Tumgik
#karışık karışık şeyler
Text
kalktım derse gidiyorum, yok mu beni rüyasında gören
11 notes · View notes
kalopcia · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
16 notes · View notes
uzaklarasavrulalim · 7 months
Text
Az önce kadından ayvalık tostundan sosis salam ve sucuğu çıkarmasını istedim
3 notes · View notes
mel-inoe · 7 months
Text
kardeşimin odasındaydım az evvel, "hadi yat ben gidiyom" dedim hüüüğ yapıyo beni ağlatacak bu çocuk
4 notes · View notes
ozumseme · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
18 notes · View notes
applee--pie · 2 years
Text
sanırım birinden hoşlanıyorum
8 notes · View notes
bozusuruz · 1 year
Note
O net zaten kimseye güvenme, ama hani neden çocuk sevgilisine 'ekin ne tepki verdi?' desin? Amaç ne abi neden seni merak etti o zaman?
Tam sevgililer mi o da belli değil ya herkes farklı bir şey diyor ve önce kız demiş ekinler de duymuş diye ayrıca neden konuşmayı kestiğimizi de sormuş yasin ondan hoşlandığımı bildiğini ama istemediğini söylemiş vs
2 notes · View notes
iyigecelerdeniz · 25 days
Text
Benden Sana Bir Hatırlatma.
Bu gece sana yazıyorum bu yazıyı, bloğa ilk defa denk geliyorsan, karışık şeyler yazarım, zaten biliyorsan, biliyorsun, her zaman ki ben. Sana bir şeyler demek istedim. Neyden geçiyorsun bilmiyorum ama hala pes etmeyip nefes aldığın için teşekkür ederim. Bu çekilmez boktan dünyanın bir yerinde bi güzellik serptiğin için sana minnettarım. Seni tanımıyorum ama burdaysan mutlaka birilerine hala ışık tutmak için varsın, olmadığını düşünüyorsan da o kişi kendindir. İyi ki varsın ve iyi ki pes etmedin. Güzelliğin ve sen daim kal, hak ediyorsun. Kim ne derse desin.
İyi geceler sana ve,
İyi geceler Deniz’im.
202 notes · View notes
Text
Kocamı Eski Sevgilimle Aldattım! (Ayla 36 Y., İstanbul)
Merhaba ben Ayla, şu an 36 yaşındayım ve evliyim. 22 yaşındayken severek evlendim. Kocamla her yönden güzel anlaşıyorduk ve seks hayatımız da iyi gidiyordu. Elbette herkes gibi fantazilerimiz vardı, ama değişik heyecanları başka erkek ve kadınlarda aramıyorduk. Yani sıradan insanların sıradan hayatlarını yaşıyorduk. Tabii ben de, kocam da dışarıda başka erkek ve kadınlara kaçamak bakışlar atıyorduk. Ama bunlar masumane kaçamaklardı ve bu konuda birbirimizi sıkıştırmıyorduk.
Evlenmeden önce bakireydim ve fazla seks yaşamamıştım. Lisedeyken erkeklerle arkadaşlıklarım oldu, onlarla öpüştüm ve soyunmadan seviştim. Sadece birisi (Esat) göğüslerimi yalamış ve amımı külot içinden okşamıştı. Ben de Esat'ın yarağını külot içinden avuçlamıştım. O zamanlar Esat'ın yarağı bana epey büyük gelmişti. Ama ötesi yoktu, seks konusunda tüm yaşadığım buydu. Okul dönemleri bittiğinde, Esat'la lişkimiz de bitmişti. Ben de arkasından ağlayıp, gözyaşı dökmedim, çünkü ona aşık değildim ve onunla evlemeyeceğimi biliyordum. Ama ilişkimiz sürerken bana hep, "Benden başka biriyle evlenirsen, bu okşadığım, ama sikemediğim amını sikmek isterim!" derdi. Ben de o zamanlar onu kırmamak için, "Olur!" derdim.
Evlenmeden birkaç yıl öncesi ve evliliğim boyunca Esat'ı ne gördüm, ne de ondan bir haber aldım, ta ki geçenlerde bir kız arkadaşımla kafenin birinde akşam kahvesi içene kadar. Kafede Esat'la göz göze geldik ve ikimiz de tutuk kaldık, önce o cesaretini toplayıp bana, "Merhaba!" diyene kadar. Nasıl davranacağımı bilmiyordum, yine de nezaketen, "Merhaba!" dedim. Ayaküstü bir konuşmadan sonra benden telefon numaramı istedi, ben de art niyet düşünmeden verdim. O gittikten sonra, eskiden söyledikleri aklıma geldi ve panikledim. Ya gerçekten beni sikmek isterse ne yapacaktım? Sonuçta onunla sikişmediysem de bir ilişki yaşamıştım. Aklımdan türlü şeyler geçiyordu, acaba numaramı mı değiştirsem gibi. Ama kocama gerekçesini nasıl anlatacaktım? Esat beni kocama anlatmakla da tehdit edebilirdi. Bu karışık duygularla evin yolunu tuttum...
Daha eve varmadan beni aradı ve yarın buluşmayı teklif etti. Bu arada o da evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmıştı. Bunları duymak beni biraz rahatlattı ve teklifini kabul ettim. Lisede yaşananlar geçmişte kalmış ve artık unutulmuş olmalıydı. Bu karışık duygularla onunla buluşmaya karar verdim.
