Tumgik
#Yaratıcı Düşünce
yazmayolculugu · 1 year
Text
Neden Olmasın?
Neden Olmasın? Sanat bir pratiktir. Bireyseldir ancak sosyal olarak da yapılabilir. Sosyal olarak yapıldığında hem bireysel bir pratik gerçekleştirmiş oluruz, hem de sosyal bir pratik olarak toplumsaldır.
Sanat bir metot olarak kullanılabilir. Sanatın metodu yoktur, çünkü sanat bir metottur. Bir şeyi gerçekleştirmenin ya da bilgiye, o bilgiyi oluşturarak ulaşmanın bir yoludur. O bilgiyi pratik ederek, var ederek ulaşmanın; ulaşılamasa dahi teoride var etmenin; hayal etmenin bir yoludur. Tam da bu nedenle bir zeka işidir. Zeka ile ilgili bir uğraştır. Zekayı anlamaya ve geliştirmeye yönelik bir pratik olarak sanat, mekanizmasındaki davranışlar gereği bireyi ve toplumu geliştirici bir araç olarak kullanılabilir.
Empati, hoşgörü, katılımcı, özgürlükçü, ‘iyi’leştirici, ifadeden yana, kaynaştırıcı, farkındalık artırıcı, bir yanı keskin olsa bile eşik geçişlerinden sonra sakinleştirici…
Bu terimlerin bütününün aynı anda bir yerde durarak bir çağrışımın parçaları olduğunu kavramakta fayda buluyorum.
Bu kısmı, zihnimizde görselleştirmekten faydalanarak ifade etmek için bir benzetmeden yararlanmak uygun olacaktır; Plastik sanatlar pratiği de tıpkı müzik pratiği gibi bireysel olarak da yapılabilir, sosyal olarak da yapılabilir. En baştan hayal etmeye başlayalım:
Tek başına mırıldanan bir müzisyen düşünelim. Sadece sesini kullanarak müzik yapan bu kişi tek başına hiç ses olmayan bir yerde olsun.
Şimdi bu kişi sesini kullanmanın yanına bedenine vurarak ritim tutmasında eklesin.
Şimdi bu ritme şarkı sözlerini söyleyerek eşlik etsin.
Şimdi bir enstrüman çalsın.
Enstrüman ile birlikte şarkı söylesin.
Bu kez bir bilgisayar kullanarak pek çok enstrümanla müziğini yapsın, sözlerini kaydedip eklesin.
Gelin işi sosyalleştirmeye başlayalım:
Şimdi bu müzisyenin yanına bir müzisyen daha getirelim. İki kişi enstrümanları ve sesleriyle müzik yapsın.
Şimdi yanına bir kişi daha gelsin, hoş bir trio dinleyelim.
Dört olsun, beş olsun, sekiz olsun.
Bir grup müziği dinliyoruz.
İşin boyutunu biraz değiştirelim;
Şimdi müzisyenlerimizin sayısını elliye çıkaralım.
Biraz da orkestra müzik yapsın.
Orkestra.
Biraz hayal gücümüzü devreye sokalım.
Beş yüz kişi olsun.
Az mı?
1500 olsun.
Haydi 5000 olsun.
5000 kişi, 5000 enstrumanlık bir orkestra… Çok mu abartılı oldu?
Hayal gücümüzü daha devreye sokmadığımızı belirtmek için bir bilgiyi paylaşmam gerekiyor.
2013 yılında bir grup müzisyen bir araya gelerek Guinness rekorlarına dünyanın en büyük orkestrası olarak giriyor. Konuyu uzatmamak adına tüm detayları bir kenara bırakıp bu orkestranın müzisyen sayısına odaklanalım: 7548.
7548 müzisyen, 7548 enstrüman.
Evet, bu hayal değil. Bir gerçek.
Tam bu noktadan hayal kurmaya başlayalım.
500.000 müzisyenin oluşturduğu bir orkestra hayal edelim. Orta halli bir kentteki herkesin aynı anda müzik yaptığını düşünelim. Oldu ki bir takım araçlar üretmiş olalım, bu araçları kullanarak tüm kent tıpkı o rekordaki orkestra gibi bir eseri icra etmiş olsunlar.
Hayalleri büyütelim;
6.000.000 kişilik bir insan topluluğunun aynı anda müzik yaptığını.
Peki 100.000.000 kişi? Koca bir ülke kadar insan. Hayal edebiliyor muyuz?
Hangi iletişim araçları kullanılarak canlı bir performans yapabiliriz ki?
3.000.000.000 insandan oluşturalım bu orkestrayı.
3 milyar.
Tam bu noktada 3 milyar kişinin bir kıtada toplanıp aynı anda gökteki notalara bakarak bir eseri seslendirmesini hayal edersek bu biraz ‘din’ olur. Sanat distopyasından çıkabilmek adına sanatın şu iki değerini devreye sokmamızda fayda var: özgürlük ve özgünlük. Bu kadar büyük bir topluluğun bir ucunda farklı ritimler, diğer ucunda farklı sesler, öte ucunda farklı eserler çalsalar bunun ne zararı olabilir?
Bu noktada ‘eser’ önemini yitiriyor, ‘sanat pratiği’nin kendisi bir süreç olarak değerin merkezine doğru yerleşiyor. Burada önemli olan sanat yapmak. Süreç içinde gerçekleşen, zamanın bir bölümünü deneyimlenebilecek bir biçimi olarak ‘sanat’.
Tüm insanlık.
Yeryüzünde yaşayan ve yapmak isteyen tüm insanlarla birlikte, hep birlikte sanat yapmak.
Bir an bile olsa;
Neden olmasın?
-Prepathy, 19/05/2023
Konu: Uykuya dalmadan önce yakalanan düşünceler.
0 notes
mocheruser14 · 4 months
Text
Kendini neden önemsemeli ve fikirlerini birinci sıraya koymalısın?
Tumblr media Tumblr media
Herkese merhaba, bugün hepinizle konuşmayı gerçekten istediğim bir konu var. İnsanları gözlemlediğimde şunu farkediyorum ki birisi onları aşağıladığında kötü özelliğin kendilerinde olduğunu zannediyorlar. Aynı şekilde birisi onları övdüğünde o kişiye karşı minnet duyuyorlar..
Ancak benim sizlere kazandırmak istediğim farklı bir zihin yapısı var. Bu zihin yapısında ise aslında insanların size olan davranışlarına karşı kendinizi değiştirmeniz değil, Kendinizdeki özellikleri farkettikten sonra olmak istediğiniz kişinin özelliklerini benimseyip diğer söylenilen sözleri umursamamanız. Çünkü emin olun bu zihin yapısı sizi çoğu dış etkenden koruyacak ve sağlıklı bir mental sağlık oluşturmanıza yol açacak.
İnsanları neden umursamamalısın?
Öncelikle şunu açık hale getireyim, insanları umursamak onların yapıcı eleştirileri dışında size zarar verecektir. İnsanlar size hedefiniz ile alakalı yapıcı bir eleştiri söylerse, siz fikrinizi açıkladığınızda hedefinizi geliştirebilmeniz için eleştirel bir düşünce ile yaklaşırsa onları elbette dinleyin. Ama yapıcı olmayan aşağılamaları umursamaktan vazgeçin.
Örneğin birisi size sizin hedefinizi başaramayacağınızı söyledi, Pekala.
Tam olarak gelişmenizi sağlayacak bir cümle görebiliyor musunuz? hayır.
Sizin başaramayacağınızı nereden bilebiliyor? Cevaplayayım, kendi sınırlayıcı inançlarını size aktardı. Çünkü kendisi bunu başaramayacağına inanmış, zihninde zor olduğuna inanmıştır.
Bu insanın kalıplarının size geçmesine izin veremezsiniz. Çünkü siz o insan değilsiniz. Siz o kişi değilsiniz
Diğer bir örnekte bir insan size hakaret etti. Çirkin olduğunuzu söyledi veya bu anlamı ima edecek bir söz söyledi diyelim.
Burada ise önemli olan sizin kendiniz hakkında düşüncelerinizdir. Üzgünüm ama yeterince sağlıklı bir insansanız, olmasanız bile; bu söz doğru değildir.
Karşıdaki insanın güzellik algılarına uymak zorunda değilsiniz. Herkese güzel gözükmek zorunda da değilsiniz, gerçekten güzel insanları bile aşağılayan kişiler var. Onlara göre güzel olmayabilir veya o insanlar saygısız olabilir. Fakat, sizin yapmanız gereken şey en başta kendinizi güzel görmektir.
Siz kendinizi güzel gördüğünüz sürece, başkalarının ne düşündüğü umurunuzda olmasın. Çünkü kendinizi yeterli görüyorsanız yeterlisiniz, güzel görüyorsanız öylesiniz. Kendin hakkında ne düşünüyorsan onu yansıtırsın. Unutma :)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Aynı şekilde, İnsanların sizi övmesi de sizi yüceltmesin. Burada gerçekten çok ince bir çizgi var. Bir insan sizi övdüğünde sizi yüceltmesine izin verirseniz, ego çizginizin hizasını aşmış olursunuz. Bu yüzden insanlar sizi övse bile onlara teşekkür edin. Unutmayın, insanların sözleriyle yücelen her insan birgün onların sözü ile aşağılanacaktır. Siz yüceldiğinizde farkında olmadan içinizdeki nefsi besliyorsunuz. Bu ise zarara yol açacak.
Bir insan sizi övdüğünde kendinizi yüksekte görmeye başlarsanız, insanlar bunu farkettiklerinde sizi bu şekilde manipüle bile edebilirler. Bunun gibi size gerçekten çok fazla örnek vererek ilerleyebilirim. İnsanlar sizi överken evet iyi hissetmenize izin verin fakat teşekkür edip geçmesini bilin.
Kısacası karşıdaki kişi ile sizin bir olduğunuzu hatırlayın. Ne sizin ondan üstün yanınız nede onun sizden üstün yanı var özümüzde biriz hepimiz.
Kendi hayatını oluştururken önceliği hep kendi düşüncelerine vermelisin. Kendine inanmayan bir insana yaratıcı da inanmaz. Kendinize inanmanız başarının en gerekli anahtarıdır. Senin kendin hakkında düşüncelerin her zaman daha önemlidir. Aynada kendine baktığında, kendini kıyaslamayı bırak. Sadece kendine bak. İstediğin herşeyi başarabileceğini, yeterli olduğunu ama sürekli olarak değişen ve kendini geliştiren birisi olduğunu bil.
Sen eğer başarabileceğini düşünüyorsan, Evet öyle olacak. Diğer insanların o süslü başarabilirsin cümlelerine ihtiyacın olmadığını hatırla. Emin ol ben burada sana duyman gereken sözleri söyleyeceğim. Zihnin yapamayacağı şeyleri hayal etmez. Bilinç gözünde kestiremediği hedefleri sana yapabilirim diye sunmaz. Sadece yapabileceğini bilir ve o hedefler içinden yol gösterir. Sen ise istediklerini seçersin. Kendi fikirlerine önem vermelisin çünkü bu senin hayatın. Başka insanların yapıcı eleştiri harici geriye kalan sözlerine kulak asmamalısın. İnsanları dinlemek ve onlardan yeni şeyler öğrenmek güzeldir, Fikirleri tartışmak güzeldir. Lakin size başaramayacaksın diyen bir kişinin sözlerini umursamak gereksizdir. Herşeyi kafanızda aşırı büyütmenize gerek yok sadece onları umursamayıp kendinizi bilin.
