Tumgik
#Yeşil Sol Partisi
altinovaguncel · 11 months
Text
Bebek katili Öcalan'ın özgürlüğü için oy istedi
Terör örgütü PKK’dan Kılıçdaroğlu’na bir destek daha: Terörist Sozdar Avesta bebek katili Öcalan’ın özgürlüğü için oy istedi Terör örgütü PKK’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na bir destek daha geldi. PKK/KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta PKK’nın yayın organına yaptığı açıklamada Kemal Kılıçdaroğlu için oy istedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan terörist Avesta, “14 Mayıs’ta…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
En büyük rakibimiz sandık güvenliği ;
14 Mayıs seni unutursam kanım kurusun!..
Devlet'imizin re'sen ataması sonucu sandık görevlisi oldum dün, hayatımın en zor görevi idi..
Sandıkların etrafında oynanan oyunları anlatmaya kelamım yetmeyecek..
Ak parti ve MHP teşkilatı neredeydiniz siz nerede?
Sandıkları yetim bıraktınız, hepinize kırgınız!
Sandıkları yapa yalnız bıraktınız..
Oy kullananların verdiği bir mucadele vardı ki akla ziyan...
Sandık kurulmadan döndüm ki seçmen 07.50 de 150 kişi kuyruğa girmiş, savaşa gider gibi oy kullanmaya gelmişler adeta, kimi " ikinci tura kalacak zaten " derken " kimi de " bu adam kaç tura kalırsa kalsın gidecek, göndereceğiz ailecek gönderecegiz" sesleri..
Şiddetli bakışlar , gürültülü sesler , kargaşa çıkaran gençler "gidecek" diyor..
Şaşkınım ,çok şaşkınım.
Benim Türkiye'm de pkk gelsin ,Tayyip gitsin diye Yirmi beş milyon insan oy kullandı..
Benim Bayrağıma bu kadar düşman, Benim Asker'ime bu kadar düşman ,Benim Ezan'ıma bu kadar düşman, Benim Devlet'ime bu kadar düşman bir millet nasıl oluştu tartışılmalı..
Yahu pkk gelirse Selahaddin Demirtaş'a içişleri bakanlığını vereceğiz diyenlere baş kaldırmak yerine kabullenmek nasıl bir vatan severliktir!..
Sinan Oğan'a oy verenlerde bir enteresan idi... mecliste Kominist partisine ,cumhurbaşkanlığında da Sinan Oğan'a oy verdiklerini görünce de başka bir şaşkınlık yaşadım...
Mühendislik siyasetini artık istemiyoruz....
Muhendislik siyasetin mimarları sandık başında,cana can kana kan bir mucadele yaşattılar bize..
Kominist partisi , yeşil sol (hdp) partili gencler bize nefes aldırmadılar.
Avukat'larından gönüllü gençlerine kadar mobing uyguladılar,iş yaptırmadılar..
Okul yetkilileri ,Parti yetkilileri,sandık başkanlari ve görevliler bir daha gözden geçirilmeli
Oylar sayılmaya başladı "Ak parti dedi " sayan kişi ,oradaki Chp'li görevliler ve diğerleri "AKP diyeceksiniz ne Ak partisi size burada Ak parti dedirtmeyiz"diyerek oyları sayan MHP ve Ak parti temsilcileride "AKP" demeye başladı bir daha Ak Parti diyemedi sizin davanız bu muydu liyakatsiz ,samimiyetsiz ,ciddiyetsiz durumlarınız çok rahatsız edici idi..
Ve liyakatsız sandık başkanları korkudan ödünüz patladı bir anda..
Yahu adamlar algı ile sandıklara hükmediyorlar ikinci tura kalınacak diyorlar diye ikinci tura bıraktilar.
Ak parti de sosyal medya gücü yok ,muhalifler Sosyal medyanın verdiği güç ile seçimi yönetiyorlar..
Ak parti hizmetlerini sosyal medya da anlatamadı..
Gençlik çalışması fiyasko!..
" Yumuşak koltuklu jeep'lere binen ablalar abiler sizin makam derdiniz bitirdi. Allah'a hesabınız büyük olacak.."
Ne zaman gençlik çalışmalarınız fiyasko böyle olmaz dediysek, şiddetle karşımıza çıktınız. sosyal medya da yoksunuz dedik, gençler yok dedik şiddetle karşımıza çıktınız..
" Milletle örülen duvarlar tepeden bakma hallerinizin sonucu bu kanamayı başlattı.. "
Sandıkların başına her okulda chp nin avukatları ,yüzlerce görevlileri yüzlerce komünist partili gençleri çoğu ODTÜ den gelme, yüzlerce hdp'li...
... gençleri yerleştirmişler bize iş yaptırmadılar.
"sizi şikayet edeceğiz savcılığa, geçersiz oy çıkamaz "
...diyerek 7 saat mobing uyguladılar.
...gecersiz oyları geçersiz saydırmadılar.
Saatler gece 11 iken sınıfı otuz kişilik kominist bir grup sarmaladı tutanağı bitirmemize izin vermediler.çıkarmadılar okuldan bizi...
Sandık başlarına dişardan hiçbir şekilde seyirci oturtulmamalı, temsilci de başkaları oturtulmamalı bu sandığa saldırıdır.
Benim tutanaklarımı fotoğrafladılar, imzalarımı fotoğraf çektiler buna izin veren okul yetkilileri de hesabını vermelidir.
Manda zihniyeti ile büyük bir mücadele verdik...
Oylar sayılmaya başladığında okulu gezeyim dedim; kaç sandık başkanının hüngür hüngür ağladığını gördüm..
Uygulanan psikolojik şiddetinin hangisini yazayım..
Allah bize uyanışı,direnişi ve birlikteliği nasip etsin..
Ona tuzak kurmak istemişlerdi de biz onları en fazla hüsrana uğrayanlardan kılmıştık.(21/Enbiyâ 70)
Elif SÖĞÜTLÜ
Tumblr media Tumblr media
Konu ile ilgili cimer'e başvuru yapılmıştır. İnşallah hayırlısı olur
54 notes · View notes
yantekerlek · 1 year
Note
e bişi sormak istiyorum. tamam hdp pkk karşısın, peki hüda para karşı değil misin? onlar da terrörist?
e tabii bişi sorun. bu soru üzerine kalkıp titremeli kürt halayı çekesim geldi ama beceremiyorum onu.
