Tumgik
#yer elması
dramatik-buluntular · 4 months
Text
Tumblr media
ÇOK ANLAMLI SÖZCÜKLER MEYHANESİ
yılan ıslıklarını topluyorlar nasırlı hayalleriyle suda kaynatıp geçmişi susturmak için kullanıyorlar faydası yok bütün sesler geçmişin tutsağıdır göğsümdeki merdiveni gösterdim dünyadan kaçmışların sığınağıdır burası sen de gördün Zeyno o merdivenden tırmanırken düşen anlamları kapımıza bırakılan bitmeyen susuzluğu
ıstırapla arası iyi olmayan şehirlerden kaçtık Kurudere bize kucak açtı Kurudere evlerin birbirine komşu olmadığı bir dağ köyü Alayaka Köprüsünden sulara atlayan kuşlara seslendik duymadılar bizi gözleri sağır olan kuşlar
yaşlanmayı alışkanlık haline getiren annem sürekli ölüp duran babam Tatvan, Güroymak, Mutki sonra Meydan Köyündeki atalarımız ve incitilen iklimler helal etmeyecekler haklarını
sen de gördün Zeyno o gösterişli tuzakları günah çukurlarını biz koymadık oraya yoksulluğu coşkuyla alkışlayan şu zenginler tabutalizm ile yönetilen bu yüreği kapkara ülke böyle değildi düşlerimizin bizi götüreceği yer tamam, maske bulmakta hiç zorlanmadık belki deniz suyunu yüzümüze sürüp ağlamayı gizledik ama Ege bize iyi gelmedi. çünkü buralarda aşk insanın kurtulmak istemediği bir hastalık
buralarda “cennet elması” bahçelerin “trenler” yolculukların “üzüm” Alaşehir’in tanrısı rakı ve şarap, anason ve hüzün hepimiz bükülen kıyıların çağrısında buluştuk çok anlamlı sözcükler meyhanesinde hepsi birden fazla geldi bir şairin yüzüne öyleyse uyanışı anlatmaya çalışan bir şairin yüzü Göçmen Kuşlar Kasabasıyla yıkanmalıdır önce
“dil yaranın zindanıdır” demişti bir keresinde inanmıştık ona inanışın en zor olduğu günlerde bir sevincin tenekeden saçağına sığınıp hüznü geçici olarak yakın arkadaşlara bırakmıştım hüznün canını yakmayın demiştim ayrılırken sen de gördün Zeyno; planlanmış fırtınaların yerle bir ettiği tarlaları sen de gördün dil yaranın zindanı değil sahnesiymiş zalime suskunluğun gösterisiymiş orada sahnelenen
4 notes · View notes
Text
Bahane
Fonda Kayahan; atın beni denizlere diyor... deniz olsam üstüme bir insanın atılmasını ister miyim? Zaten yosunlarım, midye kabuklarım, deniz yıldızlarım, kayalarım, taşlarım, balıklarım hatta balinalarım dar gelmez mi bana? Bir de bir insan... üstelik amacı yüzmek değil, ölmek olan bir insan. Ben, bende yaşayanı tercih ederim eğer bir denizsem. Çünkü ölülerin işi olmaz benimle. Zorunlu bir atılma değil ricalı bir ölümse. Nedeni niçini soramadan hop beden işgalcisi güzel okyanusun ortasında ölüm sevicisi...
Funda Arar girdi araya; Alagül diyor şimdi... Yine terbiyesizce götürüyor geçmişe, her gece bir kayboluş değil mi ki zindan gönlümde? Yaraya tuz basmak maksatlı assolist değil mi kulakta direnen şarkı müsebbipleri? Kendimi alaya alıyorum, yaşamın absürt mayasından poğaça yapıyorum hayatımın gangster telaşına. Beni yumuyorum gözlerimden, asrın susuş projesi dev ekranda bir sevmek türeviyim. Hoş, buradayım dese birileri; ben zaten gönül gözünün yettiği yerdeyim.
Şarkılar susuyor. İlk kez değil. Ben, ben olmak gayesinde bir salçayım. Kanıma bulaşıp yara sayıyorum haksız direnişimi. Acıyorum kendime. Oysaki insan sadece sevmekle mükemmel sevmekle mükellefti. Öyle değil miydi?
Fonda yosun, saadeti zincir takıları... düğününe gelmişler hiçbir sebebi olmayıp susanın. Düş aldırıyorum kaderime, hep duş aldı düş alıp biraz, toparlasın zavallı.
Tarkan da yap bir güzellik diyor. Güzellik yapan var mı? Cebi delik aşkımın. Ümidin kağıt parası yok, bozuk paraya da bir tebessüm aşk gelmiyor. Olmuyor Tarkancığım.
Onur Akın da geldi; teşrifleri oldu... Seviyorum seni diyor; o söylerse mubah. Ben söyleyemem öyle mi?
Ekmeği tuza banıp banıp yer gibi dediği yerde yemek mi olmak sevdamın hakkı diyerek kapatıyorum şarkıyı. Sevdiğimi rosto dahi yapamam, midemde kelebekler şarkı söyler ama onu mideme atamam, kıyamam.
Saçmalıyorum; gelmiyor ki. Sanki otobüsü kaza yapmış kalbinin, arabasını çekici çekmiş de geri alamamış ve yollar kapalı. Bir gelse şarkılar barışacak aklımla. Müsait bir yerde sevdireceğim kendimi. Tutuşurcasına.
Tamam, sustum, çok ayıp. Gecem üstünü örter kimdeyse aklı. Gecem bile çok seviyorsa onu, ayıp mı? Anlatım bozukluğundan aşk bu.
Saçma kan ter içinde uyanıp her sabah, şükür niyetine onu sevdiren... varlığına can elması sarıp sarıp yasak elmayı kimseyle bölüşmeyen...
Aşkın Nur Yengi de geldi, yalancı bahar diyor... mazimin asabi aşk rüzgarı ruganıyla salım salım sallanıyor. Şarkıda mevsim hep bahar da; bendeki yalancı düzenin dürüst sevdası bir türlü sevdiğinin kalbine konamıyor. Kuşlar ve yaşar da teşrif etmeden gideyim ben, namuslu kalemim zerk ediyor ve teninde kahrı perişan dizeleri bit gibi dolanıyor. Uyuz oluyorum hasretimin figanında; görmüyor görünmüyor...
Dilara AKSOY
5 notes · View notes
yantekerlek · 2 years
Note
Yırttık abicim yırttık :) Yer elması.. - Ayrılsak da Beraberiz karakteri
Tumblr media
2 notes · View notes
gundemarsivi · 2 months
Text
Tumblr media
Siyanür ile Asıl Amaç Bizleri Zehirleyip, Aç Bırakmak Mı?
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/siyanur-ile-asil-amac-bizleri-zehirleyip-ac-birakmak-mi/
Madencilik zor iştir. Zonguldaklı bir arkadaşım, maden insana göre değil, demişti. Bu yüzden madenlerde çalışanları binlerce yıl (insan olarak sayılmayan) köleler olarak sayıldı. Gemilerde kürek çekmek (kürek mahkumluğu) ve madencilik, uzun süre kölelerin işi oldu. Özellikle tünel-kuyu madenciliği çok zorluydu. O derin tüneller ne canlar almıştı. Sadece kazalarda değil, ciğerlerine dolan tozları da ömürlerini kısaltmıştır. Müreffeh Avrupa ülkelerinin pek çoğunda (Almanya, Fransa, Belçika vesaire) kömür madenleri kapandı. Rusların yapay elması daha ucuz elde etmesiyle, özellikle Afrika’da pek çok elmas madeni kapandı. Böylece Afrika’daki pek çok iç savaş sona erdi. Afrika, uyuşturucu üretse de, onun asıl tüketicisi Avrupa ve ABD’ye uzak olduğu için, Sahra çölünün güneyindeki iç savaşları fildişi ve elmas karşılamış; fillerin soyu kurumaya yaklaşmışken, yapay fildişi imdada yetişmiş, yapay elmas da pek çok iç savaşı bitirmiştir. Çünkü o kadar askeri-gerillayı besleyecek para bulmak zorlaşmıştır. Altın, platin yada diğer madenler, zorlu bir işleme, cevherden ayırma süreci uzun ve zorlu. Diğer yandan Afrika, hele de Sahra güneyi hali hazırda zorlu. Bir zamanlar adı Zaire olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti, dünyanın en büyük kobalt madeni üreticisi ve bu ülkede dünyanın görmediği, her sene yüz binlerce, hatta bazı yıllar iki milyon kişinin öldüğü bir iç savaş yaşamakta. Bu ülke, yanılmıyorsam Şili ile beraber, dünyanın en büyük bakır üreticisi de aynı zamanda. Afrika kıtası ile ilgili olarak internet ve sosyal medya ortamlarında, dünya madenlerinin üçte birinin çıkarıldığına dair bilgiler görüyorum.
Bu yalansa bile abartı değildir. Bunun en başlıca sebebi, Afrika’nın bu madenlere sahip olması, diğer bir sebebi de Afrika toprağının geç sömürgeleştirilmiş olmasıdır. Afrika, sivri sineklerin, beyin humması da yapan sıtma hastalığından dolayı, 19. yüzyılda kininin ve aşıların icadına kadar çok fazla işgal edilememiş olmasıdır. Avrupalı beyaz adamın, Afrika kıtası kaynaklı hastalılara karşı narinliği, kıtayı beyaz adam mezarlığına çevirmiştir. Aşı ve ilaç teknolojisinin gelişmesi ile 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupalılar, genelde sadece köle kaynağı olarak görmüştür. 1885 Berlin Kongresi ile de paylaşmışlardır. Yani Afrika’da maden arama ve çıkarmaya geç başlanmıştır.
