Tumgik
#hep diken üstünde olmak
birkackisiyim · 2 months
Text
çocukluğumda babamın hastalığı sebebiyle, farkında olmadan, farkındalığı yüksek bir çocuk olarak yetiştim ve bunun aslında hiç de hoş olmadığını biliyorum. şimdilerde öyle bir çocukla karşılaştım. allah yardımcıları olsun.
23 notes · View notes
yantekerlek · 2 months
Note
Yante hiçbişey demiycek misiiin 🥺🥺🥺 yaşadığım şey için inanılmaz bir burukluk hissediyorum. Özür dilerim seni de bunalttım sanırım 🥺
burukluk hissetmeniz normal tabii. hislerinize ve hislerinizle büyüttüğünüz beklentinize uygun bir davranış biçimiyle karşılaşmamışsınız. karşılaşılan bazı insanlara beslenen hislerin büyüklüğüyle birlikte "bu benim kaderim (sonuna kadar bununla giderim, bir yastıkta kocarız)" gözüyle bakılabiliyor.
herkes tekte vurmak ister. kimse istemez zaman, his ve kurşun israf etmeyi ama maalesef hayatta öyle istediğimiz zaman tekte vuramayabiliyoruz. nikah defterine atılan imza ile birlikte bile elimizde bir yastıkta kocayacağımıza dair garantimiz olmuyor. o yüzden karşımıza çıkan insanlara imtihan, tecrübe olarak bakarsak güzel olur. kimi imtihanlara gözyaşıyla, kimine acıyla, kimine sabırla, kimine şükürle karşılık veririz. imtihanın çeşidi ne olursa olsun kendimizden bir şey yitirmemeye bakmamız gerekiyor. biz, biz olalım. şartlar, kişiler, yaşananlar her şey değişse de bizde bizi biz yapan temel güzel şeyler hep kalsın. herkese ve her şeye gelip geçici imtihanlar olarak bakmak bizi akıntıya, olaylara, durumlara, kişilere kapılan bir insan olmaktan kurtarır gibime geliyor. egoistlik, bencillik, bireysellik olarak algılanmasın diğerleriyle beraber yaşarken, hatta birini sevip eşimiz olarak kabul ederken de kapılmamak gerekiyor. kapılan kendini kaybediyor. kendi çizgileri siliniyor, kendi karakteri siliniyor. kendine kendi olduğu için verdiği değeri siliyor kapılan, karşısındaki ne kadar değer veriyorsa, karşısındaki kendisiyle ne kadar ilgileniyorsa o kadar değerli görüyor kendini. o yüzden hep karşısındakinin hislerini tartıp duruyor. kendinden emin olamıyor. karşısındakinden de emin olamıyor. diken üstünde bir hayat. ne neşe kalıyor ne olumlu başka bir his. aa aklıma geldi ha buğa kaygılı bağlanma da diyorlardı bir yerde. kararsız ne halt yiyeceğini bilmeyen tipe de kaçıngan bağlanma diyorlar. şöyle bir şey de varmış mesela bu iki tip birbirini çekermiş maalesef. güvenli bir bağlanma biçimi gerekiyormuş. o da çaba istiyormuş. öyle zart diye olan bir şey değilmiş miş. aaa aklıma geldi bi de terk edilme şeması diye bir şey varmış. bir sürü şema vardı. ek*i sözlükte biraz okumuştum denk geldiğinde. enteresan tecrübeleri var insanların. psikoloji denen ilme güveniyor muyum? güven güvenmeme meselesi değil de her şeyi bir şeye indirgeme tehlikesi büyük. insanın kendini bir kalıba sokması ve o kalıpta çaresiz hissetmesine sebep olan bir yanı var diye düşünüyorum. yoksa şey açısından seviyorum bu davranış ilmini. çeşitli davranış biçimlerini inceleyip birtakım genel veriler verme çabasını seviyorum. insan 2 kere 2 dört şeklinde hesaplanabilen bir varlık değil. elimize tablolar, şemalar, psikolojik testler, tipler alıp bakamayız insanlara. kendimizi kalıplara sokma tehlikesi barındırdığı gibi herkesi o kalıplarla değerlendirme tehlikesi de var. insan iletişim, ilişki kurarken güvenilir kriterler, veriler arıyor doğrudur. ama hayat hep sürprizli bir şey, ummadığımız taşlar başlar yarabilir, güvendiğimiz dağlara kar da yağabilir, o dağlarda çiçekler de açabilir. o yüzden bir kelimemiz var en güzeli. fani. her şeyin geçici olduğunun şuuru. duygular geçer, zaman geçer, insanlar geçer her şey geçer. biz kalıcı olan için çabalamalıyız. tecrübeler birer deliktir. bazılarından ısırılırız. aynı delikten ikinci kez ısırılmamanın yollarını arama gayretinde olmalıyız. kimse vazgeçilmez değildir. ama sadakat diye bir şey de vardır. Allah sadakatlisini hakikatlisini çıkarsın karşımıza. ne istediğimizi bilen olmak ve ne istediğini bilenle karşılaşmak nasip olsun. yalama ilişkilerden muhafaza eylesin Rabbim. hayırla sevinip hayırla üzülenlerde olmak önemli. çünkü hayatta her daim hüzün de var sevinç de.
yaşananları bir tecrübe olarak kaydedip geride bırakmak gerekiyor anonim. kolay değildir elbet. kaybettiğimizi düşündüğümüz, oyalandığımızı söylediğimiz o zaman için kaybettirene oyalayana kızarız. eyvallah ama bu kızmayla daha fazla oyalanırsak kızdığımız kişinin yaptığını kendimize yapmış oluruz. zaman geçiyor. birileri için zamanı duyguları israf ettiğimize üzülürken bunu bizzat kendimiz yapmayalım. sosyal medya kontrollerini artık bırakın. sevmek sevilmek üzerine düşünmekten kendinizi alıkoyun bir süre. aklınızı rahatlatın biraz.