Ertesi gün tenha bir yerde, tenha bir restoranda buluştuk. İkimiz de biraz çekingen halde sohbet etmeye başladık, ama sohbet ilerledikçe yabancılık ve çekingenlik kayboldu. Birbirimize aile ve iş yaşantımızı anlatırken, elbette eski günlerden bahsetmemek olmazdı. O günleri andıkça, onunla birlikteyken birbirimizi nasıl arzuladığımızı, ama bekaret nedeniyle yaşamak istediklerimizi ertelemek zorunda kaldığımız düşünceleri aklımdan geçiyor, ama bunu ona anlatmıyordum. Lafı dolaştırıp konuyu açan o oldu, gençlikte arzulara gem vurmanın ne kadar zor olduğunu ve düşüncelerimizin ne kadar sığ olduğundan bahsetti. Sonrasında can alıcı soru geliyordu ve bana, 'sözümü hatırlayıp hatırlamadığımı' sordu. Hatırladığımı, ama bunun masumane gençlik düşleri olduğunu ve gerçekleşmeyeceğini söyledim. O da bu saatten sonra aramızda duygusal bir şeyin zaten gelişemeyeceğini ve yaşlarımızın epey ilerlediğini söyledi. Bundan sonra yaşayacaklarımız gençlik günlerinden ilham almak, şu sıradan ilerlemiş yaşantımızda kısa bir heyecan yaratmak olabileceğinden bahsetti.
Aslında doğru söylüyordu. Bundan sonra hayatımızda böylesi heyecanları yaşamak ve sıradanlıktan sıyrılmak olanaksız gibiydi, ama ona bunu belli etmedim. Esat, evlendikten sonra seks konusunda birkaç kaçamağın ötesine gitmediğini anlatıyordu. Kafamdan neden olmasın diye geçirirken, bir taraftan da aldatmanın kötü olduğu duvarına çarpıyordum. Öte taraftan bu tür ahlaki değerlerle kendimizi boşuna sınırladığımızı, hayattan zevki almamız gerektiğini düşünüyordum. Esat bu konularda konuştukça, ben aklımdaki çelişkiyle bir yandan da ıslanıyordum. Esat'ın daha önce okşadığım ama tadına bakamadığım yarağının amıma girişini düşünmek beni azdırıyordu.
Esat, "İstediğin bir gün buluşur, yarım kalan işimizi bitiririz ve konu orada kapanır!" diyor, aklımı çeliyor ve beni tava getiriyordu. Birden ağzımdan nasıl çıktı anlamadım, "Tamam o zaman!" deyiverdim. O da bana Kumburgaz'da bir yazlıklarının olduğunu ve bu mevsimde rahatsız edilmeden yaşayamadıklarımızı yaşayabileceğimizi söyledi. "Peki tamam, haftaya orada işimizi görür, bir daha da bu konuyu açmayız!" dedim. Çok mutlu olmuştu ve "Elbette sen istemezsen bir daha olmaz!" dedi.
Bir hafta sonra buluşup yola koyulduk. Yazlığın bulunduğu siteye geldiğimizde in cin top oynuyordu. Bu da beni çok rahatlatmıştı, çünkü sonunda rezil olmak ta vardı. Yazlığa girdiğimizde kendimizi önce koltuklara bıraktık. Sonra Esat hafif alkollü birşeyler hazırlayıp geldi ve içmeye başladık. Yanımda oturuyordu, nefesini boynumda hissediyordum. Hafifçe öpmeye başlamıştı. Sanki vücuduma elektrik veriliyordu. Bu öpücükleri eskiden tanımama rağmen, kocamdan sonra tuhaf geliyordu. Benim karışık duygularımı anlamış olacak ki, elleri hızlı bir sonuca ulaşmak için bacaklarıma ve oradan amıma doğru hareketlendi. O okşadıkça ben de gevşiyordum, bacaklarım kendiliğinden aralanarak elinin amıma daha kolay ulaşmasını sağlıyordu. Dudakları dudaklarıma değiyor ve öpücüklerine karşılık bekliyordu. Ben de artık onun dudaklarını emiyor ve istediği karşılığı veriyordum.
Birden beni kucaklayarak yatak odasına doğru hareketlendi. Yatağın üstüne bırakınca ellerim amıma doğru gitti ve ıslanan, dudakları şişen amımı okşamaya başladım. O da beni seyrediyor, bir yandan da soyunuyordu. Yatakta yanıma uzanınca benim de üzerimi soymaya başladı ve sütyen külotla kaldım. Yarağı göbeğime değiyor ve büyüklüğü konusunda yanılmadığımı, kocamın sikiniden sonra daha iyi anlıyordum. Sütyenimi adeta törenle çıkarttıktan sonra memelerimi yalamaya ve bir yandan da amımı kendi elimden devraldı. Sonrasında bütün vücudumu diliyle keşfetmeye başladı. Boynumu, göğüslerimi, göbeğimi yalıyor ve amımı külottan kurtararak ortaya çıkarıyordu. Şimdi çırılçıplaktım ve yalayarak en sonunda amıma ulaştı. Daha yeni traş olmuş amımı diliyle kudurtmaya başladı. Yarağının sıcaklığını yumuşaklığını göbeğimde hissetmek ve amımın yalanması, benim ilk orgazmımı yaşamama yetmişti bile. Sular seller gibi orgazm oluyordum, o ise yalamaya devam ediyordu.
Sonra 69 olduk, yarağını ağzıma almak bana acayip zevk veriyordu. Artık zamanı geldiğini düşünerek, "Hadi sik beni! Amımı kudurttun, şimdi yar onu, emziğini ver, sok içime!" diyerek hazır olduğum mesajını verdim. "Bu kadar aceleci olma, anın tadını çıkar, o amını sikebilmek için çok bekledim ve doyurabilmek için bir haftadır kimseyi sikmedim. Meraklanma en az üç posta sikeceğim seni!" dedi. Beni dört ayak pozisyonuna getirdi ve arkadan sikini amıma sürtmeye başladı. Siki amımın ağzına geldikçe kendimi arkaya atıyor ve sikini içime almaya çalışıyordum. O ise kafası giren sikini çıkartıyor ve amımın dudaklarına sürtmeye devam ediyordu. Sonra birden kafasını soktu ve ben de yine kendimi geriye esnettim. Artık yarağının yarısı içimdeydi ve kalınlığı nedeniyle müthiş zevk veriyordu. "Hadi kalanını da sok, dışarıda bir şey kalmasın, kanırtarak sik beni!" diye inliyordum.