Üçüncü neden Almanya gibi ülkelerin, madenlerini kapatma nedeniyle aynı ve daha fazlasıdır. Madenler sadece çalışanına değil, çevresine de sağlık tehditi yayar. Siyanür, toz, yer yer o madenler, beraber toprak altından çıkan yan ürünler (kurşun ve civa gibi ağır metaller vesaire) başta 0lmak üzere yeterince derttir. Bu yüzden medeni memleketlerde maden işletmek zordur ve madenleri geri kalmış ülkelerde açmak daha iyidir. 1984’de, Hindistan’ın Bhopal felaketinden sonra Amerikalı şirket, davaların da Hindistan’da açılmasını sağlayarak, binlerce insanın öldüğü felakette ödemesi gereken tazminatları bedavaya getirdi. 18 binden fazla insan öldü, 150 binden fazla insan zehirlendi, 40 ton zehir havaya savruldu ama şirket hemen hemen hiç ceza ödemedi (Rakamlar Vikipedia’dan. Olay 3 aralık 1984’de oldu). Böyle bir kazanın Amerika’da olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Yabancı kanallardan altın madenciliği belgeselleri izliyorum. Çok izleniyor ki, yıllardır devam ediyor. Parker diye aileden madenci bir genç var. 19 yaşında başladı ve kaç zamandır izliyorsam bayağı büyüdü. ABD ve Kanada’da yer yer özel mülk arazileri alıp, altın çıkarıyor. Bir de Berin Denizinde Altın diye bir program izliyorum. Ne kadar uzun zamandır izliyorsam, bazı kişilerin, kameralar önünde zenginleşmesini izliyorum. Bir çift var, ayrılalı çok oldu. Uyduruk bir salın üzerinde, denizin dibinden çıkardıkları kum ve kayayı eleyerek, altın arıyorlardı. Resmen kameraların önünde zenginleştiler. Erkeğin, kepçesi, gayet iyi ekipmanları, helikopteri falan oldu. Kız da, birkaç kız alarak, kendi altın arayışını sürdürüyor. Maden dışında gayet şık giyiniyor. (Gözümüz yok, Allah daha çok versin.)
İşin ilginci hiç biri siyanür kullanmıyor. Oysa siyanür kullansalar; iki,üç yada on, yirmi kat fazla altın çıkaracaklar. O kadar maden belgeseli izledim, siyanürlü linç ile çalışan bir tek, Şili’de, yüz yılda bir yağmur yağan çölün ortasındaki bakır madeniydi. Hatta bakırı üç kere siyanürlü havuz ile işlenecek saflığa getiriyorlardı. Orada da, siyanür havuzu, kat kat güvenlikli bir alandaydı. Cevher, kilometrelerce taşınarak, siyanür havuzuna boşaltılıyordu.
Ben, çok fazla komplo teorisine inanmanın paranoya olduğuna inananlardanım. Büyük kötülüklerinse tesadüfen olmadığını hayat içinde öğrendim. Örneğin dedikodular, yanlış anlaşılmalardan falan doğmuyordu. Yeri ve zamanı bekleniyor ve ona göre özel olarak üretiliyordu.
(https://onbinkitap.blogspot.com/2023/05/dedikodu-komplo-toplumu.html) (https://onbinkitap.blogspot.com/2023/02/dedikodu-cihadi.html)
Büyük katliamlar ve programlar da ani ve kitlesel öfke krizlerinin sonucu değildirler. Uzun süreli ve teknik hazırlık isterler. (https://onbinkitap.blogspot.com/2022/04/ahmet-kaya-olayi-orneginde-progrom-ve.html) Sovyetler Birliği döneminde, Özbekistan ve Türkmenistan başta olmak üzere Orta Asya ülkeleri, yanlış tarım (sulama, gübreleme vesaire) ve kirlilikten dolayı zarar gördü. Aral görü yarıdan fazla kuruyup, iki parçaya bölündü. Bu ülkelerin tarımı, tek başına kendi halklarına yetmez hale geldi. Sizce bunda kastı yok muydu?
Asıl Sorum:
Peki tam fay hattının üzerine, Fırat gibi devasa bir nehrin yanı başında, böyle dayanıksız bir siyanür havuzu yapmanın tek sebebi para hırsı mı, yoksa içinden geçtiği üç ülkenin (Türkiye, Suriye, Irak ve hatta Şattül Arab senediyle az da olsa İran) tarımını felç etmek mi?
İtalyan mafya örgütü Ndrangetha (Burada N harfi, d harfini daha ince okutmaya yarıyor, okumasanız da olur)’nın, maden havzalarına tehlikeli (kimyasal-nükleer) atıkları gömdüğünü öğrendiğimde de ise bir yazı yazmıştım, siz sevgili okurlarım okumak için buradan ulaşabilirsiniz.
Sinan Kemal
#SinanKemal #GundemArsivi #Siyanür #İliç #MadenciOlmak #SömürüDüzeni #TariminÖnemi #FıratınÖnemi #MadenciliğinZararlari #Tarih #Tehlike #MadenOcaklarıNedenKapatılır #Çevre #KimyasalSavaş #TürkiedekiBüyükTehlike
0 notes
Text
Velvet Elması Meyvesi Nedir?
Velvet Elması Meyvesi Nedir?
Tumblr media
#Abanozağacıgiller, #AğaçBakımı, #AğaçTürleri, #BahçeDüzenleme, #BesinDeğeriYüksekMeyveler, #BitkiÇeşitleri, #BitkiTanıtımı, #BitkiYetiştirme, #DiospyrosBlancoi, #DiospyrosCinsi, #DiospyrosDiscolor, #DoğaKoruma, #DoğalDestek, #DoğalHabitatları, #EgzotikAğaçTürleri, #EgzotikBitkiler, #EgzotikMeyveler, #ExoecariaAgallocha, #FilipinlerMeyvesi, #GelenekselTıp, #KadifeElma, #Kamagong, #KorumaAltınaAlınanMeyveler, #MaboloAğacı, #MaboloFruit, #MaboloMeyvesi, #MaboloTree, #MeyveTürleri, #MeyveYetiştirmeİpuçları, #NesliTehlikeAltındakiMeyveler, #NesliTükenmeTehlikesi, #SağlıklıBeslenme, #SeraYetiştiriciliği, #SürdürülebilirTarım, #SüsBitkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #TropikalAğaçTürleri, #TropikalBölgelerdeYetişenMeyveler, #TropikalİklimBitkileri, #TropikalIklimMeyveleri, #TropikalMeyve, #TropikalMeyveÇeşitleri, #TropikalMeyveler, #TürkiyeDeYetişenEgzotikMeyveler, #VelvetAğacı, #VelvetApple, #VelvetElmasıMeyvesi, #VelvetElmasıNedir, #VelvetElmasıTürkiyeYetişirMi, #VelvetElmasıTürleri, #YabaniAğaçlar, #YabaniMeyveler https://is.gd/ilBPEu https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/velvet-elmasi-meyvesi-nedir/
Velvet elması meyvesi Nedir? Velvet elması (Diospyros discolor); abanozağacıgiller familyasına sahip trabzon hurması ile akraba olan tropikal bir ağaçtır. Mabolo ağacı, kadife elma, kamagong gibi isimleri de vardır. Filipinlere özgü bir meyvedir, günümüzde nesli tükenme tehlikesi altında olduğundan koruma altına alınmıştır.
Velvet elması meyvesi veya diğer adıyla mabolo meyvesi, günümüzde nesli tehlike altında olan bitki ve meyveler arasında yer almaktadır. Bu meyve, tropikal iklimlerde yetişen ve genellikle Filipinler gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde bulunan büyük, çabuk büyüyen bir ağaçtan gelir.
Ancak, habitat kaybı, ormansızlaşma ve tarım faaliyetleri gibi çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır. Ayrıca, bu meyveyi üreten ağaçların aşırı kesimi ve toplamada sürdürülebilir olmayan yöntemler de neslinin azalmasına katkıda bulunmuştur. Velvet Elması, botanik adıyla Diospyros blancoi, tropikal bölgelerde yetişen bir meyve ağacının meyvesidir. Velvet elması, Diospyros cinsine ait bir türdür ve genellikle Güneydoğu Asya‘nın sıcak iklimlerinde, özellikle Filipinler’de bulunur. Bu egzotik meyve, dış görünüşü ve lezzetiyle dikkat çeker.
Velvet elması meyvesi, genellikle orta büyüklükte, yuvarlak ve düzgün bir şekle sahiptir. Kabuğu, olgunlaştıkça koyu kahverengi ve kadifemsi bir dokuya sahip olan meyvenin ismini bu özelliğinden alır. Kabuk altında ise yumuşak, yoğun ve tatlı bir et bulunur. Meyvenin tadı, olgunlaştıkça şekerlenen ve hafif bir vanilya aromasıyla zenginleşen bir dokuya sahiptir.
Velvet elması, besleyici özellikleri ile de dikkat çeker. İçeriğinde lif, C vitamini, demir ve kalsiyum gibi vitamin ve mineraller bulunur. Bu meyve, özellikle antioksidan özellikleriyle vücut için faydalı olabilir. Ayrıca, lif içeriği sindirim sistemine destek sağlar. Velvet elması, genellikle taze olarak tüketilir. Meyvesi doğrudan soyularak ya da dilimlenerek yenilebilir. Aynı zamanda tatlılar, reçeller veya meyve salataları için kullanılabilir. Geleneksel tıpta da kullanılan velvet elması, bazı kültürlerde sağlık sorunlarına karşı doğal bir destek olarak kabul edilir.
Velvet elması egzotik bir meyve olup, benzersiz tadı ve besleyici özellikleriyle öne çıkar. Tropikal iklimlerde yetişen bu meyve, sağlıklı beslenmeyi destekleyen lezzetli bir seçenektir.
Velvet Elması Türkiye’de yetişir mi ?
Velvet elması meyvesi, tropikal iklimleri seven ve genellikle sıcak, nemli bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Türkiye’nin genel iklimi bu meyvenin doğal olarak yetişmesi için uygun değildir. Çünkü velvet elması meyvesi, genellikle Güneydoğu Asya ülkeleri gibi daha sıcak ve tropikal iklimlere özgüdür.
Ancak, sera ortamlarında veya özel şartlarda kontrollü bir ortamda yetiştirme çabaları ile belirli bölgelerde bu tür meyvelerin yetiştirilmesi mümkün olabilir. Ancak, bu, özel koşullar ve dikkatli bakım gerektiren bir süreç olacaktır.
