Tumgik
#ellerin hani
irrelevantman · 1 year
Text
Çok yazık oldu,yine...
Hayat ne garip! 1 yıl sonra aynı hislerle, aynı yerdeyim...
Hangi yüzle döneceksin “altın madenine”? Muhtemelen dönmezsin, gururdan, büyüyemeyeceğinden, çocuk...
Başlarken ne kadar masumdu herşey. Öyle miydi, gerçekten? O zaman bilmediğim, beni kendine bağladıktan sonra itiraf ettiğin yalandan anlamalıydım. Bedenin de adın gibi çamura bulanmıştı. Görmezden geldiğim ilk kırmızı bayraktı bu. Özgüvenini geri kazanacağın ilk limana demir atmıştın...
Kolay kolay kimsenin kabullenemeyeceği gerçeğini sırtımda taşıdım. Yüzüne hiç vurmadım. Hata yaptıkça, hoş gördüm. Toparlandın, geliştin, kırılan kanatlarını onardım. Daha önce yaptığım gibi senin de götünü kaldırdım. Sen beni etrafına gösterip hava atarken, ben seninle gelecek hayalleri kurdum. Elini ilk uzatanla uçup gittin...
Olan bu...
Zamanla bencilleştin. Beni aldatmanı dinledim. Oysa seni sevdim, değer verdim, güvendim. Sana yeterince sorun çıkarmayınca, kendi uydurduğun dramanla sıkılıp beni ittin. Sana en ihtiyacım olan anda düşmeme izin verdin. Sonra üstüme basıp geçtin...
Olan bu...
Şimdi sana verdiğim sevgiyi, güveni, emeği, zamanı, değeri bırakıyorum yanına. Siliyorum çamurunu vücudumdan. Beni yalnız kodun, şimdi ellerin hani? Tutsana ellerimi!
Bu yaz seninle çok eğlendim, gezdim, mutlu oldum. Keşke yaz aşkı olarak kalsaydın. Almam gereken son ders olman dileğiyle....
En büyük korkun olan senden önceki gibisin artık. Beni bilirsin, beni üzene iyi dileğim olmaz. “Ah”ımı aldın... Hakkım da helal olmaz...
Eğer bir gün dönersen, büyü de gel çamur...
Çok ağladın madem...
https://youtu.be/4lXkpQ-6yHU
0 notes
1duygusalhikayem · 11 months
Text
Şimdi gidiyorsun
Git
Oysa senden tek bir damla istemiştim
Sana kocaman bir deniz sunmak için
Şimdi gidiyorsun
Git
Ne zaman başladı bu hikaye
Anımsamak zor
Gençtim
Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım
Komazdı öyle üç-beş nöbetleri
Geceler içimi acıtmazdı böyle
Bir insan bu kadar eksilebilir mi
Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı
Bu şehrin biryerlerinde
Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
O adam bendim unuttun mu
Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
Seni unutamadı
İşin kolayına kaçmadım
Uğruna ölmedim yani
Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
Sen bunu da bilmedin
Ben bir bakışına bin anlam yükledim
Sen aşka kestirmeden gittin
Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
Şimdi gidiyorsun
Git
Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
Bütün ışıklarımı söndürüyorsun
Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
Yazıklar olsun yazıklar olsun
Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor
Hani sen sevdiğini
Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin
Uzun lafın kısası yoktur
Anlatacağım çok şey var
Hoyrat bir rüzgar gibi geldin
Aklımı hayatımı dağıttın
Şimdi gidiyorsun
Git
Daha ayrılığa bile çarpmadan
Aşk bize döndü
Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
Ama sana dokunmak da yasak bana
Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
Sen var ya sen
Allah kahretsin
Yani şimdi
Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı
Yani şimdi başkaları mı sevecek seni
Ben saçlarını okşadığım zaman
Ellerin öksüz kalırdı
Şimdi gidiyorsun git
Kahraman Tazeoğlu
144 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 8 months
Text
Ben Ne Zaman Özlesem Seni ,
Şiirlerle Dertleşiyorum,
Bazen Ben Susuyorum, Mısralar Konuşuyor Yerime...