"Harika bir amın var, içi ateş gibi yanıyor ve bu yaşına rağmen halen dar. Amını yarağıma doyuracağım, tadını unutamayacak!" diyordu. Bu arada yavaş yavaş sikinin kalanını da sokuyor, bazen kısa aralıkla çekerek fazlasını tekrar amıma yerleştiriyordu. Taşaklarını hissettiğimde amımın içinde sanki soba borusu varmış ve amım yırtılmış gibi hissediyordum. Aynı zamanda kendime bu tadı daha önce niye yaşamadım diye kızıyordum. Evlendikten sonra ne çıkarsa bahtına oluyor, başka yarakların tadına bakılamıyordu. Ohhh işte buydu, zinciri kırmıştım ve tadını çıkarmalıydım.
Esat sikini kökledikten sonra bir müddet öyle kaldı. Siki sanki rahmime dayanmıştı. "Biraz amın alışsın güzelim, anlaşılan kocanın siki yeterince büyük değilmiş, yoksa almakta bu kadar zorlanmazdın!" diyerek hafif hafif girip çıkmaya başladı. Ben de, "Hadi erkeğim, yarım kalan işini bitir, artık bu am senin, onu evire çevire sik! Amım sikilmek neymiş görsün!" diyordum. Arada da, "Ohhhh geçir, amımı del!" diye onu ateşliyordum. Konuşmalarım karşısında hareketlerini hızlandırmıştı. Ben ise, "Evet, işte böyle kökle, sertçe, hoyratça sik amımı, geçir yarağını!" diyerek daha da hızlanmasını sağlıyordum. Yarağı içime motor pistonu gibi girip çıkıyor, beni hızlı bir orgazma yaklaştırıyordu. Amımı sikerken memelerimi avuçluyor, her tarafımı mıncıklıyordu. Ve inleyerek hiç olmadığım kadar şiddetli bir orgazm oldum.
"Ben bittim!" dediğimde, bana, "Bu daha başlangıç, bu amı bir kerelik sikmeyle bırakır mıyım hiç? Ama önce bir de götünün tadına bakalım!" diyerek amımdan çıkardı götümün deliğine sürtmeye başladı. İtiraz eder gibi göründüm, ama kocama bile iki seferden fazla vermediğim götümün de bu güzel yarak tarafından sikilmesini istiyordum. Esat götümün deliğine tükürüp, yavaş yavaş parmağı ile göt deliğime masaj yapmaya başladı. Biraz sonra bir parmağını içime itmeye başladı. Bir parmağı götüme girmişti ve acayip zevk almıştım, ama siki daha kalındı ve şimdi onu da tükürükleyip götüme değdirmeye başlamıştı. O hissi hiçbir zaman unutmayacağım, çok hoşuma gidiyordu. Ve bastırmaya başladı, bana devamlı kendimi serbest bırakmamı, yoksa canımın acıyacağını söylüyordu. Elimden geldiğince söylediklerine uyuyordum.
Götümün yanaklarını tutarak ikiye ayırdı ve iyice yüklenmeye başladı. Bir sızı ile içime girdiğini hissetim, bağırmamak için yastığı ısırdım. Çok nazik hareketlerle ilerlemeye başladı. Canım acıyordu, ama çok fazla değildi. İşini kesinlikle çok iyi biliyordu. Biraz daha, biraz daha derken, en sonunda taşaklarını amımda hissetmiştim. Canım halen acıyordu. Bir süre öyle bekledi, alışmam içindi herhalde. Sonra yavaş ve sakin hareketlerle ileri geri yapıyordu. Canımın acısı gittikçe azaldı ve yerini zevke bıraktı. Şimdi daha rahat girip çıkıyordu ve hızlanmıştı. Esat şu ana kadar daha boşalmamıştı. Arkamda hızını artırmaya başladı. Ben, "İçime boşal, götümü doldur döllerinle erkeğim!" diye inlerken, o daha da hızlanıyor ve benim daha çok hoşuma gidiyordu. Birden çok sert bir şekilde yüklendi ve boşalmaya başladı. Sanki götümün içinde bir yanardağ patlamıştı. Dölleri içime sıcak sıcak akarken, Esat öylece duruyor, titriyordu. Biraz içimde bekledi ve çıktı götümden.
"Çok güzel bir götün var, kütür kütür yarıldı ve artık yarağa alıştı. Kocana daha sık verirsin bundan sonra!" diyerek gülümsedi. "Sen de usta bir sikicisin. Amımın da, götümün de hakkını verdin. Kocamı aldattığıma değdi!" diye yanıtladım. İçimden de kendime bundan sonra ne olacağını soruyordum. Bu sikişin tadını unutmak zordu, ama kocamı da seviyordum. Sanki iç sesimi duymuş gibi, "İstersen bir daha olmaz, ama benim sikimin tadına bakan am döner dolaşır yeniden gelir. Madem kocan seni doyuramıyor, belki anlayış gösterir, seni birlikte bile sikebiliriz!" dedi.
Aslında fena fikir değildi. Kocam tutucu bir insan olmadığı gibi, ona da başka kadınlar bularak, karşılığında ben de başkalarıyla sikişebilirdim. Zaten bu saatten sonra, aşk meşk, bağlanmak gibi duygular bize uzaktı. "Olabilir, ama bir şartım var, karını da kocam sikecek, ne dersin?" diye cevap verdim. Esat biraz durakladı ve "Neden olmasın? Böylece ben de seni daha rahat sikebilirim!" dedi.