0 notes
iahaber · 3 months
Text
Tumblr media
İA HABER AJANSI Adeta şifa deposu: Yer elması nasıl tüketilir, faydaları nelerdir? https://bbcturk.com/adeta-sifa-deposu-yer-elmasi-nasil-tuketilir-faydalari-nelerdir/40239/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr www.bbcturk.com https://iahaber.com
0 notes
kurtlukiraz · 6 months
Link
Dört bölümlük yeni dizi, babası Daniel (Mark Ruffalo) ile birlikte Alman işgali altındaki Paris'ten kaçmak zorunda kalan kör Fransız genç Marie-Laure LeBlanc'ın (Aria Mia Loberti) hikayesini konu alıyor.Paris'teki Doğa Tarihi Müzesi'nde küratör olan Daniel, efsanevi bir elması Nazilerin eline geçmesini önlemek için alır.Hikâyenin altını, radyolarla çalışma konusunda ümit vaat ettikten sonra Hitler rejimine yazılan zeki bir Alman yetim olan Werner'in (Louis Hofmann) paralel ve keskin hikâyesi aktarıyor.Hikaye ikoniktir ve 2015'te yayınlandığı tarihte dünyanın en çok satanları arasında yer almıştır.Dolayısıyla hayranların kitap ile Steven Knight (Peaky Blinders) ve Shawn Levy (Stranger Things) tarafından yazılan yeni uyarlama arasında karşılaştırmalar yapması doğal.Yeni drama ile dayandığı kitap arasındaki temel farklardan biri hikayenin son anları.Diziyi nerede sonlandıracağına karar verme konusunda sadece RadioTimes.com'a konuşan Levy şunları söyledi: "Bu kararları benimle birlikte veren senarist Steven Knight, bunu ilginç bir şekilde ifade etti."Dedi ki: 'Biz sonunu değiştirmedik, bu, başka yere bakmaya karar verdiğimiz anı, karakterlerin biz olmadan devam etmesine izin vermeye karar verdiğimiz anı değiştirdik.'"Bilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.Levy şöyle devam etti: "Yani, kitapta olduğu gibi, sonuçta Marie, hem savaşın hem de Von Rumpel'in zorlu mücadelesinden bir şekilde sağ kurtuldu ve bu lanetli efsanevi taşı, Alevler Denizi'ni denize saldı."Artık roman açıkçası yürek parçalayıcı bölümlerle devam ediyor ve ben kitabı okuduğumda bile kitabın Werner ve Jutta açısından belli sonuçları vardı. [Werner’s] Kardeşim, bu beni derinden rahatsız ediyordu; kitabı okuduğumda bile ve kitabı çok seviyorum."Ama gösterimizi daha çok bir gelecek olasılığıyla, umut olasılığıyla bağlantılı bir notla bitirmek istedim."Yani belki aynı sonuç Werner'in başına da gelebilir, belki de aynı sonuç Jutta ve Frau Elena'nın başına da gelebilir. Yapmadıklarını söylemiyoruz ama yaptıklarını da göstermiyoruz."Bir anlık iyimserlikle bitirmek istedim çünkü elbette bu hikayenin teması bazı açılardan göremediğimiz ışığa olan inatçı inanç ve karanlığın ötesindeki ışığın olasılığı ile ilgili. var olmak."Göremediğimiz Tüm Işıklar'da Werner Pfennig rolünde Louis Hofmann, Herr Seidler rolünde Ed Skrein ve Jutta rolünde Luna Wedler. Katalin Vermes/NetflixDizi, elması denize atmak için sahile giden Marie'ye son bir bakışla sona eriyor. Amerikan birlikleri geldi, bu da bir Alman askeri olan Werner'i bilinmeyen bir kadere doğru yürüttükleri anlamına geliyor.Buna benzer daha fazlaKitapta Müttefikler tarafından esir alınan ve hastalanan, çılgınlar gibi mayın tarlasına giren ve burada bir patlamayı tetikleyen ve öldürülen Werner için işler pek iyi bitmiyor.Ayrıca Werner'in kız kardeşi Jutta'nın, yetimhanede kalan kızlardan bazılarıyla birlikte bir makine parçaları fabrikasında çalışmak üzere Essen'den Berlin'e nakledildiğini de öğreniyoruz. Frau Elena ve diğer birkaç kızla birlikte evlerine Rus askerleri tarafından zorla girilir ve ona tecavüz edilir.Devamını oku: Romanda Marie'nin kaderi de ele alınıyor; onun bir kızı olduğunu ve Paris'teki Doğa Tarihi Müzesi'nde bilim adamı olarak çalıştığını, daha sonra Werner'in evindeki model evini geri veren Jutta tarafından ziyaret edildiğini görüyoruz. ölümü üzerine mülkiyeti.Netflix dizisi elbette zaman çizelgesinde o kadar ileri gitmiyor ancak Levy, dizinin kapanış anları hakkında şunları söyledi: "Daha sonra, tarihi Saint-Malo'nun Fransızlar tarafından kurtarıldığı günleri gösteren bir başlık sekansı ile devam ettim. İngilizler ve Amerikalılar."Ama sonra bu da Saint-Malo'nun bugünkü gününün son çekimine geçiş yapıyor ve bize yeniden inşa ve yeniden inşanın mümkün olduğunu hatırlatıyor."Göremediğimiz Tüm Işıklar, 2 Kasım 2023 Perşembe günü Netflix'te gösterime girecek. Netflix'e ayda 4,99 £'dan başlayan fiyatlarla kaydolun. Netflix ayrıca Sky Glass ve Virgin Media Stream'de de mevcuttur.Anthony Doerr'ın Göremediğimiz Tüm Işıklar kitabı şimdi satın alınabilir.Bu gece neler olduğunu görmek için Drama kapsamımıza daha fazla göz atın veya TV Rehberimizi ziyaret edin.Guadeloupe'deki Death in Paradise mekanlarını indirimli ziyaret etmek ister misiniz? Radio Times, seyahat sitesi Expedia üzerinden bir sonraki tatil rezervasyonu yapan kayıtlı kullanıcılara %7'ye varan indirim sunuyor. Özel Radio Times Expedia tatil indiriminizi şimdi talep edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve yalnızca 10 £ karşılığında 10 sayı edinin – şimdi abone ol ve Doctor Who'nun 60. yılını Radio Times'ın özel sayısıyla kutlayın. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için dinleyin Radyo Times Podcast'i.
0 notes
gundemburadadedim · 6 months
Link
Dört bölümlük yeni dizi, babası Daniel (Mark Ruffalo) ile birlikte Alman işgali altındaki Paris'ten kaçmak zorunda kalan kör Fransız genç Marie-Laure LeBlanc'ın (Aria Mia Loberti) hikayesini konu alıyor.Paris'teki Doğa Tarihi Müzesi'nde küratör olan Daniel, efsanevi bir elması Nazilerin eline geçmesini önlemek için alır.Hikâyenin altını, radyolarla çalışma konusunda ümit vaat ettikten sonra Hitler rejimine yazılan zeki bir Alman yetim olan Werner'in (Louis Hofmann) paralel ve keskin hikâyesi aktarıyor.Hikaye ikoniktir ve 2015'te yayınlandığı tarihte dünyanın en çok satanları arasında yer almıştır.Dolayısıyla hayranların kitap ile Steven Knight (Peaky Blinders) ve Shawn Levy (Stranger Things) tarafından yazılan yeni uyarlama arasında karşılaştırmalar yapması doğal.Yeni drama ile dayandığı kitap arasındaki temel farklardan biri hikayenin son anları.Diziyi nerede sonlandıracağına karar verme konusunda sadece RadioTimes.com'a konuşan Levy şunları söyledi: "Bu kararları benimle birlikte veren senarist Steven Knight, bunu ilginç bir şekilde ifade etti."Dedi ki: 'Biz sonunu değiştirmedik, bu, başka yere bakmaya karar verdiğimiz anı, karakterlerin biz olmadan devam etmesine izin vermeye karar verdiğimiz anı değiştirdik.'"Bilgilerinizi girerek şunları kabul etmiş olursunuz: Şartlar ve koşullar Ve Gizlilik Politikası. Aboneliğinizi istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz.Levy şöyle devam etti: "Yani, kitapta olduğu gibi, sonuçta Marie, hem savaşın hem de Von Rumpel'in zorlu mücadelesinden bir şekilde sağ kurtuldu ve bu lanetli efsanevi taşı, Alevler Denizi'ni denize saldı."Artık roman açıkçası yürek parçalayıcı bölümlerle devam ediyor ve ben kitabı okuduğumda bile kitabın Werner ve Jutta açısından belli sonuçları vardı. [Werner’s] Kardeşim, bu beni derinden rahatsız ediyordu; kitabı okuduğumda bile ve kitabı çok seviyorum."Ama gösterimizi daha çok bir gelecek olasılığıyla, umut olasılığıyla bağlantılı bir notla bitirmek istedim."Yani belki aynı sonuç Werner'in başına da gelebilir, belki de aynı sonuç Jutta ve Frau Elena'nın başına da gelebilir. Yapmadıklarını söylemiyoruz ama yaptıklarını da göstermiyoruz."Bir anlık iyimserlikle bitirmek istedim çünkü elbette bu hikayenin teması bazı açılardan göremediğimiz ışığa olan inatçı inanç ve karanlığın ötesindeki ışığın olasılığı ile ilgili. var olmak."Göremediğimiz Tüm Işıklar'da Werner Pfennig rolünde Louis Hofmann, Herr Seidler rolünde Ed Skrein ve Jutta rolünde Luna Wedler. Katalin Vermes/NetflixDizi, elması denize atmak için sahile giden Marie'ye son bir bakışla sona eriyor. Amerikan birlikleri geldi, bu da bir Alman askeri olan Werner'i bilinmeyen bir kadere doğru yürüttükleri anlamına geliyor.Buna benzer daha fazlaKitapta Müttefikler tarafından esir alınan ve hastalanan, çılgınlar gibi mayın tarlasına giren ve burada bir patlamayı tetikleyen ve öldürülen Werner için işler pek iyi bitmiyor.Ayrıca Werner'in kız kardeşi Jutta'nın, yetimhanede kalan kızlardan bazılarıyla birlikte bir makine parçaları fabrikasında çalışmak üzere Essen'den Berlin'e nakledildiğini de öğreniyoruz. Frau Elena ve diğer birkaç kızla birlikte evlerine Rus askerleri tarafından zorla girilir ve ona tecavüz edilir.Devamını oku: Romanda Marie'nin kaderi de ele alınıyor; onun bir kızı olduğunu ve Paris'teki Doğa Tarihi Müzesi'nde bilim adamı olarak çalıştığını, daha sonra Werner'in evindeki model evini geri veren Jutta tarafından ziyaret edildiğini görüyoruz. ölümü üzerine mülkiyeti.Netflix dizisi elbette zaman çizelgesinde o kadar ileri gitmiyor ancak Levy, dizinin kapanış anları hakkında şunları söyledi: "Daha sonra, tarihi Saint-Malo'nun Fransızlar tarafından kurtarıldığı günleri gösteren bir başlık sekansı ile devam ettim. İngilizler ve Amerikalılar."Ama sonra bu da Saint-Malo'nun bugünkü gününün son çekimine geçiş yapıyor ve bize yeniden inşa ve yeniden inşanın mümkün olduğunu hatırlatıyor."Göremediğimiz Tüm Işıklar, 2 Kasım 2023 Perşembe günü Netflix'te gösterime girecek. Netflix'e ayda 4,99 £'dan başlayan fiyatlarla kaydolun. Netflix ayrıca Sky Glass ve Virgin Media Stream'de de mevcuttur.Anthony Doerr'ın Göremediğimiz Tüm Işıklar kitabı şimdi satın alınabilir.Bu gece neler olduğunu görmek için Drama kapsamımıza daha fazla göz atın veya TV Rehberimizi ziyaret edin.Guadeloupe'deki Death in Paradise mekanlarını indirimli ziyaret etmek ister misiniz? Radio Times, seyahat sitesi Expedia üzerinden bir sonraki tatil rezervasyonu yapan kayıtlı kullanıcılara %7'ye varan indirim sunuyor. Özel Radio Times Expedia tatil indiriminizi şimdi talep edin.Radio Times dergisini bugün deneyin ve yalnızca 10 £ karşılığında 10 sayı edinin – şimdi abone ol ve Doctor Who'nun 60. yılını Radio Times'ın özel sayısıyla kutlayın. TV'nin en büyük yıldızlarından daha fazlası için dinleyin Radyo Times Podcast'i.