Emin olun içinizde olan travmaları iyileştirip kendinizi bilmeye başladıkça, insanların aşağılaması sizi etkilemeyecek. Çünkü kendiniz hakkında onların dediği düşüncelerin en ufağını bile düşünmeyeceksiniz. Onlar size lafları söylediği sürece üstünüze bile alınmayacaksınız. Bu son dediklerimi unutmayın ilerleyen zamanlarda size detayıyla anlatacağım.
Okuyan herkese çok teşekkür ediyorum, Yorumlar kısmında düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz. Size kendi deneyimlerimi ve araştırarak edindiğim fikirlerimi paylaştığım hesabıma destek olmak için gönderiyi beğenebilir ve ana sayfanıza düştüyse takip edebilirsiniz. Diğer gönderide görüşmek üzere, Sevgiler!!!
16 notes · View notes
arieslexa · 10 months
Text
Herhangi Bir Sınırlama Yoktur
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"Hayal gücünle her şey mümkün!" - Neville Goddard
︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵︵‿︵
Gerçekliğinizin edimsel gücü olarak, inanılmaz gücünüzün bilinçli kullanımıyla tezahür ettirebildikleriniz için kesinlikle hiçbir sınırlama yoktur. Daha önce milyonlarca kez söylediğim gibi, en çılgın hayallerinizi tezahür ettirmek için gereken tek şey kendi gücünüze olan inanç ve güvendir.
Yaratılış bitti.
Bu zaten yapıldı.
Şu anda arzularınızın olduğu yerde zaten başka bir gerçeklik var çünkü varoluşta kendinizin sonsuz gerçekleri ve versiyonları var. Her şey, kendi realitenizin sınırsız yaratıcısı olduğunuz şaşırtıcı gerçeklikten gelir.
Şunu fark edin: Bir yaratıcı olarak sizin için her şey ilahi olarak mümkündür -
yalnızca boşluğun varlığı bu gerçeği kanıtlar.
Boşluk durumu içinde sizin için her şey ilahi olarak mümkün olduğundan, o zaman boşluğun * dışında * sizin için her şey ilahi olarak mümkündür. Bununla birlikte, arzularınızı tezahür ettirmek için boşluğa ihtiyacınız yoktur, çünkü kendi realitenizin nihai efendisisiniz ve böylece bu bilgiyle arzu ettiğiniz her şeyi tezahür ettirebilirsiniz.
Boşlukta, realitenizin Tanrısı olduğunuzu bilmenin saf bilincisiniz ve her şey sizin için kesinlikle mümkündür. İşte tam da bu yüzden, kalbinizin her bir arzusunu tezahür ettirmek için zihniyetinizi değiştirmekten ve gerçek gücünüze inanmaktan başka tek bir lanet şeye ihtiyacınız yok.
︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵︵‿︵‿୨♡୧‿︵‿︵︵‿︵
◇୨⎯ "Sınırsız güç" ⎯୧
Gerçekliğinizin nihai Tanrısı olarak yetenekli gücünüz tamamen sınırsız ve sonsuzdur. Bir yaratıcı olarak gerçek formunuz Tanrı bilincidir ve bu sonsuz bilinç herhangi bir gerçekliğe bağlı değildir. Boşluktayken - gölgelerin dış dünyasının sınırlamalarından uzaktasınız ve gerçek "Ben" farkındalığınızla bağlantılısınız. Boşluk halini somutlaştırırken - tezahür yeteneklerimizi çevreleyen herhangi bir sınırlama, olumsuz düşünce, şüphe veya sınırlayıcı inanç olmaksızın bir yaratıcı olarak gerçek ilahi Tanrı bilinci biçiminizle bir olursunuz. Gerçekliğinizin boş durumda ve onun dışında işleyen gücü olarak sizin için her şey ilahi olarak mümkündür, çünkü tüm sonsuz gerçeklikler ve sonsuz olasılıklar bu anda zaten mevcuttur. Aynı anda farklı gerçekleri deneyimlediğiniz sonsuz versiyonlarınız var. Buna paralel gerçekler ve "kurgusal" dünyaların gerçekleri de dahildir.
En sevdiğiniz şovları düşünün - American Horror Story, The Vampire Diaries, Buffy The Vampire Slayer vb. İçin bir gerçeklik var.
Mevcut "sıradan" gerçeklikte "kurgusal" olarak kabul edilen şey zaten gerçek ve başka bir gerçeklikte nefes almak olarak var.
Uzun lafın kısası, kesinlikle hayal edebileceğiniz her şey ve her şey, şu anda var olan tüm sonsuz gerçekliklerden başka bir gerçeklik olarak zaten var. İlahi gücünüzle tezahür ettirebildikleriniz için olasılıklar sadece sonsuz ve sonsuzdur. Gökyüzü senin için sınır bile değil. Ay, yıldızlar ve ötesinin birleşimi, yeteneğinizle yapabileceklerinize bile yakın değildir ve dünyanıza edimsel güç olarak tezahür eder. Her anlamda bir yaratıcı olarak kesinlikle sınırsız ve ilahisiniz, bu şaka değil. Kendi realitenizin nihai yaratıcısısınız ve bu sonsuz güçle - kesinlikle * istediğiniz her şeyi * tezahür ettirebilirsiniz.
Kural yok ve sınırlama yok. Senin için hiçbir şey imkansız değildir.
İstediğin her şeyi gösterebilirsin.
 Paris bir gezi? Buna sahip olabilirsiniz.
İdeal arkadaş grubunuz? Buna sahip olabilirsiniz.
Milyonlarca dolarlık bir konak mı? Buna sahip olabilirsiniz..
Doğaüstü yetenekler? Buna sahip olabilirsiniz.
Unutulmaz ve büyüleyici bir ayrıcalık mı? Buna sahip olabilirsiniz.
Mutlak kraliyet muamelesi? Buna sahip olabilirsiniz.
İstediğiniz ünlüyle tanışmak ister misiniz? Buna sahip olabilirsiniz.
Mükemmel sağlık? Buna sahip olabilirsiniz.
Liste sonsuzdur, sonsuza dek devam eder.
Kim olduğunuz veya mevcut koşullarınız önemli değil, kendi hayatınızı değiştirme ve tüm arzularınızı tezahür ettirme gücünüz var. Sen yaratılışın gücüyle doğdun.
Sadece inanın ve bir yaratıcı olarak kendinize inanın. Realiteniz üzerindeki sonsuz otorite gücünüzü güvenle ve kendinden emin bir tutumla kabul edin.
Kalbinizin arzuladığı her şeyi kesinlikle tezahür ettirebilirsiniz. ~
Gücünüzün sınırı yok. Gerçekliğinizin Tanrısı olduğunuz ve muhteşem bir yaratıcı olarak sizin için neyin mümkün olduğuna yalnızca siz karar verebildiğiniz için kimsenin size kendi sınırlayıcı inançlarını dayatmasına asla izin vermeyin. Kendi realitenizin tek edimsel gücüsünüz ve kendinize herhangi bir sınır koymadığınız sürece her şey gider çünkü: her şey sizin için ilahi olarak mümkündür. Gücünüzde gerçekten sınırsızsınız. Kimsenin size başka ne söylediği veya kaç şüphecinin sizi arzularınıza ulaşmaktan caydırmaya çalıştığı umurumda değil, bir yaratıcı olarak kesinlikle istediğiniz her şeyi tezahür ettirebilirsiniz. Siz gerçekliğinizin edimsel gücüsünüz. Ne istediğin önemli değil, alabilirsin. Sadece kelimeleri söyle ve o zaten senin, bitti.
Melek kanatlı uçan bir evcil kaplanı tezahür ettirmek isteyip istemediğiniz umrumda değil, her saat başı para yetiştiren bir bitkiyi tezahür ettirmek isteyip istemediğiniz umrumda değil, doğaüstü yetenekler isteyip istemediğiniz umrumda değil ve bir değişim tezahür ettirmek isteyip istemediğiniz umrumda değil. Sadece bunun gerçekleşmesi için edimsel güç olarak kendi yeteneklerinize inanın ve güvenin. Tamamdır.
Yasanın daha mistik ve doğaüstü yönünden şüphe eden ve onu kapatan insanlara gelince, şu anki realitenizde doğaüstü yetenekler ve manzaralar yaşamamanızın tek nedeni, toplum tarafından tüm bu şeylerin sadece uydurma olduğu konusunda yetiştirilmemiz ve öğretilmemizdir. Doğaüstü ile ilgili veya büyülü herhangi bir şeyin yalnızca en sevdiğimiz filmlerde ve şovlarda var olduğuna ikna olmamız öğretildi ve şekillendirildi. Çocukluğumuzdan yetişkinliğe kadar hayatımız boyunca toplum tarafından bu sıkıcı varsayımlarla programlandığımızdan, bu varsayımlar gerçeğe dönüştü ve sonuç olarak normalde bu nedenle "sıradan dünyada" doğaüstü deneyimlerle karşılaşmıyoruz. Sadece varsayımlarınızı değiştirerek ve daha heyecan verici ve mistik bir yaşam için yenilerinde ısrar ederek, "imkansız" kaçınılmaz olarak gölgelerin dış dünyasında size açıklanacaktır. Gölgelerin dış dünyası, sizin varsaydığınız şeydir.
Bilinç tek gerçekliktir ve hayal gücü gerçekliği yaratır. Bu iki temeli, kendi yaratma yeteneklerinize olan öz inanç ve inançla bir araya getirin ve edimsel güç olarak sizin için hiçbir şey imkansız olmayacaktır. Kendinizin zaten var olan sonsuz olasılıklara sahip sonsuz versiyonları vardır ve tüm bu diğer görünmeyen gerçekler bilinç durumunuzda mevcuttur. Diğer tüm gerçeklikler şu anda "ölüdür" ve bilinç durumunuzda gizlidir ve durumunuzu değiştirdiğinizde, bilinç durumunuza uyması için "bu gerçekliği hayata geçirirsiniz" ve yeni bir gerçeklik yaşarsınız. Daha basit bir ifadeyle, durumunuzu değiştirirken, istediğiniz herhangi bir gerçekliğe veya kendinizin herhangi bir versiyonuna sonsuz olasılıklardan erişebilir ve arzularınızı tezahür ettirebilirsiniz. Durumunuzu değiştirdiğinizde ve tezahür ettirmek istediğiniz şeyi zaten başarmış olma zihniyetinde ısrar ettiğinizde, ne arzu ederseniz edin - kaçınılmaz olarak, ısrarcı varsayımınızın doğru olduğunu kanıtlamanın bir sonucu olarak değişen bilinç durumunuzu yansıtacak yeni bir gerçeklik yaşarsınız.
Sizin sonsuz versiyonlarınız zaten var ve istediğiniz her şeyi tezahür ettirmek için gereken tek şey ısrar etmektir: arzunuza ulaşmış birinin kendine güvenen zihniyetini zihinsel olarak somutlaştırmak ve dünyanızı bu zihniyetten görmek.
Multimilyoner olarak bir versiyonunuz var, milyonlarca hayranı olan zengin ve ünlü bir versiyonunuz var, istediğiniz doğaüstü yeteneklere sahip olduğunuz bir versiyonunuz var. Liste asla bitmez. Sizin sonsuz versiyonlarınız olduğundan ve gücünüzle her şey ilahi olarak mümkün olduğundan, dünya gerçekten sizindir ve kesinlikle arzu ettiğiniz her şeyi tezahür ettirebilirsiniz.
Bu dünyada tezahür edemeyeceğin hiçbir şey yok. İstediğin her şeyi alabilirsin. Eğer istediğini tezahür ettirme yeteneğine sahip olmasaydın, ilk etapta arzunu arzulayamazdın. Arzularınız, realitenizin efendisi olarak sizin için kaçınılmaz bir vaattir ve şimdiye kadar istediğiniz her şeyi gerçekleştirmek için gereken tek şey, zihniyetinizi değiştirmek ve onların başarılarının varsayımında, bir yaratıcı olarak gücünüze olan güven ve özgüven tutumuyla ısrar etmektir. Gücünüzde gerçekten hiçbir kural ve sınırlama yoktur. Neville Goddard'ın dediği gibi, "bu dünyada var olmak için her şeyi varsayabilirsin -".
Şimdi anladın mı? Gerçekten sınırsızsın.
18 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
SESLİ DÜŞÜNCE.. 
 ZİHNİMİN ÇÖPLÜĞÜNE HOŞGELDİNİZ.. 
 Sevgili Nietsche’nin çok önemsediğim bir sözü var. Diyor ki ;''Uzun süre uçuruma bakarsan, uçurum da sana bakar.'' Bu söz aklıma en son berbere gidişimde gelmişti. Aynada kendime bakarken, bir an algım yer değiştirdi.
Sanki bilinç olarak aslında aynanın içinden, bir simülasyonuma bakıyormuşum gibi hissettim. Chuck Palahniuk, Dövüş Kulübünde şu söz üzerinde durur; ’’Hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?’’  Üzerine çok düşündüğüm, yazdığım bir olgu hiçlik ve hiçlik varmış gibi yaşamanın cezası olarak düşeceğimiz söylenen cehennem. Altını çizmeliyim ki aklı yücelttiğimden değil ama düşünebiliyor olmak çok değerli bir şey. Düşündüğün değil belki ama fabrika olarak, araçsal olarak, metot olarak düşünebilmek muhteşem bir şey. Dolayısı ile hiçlik benim açımdan cehennemden daha korkunç bir şey. Karşılığını da düşündüm!  Varsa bir yaratıcı ve yargılayacaksa beni en dürüst olmaya çalışan kulu olacağıma inanıyorum. Cennet dedikleri yer mekânsal olarak ağaç, çimen, nehir, dere, yeşil, börtü böcek diye anlatıla durur.. Yani bildiğin MEMLEKETİN KARADENİZİ gibi bir yer! Yok mu düşüncel bir mükafat?
Şimdi çok bilmişlerimiz atlamasın Dâr-ı Karar, Dâr-ı Celâl, Cennet-i Huld vs. vs. Hayır! Sabitelerinizden bahsetmiyorum. Size ezber ettirdiklerinden sormuyorum! Sorular da, anlatılanlar gibi anlaşıldığı kadardır değil mi?
Halbuki ben kendi içimden taşarken, paçanıza bulaşanlarla ilgilenmiyorum. Aynada kendinize bir bakın. Siz mi aynaya bakıyorsunuz? Ayna mı size?
Tumblr media
9 notes · View notes
yinedemeliha · 2 years
Text
“Pablo Picasso "her çocuk sanatçıdır, asıl mesele büyüyünce de sanatçı kala­bilmektir'' demiş. Çünkü çocuklar zaten hayal kurarlar, çevre­leri ile ilgili yeni keşif ve deneyimlere açıklardır. Hayal güçleri ve zihinsel becerilerine sınır koymazlar. Merak duygularını ve öğrenme konusundaki motivasyonlarını da düşünecek olursak, şuan liseyi bitirmekte olan bir ergenden ne kadar farklı olduklarını kolayca anlayabiliriz. Hepimizin çocukları okul hayatına hemen hemen böyle bir zihinle başlar. Ama ne olur da çoğu merak etmeyen, heyecan duymayan, yaratıcı düşünce potansiyelleri körelmiş gençlere dönüşür?”
Neden böyle oluyor? Cevap çok basit. Eğitim sistemleri­miz, içimizde var olan o dahi çocuğu köreltiyor, hatta öldü­rüyor.
Eğitimci Robert Fisher'ın dediği gibi, "Tüm çocuklar ya­ratıcılık yeteneği ile doğar ancak bunun geliştirilebilmesi, yaratıcılı­ğı destekleyen bir ortamın sunulmasını gerektirir"
20 notes · View notes
tolgaulusoy · 2 years
Text
Tumblr media
Yaratıcı Tür: Fikirler Dünyayı Nasıl Yeniden Yaratıyor (İng. The Runaway Species: How Human Creativity Remakes the World), nörolog David Eagleman ile müzikbilimci Anthony Brandt'ın ortak yazdıkları bir eser. Kitap adından da anlaşılacağı gibi insan türünün yaratıcı potansiyelleri üzerine kurulu. Kitap üç kısımdan oluşuyor ilk kısmın ismi "Değişim Rüzgarı." Bu kısım yeniliğin dolayısıyla da yaratıcılığın insani ve toplumsal bir ihtiyaç olduğu savını ortaya atıyor. Herkes şu veya bu şekilde sorunları çözmek zorundadır. Bu kısımda ayrıca yaratıcılığın üç ana unsurundan bahsediliyor. Bunlar bükme, parçalama ve harmanlama olarak isimlendirilmiş. İkinci kısmın ismi "Yaratıcı Düşünce Yapısı." Burada yaratıcı düşüncenin en temel dört ilkesinden bahsediliyor. Bu ilkeler de şunlardır: "parçaları sabitlemeyin", "seçenekleri çoğaltın", "farklı mesafeleri tarayın", "risk almaktan korkmayın." Son ksımın ismiyse "Yaratıcılığı Geliştirmek" bu bölümde de yazarlar yaratıcı şirketlerden ve okullardan bahsetmekteler. Kitap çok fazla teorik tartışmaya girmeden vermek ve öğretmek istediği mottoyu tarihten, çalışma yaşamından, sanattan veya bilimden örneklerle anlatıyor. O bakımdan okuması kolay bir eser.
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 13 days
Text
Muratpaşa'da inovasyon, liderlik, yaratıcı düşünce eğitimi
https://pazaryerigundem.com/haber/173428/muratpasada-inovasyon-liderlik-yaratici-dusunce-egitimi/
Muratpaşa'da inovasyon, liderlik, yaratıcı düşünce eğitimi
Tumblr media
Antalya’da Muratpaşa Belediyesi, Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezi’nde (ASSİM), inovasyon, liderlik ve yaratıcı düşünce eğitimi başlıyor.
ANTALYA (İGFA) – Teknoloji alanında yeni iş fikirleri ve yeni girişimlerin gelişerek ekonomik faydaya dönüşmesi süreçlerinde fiziksel ortam, makine ve ekipman desteği sağlayan ASSİM Teknoloji Merkezi, yeni açılan eğitim alanlarında meraklılarını ağırlamaya devam ediyor. Web tasarımı, oyun yazılımı, üç boyutlu modelleme, robotik kodlama gibi alanlarda eğitimler veren ASSİM, 1 Haziran’da ise inovasyon, liderlik ve yaratıcı düşünce eğitimi başlatıyor. Yeni fikirlerin ortaya çıkarılmasından hayata geçirileceği evreye kadar izlenecek yöntemler konusunda katılımcılılara yol gösterecek olan eğitimde yaş kısıtlaması bulunmuyor. Aziz Dinç eğitmenliğinde 11.00-14.00 arasında gerçekleşecek eğitime katılmak isteyenlerin Turunç Masa ile iletişime geçmesi gerekiyor.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
zamanin-izinde · 14 days
Text
Matematiğin Felsefesi ve Felsefenin Matematiği
Matematiğin felsefesi ve felsefenin matematiği, hem matematiksel hem de felsefi düşüncenin kesişim noktalarını araştıran iki önemli disiplindir. Bu makalede, matematiğin doğasını, onun felsefi temellerini ve matematiksel düşüncenin felsefi yansımalarını inceleyeceğiz.
Matematiğin Felsefesi
Matematiğin felsefesi, matematiğin doğası, anlamı ve doğruluğu üzerine derinlemesine düşünmeyi içerir. Bu disiplinin başlıca soruları şunlardır: Matematiksel nesneler gerçekten var mıdır, yoksa sadece insan zihninin bir ürünü müdür? Matematiksel doğrular evrensel midir, yoksa kültürel ve tarihsel bağlamlara mı bağlıdır? Matematiksel Platonizm Matematiksel Platonizm, matematiksel nesnelerin soyut ve bağımsız bir gerçekliğe sahip olduğunu savunur. Platoncular, matematiksel nesnelerin zaman ve mekandan bağımsız olarak var olduğunu ve bu nesnelerin insan zihninden bağımsız bir şekilde keşfedildiğini öne sürerler. Bu görüş, matematiğin evrenselliğini ve nesnelliğini vurgular.
Mantıkçılık, Formalizm ve Sezgicilik
- yüzyılın başlarında, matematiğin temelini sorgulayan çeşitli felsefi akımlar ortaya çıktı: - Mantıkçılık (Logicism): Matematiksel kavramların mantıksal kavramlara indirgenebileceğini savunur. Bertrand Russell ve Alfred North Whitehead gibi filozoflar, matematiğin tümünün mantıksal temelini göstermek için çalışmışlardır. Mantıkçılığın temel amacı, matematiği mantığın bir dalı olarak göstermektir. Russell'ın "Principia Mathematica" adlı eseri bu alandaki en önemli çalışmalardan biridir​ (Wikipedia)​​ (Encyclopedia Britannica)​. - Formalizm: Matematiğin belirli bir formal dil ve kurallar bütünü olarak ele alınması gerektiğini öne sürer. David Hilbert, matematiğin kesinliğini sağlamak için formal sistemlerin kullanılmasını savunmuştur. Hilbert'in programı, matematiğin tümünün aksiyomatik bir sistem içinde formüle edilebileceğini ve bu sistemin tutarlılığının kanıtlanabileceğini öne sürer​ (Encyclopedia Britannica)​. - Sezgicilik (Intuitionism): Matematiksel doğruların insan zihninin sezgisel yapısıyla keşfedildiğini savunur. L. E. J. Brouwer, matematiğin sezgisel temellerini vurgulamıştır. Sezgicilik, matematiksel nesnelerin sadece zihinsel yapıların bir ürünü olduğunu savunur ve matematiksel gerçekliğin insan zihninin yaratıcı etkinliklerine bağlı olduğunu öne sürer​ (IEP)​.
Matematiksel Nesnelerin Doğası
Matematiksel nesneler gerçekten var mıdır? Bu soru, matematiğin felsefesinin ana sorularından biridir. Matematiksel Platonizm, bu nesnelerin gerçekten var olduğunu savunurken, bazı felsefi görüşler bu nesnelerin yalnızca zihinsel veya fiziksel dünyanın bir parçası olmadığını belirtir. Örneğin, nominalistler, matematiksel nesnelerin yalnızca semboller ve adlar olduğunu savunurlar. Nominalizm, matematiksel varlıkların fiziksel dünyada karşılıklarının olmadığını, sadece dilsel ifadeler ve semboller olarak var olduklarını öne sürer​ (Encyclopedia Britannica)​​ (Cambridge.org)​.