Bazense İkimizde Suskun Ve Çaresiz,
Hani Bağlanır Ya Ellerin, Kalkmaz ya Kolların
Bende Öyleyim,
Seni Çaresizce ÖZLÜYORUM 😔😔😔
Tumblr media
86 notes · View notes
girifit · 5 months
Text
hani annen artık büyüdün diyerek karşıdan karşıya geçerken bırakır ya elini, öyle bir yarım kalmışlık bu. bir yalana gebe kalmak. bir yalanı koynunda büyütmek. hani ölürüm sanıp sarıldığın jiletin seni öldürmemesi gibi bir şey bu. ölümle yaşam arasındaki o ince çizgiye tutunmak. ellerin acıdı diye bırakamazsın ama çok sıkı tutarsan kan içinde kalırsın. her yanın dikenli teller ile çevrili ve kımıldarsan ölürsün. ihtimallerin cinayeti bu. bir sesleniş ve bir kayboluş. cebine doldurulmuş taşlar ile denize atılmak gibi bir şey bu. nefes almak isteyip alamamak. bir şey öldürüyor seni ama asıl sorun bunun ne olduğunu bilmemek. şimdi, cümlelerim çok karıştı. bedenim acıdan kavrulur gibi titriyor. birazdan sigara içmeye çıkacağım. çakmağı parmak uçlarıma tutma fikrini bir köşeye atmak adına çabalayacağım. bedenimi zehirleyen fikirleri ve şeytanları susturmaya çalışacağım. başaramayınca bir ilaç içip gözümü kapatacağım. yanı başımda yanan mumları ciğerlerimde kalan son nefes ile söndürecek kapkaranlık odada yapayalnız kalacağım. şimdi, susacağım. bir şarkı açacak ve benim yerime konuşmasını sağlayacağım. dilersen gel. acımı gömeceğim.
57 notes · View notes
japonyamesken · 7 days
Text
Vejetaryen bi arkadaşımla Ege yemekleri ve mezeleri yapan bir yere gittik. Ben de zerre beklentim olmadan şinitzel söyledim ve baya iyi geldi, tabii boyutuna bakarsak fiyatı figlmüllerle eşitlenir, Türkiye böyle olmuş artık.
Neyse tam öğle arası kalabalıklığı başlayınca hesabı kasada ödeyelim dedik. Ben de kasadaki adama “şinitzel çok güzel olmuş, çok beğendim, mutfağa iletebilir misiniz? Ellerine sağlık” dedim.
Hani böyle fotoğraf çekilirken “çok güzelsin” deyip öncesi sonrası yapıyorlar ya. Öyle bi şey oldu. Adamın yüzü aydınlandı ve çok mutlu oldu, çehresi değişti resmen, sanırım işletme sahibiydi.
Note-to-self: Bazen böyle şeyleri söylemeyi es geçiyoruz, geçmeyelim. Herkesten ve her yerden özensizlik aktığı şu zamanda özellikle. Bir de iyi bi şinitzel bulmak hakikaten zor bence, let’s appreciate that. Adamın mutluluğu beni de mutlu etti. Uff zor değil şöyle neşeli neşeli yaşamak 🎈
32 notes · View notes
Text
sevgili günlük,
asistanlığa başlamamın üstünden 1 yıl geçmiş, artık ben de birilerinin ablası olmuşum, kalbimdeki sular hiç durulmamış. o kadar seviyorum ki bölümümü, bunun için ne kadar şükretsem az. gecenin bir yarısı doğum için kalktığımda ''Allah'ım artık bu benim işim.'' diye sevinçle dolsam da tabi ki insanın elinin değdiği her şey gibi lekeli ve biraz huzursuz bir hikayem var.
sevgili günlük,
ben bir anda uyanıp kimseyle gerçekten konuşamadığımı fark ettim. sanki beni boğan şeyleri anlatarak etrafımdakileri de boğmuşum. her konuda içimde müthiş bir hevessizlik var. hayal kuramıyorum. ilişkimin, ailemin, arkadaşlıklarımın tadını çıkaramıyorum. içimde taşıdıklarım bir türlü kendini unutturmuyor. kısacası ben artık arada sırada da olsa mutlu olamıyorum. :’)
sevgili günlük,
hani böyle hamur yoğururken ellerinize bulaşan parçalar olur, böyle diğer elinle sıyırsan ona bulaşır, kaşıkla sıyırsan kaşıkta kalır. sadece sabrede sabrede biraz unla toparlayıp ellerin tertemiz çıkabilirsin ve aslında o kadar da uzun sürecek bir iş değildir bu. öyle bir sabırsızlık, tahammülsüzlük içindeyim ki ilk başta hayatımdan elimde kalan ne varsa önce diğer elime bulaştırdım, sonra hamura bir daha katmamak üzere kaşıkla sıyırıp attım, sonra bu hamurun elimde kalma korkusuyla bir daha bu işe bulaşmadım, bu kez de bu işlere bulaşmayan elim ne işime yarıyor ki diye kesip atayım istedim.