0 notes
gundemsivas · 7 months
Text
Tumblr media
Doğal Gençlik İksiri: Yer Elması https://gundemsivas.com/dogal-genclik-iksiri-yer-elmasi-gundem-sivas-haber/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
ketomanlife · 8 months
Text
Şeker hastalarının kaçınılması gereken gıdalar,
Şeker hastalarının yememesi gereken gıdalar hakkında araştırma yaptım. Bulduğum sonuçlara göre, şeker hastalarının kaçınması gereken gıdalar şunlardır:
Şeker ve şeker içeren yiyecekler: Şeker, bal, pekmez, reçel, şekerlemeler, kekler, kurabiyeler, dondurmalar, tatlı içecekler gibi şeker içeren her türlü yiyecek ve içecekten kaçınılmalıdır123. Şeker, kan şekerini hızla yükseltir ve diyabetin kontrolünü zorlaştırır.
Tahıllar veya nişastalar: Ekmek, pirinç, makarna, mısır, çavdar, yulaf vb. gibi tahıl ve nişasta içeren gıdalardan uzak durulmalıdır12. Bu gıdalar da kan şekerini yükseltir ve vücutta yağ depolanmasına neden olur.
Meyveler: Serbest olarak belirtilen meyveler hariç tüm meyvelerden kaçınılmalıdır2. Özellikle narenciye, muz, ananas, üzüm gibi şeker oranı yüksek olan meyvelerden uzak durulmalıdır1.
Nişastalı sebzeler: Patates, tatlı patates, balkabağı, mısır, bezelye, kabak gibi nişastası yüksek olan sebzelerden kaçınılmalıdır12. Ayrıca havuç, yer elması gibi kök sebzeler de ketojenik diyete uygun değildir3.
Baklagiller: Kara fasulye, mercimek, barbunya, nohut gibi baklagiller de karbonhidrat içerdikleri için ketojenik diyette tüketilmemelidir1.
Trans yağlar: Margarin, kızartma yağı, hazır soslar gibi trans yağ içeren gıdalardan da ketojenik diyette uzak durulmalıdır1. Bunun yerine zeytinyağı, hindistancevizi yağı, tereyağı gibi sağlıklı yağlar tercih edilmelidir.
Şekerli alkollü içecekler: Bira ve şekerli kokteyller gibi alkollü içecekler de ketojenik diyete uygun değildir13. Alkol tüketmek isteyenler için en uygun seçenek votka veya viski gibi şekersiz alkollerdir.
Bu gıdalardan kaçınarak şeker hastalığının daha kötü sonuçlara yol açmasını önleyebilirsiniz. Ancak bu gıdalara ek olarak doktorunuzun veya beslenme uzmanınızın size önerdiği diyet planına da uymalısınız. Sağlıklı günler dilerim. 😊
0 notes
piyasahaberleri · 1 year
Link
Kohinoor Elması, merhum Ana Kraliçe'nin taç giyme töreni için ilk kez kullanıldığı tacının ön yüzünde yer almıştır. Kraliçe Camilla, taç giyme törenlerinde taşı takmayacak. | Getty Images vesilesiyle Tim Graham Fotoğraf Arşivi Camilla, Ana Kraliçe'nin tacını takmamayı seçti, sadece haksız yere elde etmiş olduğu mücevheri hala bahsetmeye kıymet. Kral Charles III ise. ve Kraliçe Camilla Cumartesi günü Westminster Abbey'de resmen taç giyecek ve bir tek Sussex Düşesi yitik olmayacak. Tartışmalı Kohinoor elması - Camilla'nın takması ihtiyaç duyulan mor tacın ortasındaki 105 karatlık maytap - görünmeyecek. Kraliyet ailesinin mücevheri Cumartesi günkü taç giyme töreni kutlamalarının haricinde tutmak için iyi sebepleri var. Kraliyet Mücevherlerinin Kraliyet Mücevheri, geniş çapta İngiliz sömürge fetihlerinden elde edilmiş haksız kazançlar olarak görülüyor ve geçen yıl Kraliçe II. (Narendra Modi'nin şu anki Hindistan hükümeti elması geri istemek mevzusunda tereddüt etti, sadece ötekiler bunu yapıyor.) İngilizler hemen hemen onlara kulak asmadı. Kohinoor'u kırpıştırmak (kimi zaman Koh-i-noor olarak yazılır) yanlış türde bir dikkat çekmiş olabilir, sadece bir sömürge geçmişini basitçe saklamaya çalışmak, kraliyet ailesi söz mevzusu olduğunda işe yaramaz: Geçen yıl Kraliçe'nin vefat etmesiyle gördüm İngiliz krallığının sembolizminin ve sömürgeciliğin etik ve kültürel yanlışlarının kapsamlı bir halde tekrardan değerlendirilmesi, bilhassa yağmalanmış eserlerin korunması kanalıyla, açıkça ve zımnen göz yummaya devam ediyor. Bir tartışmadan kaçınmaya çalışsalar bile, bir başkasına kapıldılar. Çok önemli bir Cenup Afrika maden elmasından yontulmuş Cullinan elmasları, taçlandıran görkemin bir parçası olacak ve elbet Cenup Afrikalılar da onları geri istiyor. Kohinoor, 1840'larda sömürge İngiliz Doğu Hindistan Şirketi onları ve öteki mülkleri ve toprakları Hintli bir çocuk kralın - o sırada bir tek 10 yada 11 yaşlarında olan bir Sih imparatoru - en korkulu şekillerde kaptığı vakit İngilizlerin eline geçti. İngilizler annesini hapse attı ve ona mücevheri teslim etmekten başka umar bırakmadı. Rastlantı değildi: Vox, İngilizlerin hükümdarlığı esnasında Hindistan'dan tahmini olarak 45 trilyon dolar (bugünkü para birimiyle) yağmaladığını bildirdi. Sanata, eserlere, mülke ve canlara mal oldu. Şu anda Haydarabad şehri olan bir madende bulunan Kohinoor, Şah Cihan'ın (Tac Mahal ile meşhur) mücevherli tahtına oturmuş olduğu ve sonunda Afganlar tarafınca yağmalandığı için kargaşa ve bunalımlı bir tarihe haiz. Afganistan tarafınca). İngilizler senelerdir meşhur taş için avlanıyor, bir tek doğru işareti bekliyorlardı. Erişkinlik öncesi bir çocukta buldular. O zamandan beri, İngilizler taşa sarıldılar - hatta kati olarak Batı zevklerine hitap eden bir halde parıldayana ve parıldayana kadar onu kestiler. Kraliçe Victoria'nın broşu olarak göründükten sonrasında, Kraliçe Anne'nin mor benekli tacında sonlanmış oldu. İmparatorluk Çağı ve Nazi rejimi esnasında yağmalanan nesneler, son yıllarda kültürel sıcak patates haline geldi: öteki hükümetler tarafınca haklı olarak kendilerine ilişik olanı iade etmeleri için baskı yapılmış oldu, ABD ve Avrupa'daki müzeler bunu halletmeye başladı, (namı öteki Geri Dönüş) Nijerya'nın Benin Bronzları, İtalyan Orpheus ve Sirenler, ve öteki antikaların yanı sıra Kamboçya'nın Khmer sanatı. Sadece İngilizler, Yunanistan'a Elgin Mermerlerinin Osmanlıların (kendileri de sömürgeciler) izniyle Parthenon'dan çıkarıldıktan sonrasında karlı bir halde elde edildiğini savunarak özür dilemiyor. Mısırlılar, 1802'den beri British Museum koleksiyonunda bulunan Rosetta Stone'un iadesi için kampanya yürüttüler. Orada da zar yok. İngilizlerin, kültürlerinin bir kısmını geri isteyen ülkelere kıymetli eserleri geri verme mevzusunda niçin isteksiz olduklarını anlamaya çalışırken, Rudyard Kipling'in Beyaz Insanın Yükü'ndeki sözleri geliyor akla. Ülkenin eylemleri fukara bir kahverengi ulusun kendi halkının yada kendi varlıklı kültürünün yetenekli bir vekili olduğuna inanmadığını gösterir. Bildiğimiz kadarıyla İngilizler İmparatorluğu seviyordu ve bugün de seviyor. Kohinoor üstüne yetkili kitabı tarihçi William Dalrymple ile beraber yazan Anita Anand, Smithsonian Magazine'e verdiği demeçte, Kohinoor elması uzun süredir "güzellikten fazlaca gücün sembolü" olmuştur. Kohinoor en azından bir süre daha İngilizlerle duracak; Onu bu ayın sonlarında Londra Kulesi'nde bir "fetih sembolü" olarak sergilemek için şimdiden planlar yaptılar. Etkili bir halde yağmalanmış bir mücevherin bir taca yerleştirilmesi son aşama semboliktir - Britanya İmparatorluğu'nun kanlı fethinin mirasının, kahverengilerin ve siyahların boyun eğdirilmesinin ve bir kültürü sürdürmeye destek olan eserlerle paçayı sıyırdı. Bunu Taç Giyme Günü'nde saklamak bunu değiştirmez.