İşte asıl hikaye böyle başladı. Esat'ın karısını da kocama ayarladık. Şimdi hep beraber sikişiyor ve birbirimizi kıskanmıyoruz. Hatta bazen kocam Esat'ın karısını biz olmadan sikiyor, ben de Esat'la kocam olmadan sikişiyorum. Hayatın tadını çıkarıyoruz :)
[Ayla]
197 notes · View notes
alexay76 · 7 months
Text
Arkadaşımın Azgın Dul Annesi
Selam sex hikayesi severler, bundan 4 ay önce arkadaşımın annesini ilk defa nasıl siktiğimi paylaşmak istiyorum. Gezmeyi eğlenmeyi fazla seven biriyim, haftasonları Klüplere gider, sabaha kadar takılırım. Tabi bu takılmalarımda arkadaşım olan Serkan da olur yanımda. Serkanın dul annesi de kızardı, sabaha kadar gezmelermize, “Ne yapıyosunuz oralarda? Yabancı karılarla mı yatıyorsunuz? Hastalık falan kaparsınız!” diyordu sürekli. Serkanın annesiyle, yani Suna ablayla bayağı samimi konuşur olmuştuk son zamanlarda.
Yine bir akşam Serkanla Klübe gittik, orda daha önceden tanıştıgımız Rus karılarla buluşup, Serkanların evine atacaktık karıları. Serkan, annesinin evde olmadığını söylemişti. Neyse Rus karılarla buluştuk, biraz içip, eğlenip, tam kalkmak üzereyken, Serkana annesi telefon açıp, evde olduğunu söyledi. Planlarımız alt üst oldu tabii. Ama ben Rus karıyı sikmeyi kafaya koymuştum. Serkana, “Hadi karıları alıp otele gidelim!” dedim. Serkan da, “Yok, sen takıl, ben eve gidecem!” dedi. Tabi Serkana kızdım, bu geceyi beraber planlamışız, yavşak sonradan kayış atıyor. Aramızda tartıştık, Serkan bozuk bir şekilde çıkıp gitti. Ben de Rus karıyı alıp otele gittim. Bir posta siktikten sonra Serkanı aradım, her nekadar kızgın da olsam, arkadaş işte, merak ettim. Ama cep telefonu kapalıydı. Ben de evini aradım, eve gitti mi diye sormak için…
Telefona annesi çıktı ve “Serkan evde değil, senle beraber diye biliyordum!” dedi. Ben de, “Aramızda tartıştık, o da çıkıp gitti!” dedim. Annesi de, “Sen nerdesin peki?” dedi. Otelde olduğumu söyledim. Bana, “Yine yabancı karı mı var yanında? Bak birgün hastalık kapacaksın!” gibi şeyler söylemeye başlayınca, ben de dayanamdım ve “Ne yapayım Suna abla, sokaktaki karılara mı tecavüz edeyim?” dedim. O da, “Bul birini, sürekli onla takıl!” dedi. Ben de, “Herzaman aynı yemek yenmez ki!” dedim. Suna abla da, “Ben hep aynı yemeği yiyordum, ama bak şimdi onu da bulamıyorum!” dedi. Hem onun konuşmalarından, hemde alkollü olmamdan aldığım cesaretle, “Biz arayıp buluyoruz, sen de arasan bulursun, taş gibi hatunsun!” deyiverdim. O da, “Erkeler için aramak kolay oluyor da, kadınlar için zor!” dedi. Şakayla karışık, “Suna abla, istersen sana yardımcı olurum!” dedim. Birden ciddileşti, “Sen ne demek istiyorsun?” dedi. Ben de, “Bulalım iyi birini, evlendirelim seni! demek istedim…” dedim. “Tamam, hadi kapatalım telefonu, ben yatacam!” diyerek telefonu kapattı. Yanımda manken gibi Rus karı varken, nedense birden Suna ablayı canım çekti, Rus karıyı sikerken onu sikiyormuş gibi düşünerek siktim sabaha kadar.
Sabah otelden çıktım ve eve geldim. Suna abla benim geldiğimi görmüş, telefonla beni arayıp, “Serkan da yeni geldi eve, nerde sabahladıysa, hemen odasına gitti yattı. İşin yoksa arabayla beni alırmısın? Biraz konuşalım!” dedi. “Olur, işim yok!” dedim. “Tamam ben hazırlanayım, seni ararım!” deyip telefonu kapattı. Akşamdan beri hayalimde siktiğim Suna abla benimle konuşmak istiyordu, belki de sikişecekti benimle diye umutlandım, ama Rus karıyı okadar çok sikmiştim ki, Suna ablayı nasıl sikecektim? Hemen gidip Via.. hapı aldım. İki duble de Wiski içtim, daha rahat olmak için. Daha sonra beni aradı, hazır olduğunu, gelip kendisini almamı söyledi. “Tamam!” deyip almaya gittim…
Suna abla 44 yaşında, esmer, balık etli, gerçekten taş gibi kadın. Evet, o gün o da beni istiyor olmalıydı, giyinişinden anladım. Diz seviyesinde bir etekle, fileli çoraplarını giymiş, gelip arabaya yanıma bindi. Oturup üzerindeki kabanı çıkardığında, eteği yukarı doğru sıyrılmış, baldırlarını görüyordum. Bu da beni tahrik etmeye yetmişti, sikim kalkmış, pantolondan belli oluyordu. Benimle sikişmek istediğini hissediyordum, ama konuya nasıl girecektim, onu düşünüyordum ki, konuyu o açtı, “Akşam sen telefonda ne sapık sapık konuşuyordun?” dedi. “Ne sapıklığı yaptım ki?” dediğimde, “Bana taş gibi karısın falan dedin, bende gözün mü var yoksa?” dedi. “Yok valla, sen kadınlar erkekler kadar rahat bulamıyor deyince, ben de seni evlendirelim demek istemiştim!” dedim. “Ben bu saatten sonra evlenmem!” dedi…