Matematiksel Gerçeklik ve Uygulama
Matematiksel teorilerin ve nesnelerin bilim ve teknoloji gibi alanlardaki uygulanabilirliği, matematiğin felsefi önemini pekiştirir. Matematiğin pratik uygulamaları, onun soyut teorilerinin gerçek dünyada nasıl bir karşılık bulduğunu gösterir. Matematiksel nesnelerin fiziksel dünyayla olan ilişkisi, bu tartışmaların önemli bir parçasıdır. Örneğin, fiziksel dünyada matematiksel modellerin kullanımı, bu nesnelerin soyut değil, somut ve pratik uygulamalara sahip olduğunu gösterir. Bilimsel teorilerin matematiksel formülasyonları, matematiksel nesnelerin gerçekliğinin bir kanıtı olarak görülür​ (Encyclopedia Britannica)​​ (IEP)​.
Felsefenin Matematiği
Felsefenin matematiği ise felsefi argümanlar ve düşünce sistemlerinin matematiksel temellere dayandırılması üzerine yoğunlaşır. Bu yaklaşım, matematiksel düşüncenin felsefi temellerini ve matematiğin felsefi sorgulamalara nasıl yanıt verdiğini inceler. Özellikle, matematiksel gerçeklik ve doğruluk konusundaki felsefi tartışmalar, bu alanın ana temalarını oluşturur. Matematiksel nesnelerin doğası, onların ontolojik statüsü ve epistemolojik temelleri, felsefi matematikçilerin üzerinde durduğu başlıca konulardır. Matematiğin felsefesi ve felsefenin matematiği, hem teorik hem de pratik açıdan zengin ve derinlemesine tartışmalara açıktır. Bu iki disiplin, matematiksel düşüncenin ve felsefi sorgulamanın kesişim noktasında yer alır ve insan bilgisinin sınırlarını zorlar. Matematiksel doğruların ve nesnelerin doğası hakkındaki tartışmalar, matematiğin hem bilimsel hem de felsefi anlamda önemini vurgular. Kaynaklar ve İleri Okuma Kaynaklar ve İleri Okuma - Britannica, Philosophy of Mathematics - Internet Encyclopedia of Philosophy, Philosophy of Mathematics - Wikipedia, Philosophy of Mathematics İlginizi Çekebilir İlginizi Çekebilir - Matematiksel Platonizm Nedir? - Mantıkçılık ve Matematik: Bertrand Russell'ın Katkıları - Sezgicilik ve Matematik: L.E.J. Brouwer'ın Görüşleri
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Matematiksel Platonizm nedir?Matematiksel Platonizm, matematiksel nesnelerin soyut ve bağımsız bir gerçekliğe sahip olduğunu savunan bir felsefi görüştür. Bu nesnelerin zaman ve mekandan bağımsız olarak var olduğunu öne sürer.Mantıkçılık, formalizm ve sezgicilik arasındaki farklar nelerdir?Mantıkçılık, matematiksel kavramların mantıksal kavramlara indirgenebileceğini savunur. Formalizm, matematiğin belirli bir formal dil ve kurallar bütünü olarak ele alınması gerektiğini öne sürer. Sezgicilik ise matematiksel doğruların insan zihninin sezgisel yapısıyla keşfedildiğini savunur.Matematiksel nesneler gerçekten var mıdır?Bu soru, matematiğin felsefesinin ana sorularından biridir. Matematiksel Platonizm, bu nesnelerin gerçekten var olduğunu savunurken, bazı felsefi görüşler bu nesnelerin yalnızca zihinsel veya fiziksel dünyanın bir parçası olmadığını belirtir. Read the full article
0 notes
eksim · 29 days
Text
Kitap Okumanın Önemi: Bilgi ve İçsel Zenginlik Kaynağı
Kitaplar, insanlığın en değerli miraslarından biridir. Onlar, bilginin ve düşüncenin kaynağıdır. Bu nedenle, kitap oku çağrısı yalnızca bir tavsiye değil, aynı zamanda hayatımızı zenginleştirecek bir öneridir. Adım Haktan Erdoğan, bir yazarım ve web sitemde ücretsiz olarak yazdığım kitapları yayınlamaktayım.
Kitap okumanın önemini anlamak için öncelikle, kitapların bize sağladığı bilginin ve bilincin değerini kavramalıyız. Kitaplar, bir konuyu derinlemesine anlamamızı, yeni fikirler keşfetmemizi ve dünyaya farklı bir perspektiften bakmamızı sağlar. Bir kitabın sayfaları arasında gezinirken, yazarın deneyimlerini, düşüncelerini ve bilgisini paylaşmasına tanıklık ederiz. Bu süreçte, kendi düşüncelerimizi geliştirir, mevcut bilgilerimize yenilerini ekler ve kendimizi daha iyi bir şekilde ifade etme becerilerimizi güçlendiririz.
Kitap okumak aynı zamanda içsel bir yolculuktur. Bir kitap, bizi başka zamanlara ve mekanlara götürerek, farklı karakterlerin zihinlerine dalmanın bir vesilesi olur. Bu empati ve anlayış yeteneğimizi geliştirirken, kendi kişisel yaşantımızda da derinliğe sahip olmamızı sağlar. Kitaplar, iç dünyamızı keşfetmemize yardımcı olarak, ruhani bir deneyim sunar.
Kitap okumak aynı zamanda hayal gücümüzü besler. Bir kitabın sayfaları arasında, yaratıcılığımızın sınırlarını keşfedebiliriz. Karakterlerin hikayelerini takip ederken, onların gözünden dünyayı deneyimler ve kendimizi hayali dünyalara kaptırırız. Bu, düş gücümüzü canlandırırken, sorunları çözme becerilerimizi ve yaratıcı düşünce süreçlerimizi geliştirir.
Kitap okumak bilgi ve içsel zenginlik kaynağıdır. Kitaplar bizi eğitir, ilham verir ve düşündürür. Okudukça, dünya hakkında daha fazla şey öğrenir, farklı bakış açıları kazanır ve kendimizi geliştiririz. Bu nedenle, herkesin kitap oku çağrısına kulak vermeli ve bu değerli miraslardan yararlanmalıyız.
0 notes
tpseo · 1 month
Text
Ocego ile Bilişsel Davranışçı Terapi
Ocego: Yaratıcı Drama Kursu ve Bilişsel Davranış Terapisi ile Kişisel Gelişim
Günümüzde zihinsel sağlığın önemi, her zamankinden daha fazla anlaşılmaktadır. Bu alanda öncü çözümler sunan Ocego, kişisel gelişimi ve ruh sağlığını destekleyen çeşitli terapilerle hizmet vermektedir. Özellikle yaratıcı drama kursu ve bilişsel davranış terapisi sunarak, bireylerin yaşam kalitesini artırma ve zihinsel sağlıklarını koruma yolunda önemli adımlar atmaktadır.
Yaratıcı Drama Kursu
Yaratıcı drama, katılımcıların kendilerini ifade etme yeteneklerini artıran ve sosyal becerilerini geliştiren etkileşimli bir süreçtir. Ocego tarafından sunulan yaratıcı drama kursu, bireylerin özgüvenlerini ve empati yeteneklerini güçlendirir, aynı zamanda duygusal zekalarını geliştirmelerine yardımcı olur. Bu kurs, hem çocuklar hem de yetişkinler için duygusal ifade biçimlerini genişletme fırsatı sunar. Yaratıcı drama hakkında daha fazla bilgi almak ve kurslara kaydolmak için yaratıcı drama kursu sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bilişsel Davranış Terapisi
Bilişsel davranış terapisi (BDT), düşünce, duygu ve davranışlar arasındaki etkileşimleri sağlıklı bir şekilde yönetmeyi amaçlar. Ocego'daki uzman terapistler, bireylerin olumsuz düşünce kalıplarını tanımalarına ve değiştirmelerine yardımcı olur, böylece daha olumlu ve sağlıklı yaşam biçimleri geliştirebilirler. Depresyon, anksiyete ve stres gibi durumları yönetmek için etkili bir yaklaşım olan bilişsel davranış terapisi hakkında daha fazla bilgi almak için bilişsel davranış terapisi sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Ocego, sunduğu yaratıcı drama kursu ve bilişsel davranış terapisi ile zihinsel ve duygusal sağlığınızı desteklemekte ve kişisel gelişiminize katkıda bulunmaktadır. Bu eğitimler ve terapiler, bireylerin kendilerini daha iyi anlamalarını ve toplum içinde sağlıklı ilişkiler kurmalarını sağlar. Ocego ile zihinsel sağlığınıza yatırım yaparak, yaşam kalitenizi artırın.
0 notes
Text
Tumblr media
"Kendi potansiyelinin kapısını açmak için anahtar sürekli öğrenmede yatar" ifadesi, bireysel ve profesyonel gelişimde sürekli öğrenmenin önemini vurgular. Bu söz, başarı ve yeteneklerin genişletilmesi için öğrenmenin hiçbir zaman sona ermeyeceğini ve bireylerin sürekli olarak yeni bilgiler ve beceriler edinmeleri gerektiğini anlatır.
Bu düşünce, özellikle hızla değişen dünyamızda daha da anlam kazanır. Teknolojinin ilerlemesi, endüstrilerin evrimi ve küresel bağlantılar, öğrenmenin ve kendini geliştirmenin sürekli bir süreç olması gerektiğini gösterir. Örneğin, bir yazılım mühendisi, sürekli değişen teknoloji ve programlama dilleriyle güncel kalmak için devamlı yeni beceriler öğrenmek zorundadır. Bu sürekli öğrenme olmadan, mühendis sektördeki gelişmelere ayak uyduramaz ve kariyerinde geri kalabilir.
Sürekli öğrenme, ayrıca kişisel tatmin ve bireysel yeteneklerin genişletilmesi anlamına da gelir. Yeni bir dil öğrenmek, bir müzik aleti çalmak veya bir sanat formunda ustalaşmak gibi kişisel ilgi alanlarında öğrenmeye devam etmek, bireyin yaşam kalitesini artırabilir ve yeni bakış açıları kazandırabilir. Bu tür öğrenmeler, kişinin dünya görüşünü genişletir ve daha yaratıcı ve yenilikçi olmasını sağlar.
Ayrıca, sürekli öğrenme, bireyin problem çözme yeteneklerini ve karşılaştığı zorluklar karşısında daha esnek olmasını sağlar. Yeni bilgiler ve beceriler, kişinin mevcut sorunlara yeni ve etkili çözümler bulmasına yardımcı olur. Bu, iş hayatında olduğu kadar günlük yaşamda da bireyin karşılaştığı problemlere karşı daha donanımlı olmasını sağlar.
Sonuç olarak, "Kendi potansiyelinin kapısını açmak için anahtar sürekli öğrenmede yatar" sözü, öğrenmenin bir yaşam boyu süreç olduğunu ve bireyin gelişimi için hayati önem taşıdığını hatırlatır. Bu, hem profesyonel başarıyı hem de kişisel doyumu destekleyen bir anlayıştır. Sürekli öğrenme, bireyin dünyayla etkileşimini ve kendini ifade etme biçimini zenginleştirir, böylece kişi kendi potansiyelini maksimum düzeyde kullanabilir.
0 notes
adaptedijital · 2 months
Text
Neden Dijital Danışmanlığa İhtiyacımız Olabilir?
