PKK-HPG vesaire tanımlananın sunduğu ol direnç / yıkıcılık ile devletten hakkını arayan, düz ovada siyasetini hayatın pratikleri daha da çürütülmesin diyerek var eden Halkların Demokratik Partisi, Yeşil Sol Parti ve bütün o bileşenler, Cumhuriyet Halk Partisini, Kemal Kılıçdaroğlu’yu destekleyince mi terör akla düşürülür, hep mi her şey mi bu kadar riyayla ilintili kılınır. Doğrudan barışabilmenin yol ve istemi önce yüzleşmekten geçerken, iyi / kötü bir biçimde Kürd sorununun çözümüne dair bir umudu bildiren, karşılığını da çıkarsız, amasız bulan bir temsile, onlara oy verdiniz bize vermediniz diye baskılamak için var edilen sürüsüne bereket cerahatle bir tek iyi gün var edilebilir mi? İkinci tur öncesinde gemiyi azıya alan troll hesapların, var ettiği deep fake tanımlı yalancı videoların, yok yere icat edilmiş türlü şaklabanlıkların ol ortasında demokrasi hala mı bu ülkeye bir beden büyük gelmektedir. Yama / ek yapılan her yerinden kan fışkıran, toprağı yok edilmiş insanların, kentlerin, bellek merkezlerinin, hayatı var eden her şeyin olduğu bir zeminde tek bir olumlama söz konusu edilebilir mi, sahiden var mıdır böyle bir şey?
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 6 Şubat depremlerinde en ağır hasarı alan yerlerden Hatay'ın Antakya ilçesindeki konteyner kenti ziyaretinde, "İnsanımızı tehdit etmedik, birleştirenlerden, kucaklaştıranlardan yana olduk" iddiasında bulunarak "CHP genel başkanı ve onun ardından gidenler gibi milleti suçlamıyoruz. Kimseyi tercihlerinden ötürü aşağılamıyoruz" dedi.
Hataylı kardeşlerim burada toplandığına göre kalpten kalbe yol var. Millete tepeden bakanlardan olmadık. İnsanımızı tehdit etmedik, birleştirenlerden, kucaklaştıranlardan yana olduk. CHP genel başkanı ve onun ardından gidenler gibi milleti suçlamıyoruz. Kimseyi tercihlerinden ötürü aşağılamıyoruz. Hele hele depremde yakınlarını kaybetmiş kardeşlerimize ayrımcılık yapmak, onları kaldığı yerden kapı dışarı etmek aklımızın köşesinden geçmez. Ülkeye ve millete hizmet yolculuğumuza devam ediyoruz. Kabahati seçmende aramak yerine kendimizi sorguluyoruz. Nerede kusurumuz varsa onu düzeltmeye çalışıyoruz.
Herhangi bir sıkıntım olduğu için değil bir gerçeği ortaya koymak için. Tayyip Erdoğan'a Defne'de verilen oy yüzde 8 buçuk, Bay bay Kemal'e verilen 90 buçuk. Biz burada mezhebi bir ayrım var diye bu yatırımı yapmıyoruz. Bu ülkenin cumhurbaşkanı bensem orada yaşayan insan olduğu için bu talimatı verdik. Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik. Ayrım yapmadık. Bundan sonra da yapmayacağız. Erdoğan böyle tanındı böyle de tanınacak. 650 bin görevli ve gönüllümüz canla başla hizmet etti. Yüz milyonlarca kardeşlerimizin duasını ve desteğini yanımızda hissettik. Depremzedelerimizi hiçbir zaman yalnız bırakmadık. Şehirlerimizi tek tek ziyaret etmiştik. Yapımı tamamlanan köy evlerinin bir kısmının teslimatını gerçekleştirdik. Kampanya döneminde bir gözümüz ve kulağımız buradaydı. Karşılaşılan her sorunu bizzat takip ettik. En büyük yıkıma uğrayan Hatay'ı Konya'ya zimmetlemiştik. Belediyelerimiz alt yapıdan üst yapıya aş evlerinden konteyner kent kurulumuna kadar sizleri desteklediler. Arkadaşlarımız reklam yapmadı, başkaları gibi enkaz önünde poz vermek için gelmediler. Rabbim hepsinden razı olsun. Geçici barınma alanlarının kurulması depremzedelerimiz için kritik öneme sahipti. Geçici barınma merkezleri ile iş yerlerimizi de faaliyete geçirdik. Şu anda kalıcı konutların inşaatı devam ediyor. Bunları da eylül ekime kadar bitirmenin gayreti içindeyiz.