Artık tamamen emindim, evlenmek te istemiyordu, ama azmıştı ve sadece kendini sikecek birini arıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp, elimi bacağına koydum ve hafif sıkıp, “Yine kızma da, harbiden taş gibi kadınsın, istesen evlenmeden de herzaman bulursun!” dedim. Bana şöyle bir baktı ve elini önüme attı, sikimi sıkıp, “Sen de taş gibisin!” dedi ve gülümsedi. Artık ok yaydan çıkmıştı, fermuarımı açtım, sikimi çıkartıp eline verdim. O sikimi okşarken, ben de arabayı, akşam Rus karıyla sikiştiğim otele doğru sürdüm. Hemen bir oda kiralayıp anahtarı aldım ve Suna ablayla odaya çıktık. Hapın da etkisiyle sikim kazık gibi olmuştu. Odaya girer girmez, Suna ablanın beni yatağa itip, sikimi ağzına alması bir oldu…
Okadar iştahlı yalıyordu ki, ben de onu yanan amcığını yalamak istedim, hemen soyunup 69 yaptık. Amcığını yeni traş etmiş tertemizdi ve suları akıyordu. Hemen yumuldum amına, yalamaya başladım. Yarım saate yakın amının heryerini yalayıp, dilledim ve Suna ablayı çıldırttım. Resmen yalvarıyordu, “Hadi içime gir, sik beni, içimde patla!” diye. Onun yalvarması beni dahada azdrıdı ve “Tamam, senin amcığını yaracam şimdi!” deyip altıma aldım ve artık patlamak üzere olan yarağımı amına kökledim. Öyle derin bir ‘Ohhhhh!’ çekti ki, sikilmeyi nekadar özlediği belli oluyordu. Ben amına pompalarken nerdeyse mutluluktan ağlamak üzereydi. Altımda nekadar orgazm oldu bilmiyorum ama, ben sabaha kadar sikişmemin ve hapın da etkisiyle, ancak 45 dakika sonra amına boşaldım. “Ohhh erkeğim benim!” diyerek dudaklarımdan öptü ve sigara içmeye başladık.
Sigaralarımız bittikten sonra, Suna abla sikimi ağzına alıp, yine yalamaya emmeye başladı. Kadın gerçekten yarrak hasretiyle yanıyormuş, okadar iştahla yalayıp emiyordu ki, benim yarrak kazık gibi oldu. “Erkeğim boğa gibisin, sabaha kadar karı siktin, halen sikin demir gibi oluyor!” dedi. Konuşmaları yetiyordu zaten sikimin kalkmasına. “Orospummm benim, seni düşünerek siktim Rus karıyı sabaha kadar, şimdi sikim nasıl demir gibi olmasın?” dedim. Hoşuna gitmişti ona orospum demem, “Hadi sikicim, erkeğim, sik beni, doyur yarrağına!” dedi. Bacaklarını omzuma alıp, yanan amcığına kökledim. Abartısız 1 saate yakın, evire çevire, her pozisyonda siktim. Ben onu sikerken, o da beni tahrik edecek sözler söyleyip, daha çok azdırıyordu. “Orospumm, daha önce bu amı neden siktirmedin bana!” diyerek yüzüne tokat attım…
Attığım tokat ta hoşuna gitmiş ki, “Siz nezaman Klübe gitseniz, yabancı karıları sikeceğinizi bildiğimden, her seferinde seni düşünerek, amıma sokmadığım salatalık kalmadı! Ama oğlumun arkadaşısın, beni sikmezsin diye birşey söyleyemedim! Bundan sonra ben senin karınım, orospunum! Bundan sonra istediğin zaman gel sik orospunu, senin kölenim ben, erkeğim, sikicim!” dedi. Artık ikimiz de kopmuştuk, saçlarından tutup bunu domaltım. Belliydi sert sikişten hoşlandığı, kalçalarına tokat vurup, “Orospumm, seni götten sikmek istiyorum! Götünü yarmak istiyorum!” dedim. “Daha önce hiç yapmadım, yapanlardan duyduğuma göre çok acıyormuş, lütfen çok acıtma!” dedi. “Korkmana gerek yok, ben daha önce çoook göt siktim, canını yakmayacağım, çantanda krem var mı?” dedim. “El kremi var!” deyip, çantasından kremi çıkartıp bana verdi…
Kalçalarını elleriyle ayırttırıp, göt deliğine kremi sürdüm. Büzüğünün etrafını kremleyip masaj yaparken zevk almaya başladı, inliyordu. Hakikaten daha önce hiç sikilmemiş, dar ve küçüktü göt deliği, parmağımı soktuğumda bile, “Yavaş!” diye bağırdı. “Alıştırıyorum daha aşkım, birazdan götünün kızlığını bozacam!” dedim. Herhalde fazla parmakladım ki, sabırsızlandı, “Hadi erkeğim yarrağını sok götüme, sik götümü!” diye inlemeye başladım. Artık götü kıvama gelmişti, sikime de kremi sürüp göt deliğine dayadım. Yavaş yavaş kafasını sokup biraz bekledim. Suna abla bağırmamak için çarşafı yırtıyor, yastığı ısırıyordu. Acıtmak istemiyordum, ama böyle yavaş sokarsam, uzun süre acı duyacaktı, onun için kalanını bir seferde kökledim götüne. Attığı çığlık beni daha azdırdı ve hiç bekletmeden, hızlı hızlı pompalamaya başladım götüne…
10 dakika çığlıkları eşliğinde götünü siktikten sonra, götü alışmış, artık zevkten inliyordu, “Sik erkeğim, heryerim senin, dağıt amımı götümü, parçala beni, doldur döllerini götüme!” diyordu. Ben de artık fazla dayanamadım ve götünün içine patladım. İkimiz de yorulmuştuk, sigaralarımızı yakıp içtikten sonra banyoya girdik. Banyoda birbirimizi yıkarken, yine kalkan sikimi, “Kurban olurum ben bu yarrağa!” diyerek ağzına aldı, yalamıyor resmen yiyordu. Ben de ona hakkını verip aslan sütü içirdim. Döllerimin bir pendik escort damlasını ziyan etmeden hepsini yuttu ve sikimin içinde kalan döllerimi de, sikimi sıkarak çıkartıp yaladı…
Serkanla aramız halen bozuk, özellikle aramızı düzeltmiyorum ki, o sabahlara kadar tekbaşına Klüplerde yabancı karılara takılırken, ben evinde annesini rahat rahat sikiyorum :))
118 notes · View notes
arbrenu · 10 months
Note
Bir şeyi çok yapmak istiyorum ama onu yapmış olan insanların düşüncelerine karşıyım hatta rahatsiz edici buluyorum biraz karışık oldu ama bu çıkmazdan nasıl kurtulabilirim?