0 notes
fiyatinedir · 1 year
Text
Talisker Viski Fiyatları
Tumblr media
Talisker Viski Fiyatları araştırması üzerine bu yazımızı oluşturduk. Talisker Viski Dünyanın birçok noktalarında farklı isimler ile belirtilen viski, İrlanda ve İskoçya dillerinde yaşam suyu anlamını ifade eden “uisge beath” ’ dan çağrışım yapmaktadır. Viski yapımında arpa, buğday, çavdar veya mısır ürünlerini damıtma yöntemini kullanarak elde edilmektedir. Sek, buzlu veya başka içeceklere birleştirilerek tüketilmektedir. Gelişen aromalar ile beraber viskinin de birçok farklı çeşidi üretilmektedir. Üretimde içerisine katılan alkol oranı ve egzotik tatlar ile sunuma hazırlanmaktadır. Bu tatlar arasında yer alan Talisker Viski sert bir tada sahiptir.
Tumblr media
Talisker Viski fiyat
Talisker Viski Fiyatları
Alkol çeşitleri arasında en çok tercih edilen markalardan birisi olan Talisker Viski’ nin fiyatları değişkenlik göstermektedir. Bununla beraber Talisker Viski Fiyatları; - 70’lik Talisker 10 yıllık viski fiyatı: 1.250,00 TL'dir. 2023 yılında Talisker 70'lik viski fiyatı 1250TL olarak belirlenmiştir. Talisker ViskiFiyatı70’lik Talisker 10 yıllık viski fiyatı1.250,00 TL70’lik Talisker Storm viski fiyatı1.250,00 TL70’lik Talisker Skye viski fiyatı1.190,00 TL(BONUS) 70cl Connemara Original İrlanda viskisi fiyatı1.100,00 TLTalisker viski çeşitleri ve fiyatları
Tumblr media
Talisker Viski fiyatı
Talisker Viski Nasıl İçilir?
Genelde viski tüketimleri sek tercih edilir. Sebebi ise viskinin tadını ve kokusunu daha iyi hissedebilmek için buz tercihi ile tüketilir. Sek tüketilmesinin yanı sıra Talisker Viski Nasıl içilir? Sorusunun cevabı kişiden kişiye değişebilmektedir. Daha çok füme peynir, füme deniz pastırması ve damağınıza yakışabilecek birçok tat ile tercih edilebilmektedir. https://www.youtube.com/watch?v=WrtEBZVnNAA Talisker Viski Fiyatları
Talisker Viski Özellikleri
Alkol tüketen birçok kişi kullandığı markanın birçok özelliklerini merak etmektedir.  Alkol oranları, aroma çeşitleri, ağızda bıraktığı his ve daha nice nitelikler aranmaktadır. Tam da noktada Talisker Viski markası, kullanıcılarına farklı yönlerde egzotik bir tat sağlamaktadır. Talisker Viski özelliklerini şöyle sıralayabiliriz; - Talisker Viski tüketildiği andan itibaren burunda ve genizde hafif bir yanma hissi bırakmaktadır. - İçerdiği aromalarla beraber Amasya elması ve iyoda benzer bir deniz kokusuna sahiptir. - Farklı tatlar ile yapılan üretimde ağızda haşlanmış patatese benzer bir tat bırakmaktadır. İçerdiği çeşitli aromalar ile baharat etkisi yaratan bu viski markası, akide şekerini de andırmaktadır. - Her ne kadar alkol oranı yüksek dahi olsa yuvarlak bir tadıma sahiptir. - Her yudumda bu tatlar ile beraber kekremsi bir haz bırakmaktadır. - Bu özelliklerin yanı sıra yanında tüketilen besinler de oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Talisker hangi ülkenin? Talisker viski İskoçya kaynaklı viskidir. Talisker viski hangi firmanın? Diageo firması bünyesinde yer alan Talisker viskinin, ülkemizde ki dağıtım ağı sahibi Bayraktar ticarettir. Talisker viski ne ile içilir? Talisker yanında, Füme peynir, deniz pastırması ve füme uskumru tüketilerek keyifli içim sağlanır. Talisker viski isli mi? İsli ve tuzlu aromalara portakal, elma, bal, karamel gibi tatlı aromalar eşlik ediyor. Talisker kaç yıllık? Talisker Storm ilk kez 2013 yılında piyasaya sunulmuştur. Yaş belirtmeyen ekspresyon olgunlaştırma sürecini yeniden dolum içi yakılmış Amerikan meşe fıçılarında geçirmektedir. Viski neden az doldurulur? Viskinin az doldurulma Sebebi buharının bir miktar bardağın içinde kalması, böylece içkinizi içerken kokusuna da maruz kalmanızdır. Diğer Alkol Fiyatları; Absolut Vodka Fiyatları Migros Cin Fiyatları Tekila Fiyatları Rakı Fiyatları Volim Fiyatları Şarap Fiyatları Viski Fiyatları  Absinthe Fiyatları Metro Viski Fiyatları Carrefour Rakı Fiyatı Migros Şarap Fiyatları Migros Votka Fiyatları Migros Konyak Fiyatları  Migros Rakı Fiyatları Bira Fiyatları Migros Bira Fiyatları Migros Viski Fiyatları Votka Fiyatları Red Label Fiyatları Tamnavulin Viski Fiyatları Read the full article
0 notes
korelist · 1 year
Text
Tumblr media
THE TALE OF NOK-DU //  KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,8 Benim Puanım: 7
Drama: The Tale of Nokdu (English title) / The Joseon Romantic-Comedy Tale of Nok-Du (literal title)
Hangul: 조선로코 녹두전
Director: Kim Dong-Whee
Writer: Hye Jin Yang (webcomic), Im Ye-Jin, Baek So-Yeon
Date: 2019
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Jang Dong-Yoon, Kim So-Hyun, Kang Tae-Oh, Jung Joon-Ho, Kim Tae-Woo
 2019 KBS Drama Awards - December 31, 2019
Excellent Actor (Jang Dong-Yoon)
Excellent Actress (Kim So-Hyun)
Best New Actor (Kang Tae-Oh)
Best Youth Actress (Park Da-Yeon)
Best Couple Award (Jang Dong-Yoon & Kim So-Hyun)
 Hazır dönem dizisi olan Love in the Moonlight ‘ı yeni bitirmişken, yine adem elmasının ne olduğunun keşfedilmediği başka bir dönem dizinden devam ettim. Denk mi geldi bilmiyorum Love in the Moonlight dizisinde bir kızın erkek kılığında saraya girmesi konu edilirken burada tam tersi bir erkeğin kadın kılığında saraya girmesi konu edilmiş. Dizi yine bir webtoon uyarlaması ama dizi senaristi senaryolaştırma kısmında yardımcı olmuş. Konusuna gelecek olursak;
Jeon Nok-Du (Jang Dong-Yoon) ailesi ile gözden uzak küçük bir köyde yaşarken bir grup tarafından saldırıya uğruyorlar. Saldıranları savuştursa da o sırada abisi yaralanıyor. Nok-du da saldırganların kim olduğunu öğrenmek için peşlerine düşüyor. Uzun bir kovalamaca sonrasında saldıranlar gizli bir yerden geçip gözden kaybolunca Nok-du da peşlerinden giriyor. Ancak girdiği yer bir dul köyü olunca, orada işin aslını çözebilmek için kadın kılığına girmek zorunda kalıyor. Jang Dong-Yoon o kadar güzel bir yüze sahip ki gerçekten kadın olduğunu düşündürtmüştü. Bunun yanı sıra erkek olarak karşımıza çıktığında ise onu da hakkıyla yapıyordu.
Köyde beraber aynı odada kaldığı Dong Dong-Ju(Kim So-Hyun) bile onun erkek olduğunu çok geç fark ediyordu. Bu durum aslında oyuncunun çok güzel kadın rolü yapmasından dolayı hiç iğreti durmadı. Tek eksik dediğim gibi adem elması ile yaşadıkları imtihan olabilir. Bir şekilde dizi başlıyor. Konu, Nok-du’nun gerçekten kim olduğu, Dong-Ju ile aralarındaki iletişim, aile geçmişleri gibi karışık mevzular etrafında şekilleniyor.
Love in the Moonlight dizisine nazaran konu biraz daha ağır ilerliyordu. Diziyi karakterlerin çekiciliği ayakta tutuyordu diyebilirim. İkinci adam krizi burada da vardı. Saray mutfağında yemek yapmayı seven prens Cha Yool-Moo(Kang Tae-Oh), oyuncu olarak çok başarılı olsa da karakteri alelacele yazılmış gibiydi. Dizi başlarında kendisine çok yükseldik, hatta kız ile onun olmasını istedik falan ama tam bu sırada aslında kötü adam olduğu çıktı. Karakter gelişimi yok denebilecek kadar azdı. Buna rağmen Kang Tae-Oh aynı karakterin iki farklı ruh halini de çok güzel canlandırmıştı.