Değerli kardeşlerimi Antakya küçük sanayi sitemizi yeniden inşa edip orayı da ayağa kaldıracağız. Ülkemiz genelinde 130 bin konut, 36 bin köy evi olmak üzere inşa sürecini başlattık. İnşallah şehrimizde 34 bini köy evi olmak üzere 251 bin konutu inşa etmiş olacağız. Muhalefetin diline doladığı Defne hastanesini de bugün açıyor olacağız.
'Kandil' İddasını Yineledi
Sandıkta bunlara haddini bildirmeye, bunları emekli etmeye hazır mıyız. Ne söz verdiysek tek terk yerine getiriyoruz. Evi orta hasarlı olan vatandaşlarımız için de yeni konutlar yapacağız. Hedefimiz 650 bin konutu tamamlayıp hak sahiplerine teslim etmek olacaktır. depremin bize hatırlattıklarından biri de fani olduğumuzdur. Arkamızda minnetle yad edilecek eserler bırakmaktır. Amacımız milletimize "Bir Erdoğan vardı, mert adamdı, yürekli adamdı" dedirtebilmek. Düşüncemiz ne ise zikrimiz o oldu. Milletimizin gözünü boyamaya tenezzül etmedik. Milletimizin önüne karnemizi koyup oy istedik. Talimatı Kandil'deki teröristlerden almadık. Bunlar talimatı Kandil'den alıyor, teröristlerden alıyor. Teröristler ile kol kola el ele dolaşan bay Kemal var. Ondan benim ülkeme fayda olur mu? Gereken cevabı vermek için önümüzdeki bir hafta usanmadan çalışıyor muyuz. Hatay'dan bu defa farklı bir oy bekliyoruz.
LGBTİ Bireyleri Yine Hedef Gösterdi
Aile ve gençlik bankamızın kurulması ile inşallah gençlerimizin evliliğinin yolunu açacağız. Bu CHP, İYİ Parti ve yanındakiler LGBT'ci midir. Peki AK Parti'ye MHP'ye LGBT sızabilir mi? Cumhur İttifakı'na sızabilir mi? Biz ailenin kutsiyetine inanıyoruz.
Demirtaş'ı Hedef Aldı
Selo'yu bırakacağım diyor. Diyarbakır'da 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan bu Selo değil mi? Onun çıkmasını istiyorsanız bana oy vereceksiniz diyor. Cezaevlerinin kapılarını kıracağız, Öcalan da dahil olmak üzere bunları serbest bırakacağız diyor. Benim milletim teröristlerle kol kola gezenlere haftaya pazar yüz vermeyecektir. Adı yalancıya, çarkçıya çıkmış birine asla güvenilmez, ülkenin yönetimi emanet edilmez.
SSK'nın başında olduğunda SSK hastanelerini batıran insansın sen. Daha seçimi bile kazanmadan bu şekilde azgınlaşanlar yönetime gelseler milletimize nefes bile aldırmazlar. Bu habis zihniyetin tekrar hortlamasına dur diyeceğiz.”
Bozuk plak kabilinden kendini ezberden var eden bir terennüm, birbirinin tekrarı olan bir yorum çabasıyla baş efendi, yine var edeceği kötülüğe yön tayinine girişir. Birinci turun hemen öncesi, sırası ve sonrasında yükseltilen kör milliyetçi / ırkçı feverana bir kere daha ama asla son kez değil bir istikamet oluşturmak ister, yeniden, yeniden. Farkına vararak, bile isteye bir kere daha koltuk için memleketi ateşe atmasının ihtimallerini, kimleri ve her hangi inanç ya da grubu hakir göreceğini muştular baş amir. Daha dün muhalif diye kendini bildiren bir zatın, yeni döneminde daha ılımlı bir lider portresi çekecektir dediği temsilin var ettiği şeyler, açık ayrımcılıktır. Bir kere daha fırtına ekmektir, sonu daimi bir halde sıradan insanlar için hüsran olacak bir yıkım sistematiğinin mimarlığıdır. Kesintisiz hakikat budur.
Çadır söktü Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden, muntazaman Kemal Kılıçdaroğlu’ya doğrudan yöneltilen biliyorsunuz kendisi Alevi çıkışlarından hemen sonra oluşturulan her hamledir mesel. Tastamam sahte imgelerle Demirtaş çıkacak!, Teröristler salınacak yollu göndermeler barındıran sahte pano ilanlardan, el ilanı şeklinde tasarlanmış ne logo ne de tek satır CHP ile alakası bulunmayan teröristler de bizi destekliyor yollu göndermeler ile PKK ile arasında bir bağ bulunduğunu zikreden uydur kaydır hallere, her şeye ve hemen her şekilde cerahate ilişen / yolunu kıstıran bir ülke yönetimi söz konusudur. Seçime değil savaşa gidilir gibi bir gerilim siyasetinden kopacak en ufak bir yıkımın hesabı her ne olacak, hesabını kim verecektir ki! Kandil aşağı, Pennsylvania yukarı, sağa döndün terörist sola döndün terörist diye diye bir menzil bırakılır mı? Sözün özü sahiden hayata tek bir satır da olsa iyi güne zemin konulur mu? Bırakılmış mıdır umudun zerresi böylesi bir körleme / toptan yaftacı zihniyet karşısında, sahi ama sahiden?
Bir yana dönüp dururken, fırıldak gibi bir o yana bir bu yana savrulan bir demokrasicilik bahsi söz konusu edilebilir mi, her şey hep tersindeyken! Misal en son Sinan Oğan gibi ol aliyev’in beslemesi, şarlatanlığı bir yandan, tahakküme rehin / esir hali içerisinde ülkenin Türklük savunucusu mübarek bir temsiliymiş gibi pazarlananın var ettiği domuz bağcıları ile kolektif / uyum da mı misal bir şeyleri anlatmamaktadır. HDP’yi kötüleme korosundan asli görevini yerine getirip, reisle anlaşacaklar bakın görürsünüz derken kendisinin koşar adım gidip saraya yedeklenmesinin utancı her ne yana düşer misal, bunca felaket halinin tam da ortasında! Her şey bıçak sırtındayken üstelik, hala ve hala. Tümüyle bağdaşık bir biçimde yenilendiği söylenen ülkenin halen eski reflekslerini muhafaza ettiği gerçekliğini yineleyelim. Değil siyaset sahnesine insan içine çıkamayacak tıynetteki tiplemelerin caka satıp, laf pazarladığı bir zeminde sıradanın hakikatinden esame okunmadığı bir dönemin tam da ortasındayız bir kere daha.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Agence France-Presse – Getty Images – The New York Times
0 notes
ritimlerinsilueti · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
saçlarımı okşarmışsın, ben sana anlatırmışım canımı yirmi parçaya bölen acıları. istemeden, hiç durmadan. yaralıymış dizlerim, öpmüşsün cânım. çektiğim her acıyı ruhun sızlarken öpmüşsün. parmakların tenime değdiğinde yangın yeri olmuşum. karşıma geçip en sevdiğim şiiri söylemişsin, evrenin en güzel sesini işitmişim. ben bir gece yarısı gelmişim yanına, sen yıldızları toprağa ekiyormuşsun. güneş doğduğunda gitmişsin. öptüğün dizlerim yeniden yara bere içinde kalmış, bu sefer hiç öpmeyecekmişsin cânımım içi.
469 notes · View notes
no-463 · 11 months
Text
"Her zaman kendi kendime iyi gelmeyi başarabilen biriydim. Her düştüğümde yerde oturup saatlerce ağlar, sonra elimi tutup kaldırırım. Kendi kendimi güldürürüm, çocukluğumdan kalan oyuncaklarımı önüme dizer, eğlenirim. Nasıl öğrendim bunu bilmiyorum fakat neden öğrendiğimi biliyorum. Çünkü bunları benim için yapacak kimse yoktu. Varlığım kimseye iyi gelmedi, kimse beni kırdığı için pişman olmadı, bazı insanlar beni tanıdığı için pişmanlık duydu. Dünya bir cümleydi, ben onun anlamını bozan yanlış bir kelime. Her şeye rağmen varlığım her zaman en büyük şansımdı, sadece kendim için. Lâkin şimdi ilk kez bununla tek başıma baş edemiyorum. İlk kez gücüm yetmiyor. Bana iyi gelecek tek bir cümleye ihtiyacım var ve ilk kez o cümleyi kuracak gücü kendimde bulamıyorum. Bu sefer sadece ben değil, oyuncaklarım da ağlıyor. Bu sefer beni ayağa kaldıran öteki yanım da çığlık çığlığa. Bu sefer kendime her zaman uzattığım o el de yara bere içinde. Bu sefer olmuyor, bu sefer ölüyorum."
75 notes · View notes
firakta · 1 year
Text
kaç düşüş kaldı, dizlerim hep yara bere içinde
91 notes · View notes