ayy aşko yapmak istediğiniz şeyleri yapın ya cidden o kadar düşünüp kendinizi heder etmeyin ben tükürdüğümü yalamaya bayılırım demekki bakış açım değişmiş bu iyi bir şey arada kafamızı çevirip başka şeyler görmek lazım, olmazsa yeniden önümüze döneriz
124 notes · View notes
maaveraa · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kafede oturuyordum. Yan masada da bir hanımefendi kızıyla oturuyordu. Okuduğum kitabı bitirmiştim. Altını çizdiğim yerleri okur defterine yazıyordum. Hanımefendi " afedersiniz ne çalıştığınızı merak ettik de , çok imrendik kızımla" dedi ( o sırada kalbimin içine mutluluk doldu ). Ben de defterimi gösterdim. Nasıl kullandığımı anlattım. " o kadar odaklanmıştınız ki bir şey çalışıyorsunuz diye düşündük " dediler. Güldüm. Sonra bunu neden yaptığımı sordular. Okumayı eğlenceli yapıyor ve belki ileride çocuklarıma bırakırım diye yapıyorum böyle şeyler dedim. Evli misiniz dediler, hayır dedim. Ne güzel düşünmüşsünüz dediler. Teşekkür ettim. Sonra gittiler. Şuan tuhaf bir huzur hissediyorum hüzünle karışık. O yüzden yazmak istedim. Burada dursun.
31.07.2013/ 16.11
Not: şuan jane maryam çalıyor :))
67 notes · View notes
bir-devrin-tarihcisi · 2 months
Text
"Sahurda yeşillik, protein ve yağ ağırlıklı hazırlık yapın. Zeytinyağlı salata, yoğurt, yumurta gibi besinler sahur için uygundur. Bu besinler sindirilirken vücut su dengesini koruyacakları için hem sizi susuz bırakmazlar hem de kan şekerini ılımlı etkileyecekleri için uzun süre tok kalmanızı sağlarlar. Sahurda börek, tatlı, bol ekmek gibi karbonhidratlardan sakınmaya çalışın. Ne kadar karbonhidrat, o kadar susamak demektir. Karbonhidratlar sindirilirken vücuttan su tüketirler ve aynı zamanda kan şekerini hızlı yükselttikleri için insülini fazla uyarırlar. Bu da kan şekerini tekrar hızlıca düşürür ve kısa süre içinde tekrar sizi acıktırır.
"Sahurda ne kadar sulu şeyler tüketirsem ya da su içersem gün içinde o kadar suya ihtiyacım azalır" gibi bir düşünceniz varsa yanılıyorsunuz. Sahurda içtiğiniz bol su, sahurdan sonraki süreçte vücuttan hızla atılır. Böylece günün ilk saatlerini sürekli tuvalete gidip gelmekle geçireceğiniz gibi gün içinde de susamaya devam edersiniz.(Evet bu ben😕)
Gün içindeki acıkma tamamen beynin fizyolojik sinyalleri ile alakalıdır. Beyin, kendini kişinin beslenme rutinine göre ayarlar ve saati geldiğinde mideye uyarı yollayarak önceden asit salınımı ile hazır etmek ister. Her gün öğle yemeği yiyen birinin midesi o yüzden benzer saatte kazınır ve açlık hissi oluşur. Bu nedenle bedenini sık yemeye alıştıran, karbonhidratlara alışkın olan kişiler Ramazan'ın ilk günlerinde zorlanırlar. Ancak üç-beş gün içinde kazanacakları yeni rutini ve beynin bu yeni sağlıklı alışkanlığını korumak için çaba göstermeliler. Özellikle iftardan sonra çok dikkat etmeliler.
İftarda ağır beslenmek, karışık yemek, acele ile çiğnemeden yutmak, yemek sırasında gereğinden fazla su içmek, ekmek ve diğer karbonhidratlara aşırı derecede yüklenmek; gün içi kazanımlarımızı korumak yerine sindirim sistemimimizi ve özellikle karaciğerimizi oldukça yoracaktır.
Tüketim toplumu haline geldiğimiz için akşama kadar boş duran boğazlarımıza iftardan sonra yüklenme gereği hissediyoruz. Halbuki iftar bittiğinde beslenmeyi kesmek ve sindirim sistemimize sindirim için süre tanımamız gerekir. Hele ki dolu mide ile uyumak, sindirimin tamamlanamamasına ve besinlerin çürüyüp gaza dönüşmesine neden olur.
İftardan sonraki yanlış beslenme alışkanlıkları hem orucun detoks etkisini yok etmekte, hem ertesi günkü orucun rahat tutulmasına engel olmakta hem de birçok sağlık problemine neden olabilmektedir. Tabi ki sıvı gıdalar ve başta da su içimi iftardan sonra önemlidir ancak tatlı, abur cubur, kuruyemiş gibi gıdaları iftarla birlikte kesmek gerekmektedir.
Ramazan bir arınma ayıdır. Öncelikle ruhen sonra da bedenen arınmak bu ayın amaçları arasında olmalıdır. Ramazan sadece oruç ayı değildir, öncelikle Tevhid üzere Allah'a ﷻ yakınlaştıracak salih amellerin oldukça kıymetli olduğu bir aydır. Öncelikle mânen sonrasında ise bedenen en güzel şekilde hazırlıklarımızı tamamlayarak girebilmek duasıyla."🤲🏻
Dr. Bekir TOK
25 notes · View notes
mavigardenya · 2 months
Text
Bazen öyle bir hale geliyorum ki ben bile anlayamıyorum kendimi. İçim öyle bir karışık ki neyin ne olduğuna karar veremiyorum. Mutsuz muyum, mutlu muyum bilmiyorum. İnsanlara yetecek gücü bulamıyorum artık kendimde. Onlar için ekstra bir çaba harcamıyorum. Dilimin ucunda söylenmeyi bekleyen bir çok kelime var. Konuşmaya başlasam nerden başlayacağımı bile bilmiyorum. Düşüncelerim arasında kaybolmuş gibi, kendimden yine epey uzağım. Yolunda giden şeylerin bir anda mahvolmasina alıştım. Bazı şeyler ağır geliyor artık hatta en ufak şeyler bile ağır geliyor.. Ve her şey bir bir anlamını yitirirken bir köşede oturup seyirci kalmaktan öteye geçemiyorum. Kalplerinizin pisliğine veriyorum yaptığınız her şeyi.
18 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 6 months
Text
Tumblr media
Türkiye'nin İsrail'e savaş ilan etmesini isteyenler için gelin bir savaş senaryosu yazalım.
Türkiye İsrail'e niye savaş ilan etmiyor diyenler var. Yöneticiler daha niye duruyor, askeri kullansın diyen var.
Bilgisayar oyunu havasında soruyor. Bilgisayar oyunu zannediyorlar. Yine de kabul edelim ve gelin bir savaş senaryosu yazalım.
İstedikleri gibi Türkiye İsrail'e savaş ilan ederse nasıl olur?
Bu arada şunu unutmayın.
Türkiye büyük bir savaş patlaması riskine rağmen sınırındaki PKK/PYD bölgesine bile bodoslama dalmıyor ki Filistin'e tüm askeri ile dalsın.
Türkiye'nin Gazze üzerinden İsrail'e direk savaş kararı alması bir varoluş yok oluş savaşının başlangıcı olur.
Devlet baştan bunu kabul etmiş olur zaten. Bunu kabul ederek dalar.
Yine de heyecanla gaza gelerek "Türkiye İsrail'e askeri operasyon yapsın, Mehmetçik Gazze'ye, ne duruyor!" diyenler için senaryoyu yazayım.
Diyelim ki Türkiye, bilgisayar oyunu havası yaşayan arkadaşın dediği gibi bodoslama savaş gemilerini, uçaklarını, askerini hazırladı ve İsrail'e doğru çıkma kararı aldı.
3 yol var:
Akdeniz'den gidilecek.
Havadan gidilecek.
Karadan gidilecek.
Yola çıkar çıkmaz ABD tarafından Yunanistan adalarına yığılan silahlar Anadolu'ya yönelecek.
Irak, Suriye ve çevre ülkedeki ABD üsleri, Anadolu'nun çeşitli yerlerini vurmaya başlayacak bile. Terör, saldırıya geçecek.
PYD bölgesindeki ABD üsleri Anadolu'yu ateş altına alacak.
Böylece daha İsrail'e varmadan Anadolu işgale uğrayacak. Bu büyük bir ihtimalde olacaklar şeyler.
Sadece bu mu? Başka bir aşamasını anlatayım.
Rusya, İran ve Çin hızla savaşa dahil olacak. Rusya bu savaşı bahane edip hızla Akdeniz'e daha köklü biçimde inecek.
Anadolu, tam ortada, meydanda olduğu için "savaş meydanına" dönüşecek.
Anadolu özellike Avrupalı güçler, doğulu güçler, Rusya ve ABD için savaş meydanı olacak.
Türkiye zaten şu an bunu engellemekle meşgul.
Neyse biz devam edelim.
Basra körfezine kadar gelen Çin, İran üzerinden Akdeniz'i ve Ortadoğu'yu daha çok harlayacak.
Ateşi artıracak.
Türkiye, Avrupa sınırında olduğu için Avrupalı güçler ile doğulu güçlerin "vuruşma alanına" dönüşecek.
Türkiye'nin İsrail'e denizden giden gemileri ABD, İsrail, Fransa, İngiltere gibi güçlerin nükleer denizaltıları ve savaş gemilerinden kalkan uçakları ile vurulur.
Bir kaç tane de Türkiye onlarınkini vurur.
Yani Türkiye de silahları ile onlarınkini yıpratır.
Bilgisayar oyunu havasında soran arkadaş, Doğu Akdeniz'de 4 büyük devletin denizaltılarının geldiğinden haberi yok.
Kiminin nükleer denizaltı olduğu ortaya çıktı. Devam...
Ama Türkiye İsrail'e doğru çok ilerleyemeyecektir. Çünkü Anadolu hızla savaş alanına çevrilmek üzeredir.
Türkiye'de sahil bölgeleri yoğun şekilde boşaltılmıştır.
Birçok sahil şehri bombardımanla yıkılmaya başlamıştır.