Nok-du’nun dövüş hocasının küçük kızı Aengdoo (Park Da-Yeon) rolünde oynayan çocuk oyuncu ise hepsine taş çıkartıyordu diyebilirim. Karakter olarak olsun, mimikleri olsun çok tatlıydı. Nok-du’ya aşık olan ve ona sürekli kocacım diye hitap eden bu ufaklık mutfakta prens Cha Yool-Moo ile karşılaşınca midesine yenik düşüyordu. Ve aşkını ona çeviriyordu. Sürekli yemek için peşinde dolaşması dizinin eğlenceli kısımlarından biriydi. Bir diğer eğlenceli sahne ise Jang Dong-Yoon ve Kang Tae-Oh’nun öpüşmek zorunda kaldıkları çekimlerdi. Bu sahnenin kamera arkasına denk geldim. Sahneyi normal seyrinde izlediğimdeki etkisinden daha çok kamera arkasına güldüğümü söylemeliyim. İki yakışıklı adamın öpüşmeye çalışması gerçekten komikti.
Baş roller arasındaki tripler, sır saklamalar çok sinir bozucuydu. Aynı amaç için kendi başlarına plan yapmaları olsun, kendi doğruları için sürekli bir küs bir barışıyor olmaları olsun gerçekten izleyiciyi bunaltan durumlardı. Bir diğer saçma şey ise kraldı. Kral başlı başına tam bir saçmalıktı. Kendi dünyasında bir şeylere takılmış, hırslarına yenik düşmüş, kendi öz evladını doğar doğmaz yerime geçecek diye öldürtmüş. Herkese korku salan, vicdanı acıması olmayan bir karakter yaratılmış. Ama bu adam kılık değiştirip, kılık dediğime bakmayın, kıyafet değiştirip halk arasında tonton bir amca gibi dolaşıyor. Sözde halkı dinliyormuş. Üstelik hem Nok-du hem de Dong-Ju krala düşmanken, onunla karşılaşıp yakın arkadaş olmaları da çok yapmacıktı. Çünkü kralın yüzü gizli değildi. Onun kral olduğunu anlamamaları için hiçbir bahaneleri yoktu.
Finale gelecek olursak, son bölümlerde “ben ne izliyorum” dedim. Tam aksiyonun zirvelere çıktığı sahneleri izlerken bir anda bambaşka bir hal aldı. Hani güzel sonlara göre bile fazla toz pembe bir sondu. Güzel miydi? Kesinlikle değildi. Sonda yapılan twist bir nebze beni tatmin etti ama Nok-du ya yazılan son inanılmazdı. Pamuklara sarıp sen burada otur demişler gibiydi. İlk defa bir dizinin mutlu sonu beni mutlu etmedi diyebilirim.
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
1 note · View note
benimpencerelerim · 1 year
Text
DEPREM MAHALLESINDE AKP
               Kayısı bahçeleri nasıl mezarlığa döndü?                                    
Bostanbaşı, Yeşilyurt, Karakavak...isimleri gibi yeşil sulak arazilere Milano Residence, Toscana Evleri, Seyr-i İstanbul adlı lüks siteler yapıldı. Geriye hayalet şehre dönen bir Malatya kaldı. Bir de siyasetçi-müteahhit profilinin 30 yıllık suçları...
Yıldıray Oğur
-                  
Yayın tarihi: 12 Mart 2023 - 15:08
Son güncellenme: 13 Mart 2023 - 14:34
Malatya’nın elması ve kavunuyla meşhur Barguzu semtinin adının Hititçeden geldiği söyleniyor.
Zu Hititçe meyve bahçesi demekmiş.
Aspuzu, Orduzu, Çarmuzu da yine meyve bahçeleriyle ünlü Malatya’nın diğer semt adları.
Yani binlerce yıldır meyve bahçeleri ile meşhur bir yerden bahsediyoruz.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Türkçe yer adları kampanyası sırasında mahallenin adı değiştirilince Bostanbaşı yapılmış.
Bağlı olduğu ilçenin Ermenice adı olan Çırmıhtı da Tek Parti döneminde önce Malatyalı İsmet İnönü’ye saygı olarak İsmetpaşa’ya çevrilmiş, sonra DP iktidarı siyaseten 1957’de bir kere daha değiştirmiş: Yeşilyurt.
Bostanbaşı, Yeşilyurt…
Eski fotoğraflarına bakınca başka isimler bulmak da zor.
Malatya şehir merkezine yakın, şehrin nefes aldığı, gidip meyve, sebze topladığı herkesin bostanlarının, tarlalarının, meyve ağaçlarının bulunduğu, içinden dereler akan, bereketli, sulak en yeşil bölgesiymiş Bostanbaşı.
Aralarda tek katlı, iki katlı bağ evleri dışında 2000’lere kadar da böyle devam etmiş.
Malatya’da Z kuşağı dışında kimle konuşsanız “evet, biz oradan gidip kayısı, kiraz toplardık” diye anlatıyor Bostanbaşı’nı.
Öyle çok uzak tarihlerden de bahsetmiyoruz.
2009 yılına ait uydu görüntülerinde dahi hala bahçeler, bostanlar, tarlalar görünebiliyor.
İller Bankası’nın 1985 yılında Malatya Yeşilyurt için hazırladığı imar planında da tarım arazisi olarak kodlanan bu bölgeye en fazla iki katlı ve bahçeli bina izni verilmişti.
Planların bozulması 1989 yılında 35 yaşında ANAP’tan belediye başkanı seçilen mimar Münir Erkal döneminde başladı.
Erkal, 1994’de bir kez de Refah Partisi’nden belediye başkanlığına seçildi.
Erkal, şehri büyütmeye karar verince Malatya’nın bostanların, bahçelerinin, tarlalarının olduğu adını uzun kavaklarından alan Karakavak mahallesine doğru bir bulvar açtı.
Adına da Fahri Kayahan Bulvarı adını verdi.
Burada küçük bir Fahri Kayahan kimdir parantezi açmak gerek.
Çünkü artık Google’a Fahri Kayahan diye yazdığınızda yanyana dizilmiş büyük apartmanlardan oluşan çirkin bir mahalle çıkıyor.
Halbuki Malatyalı Fahri ya da Fahri Kayahan, türküleri ve derlemeleriyle 30’lı, 40’lı, 50’li yılların en meşhur müzisyen, besteci ve şarkıcılarından biriydi.
Sarı Kurdelam Sarı, Şu Dağları Delmeli türkülerinin bestecisiydi, Mevlam Birçok Dert Vermiş, Karadır Kaşları gibi türküleri de ilk kez Türkiye ondan duymuştu.
Malatyalı Fahri, 1936 yılında bir rivayete göre kıskançlıktan dolayı eşi Fahriye hanımı öldürmüş, başka bir rivayete göre Fahriye Hanım intihar edip “beni Fahri öldürdü” diye bir not bırakmıştı.
Bir süre hapis yatan Fahri Kayahan, sonra muhtemelen Ankara’daki hayranlarının araya girmesiyle affedilmiş ve Malatya’yı terk etmişti.
Yıllar sonra trenle Malatya’dan geçerken Fahri Kayahan’ın “Gözlerimi bağlayın ne Malatya beni görsün ne ben Malatya’yı” dediği rivayet edilir.
Herhalde adının verildiği bulvarın etrafında sağlı sollu olarak dizilmiş apartmanları görseydi de böyle derdi.
Parantezi burada kapatalım.
Derelerin, tarlaların olduğu bu alivyonlu topraklara doğru Fahri Kayahan Bulvarı’nı açıp, bulvar üstünde 7 kata izin veren başkan Münir Erkal, İTÜ mimarlık mezunuydu.
İki dönem başkan seçildi. 1999’a kadar Malatya’yı yönetti.
Yeni Malatya, açtığı bulvarın etrafında büyümeye başladı.
Bulvarın çevresindeki tarlalar ve bahçeler müteahhitler için bir cazibe merkezine dönmüştü.
Bostanbaşı da bu semtlerden biriydi.
1994 yılında belediye olmuştu.
Uzun yıllar tek ve iki katlı evlerin olduğu, bahçelerin, bağların bulunduğu bir semt olarak kaldı.
Ta ki 2004 yerel seçimlerine kadar…
2004 yılında AK Parti’den Malatya Belediye Başkanlığı’na Hüseyin Cemal Akın seçildi.
Hemen yanı başındaki Bostanbaşı Belediye Başkanlığı’na ise Yahya Akın.
Bu bir soyadı benzerliği değildi.
İki başkan amcaoğullarıydı.
Bostanbaşı, tek dönem belediye başkanlığı yapan bu iki amcaoğlu döneminde imara açıldı.
Bu kararın arkasındaki motivasyonu Malatya’daki gazetelerde depremden sonra çıkan yazılardan okuyalım:
“O dönemin Bostanbaşı Belediye Başkanı Cemal Akın’ın amcasının oğlu AKP’li Yahya Akın. Kasabanın arazilerini imara açma kararıyla, sahibi olduğu araziler nedeniyle 200 dolayında daire kazandığı konuşuluyordu. Tabi Cemal Akın da, bu karardan hayli yararlanmış. İmara açılan Bostanbaşı’nda arazisi bulunan Cemal Akın’ın da 40’ın üzerinde dairenin sahibi olduğu belirtiliyor.” (İsmet Yalvaç/Malatya Haber)
“Bostanbaşı bölgesini imara açan Bostanbaşı Belediye Başkanı Yahya Akın’ın arazileri olduğu hatta Cemal Akın’ın 200 dönümden fazla arazilerinin olduğu iddiaları havada uçuşuyordu o dönemler. Toplamda iki “amcaoğlunun” kaç daire kazandığını bilemiyorum. Fakat Cemal Akın’dan sonra hem Fahri Kayahan bölgesi hem de Bostanbaşı farklı bir ivme kazanıyordu.” (Mahir Temur/ Kayısı Haber)
Malatya Belediye Başkanı Cemal Akın’ın mesleği avukatlıktı ama esas işi müteahhitlik olmuştu.
2008 yılında Malatya Belediyesi İmar Komisyonu üyelerinin eğitimleri ve meslekleri şöyleydi:
Emekli, Lise Mezunu, Çiftçi, Ortaokul mezunu, Emekli, Lise Mezunu, Esnaf, Lise Mezunu, Esnaf, Yüksek Okul Mezunu.