ben hüda-par'ın söylemlerini haklarındaki iddialara verdikleri cevapları genel başkanlarının şu canlı yayında yaptıkları açıklamalar üzerinden izledim, yakın zamandaki duruşları çizgileri üzerinden karar verdim terörist olmadıklarına. ayrılıkçı olmayan, bölünme desteklemeyen bir temsil gördüm. sahadaki faaliyetlerine, hareket tarzlarına da baktığımda devletin en yakın bölme parçalama çabası olan 15 temmuz'da gösterdiği tavırla vatansever bir duruş sergilediklerini görüyorum. cumhuriyetin (seçme seçilme meşruiyeti, baştakinin sandıkla değişmesi) kendi malları olduğunu söyleyenler ellerini ovuşturuyordu oooh diyordu. olay bitince ohh diye sevindikleri şey amacına ulaşamayınca millete kendileri çaldılar kendileri oynadılar, hepsi oyundu dendi, bu darbe kalkışmasına hep beraber sevinenlerden aynı tepkileri verenlerden bir grup da hdp idi. ezberler, anlatılar üzerinden giderek bakmıyorum hüda-par'a yani. bu bakış açınızı kabul etmiyorum. geçmişini ve şu anki duruşunu gözlemlediğinizi sanmıyorum. atılan tivitler üzerinden belirlenmiş bir tavır gibi geliyor bana. etrafta bundan öte bir ifade biçimi görmedim. müslüman bir kimlik öne sürmeleri sebebiyle karanlıklar lordu, cehalet topluluğu, bütün kızları küçük yaşta evlenmeye zorlayacak bir yapı olarak görülüyor. bunu adalet ve kalkınma partisi için de yapıyor insanlar. bugün için hepimizin bilmem kimin dördüncü karısı olacağı düğün günü diyorlardı. ben hâlâ evde bekarım mesela. bugün bile bekarsam ben bitmişim ya... öhm neyse
hdp ile aynı kefeye koyarak toptan çöpe atmayı tercih ediyorsunuz. dün yapılan seçimde sandıklarda blok oy kullanma çabalarını doğudaki hüda-par'ın polisten ve avukatlardan aldığı destek engelledi. bu bile şu anki duruşlarını net bir şekilde gösteriyor. kürtler arası bir koltuk kavgasından ibaret olsa bahsettiğiniz "teröristler" hdpli kanı döküp "teröristliklerinin" bütün nimetlerinden faydalanırlardı. olan bizim askerimizin, polisimizin boş yere tükettiği efora olurdu.
"ne domuz bağı, ne kandil dağı" diyerek hüdapar ile hdp/yeşil solu aynı kefeye koymayı ve hüda-parı dışlamayı yalnızca "ırk" önceleyen (bakın ırkçı demedim) bir bakış olarak görüyorum, bu tavrın milliyetçilikle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. bu bakışta başka ırkların vatan toprağında yaşamasına müsaade etmemek hatta fırsatını bulduğunda müdahale etmek var.
türkiyemin canım benimin adını aldığı türkler bu toprakta yaşayan diğer tüm ırkların koruyucusu, kollayıcısıdır, kardeşidir. türkiye hiçbir zaman sadece türk ırkının yaşadığı bir yer olmadı çünkü. farklı ırkların, devlette doğru temsiliyeti, var olan yanlışlarından sıyrılıp, telafi edip temiz bir zeminde hareket etmesine fırsatı verilmeli (bu fırsatın verilmesi asla özerklik talebiyle karıştırılmamalı). hdp/yeşil sol da bu varlıkla var olmaya çalışsa kim terörist diyecek? bu fırsat hdp'ye verildi açılım başlığı altında. silah bırakma, bıraktırma çabaları bunlar. çok kişi karşı çıktı bu açılıma. alay edildi. hdp teröristtir deyince ilk bahsettikleri şey e siz de megri megri yaptınız savunması oluyor vesaire. e siz hdp ile ittifaksınız şu an. o açılımı istemediniz megri megriyi her fırsatta kendi terör yancılığınıza siper olarak kullandınız ey çok kişiler? neyse ne diyorduk.
var olduğu vatan toprağında temiz bir siyaset yapıp kürtlerin ve türklerin ve sayamayacağım bir çok ırkın bir arada tertemiz yaşamasına katkıda bulunsa bu aradaaa başlığıyla attığım postun lüzumu olur muydu sizce? buna gerek duyar mıydım? şenlikli bir çeşitlilik olarak bahsederdim hdp/yeşil sol'dan.
biraz ölçü ve tartı biraz göz ve izan varsa ikisini aynı kefeye koyamaz insan. ar eder bundan. hendekleri kim kazdı vatan toprağına diye düşünür. selahattin demirtaş'ın yaptırdığı 6-7 ekim olaylarında katledilen kürtler neden hüdaparlılardı diye düşünür. neden bir terörist grup diğer "terörist" gruba karşı ki acaba? buuu teröristler neden bir beraber olmuyorlar hepsi bir olsalar daha kolay ulaşmazlar mı ortak terörist amaçlarına? bu sorulara genelde cevap vermemek daha hoş. hepsi terörist deyip geçmek daha kolay daha toptan bir şey.
bugünkü duruşunda bir sapma, vatana millete zeval verme, vatanı bölme faaliyetlerinde bulunma durumunda, hdp/yeşil sol'un olduğu pislik çukuruna göndermekten zerre çekincem olmaz hüda-par'ı. bugün hdp/yeşil sol ile aynı kefeye koyanlardan olmadığım için yarın pişman da olmam çünkü ben birilerine biri hakkında söylenenler üzerinden bakmıyorum bugün. direkt gördüklerimden hareketle oluşturuyorum fikrimi.
saat 19:46'da gelen ek:
şimdi fark ettim yapıcıoğlu'nun konuşmasını twitterda. buyrun:
Tumblr media
şu da direkt pkk'nın pis ağzından:
11 notes · View notes
doriangray1789 · 4 months
Text
İKİ YÜZLÜ BATI ( mı ? )
İRANLI AKTİVİSTLERE "nobel barış" ÖDÜLÜ (daha önce neredeydiniz iran devrimi 1979 yılında oldu. İranlı komünistler bir araya gelerek, “Tudeh (Kitleler) Partisi”ni kurdular. Tudeh Kurtuluş Konferansı 29 Eylül 1941’de Tahran’da Süleyman Muhsin İskenderî’nin liderliğinde düzenlendi. Parti “Gerici diktatörlüğe karşı özgürlükten yana tüm sınıf ve katmanların birleşik mücadelesi ” sloganını öne çıkardı. 1983’te yasa dışı ilan edilen Tudeh’in hapse atılan ve öldürülen birçok üyesi arasında deniz kuvvetleri komutanı ve çeşitli üst düzey askerî kumandanlar bulunuyordu. Siyasî tutukluların yargılanma ve idamları 1988’e kadar devam etmiştir. Bu yıllardan sonra Tudeh ve diğer solcu gruplar İran’daki varlığını yitirmiştir. Şah, koltuğunu Humeyni'ye bırakacağını bilseydi soğuk savaş yıllarındada Tudeh'e bunu yapar mıydı? ya da Afganistan'da Halk Partisi iktidarı aldığında, Afgan Kralı, zamanında ABD'nin baskısıyla açtığı medreselerde yetişen talebelerin, -TALEBAN adıyla, ülkeyi getirdiği noktayı görse! o medresleri açarmıydı? başka bir durumda Pakistanda Ziya Ülhak darbesi!? yeşil kuşağın örülmeye başladığı o yıllar... bizdeki Kenan Evren darbesi gibi.... ülkedeki "sol" un - ki kendilerinde de büyük hatalar var- durumu ortada... neyse efendim bunlar çok uzun hikayeler.... Bu Nobel Barış ödül daha önce Henry Kissinger'a da verilmişti.Siz anlayın artık.. şahsen bana verseler istemem "- ulan ben NATO NUN SOĞUK SAVAŞ artığı ideolojisine hangi hizmeti yaptımda kelebek ödüllerine dönen bu ödülü bana layık gördüler" diye düşünürüm... Neyse efendim BATININ İKİ YÜZLÜLÜĞÜNÜ TÜM ANTİ EMPERYALİST KEMALİSTLER - ATATÜRKÇÜLER BİLİR YA DA BİLMEK ZORUNDADIR (tıpkı, hedef gösterilen batıdan kastın batı hayranlığı olmadığını bilmesi bilmek zorunda olması gibi) ŞİMDİ ÇUVALDIZI KENDİMİZE BATIRALIM
Tumblr media
ÖNCE BİR GAZ VERİLDİ
👉batı bizi, bütün bir asyayı, afrikayı, latin amerikayı, dünyanın lanetlilerini, hepimizi yüzyıllardır sömürendi, geri bırakandı, kültürünü unutturup kendisine yabancılaştırandı, asimile edip kendi kültürünü ve dilini zorla dayatandı. zayıflıktan kemikleri sayılan afrikalı çocukların yüzüne konan sinekti batı, ırak'ın tepesine yağan bombalardı, ruanda'da akan kandı, bosna'ya seyirci kalandı. brezilya favelalarındaki sefaletin adıydı, vietnamlı çocuğu yakan napalm bombasıydı, filistinli çocukların bitmeyen gözyaşlarıydı. daha yüz yıl önce bizi işgal edendi batı, dünyaya adalet ve barış dağıtan imparatorluğumuzu dağıtıp üstümüzde tepinendi. bize bütün yaşattıklarının üstüne bir de utanmadan insan hakları, demokrasi filan gibi şeylerden bahsedendi, bizi maddi manevi aşağılayandı. elimizdeki her şeyi alıp bize hamburger yedirendi, tüm sefaletimizi unutturmak için bize filmlerini izletendi, bir de arsızca bu filmlerde kendisini kahraman gösterendi. daha da kötüsü, bize ezikliği öğretip kendisine özendirendi, her şeye rağmen onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yaşamak istememizi sağlayandı. hatta milyarların hikayesiydi aslında. onca nefretimize rağmen yine de onlara özeniyor, onların seviyesine çıkmak ve hatta geçmek istiyorduk, yüzyıllardır biriken bir öfkeyle yetişen kindar nesiller olarak onlardan intikamımızı alacağımız o adalet gününü hasretle bekliyorduk !!?? bekledikçe öfkemiz daha da bileniyor, daha da katmerleniyordu; - ulan birisi gelsede 21 sene onu seçsek oda batının aq - diyen bi kitle bile yaratıldı ... filmlerde onların mutluluğunu gördükçe, umursamazca dans ettiklerini izledikçe kinimiz gitgide mükemmelleşiyordu. dönüp kendimize baktıkça içimiz eziliyordu hep; kendi filmlerimizi beğenemiyor, kendi geri bırakılmışlığımızı sindiremiyor, kendimizi sevemiyorduk. bir şeyleri iki saatliğine olsun unutmak, oyalanmak için futbol izleyelim desek, ingiltere'den her maçta sekiz tane yiyorduk. bari burada onlar kazanmasın diye brezilya'yı, arjantin'i tutuyorduk hep. ne üretim, ne teknoloji, ne savaş, ne bilim, ne sanat, ne spor, hiçbir alanda onlarla baş edemiyorduk; onlar gibi film çekemiyor, onlar gibi top oynayamıyor, onlar gibi özgürce sevişemiyor, hayattan onlar gibi tat alamıyorduk.... bizimki gibi ülkelerde islamcılıktan solculuğa, solculuktan islama geçişler neden görece daha kolay ve yaygın oluyor? şu an bu durumu kavrarsan islamcıların avrasyacı/ulusalcı kesimle birçok konuda yan yana durması da daha anlaşılır oluyor. "islamcıyken, tutunacağınız tek dal olan ahlaka sarılıyordu, her şeye rağmen onlardan daha vicdanlı, daha ahlaklıydı."kazanmak kirlidir, kaybedelim insan kalırız." varsın dünya onların olsundu" sosyalist devrime inaninca da intikam günü ahiretten çıkıp bu dünyaya döndü. şimdilik kazananlar onlardı, ama elbet bir gün bizim günümüz de gelecekti. tüm ezilenlerin, tüm lanetlilerin yerinden doğrulacağı, dünyaya adaletin hükmedeceği o kutlu gün elbet gelecekti" demi??
bütün bu eskatolojik kurtuluş, diriliş, yeniden doğuş teolojisinin dünyanın köşe bucağında kalan, kapitalizmin çeperinde sürünen milyarlar açısından türlü çeşit dini veya seküler formla kendisine yer bulması, islam dünyasından tut çin'e kadar bütün kıyı coğrafyalarda kök salması şaşırtıcı değil elbette. insan vicdanı, underdog olan tarafı tutuyor tabi hep, zayıf olanın, güçsüz olanın kazanmasını istiyor bir noktada. rocky gibi imkansızlıklarla mücadele edip, kendisinden iri olan rakibini yenen kahramanların hikayelerini seviyoruz en çok. birkaç yıl önce kanaat getirdim ki, bizi en çok zehirleyen şey, bizzat bu batı düşmanlığıdır sayılan zulümlerin, adaletsizliklerin hepsinin hakikat temeli var, ancak üstüne eklenmiş ve doğrudan nedensellik kurulamayacak bir ton edebiyatla birlikte, bize köstekten başka bir anlam ifade etmiyorlar artık. her şeyi basitçe açıklayıp, bütün sorunlarımızı unutup, bütün suçu kendimizden başka atacak bir sorumlu bulmamızı sağlıyor bu edebiyat; neden yerlerde süründüğümüzü bize kırıcı olmadan açıklıyor, gururumuzu yerden toplamamıza ve başımızı dik tuttuğumuzu sanmamıza imkan tanıyor. kapitalizm dünyaya hakim olmadan önce de hiçbir coğrafyada ne adalet, ne barış, ne özgürlük, ne üretim, ne de refah vardı. .ÇÜNKÜ HERYERDE HAKİM OLAN YİNE İNSANDI.İNSAN DEĞİŞİRMİ? daha da ötesi, bu kavramların içeriğini bile büyük ölçüde batı doldurdu aslında. daha önce eşitlik ve kardeşlikle el ele tutuşup dans ederek yaşamıyorduk, birileri gelip mutluluğumuzu elimizden almadı, saksımızı kırıp soğanımızı çalmadı. bilakis, ortada hiç özlem duyulacak bir geçmiş yoktu. köleliği gayet içselleştirmiş, kadını insan saymadan, muazzam bir cehalet içinde hurafelerle yaşayıp gidiyorduk. bunları kabul etmek zor geliyor evet, afrika'da pek çok yerde kölelikten tut insan kurban etme adetinin, yamyamlıktan tut türlü çeşit saçma sapan büyü ve hurafe ile işlenen vahşetlerin büyük ölçüde batı dominasyonundan sonra ortadan kalktığını öğrenmek istemiyoruz. bizdeki köleliğin de ingiliz baskısıyla ortadan kalktığını kabullenmek incitici bir duygu. bütün bu eziyet dolu batı sömürge tarihinin ilginç çelişkileri üzerine kafa yormaktansa, kendimizi sürekli mağdur hissetmeyi tercih ediyoruz. hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı,yargı bağımsızlığı,ifade ve basın özgürlüğü, idarenin şeffaflığı, rüşvet ve yolsuzluğun önlenmesi, kamu ihale sisteminin şeffaflığı,vb. insanın özgürlük ve refah standartlarını belirleyen her ne varsa sadece batıda mi var? yoksa SEN HALK OLARAK ELİNDEKİ GÜCÜN FARKINDA DEĞİLMİSİN? rekabet hukukundan tut kişisel veri hukukuna kadar her şeyi hala batıdan ithal ediyoruz, onlardan öğreniyoruz, yarım yamalak uygulamaya çalışıyoruz, yarım yamalak haliyle yaşamaya çalışıyoruz. ifade özgürlüğünden tut kadına karşı şiddetin önlenmesine kadar hemen her konuda yaptığımız bir gıdım katkımız var mı? hiç bir şeyi beğenmiyorsun peki senin insanlığın ilerlemesine katkın var mı? batı ikiyüzlü de, bizim samimiyetimiz paçalarımızdan akmıyor
Tumblr media
4 notes · View notes
operasyon · 4 months
Text
Tumblr media
Lenin Türkiye'ye elçi gönderiyor. Elçiyle aralarındaki konuşma bu şekilde.
----
Bunlarda Sovyetler Birliğinden Türkiye'ye ulaşan yada ne kadar ulaştığı bilinmese de istenen yardımlar.
Tumblr media Tumblr media
Bu zamanda yeniden tarih okumama sebep; Mustafa Kemal'in bildiğim kişiliğinde bilmediğim ne var, bilmediğim bir özellik göze çarpacak mı? Ayrıca devlet olarak sosyalistlerle neden düşmanlaştılar sorularına yanıt aramaktı. Her iki soru içinde biraz yol almış oldum.
Normal şartlarda insan hayret etmeli. Kurtuluş savaşı sırasında devlet olarak en yakın dostumuz Sovyet Rusya gibi görünüyor.
Doğal bir sonuç. Batılılarla savaşırken dost olarak gözünü doğuya çevirmişler. Doğuda o anda kendi perişan iran gibi ülkelerden bir yarar ummamışlar. Kendilerine yarar sağlayacak, büyük bir devlet olarak sadece Rusya var. "Sol düşmanlığının" çekirdeği de aslında bu dostluk içinde toprağa atılmış oluyor. Şu nedenle: Rusya'nın desteğini uman tek kişi Mustafa Kemal değil.
Epeydir adını anmadığımız Enver paşa Ruslarla iyi ilişkiler içinde. Kaçıp gitmiş olsa da amcası Halil paşa aracılığıyla sürekli Rus devlet bürokrasisiyle görüşüyor. Orta Asya'dan topladığı binlerce askerle Anadolu'ya geleceği, yönetime el koyacağı rivayeti dolaşımda.
Yine önemli adamlardan biri: Enver Paşa hayranı Çerkez Ethem zaten o günlerin garip melez sosyalist partisi Yeşil Ordu üyesi sayılıyor.
Yeşil Ordu çok ilginç, sosyalizmin tamda peygamber zamanında ki"asrı saadeti" sağlamak için en uygun yönetim modeli olduğunu savunuyorlar. Dinle sosyalizmi harmanlamış bir sosyalist parti. Gizli kurucusunun Enver Paşa olduğu da bir rivayet.
Yani kısacası 1920 yılında Mustafa Kemal Rusyayla iyi ilişkiler ararken, onu iktidardan edebilecek en önemli politik figürler zaten Rusyayla iyi ilişkiler içinde.
Üstelik Atatürk'ün "sosyalist" gibi bir etiketi yokken onların var.
Özet olarak, Mustafa Kemal'in yerinde kim olsa " Rusya dost ama çok tehlikeli bir dost" derdi.
Çünkü Enver Paşa yada Çerkez Ethem gibi bir figürü desteklediklerinde sonuçlar öngörülmez hale gelirdi.
Ayrıca zaten poltik anlaşmazlıklarda var aralarında. Her konuda can ciğer kuzu sarması değiller. En ciddi sorun Sovyetler görüşmelerin başında sevr anlaşmasında da olan bazı illerin - Erzurum, Van, Bitlis -Ermenistan'a verilmesini istiyor.
Mustafa Kemal bunu kabul edemeyeceklerini, misakı milliyi çiğnerlerse, doğuda il verip batıda kazanmak için savaşmanın saçma olacağını, halk desteğini kaybedeceklerini savunuyor ki bence de çok yerinde bir tespit. "İzmir'i kurtar Van'ı ver" stratejileri uygulanamazdı. Sovyetler de kısa sürede bu isteklerinden vazgeçmiş zaten.
0 notes
iahaber · 7 months
Text
Tumblr media
Yeşil Sol Parti'nin yeni ismi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) oldu
0 notes
bernamegeh · 7 months
Text
Çiçek Otlu Kimdir, Hayatı ve Hakkında Bilinmeyenler
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi milletvekili Çiçek Otlu, 1973 yılında Sivas’a bağlı Yıldızeli ilçesinde dünyaya geldi. Baba adı Tevfik, anne adı ise Fatma’dır. Ahmet Vefik Paşa İlkokulu’nu bitirdi. Ankara Ayrancı Lisesi’nden mezun oldu. 1994 yılında aktif siyasete atıldı. Atılım gazetesinde çalıştı. 2005-2009 yılları arasında Emekçi Kadınlar Derneği Başkanlığı yaptı. 2009-2016 tarihleri arasında…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yuksekovahaber · 7 months
Text
Yeşil Sol Parti'nin yeni ismi belli oldu: Demokratik Halklar Partisi
http://dlvr.it/SwZL90
0 notes
seslimeram · 9 months
Text
Karanlığın Sahiciliği...
Tumblr media
Kurgu değil sahici ve sahiden bir dönüşüm ile hayatın zifiri karanlık kılınmasına devam olunuyor. Bedene yönelik doğrudan siyasi pratiklerle, yaşama eylemini daraltan, enikonu kuşatan ve sınırlayan bir tahakküm halinin ortasında ülke günden güne zifiri karanlık açık bir yıkıcılığın esiri kılınıyor her an. Yirmi bir yılı aşkın iktidar pratiğinin kazanılmış tüm o kazanıldığı bildirilen seçimlerin sonrasında o zifiri karanlığın biraz daha derinlerine doğru ilerlendiği meydana çıkar. Her eylem, her hamlede bir kere daha belirginleştirilmiş bir katran karanlığının yolunda yürünür. Gelmiş ve geçmiş ile bugünden yarını bütünleme birleştirme iddiasında olunurken tahakkümden medet uman aklın var ettiği her şey bütün o katran karasının sınırlarını da örnekler. Baş efendi ve beraberindeki zümrenin var ettiği, kurumsallaştırdığı cerahat bütünüyle yaşam eyleminin kökünün kazılması bildirilir. Biat, itaat edenlerden menkul salt soluk alıp verirken bir başına özgür olunan, böyle bir hürriyet bahsinin yanında köleliğin zaruri, mecburi bir istikamet kılındığı yerde karanlık zaten her yerdedir.
Tümden, bütünleşik bir yönelim sağlama alınır. Dediğim dedik çaldığım düdük denilip de bir yandan savuşturulan haklar, eşitlik ve adaleti katlederken öte yandan gündelik yaşamı belirgin bir biçimde sınırlandırmak yolunda yürünür. Bin dokuz yüz seksen dört yazınsal metninde ortaya çıkan imgelemler, bütünüyle yeni diye atfedilmiş olan ülkenin şimdisinin ayrışmaz ögesi kılınır. Orwell’in ileri görüşlülüğü değil aynı zamanda daha sonraları hep bir biçimde sökün eden akımların kökünde yer edinen, tehdit, tahakküm ve yalanlardan bir halde medet umarak yönlendirilen geniş kitlelerin tahayyülü bugünün ülkesinde kesin bir hakikat kılınır. Duraksamak nedir bilinmeden imal edilmiş olagelen tehdit döngüsünü tamamlayan, bütünlüklü bir denetim mekanizmasının insafına terk edilmiş olagelen hayat imgesini bildiren bir yerdir artık yeni nam ülke. Kapkaranlık bir döngünün ortasında tüm o yeniden yapılandırılan devletli mekanizmalarıyla birlikte ucube bir sarmalın imalinde en olmadık eşikler güncellenir. Düşünmenin engellendiği, eyleme geçip itiraz etme hakkı ve hududunun çoktan sınırlandırıldığı bir zeminde mutlak biat, tam teşekküllü itaat etme hali dışındaki seçenekler mahvedilir. Yeni yüzyılın bütün ol şahlanış nam tezahüratlarla bodoslamadan sureti hakikat kıldığı şey cerahatli bir istimlak halidir. Kurgu değil de sahi ama sahici bir dönüşümle katran karanlığında ilerleyen ülkenin binası günceldir, kayda geçsin.
Yeni Yaşam Gazetesine bağlanalım: “HDP, Yeşil Sol Parti ve kentteki sivil toplum örgütleri İzmir’de doğa talanına karşı yaptıkları açıklamada, ‘Önce Lîce’de şimdi de Cudî’de hektarlarca alanın yok olmasına neden olan ateşin günlerdir söndürülmemesinin ardında, bölgeyi insansızlaştırma politikalarının yattığını çok iyi biliyoruz’ dedi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP), Kurdistan ve Türkiye kentlerindeki doğa talanına karşı açıklama yaptı.
İzmir’de Alsancak Gar önünde yapılan açıklamaya Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, Milletvekili Burcugül Çubuk, önceki dönem HDP İstanbul milletvekili Musa Piroğlu’nun yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü, siyasi parti temsilcisi ve yurttaş katıldı.
Açıklamada konuşan HDP Ekoloji Komisyonu üyesi Mehtap Alişan, 6 gündür Akbelen’de ağaçların kesildiğini ve bu sabaha kolluk ordusunun saldırısının yine başladığını söyledi. Alişan, “Buradan bir kez daha şu anda Akbelen’de direnen ve yalnızca Akbelen için değil, onurlu bir gelecek için mücadele eden kardeşlerimize selamlarımızı gönderiyoruz. Bir selamı da aynı talan zihniyetinin gerçekleştiği Cudî ormanlarında, her türlü yasaklamaya karşı kendi imkânlarıyla ormanlarını koruyan halka gönderiyoruz” dedi.
Önce Lîce şimdi Cudî
Kıyım pratiklerinin bizzat devlet güçlerinin yürütme ve koruması altında gerçekleştiğini vurgulayan Alişan, “Yaz döneminin başlamasıyla birlikte, Kürt coğrafyasında ardı ardına çıkan yangınların son örneği Cudî dağlarında yaşanıyor. Önce Lîce’de ve şimdi de Cudî’de hektarlarca alanın yok olmasına neden olan ateşin günlerdir söndürülmemesinin ardında, bölgeyi insansızlaştırma politikalarının yattığını bizler çok iyi biliyoruz. Keza, yaşam alanlarındaki yangına müdahale etmek için seferber olanların askerler tarafından engellenmesi, bölgenin tıpkı Akbelen’deki gibi yasaklı alan olarak ilan edilmesi, gözümüzün önünde sürmekte olan bu doğa katliamının hangi amaçla gerçekleştiğini açıkça gösterir niteliktedir” diye belirtti.
Cudî’den Akbelen’e kadar canlılığın sigortası olan ormanları korumaktan; rant, talan ve savaş düzenine karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceklerini kaydeden Alişan, “Orman varlığını koruyan Cudî ve Lîcê köylüleri ile İkizköy halkının bu haklı mücadelesini sahipleniyor ve her zaman yanlarında olacağımızı buradan bir kez daha bildiriyoruz. Gelin bu katliama sessiz kalmayalım” ifadelerinde bulundu.
Emek ve Demokrasi Güçleri’nden açıklama
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri de, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada konuşan Büro Emekçileri Sendikası (BES) İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven, orman katliamlarına karşı direnenlerin engellendiğini ifade ederek, gözaltılara tepki gösterdi. Güven, “Cudî yangınına müdahale edin ve halkın yangına müdahalelerine engel olmayın. Doğa katliamlarına karşı mücadele ederken gözaltına alınanları derhal serbest bırakın. Akbelen’ de asker jop sallıyor, TOMA tazyikli su sıkıyor. Yaşlı köylüler dövülüyor, yerde sürükleniyor. Gözünün içine gaz sıkılıyor, gerçeği görüntüleyen gazeteciler engelleniyor” dedi.
Bir kırılgan iklim döngüsü içinde var edilen fecaatler kesmiyor bir de derin ayrımların var edildiği eşikler, saldırılar ve karşı hamleler çıkageliyor. Kurgu değil sahici ve sahiden bir dönüşüm ile hayatın zifiri karanlık kılınmasına devam olunuyor. Behemehal var edilmiş o Akbelen’in YK Enerji nam sermayenin ta kendisini örnekleyen Limak ve İC holding nam yapılara peşkeş edilmesindeki acelecilik gibi, Cudi ve Lice’de de birbirinden farklıymış gibi görünse de benzeş bir insansızlaştırma gayreti sökün ediyor, ettiriliyor. Birisinde bir hayat membasının kökü makinelerle kurutulup, artık dünyada geçerliliği azaltılmış olan bir fosil yakıt için heder ediliyor. Her şey talana yem kılınıp, sermayenin insafına terk-i diyar ediliyor. Bir diğerinde doğal yaşam alanları, artık T.C. için dert olmaktan çıktığı zikredilen bir örgüt için, türlü bahanelerle yok ediliyor. Yangınlar çıkartılırken, hayatın var olduğu bir sahnenin yıkımı kesintisizleştiriliyor. Dert örgüt mörgüt değil doğrudan bir başka coğrafyada, Kürd halkının var olduğu bir bölgedeki yaşam deneyimini denetim ve gözetim altına almak olarak işlevselleştiriliyor. Her yangın, her kırım, her kesim, talan ve nicesi yüz koca yıldır devam olunan bir kimliksizleştirme deneyiminin de son ekine hali hazırda dönüşüyor.
Bir başka yerde var edilen yıkımı da ilave edeli. Şubat deprem felaketinin ardından bir biçimde istimlak edilmek istenen, Arap Alevilerin yoğunlukta olduğu Antakya’nın Dikmece köyünde geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde art arda iki yangın çıkar. Tesadüfi olması bir yana, hesap kitap barındıran bir mutenalaştırma, yerinde dönüşüm adına bu defa zeytin tarlalarına, buğdayın yetiştirildiği bereketli topraklara göz dikilir. O günlerde kısaca haber verilmiş olan yerde geçtiğimiz günlerde topyekun istimlak için köylülere kolluk personeliyle birlikte baskın gerçekleştirilir. Köylülerin direnişi neticesinde yıkım ekiplerinin gerisin geriye yollandığı yerde yaşatılanların devamını T24’ten aktarmaya çalışalım.
Antakya’nın Dikmece köylüleri, TOKİ’nin kalıcı konut yapması için zeytinlik ve tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı direnişlerine bugün de devam etti. Köylüler, kamulaştırılma kararı verilen tarım arazilerinde toplanarak köy meydanına doğru alkışlarla yürüdü. Çiftçilerden Aysel Sabahat Olgun, “Burada toplanmamızın amacı bütün arazilerimizin alınması. Şu an benim 35 dönümüm gitmiş durumda. Diğer tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz ve oturduğumuz yerler hepsi risk altında. Burada toplanmamızın amacı birlik, beraberlik içerisinde bu toprakları vermemek. Bizim gelir kaynaklarımız, tarım alanlarımız" dedi.
Deprem bölgesinde yeni konut yapımı için orman alanları ile zeytinliklerin imara açılmasını öngören düzenlemenin 14 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından deprem bölgesi Hatay’da tarım arazilerine konut yapımı için adımlar atılmaya başladı.
TOKİ’nin kalıcı konut yapması için Hatay’ın Antakya ilçesinin Dikmece köyü arazisinin bir bölümü için kamulaştırma kararı alındı. Jandarma eşliğinde iş makinaları ile dün köylülerin tarım arazilerine girildi. Arazilerine iş makinalarını sokmayan köylüler önlerine barikat kuran jandarmayı alkışlarla protesto ederken, köylülerin direnişi üzerine iş makinaları geri çekildi.
Köylüler bugün de aynı iş makinalarının arazilerine girmelerine karşı sabahın erken saatlerinde tarım arazileri ve zeytinliklerinde toplanarak nöbet tutmaya başladı. İmara açılan zeytin bahçelerinde toplanan köylüler, köy meydanına yürüyerek kararı protesto etti. Bazı köylüler de traktörleriyle alana geldi.
Köy meydanına yürüyüş gerçekleştiren vatandaşlar Akbelen’de direnen köylülere de selamlarını yolladı.
Tarım arazisi istimlak edilen köylülerden Aysel Sabahat Olgun ANKA Haber Ajansı’na şunları söyledi: “Burada toplanmamızın amacı bütün arazilerimizin alınması. Şu an benim 35 dönümüm gitmiş durumda. Diğer tarım alanlarımız, zeytinliklerimiz ve oturduğumuz yerler hepsi risk altında. Burada toplanmamızın amacı birlik, beraberlik içerisinde bu toprakları vermemek. Bizim gelir kaynaklarımız, tarım alanlarımız… Atalarımız bu toprakları elbiselerinde 50 yamayla gezerek biriktirip almışlar. Satmaya kıyamamışlar. Çocuklarına miras olsun diye… Sadece tek yaptığımız toprağımızı savunmak ve bunda da kararlıyız. Bizim yetkililerden istediğimiz, bu projelerin tekrar gözden geçirilmesini istiyoruz. Hiçbir zaman devletimizin karşısında olmadık. Askerimizle de devletimizle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Biz sadece huzurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz.”
Bir dönüşüm hali ki sürekli etrafını yutmaya ant içiyor. Bir devinim ki öyle böyle değil o doğrudan tahakküm nesnelliğinde yaşam iradının köküne kibrit suyu dökülüyor. Aysel Sabahat Olgun’un bahsettiği gibi atalardan kalanın hiç edilmesinin yolu kamulaştırma, devletin malı kılma, deprem konutu bina etme vesair atfetme halleriyle birlikte bağnazca bir zulmü reva görerek var edilmek isteniyor. Batı Türkiye’deki şirket talanını, Bakur Kürdistan’ında terörü ileri sürüp doğanın bütünlüğüne yangınlarla müdahaleyi, yıkımı bir biçimde depremden kurtulmuş insanları yerlerinden yurtlarından en önemlisi de geçimleri için temel dayanak addettikleri topraktan alıkoyarak onu yok etmeye çabalayarak bir sarmal bina ediliyor. Ülkenin yaşamla olan ilintisinin önüne setler çekilmeye devam ediliyor. Binalar yükseltilecek bahsinin etrafında o bölgenin kimliksizleştirilmesi, denenip de var edilmiş Türkleştirme çabasının bir başka tezahürü, devletin gölgesinin değmesi var edilmek isteniyor. Bütün bu hallerin toplamında o vatan bir ev olma vasfını muhafaza edebilir mi, sahiden var mıdır böyle bir şey, bunca kıyamet koparken.
Akbelen’den, Cudi’ye, Lice’den Dikmece’ye, Datça’dan Beykoz’a pek çok yere, pek çok farklı doğal bitki örtüsü, yabanıl hayata bir biçimde kolluk eliyle, sermaye gayretiyle tüm o devlet denilen cumhurun seçtiklerinin inisiyatifinde yıkımlar bina ediliyor. Sahiden aklı yutan, lal kılan bir cerahatli tahakküm hamlesiyle yaşam zehirlenmeye devam olunuyor iş bu coğrafyada. Yüzüncü yılını arşınladığı söylenen cumhuriyet pratiğinin içinin boşaltılıp aralıksız bir biçimde değneğe dönüştürüldüğü yerde mutlak teslimiyet için zaman mekan hiç fark etmeksizin saldırılar olağan kılınıyor. Normalini çoktan zayi etmiş olagelen bir menzilin gerçeklikten kopuşunda bir eşiğin daha aşılması söz konusu edilir. Bütün bütün tastamam kesintisiz bir cerahat sarmalına dönüştürülen yerdeki hayatın ta kendisi un ufak olunur. Yirmi bir yıllık iktidar deneyiminin suna geldiği yegane şey olan karanlığın her ne şekilde var edildiği de, güncellendiği de, yönlendirilip bizlerin demirbaşı kılındığı da artık açıktır, alenidir. Kurgu değil sahiden, sahici bir katran karanlığına meyleden yerde hayat mefhumunun geleceği ne olacaktır, düşünür müydünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Dikmece Köyünden... - İleri Haber
0 notes
nekadarhaber · 10 months
Text
AKP'nin yerel seçimi kazanma planı ortaya çıktı
Tumblr media Tumblr media
AKP'nin yerel seçimi kazanma planı ortaya çıktı. 14 Mayıs seçimlerinde AKP, HDP'nin bölgedeki gücünü zayıflatmak için Hizbullah ile organik bağa sahip olan HÜDAPAR'ı Cumhur İttifakı'na dahil etti. Bu hareket, dört HÜDAPAR'lıyı Meclis'e soktu ve propaganda sürecinde Kürt seçmene mesaj niteliğinde buluşmalar organize etti. İktidar, HÜDAPAR'lı yöneticileri Erbil'e göndererek KDP'yle "14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri hakkında fikir alışverişinde bulunulmasını" sağladı. Ardından iki parti arasındaki ilişkilerin sürdürüldüğü ve iki ayrı görüşmenin daha gerçekleştirildiği açıklandı. Bölgedeki iki siyasi parti arasındaki yakınlaşma, bu partilere yakın yayın organlarında geniş şekilde yer buldu. Seçimlerin tamamlanmasının ardından, Ankara'ya gelen Mesrur Barzani, Erdoğan ile görüştü. Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin yanı sıra Irak ve bölgedeki gelişmelerin ele alındığı kaydedildi. AKP ve KDP temasında, HÜDAPAR ile Barzani ailesi arasındaki ilişkilerin yerel seçimler öncesinde de güçlendirilmesinin planlandığı ve iki oluşumun sık sık yan yana görüntü vermesinin bölge seçmeni için önemli olduğuna yönelik tespitlerin yapıldığı da öne sürüldü. Ancak eski DBP Eş Genel Başkanı, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Batman Milletvekili Keskin Bayındır, AKP'nin HÜDAPAR ile ilişkisi hakkında şüphelerini dile getirdi. Bayındır, "Toplumsal karşılığı olmayan, devletin derin dehlizlerinde hazırlanan bir proje ile karşı karşıyayız" dedi. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun AKP ile HÜDAPAR ilişkisi hakkında seçimlerden önce yaptığı, "Bu çok güçlü bir sosyolojik adımdır ve büyük bir devlet aklıdır" açıklamasını anımsatan Bayındır, şunları söyledi: "Bölgedeki Kürt siyasi hareketini tasfiye edip Barzani ve KDP orijinli bir yapı oluşturmak istiyorlar. Stratejik bir akıl devrede. Sadece seçimlerle de ilgili değil. Seçimler bunun ilk adımı oldu. Yerel seçim için de ortak çalışma olduğunu biliyoruz. Bölgede yeni bir Kürt siyaseti oluşturabileceklerini sanıyorlar. Kimi kullanırlarsa kullansınlar asla başarıya ulaşamayacaklar. Kirli geçmişini herkesin bildiği HÜDAPAR ve KDP'nin ne şekilde gömlek değiştirilip yeni bir aktör haline getirildiğini vatandaş yavaş yavaş görüyor. Devlet imkânlarının tümünü kullanan bu yapılara karşı halkımız asıl olması gerekenin, yani bizim yanımızda. Bu beyhude çabaları anlamsız buluyoruz. Yerel seçimlerde de bu durum değişmeyecek." Dört HÜDAPAR'lı milletvekilinin seçildiği 2018 genel seçimlerinde, HÜDAPAR 157 bin 612 oy aldı ve oyların yüzde 0,31'ini buldu. 2023 genel seçimlerinde ise AKP listelerinde HÜDAPAR'a 4 kişilik kontenjan ayrıldı. Read the full article
0 notes
altinovaguncel · 1 year
Text
“Terör örgütlerinden medet umanlar utansın”
Cumhurbaşkanı adayı ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, “Bir yandan PKK’lılar ateş ediyor. Bir yandan Hizbullahçılar, bir yandan da FETÖ’cüler. Ben de Köroğlu gibi döne döne, vuruşa vuruşa, çarpışa çarpışa göğüs göğüsse mücadele ediyorum. Bu bir linç girişimi, bir iftira girişimi ama Muharrem İnce diz çökmez. Muharrem İnce boyun eğmez. Muharrem İnce haklı çünkü. Terör örgütlerinden…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pusulapolitics · 11 months
Text
Mecliste Kadın vekillerin az olması sorunsalı:
Feminist, Kadın hakları savunan seçmenin özellikle şikayetçi olduğu bu sorun maalesef mecliste apaçık vaziyette görülmekte. TBM Meclisinin %19,83'ü Kadın vekillerimizden oluşmakta. Meclise tek başına Kadın vekil çıkaran en yüksek siyasi parti YEŞİLLER VE SOL GELECEK PARTİSİ; çıkardığı 57 Milletvekilinin %47,37'sini yani 27 vekilini Kadınlar oluşturmakta. Meclisimizin genel toplamında ise en yüksek kadın vekil çıkaran parti ADALET VE KALKINMA PARTİSİ ise çıkardığı vekillerin %19,01'i oranında yani 50 Kadın milletvekili çıkartmış durumda. Meclisin genel toplamına bakacak olursak en çok Kadın vekili AKP çıkartmış. Duruma Tekel olarak bakacak olursak en çok Kadın vekil çıkaran parti YSP olmakta. Ana muhalefet ve Millet ittifakı ise sadece 35 Kadın Milletvekili çıkartabilmiş, bu oran meclisin genel toplamında %5,83 Kadın vekil çıkarabilmiş. Bu orana bakıldığı zaman Millet ittifakı genelinde Kadın Milletvekili az çıkarmaları özellikle 2023 seçimleri için adeta fiyasko olmuş durumda. Meclise hiç kadın vekil çıkarmayanlar ise Kadın düşmanı çizgilerinden taviz vermemişler, bunlar; SAADET, YENİDEN REFAH, H-DAPAR, DEMOKRAT PARTİ ve DEMOKRATİK SOL PARTİ. Tarafsız olmak gerekirse 3-5 vekil çıkaran bu küçük partilere bir şey demek lüzumsuz olur partilerin siyasi görüşleri zaten Kadınların siyasete girmemesi konusunda çok katı olduklarını göz önüne koymakta ancak şahsi düşünceme binaen; DEVA ve GELECEK gibi 10-15 vekil çıkaran partilerin arasında 10 vekil çıkaran SAADET Partisi şahsen hiç kadın vekil çıkarmaması hayal kırıklığına uğrattı.
Tumblr media
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİMİZİN genel toplamının %20 sini bile oluşturamayan Kadın vekil oranı günümüz Türkiye'si için Kadın-Erkek eşitliğinin %80,17 sini Erkeklerin kontrolünde olduğu gerçeğini gösteriyor. Siyasi Partilerin isimlerini, görüşlerini bir kenara atarsak; "Mecliste neden az Kadın vekil var?" sorusuna cevap aramamız gerekiyor. Cevabını ilerleyen dönemlerde çok kesin biçimde alacağız.
1 note · View note
mansetmalatya · 11 months
Text
14 Mayıs Seçimlerinde Malatya’nın Kesin Sonuçları
Tumblr media
14 Mayıs Pazar günü gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı birinci tur ve 28.Dönem Milletvekili Seçimlerinin Malatya kesin sonuçları açıklandı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan 296 bin 188, Kemal Kılıçdaroğlu ise 115 bin 335 oy alırken; milletvekilliğinde AK Parti 4, CHP ve MHP ise 1’er milletvekili çıkardı. Malatya’da cumhurbaşkanlığı seçiminde 1901 sandıkta 531 bin 448 seçmenden 434 bin 196 seçmen oy kullandı. Geçerli oy pusulası 426 bin 839, geçersiz oy pusulası ise 7 bin 357 olarak gerçekleşirken; Recep Tayyip Erdoğan 296 bin 188, Kemal Kılıçdaroğlu ise 115 bin 335, Sinan Oğan 13 bin 873, Muharrem İnce ise bin 443 oy aldı. Milletvekilliği seçiminde ise 434 bin 168 seçmen oy kullanırken; 425 bin 222 oy geçerli, 8 bin 946 oy ise geçersiz sayıldı. AK Parti 191 bin 912 oy ile 4 milletvekili meclise gönderdi. 91 bin 340 oy alan Cumhuriyet Halk Partisi ile 55 bin 118 oy alan Milliyetçi Hareket Partisi ise 1’er milletvekili çıkardı. Malatya’da 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen milletvekilliği seçiminde; Yeniden Refah Partisi 40 bin 387, İYİ Parti 16 bin 748, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi 12 bin 759, Büyük Birlik Partisi 5 bin 789, Zafer Partisi 4 bin 803, Memleket Partisi bin 917 oy aldı. Seçime bağımsız olarak giren Yusuf Karakuş 374, Mehmet Özbey 191, Tahsin Yaşar 181, Ahmet Murat Sarıcı ise 34 oy aldı. Read the full article
1 note · View note
isvicreninsesi · 1 year
Text
İsviçreli gözlemci seçim bürosundan kovuldu
Tumblr media
ANKARA- Avrupa Parlamentosu tarafından seçim gözlemcisi olarak Türkiye'ye gönderilen SP’li Federal Meclis üyesi Pierre-Alain Fridez Ankara'da hakarete uğrayarak seçim bürosundan kovuldu. Konuyla ilgili olarak Tages Anzeiger’a demeç veren Pierre-Alain Fridez olayın Pazar günü, Ankara’da bulunan bir seçim bürosunda meydana geldiğini açıkladı. Sosyalist Parti (SP/PS) Milletvekili Pierre-Alain Fridez ile Fransız Ulusal Meclisi’nin bir üyesi, bir seçim ofisinde gözlemci olma talebinde bulundu. Avrupa Konseyi’nin resmi seçim gözlemcisi olduklarını belirten milletvekilleri Türk yetkililere akreditasyonlarını gösterdiler. Fridez’in ifadelerine göre, seçim merkezine vardıklarında kendisi ve Fransız mesklektaşı burada davetsiz misafir oldukları gerekçesi ile hakarete uğradılar ve seçim bürosundan kovuldular. Fridez, “Avrupa Konseyi için bir seçim gözlemcisi olarak yirmi kez görevde bulundum, bu yüzden çok şey gördüm ve hiç böyle bir şey başıma gelmedi. Pazar günü Ankara’da çeşitli sandıkları da ziyaret ettim ve hiçbir yerde erişim sorunu yaşamadım” diyor. Fridez’in ifadelerine göre, kendisini ve meslektaşını tehdit edip kovanlar AKP’nin temsilcileriydi. Seçim gününde ciddi bir suistimal tespit edemediklerini belirten Pierre-Alain Fridez, seçimlerden önceki günlerde onlarca gazetecinin eleştirel yazıları veya yorumları nedeniyle yargıyla sorunlar yaşadığına ve görevlerini yapmalarının engellendiğine dikkat çekiyor. Pierre-Alain Fridez’e göre, seçim sonuçlarının seçim büroları tarafından iletilmesi şeffaf değildi. Bu nedenle sonuçların yayınlanması koordinasyonsuz bir şekilde oldu. Daha önce Beyaz Rusya’da da seçim gözlemcisi olarak görev alan Fridez, “Muhtemelen bunun arkasında siyasi bir hesap var” şüphesini taşıyor. LAURİN HOPPLER DA GÖZLEMCİYDİ
Tumblr media
Fridez, Ankara’daki seçim sürecini gözlemlerken, Basel-Stadt meclis üyesi Laurin Hoppler da (Yeşiller), Van’daydı. Hoppler ve beraberindeki Baselli siyasetçiler Yeşiller ve Sol Parti tarafından davet edildiler. Laurin Hoppler, sandıkların kurulu olduğu okulların önünde sürekli olarak silahlı askerlerin konuşlandığını belirtiyor. Askeri varlığın alışılmadık olduğunu dile getiren Hoppler, bazı köylerde seçimlerin olması gerektiği gibi gitmediğine dair söylentiler dolaşmasına rağmen Van’daki seçimlerin sessiz ve düzenli geçtiğini vurguluyor. Avrupa Konseyi, seçim gözlemcileri tarafından hazırlanan bir raporu önümüzdeki günlerde görüşecek ve büyük olasılıkla SP’li Pierre-Alain Fridez’i seçim gözlemcisi olarak yeniden Türkiye’ye gönderecek. Laurin Hoppler’in yeniden gidip gitmeyeceği ise henüz belli değil. ALMAN GÖZLEMCİLER DE ENGELLENDİ  Alman haber dergisi Der Spiegel da, Alman seçim gözlemcilerinin görevlerini yapmalarının engellendiğini aktarıyor. Buna göre Alman partisi Die Linke’den bir gözlemci heyetin seçim ofisine girmeleri silahlı polis memurları tarafından engellendi. MİCHAEL LINK’TEN ELEŞTİRİ
Tumblr media
Türkiye’de yapılan seçimleri takip eden Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) ile Avrupa Birliği (AB) Konseyi gözlemcilerinin koordinatörü Michael Link, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parti ve adayların medyada eşit ölçütlerde yer almamasını eleştirdi. Cumhurbaşkanı adaylarından hiçbirinin yüzde 50’nin üzerinde oy alamaması nedeniyle 28 Mayıs’ta tekrarlanacak seçimleri de izleyeceklerini kaydeden Alman siyasetçi Link, 28 Mayıs’ta Recep Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarışacağı ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylar arasında fırsat eşitliğinin sağlanması çağrısında bulundu. Link, Almanya’da yayınlanan Tagesspiegelgazetesine verdiği demeçte, Hükümet tarafının ilk tur öncesinde medyada çok daha fazla görünür olduğunu ve bu “hatanın” tekrarlanmaması gerektiğini dile getirdi. Seçimin ilk turunda bazı usulsüzlükler yaşandığını, ancak bunların seçim gününden çok seçim kampanyası esnasında görüldüğünü ifade eden Michael Link, “Bu seçim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın medyada çok baskın bir üstünlükle yer almasıyla karakterize oldu. Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise basında görünmekte büyük problemler yaşadı. Göründüğü zaman da çoğunlukla bu olumsuz haberlerle oldu” dedi. YSK’NIN SONUÇLARI AÇIKLAMA BİÇİMİ DEĞİŞMELİ Koordinasyonunu yaptığı gözlemci heyetinin, oyların sayılmasında, “manipülasyon ya da sahtecilik” anlamında bir yanlışa şahit olmadığını belirten Link, diğer yandan Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), “hiç şeffaf olmayan sonuçları açıklama biçiminin” değişmesi gerektiğini vurguladı. Alman ZDF televizyonunda Pazartesi akşamı yayınlanan “heute journal” isimli haber programına da katılan Michael Link, burada yaptığı açıklamada da, “Türkiye’de kökleri çok derin olan bir demokrasi duygusu ve bu duyguyu gerçek anlamda yaşama hissi var” diyerek, “Bu durum Türkiye’yi demokrasi açısından Rusya ve Belarus gibi, gerçekten hileli seçimlerin olduğu devletlerden açıkça ayırıyor” ifadelerini kullandı. AGİT, kendi görev tanımına göre seçim süreçlerini “Ne derecede eşitlik, evrensellik, siyasi çoğulculuk, güven, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ile geçildiğini ve temel özgürlüklere ne ölçüde saygı gösterildiğini değerlendirmek için” takip ediyor. İSPANYA GÖZLEMCİ HEYETTEN ÜÇ KİŞİ GÖZALTINA ALINDI İspanya’dan Siirt’e gelen 10 kişilik gözlemci heyetten 3 kişi gözaltına alındı.
Tumblr media
İspanya’dan Sêrt’e seçimleri gözlemlemek için gelen 10 kişilik heyetten 3 kişi gözaltına alındı. Gözlemci heyet, Sêrt’in Dihê (Eruh) ilçesinde gözaltına alınmak istendi. Fakat hâkim ve avukatların görüşmesi sonucuyla serbest bırakıldı. Dihê’den Sêrt’e hareket eden heyetten, İspanya Temsilciler Meclisi Üyesi Jon Iñarritu García ve İsabel Chacon, Sêrt girişinde gözaltına altına alındı. Aynı heyetin üyesi Tino Brugors da merkezde kaldığı bir otelde gözaltına alındı. Emniyete götürülüp ifadesi alınan García, Chacon ve Brugors emniyette tutuluyor. Kaynaklar: HABERPODİUM/ MEZOPOTAMYA AJANSI Read the full article
0 notes
gazetelinkmedya · 1 year
Text
EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk'ten Erdoğan’a yanıt: Sen hiç merak etme Erdoğan, burada binlerce Selo var
EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk Şırnak’tan Erdoğan’a yanıt verdi: Sen hiç merak etme Erdoğan, burada binlerce Selo var Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı ve Yeşil Sol Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Hakan Öztürk, Şırnak’ta yapılan iki Yeşil Sol Parti seçim bürosu açılışına katıldı. Erdoğan’ın Selahattin Demirtaş’a yönelik sözlerine karşılık veren Öztürk “Sen değil misin onu…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
iahaber · 7 months
Text
Tumblr media
İA HABER AJANSI Yeşil Sol Parti'nin yeni ismi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) oldu www.iahaber.com
0 notes