Türkiye de elindeki tüm silahlarla vurabildiği kadar düşman araçlarını vurmaktadır.
Boğazlar ise ateş hattına dönmüştür.
Savaş anında bir haber gelir.
Konya ve Antalya'ya büyük ve etkili iki füze düşmüştür. Ciddi ölü ve yaralılar vardır. İki şehir harab olmuştur.
Bu arada sloganlardan etkilenip "Devlet İsrail'i niye vurmuyor" diyen arkadaş olayın buralara varabileceğini farketmiştir ama geçtir.
Daha bitmedi devam...
Türk askeri mühimmatı ile karadan gitmek isterse yol çok karışık. Haritayı gözünüzün önüne getirin.
Kısa yol için Suriye, Irak, Lübnan gibi bölgeden geçmesi gerek.
Bu arada bunlar izin verecek mi? Suriye zaten kurtlar vadisi, çakal ovası!
Diyelim izin verdiler. Silah mühimmatı ve silah yığınağının devamlılığını nasıl sağlayacaksın?
Zeytindalı, Barışpınarı operasyonunda bile dev silah mühimmatı ve savaş aracı yığılıyor ve uzun sürüyordu. Onda bile kolay değil yani.
Ürdün, Lübnan, Irak, Mısır ve İran silah yığmana izin verecek mi? Muamma.
Zaten bazısında çok geniş ve büyük ABD üssü var.
Devam edelim.
Tabi o sırada ABD üslerinden, İran'dan, Rusya üslerinden füzeler havada uçuşacak.
ABD üslerinden kalkan uçaklar ve füzeler her yeri yerle bir edecek.
Bu arada İran, Mısır gibi ülkelerin safı ne olacak? Tamamen muamma. Güvenilmez.
Ve Kıbrıs! Kıbrıs adasını tamamen kevgire çevirecekler.
Gazze mi? Gazze'yi kim düşünür. Olay büyümüştür. Bambaşka bir yere gitmiştir.
Peki, İsrail ne yapıyordur?
İsrail de elindeki füze, nükleer silahları, çevresindeki en tehlikeli gördüğü güçlere atmaya başlamıştır.
Türkiye'ye menzili uzak füzeler fırlatmıştır. Gazze'ye zaten çok daha dev füzeler atılmıştır bile. Mescidi Aksa da hedef alınmıştır. Zaten tam zamanıdır.
Her yer kan revandır.
Bu arada İsrail ile savaşmadığı için devlete yönetime kin kusan Bay Bilgisayar Oyunu şöyle demektedir "Bizi savaşa sokup mahfettiler! Yöneticilerin Allah belasını versin!"
Haydiiii...
Hâlbuki mitinglerde "Mehmetçik Gazze'ye" diye bağıran adamdı bu.
Savaş senaryosu çok daha geniş ama bu kadarla bitireyim.
Bu anlattığıma tepki gösterebilirsiniz. Bunu niye anlattım? Radikal şeyler isteyenlerin süreçte neler yaşanacağını bilmediğini göstemek için anlattım.
Bilgisayar oyunu sanıyor. Film stüdyosu sanıyor.
Ama şu var ki. Varoluş yok oluş savaşı gerekiyordur.
O zaman savaş ilan edilir. Bunu Devlet Bahçeli de demiştir.
Fakat akıllı devlet yüz kere düşünmeden maceraya atlamaz. Devlet işi böyledir. Siz çıldırırsınız, devlet durur.
Bakın İran'a kendi savaşmıyor. Bol tehdit savuruyor. Kim savaşıyor? Şii örgütleri organize etmiş onlar savaşıyor.
Bodoslama dalmıyor. İran'ında kadim bir devlet aklı var. Sinsidir.
Devlet binlerce açıdan bakar. Binlerce gelecek senaryosu kurar. Ona göre hareket eder. Şartlara, gücüne göre tavır alır. Tepki dozunu ona göre ayarlar.
Duruma göre gizliden yardım yapar. İz belli etmez. Durum bunu gerektirir.
Biz devleti eleştirmekte haklıyız. Devlet de stratejik iş yapmak da haklı.
Türkiye'nin Gazze'ye "ağır yardımları" Gazze'deki yeraltı koridorlarında gizlidir.
Mesele iz belli etmemekte. Alttan daha iyi yardım yapmak için gerekirse devlet Gazze'nin tamamını terörist de ilan edebilir. Bu tip şeyler Bosna ve Cezayir'de yapıldı. Kaynaklar ben de var.
Hakan Fidan'ın MOSSAD tarafından kabul edilen 5 ölümcül suçundan biri Gazze'ye yardım yapmaktır. Anladınız.
Bu arada Filistin'deki sorunun Filistinli Müslümanlar ve Siyonistler arasındaki savaştan başka çözümü yok.
İsrail, iki devletli çözümü şimdilik kabul etse bile rahat durmayacak. Çünkü kirli emelleri büyük.
Ve en önemlisi Filistin'de yaşananları buradaki şartlara göre değerlendirmeyin.
Adam HAMAS'ın H'sinin ne anlama geldiğini bilmiyor yorum yapıyor.
Kassam Tugaylarına adını veren İzzeddin el Kassam kim bilmiyor. Yorum yapıyor.
HAMAS Gazze'dir. Gazze HAMAS'tır. Elinden gelen mücadleyi yaptılar yapıyorlar.
Gazze'nin ne olduğundan haberi yok, bol akıl veriyor.
Gazze'de haftalık neler yaşanıyordu ondan bile haberi yok.
Direnenlere selam olsun...
Selam ile...
-- Mustafa Güldağı --
42 notes · View notes
insanze-24 · 10 months
Text
Tumblr media
Hele bi dur ablam zaten ortalık karışık kafam hepten karışık yapma böyle şeyler🤫😇
42 notes · View notes