sevgili günlük,
mutsuzluğumu kabullenip paylaşmayı öğrenemedim. diyorum hiç kimseye mutluluk borçlu değilim, herkes sürekli benim bağım bahçemde çiçekliyken oturacak değil ya. birileri de çıkıp gelip bir ucundan tutsun çünkü bu süreçle tek başına mücadele etmek çok zor. ama ben kimseye gidemiyorum, içeriye de kimseyi böyle buyur edemiyorum. öylece oturup dalıp dalıp gidiyorum.
sevgili günlük,
hayatıma dair konuşmaları ne kadar çok sevsem de işimden başlayıp işimden bitirmek yoruyor beni. bir denge tutturamamış olmak, sevdiğim bir şey için bile olsa hâlâ aynı şekilde yalpalıyor olmak yaralıyor beni. işi ilişkilerime, ilişkilerimi işime, gün sonunda tüm hissettiklerimi bir yerlere sıvayıp duruyorum. bakıyorum ve düzeltilmesi gerekiyordan fazlasını göremiyorum. sanki düzeltilmesi gerekiyordan daha ilerisi yok. daha ilerisi için gücüm de yok.
sevgili günlük,
25ten geçip 30a yaklaşırken içimi kaplayan işte tam da bunun sıkıntısı. ben sanki sadece artık gerçekten ustalaştığım yaşıyor gibi görünme halinden bir tık öteye geçemeyeceğim. hatta bana öyle geliyor ki geriye düşeceğim.
36 notes · View notes
gelincik-gelincik · 10 months
Video
Tumblr media
Şarkı bizi çağırıyor... Bana bakan sadece beklemeyi görür… Ben sadece sana Kavuşmanın hayalini kuruyorum. Ben seni düşünürken Senin de beni düşünüp Hani bazen görmeden geçersin ya. … Aklında ben varım biliyorum.
Sönmeyen yangın Ellerin ...demeyi Ve seni seviyorum...
79 notes · View notes
1as-lan · 1 month
Text
🌼Ben ne zaman özlesem
"SENİ; şiirlerle dertleşiyorum
Bazen ben susuyorum,
Mısralar konuşuyor yerime..
Bazense ikimizde suskun ve
Çaresiz hani bağlanır ya ellerin
Kalkmaz ya kolların, bende
Öyleyim seni çaresizce
Özlüyorum..!! 🖤🤍
14 notes · View notes
beppeux · 3 months
Text
Yakınlığın mesafeyle alakası yok sevgilim, iliklerime kadar hissediyorum seninle aşkı, acıyı, şevkati, güveni, tutkuyu, yalnız olmamayı. Sevgiyi, aşkı bana hissettiren, ilklerime ortak olan kalbi güzel askım benim nefes aldığım sürece kalbim senin için atacak. Ruhumla, sesimle sana sarılacağım. Kısa bir süre içerisinde ellerim ellerine, dudaklarım dudaklarına değecek. Bilirsin benim için bazı günler yataktan çıkmak dahi güç. Ama sen benim aşka olan, ikimize olan, hayallerimize olan umudumsun. Yaşamayı bana öğretensin. Bu satırları yazarken gözlerimden akan yaşla içim buruk. Ama bu burukluğun sebebi aşkın hüznü. O güzel uykulu gözlerinden öpeceğim. Ellerim kirpiklerinde gezecek. Kalbim, ruhum, bedenim seni beklemiş. Aşık olmayı beklemiş. Kalplerimiz mesafelere rağmen birbirini bulup birbirinde şifa bulmuş. Şuan uyuyorsun içimi dökmek istedim. Tüm günlerim seni düşünmekle geçiyor. Acını hissederek gelecek günlere umutla sarılıyorum. "Senki nefes ben oksijenimi buldum." Ben seninle dünyanın neresinde olursa olsun savaşmak istiyorum. Hani bi kitap okumuştuk o kitabın bi sayfasında ki yazıda seni bulmuştum. "Benimle karanlığa girmekten korkmuyor." Seni, beni, bizi anımsattı bu söz. Karanlığımın içine girip bana umut olduğun günleri hatırlattı. Kısacık bi zaman sonra yorulduğunda kafanı duvara, bi yere değil benim omzuma koyacaksın. Şuan uyuyorsun güzel uyu sevdiğim. O güzel kirpiklerini anımsıyorum. Bende uyumaya gideceğim şimdi. Onca mesafeye rağmen birbirimizi hissederek uyuyalım. Seni çok seviyorum. Bu yazıyı yazıyorum çünkü içimi sana dökmek istedim, ilerde yanında olduğumda açar okuruz. Bize, ikimize anı kalsın istedim.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Badem-Sen Ağlama
-Geçen sene Eylül ayında içimi dökmüşüm ama atmamışım ve denk gelince neden atmayayım ki dedim:)
8 notes · View notes
purgatoireau · 3 months
Text
Söylesene, küçüğüm. Nerede saklanmış bu doğru? Korktuğum karanlığın içine mi yoksa karanlığın içinde gizlenenlerde mi? Uzun zaman olmuş sabahları penceremi açıp dışarıyı dinlemeyeli. Dünyadan kaçmayalı. Çocukların oyun oynarken bağırıp çağırmaları dinlemeyeli. Bir süredir ara vermişim gibi yaşamaya. Bir süredir yaşamı bulamamış, izini kaybetmişim gibi. Doğan güneşteki ışığı fark edemeyip bu karanlığa rağmen neden yıldızları göremiyorum diye ağlamışım gibi biraz. Küçüğüm biliyorum, geçenlerde öldürdüğün kaktüse ağladığını. Hani susuzluğa karşı dayanıklı demişlerdi ya sana. Yalanmış belki de diye düşündün. Oysa onları odanda tuttuğunu ne çabuk unutuyorsun. Odan gündüz vakti bile gece iken güneşe aşık bir kaktüs nasıl yaşar ki diye düşünmedin hiç. İnsnaları yalanlayacak bir konu bulmuştun sonuçta. Ayrıca sen kaktüs sevmezsin ki. Ellerine batan dikenleri sevmezsin. Gülü bile sevmezsin sen. Nasıl ağlarsın bir kaktüsün ardından öylece? Küçüğüm yaşamayı öğrenemeyen sana tüm varlığım ile öğreteceğim yaşamayı. Gündüz vakti bile nasıl yıldızları görebileceğini öğreteceğim. Korkmadan yaşamayı, biraz da umursamazlığı öğreteceğim sana. Ve eğer ki yababilirsem sevmeyi öğreteceğim sana. Hani menekşelerin kokmadığını söylediklerinde sana menekşe büyütmeye başlamıştın. Menekşeler suyu çok sevmez, öyle aşığı da değildir güneşin, sıcağın ya da soğuğun. Tam sana göre bir çiçek hem. Önce onları sevmeyi öğreteceğim sana. Açtığı çiçeklerin her birinin nasıl da güzel koktuğunu öğreteceğim mesela. Kuşların cıvıltısı eşliğinde müzik dinlemenin keyfini. Elindeki fincan eşliğinde izlenen bir gün batımının verdiği huzuru. Düştüğünde sana uzatılan bir elin varlığını öğreteceğim. Düşeceksin. Normalde düştüğün an kalkmasını bilirsin. Kimse düştüğünü bile görmez. Ama ben sana düştüğünde kafanı kaldırıp sana uzatılan ele bakmasını öğreteceğim. Elime bakacaksın gerçekliğini sorgulayacaksın. Gözlerin dolacak. Belki de ağlayacaksın. Ellerini tutup kaldıracağım seni. İşte o zaman en önemli şeyi öğreteceğim sana. Güveni. Seni terk etmeyeceğimi bildiğin anları. Herkesin her sözcüğünden şüphe eden sana benim cümlelerimden şüphe etmemeyi öğreteceğim. Üzüldüğünde yanına gidebileceğin birinin varlığını kanıtlayacağım sana. Beraber ağlayacağız ve en çok da beraber saçmalayacağız. Beni bilirsin, bu dünyayı aşan cümlelerim vardır. Ve aynı zaman da ben de seni bilirim küçüğüm. Seni kaldırdığımda akan gözyaşlarının anlamını bilirim. Yıllardır süren bekleyişini. Ruhunun bu dünyaya ne denli yabancı olduğunu bilirim. Gözlerindeki o hüznü bilirim. O yüzden küçüğüm, bugün ve yarın fark etmeksizin yaşamalısın, dudaklarındaki minik bir tebessüm eşliğinde.
12 notes · View notes
uzaktansevdim · 2 years
Text
Ne desem nasıl başlasam bilmiyorum sevgilim. O kalbin beni hayata bağlamak için mi yoksa öldürmek için mi var bilmiyorum. Ben senin o kalbinde öyle bir kayboluyorum ki bulamıyorum bir daha kendimi çok zor toparlanıyorum. Bu, bu çok farklı bir şey ben bunun adını bilmiyorum koyamıyorum adını. Çok güzel bir şey bu ama ne bulamıyorum her duyguyu tattırıyor varlığın resmen. Elimde olsa sesine sarılırım göz bebeklerini öperim şuan . Gelip canımı istesen veririm.
Başkasının yanında nefes alsan yanındakini öldürmek istiyorum. Kimse görmesin seni istiyorum ama olmuyor işte. Ya ben seni bir başkasına gülerken görmeye tahammül edemiyorum bir başkasının sesini duymasını bile istemiyorum öyle seviyorum ki gülüşün güneşin doğuşu sanki sesin dünyanın en güzel sesi yüzün huzur. Baştan aşağı mutluluksun sen. Varlığın mutluluk senin. Ben çok aşığım sana çoookk. Her zerrrene muhtacım ben senin. Sen olmadan olmuyor ben, ben olamıyorum. Bir gülüşünü görsem ömrüm boyunca karşına oturur izlerim seni öylece.
Dedim ya bir elim sana deyse diğer elim kıskanır. Öyle seviyorum ki gözümden sakınıyorum seni. Gözlerimden sakınıyorum seni görüyorlar diye sana bakıyorlar diye. Ben seni aldığım nefese kattım öyle yaşıyorum. Elimde olsa saklarım seni kaburgalarımın içine öyle kal diye. Öyle birşey ki sanki hiç elimi bırakmamışsın gibi hep yanımdaymışsın gibi hiç gitmemiş gibi. Öyle birşey ki seni bıraksam kendimi de bırakırım.
Gözlerine bakarken yeniden doğduğumu hissediyorum. Sığınacağın insan ben olmak istiyorum. Evin olmak istiyorum mutluluğun üzüntün kızgınlığın. Herşeyin olayım istiyorum. Çok bencil davranıyorum belki ama başka türlü yapamam. Senin aşkından kafayı yerim yoksa. Güleceksen birlikte ağlayacaksanda birlikte ağlayalım istiyorum. Ellerine gelelim. Tutmak ve hiç bırakmak istemediğim ellerin. Çizgilerine kadar ezberlemek istediğim ellerin. Çok güzeller be. Gözlerine hiç gelmiyim bence. Gördüğüm en güzel yeşil gözlerden daha mükemmel kahverengi gözlerin. Birşey var bakıslarında beni dinlendiren. Sanki kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin.. Kirpiklerinin gözlerinin üstündeki muhteşem sıralınışı. Anlatabiliyor muyum ? Ben sana mükemmelsin diyorum her hücrenle. Gülümseyince dünyanın en güzel adamı oluyorsun. Dayanamıyorum. Sen varya sanki kendini bir menekşenin rengine , bir gülüşe katıp ömrünü adamalık insansın. Benimsin. Benim ömrüm benim aşkım benim nefesim. Herşeyimsin. Sen muazzam bir hatasın ve ben bundan asla ders çıkaramayacağım.
Kalbimin her ritmi seninle atıyor benim. Gülüşünle bakışınla sevişinle. Sonsuza kadar benim ol istiyorum. Dünya üzerinde yaşanacak iyi kötü her ne varsa seninle yaşamak istiyorum. Ayrıca boynun sevgilim gezegenin en güzel kuytusu. Ben sensizliği yalnızlık sayıyorum sevgilim kim olursa olsun yanımda. Sen yoksan ben tamam değilim bütün değilim. İnsan düşe kalka güclenirmiş ben sen ellerimden tutunca güçleniyorum. Sen ellerimden tuttuğun kadar güçlüyüm. Yutkunamadığım tek cümlesin sen benim. Hani kaç kere dedim ya şu kız sana dokundu koluna girdi sana baktı diye. Kıskanıyorum sevgilim. Ben ilk defa birini kıskanıyorum yemin ederim. Bakmasınlar dokunmasınlar sana öylesine bile dokunmasınlar. Sana çok aşığım sevgilim. Seni son nefesimle seviyorum.
🌃 🍂
104 notes · View notes
girifit · 1 month
Text
mesela bir his gelip vurduğunda seni, ağlamamak imkânsız oluyor. 'ağlamak güçsüzlüktür' diyen senken yaşlar süzülüyor bir bir gözlerinden. sorsan sebebi yok ama aslında sebep çok. sızlıyor canın. çok sızlıyor. annen el piçlerini evliya sanıyordu seni o hâlde görene kadar; titreyen ellerinde sigara varken ağlarken ve ölürken. sen o hâle gelene kadar çok güneş doğup battı oysa. çok kan aktı, çok can yandı. şimdi sorsalar sana anlatamazsın, ağlarsın. çünkü bu gece, öyle bir gece. yaşlar süzülüyor hâlâ gözlerinden. evde bir kavga vardı. anımsıyorsun ama bir anda tüm oklar sana dönünce nefreti olduğun babanın bile acıdığı oldun sen. sustun, hep sustun. bir anda oldu aslında her şey. çok üst üste geldi ve sen kaldıramadın sadece. bu kadar. hayır, bu kadar değil. kendini kandırıyorsun yalnızca. hiçbir zaman bu kadar olmadı. annen bir anda neden seni bağrına bastı, baban bir anda neden ağlamaya başladı. dağ gibiydi, hani yıkılmazdı. yalan. bu kadar olsaydı titrer miydi böyle ellerin, dolar mıydı gözlerin, susmak için ısırırken kanatır mıydın dudaklarını. hayır. bir sigara daha yak geceye. ardından bir sigara daha. ardından bir tane daha. sen sigara yak ama bu gece kendini yakma. bu gece yanarsan dönüşü yok, unutma.
26 notes · View notes
istikametyazilari · 1 year
Text
Sizi Allah'a şikayet edeceğim.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,
Dünyada iken mazlumları unuttuğu için ahirette zâlimlerle haşrolunmaktan mazlumların sahibine sığınırım.
Kardeşim nasıl bu kadar mutlusun? Gülerken dişlerin gözüküyor. Oysa zâlimlere olan öfkenden dişlerini sıkmalıydın. Kardeşim, Nasıl bu kadar rahat uyuyorsun? Oysa uykuların bölünmeliydi "sizi Allaha şikayet edeceğim diyen çocuğu hatırlamaktan." Allah'ım elimden bir şey gelmiyor ama ben kardeşlerimin yasını tutuyorum diye inlemeliydin Teheccüd vakti ıslak gözlerinle...
Ene! Nasıl bu kadar rahat olurum, gönlümde koca bir coğrafya yanarken, nasıl cayır cayır alevler içinde otururum? Türkistanda , filistinde , hindistanda , Suriyede , ırakta cenazen var be ey mecnûn, annen öldü, baban öldü, kardeşinin cenazesini daha dün kaldırdılar. Annen seni kaybetsin efendi! Mazlumun yasını tutmayanın zalimlerle haşrolunmasından korkmaz mısın?
İnsan nasıl alışır ölüme? Nasıl sessiz kalır zulme? Şefkatli Resûlun ﷺ ümmetinin küçük kefenleri filistinde dikiliyor diye mi bu görmeyişin, hindistanda ki burkalı anne senin annen değil diye mi hinduların onu öldürmesini duymadın? Türkistandaki mazlumun ayağındaki zincir yara yapmış ayak senin değil diye mi seni yürürken güler görmüşler?
Hani kainatın efendisi ﷺ ; "müminler bir vucud gibidir.." demişti, hani sana hucurât suresinde "müminler kardeştir" emri gelmişti? Senin kalbin hangi zâlimin vucudunda atar efendi? Müminler imânlarından dolayı eziyet görürken, sende zâlim edâsı var? Aklını başına al! Bu vebalin ne özrü ne kazâsı var!
Ey bu ümmetin erleri! Cihâdı unuttunuz! Sizler sıcak yataklarınızda ata binmeyi ve silah kullanmayı unuturken İslama girdi diye elîm bir şekilde öldürülen Hz sümeyyenin kavuştuğu şehadette sizi unuttu! Nesîbeler (r.a) sizden daha erkektir bu ümmete! ey anneleriniz sizi kaybetmeye! Vallahi Ömer (r.a) olsaydı, sizi Ömer'e şikayet ederdim.
Ey bu ümmetin nisâları! Pembe dizilerinizden vakit kaldıysa hâlidleri yetiştirme vakti daha gelmedi mi? Bakın hindistanda bir kız çocuğu küffara karşı hâlidin tekbirini getiriyor, nöbet sırasını devretme vakti gelmedi mi? Pembe dizilerden, dünyalık işlerden, kısır döngülerden , çağın zincirlerinden sıyrılma vakti gelmedi mi?
Hani nerde ev isterken araba isterken duaya kalkan ellerin? Hani hastane koridorlarında ailen için dökülen gözyaşların? Hani zulmün ucu sana dokununca twetlerde ateş püsküren parmakların? Hani nerde sınavı kazanmak için Teheccüdlere kalkan sen? Neden islâmı yeryüzünden silmek isteyen firavunlara doğrultmuyorsun silahını? Hangi mazaretin var seni ahirette kurtaracak bana da söyle?
Ağlayın Ey okçular tepesini mirasçıları! Ey cihâdı unutan gâfiller! Gelin oturun benimle ağlayın! Erkekler gibi cihâd etmedik kadınlar gibi yas tutalım bâri...
52 notes · View notes
vazgectimwagnerden · 4 months
Text
pekiii.. fırtınaları çıkaran kimdi?
.
e. ve ben, metroda yanyanayız.
gözüm sürekli istasyonların isimlerini takip ediyor, sanki bir an gözümü ayırsam zaman kırılacak, ya da saçma sapan başka bir şey olacak, bir an kendimizi ineceğimiz istasyondan fersah fersah ötede bulacakmışız gibi- bir tehlikeye karşı,
gözümü istasyon isimlerinden ayırmıyorum.
.
e. kolumu sıkıyor. bunu yaptığının farkında değil. ineceğimiz durağa henüz var, boş konuşmaya karar veriyorum, şöyle soruyorum-
hani filmlerde bazen bir sahne olur, mesela.. kız, oğlanı hiç beklemediği bir anda yanağından öper. oğlan duraksar, kıza şaşkın şaşkın bakarken elini kendi yanağına götürür, öpüldüğü yere dokunur, hissettiğim gerçek mi? der.
evet bu bir klasik diyor e.
evet diyorum, bu bir klasik.. ama sence ne manaya geliyor?
.
tekrar istasyonların isimlerine bakıyorum, daha önce hiç bilmediğim bazı kelimeler var. doğru hatta olduğumuzdan emin misin? diyorum, bu istasyonları hiç duymamıştım.
.
bence beklemediği bir anda öpüldüğü için oğlan sadece şaşırıyor diyor e. işte, şaşkınlıkla elini yanağına götürüyor (suç mahallini işaret ediyor).
ama, acıyan yerimize de bastırırız biliyorsun diyorum.
mesela, heyecanla merdivenlerden aşağı koştuğunu düşün -sanırım kapının zilini duymuşsun, sevgilini bekliyordun ya- ama öyle heyecanla koşuyorsun ki gözlerin buğulanıyor, ayağın takılıyor, tepetaklak yuvarlanmaya başlıyorsun, düşüyor düşüyorsun, yüzün ellerin, dizlerin dirseklerin, muhteşem tatmin edici bir şekilde her yerini çarpıyorsun- neresinin ağrıdığından emin olamıyorsun.
ama diyelim ki en fena dizini çarpmışsın, can havliyle dizini iki elinin arasında alıyorsun, sıkıyorsun, ağrı hissini bastırmaya çalışıyorsun.
ağrıyı örtbas etmeye çalışmak-
işte diyorum, oğlan da yanağındaki öpücük hissine aynısını yapıyor, bu hissin beynine ulaşmasını engellemeye çalışıyor.
ah diyor... e.
senin bir romantik olduğunu sanıyordum.
hayır diyorum. ben bir gerçekçiyim.
.
metro yoluna devam ediyor. duraklar geçiliyor. nerede olduğumuzu anlamak için istasyon listesine bakıyorum. artık istasyon isimleri sadece bilinmedik kelimelerden değil, karmakarışık harflerden oluşuyor.
hey diyorum. sıradaki durak için smtyya yazıyor görüyor musun, bu nasıl bir kelime? .
şşşş.. diyor e. istasyon isimlerini boş ver.
.
elimde bir kitap var: "behçet necatigil - mitologya sözlüğü"
böyle metro yolculuklarında çantamdan çıkarıyor, elimde tutuyor ve çantama geri koyuyorum. bir kitabı bitirmek için çok verimsiz bir yöntem-.
e. kitabı görüyor,
pekiii... diyor. (daha evvel sormadığı bir soru bulmaya çalışıyor..) fırtınaları çıkaran kimdi?
poseidon! diyorum.
ama o denizlerle ilgili değil miydi?
işin aslı, o zamanlar her şey ama her şey biraz... ve de mutlaka, denizlerle ilgiliydi.
kimsenin aklına tarladaki ekinlerin büyümesi için dua etmek gelmiyordu. tanrılarından fırtınasız bir deniz diliyorlardı: gemiler kayalıklarda parçalanmasın, askerler yurtlarına dönebilsin, sevgililer kavuşsun, çocuklar babasız kalmasın.. bunun gibi şeyler..
anladım diyor e. poseidon. şu çatalı olan hani?
tanrılarını hep insan formunda düşlemeleri çok sevimli değil mi?
.
"gelecek istasyon-" diyor hoparlördeki ses:
ne dedi diyorum? söylediğinden hiçbir şey anlamadım? sanki uydurma bir kelime söyledi?
şşşş diyor e. elini yanağıma koyuyor, yüzümü kendine çeviriyor. gelecek istasyonun ismini söyledi, endişelenme.
ama diyorum... kapının üzerinde yazan istasyon isimleri artık karmakarışık harfler, anlamsız kelimeler. hoparlördeki sesi ayırt edemiyorum? doğru hatta olduğumuza emin misin?
şşşş. diyor e. doğru hattayız, merak etme.
.
insan formunda olmayan bir tanrı nasıl olurdu ki diye soruyor... ah-ha diyorum... mitoloji külliyatı benim elimde olsaydı, mesela, athena, göz şeklinde bir tanrı olurdu, senin gözlerin gibi.. gökyüzünde ölümlüleri izleyen, iki muhteşem göz şeklinde bir tanrı.
bu çok özgün bir fikir değil ama.. benim gözlerimin renginde bir tanrı fikri hoşuma gitti diyor e.
insancıklar senin gözlerine tapınıyorlar ve hayvanlar kurban ediyorlar. yeni doğmuş bebekleri hastalıklara yakalanmasın, askerlerin ölümcül yaraları iyileşsin, aşıklar birbirlerine kavuşsunlar diye. bir tür şifacı tanrı.. böylesi tam sana göre.
.
artık bilmediğim bir dilde konuşan ses son durağı anons ediyor... ne dediğini artık hiç anlayamıyorum. ne dediğini anlamıyorum diyorum- şşşş diyor e. son durağa geldiğimizi söylüyor- ama diyorum, biz daha önce inecektik- sakinleş diyor e.
yanağıma elini koyuyor, başımı omzuna yaslıyor- nerede ineceğimizi boşver-
.
peki, şu şifacı muhteşem yunan tanrıçası- gözlerimin renginde, gökyüzünden insancıkları izlerken, ve insancıklar ona hayvanları kurban ederken, sen ne yapıyordun? diye soruyor-
ben, diyorum.... (ben, dünyadaki en doğru cevabı vermek istiyorum- allahım. ben her zaman dünyadaki en doğru cevabı vermek istiyorum.)
bu sırada ben, senin uğruna hayvanların kurban edilmesine karşı çıkıyordum.
gökyüzündeki şu muhteşem iki gözden başka bir tanrı yoktur, ve o hayvanların kurban edilmesini istemiyor diyordum.
e.'nin gözleri ışıldıyor.
(bu renkteki gözlerin ışıldadıklarına hangi renkte ışıldadıklarını hayal edemezsiniz.)
.
kapılar açılıyor. nereye geldik diyorum. bilmiyorum diyor. vagondan inen kimse nereye geldiğimiz bilmiyor gibi, ama itiraz etmiyorlar. artık anons yapan ses tümüyle kimsenin bilmediği bir dilde konuşuyor, ama huzur verici bir karmaşa- değil mi? diyorum. e. kolumu sıkıyor. hey diyorum: metroya bindiğimizde kolumu sıkmıştın, ve her şey böyle başlamıştı-
.
seninle gurur duyuyorum diyor e. yani şu yunan tanrısı olan gözlerim, seninle gurur duyuyorlar. onun için hayvanların kurban edilmelerini engellediğin için.
hey! diyorum.. doğru yerde indiğimizden emin misin? aksi imkansız diyor. anonsu duymadın mı.- sanırım diyorum. biraz ateşim var. evet biraz öyle diyor, anlamak için elini yanağıma götürüyor -
18 notes · View notes
hisboslugu · 5 months
Text
bugün bir yalnızlığa düştüm yine... başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım. önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi, "beni iç." diye fısıldıyordu. "beni iç." sonra yalvarmaya başladı: "ne olur," dedi. "ne olur, haydi iç beni." bir bardak doldurdum, tepeme diktim. şişe rahatladı, sustu. hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? işte öyle oldum. hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin, onu hatırladım. sonra bir tren hareket etti. sabahtı. karşı karşıyaydık. konuşuyorduk. ben sevmek diyordum durmadan. gözlerim gözlerine soruyordu. "seviyor musun?" diye. hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. oysa ki bir çok hayır diyen insanlar vardı çevremizde. örneğin: bir çocuk hayır, diyordu, bir kadın, bir adam, bir başkası hayır diyordu. "hayır"lar arasında ezilmeye mahkumdu "evet"lerimiz. tren ilerliyordu. gözlerin gözlerime soruyordu, ne olacak, diye. sigara üstüne sigara yakıyordum, kadeh kadeh içki içiyordum; fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. bizi sürükleyen bir akıntıydı. durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. peki anafor nerdeydi? uzak mıydı? belki çok yakındı, kim bilir. biz onu göremeyecektik. o gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla. tren ilerliyordu. pencereden deniz görünüyordu. denize akşam güneşi vurmuştu. renk renk kayıklar gördük kıyılarda. denize taş atan çocuklar gördük. uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu ve tren ilerliyordu. kadere yaklaşıyorduk. bir alacakaranlık bastı zamanı. gözlerim gözlerindeydi. ellerini tuttum. titredin. acı acı bir düdük öttü. bir şeyler koptu içimizden. sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı. şimdi o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
altıncı m.
15 notes · View notes
sususlarvekaybedisler · 7 months
Text
Hani verdiğin sözler,hani ellerin nerede..?
9 notes · View notes