Belediye Meclisi İmar Komisyonu üyelerinin arasında mimar ya da inşaat mühendisi yoktu. Ama bu çoğunun esas mesleği müteahhitlikti. Malatya’da imara açılabilecek arsalar artık bir uzmanlık meselesi olmuştu.
2009 yerel seçimlerine doğru aday gösterilmeyen Cemal Akın, o öfkeyle şehre son izini de vurdu.
O günkü haberlerden okuyalım:
“MALATYA Belediyesi’nin yeni yapılan binasına taşınmasıyla 71 yıllık 2 katlı eski binanın ani bir kararla ekipler tarafından gece yıkılması kentte tepkiye neden oldu. AKP tarafından tekrar aday gösterilmeyen Cemal Akın, kendisine ulaşabilen gazetecilere binayı yıkarken araziyi yeşil alan yapacaklarını söyledi. Vali Halil İbrahim Daşöz’ün konuyu görüşmek için aradığı Akın’a ulaşamadığı, bu telefonlara cevap vermediği öne sürüldü.”
https://www.milliyet.com.tr/gundem/belediye-bosalttigi-binayi-1-gecede-yikti-1053912
2009 yerel seçimlerinde Malatya Belediye Başkanlığı’na eski MÜSİAD Malatya Şube Başkanı ve AK Parti İl Başkanı olan Ahmet Çakır seçildi.
Çakır, Anadolu Üniversitesi’nde İktisat okumuştu. Çakıroğlu Helvaları’nın sahibiydi.
Çakır’ın başkanlık döneminde Bostanbaşı ve Fahri Kayahan imara açılmaya, kat izinleri artmaya devam etti.
Fahri Kayahan Bulvarı’ndan sonra Bostanbaşı’nda da binalar ve siteler yükselmeye başladı.
Malatya’nın eşrafı, işadamları, doktorlar, eczacılar, akademisyenler şehir merkezinden bu semtlerdeki yeni sitelere doğru göç etmeye başladılar.
Sitelerin iddialı adları vardı
Toscana, Şehr-i İstanbul, Floryapark, Vegaspark, Milano Residence…
İzin verilen kat sayıları önce 12’ye sonra 16’ya kadar yükseldi.
İnşaatlara devam edenlerden biri de Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır’dı.
Çakır da geleneği bozmamış, helvacılıkla yetinmeyip AK Parti il başkanlığı yaparken Malatya’nın en karlı iş kolu müteahhitliğe başlamıştı.
2008’de AK Parti il başkanı iken ruhsat verilmeyen bir tepeden ortaklarıyla birlikte kurduğu şirketi ruhsat almıştı.
Belediye başkanı seçildikten sonra Floryapark adlı 15’er katlı iki bloktan oluşan sitenin inşaatı tamamlandı.
Sapa yerdeki siteye belediye tarafından büyük paralar harcanarak yol götürüldü.
Her şey o kadar ayyuka çıkmıştı ki bu tepenin halk arasındaki adı Çakırtepe oldu.
2012 yılında Malatya’daki imar çılgınlığı ve deprem riskini hatırlatan eleştirel haberler yapan yerel Maldia dergisinin sahibi ve yazarı, belediye başkanının sitelerini ve BİL-GRUP adlı 10 ortaklı inşaat firmasını haber yaptığı için gözaltına alınmıştı.
https://www.maldiahaber.com/haber/malatyada-imarruhsat-ve-rant-darbecileri-39301
Malatya Belediye Başkanı Çakır’ın ortaklarından biri belediyenin şirketi Esenlik’in genel müdürü Hacı Uğur Polat’tı.
Çakır ve Polat, belediye başkanlığından önce başka inşaat projeleri ve bir kolejde de ortaktılar.
Çakır, belediye başkanı seçilince ortağı Polat’ı belediyenin iştirakinin genel müdürlüğüne getirmişti.
Hacı Uğur Polat da aslında müteahhit değildi.
Suriye’de Arapça, El Ezher’de İslami İlimler okumuş, kuyumculukla girdiği iş hayatında 2001 yılında o klişeyi gerçeğe dönüştürüp mücahit iken müteahhit olmuştu.
O da diğer Malatyalı siyasetçiler gibi eski bir MÜSİAD yöneticisi ve AK Parti’nin kurucularından biriydi.
İl başkan yardımcılığı yapmıştı.
Malatya Belediye Başkanı olan ortağı Ahmet Çakır’ın da desteğiyle 2014 yerel seçimlerinde AK Parti’den Yeşilyurt Belediye Başkanı seçildi.
Artık Malatya Büyükşehir Belediyesi olmuş merkez ilçe Yeşilyurt ve Battalgazi olarak ikiye bölünmüştü.
Bostanbaşı Belediyesi mahalleye dönüşmüş ve Yeşilyurt’a bağlanmıştı.
Adı Yeşilyurt olan ilçenin belediye başkanı Hacı Uğur Polat müteahhitti.
Belediye başkan yardımcılarından Kadircan Esen müteahhitti.
Diğer belediye başkan yardımcısı Mehmet Çınar’ın ise hazır beton şirketi vardı
Bostanbaşı’ndaki bina çılgınlığında bu dönemde gaza basıldı.
Malatyalı gazeteci Mahir Temur bu yılları şöyle anlatıyor:
“İnşaattan belki de milyarlar kazanan Başkan Hacı Uğur Polat’ın döneminde de “tarım arazileri” yok edilmeye başlanmıştı. 2014’ten sonra Bostanbaşı veya Fahri Kayahan’nda yapılan binalara ruhsat veren “dini bütün” Polat, dağ-taş-ova demeden konutlar villalar dikiyordu! Tecde ve Koyuönü onun eseriydi ama Bostanbaşı’nda bu kadar yoğun yapılaşmanın zamanı Hacı Uğur Polat dönemine denk gelir!”
Yeşilyurt Belediye Başkan yardımcısı Mehmet Çınar, İnşaat Mühendisi’ydi.
Genç MÜSİAD’ın Malatya kurucu başkanıydı.
32 yaşında 2009’da Ahmet Çakır döneminde Malatya Belediye Meclisi’ne seçilmiş ve Belediye İmar Komisyonu başkanlığı yapmıştı.
Malatya’daki imar piyasasının uzun yıllar boyunca karar vericilerinden biriydi.
2014’de Hacı Uğur Polat’la birlikte Yeşilyurt Belediye Meclisi’ne seçildi ve daha sonra belediye başkan yardımcısı oldu.
Ama aynı zaman Çınarlar Beton ve Çınar Gazbeton aile şirketinin de ortağıydı.
2018 yılında Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, görevinden istifa ederek AK Parti milletvekili oldu.
Yerine mecliste yapılan seçimde Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat seçildi.
Yeşilyurt Belediye Başkanlığı’na ise başkan yardımcısı Mehmet Çınar getirildi.
Bir müteahhit başkan giderken koltuğunu başka bir müteahhit başkana bırakmıştı.
2019 yerel seçimlerinde AK Parti, aday olan Hacı Uğur Polat yerine, 15 yıl merkez ilçelerden Battalgazi’ni belediye başkanlığını yapan eski öğretmen Selahattin Gürkan’ı aday gösterdi ve rekor bir oyla Gürkan Malatya Belediye başkanı oldu.
Yerine merkez ilçe Battalgazi’nin belediye başkanlığına seçilen Osman Güder de imam hatip lisesinden sonra veterinerlik okumuş, AK Parti’de Malatya teşkilatının kuruluşundan beri görev yapmıştı.
Tabii ki o da müteahhitti.
2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin Yeşilyurt Belediye başkanı ise hazır betoncu inşaat mühendisi Mehmet Çınar oldu.
Malatya yine müteahhitlere emanetti.
Ama bu kadar müteahhit başkana rağmen şehrin hiç de sağlam olmadığı gerçeği 24 Ocak 2020 günü anlaşıldı.
Elazığ Sivrice merkezli 6,8 şiddetindeki deprem Malatya’da 25 bina yıkılmış, dört kişi hayatını kaybetmişti.
Sivrice depremi Malatya için bir ön uyarı olabilirdi.
Malatya ve ilçelerinde 4 bin 128 konut depremde ağır hasar almıştı.
O binalardan biri de Malatya AK Parti İl Başkanlığı’ydı.
Taşıyıcı kolonları depremde zarar gören bina boşaltıldı. AK Parti yakın bölgedeki “sağlam” yeni bir binaya taşındı.
Sivrice depremi sonrası Malatya’daki resmi binalarda güçlendirme projeleri yapıldı.
Malatya Valiliği, Adliye binası ve diğer müdürlük binalarında depremden sonra güçlendirmeler yapıldı.
Sivrice depreminden sonra hasar alan yapılardan biri de 1912’den kalma Yeni (Teze) Camii’ydi. 2020’deki Sivrice depreminde kubbesinin bir kısmı çöken camiinin restorasyonu 2.5 yıl sürdü.
Restorasyon sırasında Karadenizli inşaat firması caminin önce önünde tuhaf duvarlar yaptı, sonra da bahçesinde dev şemsiyeler dikti.
Sivrice depreminden sonra Malatya’ya bir ilahi ikaz da 2021 yılının Kasım ayında geldi.
Malatya’nın merkezinde iki katlı bir bina gündüz vakti çöktü.14 kişi enkaz altında kaldı.
Arama kurtarma ekipleri olay yerine gittiler, bütün televizyonlar som dakika yayınlarına geçti.
Binanın altındaki tavukçu günlerce süren tadilat sırasında üç kolonu kesmişti. Binanın sahibi AK Parti Malatya Milletvekili Hakan Kahtalı’ydı. Hemen binanın yakınındaki eczane ise diğer AK Parti milletvekili Öznur Çalık’a aitti.
14 kişinin enkazdan kurtarıldığı bu ikaz bile bir ders olmadı.
Hatta enkaz çalışmalarına katılan İnönü Üniversitesi’nin arama kurtarma ekibi İNOSAR, 2022 yılında üniversite senatosu tarafından kapatıldı.
Gerekçe; “AFAD’ın olduğu bir şehirde İNOSAR gereksiz bir kuruluş” tu.