ımmm psikolog gökhan özcan'ın dört duygu diye bir kitabı var. bas bas bağırdım burada hiç iplemediğiniz her halinizden belli oluyor. akıyor şuraya bakın.
benden ne istediğinizi tam olarak kavrayamadım. annenizin ailenizin her şeyden haberi varmış. dertleşmek, dert anlatmak için bana kalmamışsınızdır bence ama yine de fındık kadar beynimle elimden geleni yaptım. objektiflik beklentinizi karşıladım mı bilmiyorum. epey beklentili bir insansınız. sizi döverim. Allah'a emanet 🌸
4 notes · View notes
esmerbal · 1 year
Text
Güven duygumu tamamen kaybettim ve bu beni çok korkutuyor. Cidden bu benim için çok zor. Gelecekteki insan ilişkilerim de hep diken üstünde olacağım sırf üzülmemek için ama bir yandan da sal gitsin moduna girmek istiyorum bu sefer de yine üzülecem. Niye düzgün insan olmak bu kadar zor. İlla şerefsiz olup hayatımızı zindan ediyorlar. Benim bu duyguyu bir daha hissedemeyecek olmam haksızlık
8 notes · View notes
oluruvar · 2 years
Text
Her günüm böyle geçerken benden nasıl normal bi sosyal hayata sahip olmam beklenebilir ki? Ben hep tedirginim, insanların yanında kendim olmak çok zor geliyor, hep diken üstünde hissediyorum çünkü alıştığım durum bu
8 notes · View notes
cihangir-uzunkaya · 9 months
Text
Tumblr media
IYI GÜNLER IYI AKŞAMLAR IYI DOSTLARIM.
"UFAK MESELELER LE BÜYÜK DAVALAR ENGELLENEMEZ"
AYNEN ÖYLEDİR
GENELDE ATSIZ ATA İLE YÜRÜRÜM.
BİZİM YOLUMUZ DİKEN, CAMKIRIĞI,ÇALI ÇIRPI İT KÖPEK DOLU.
YOLUN ŞARTLARI ATSIZ LA BİZİ BAĞLAMAZ YALIN AYAK YÜRÜRÜZ AYAĞIMUZA CAM,DİKEN BATMAZ,ÇALİ ÇİRPIYI DEPELER GEÇERIZ İT KOPEK BIZİ BAĞLAMAZ ADİ ÜSTÜNDE SONUÇTA İT ANCA HAVLAR,HIRLAR DİŞİNİ GÖSTERİR.
İTE KE.MİK ATANİ SİKEYİM.
BİZ ATSIŹLA BİRLİKTE HAKİKİ GÖK YELELİ BOZKURTUZ.
BIRAKIN AMK ARABIN 1400 YILLIK ESKİ KİTABINI.
HEP İNSAN ŞAHSINA ÖZEL TASAVVUF EDİNİP ÇİZGİSİNİ BOZMASIN AMA DÜZGÜN OLSUN.
İLAÇ OLALIM.
EZİN AMK SENİ BU DURUMA GETIREN İNSANİ
ALLAHLARI KAFALARINA SOPAYLA VURACAK DEĞİL YA !
BIRAKIN AMK ÇOCUKLARINİ VUCDANLARİNDAN VURUN ONLARİ CENNET CEHENNEM DİYORLARDİ .
CEHENNEMİ KÜT DİYE İNDİRDİLER AŞAĞİYA.
TÜRKLER YÖNETECEK !
BEN TÜRKÜM DİYEBİLENLER YÖNETECEK !
GERİSİ VERGİSİNİ VEREN 2.SINIF İNSAN.
ULAN BİLDİĞİNİZ HİZMETKAR OLACAK!
MADEM KADER DEDİNİZ KADERİ TERAZİDE DENGELEYELİM HERKES HAK ETTİĞİNİ YAŞAYACAK.
DÜNYADA BENİM DOSTLARIM,CİĞERPARELERİM SÖZ SAHİBİ OLUP GİDİŞATA YÖN VERECEKLER ŞAHSINA MÜNHASIR YAŞAM SEKİLLERİYLE.
10 GÜN ÖNCE TANRININ KARTALI METE ASLAN BULVARİNA İNİŞ YAPTI.
ULAN tosyalı METE ASLAN BULVARİNA SERVET DÖKECEKSİN PATRONUN r.t.e DE DAHİL OLMAK ÜZERE HATTA DONUNUZA KADAR !
İSKENDERUN DA GECE MESAİSİ İSTİYORUM ULAN GEREKENİ YAPACAK SINIZ OROSPU ÇOCUKLARİ.
BEKİR ALTAN SENİN PAYASTA KURDUĞUN HADDANECİLERİ ORGANİZE ETME DURUMUN VE AKIŞİN YÖNÜNÜ İSKENDERUN A ÇEVİRECEKSİN.
PAPAZ OLAMIM DİYORSAN PAPAZ OLALIM FARKETMEZ.
PAYAS BELEDİYE BAŞKANI SAYIN BEKİR ALTAN BEG İN GEREKEN ÖNLEMLERİ ALIP İSKENDERUN İÇİN BIR KONSORSİYUM KURACAĞINA VE BİR HAVUZ OLUŞTURACAĞİNA GÖNÜLDEN İNANIYORUM.
BAK BAŞKAN SAYIN DEDİM,ŞAHSINA BEĞ DEDİM.
TAVRINA BAKARIM.
HAYALLERİMDE DEĞİŞEBİLİR,GERÇEKLERİMDE.
YARGI YOLUNA BİR PİKAP DOSYAYKA GELİRİM ÇATA ÇAT,KANA KA N,DİŞE DİŞ KAVGA EDERİZ MAHKEMEDE AVUKATA GEREK YOK ADALETİN ADI BENİM.
FARKETMEZ YATSAMDA,YATSANDA.
BİRBİRİMİZİAFFEDER KOL KOLA HEP BERABER TURAN A YÜRÜRÜZ;)
TÜRKÇÜ ADALETİ SAĞLAYACAK TERAZIDE KEFEYE KOYARKEN DİNİ,İNANCİ,MEZHEBİ SORULMAYACAK.
ADAMİYET ESAS ALINIP NOTU VERİLECEK
PARAYLADA İŞİMİZ YOK BENİM VE GÖKTANRIMIN,BABAMIN !
ADALET GELECEK YÜCE TÜRK MİLLETİ,HANIMEFENDİLERİ,BEYEFENDİLERI
CİHANGİR CCC NİN CİĞERPARELERİ.
ESEN KALIN LÜTFEN
CİHANGİR CCC
0 notes
efsunca · 3 years
Text
Sana Ait Gönül Bahçesinde Gül Olmak
Bir Ömür Boyu Diken Üstünde Kalmak
Gitti Gidecek Diyerek
Biteceğini Bilerek
Her An Tetikte
Her An Korkuyla Yaşamak
Senin Gönül Bahçende Çiçek Açmak
Pınarın Başında Susuz Kalmayı
Göze Almak
Uzansam Dokunacak Kadar Yakın Olsam da
O Suya Bakarken Kavrulup Kurumak
Senin Gönlünde Yer Edinmek
Kıldan İnce Kılıçtan Keskin Bir Köprüyü Aşmak
Adım Atsam Canım Yanıyor Düşüyordum
Kalsam Yerler Yükseliyor Gökler Alçalıyor
Ve Ben Arada Eziliyorum
Anlatması Zor Ama
Yer İle Gök Arasında Sıkışıp Kalıyorum
Seni Unutmak İçin Şiirlere Sığınmak
Beyhude Bir Çaba Sarf Etmekti ..
Deryada Tutunmak İçin Sağa Sola Uzanmak
Ama Elleri Hep Boş Kalmak
Derinlere Saplanırken Mıh Gibi
Can Havliyle Çırpınıp Durmak
Ama Her Şeye Rağmen
Seni Sevmek Varya Seni Sevmek
İnan Bana Tüm Acılara Değer
Hayat Sadece Seni Severken Güzel...
Tumblr media
Kendine İyi Bak ta Diyemem Belki Ama_
Tumblr media
ALLAH'a Emanet Ederim_____________
Duãlarımı Avuç İçlerime Döker_______
O'na Gönderirim ___________________
Ve Derim ki RABBİM seni benden çok sevsin_____________________________
Tumblr media
İçimiz ;
Soğuk savaş sonrası Rusya gibi
Dışımız ise babil asma bahçeleri
Sanki..!💧💔
161 notes · View notes
Text
bunları yazmak hiç istemezdim ama iyi hissetmiyorum son 1 aydır. geriye düşeceğim, profilde ortada duran sayı bir bir azalacak, belki de şevkimi kaybedeceğim ama bir süre ayrılılıyorum aranızdan. bir süre devam etmeyeceğim. yapmaktan utandığım şeyler yapıyorum, sebebi ne bilmiyorum, 22 senedir içimde tuttuğum bir şey içimden çıkıyormuş gibi hissediyorum. iyi olacağım biliyorum ama bunları yaşadıktan sonra ne anlamı var bilmiyorum. diken üstünde yaşayıp gül bahçesinde ölmenin hiçbir anlamı yok derdim hep ama artık bunun yanlış olduğunu biliyorum. tıpkı 20 sene boyunca birine bir şey anlatmanın, birine dertlerini açmanın acizlik olduğunu düşünmem yanlışı gibi. ama bakın şimdi 1 bin kişiye neler diyorum. derdim bir insan ya da bir olay değil, derdim ne bilmiyorum. ailemi seviyorum, hâlâ dostlarım var. ama dizlerimde derman beynimde güç yok. beni tanıyan bilir yemek yemek psikolojik rahatsızlık sayılabilecek seviyede hoşuma giderdi. şimdi bir elma ısırsam kusacak gibi oluyorum. beni tanıyan bilir ben hiç ağlayamam. ama şimdi durup dururken... mutsuz olmak için elime bir sebep geçtiğinde kendimi parçalıyorum mutsuzluktan. ama mutlu olmak için çok sebebim varken hiç umursamıyorum. ben eskiden iyi bir adamdım. ne olduysa üniversiteye başlayınca oldu. arabam vardı sattık, arkadaşlarım vardı öldüler, güzel sabahlarımız oldu ama güneş battı. o yüzden sabahlara pek meraklı değilim artık. şimdi ben beni durduramazsam beni kimse durduramaz. her şeyi ve herkesi sizin huzurunuzda bir daha sikeyim.
27 notes · View notes
delirtmeyenayrinti · 2 years
Text
Negatifsin
Daha kendimi yeni yeni keşfettiğim zamanlarda - ve bir süre daha- her şey hep benim başıma gelir sanardım. Hala kulağımda çınlıyor: negatifsin negatifsin negatifsin. İnkar etmek istiyordum. Ama o etikete zorla ait hissettirilmiştim. En iyi çıkış yolunu aramak istemiyordum artık. En çok şikayet eden kişi de olmak istemiyordum. Ama sürekli şikayet edip yeni stratejiler üretirken (belki de zorunda bırakılırken) buluyordum kendimi. Bir süre sonra "bak ben demiştim sana bu kadar negatif olmana gerek yok"larla muhatap olmak zorunda kaldım. Canımı önceki kadar sıkmadı. Çünkü bu yola nasıl kazıya kazıya geldiğimi, ne fedakarlıklar yaptığımı bir tek ben biliyordum. İnsanların hakkımda gururla bahsettikleri hayat aşamalarında kimseye belli etmeden kendi gözümün içine baka baka çaresizlikten saatlerce ağladığıma bi tek ben şahittim. O kadar şahittim ki bazen gözümden yaş dahi akmazdı. Her sabah mide krampları ve bulantılarıyla uyandığımda "stres yapma"ları duydum. Buydu asıl stresimin sebebi. Koşullu sevilmek, sürekli diken üstünde olmak, kendi doğrularımı savunamayacak kadar aciz bırakılmak böyle bir şeymiş demek. Sonraları anladım.
15.12.2021 13:26
0 notes
marmalaise · 3 years
Photo
Tumblr media
Denizli, iyi bir oyun sergileyen ve fark oluşturan bir takım olmak istediklerini ifade ederek, "Fiziken çizgi dışında ama ruhen çizgi içinde bu mücadeleye başlıyorum" dedi. Alsancak Stadyumu'nun açılışını beş gözle beklediğini vurgulayan Denizli, Altay-Göztepe derbisinin uzun yıllar sonra yeniden oynanacak olmasının sevindirici olduğunu söyledi.
Altay Teknik Direktörü Mustafa Denizli, yeni sezon öncesinde Altay Vali Kutlu Aktaş Tesisleri'nde gazetecilere açıklamalar yaptı. Uzun çalışmalar sonucunda düşündükleri transferlerin önemli bir kısmını kadrolarına kattıklarını söyleyen Denizli, "Bu süreç bizi hem yordu hem de geç olması sebebiyle düşündüğünüz transferler anında gerçekleşmiyor. Geç bir araya geldik ama bu süreci iyi değerlendirmek ve bu geçiş dönemini de en az kayıpla atlatma niyetindeyiz. Oyuncuların takıma uyumları zaman almayacak" dedi.
Kadroda ayrılıklar yaşanacak
Uzun zaman sonra ilk kez taraftarlarının önüne ilk kez bir Süper Lig maçıyla çıkacaklarını ifade eden Denizli, "Başlangıçlar heyecan verici ve zordur. Biz zorlukları yaşadık. Bu süreci en iyi şekilde değerlendirmek lehimize çevirmek bizim görevimiz. Cumartesi günü taraftarımızla buluştuğumuz zaman başlayacak olan lig serüvenini ilk hafta heyecanını yaşayacağız. Bu arada kadromuzun sayısal olarak benim için yeterliliği çalışma düzenimizin sahada aksamaması öncelik taşıyor. Geldiğim zaman 35 kişilik kadro vardı, normalin üstünde. Bu dönem geldiğim günden beri hizmet veren, bize katkıları olan, önümüzdeki dönem aramız da olmayacak futbolculara camia adına teşekkür ediyorum. Fakat futbol böyle bir şey, ayrılıkların yaşandığı bir spor dalı. Bunları konuşurken tüylerim diken diken oluyor. Bu kararları vermek son derece zor ama kulübü ve takımı düşünüyorsak bu kararları vermek zorundayız" diye konuştu.
"Fiziken çizgi dışında ama ruhen çizgi içinde bu mücadeleye başlıyorum"
Denizli, yeni sezonda tüm takımlara başarılar dileyerek, "Taraftarımızın öncelikle oynadığımız futboldan zevk almasını umuyorum. Bizi izleyen futbolseverlerin futbol adına mutlu olması öncelikli dileğimiz. Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman iyi futbol, iyi sonuçları getirir. O bakımdan görevimiz hem onur verici hem de zor. Başarıyı yakaladığımız zaman bizi mutlu edecek bir çalışma. Bu camiadan ayrıldığım zaman takımım şimdi mücadele vereceğimiz ligdeydi. Bu kez fiziken çizgi dışında, ruhen çizgi içinde bu mücadeleye başlıyorum. Bu takıma taraftarla bütünleşerek hem İzmir hem Türkiye'de gerçek manada büyük sempatisi olan ve bundan sonrada sempatizan sayısının artacağını düşünerek başlamak istiyoruz. Buna da hazırız" ifadelerini kullandı.
"Eric Bjönkander talihsiz bir sakatlık yaşadı"
Denizli, yeni transferlerden Eric Bjönkander'in dün talihsiz bir sakatlık yaşadığını da söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda MR çekiliyor. Temenni ediyorum ki iyi bir haber alırız ve sakatlığı uzun sürmez. Eric Bjönkander zeminden kaynaklanan bir sorundan dolayı sakatlandı. Bilek yan bağlarından sıkıntı yaşayarak koltuk değnekleriyle idmanı yarım bıraktı."
"Hedef fark oluşturmak"
Süper Lig'de hedeflerinin ligde fark oluşturmak ve Avrupa kupalarında mücadele eden bir Altay olduğunu belirten Denizli, "Son derece güçlü rakiplerimiz var ama neticede biz onu başarmak için buradayız. Zaman zaman futbolda her türlü sonucun olduğunu bilerek çalışıyoruz. Bizim içeride ve dışarıda oynayacağımız oyun şekli çok fazla değişiklik göstermez. Önce rakibin değil, bizim ne yapacağımızı iyi çalışıp konsantre olmamız gerekir" dedi.
"Yeni sezona aklımızda soru işareti olmadan başlamak istiyoruz"
Denizli, hala gelmesini bekledikleri iki futbolcu olduğunu kaydederek, "Yeni sezona aklımızda soru işareti olmadan başlamak istiyoruz. İranlı sol bek Mohammad Naderi, benim İran'dan takip ettiğim, önü son derece açık İran Milli Takımı'nda görev yapan ve alternatif pozisyonlarda kullanabileceğim bir oyuncu. Altay'ın kendisinden yeterince istifade edeceği bir oyuncu" şeklinde konuştu.
"Alsancak Stadyumu'nun açılışını beş gözle bekliyorum"
Alsancak Stadyumu'nun açılmasına kısa bir süre kaldığını da hatırlatan Denizli, şu ifadeleri kullandı: "Alsancak Stadyumu'nda benim bütün gençliğim geçti. Orda yattım, yedim, çalıştım yıllarca. Alsancak Stadyumu için 'Evimiz' dememden daha doğal bir şey olamaz. Ben İzmir'e geldiğimde her takımın tesisi vardı, Altay'ın yoktu. Altay'ın evi hep Alsancak oldu. Onun için Altay'la özdeşleşmiştir. Açılacağı tarihi dört gözle bekliyoruz. Ben de beş gözle bekliyorum."
Altay-Göztepe derbisi
Bu sezon Süper Lig'de yeniden Altay-Göztepe derbisinin oynanacağını da ifade eden deneyimli teknik adam, sözlerine şöyle son verdi: "Bu rekabet İzmir'in en güzel rekabetlerinden biri ancak son dönemlerde kesintiye uğramıştı. Altay-Göztepe maçlarının veya diğer kulüplerin bizle oynadığı maçların keyfi çok farklıdır. Bu rekabeti hem yurt içinde hem de yurt dışında devam eden bir rekabetti, Fuar Şehirleri Kupası ve UEFA Kupası döneminde bu ülkeyi temsil etmiş takımlardır. Yeniden buluşmaları İzmir adına, bizim adımıza son derece sevindirici."
Salih Yılmazsoy - Ali İhsan Çiftçi
0 notes
elazigsurmanset · 3 years
Text
Tütüncülerin Sesi Meclis Kürsüsünde
Tumblr media
TBMM Başkanlık Divanı Üyesi ve CHP Adıyaman Milletvekili Av. Abdurrahman Tutdere, tütün ticaretine 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası öngören kanunun iptali için Türkiye’nin dört bir yanındaki meydanlarda eylemlerini sürdüren tütüncülerin sesini meclis kürsüsünden dile getirdi. Tütün üreticileri ve tütün esnafı için meclis kürsüsünden inmedi, bu kürsü işgali üzerine oturumu yöneten Meclis Başkanvekilinin ara vermesine rağmen meclis kürsüsündeki eylemini sürdürdü. CHP sıralarındaki milletvekilleri ise Tütünüme Dokunma pankartlarıyla Milletvekili Tutdere’ye destek verdi. Adıyaman, Malatya ve Diyarbakır başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında yasaya karşı büyük bir tepki olduğunu ve AKP iktidarının tütüncülerin sorunlarına kulak tıkadığını dile getiren Milletvekili Tutdere, “1 Temmuz’da yürürlüğü giren zulüm yasasına karşı halkın büyük bir tepkisi var. Tütün üreticileri, emekçiler, esnaf, halk bu zulüm yasasına karşı tepkilerini koymak için alanlara, meydanlara indiler. Tütün esnafı ve tütün üreticisi; tütün konusunun bütün ayrıntılarıyla yasal bir zemine, güvenceye kavuşmasını yirmi yıldır bekliyor, gelinen noktada ise bir arpa boyu dahi yol alınmadı.” ifadelerini kullandı. Birtakım İftiralarla Bu Haklı Mücadeleyi Gölgeleyemezsiniz Sarmalık tütünün Türkiye’nin 13 ilinde üretilebildiğini, tek başına içim özelliği nedeniyle de bir dünya markası olduğunun fakat yapılan açıklamalara bakıldığında tütün meselesinin AKP tarafından anlaşılamadığını gördüklerini ifade eden Milletvekili Tutdere, “Sarmalık tütün meselesi sadece Adıyaman’ın meselesi değil, Türkiye’nin meselesidir. Sarmalık tütün meselesi bir ekmek ve onur mücadelesidir. Yurttaşlarımızın ekmeği için, onuru için meydanlara çıkmalarına ve haklı taleplerini dile getirmelerine iktidar cephesinden “Bunlar provokatör, bunlar kışkırtıcı! Cumhuriyet Halk Partisi bunun üzerinden meydanları, sokakları hareketlendiriyor.” demek insafsızlıktır, vicdansızlıktır! O insanlar çocuklarının geleceği için, ekmekleri için, onurlarıyla meydanlara çıktılar. Meydanlara inen yurttaşlarımız yıllardır alın teriyle helal para kazanmak için, çocuklarına helal lokma yedirmek için mücadele eden insanlardır; onları başka adlarla nitelendirmek büyük bir ayıptır. Birtakım iftiralarla üreticilerimizin bu haklı mücadelesini gölgeleyemezsiniz.” dedi. Yurttaşlarımız İktidarın Beceriksizliğinden Dolayı Meydanlara Çıktılar AKP iktidarının her seçim döneminde tütün meselesinin çözümünü gündeme getirdiğini, fakat bir ilerleme kaydedilemediğini vurgulayan Milletvekili Tutdere, “Yirmi yıldır her seçimde tütün meselesini, “Çözdük, çözeceğiz; tamamen yasal zemine oturtacağız.” dediniz, yapmadınız! 1 Temmuz geldi, ortada hiçbir çözüm yok. İnsanlar ne yapsın? Şu anda 2020 yılı ürünü depolarda duruyor; insanlar bunu nasıl satacak? Üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası getirdiniz, bu nasıl bir vicdan? Tütüncüye hapis getirmek AKP iktidarının eseridir. Siz, bu tütüncüye söz verdiniz, her seçim öncesi “Çözeceğiz.” dediniz; en son, üreticiyi üç yıl hapisle karşı karşıya bıraktınız.” şeklinde konuştu. Tütüncülerimiz Sizden İhale İstemiyor, İş İstemiyor, Yandaşlarınız Gibi Torpil İstemiyor Tütüncülere hapis cezası getiren yasanın ertelenmesine ilişkin torba kanun geleceği söylenmesine rağmen meclise hala getirilmediğini anımsatan Tutdere, tütün üreticilerinin diken üstünde olduğunu ve bir an önce yasal düzenlemenin meclis gündemine alınması gerektiğini ifade etti. Milletvekili Tutdere, “Şu an Türkiye’de milyonlar diken üstünde. Özellikle iktidara sesleniyorum: Geçen hafta “Torba kanunu getireceğiz.” dediniz. Fakat hala ortada bir torba kanun yok. Bu memlekette bütün insanları perişan ettiniz, bari yıllardır ekmeğiyle, onuruyla geçinen tütün üreticisini mağdur etmeyin. O insanlar sizden ihale istemiyor, iş istemiyor, yandaşlarınız gibi torpil de istemiyor. “Bize karışmayın, üretelim, alnımızın teriyle çocuklarımızı okutalım; büyüsünler, milletine, memleketlerine hizmet etsin.” diyorlar. Böyle masum bir talebe yirmi yıldır nasıl karşılık vermezsiniz? Karşılık vermezsiniz çünkü siz, gözünüzü büyük sigara şirketlerine dikmişsiniz. Onlar ne diyorsa onu yapıyorsunuz.” dedi. Çözüm Yasası Meclise Gelene Kadar Kürsüyü Terk Etmeyeceğim Adıyaman ve Malatya başta olmak üzere Türkiye'nin her tarafında ekmek ve onur mücadelesi veren yurttaşlarımızla dayanışma adına kürsüyü işgal ediyorum ifadelerini kullanarak Tütün Direnişi’ni Meclis kürsüsüne taşıyan Milletvekili Tutdere, “Çözüm bekliyoruz çözüm, bugün getirin bu torbayı, hep beraber bu zulüm yasasını önce bir erteleyelim. Sonra da bunu taraflarıyla bir konuşalım. Birlikte bir çözüm bulalım. Çözüm için yasa Meclise gelene kadar ben burada olacağım, millet adına milletin kürsüsünde olacağım. Yirmi günden beri Genel Kurulda söyledim, oturduğum yerde söyledim, basın açıklamaları yaptım. “1 Temmuz geliyor, Allah rızası için bu insanları mağdur etmeyin, insanlar sizden çözüm bekliyor.” dedim. Fakat bir çözüm getirilmedi, getirilmediği gibi de çözüme yönelik Meclise getirdiğimiz öneriler sürekli olarak reddedildi.” ifadelerini kullandı. Tütüncüler İktidardan Çözüm Bekliyor, İktidar Çözümsüzlük Dayatıyor Tütün üreticileri ve tütüncü esnafının iktidardan çözüm beklediğini, fakat iktidarın tütüncülere hapis cezası getirerek çözümsüzlüğü dayattığını söyleyen Tutdere, “Bunu kabul etmiyoruz, bu dayatmayı reddediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin Meclisiyse bu sorunu çözmek zorunda! İlla Adıyaman’da, Malatya’da milletin eline kelepçe vurup cezaevine mi atsınlar? Siz onu mu bekliyorsunuz? Şu anda herkes sıkıntı içinde elinizi çabuk tutun bu insanların talebini bir an önce karşılayın.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Read the full article
0 notes
1mavi · 3 years
Text
Bir çocuğun en önemli ihtiyacı nedir?
Güvende olmak, sevilmek, değer görmek…
Bir çocuk sevildiğini bilmezse, güvende hissetmezse gelecekte hep diken üstünde olur ve kimseye güvenmez.
Hatta öyle bir an gelir ki korkudan nefesi soluğu bile kesilir…
0 notes
elestirikosesi · 6 years
Text
Zaten bitmişti mum diktiler.
Gazete okumak eskiden beri çok hoşlandığım bir şeydi. İlk alışkanlığım babamın işlettiği kıraathanede başlamıştı. Okul sonraları hem kahveyi çekip çevirir, hem de gazeteleri mutlaka okurdum. Hatta kuponlardan çok ansiklopedi, kitap gibi şeyler almıştım. Çoğunu saklarım. Ev televizyonumuz bile o zaman kuponlo alınmıştı. Özellikle de sevdiğim yazarları sıkı takip ederdim. Hürriyet yazar kadrosuyla sıkı takip ettiğim gazetelerdendi. Emin Çölaşan, Özdemir İnce, Bekir Coşkun...
Emin Çölaşan'a mail atmıştım. Beni arayacağını söylemişti. Her gün okul çıkışı ev telefonuna yakın otururdum. Bir gün gerçekten de aradı. Heyecanıma diyecek yoktu.
Holding basınında gazeteci olmak
Lisedeydim, AKP iktidarı artık kendini iyice hissettirmeye başlamıştı. O dönem sevdiğim yazarların bir bir gazeteden kopuşlarını izledim. Emin Çölaşan, konuştuğum ilk gazeteci de o furyadan nasibini almıştı. Üzülmüştüm. Ardından “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” ve “Her Kuşun Eti Yenmez” kitaplarını soluksuz okumuştum. Ne yalan söyleyeyim, holding basınının ne menem bir şey olduğunu, siyasi iktidarın ticari ilişkilerle nasıl ele geçirildiğini, baskı altına alındığını o kitaplardan öğrendim.
Aydın Doğan yazılı basının ilahıydı. Kudretliydi. Onlarca yayını, gazetesi, televizyonu; binlerce çalışanı vardı. O kitaplardan öğrendik, Doğan'ın ilk olarak sadece gazeteleri olduğunu ve o dönemde özgür bir yayın çizgisi izlendiğini. Fakat akçeli işlere girdikçe, artık bazı şeyleri yazıp çizemez olmuşlardı. Sonuçta bir açığı yakalandı Doğan'ın. İktidarın istemediği yazarlar kovuldu. Kalemini satmayanlar yerlerinden edinirken, yalakalar o boşalan koltuklara geliyordu. Baskı gittikçe arttı.
Kral öldü yaşasın kral
Ve Aydın Doğan en sonunda bu piyasadan çekiliyor. Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Doğan Medya Grubu bünyesindeki tüm yayın organları ile Türkiye'nin en büyük medya dağıtım şirketi Yaysat satıldı. Grubun bünyesinde Kanal D, CNN Türk, Tv2, Dream TV, Dream Türk, Hürriyet, Posta, Fanatik, Hürriyet Daily News, TME, Doğan Burda Dergi, Doğan Egmont, Doğan Kitap, Dergi Pazarlama ve Planlama (DPP) bulunuyordu. Milliyet ve Vatan gazetelerini daha önce Doğan'dan alan Demirören Medya Grubu, bu satış için Doğan'a yaklaşık, 1 milyar 250 milyon dolar ödeyecek. Ve yayın dünyasının yeni lideri tartışmasız o olacak. Yani kral öldü, yaşasın kral.
Ne değişecek?
Elbette her alanda olduğu gibi yayın dünyasında da piyasa kuralları işliyor. Çok değişiklik olacak mı? Elbette hayır. Sadece bir tekel, yerini başka bir tekele bırakıyor. Elbette bu değişikliğin bir bedeli olacak. O bedeli çalışanlar ödeyecek. Erdoğan Demirören, iktidarın adaımı. Milliyet, zamanında İmralı Tutanaklarını paylaştığı için, Tayyip Erdoğan Demirören'i arayarak fırçalamış,  Demirören de “Nasıl girdim bu işe ya, kim için” sözleriyle ağlamıştı. Derya Sazak'ı o dönemde işten çıkaran Demirören'in, iktidarın istemediği isimleri orada tutmayacağını biliyoruz. Kural böyle işliyor. Siyasiler patronları, patronlar gazetecileri fırçalıyordu. Pek çok gazeteci işten çıkarılacak.
Basın zaten tek sesti. Değişmeyecek. Bazı koltuklar değişecek. Akçeli işler sürecek. Ta ki, bir tekelin gelip başka bir tekeli alacağı zamana kadar bu kısır döngü sürecek. Gazeteciler özgürce haber yapamayacaklar elbette. Zaten hiçbir zaman holdig basınında böyle bir şey geçerli değildi. Gene olmayacak. Magazin, arka kapak güzelleri, Haydar Dümen okumaya devam edeceksiniz.
Her gazete satılır mı?
Önceden bir gazete okuru olarak sadece dışarıdan bakardım. O dünyadaki değişiklikler garip gelirdi. Şimdi gazeteci olarak tam içinden bakıyorum. Çok sıradan geliyor. Şimdi Doğan Medya'da çalışanlar, plazalarında oturmuş kara kara düşünüyor? Acaba devam edebilecek miyim diye. Hepsi diken üstünde. Üzücü bir durum. Plazalarda gazetecilik yapıyorsanız belki maaşınız iyi, güzel bir yaşama sahipsiniz. Ama böyle de dertleriniz var. O yüzden halkı değil hep patronları mutlu etmeniz gerekiyor.
Holding medyacılığı gazeteciliği bitirmişti. Öyle karşılaştığım örnekler var ki, anlatsam şaşırırsınız.  Şimdi üstüne iyice mum dikiyorlar. Çalışan arkadaşların durumu zor olsa da bir konuda mutluyum. Aslında rahatım diyelim. Evet, çoğu zaman maaşımı düzenli alamıyorum. Pek iyi paralar da kazanamıyorum. Zaten böyle de bir derdim yok. Ama elimde şu var: Özgürce haber yapma imkanı, sıcacık arkadaşlık ortamı. Çok gezdim biliyorum. Plazaların soğuk ve entrika dolu koridorları benden uzakta. Tek kuralımız var: Vatan, Emek ve Namus. Ve öyle bir gazetede çalışıyorum ki, benim gazetem yalnızca halka satılır. Ne patrona, ne de bir başkasına.
Aslında bugün yazmayı düşünmüyordum. Çok sıkıştım. Fakat yoğun gündem arasında, bu haberi duyunca biraz iç dökeyim istedim. Bugün de böyle olsun. Son söz: Biz oldukça da istediklerini alıp satsınlar bu ülkede gerçek basın, özgür basın, halkın basını var olmaya devam edecek.
21 Mart 2018
11 notes · View notes
yazamazokur · 3 years
Text
Tumblr media
Bir sınav gözetmenliğinde bana eşlik eden bu roman Almanya'da başlayan Türkiye'de devam eden 4 kuşak ailenin yaşadıklarını genelde kadınların dilinden anlatıyor.Ben kitabı okurken zaman ve yerler değişse de yazık hep aynı döngü,hep aynı zihniyet diye hayıflanırken buldum kendimi çoğu kez.1. ve 2. kuşak daha ayrıntılı anlatılırken, 3. ve 4. kuşak daha günümüz ve güncel olaylar olduğundan mı bilmem ama sanki daha bir teğet geçilmiş gibi geldi bana.. Her birinden tadımlık ama doyumluk olmayan çok tanıdık bir aile hikayesi..
Panik içinde doğru kararlar alamaz ki insanlar!Bir süre daha bekleselerdi keşke. Konuşsalardı, aralarında tartışsalardı... 16
''Huzur getirebiliyor musunuz, onu söyleyin. Yüksek dozda ihtiyacım var,'' demişti yaşlı adam.
'' Huzur bulunmuyor bugünlerde. Karaborsaya düşmüş.'' 23
''Tanrım beni, ailemi ve sevdiklerimi koru...'' Gerisi gelmiyordu, unutmuştu.. oh olsun ona!Çocukluk duasını unutana, ancak sıkıştığında dua edene Tanrı niye yardım etsinki! 28
Hitler yangın mahalline ulaştığında ise, Propaganda Bakanı Goebbels'i, hani şu, 'yalan ne kadar büyük olursa inananı o kadar çok olur' diye buyuran eski gazeteciyi, yangını seyrederken bulmuştu. 34
Ne tuhaf bela gelip de kapısını çalana kadar, kendine bulaşmaz sanıyordu insan. Bu da bir insanlık zaafıydı kuşkusuz! 35
Telaşa mahal yoktu çünkü faşistler,kadınlar ve çocuklarla değil sadece erkeklerle uğraşıyorlardı. Kadınlarla da uğraşıyorlardı, bir işyerinde çalışan , bir mevki işgal eden kadınlarla. Elsa, Peter'in doğumundan beri, zamanını çocuklarına ve evine adamış bir ev kadınıydı sadece. Ari ırktan bir Alman kadının hakkını yemiyordu ki, göze batacak bir durumu olsun.Çocuklara gelince..çocuktu onlar yahu! Dini, ırkı ne olursa olsun, çocuklarla kim uğraşırdı ki? 38
Nasıl geçeceğini tasavvur edemediği ömrünün bundan sonraki faslına ilk adımlarını, yeni yürümeye başlayan bir bebeğin karışık duyguları içinde attı; ürkek,endişeli, ama yine de tuhaf bir heyecan içinde. 44
Er geç sabah olacak ve uyanacaklardı. Ama sabah olmuyordu bir türlü. Kabus uzadıkça uzuyordu! 49
''Bu, aynı zamanda bir zorbanın insanları hangi noktalara taşıyabileceğinin de bir göstergesi, Gerhard. Ne vakit bilemem ama, Hitler birgün bitecek ve işte o zaman sosyologlar yaşadığımız günlerin verilerini kullanarak, zorbalığın zarar ve sonuçları üzerine tez yazacaklar.Yani, diyeceğim şu oğlum, kötüden de ders çıkarmak mümkündür.'' 53
Halkın ahlakıı da bozacaklar böyle giderse, diyordu, sanki halkın ahlakı bozulmamış gibi. 53
Umut hep olmalıydı.. yaşam sürdükçe! 54
Umutlarını hiç yeşertmedi.Hayal kırıklığına uğramamak için, hayal kurmamayı çabuk öğrenmişti. Ne olacaksa olacak, diyordu,filozofça. Doğuya doğru gidiyordu, kaderci olmalıydı, tıpkı doğulular gibi. 59
Bu Türkler sabahtan akşama peynir mi yer? 67
Öğrenci Akil bana dediydiki, paraları yokmuş ama başarmak için çok hevesleri varmış. Ben de ona, doğru eğitim disiplin ister dedim.Hocam, Müslümanlarda zaten biat kültürü var, diye yanıtladı.Biat ve disiplin aynı şey değildir, diye itiraz ettim.Biat, inandığın kişiye hiç sorgulamadan kendini gözü kapalı teslim etmektir. Disiplin ise,mevcut kurallara ve düzene eksiksiz uymak ve aynı anda sürekli sorgulayabilmektir. 72
Türkler İstanbulu fethettiklerinde ,Bizanslı bilim adamlarının İstanbulu terk etmesini önleyememişlerdi. İşte bu yüzden Rönasans , bu kişilerin sığındığı İtalya'ya nasip oldu.Biz bugün, burada, çok değerli profesörlerin Avrupa'dan İstanbul'a gelmelerine vesile olarak, bilimi İstanbul'a geri döndürüyor ve neticesinin ülkemize çok şey katacağına inanıyoruz. Siz Avrupalı bilim insanları, bize ilminizi, metotlarınızı getirin ve gençlerimize ilerlemenin, çağı yakalamanın yollarını gösterin. 77
Bize emanet edilen gençleri en mükemmel şekilde eğitmek ve değerli bir kuşağın yetişmesine katkıda bulunmak... Bu ne müthiş bir hedef, öyle değil mi? 85
Yeniliklere direnmek Türklerin genlerinde var. 96
Yahudilere durmak, dinlenmek ve huzur yoktu! Onlara yürü buyurmuştu, Tanrıları.
Yürü, yüksel anlamına alınırsa, eh, doğrusu her el attıkları işten yüzlerinin akıyla çıkmasını bilen insanlardı. Ama 'Yürü' aynı zamanda gez, dolaş,hatta hiçbiryerde huzur bulama, sürekli oradan oraya savrul, anlamına da gelebiliyordu. Bu yüzden mi hep yollardaydı Yahudiler? 110
Şansız bir ırk olabilirlerdi ama kesinlikle mutlu bir aileydiler. 114
Burada çalışmakta olann her biri!Beklentileri ise sadece takdir görmekti,hepsi bu! 129
Kendimizi boşuna kandırmayalım , biz Türklerden bir Einstein çıkmaz. 130
Tüm sıkıntılara rağmen başı dik ve onurlu!Bu ülkeye minnet duyuyordu,bu ülkeyi seviyordu,İstanbul'a aşıktı,ama yürümeyen işler yüzünden,iyice bunalmaya başlıyordu. 131
Tanrılara bir kurban vermek gerekiyordu ki gazapları yatışsın. Ne yazıkki kabak en dürüst, en değerli ve en sevgili dostlarından birinin başında patlamıştı! Yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Arkadaşına yardımcı olamadığı için o kadar üzgündü ki,nefes almakta zorlanıyordu. Dizlerinde kendini taşıyacak dermanı bulamayacağını düşündüğü için, hemen kalkmadı yerinden.Tarih tekerrür ediyordu. Almanya'daki zihniyetin bir benzeri.. sürekli kaşınan milli duygular,uydurulan ya da abartılan hikayelerin sonucunda basına, ifade özgürlüğüne getirilen yasaklar... feda edilen insanlar... tüm bunlar bu ülkede mi yakalamıştı onları! 142
Kişi arasına kimseyi sokmadan konuşabiliyordu yaratıcısıyla, Müslümanların Allah'ı iyi insan olmanın, gönül kırmamanın, kendine çok hayırlı geleceğini fısıldamıştı.. 159
İnsan olmak ciddi bir iştir.Kimliklerimiz de insan olduğumuz için var. Bizim bir zamanlar Alman kimliklerimiz vardı çünkü Almanya'da doğmuştuk.O kimlikler elimizden alındığı için, şimdi yaşadığımız ülkenin kimliklerine sahibiz. 163
Gerhard, kızının zeki olduğunu biliyordu da mutsuz olduğunun farında değildi. 164
Başıma ne geldiyse, sorhaşken geldi, dedi.'' Bir daha elimi içkiye sürmemek için, koyu bir müslüman mı olsam acaba? 180
İyilik kötülüğe pek ender baskın çıkıyordu ama hayat çocuklar için, savaşı beklerken dahibir oyundu! 189
Hayat bazen de eş zamanlamayla, ölüm kederini, doğum sevinci ve başarı müjdesiyle harmanlayarak akıp gidiyordu. 201
Elsa herşeyi çok iyi sezen fakat ilişklierini seviyeli şekilde sürdürebilme için, gerçekleri yüze vurmayan, ender kadınlardı. 205
Alooooo! Beni sevecek kimse yok mu, şu dünyada? Varsa ortaya çıksın! Hemen! 208
Hayatta umduğuu bulamayan sadece Suzan değildi. 212
Sen benim herşeyimi bilirsin ya, artık çok mutlu olduğumu da bil. 229
Bir hayal kadar güzelsn. 235
Huzurum var! Dünyadaki en değerli şey huzurdur. 317
İç sesimi dinleyeceğim ve kendimi bulacağım, anne!Babamın, senin ve büyük annelerimin dümen suyundaan kurtulup, kendimi bulacağım. 317
Doğru insanı bulana kadar, bırak tek başına uçsun.Kafesinde kalırsa çok mutsuz olur, hesabını da bize yazar. 319
Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına/ ey ufuklar diyorum, yolculuk var yarına
Annemle babamın birlikteliğini bilen Sideliler, benim bir aşk çocuğu olduğumu düşünürler. Oysa annem katıksız bır mantık birlikteliği olduğum konusunda ısrarcıdır. Ben katılmam ona.Davranışlarıma mantık egemen oluyorsa, bunu annemle babama değil,Alma yahudisi Gerhard Dedeme borçlu olduğuma inanırım. Anneannem de aynı fikirdedir üstelik. Zor ve uzun bir eğitim gerektiren doktorluk mesleğini seçtiğime göre, bir tati beldesinde yan gelip yatan filozof babama veya serseri ruhlu anneme değil, çalışkan ve ilkeli babasına çektiğime dair, yemin billah ediyor. 328
Çocukke bütün ailemin birarada olduğu yaz mevsimi hiç bitmesin isterdim. 338
''Niye gidecekmişiz ki?'' diye yanıtlıyordu Suziş, '' Kanadı kırık kuş her yerde diken üstünde yaşar.Buraya da Almanya'dan göçmedik mi? Her yer bize gurbet.'' 344
Biraz saf olmalıyım ki, liseyi bitirene kadar, olaylar ne denli kötü olursa olsun, insanların hep iyi niiyetli olduğuna , güzel bir dünyada yaşadığıma inanmışım!
Doğdukları topraklardan sırf din denen olgunun istismarı yüzünden kovulan Alman Yahudisi bir aileyle, Müslüman Türk bir başka ailenin, din istismarı yüzünden ülkesinde yaşamaya koskan üçüncü kuşaktan torunu ben, yalnız sevgilime gitmiyordum, vatanımın da neresi olacağına karar vermeye gidiyordum... vatanın da, dinin de sadece ve tamamen sevgi olduğuna inanarak! 390
18 Kasım 2020
1 note · View note
technosehir · 5 years
Text
Birleşik Krallık Hükümeti'nden Oyun Konsollarına Şok!
Tumblr media
  Birleşik Krallık Hükümeti'nden oyun konsollarına şok karar. Birleşik Krallık Hükümeti'nden, Nintendo, Sony ve Xbox gibi oyun konsollarına soruşturma açıldı. Soruşturmanın sebebi ise rekabet ve müşteri hizmeti ihlalleri. Buna göre artık tüm oyun konsolları daha şeffaf olmak zorunda ve özellikle oyun platformları için ilan edilen indirim ve kampanyaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını belgelendirmeleri gerekecek. Peki bu sürece neden olan şey ne ve bu süreç nasıl işleyecek? Detaylar yazımızda…   Birleşik Krallık Rekabet ve Piyasa Kurumu (CMA) Gözünü Kararttı! PlayStation Plus, Nintendo Switch Online ve Xbox Live Gold gibi birçok oyun konsolunun kullanıcı haklarını ihlal ettiğini düşünen CMA, artık bu durum için bir soruşturma başlattı. Ve sonuçta, özellikle oyun indirimlerinin firmalar tarafından ilan edildiği şekli ile olup olmadığı başta olmak üzere, kampanyalar, yayım tarihi, müşteri bilgilerinin 3.kişiler ile paylaşılıp paylaşılmadığı, yönetmelik ihlali dışındaki durumlarda ücret iadelerinin yapılıp yapılmadığı ve seçilen paketlerin tüm haklarının sağlanıp sağlanmadığı gibi durumların hepsinin soruşturulması masada olacak. Kısacası tüm oyun konsolları artık diken üstünde diyebiliriz. Peki ya ihlaller ispatlanırsa!   İhlal Olması Durumunda Neler Olacak? CMA tarafından oyun konsollarının, ihlallerden bir/birkaçı ya da hepsinin ihlal ettiği kanaatine varılırsa bu durumda; oyun konsolu firmaları ağır cezai yaptırımlar ile karşı karşıya kalabilecek. Bu cezalar arasında; para cezası, Birleşik Krallık topraklarında oyun konsolu firmaların artık satış yapamaması ve hatta Uluslar arası tahkim mekanizmaların harekete geçirilmesi gibi bir dizi yaptırımlar ile karşı karşıya kalmaları da mümkün.   Oyun Konsollarından Karşı Hamle Oyun konsolu firmalarından ortak adım geldi ve Birleşik Krallık makamlarının bu ithamının yersiz olduğu savunuldu. Tüm dünyadaki yönetmelik ve yasaların aynısının bu topraklarda da aynen izlendiğini savunan firma yetkilileri, gerekli evrakların Hükumet ile de paylaşıldığı söyledi. Oyun konsollarının Birleşik Krallık için vazgeçilemez bir alan olduğunu ifade eden firma yetkilileri, uzun vadede bunun olumsuz etkilerinden kendilerinin de etkileneceğini belirtmeleri  özellikle İngiliz firmalarının bu konsol şirketlerindeki paylarını akla getirdi. Bundan sonraki durumun hangi yöne doğru evrileceğini ve sonucun kimi daha fazla etkileyeceğini soruşturma sonucundan sonra hep birlikte göreceğiz. Read the full article
0 notes