Dijital danışmanlık ajansı ile çalışmanın önemi her geçen gün artmaktadır. Peki, neden bir dijital danışmana ihtiyaç duyarız? Cevap basit: Hedeflere Ulaşmak için. İşletmelerin kendi alanlarında uzmanlaşmış olmalarına rağmen, dijital dünyanın getirdiği zorluklar ve fırsatlar karşısında dışarıdan bir perspektife ve uzmanlığa ihtiyaçları vardır.
Dürüstlük, tutarlılık ve yenilikçi ve yaratıcı çözümler, Adapte Dijital‘in çalışma prensiplerinin temel taşlarını oluşturur. Biz, müşterilerimizin ihtiyaçlarına özel, ölçülebilir ve etkili stratejiler geliştirmek için buradayız. Doğru İşleyiş Doğru Sonuçlar anlayışımızla, her adımda şeffaf ve açık iletişim sağlıyor, işletmelerin dijital dünyadaki varlıklarını güçlendirmelerine yardımcı oluyoruz. İşte bu yüzden, dijital danışmanlık hizmetlerimiz, müşterilerimizin amaçlanan sonuçlara ulaşmalarını sağlayan bir köprü görevi görüyor.
Yenilikçi düşünce yapımız ve sektördeki zengin deneyimimizle, Adapte Dijital olarak, işletmelerin dijital alanda karşılaştıkları sorunları hızlı ve etkin bir şekilde çözüme kavuşturuyoruz. Sunmuş olduğumuz yenilikçi ve yaratıcı çözümler ile işletmelerin dijital pazarda fark yaratmalarını sağlıyoruz. Bizimle çalışmak, sadece bir danışmanlık hizmeti almak değil, aynı zamanda işletmenizin dijital dönüşüm yolculuğunda güvenilir bir ortak kazanmak demektir.
Sonuç olarak, dijital dünyanın karmaşık yapısında yolunuzu bulmak ve rekabet avantajı elde etmek istiyorsanız, Adapte Dijital‘in uzman dijital danışman kadrosuyla çalışmak, bu yolda atabileceğiniz en akıllıca adımdır. Hedeflerinize ulaşmak, pazarda yenilikçi ve yaratıcı bir pozisyon edinmek ve işletmenizin doğru sonuçlara ulaşmasını sağlamak için biz buradayız. 🚀
Zaman ve Kaynak Verimliliği: Dijital Danışmanların Rolü
İş dünyasında, zaman ve kaynak en değerli varlıklardır. Dijital danışmanlar, işletmelerin bu iki kritik varlığı en etkin şekilde kullanmalarına yardımcı olur. Uzman danışmanlarımız, yenilikçi stratejiler ve yaratıcı çözümler sunarak, işletmelerin dijital alanda hızla ilerlemesini sağlar. Bu süreçte, zaman ve kaynak verimliliği sağlamak, başarıya ulaşmanın anahtarlarından biridir.
Hızlı Karar Alma ve Uygulama
Dijital danışmanlar, piyasadaki trendleri ve teknolojileri sürekli olarak izler. Bu, işletmelere hızlı karar alma ve uygulama konusunda yardımcı olur. Yeni fırsatların anında değerlendirilmesi ve zorlukların hızla üstesinden gelinmesi, Adapte Dijital‘in sağladığı kritik avantajlardandır. Bu yaklaşım, işletmelerin pazarda öne çıkmasını ve rekabet avantajı elde etmesini sağlar. 🚀
Maliyet Tasarrufu
Dijital danışmanlar, gereksiz harcamaları azaltma ve yatırım getirisini (ROI) maksimize etme konusunda işletmelere yol gösterir. Doğru dijital stratejilerin uygulanması, önemli maliyet tasarrufları sağlayabilir. Yenilikçi çözümler ve etkin araç kullanımı, pazarlama ve operasyonel maliyetlerin düşürülmesine katkıda bulunur. Bu sayede, işletmeler finansal kaynaklarını daha stratejik yatırımlara yönlendirebilir.
Verimlilik Artışı
Dijital danışmanlık hizmetleri, iş süreçlerinin dijitalleştirilmesi ve otomasyonu yoluyla verimlilik artışı sağlar. Bu, çalışanların daha stratejik görevlere odaklanmasına olanak tanırken, hataları azaltır ve işlemleri hızlandırır. Dijital Danışmanlık Ajansları, işletmelerin süreçlerini daha verimli hale getirerek, zaman ve kaynak tasarrufu sağlar. Bu, sürdürülebilir büyüme ve pazar liderliği için temel bir adımdır.
Yenilikçi Stratejilerle Pazar Pozisyonunun Güçlendirilmesi
Son olarak, dijital danışmanlar, işletmelerin yenilikçi stratejiler geliştirerek pazar pozisyonlarını güçlendirmelerine yardımcı olur. Bu stratejiler, müşteri deneyimini iyileştirmek, yeni pazarlara giriş yapmak veya ürün ve hizmetlerin dijital ortamda nasıl daha etkili sunulabileceğini belirlemek olabilir. Dijital Danışmanlık Ajansları, bu alanda derin bir uzmanlık ve yaratıcı bakış açısı sunar, işletmelerin dijital dönüşüm yolculuklarında onlara eşlik eder.
Sürekli Destek ve İyileştirme
Hızlı ve etkili çözüm üretme kapasitemiz, tek seferlik bir işlem değil, sürekli bir süreçtir. Müşterilerimize sunduğumuz çözümlerin uygulanması ve sonuçlarının izlenmesi, sürekli destek ve iyileştirme gerektirir. Adapte Dijital olarak, müşterilerimizin yanında olmaya devam ediyor ve ihtiyaç duydukları her an destek sağlayarak, iş hedeflerine ulaşmalarını garantiliyoruz. Bu süreç içerisinde, hızlı geri bildirim ve adaptif stratejiler ile müşterilerimizin her zaman bir adım önde olmalarını sağlıyoruz. 🛠️
Paha Biçilmez Bilgi Birikimi ve Alternatif Bakış Açıları
Yenilikçi çözümler ve sürdürülebilir büyüme, genellikle paha biçilmez bilgi birikimi ve alternatif bakış açılarından doğar. Adapte Dijital olarak, yıllar boyunca edindiğimiz derinlemesine sektörel bilgi ve geniş perspektifler, müşterilerimize benzersiz avantajlar sağlar. Biz, çeşitli endüstrilerdeki zengin deneyimlerimizle, işletmelerin karşılaştığı zorluklara yenilikçi çözümler sunarken, aynı zamanda onlara yeni fırsat kapıları açıyoruz. Bu, müşterilerimizin rekabetçi pazarda öne çıkmalarını sağlayan kritik bir faktördür.
Çeşitlendirilmiş Sektörel Deneyim
Her sektörün kendine has zorlukları ve fırsatları vardır. Adapte Dijital‘in çeşitli alanlardaki zengin deneyimi, bizim müşterilere sektöre özel çözümler sunmamızı sağlar. Bu çeşitlilik, bizim farklı perspektiflerden bakma yeteneğimizi geliştirir ve stratejik düşünme kapasitemizi artırır. Müşterilerimiz, bu çeşitlendirilmiş deneyimden yararlanarak, sektörlerindeki en iyi uygulamaları öğrenir ve kendi iş stratejilerine entegre edebilirler. 🌐
Yenilikçi Çözüm Geliştirme
Karşılaşılan zorlukları aşmanın anahtarı, genellikle yenilikçi çözümler geliştirebilmektir. Dijital Danışmanlık Ajansları, müşterilerinin karşılaştığı sorunlara yaratıcı çözümler sunar. Bu süreç, derinlemesine araştırma, sektör analizi ve kreatif düşünce gerektirir. Müşterilerimize sunduğumuz yenilikçi çözümler, onların pazarlarında yeni standartlar belirlemelerine ve rekabet avantajı elde etmelerine olanak tanır. 💡
Adaptasyon ve Esneklik
Pazar dinamikleri sürekli değişirken, işletmelerin bu değişimlere hızla adaptasyon gösterebilmesi esastır. Adapte Dijital olarak, müşterilerimizin bu değişimlere esnek bir şekilde adapte olmalarını sağlayacak stratejiler geliştiririz. Bu adaptasyon süreci, alternatif bakış açılarını ve farklı senaryolara hazırlıklı olmayı içerir. Müşterilerimize sağladığımız adaptif stratejiler, onların değişen koşullarda bile iş hedeflerine ulaşmalarını sağlar. 🔄
Uzun Vadeli Stratejik Planlama
İş dünyasında sürdürülebilir başarı, etkili ve uzun vadeli stratejik planlama ile mümkündür. Adapte Dijital, müşterilerinin uzun vadeli hedeflerine ulaşmaları için gerekli planlamayı yapar. Bu süreç, mevcut pazar koşullarının derinlemesine analizini, gelecekteki trend tahminlerini ve potansiyel risklerin değerlendirilmesini içerir. Uzun vadeli stratejik planlama, işletmelerin geleceğe yönelik sağlam bir yol haritasına sahip olmalarını ve pazar dinamiklerindeki değişikliklere karşı hazırlıklı olmalarını sağlar. 🚀
Sürdürülebilir Büyüme ve Rekabet Avantajı
İş dünyasında uzun vadeli başarı, sürdürülebilir büyüme ve sağlam bir rekabet avantajı inşa etmekle mümkündür. Adapte Dijital olarak, müşterilerimizin her ikisini de elde etmelerine yardımcı olacak stratejiler geliştiriyoruz. Biz, sektördeki derin bilgi birikimimizi ve teknolojik yetkinliklerimizi kullanarak, işletmelerin pazarda fark yaratmalarını ve büyümelerini sürdürmelerini sağlayacak çözümler sunuyoruz. Bu yaklaşım, işletmelerin rekabetçi bir pazarda ayakta kalabilmesi ve lider konumuna ulaşabilmesi için kritik öneme sahiptir.
Teknolojik Yeniliklere Odaklanma
Teknolojik yenilikler, sürdürülebilir büyüme sağlamanın ve rekabet avantajı elde etmenin anahtarlarındandır. Adapte Dijital, işletmelere en son teknolojileri ve dijital araçları entegre etme konusunda rehberlik eder. Bu, iş süreçlerinin optimize edilmesini, verimliliğin artırılmasını ve müşteri deneyiminin iyileştirilmesini sağlar. Teknoloji, işletmelerin pazar ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkin bir şekilde yanıt vermelerini sağlayarak, onlara rakipleri karşısında önemli bir avantaj sunar. 💡
Müşteri Merkezli Yaklaşımlar
Müşteri memnuniyeti ve sadakati, sürdürülebilir büyümenin temel taşlarıdır. Adapte Dijital, işletmelere, müşteri ihtiyaçlarını anlama ve bu ihtiyaçları karşılama konusunda yardımcı olur. Müşteri merkezli yaklaşımlar ve kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri ile, müşterilerin markaya olan bağlılığı artırılır. Bu bağlılık, işletmelerin uzun vadeli müşteri tabanını genişletmesine ve pazarda sağlam bir konum elde etmesine yardımcı olur. 🎯
Sürekli İyileştirme ve Yenilik
Sürdürülebilir büyüme, sürekli iyileştirme ve yenilik gerektirir. Adapte Dijital, işletmelerin mevcut iş süreçlerini düzenli olarak gözden geçirmelerine ve iyileştirmelerine yardımcı olur. Yenilikçi ürünlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi, işletmelerin pazarda öne çıkmasını ve müşteri taleplerini daha etkin bir şekilde karşılamasını sağlar. Bu yaklaşım, pazarın sürekli değişen koşullarına uyum sağlama ve liderlik pozisyonunu koruma yeteneğini artırır. 🔧
0 notes
dortnumara · 3 months
Text
Ne tür kitaplar insanı geliştirir?
Tumblr media
Ne tür kitaplar insanı geliştirir? İnsan gelişimine katkı sağlayan kitaplar, çeşitli türlerde ve konularda bulunabilir. Her bireyin gelişim yolculuğu farklı olduğundan, kitap tercihleri de kişisel ihtiyaçlara ve ilgi alanlarına göre değişir. - Yaratıcı Düşünce ve Kişisel Gelişim: Bu kitaplar, insanların potansiyellerini keşfetmelerine, kendilerini anlamalarına ve daha etkili bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. İletişim becerileri, liderlik, motivasyon gibi konuları kapsayabilirler. - Felsefe ve Düşünce: Felsefi eserler, insanların derinlemesine düşünmelerini teşvik eder ve yaşamın anlamını sorgulamalarına yardımcı olur. Felsefi metinler, insan zihnini genişleterek yeni bakış açıları kazanmalarını sağlar. - Tarih ve Biyografi: Tarih kitapları, geçmişin derslerinden öğrenmemizi sağlar ve insan deneyimlerini anlamamıza yardımcı olur. Biyografiler ise örnek alabileceğimiz yaşam öykülerini sunarak kişisel gelişimimize katkıda bulunabilirler. - Bilim ve Teknoloji: Bilim ve teknoloji kitapları, evrenin ve teknolojinin işleyişini anlamamıza yardımcı olur. Bu tür kitaplar, eleştirel düşünme becerilerini geliştirir ve insanların dünyayı daha derinlemesine kavramalarını sağlar. - Edebiyat: Edebiyat eserleri, empati yeteneğini artırır ve insan doğasını anlamamıza yardımcı olur. İyi yazılmış eserler, derinlikli karakter analizleri ve dolaylı anlatımlarla okuyucuları düşündürür ve duygusal zekalarını geliştirir. - Sanat ve Müzik: Sanat ve müzik eserleri, yaratıcı düşünme becerilerini teşvik eder ve estetik anlayışımızı geliştirir. Sanat ve müzik, ruh halimizi iyileştirir ve hayal gücümüzü besler. - Ruhsal ve Dini Kitaplar: Ruhsal ve dini eserler, manevi yönelimimizi bulmamıza yardımcı olur ve iç huzura ulaşmamızı sağlar. Bu tür kitaplar, bireylerin kişisel gelişimine katkıda bulunabilir ve hayatlarında derin etkiler bırakabilir. Her biri farklı bir bakış açısı sunar ve okuyucuların kendilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.
Ne tür kitaplar insanı geliştirir?
Tumblr media
Ne tür kitaplar insanı geliştirir? The Dawn Of Everything (Her Şeyin Şafağı)
Tumblr media
The Dawn Of Everything (Her Şeyin Şafağı) David Graeber ve David Wengrow'un "The Dawn of Everything" adlı eseri, tarihimizi sorgulayan ve mevcut kabulleri sorgulayan bir yaklaşımla kaleme alınmıştır. Bu kitap, yaygın olarak kabul edilen birçok inancı çürütmek için sağduyu ve bilimi kullanırken, tarihin daha karmaşık ve çeşitli olduğunu ortaya koyuyor. Geleneksel olarak, insanlığın avcı-toplayıcı olduğu ve tarım devrimiyle birlikte eşitsizliğin başladığı düşünülür. Ancak Graeber ve Wengrow, bu basitleştirilmiş anlatının gerçekleri yansıtmadığını savunuyorlar. Onların çalışması, insanların tarih boyunca çeşitli sosyal ve ekonomik yapılarla yaşadığını gösteriyor. Bu, insanlığın evrimini anlamak için daha derinlemesine bir yaklaşım sunar. Kitapta en dikkat çekici özelliklerden biri, yazarların kendi bakış açılarını sorgulamalarıdır. Eleştirel bir düşünce tarzıyla, sadece dış dünyayı değil, kendi varsayımlarını da sorgularlar. Bu kişisel farkındalık, okuyuculara yalnızca tarih hakkında değil, aynı zamanda dünya görüşlerini de sorgulama fırsatı sunar. "The Dawn of Everything", tarihsel anlatıları ve insan doğasını daha kapsamlı bir şekilde anlamak isteyen herkes için çarpıcı bir okuma sunuyor. Graeber ve Wengrow'un sağlam araştırması ve eleştirel düşünce tarzı, okuyucuları tarihin ötesinde derinlemesine düşünmeye teşvik ediyor. Bu kitap, insanlığın karmaşıklığını ve çeşitliliğini kutlarken, aynı zamanda evrensel önermelerin genellikle ne kadar sınırlayıcı olabileceğini gösteriyor. Goethe - Genç Werther'in Acıları
Tumblr media
Goethe - Genç Werther'in Acıları Johann Wolfgang von Goethe, dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilir ve Genç Werther'in Acıları gibi eserleriyle kalıcı bir iz bırakmıştır. Goethe, sadece yirmi beş yaşında olduğu zaman yazdığı bu eserde, kendi deneyimlerinden ilham alarak Charlotte adlı genç bir kadınla yaşadığı mutsuz ilişkiyi konu alır. Genç ve tutkulu bir ressam olan Werther'in duygusal yolculuğunu, yakın dostu Wilhelm'e yazdığı mektuplar aracılığıyla anlatır. Bu mektuplar, Werther'in iç dünyasına dair derin bir bakış sunar ve okuyucuyu duygusal bir yolculuğa çıkarır. Genç Werther'in Acıları, akılcılığın yerini alarak duygusallığın ön plana çıktığı bir başyapıttır. Eser, Goethe'nin döneminin edebi akımlarına meydan okur ve duygusal derinlikle karakterlerin iç dünyasını keşfeder. Werther'in acı dolu deneyimleri, insanın tutkularıyla başa çıkma ve aşkın karmaşıklığı gibi evrensel temaları ele alır. Goethe'nin ustalıkla işlediği bu temalar, eserin günümüzde bile okuyucuları etkilemeye devam etmesini sağlar. Genç Werther'in Acıları, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda insanın ruhsal derinliklerini keşfetme çabasını da temsil eder. Goethe'nin eseri, edebiyat dünyasında haklı bir üne sahip olmasının yanı sıra, okuyuculara insan doğasının derinliklerinde bir yolculuk sunar. Too Soon Old, Too Late Smart (Çok Erken Yaşlı, Çok Geç Akıllı)
Tumblr media
Too Soon Old, Too Late Smart (Çok Erken Yaşlı, Çok Geç Akıllı) Gordon Livingston'un "Too Soon Old, Too Late Smart" adlı eseri, yaşamın temel gerçeklerini derinlemesine ele alarak okuyuculara önemli dersler sunar. Livingston, psikiyatrist olarak edindiği deneyimleri ve tedavi ettiği hastaların hikayelerini kullanarak, yaşamın karmaşıklığını anlatır. Kitabın adı, yaşamda sıklıkla karşılaşılan bir kaderi temsil eder: Bir şeyleri çok geç öğrenmek. Livingston, bu kaderi kaçınmanın yollarını gösterirken, insanların genellikle inatçı olduklarını ve ders almak yerine kendi hatalarını tekrarlamayı tercih ettiklerini vurgular. Kitap, 30 kısa pasajdan oluşur ve her bir bölümde yaşamı değiştirebilecek öğretiler barındırır. Livingston'un akıcı üslubu ve derin bilgisi, okuyucuları kitabı bitirdikten sonra bile tekrar tekrar okumaya teşvik eder. Kitapta yer alan en etkileyici derslerden biri, "İnşa etme süreci her zaman yıkımdan daha yavaş ve daha karmaşık olmuştur" sözüdür. Bu söz, hayatın her alanında geçerlidir: sağlık, ilişkiler, yatırımlar ve kariyer gibi. Livingston'un bu dersi, insanların yaşamlarını bilinçli bir şekilde yönlendirmeleri gerektiğini ve her adımı dikkatle düşünmeleri gerektiğini hatırlatır. "Too Soon Old, Too Late Smart", sadece bir kitap değil, aynı zamanda yaşamın temel gerçeklerini anlama ve değerlendirme fırsatı sunar. Gordon Livingston'un derinliği ve bilgeliği, okuyuculara yaşamlarını daha bilinçli bir şekilde yönlendirme konusunda ilham verir. Sun Tzu - Savaş Sanatı
Tumblr media
Sun Tzu - Savaş Sanatı Sun Tzu'nun "Savaş Sanatı" adlı eseri, insanlık tarihindeki en etkili strateji kitaplarından biri olarak kabul edilir. Çinli bir savaşçı-filozof olan Sun Tzu tarafından yazılan bu eser, günümüzden iki bin yıl önce kaleme alınmış olmasına rağmen, hala askeri liderler, stratejistler ve politikacılar tarafından büyük bir ilgiyle incelenmektedir. "Savaş Sanatı", sadece askeri stratejilere odaklanmaz, aynı zamanda liderlik, diplomasi ve rekabet gibi geniş bir yelpazede stratejik konuları ele alır. Bu nedenle, Asya kıtasında olduğu kadar çağdaş politika ve iş dünyasında da büyük bir etkisi vardır. Özellikle feodal kültürden tüzel kültüre geçiş yapan Japonya gibi ülkelerde, "Savaş Sanatı"nın önemi büyüktür. Günümüzde Japon öğrenciler, Sun Tzu'nun stratejilerini çağdaş politika ve iş dünyasına uygulamaya devam etmektedirler. Hatta bazıları, Japonya'nın savaş sonrası ekonomik yükselişinin temelinde, Sun Tzu'nun vurguladığı "savaşmadan kazanmak" ilkesinin yattığını düşünmektedirler. Sun Tzu'nun eseri, sadece askeri zaferler için değil, aynı zamanda barışı sağlama ve rekabetin üstesinden gelme stratejileri için de bir rehber olarak kabul edilir. Bugün bile, "Savaş Sanatı"nın öğretileri, liderlik ve strateji alanındaki en temel kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Freedom From The Known (Bilinenlerden Özgürlük)
Tumblr media
Jiddu Krishnamurti, 20. yüzyılın en etkileyici düşünürlerinden biridir ve felsefi bakış açısıyla insanların zihinlerinde derin izler bırakmıştır. Hindistan'da 1895 yılında doğan Krishnamurti'nin hayatının erken dönemleri büyük bir gizemle çevrilidir. Ancak 16 yaşında felsefeyle ilgili konuşmalar yapmaya ve düşüncelerini paylaşmaya başlamasıyla tanınmaya başlamıştır. Krishnamurti, yaşamının geri kalanını seyahat ederek ve fikirlerini paylaşarak geçirmiştir, 90 yaşına kadar. Ancak onu diğer filozoflardan ve düşünürlerden farklı kılan şey, onun takipçileri tarafından körü körüne hayranlık beklememesi veya onu bir guru olarak görmelerini istememesidir. O, herkesin eşit olduğuna inanır ve hiç kimsenin bir başkasına körü körüne itaat etmesi gerektiğini düşünmez. Bu tutum, Krishnamurti'nin özgün ve bağımsız bir düşünür olmanın önemini vurgulamasıyla öne çıkar. Krishnamurti'nin eserlerindeki sert ve doğrudan tavsiyeler, onun felsefi yaklaşımını yansıtır. Kitapları, genellikle konuşmalarına dayanır ve kendi kendine yardım kitaplarından ziyade, daha çok bir konuşma havası taşır. Bu nedenle, Krishnamurti'nin eserlerini okurken, onun derin ve düşündürücü felsefesini anlamak için dikkatli bir şekilde dinlemek ve içselleştirmek önemlidir. Krishnamurti'nin eserleri, okuyuculara sadece düşünme ve sorgulama yeteneklerini geliştirme fırsatı sunmakla kalmaz, aynı zamanda özgür düşünceye ve bağımsızlığa olan vurgusuyla da önemli bir ilham kaynağıdır. Onun eserleri, çağdaş dünyada hala derin etkiler bırakan evrensel ve etkileyici felsefi bir mirasın parçasıdır. Jose Saramago - Körlük
Tumblr media
Jose Saramago - Körlük Portekizli yazar José Saramago'nun 1998 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanmasının ardından yazdığı en çarpıcı eserlerden biri olan "Körlük", insan doğasının karanlık ve derinliklerine ışık tutan bir başyapıttır. Roman, bir araba kullanıcısının ansızın kör olmasıyla başlar ve körlük, tüm şehri etkisi altına alan bir salgın hastalık gibi yayılır. Bu körlük, sadece fiziksel bir kusur değil, aynı zamanda toplumun ahlaki değerlerini de yok eder. Kentin sokakları, körlüğün getirdiği kaos ve çaresizlikle dolup taşar. İnsanlar, göremedikleri için birbirleriyle iletişim kurmakta zorlanırken, toplumda var olan düzen ve saygı çöker. Tecavüzler, cinayetler ve şiddet olaylarına tanıklık eden bir toplum, var olan tüm ahlaki değerleri unutur ve sadece güçlülerin ayakta kalabileceği bir ortam oluşur. Ancak, bu karanlık tablonun içinde bir umut ışığı parlar: Göz doktorunun karısı, kentin tek kurtulanı olarak belirir. Onun görme yeteneğinin korunması, roman boyunca umudun sembolü haline gelir ve insanlığın yeniden doğuşunu temsil eder. Saramago'nun "Körlük" adlı eseri, sadece bir salgın hastalığın fiziksel etkilerini değil, aynı zamanda insan doğasının psikolojik ve sosyolojik boyutlarını da derinlemesine inceler. Bu roman, okuyuculara karanlık bir alegori sunarken, insanlığın kırılganlığını ve dayanışma duygusunun önemini hatırlatır. Saramago'nun etkileyici üslubu ve derinlikli karakter betimlemeleri, "Körlük"ü unutulmaz bir edebi deneyim haline getirir. Enough (Yeterli)
Tumblr media
Enough (Yeterli) John Bogle, modern finans dünyasının dönüşümünde önemli bir figürdür. Vanguard'un kurucusu olarak, endeks fonlarının popülerleşmesine öncülük ederek finansal piyasalarda devrim yaratmıştır. Bogle'ın liderliğindeki bu değişim, insanlara daha düşük maliyetlerle ve daha düşük riskle yatırım yapma fırsatı sunarak borsaya erişimi demokratikleştirmiştir. Endeks fonları, Bogle'ın vizyonu ve yönlendirmesiyle, yatırımcılara geniş bir piyasa getirisi sağlama imkanı sunar. Bu fonlar, profesyonel yöneticilere dayalı aktif fonlara kıyasla daha düşük maliyetlerle işlem görür ve bu da yatırımcıların daha fazla getiri elde etmelerini sağlar. Bogle, bu basit ve etkili yatırım stratejisiyle milyonlarca insanın finansal geleceğini iyileştirmiştir. Ancak Bogle'ı sadece finansal deha olarak değil, aynı zamanda cömert ve dürüst bir lider olarak da hatırlamak önemlidir. Servetinin önemli bir kısmını hayır kurumlarına bağışlaması, onun kişisel değerlerinin ve topluma olan sorumluluğunun bir ifadesidir. Bogle, milyarder olmayı asla istememiş ve servetini toplumun iyiliği için kullanmayı tercih etmiştir. Bu, onun sadece finansal bir lider değil, aynı zamanda etik bir role model olduğunu gösterir. John Bogle, finans dünyasında iz bırakan bir figür olmanın ötesinde, yaşam felsefesi ve kişisel değerleriyle de hatırlanır. Endeks fonları aracılığıyla milyonlarca insanın finansal geleceğini şekillendirmesi ve cömertliğiyle topluma katkıda bulunması, onun sadece bir finansal deha değil, aynı zamanda etik bir lider olduğunu gösterir. Bogle, finansal başarısının ötesinde, insanlığa ve topluma sağladığı katkılarla unutulmaz bir miras bırakmıştır. Gustave Flaubert - Madam Bovary
Tumblr media
Gustave Flaubert - Madam Bovary Gustave Flaubert, 19. yüzyıl edebiyatının en önemli ve yenilikçi yazarlarından biridir. Ünlü romanı "Madame Bovary" ile tanınan Flaubert, insanın bilgi arayışı ve içsel mücadelesi gibi evrensel konuları işlerken, edebiyat dünyasında önemli tartışmalara yol açmıştır. Ancak tamamlayamadığı son romanı "Bouvard ile Pécuchet", Flaubert'ın edebi yeteneğinin zirvesini gösteren bir başka önemli eseridir. Flaubert, her romanında farklı bir yaklaşım deneyerek edebiyata yeni bir soluk getirmiştir. Madame Bovary'de, kadın karakterin iç dünyasını derinlemesine incelerken, Bouvard ile Pécuchet'de ise insanın bilgiye olan sonsuz arayışını ve bu arayışın sonuçları üzerine odaklanmıştır. Bu roman, Flaubert'ın edebi yeteneğinin ve derinlikli karakter analizlerinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Flaubert, döneminin edebi normlarına meydan okuyarak modern romana yeni bir boyut kazandırmıştır. Onun eserleri, sadece Fransız edebiyatının değil, dünya edebiyatının önemli köşe taşlarından biridir. Flaubert'ın dili ustalıkla kullanması ve insan psikolojisini derinlemesine işlemesi, eserlerinin zamanın ötesinde kalmasını sağlamıştır. Gustave Flaubert, hem eserleriyle hem de edebi yaklaşımıyla edebiyat dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Onun yenilikçi ve özgün tarzı, günümüzde bile okuyucuları etkilemeye devam etmektedir. Bouvard ile Pécuchet gibi tamamlanamamış eserleri bile, Flaubert'ın edebi dehasının ve düşünsel derinliğinin bir yansımasıdır. A Manual For Living (Yaşam Kılavuzu)
Tumblr media
A Manual For Living (Yaşam Kılavuzu) Stoacı filozof Epictetus'un "Enchiridion"u, kişisel gelişim ve yaşam felsefesi alanında öne çıkan nadir eserlerden biridir. 2015'ten bu yana birçok tavsiye listesinde yer alması, onun insanların yaşamlarını yönlendirmede önemli bir kaynak olduğunu gösterir. Benim de en sık başvurduğum ve dönüp tekrar okuduğum kitaplardan biridir. Kitabın en beğendiğim çevirilerinden biri "Yaşamın El Kitabı" olarak adlandırılanıdır. Diğer bir sevdiğim çeviri ise "İyi Yaşam El Kitabı"dır. Her iki çeviri de Epictetus'un özgün fikirlerini ve derin düşüncelerini en iyi şekilde yansıtmaktadır. Epictetus'un öğretileri, basitliği ve anlaşılabilirliği ile öne çıkar ve bu da kitabı okunmasını kolaylaştırır. Her sayfasında hayatı değiştirebilecek önemli dersler bulunur. Bu nedenle, kitap insanlara her dönemde yol gösteren bir rehber niteliği taşır. Seyahatlerde yanımda götürmek için tek bir kitap seçmek zorunda olsaydım, hiç tereddüt etmeden "Enchiridion"u seçerdim. Aslında, seyahatlerimde her zaman bu kitabı yanımda taşırım. Odaklanmakta zorlandığım veya yolumu kaybettiğimde, her zaman bu "kılavuza" başvurabilirim. Epictetus'un felsefesi, herkesin hayatında uygulayabileceği pratik öğretiler sunar. "Enchiridion" sayfa başına en fazla bilgiyi içeren eserlerden biridir ve yaşamın her alanında insanlara kılavuzluk eder. Hiçbir şey, Epictetus'un derinlikli ve anlamlı öğretilerinin yerini tutamaz. Leo Tolstoy - Anna Karenina
Tumblr media
Leo Tolstoy - Anna Karenina Anna Karenina, Leo Tolstoy'un başyapıtı olarak kabul edilen ve edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan bir romandır. Tolstoy'un olağanüstü gözlem yeteneği ve derinlikli karakter betimlemeleri, bu eseri eşsiz kılar. Roman, okuyucuya hayatın her yönünü, her detayını ve her duygusunu titizlikle aktarırken, insan doğasının derinliklerine de iner. Tolstoy'un dikkatli, açık ve kesin bakışı, roman boyunca her karakterin iç dünyasını ve ruhsal durumlarını incelemesine olanak tanır. Okuyucu, Anna Karenina'nın içsel çatışmalarını, Levin'in ruhsal arayışlarını ve diğer karakterlerin karmaşık duygularını adeta yaşar. Tolstoy'un gerçekçi ve insancıl yaklaşımı, okuyucunun kendini romanın dünyasında bulmasını sağlar. Romanın zenginlik ve derinlik dolu atmosferi, okuyucuyu 19. yüzyıl Rusya'sının karmaşık ve çalkantılı dünyasına götürür. Tolstoy, dönemin sosyal ve politik ortamını ustalıkla işlerken, aynı zamanda insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve evrensel duyguların evrenselliğini de vurgular. Nabokov'un Anna Karenina hakkındaki sözleri, Tolstoy'un edebi mirasının önemini ve romanın edebiyat tarihindeki yerini vurgular. Anna Karenina, sadece edebi bir başyapıt değil, aynı zamanda insanlık ve insan doğası hakkında derinlemesine bir ders niteliği taşır. Her okuyuşta yeni bir şeyler keşfedilen, defalarca okunmaya değer bir romandır. Yes To Life (Hayata Evet)
Tumblr media
Yes to Life, Viktor Frankl book cover Viktor E. Frankl, tüm zamanların en etkileyici eserlerinden biri olan "İnsanın Anlam Arayışı" ile tanınır. Ancak, Frankl'ın "Yes to Life" adlı eserinden bahsetmemin sebebi, bu kitabın temel felsefesine olan hayranlığımdır. Başlık, gerçekten de her şeyi özetlemektedir: "Hayata Evet." "Yes to Life", Frankl'ın Nazi toplama kamplarından kurtarıldıktan sonra Viyana'da verdiği bir dizi konferansa dayanmaktadır. Read the full article
0 notes
doriangray1789 · 1 year
Text
HANGİ ADEM İSİMLİ YAZIMA SAÇMA SAPAN YORUMLAR YAPANLAR İÇİN... Bak kardeşim Kur'an da ilk yaratılıştan söz eden ayetlerde Adem'in adı geçmez ilk insan olmak ile ilk peygamber olmak farklı şeylerdir... Yaratılışta kullanılan ayetlerde iki kelime yer alır 1- Beşer 2-İnsan burada bir isimden söz edilmez Nisa suresi 1. ayeti(Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.) dikkat ederseniz hitabet ( en nass) Ey İnsanlar şeklinde başlıyor... Hücurat suresi 13. ayeti (Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.) dikkat ederseniz burada da aynı hitap tarzı vardır ve Zümer suresi 5 ve 6 ayeti (6. ayet:O sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini de var etmiştir; hayvanlardan da sizin için sekiz eş lutfetti. Sizi annelerinizin karnında üç karanlık içinde türlü yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır. İşte bu yaratıcı, rabbiniz Allah’tır. Hükümranlık O’nundur; O'ndan başka tanrı yoktur. Buna rağmen nasıl olup da hakikatten uzaklaşabiliyorsunuz?) ile Fatır suresinin 41. ayeti var... aslında Bakara 28, 30, Ali İmran 6, En'am 2 vb ayetler de de yaratılıştan bahseder ve hiçbirinde Adem den söz etmez.. Sad suresi 4. ayette meallerde parantez içinde Hz. Adem yazarlar aslında diğerlerinde de yazarlar ancak İLK YARATILIŞTAN BAHSEDEN AYETLERDE BU İSİM GEÇMEZ ... BAKARA 30 AYET: Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu. SORU SORALAIM: 1-) yaratılan ilk insan için melekler onun kan dökeceğini nereden biliyorlardı? 2-) meleklerin bu soruyu soracak iradesi var mıydı? 35. ayette meleklerin secdesinden bahsetmesinin sebebi bu 2. sorumla alakalıdır... MANTIK AKIL VE DÜŞÜNCE BİRBİRİNİN AYRILMAZ PARÇALARIDIR... SEN EĞER ADEM'E İLK İNSAN DERSEN ÇOĞALMANIN İÇİNDEN ÇIKAMADIĞINDA DA İŞİN İÇİNE o zamanlar şeriat yoktu , diye cevap koyarsın OKUDUĞUNU ANLAMK ÖNEMLİDİR TAMAM İNANCIM OLMAYA BİLLİR ANCAK İNANIN BU KONULARI İYİ BİLİRİM TEVRAT VE İNCİLİ DE TIPKI KUR'AN I OKUDUĞUM GİBİ DİKKATLE VE ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUDUM aklımdaki sorulara cevap verebilen ezbere konuşmayan ve orjini kesin kabule dayanmayan bir felsefe içinde cevap veren kişiyi bulabilseydim... bu sözü kendimi övmek için değil gerçeğe ulaşma ihtiyaçtır... YARATILIŞ İLE İLGİLİ DAHA ÖNCE YAZI YAZMIŞTIM SANIRIM TEKRAR EDECEĞİM
6 notes · View notes
medyahmet · 3 months
Text
TUTKUNUN KEŞFİ
Tumblr media
Tutkunun Keşfi, Hayallerin, hedeflerin, isteklerin doğrultusunda durmadan çalışmalısın belki de yanına aynı düşünce ve hedeflere sahip bir çalışma arkadaşı edinmelisin hem sana destek hem de sana rakip olabilir. Denemekten ne çıkar yapamıyorum yok denemeyi bırakmamak var hikayemiz tamda bunu konu almakta.
Tutkunun Keşfi
İstanbul’un kalabalık sokaklarında, Eren adında bir genç, heyecanla ilham arıyordu. Kitaplara, sanata ve edebiyata olan tutkusu, onu farklı bir dünyaya sürüklüyordu. Her sabah güneş doğmadan önce uyanır, kahvesini yudumlar ve Ahmet Ümit‘in romanlarını okumaya başlardı. Ahmet Ümit’in eserleri, ona heyecan ve bilgiyle dolu bir dünya sunuyordu. Bu hikayelerin içinde kaybolurken, tutkunun keşfini hayat ile birleştirmeyi umut ediyordu.
Bir gün, Eren’in hayatına Ela adında bir genç kız girdi. Ela da Eren gibi tutkulu bir ruha sahipti. İkisi, ortak bir arkadaşlarının düzenlediği edebiyat etkinliğinde tanıştı. Gözlerinde alevler yanan Ela, Ahmet Ümit’in karakterlerine benziyordu. Sohbetleri uzadıkça, ikisi de birbirlerine ilham kaynağı oldu. Birlikte düşündüler, tartıştılar ve hayallerini paylaştılar.
Eren ve Ela, ortak bir hedefe doğru heyecan dolu bir yolculuğa çıkmaya karar verdiler. İkisi de yaratıcı yazarlık dünyasında kendilerine bir yer edinmek istiyorlardı. Tutkularıyla donanmış, kalemlerini kavrayıp, kelimeleri dans ettirerek hayallerine doğru ilerlemeye başladılar.
Her hafta bir araya gelirlerdi. Birlikte yazılarını paylaşır, eleştirir ve geliştirirlerdi. Eren’in anlatıcı bir sesi vardı, kelimeleri ustalıkla dizip okuyucuyu derin düşüncelere sürüklüyordu. Ela ise duygusal bir hazine gibiydi; satırlarına damla damla kalbini akıtıyor, okuyanların duygularını çılgın bir fırtınaya çeviriyordu. Zaman Geçtikçe yazıları şekillenmeye ve artık dönüşmeye başlamıştı.
Tumblr media
Başarıya giden yolda birbirlerine destek oldular. Yayın evlerine kitap örnekleri gönderdiler, edebiyat dergilerine yazılar gönderdiler ve yarışmalara katıldılar. Zorluklarla karşılaştıklarında bile, umutlarını yitirmediler. İçlerindeki heyecan ve tutku, onları daha da ileriye taşıyordu.
Bir sabah, Eren ve Ela’nın hayatı değişti. E-posta kutularında, bir yayın evinden gelen bir mektupla büyük bir heyecan yaşadılar. İlk kitapları yayınlanacaktı! İkisi de biran için büyük bir mutluluk ve gurur duydu. Uzun süren çabalarının ve tutkularının meyvesini almışlardı. İşte, başarılarına giden heyecan dolu yolculukta bir dönüm noktası daha gelmişti.
Kitapları raflardaki yerini aldığında, Eren ve Ela için yeni bir başlangıçtı. Okuyucularıyla buluşmak, yaratıcılıklarını paylaşmak ve insanlara dokunmak için büyük bir fırsattı. Kitaplarına ilişkin olumlu eleştiriler aldıkça, motivasyonları daha da arttı. Heyecanlarını kaybetmeden, edebiyat dünyasında kendilerini daha da geliştirmek için çalışmaya devam ettiler.
Başarılarının yanı sıra, Eren ve Ela sürdürülebilirlik değerlerini de ön planda tutmayı ihmal etmediler. Yaratıcılıklarını doğanın ve çevrenin korunmasına adayarak, çevre dostu projeler ve etkinliklerde yer aldılar. Kendi kitaplarının basımında geri dönüştürülebilir malzemeleri tercih ettiler ve doğal kaynakları israf etmeden çalıştılar. Sadece kişisel başarılarının değil, toplumun ve doğanın refahının da önemli olduğunu biliyorlardı.
Eren ve Ela’nın başarılı yolculuğu, ilham verici bir örnekti. Tutku ve heyecanlarıyla yola çıkmış, birbirlerine destek olmuş ve sürdürülebilirlik değerlerini önemsemişlerdi. Her zorluğun üstesinden gelerek, hedeflerine doğru ilerlemişlerdi. Başarıları, onları motive eden heyecanları ve içlerindeki tutkuyu hiç kaybetmeden gerçekleşmişti.
Eren ve Ela’nın hikayesi, gençlere ve herkese ilham vermektedir. Tutkularını keşfetmek, heyecan dolu bir şekilde hedeflerine doğru ilerlemek ve başarılarını sürdürülebilirlik değerleriyle birleştirmek, herkesin hayatına anlam katabilir. Başarı, sadece kişisel hedeflerimize ulaşmakla sınırlı kalmamalı; topluma ve doğaya katkı sağlama amacını da içermelidir.
Eren ve Ela’nın yolculuğu, Ahmet Ümit’in romanlarından ilham alan bir başarı hikayesiydi. Onların hikayesi, heyecanla dolu bir şekilde başarıya doğru ilerlemenin mümkün olduğunu göstermektedir. Tutkularını takip eden, sürdürülebilirlik değerlerini benimseyen ve birlikte çalışan herkes, kendi benzersiz başarı hikayesini yazabilir. Harekete geçerek ulaşmak istenilen hedefe her geçen gün yaklaşarak ilerlemek gerekmekte. En önemli noktada zorluklarla karşılaşıldığında yılmadan pes etmeden devam edebilmektir. Çevrenizde ki insanlar sürekli size ne gerek var boş iş tarzında yorumlar yapar bu yorumların aslında fikrinizin boş olduğundan değil sizin başarmanızı istemediği içindir.
Sonuç
Eren ve Ela’nın hikayesi, tutkuyla harekete geçmenin, destek olmanın ve sürdürülebilirlik değerlerini benimsemenin başarıya giden yolda önemli faktörler olduğunu gösteriyor. Kendi hedeflerimize odaklanırken, aynı zamanda toplum ve doğa için de değer yaratmamız gerektiğini anlatıyor.
Eğer bir şeyi gerçekten istiyorsak ve onun için çalışmaya karar verirsek, zorluklarla karşılaşacağımız kesindir. Ancak Eren ve Ela’nın hikayesi bize, bu zorlukların üstesinden gelmenin mümkün olduğunu ve motivasyonu hiç kaybetmemenin önemini hatırlatıyor.
KAYNAKÇA:
Tutkunun Keşfi - Gelişimin Öncüsü Kişisel Blog (berkecaliskan.com)
0 notes
bergenthequeen-blog · 3 months
Text
zıtlık5
Empatik ve Empati Eksikliği: Bir karakter diğerlerinin duygularını anlamaya ve empati göstermeye eğilimlidir, diğer karakter ise başkalarının duygularını anlamakta zorlanır ve empati eksikliği gösterir. Bu durum, ilişkilerde anlaşmazlıklara ve çatışmalara neden olabilir.
Sorgulayıcı ve Kabul Edici: Bir karakter her şeyi sorgular ve sorgularken, diğer karakter daha kabul edici ve hoşgörülüdür. Bu durum, farklı düşünce tarzları arasında sürtüşmeye ve anlayış eksikliğine neden olabilir.
Güçlü Bağımsızlık ve Bağımlılık: Bir karakter bağımsızlığına önem verir ve kendi başına karar almayı tercih ederken, diğer karakter sürekli olarak başkalarına bağımlıdır ve onlara ihtiyaç duyar. Bu durum, kişisel özgürlük ve bağımsızlık ile bağlılık ve bağımlılık arasındaki çatışmalara neden olabilir.
Yaratıcı ve Analitik: Bir karakter yaratıcı ve hayal gücüne sahipken, diğer karakter daha analitik ve mantık odaklıdır. Bu durum, sorunları çözme ve karar alma süreçlerinde farklı yaklaşımlara neden olabilir.
Açık Fikirli ve Katı Düşünceli: Bir karakter farklı fikirlere ve perspektiflere açıkken, diğer karakter sadece kendi görüşlerini ve inançlarını kabul eder. Bu durum, iletişim sorunlarına ve anlaşmazlıklara yol açabilir.
0 notes