Ama 6 Şubat depremi sırasında AFAD ortada yokken bunun ne kadar aptalca bir karar olduğu ortaya çıkmıştı.
6 Şubat depreminden sonra Malatya’nın adı haberlerde çok geçmedi.
1500 kişi hayatını kaybetmişti.
Bu diğer illerdeki kayıp sayılarından azdı.
Ama deprem Malatya’yı Antakya kadar yıkmıştı.
En az 3889 bina yıkıldı.
Malatya Valiliği’nin en son açıklamasına göre şehirde acil-ağır hasarlı-yıkık konut sayısı 72 bin 311. Şehirdeki toplam bina sayısı 131.991. Yine Malatya’daki ağır hasarlı ve yıkık ticarethane sayısı ise 14.754.
Şehir merkezinde yıkılmamış, ağır hasarlı olmayan bina kalmamıştı.
850 nüfuslu şehirden 650 bin kişi çevre illere, Malatya’nın köylerine göç etti.
Bir büyükşehir geceleri hayalet şehre döndü.
2021’de Sivrice depreminde ‘güçlendirilmiş’ resmi binalar ya yıkıldı ya kullanılamaz hale geldi.
Valilik binasından ikinci depremde toplantı halinde olan vali ve şehrin milletvekilleri son anda kurtuldular.
Yine güçlendirilmiş Malatya Adliyesi depremde ağır hasar aldı. Malatya’da devletin ayakta kalan tek binası Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü binası.
Hatta Maliye kendisine sağlam bina bulamadığı için Kayseri’ye taşındı.
Sivrice depreminden sonra restorasyon ve güçlendirme için 14 milyon lira harcanan Yeni Camii açıldıktan birkaç ay sonra 6 Şubat depreminde tamamen yıkıldı.
Sivrice depreminde orta ve ağır hasar alan binalar bir yolunu bulup raporlarını az hasarlıya çevirtmişti.
Onlardan biri Malatya’nın lüks semtlerinden birindeki Hakimbey Apartmanı’ydı.
Hakimbey Apartmanı, 6 Şubat depreminde yerle bir oldu. Aralarında bir bayan milli basketbolcunun da olduğu 89 kişi bu apartman enkazında hayatını kaybetti.
Sivrice depreminde ağır hasar alan binalardan biri de üç yıldızlı Kırçuval Oteli’ydi.
Otelin sahibi Zafer Kırçuval, AK Partili Battalgazi Belediyesi başkan yardımcısıydı.
1997’de yapılan apartmandan çevrilen otel 6 Şubat depreminde yerle bir oldu. Otel, aralarında 11 voleybolcu ve 4 ampute futbolcunun da olduğu onlarca insana mezar oldu.
AK Partili belediye başkan yardımcısı ve kardeşi haftalar sonra tepkiler üzerine tutuklandı.
Sivrice depreminde ağır hasar aldığı taşınan AK Parti İl Başkanlığı’nın yeni “sağlam” binası da ikinci depremde canlı yayında yıkıldı.
https://malatyahaber.com/haber/ilk-depreme-direndi-ama-ikincisi-akpyi-de-yikti
2020 yılında Yeşilyurt Belediyesi tarafından, “deprem yönetmenliğine uygun konutlar” vaadiyle bütün AK Parti Malatya milletvekillerinin katıldığı bir törenle inşaatına başlanan depremden önce bitme aşamasına gelen Topsöğüt Konutları da depremde kullanılamaz hale geldi.
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağababa’nın iddiasına göre belediyenin toplu konutlarının beton işi, belediye başkanı Çınar’ın şirketi Çınarlar Beton’a verilmişti.
Malatya’daki bütün binalar bu kadar şanslı değildi.
Özellikle de bir zamanlar bahçe, tarla olan zemini sakat ama bereketli Bostanbaşı ve Fahri Kayahan’da yapılan yeni ve lüks siteler…
25 bin nüfusuyla Yeşilyurt’un en kalabalık mahallesi olan Bostanbaşı’nda milyonluk ve yeni siteler depremde enkaza döndü.
En fazla ölüm bu bölgede oldu.
Yıkılan ve ağır hasarlı hale gelen en meşhur sitelerden biri, MÜSİAD Malatya İl Temsilcisi Muharrem Poyraz’ın üç yıl önce yapıp teslim ettiği Seyr-i İstanbul’du.
Bir bloğu yıkılan, diğer bloğu kullanılamaz hale gelen üç yıllık site onlarca insana mezar oldu.
Şehrin ekabir ekibi içinde olan, bütün siyasilerle ahbap Muharrem Poyraz bir süre ortadan kaybolduktan sonra, artan eleştirilerden sonra yakalanarak tutuklandı.
Seyr-i İstanbul yüzünden ondan önce tutuklanan isimlerden biri binanın denetimini yapan Mavi Yapı Denetim şirketinin ortağı inşaat mühendisi Aysun Demir’di.
Kayısıhaber’den Mahir Temur’un iddiasına göre bu denetim şirketinin bir ortağı daha vardı: Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar.
https://www.kayisihaber.com/yazi/mahir-temur/muteahhit-belediye-baskani/954/
Adı Türkiye’de Yeşilyurt Belediyesi’nde patlak veren bir pasaportla insan kaçakçılığı skandalında duyulan Mehmet Çınar, hala görevinin başında.
Malatya enkaza dönmüşken bir makam odasında çekilmiş fotoğrafı yerel basında büyük tepki çekti.
Meyve bahçelerini, bostanları ilk imar açan Münir Erkal, 2002 yılında AK Parti’den Malatya Milletvekili olarak Meclis’e girdi ve TBMM Çevre Komisyonu başkanlığı yaptı.
2014 yılında tekrar belediye başkanı adayı olduğunda bu yaptığını bir vaad olarak anlatmıştı:
“Fahri Kayahan Bulvarını açmasaydım, Malatyalılar nereye inşaat yapacaktı. Bir Malatya orada kurulmuş.”
Bostanbaşı’nı imara açan eski belediye Başkanı Cemal Akın da 2011 seçimlerinde AK Parti’den Malatya Milletvekili olarak TBMM’ye girdi ve kaderin bir cilvesi o da Çevre Komisyonu’nda görev yaptı.
Ondan görevi devralan ve dokuz yıllık görev süresinde tarım arazilerini imara açmaya devam eden başkan Ahmet Çakır da 2018’de Malatya’dan AK Parti milletvekili olarak Meclis’e girdi. Hala AK Parti milletvekili. İçişleri Komisyonu üyesi.
2018’den 2019’a kadar 10 aylık sürede Malatya Belediye Başkanlığı yapan, eski Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat’ın adı da 2023 seçimlerinde AK Parti’nin muhtemel milletvekili adayları arasında geçiyor.
Polat, depremden üç ay önce “Siyonizm ve Kudüs’ün Musevileştirilmesi” başlıklı doktora teziyle doktor ünvanını aldı.
Öğretmen kökenli Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ise depremden sonra televizyonda bir başarı hikayesi olarak anlattığı “Bütün cenazelerimizin cenaze namazları kılınmıştır; kendi inanç değerlerimize uygun şekilde defnedilmiştir” sözleriyle tüm Türkiye tarafından tanındı.
Peki, hayalet şehre dönmüş Malatya bu depremden ders çıkardı mı?
Bu soruya “evet” demek de kolay değil.
27 Şubat’ta meydana gelen 5,6 şiddetindeki depremde Malatya’da 29 bina yıkıldı, bir kişi hayatını kaybetti.
Bu depremde yıkılan binaların bir kısmına depremden sonra ağır hasarlı olmalarına rağmen hafif hasarlı raporu verildiği ortaya çıktı.
Çünkü anlaşıldı ki depremin ardından hasar tespit işi, şehrin mevcut binalarını denetlemiş firmalara verilmişti.
Bunlardan biri olan Toscana-2 sitesi 3 yıllık iddialı adıyla lüks bir siteydi.
Siteye önce ağır hasar, sonra itiraz üzerine orta hasar ve son olarak da az hasar raporu verildiği ortaya çıktı.
Siteyi yapan Sinerji İnşaat’ın sahibi ya da yönetim temsilcisi olan Kadircan Esen, sitenin de bulunduğu Yeşilyurt Belediyesi’nin 2020’ye kadar başkan yardımcısıydı. Halen belediye meclisi üyesi.
Sinerji İnşaat’ın tam olarak kime ait olduğu ise belirsiz.
Şirket Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ın beton şirketini kullanıyor.
Malatya’daki bu denetim skandalı yüzünden depremden sonra yapılan bütün bina denetimleri iptal edildi. Denetimler yeniden yapılacak.
Malatya Valisi Hulusi Şahin, şehirde özellikle Bostanbaşı bölgesindeki yıkımla ilgili bir soruya “Bostanbaşı adı yıkımı anlatmaya yetiyor di mi?” diyerek cevap verdi.
Ama daha fazlasını herhalde bir valinin söylemesi beklenemez.
Açık ki Malatya’yı artık rant çetesine dönmüş, birbirinden bayrağı devralan siyasetçi-müteahhit işbirliği yıktı.
Ama bunu birkaç yerel gazeteci dışında yüksek sesle söyleyebilecek kimse çıkmadı.
Halbuki Malatyalı herkesin güzel hatıralarının olduğu kayısı bahçeleri molozların altında.
Ama bu enkazı yaratan anlayış hala ortalıkta geziyor, yeni Malatya’yı da onlar kurmaya hazırlanıyor.
0 notes
korkutkalkan · 1 year
Text
Pek çok insanın boynunda bulunan Adem elması nedir, ne işe yarar?
Pek çok insanın boynunda bulunan Adem elması nedir, ne işe yarar?
Birçok yetişkin insanın boğazının ortasında yer alan, güldüğümüzde ve yutkunduğumuzda hareket etmeye eğilimli olan yumru Adem elması olarak adlandırılır. Ancak bunun ne işe yaradığını veya neden orada olduğunu hiç düşündünüz mü? Adem elması nedir? Adem elmaları, ergenlik döneminde gördüğümüz pek çok değişiklikten sadece biridir. Cinsiyeti ne olursa olsun herkes Adem elmasına sahip olabilir. Adem…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes