Tumgik
#aşk kentim
aynodndr · 4 months
Text
Hiçlik
hiçliğimi büyüttüm dün gece
akıl küpünden t/aşırdım yarınları
küçük bir mumun alevinde
yaktım suskun yakarışları
sırrımı sordum yıldızlara
geceye mahpus gözlerle
erittiler demirden evleri
tesbihe dizdim
geceden bozma hayalleri
şiire yordum zihnimden geçenleri
şiirle tefsir ettim, bilinmezliği
gerçek göründü, çekilince yalan
şiire yürüdüm,
tebessüm etti, çile ipini saran
eğildim, büküldüm,
dimdik olmamı istedi Yaratan
yağmur uğradı kentime
ıslandım,
hüzünler asılı kaldı boynumda
yeni başlangıçlar diledim
yüreğimi topraktan alalı
hala taze, hala kırmızı
intihar sandığımız susuşlarda
saklı toprağın baharı
köklerinde aşk olana
dünya gamları sökmez
yitik diyarlarda dolaşmaya benzer aşk
aramak adamı yormaz
sevda adamı yormaz
hiçliğimi ağlattım dün gece
gülümsedi varlığım...
Şule Meryem Canpolat Şimşek
10 Temmuz 2012
323 şiiri var.
#paspas
#çocukluğum
#hiçlik
#keşfet
#cocuk
#çocukluk
#keşfetteyim
#keşif
#tasavvuf
#kış
#kuzine
#kestane
#patates
#ayva
#kar
#karlardüşer
#ocak
#şiir
#kahvebahane
#elörgüsü
#örgü
#kahvebahane
4 notes · View notes
Text
Öldü
Şiirde devrilen keşkelerin gülleri koptu
Bir sevda meridyeninde
Paralel nefrete bölündü aşk
Kayıp yıllarımın ölüm saatinde
Mutluluktan koparıldı aşk
Sevmem; böylesi bir yalanı
Şiiri unutuşa böler
Ölümünü imdat töreninden atarım
Varlığı yokluğundan azalan
Soytarı bir ezberdi aşk
O mutluluğun bunca mutsuzluğa
Zehir olduğu hatıralarca
Gidiyorum nefretinden bile
Kayıp kendimden; kentime,
Namusuyla öldü aşk...
Dilara AKSOY
3 notes · View notes
sarppars · 4 years
Text
Tumblr media
Oturtacaksın karşına, yüzünü avuç içlerine alıp; ulan diyeceksin, ulan şu kısacık ömrümde kocaman seviyorum seni be:)
517 notes · View notes
aynurant · 2 years
Text
Hiçlik
hiçliğimi büyüttüm dün gece
akıl küpünden t/aşırdım yarınları
küçük bir mumun alevinde
yaktım suskun yakarışları
sırrımı sordum yıldızlara
geceye mahpus gözlerle
erittiler demirden evleri
tesbihe dizdim
geceden bozma hayalleri
şiire yordum zihnimden geçenleri
şiirle tefsir ettim, bilinmezliği
gerçek göründü, çekilince yalan
şiire yürüdüm,
tebessüm etti, çile ipini saran
eğildim, büküldüm,
dimdik olmamı istedi Yaratan
yağmur uğradı kentime
ıslandım,
hüzünler asılı kaldı boynumda
yeni başlangıçlar diledim
yüreğimi topraktan alalı
hala taze, hala kırmızı
intihar sandığımız susuşlarda
saklı toprağın baharı
köklerinde aşk olana
dünya gamları sökmez
yitik diyarlarda dolaşmaya benzer aşk
aramak adamı yormaz
sevda adamı yormaz
hiçliğimi ağlattım dün gece
gülümsedi varlığım...
Şule Meryem Canpolat Şimşek
10 Temmuz 2012
323 şiiri var.
#paspas
#çocukluğum
#hiçlik
#keşfet
#cocuk
#çocukluk
#keşfetteyim
#keşif
#tasavvuf
#kış
#kuzine
#kestane
#patates
#ayva
#kar
#karlardüşer
#ocak
#şiir
#kahvebahane
#elörgüsü
#örgü
#kahvebahane
5 notes · View notes
merveystttt · 5 years
Text
İstanbul'um,aşk kentim 🌹
16 notes · View notes
hasanildizsiirleri · 3 years
Text
ALYA’YA
Gülüşün o kadar güzeldi ki
Öpmeye kıyamadım dudaklarını. (17.09.2021)
 Gel benim boynumda gurbet yüküm ol
Diyardan diyara gezdirem seni
Karış sularıma büküm büküm ol
İnce tülbentlerden süzdürem seni. (20.09.2021)
 Ben bir düş olaydım
Beyaz gömlek üstüne
Simsiyah bir kuş olaydım
Olaydım olaydım
Senin olaydım
Elindeki çantaya pervaz olaydım (10.08.2021)
 Düşünsene sevgilim
Bluzunun güzelliği
Bardağa yansımış da
Yüzünün güzelliği
Hala yasak bana
Hala gözlerin
İki rehin gibi tutuluyor
Bu resmin dış noktasında.  (11.05.2021)
 Öleceğimi biliyorum zaten
Bana başka şeylerden söz et Alya (29.07.2021)
Meni yaktın, yaktın, yaktın
Kalbimin pınarından
Issık bir seher gibi aktın
Ben bilmedim senden özge bir canan
Ateşi su, suyu ateş kıldın içimde
Beni sensiz kayner kazalarda bıraktın. (21.07.2021)
 Kolların sarıldığında
Ne söyler bedenime
Ellerin tenimi okşarken
Parmakların hangi melodiyi çalar
Dünyayı bomboş hissediyorum ben
İkimizden başka kimsenin olmadığı
İlk cennet (19.07.2021)
 Sen nasıl bir şeysin ya, bana bir dokunuyorsun bütün bentlerim yıkılıyor, her yanımdan şiir akıyor. (19.07.2021)
 Uyudun mu Alya
Uyumak unutturuyor
İnsan uyuyamazsa
Kalbinin etrafına
Duvarlar Örüyor
Sabaha kadar.
Bir inşaat alanı gibi için
Küfürleşmeler
Bağrışmalar (18.07.2021)
 Seni üşüdüğün yerden
Sardım da sevdim
Beyaz bir bulut gibi
Ufuktan ufuğa gerdim de sevdim
Bir tutam Siirt tütünü gibi
Telem Telem oldun da
Seni beyaz kâğıda sardım da sevdim (17.07.2021)
 Yine benim canıma karıştın
Yine benim canım can/ter içinde (21.07.2021)
 “Canımın içindeki saklı kentim...” (16.07.2021)
Dilinin ucundan öptüğüm dilber
Senin için fıstık ezdireceğim
Dilimi ağzında gezdireceğim (17.07.2021)
 Bir bardak Portakal suyu gibi
Sabah sıkıp bıraktın beni
Akşam oldu hala bekliyorum
Bırakıp gidemiyorum
Dudağının değdiği yeri (15.07.2021)
 Bir serinlik şırıltısı
Dudağının kenarında
Şu sıcak günlerinde yazın
Nasıl serinletiyor içimi bir bilsen
Nasıl karpuz kokuyor ağzın. (14.07.2021)
 Gecenin saat üç buçuğunda telaşla uyandırdın beni. Rüyamda, beni ara, beni telefondan ara dedin. Kalktım telefona baktım bir şey yok.
Seni beklemek ne zor bir aşk mektubu gibi uzaklardan. (12.07.2021)
 Gül diye değil
Gülüm diye kokladım seni
Dudağın
Nar çiçeği gibi aklımda (12.07.2021)
 Aaahhh Alyam
Seni içimin ormanlarında saklasam
Derin sularında yüzdürsem bedenini
İçimin akşamına mum gibi yaksam (07.07.2021)
Görmek ne güzel senden bir şeyleri...
Elindeki bardak değil
Bardağın gölgesi olmak bile güzeldi. (07.07.2021)
Bu eller tanrıçamın elleri
Gecenin kenarında
Işıklı bir oyundular
Bu eller su üstü nilüferi
Aşkın alevinde yundular. (06.07.2021)
Ben de seni paylaştım dün gece
Gözlerini gözlerime verdim
Dudaklarını dudaklarıma
Ayaklarını ayaklarıma verdim, ellerini ellerime.
Kalbini kalbime verdim, bedenini bedenime... (06.07.2021)
Kanımın kırmızı aktığı yerdesin
Sen sevmeye devam et beni
Kuşlar hikâyemi söylesin (06.07.2021)
Her ayrılık
Bir gölge bırakır yüzümüzde
Buluttan değil
Kalbimizdeki burukluktan
Dilimizdeki tutukluktan
Bir gölge. (06.07.2021)
Beni ısıtıp ısıtıp dövsünler örste demir gibi
Sonra da senin yüreğinde soğutsunlar (05.07.2021)
"Alıp getirseler
Senin pazarında satsalar beni
Sen paraya kıyıp alsan
Malına katsan bendeni...." (05.07.2021)
Aaaah canımın içi
Dağ olsam da asırlarca
Beklesem karşında sabırla
Ama değilim
Ben de senin gibi
Bir aklı evvelim
En özel yerine değmezse tenim
Güneş görmüş karlar gibi eririm. (05.07.2021)
Korku aşkı öldürür Elsa
Aşk, gözü kapalı atlamaktır denize
Gidenin ardından el sallamak değil
Gidenle gitmektir
Çıkarıp pabuçlarını
Yalın ayak koşmaktır arkasından
Yetişemiyeceğini bile bile... (05.07.2021)
Kulağın kirişte beklediğin olmak isterdim
Her zil sesinde
Kapıyı gözlediğin
Perdenin kenarından
Bakıp bakıp
Özlediğin olmak isterdim. (05.07.2021)
İsmini söylemek bana şiir okumak gibi geliyor Alya. (05.07.2021)
Kırmızı aşk için öldüğüm yerdir
Narçiçeği bir kızın
En güzel renktir
Sevişme öncesinde
Üstüne giyebileceği... (04.07.2021)
0 notes
Text
İki
Az geldi, sevdikçe sevdim. Ömrümden akıp giden günlerimin hepsini ellerine bıraktım. Kentime yalnızlık, payıma sensizlik düştü. Sevdim, sevdikçe sürükledin uçurum kenarlarına, köklerimi salıp tutundum. Dudaklarından düşen sözler gurbet, sılasını bekleyen mavi gökyüzüyüm artık. Bulutlarım terk etti çoktan.
Umuttu, sabahına uyandığım iki oda bir salon küçük yuvamda. Gözlerimi açınca yanı başımda görmek istediğim gözlerin yok şimdi. Yok, alıştığım yumurta, zeytin, domates ve çay… Yok, içimi eriten gülüşün, tenimi okşayan saçların, duama bulaşan varlığın.
Terleyince sırtıma havlu koyardın üşütme, hasta olma kıyamam derdin de bayılırdım o Anne şefkatine.
Sevdin beni uçurumdan düşenin kırık dala sarılması gibi, sevdin ömrümden götürdüklerinin bedelini ödemeden. Sevdim seni, kıyamadım gözlerinden düşerken her damla. Oturup ağladım bende seninle, erkekliğime aldırmadım, kızıla çalardı da gözlerim; geceye bir gülücük yayardın, gül diye ağlardım.
Yenildim tüm sevilerde, bir tek sende pes ettim sevmelere, çığlığın kaldı hüzünlü gözlerimde. Tek hamleyle ikiye böldüğün resimde kaldı aşk, bir yarısında mahzun kaldım, diğer yarısında gülüyordun İstanbul’da. Manzarada Eminönü yalnız kalmadı mı? Kalmadı mı Gülhane’deki çınar ağaçları bir başına, Boğaz köprüsünün beli bükülmedi mi sanıyorsun. Mimar Sinan usanmadı mı aşkımızdan, Üsküdar da pamuk şekeri aldığımız çocuklar ağlamadı mı ardından. Sirkecide trenler öyle öksüz. Öyle yetim Hazarfensiz Galata, Haydarpaşa dertli. Parklarda bindiğin salacaklar yalnız değil mi şimdi? Yalazlanmış ateş başında söylediğimiz türküler o hicaz makamını unuttu mu yoksa? El ele bindiğimiz tramvaylar oflanarak gidiyor raylarda, duyduğun her çığlık sanadır. Martılar küpeştelerde yolumuzu gözlerken simitler de yalnızdır. Eminönü’nde bizi beklemede buğday satanlar ellerindeki nasırda, ellerinin izi var. Bindiğin her otobüs içimden alıp götürmüş seni, indiğim her durakta yığılmışım yalnızlığıma. Şimdi bu koca şehir seni düşüyor üstüme. Semt semt, mahalle mahalle sensin içimde ki İstanbul.
Senin sevdiğin sigarayı içiyorum, sevdiğin kazağım üstümde, saçlarım öyle kısa sakalım kirli… Yine çıkarsan karşıma ansızın diye… Hep iki bilet alıyorum; sinemaya, otobüse, tramvaya. İki çay içiyorum oturduğum bahçelerde, iki sigara yakıyorum, iki gülücük, iki ağlama; tek can taşıyorum biri emanet sende...
4 notes · View notes
fanfezaorhangul · 7 years
Video
“HOŞGELDİN İstanbul’um Aşk Kentim..” @kulgazi 👑🖖 @sevgikimdir #Canfeza #Hoşgeldin #fanfezaorhangul 🍁 #tbt #Kasım🍂 #sığ #Ağustos #cinalbümü 🍂 #canfezadiyorki ##Canfezasözleri #Rapsözleri #TürkçeRap #Taladro #canfezasözleri #canfezafan #Canfeza #Buz #TürkçeRap #Şiir #Rapsözler #raphayattır
2 notes · View notes
ihtiyardivit · 7 years
Photo
Tumblr media
Güzel Maviliğime Mektup 40...
Sana GELECEĞİ getiren mektubum ... Mektubuma diktiğim şiirim... Şiirime ektiğim mürekkebim... Mürekkebime iliklediğim dizelerim...
Ey Sevgili Kadınım... Ey Solum , Sağım ,Zihnim , Zikrim ,Fikrim , Mah' , Mihr'im... Ey En SON'um , İlk BAŞ'ım...
Hoş GEL-DİN içime,dışıma,mısrama,mürekkebime.. Hoş gelen'in dinlenişim... Hoş sedayı dinletenim...
Hoş geldin ey şimdiki zamanım, Geç gönlümün eşiğinden, tam anı. Hoş geldin her bölümüm, tamamım. Uzat ömrümün beşiğinden yanağını.
Beni yanlış anla bunu anlama; Darda olmasam seni de darlamam. Hayat bir kumarsa eğer kazandım, İhtiyacım yok seninle zarlara.
Hoş geldin ey ömrümün başı, Kalbim içinde sadece gül yüzünü taşır. Hoş geldin gönül evimin dört duvarı, taşı; Seni arar göğsüne vurmak için başım.
Beni unut ama bunu unutma; Sana muhtaç içerimde büyüttüğün umutlar. Seninleyken ayaklarımın altında tüm bulutlar, Uyurum da seni seven kalbi uyutmam.
Hoş geldin Karadeniz'im, yağmurum, Kovanımın prensesi, balmumum. Hoş geldin tarafımdan sevilmenin mağduru, Gönlümün ortasında sana açık bir bağ durur.
Hoş geldin Anadolu'm, toprağım, Senin bağrındayım hala kopmadım. Hoş geldin bitkim, örtüm, yaprağım, İçimde senden başka bir fırtına kopmadı.
Bir derde iç çekişim, dışa vuruşum, Hoş geldin çocukluğum, son kuruşum. Annem sorunca hiç çekişim, zor duruşum. Hoş geldin en çirkine bile güzeli konduruşum.
Yanında cüce kalırım, sana aşkım devdir; Sırf sen belki seversin diye ben kendimi sevdim. Birlikte dik duralım, dünya boyun eğsin, Bırak güzel gözlerini, gözlerime değsin.
Her zaman yürüdüğüm okul yolum, dersim, İyiyim çok şükür, Allah iyiliğini versin. Gömleğimin en üst düğmesi, düzü, tersi; Beslenme çantamdaki boş kalan tek yersin.
Hoş geldin İstanbul'um, aşk kentim; Yurdum, yüz ölçümüm, gönül köprüm, başkentim! Seninle coğrafyamın gözlerinden yaş geldi, Hoş geldin de dirilttin bunca yıllık taş kenti...
Hoş geldin çarpıldığım, içim dışım, Yün kazağım, sonbaharım, kışım. Hoş geldin atkım, sobam, ısım, Ne hoş geldin böyle, canım mısın?
Hoş geldin kar yağışım, botum, berem, Bütün buz tutmuşluğuma can veren. Hoş geldin gülüm, gül bağımı deren, İkinci baharım, iki senem.
Hoş geldin, hoş gel de boş gitme, Yeter ki sen yanımda koş, yitmem. Hoş geldin, sen geldiysen ben gitmem, Ben giderken gelsem bile sen gitme.
Hoş geldin beni bana vurduran, Bir gelişi dünyaları durduran. Hoş geldin bana zamanı sorduran, İçinde sen yoksan zordur an.
Rabbimin lütfu'dur bana yokluğunun bolluğu... HOŞ GEL... HOŞ DİN...
Aciz İhtiyar Sana Mecbur...
3 notes · View notes
Text
Aşk kentim, başkentim.. Hoş geldin ey gönül yaram, bunca zaman neredeydin? Hangi kuytu kuyuda? Gelmeyi mi unuttun? Yolunu mu kaybettin bunca zaman, yoksa bana mı çok geldi zaman? Saliseleri sayar olmuştum onca zaman, gelişini beklemezdim zaten gidişini de beklememiştim ya neyse. Meraklardayım şunca zaman neydi seni bana getiren, neydi seni bana iten şey? Hangi güzel neden?  
1 note · View note
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
HATAY’A AĞIT
Derin bir hüzün; geldi oturdu canımın taaa ortasına...
Ellerimin arasından kayıp gidiyor;
Çocukluğum,
İlk gençliğim,
İlk nefesim,
İlk gülüşüm,
İlk hıçkırığım,
İlk aşk yaralarım,
İlk terkedilişlerim...
Bir düğüne katılışım,
İlk halayım,
Sokaklarda oynadığım saklambaç,
Yakalamaç, istop oyunlarım...
İlk uçurtmamı uçurduğum gökyüzüm, gidiyor...
Yürüdükçe büyüdüğüm sokakları; yerlebir şimdi; kentimin...
Tüm şehir yerleşiklerinin kendini tanımladığı tatlısı künefeyi satan dükkanlar; moloz altında, virane...
Evlerde kim bilir ne kadar zaman sonra anneler pişirecek, ilk içli köfteyi...
Uzun Çarşı’nda bir daha ne zaman yürürüm zahter ve pişmiş çökelek kokuları eşliğinde...
Kentim; karanlık, kentim susuz...
Kentim; ölmüş ve çürümeye yüz tutmuş insan kokusu içinde....
Çocuk ve gençken arşınlardığım sokakları; yok artık...
O sokakların yerinde şu an parçalanmış binaların molozları var sadece...
Lisedeyken çalıştığım kırtasiye; bir beton yığını şimdi, içinden demirler uzanan...
Gezdiğim parkı; terk edilmiş...
Kitap sattığım ağacın altı boş...
İlk insanların yerleşmeye başladığı coğrafyam; betonlar altında şimdi.
Büyük bir kabus geldi ve çöktü üzerimize...
Birbirine “günaydın” diyerekten işine giden;
Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, Arap, Türk, Ermeni, Kürt komşular;
Güzel bir rüyadan uyandı;
Karanlık bir sabahta...
Bir büyük zelzele; ayırdı onları birbirinden...
Öyle bir afet ki binyıllardır elleri birbirine sımsıkı tutunmuş komşuları, ayırdı birbirinden...
Kardeşleri başka başka memleketlere attı,
Anne babalar ve çocuklar birarada değil artık...
Gidiyor tüm gülüşler, sevinçler...
Bir Müslüman’nın kutladığı paskalya gidiyor,
Bir Ermeni artık tatlı çörek yapamayacak Arap komşusuna,
Türk çocuklar ile aynı sokakta oynayamayacak o Yahudi çocuk...
Gidiyor; ilk tanıdığım cennet, ellerimin arasından...
Ben hiçbir şey yapamadan...
Bu göçük , bu deprem artık kalbimizde....
Hafızamıza saldıracak zamanla ve bir gün gelecek;
Sanki o mutlu günler yaşanmamış gibi olacak...
Belki hiçbir tarih kitabında; iki satır bahsi geçmeyecek bu kayıp tarihin...
Ama biz;
Çok mutlu yaşamıştık, bir zamanlar...
Bilhan Akkaya
İçimiz acıyor..Günaydın demeye dilimiz varmaz. .
3 notes · View notes
masumcetin · 7 years
Photo
Tumblr media
Aragon’un Paris Köylüsü’nü okuyordu genç kadın. Fotoğraf makinesini okşayıp duruyordu bir eliyle de. Beyoğlu’nun sokaklarını gezinip gelmiş hali vardı.
Merak etmiştin, daha raflarda yerini yeni almış bir kitaba onu götüren duyguyu. Kaldı ki, Fransız gerçeküstücülerinin öncü metnini şunca yıl sonra Türkçede görmek yeterince sevindiriciydi.
Gene de gezgin bir fotoğrafçının okuma odağına girmesi dikkate değerdi.
Tam da masanızı terk edeceğiniz ânda sormuştun:
“Okumaya yeni mi başladınız?”
“Şimdi aldım kitapçıdan…”
Bu yetmişti sana.
Edebiyat tutkunu birisiyle karşılaşmaya göreyim, akan sular durur. Kırk yıllık dostmuşçasına bakarım, gözlerim, böyle de ansızın konuşurum işte!
Yanımdaki dostum biraz sakınımlıydı. Aldığım sevecen yanıtla kısaca sözün ucunu açmamız ise onu biraz duraklatsa da; beni anlayan haliyle çıkıp yolumuza devam etmiştik Aragon’dan söz ederek.
Paris’ten, birçok kitapla birlikte, kalınca bir Aragon albümüyle dönüşümü hatırlamıştım.
Elsa ile yaşadığı evi gezdiğinde karşına çıkan her nesne/obje, yazı/fotoğraf/kitap Aragon ile Elsa aşkının aşkınlık hallerinden izler taşıyordu sanki!
Hatırlamıştım şu dizeleri daha kapısının eşiğinde:
“Ne derinmiş içmeye eğildiğim gözlerin  Gördüm ki güneşlerin yansır oraya tümü  Her umutsuz onlara dalıp bulur ölümü  Ben kendimi yitirdim de dibinde o yerin” (Çev.: Sait Maden)
Tumblr media
Şimdi o yerin uzağında, hatırlanan bir zamandan geçerken, “yeni insan”ın içteki yolculuğunu, mekânsal duruşunu değiştirebileceğinin izlerini buluyorum Aragon’un bu kitabında.
Anlatıcının “yeni” karşısındaki aşkınlık hali ister istemez ona zaman/mekân konusunda da yeni bir bakış kazandırır. Bir yerde duramaz, gitmeyi seçer sürekli. Bir yerlere, içte ve dışta yaşayacağı zamanların aynası olabilecek mekânlara döner yüzünü. Çünkü, yeni bir bakış gerekir aşkı anlama/kavramak için. Tutku yetmez, hele hele kör tutku yönsüzleştirir insanı.
Aragon’un elinden tutan, duygu tınısını yücelten Elsa, bir yurttur aslında ona.
Zaman zaman hatırlayan bellek, ışıyan bakış, tutunulan dil; bazen de “ikimiz kolumuzun sonsuzunda yaşardık” denilen duygululuk halidir.
Bilir ki Aragon, aşk devrim yapmaktır; deri değiştirmektir. İnsan, değişime/değiştirmeye önce kendinden başlamalıdır.
Bir kent gezgini olan gerçeküstücüler kendilerine yeni bir zihinsel mekân yaratma yolunu da seçerler böylece.
Okuyunca Aragon’u, zamansız olduğumuz kadar mekânsız sevmelerin de kör tutkularında yaşadığımızı hatırlarız ister istemez.
Oysa, duyguda süreklilik için bunlar koşulsuzca var olmalıdır iki insan arasında. İğretiliklerimiz, bırakmalarımız, umursamazlıklarımız biraz da bundan. Kopup gitmelerimiz… İçkörlüklerimiz…
Aşk kesinliktir, bir nedendir. Eğer bir yere, zamana bağlanarak varlığının farkına varırsanız bunu hayatınızda kör bir tutku olmaktan çıkarırsınız.
Aragon, şunu hatırlatır hep: Aşk bir zamanla birlikte bir mekân ister sizden. Eğer kendi zamanını yaratamıyorsa bu duygululuk haline “aşk” demek zordur. Hele hele mekân duygusunda kendi varlığını bir yere taşıyamıyor, oraya duyguda/düşünce de bezeyemiyorsa aşk değildir bu.
Hercailik biraz da budur. Geçici gönül oyunları…
Oysa, aşkın semti vardır; yeri yurdu, zamanı vardır. Buralardan geçmeden bir başkent de kuramazsınız ona.
Tumblr media
Öyleyse, derim ki; ilkten Aragon’un Elsa’ya Şiirler’ini okumaya verin kendinizi. Sonra da Paris Köylüsü’ne geçin. Önce kendiniz için okuyun. Sonra aşkınız. Eğer aşksızsanız, yavanlığınıza küsmek yerine Aragon’la yol almaya devam edin derim sevgili okurum.
Aşksız insan sessiz soluksuzdur, renksiz kokusuz. Ve o ıssızlıkta çeker gider yaşanan zamandan yaşamayan biri olarak.
Aragon’u yaşamda tutan, ona  o iki akkor gözle hayata ve sanata bakmasını öğreten Elsa değil miydi? Şu dizelerin boşuna yazılmadığı bilinir elbette:
“Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin”
Ve alıp gider kendini o söz ırmağında. Der ki:
“Sana büyük bir sır söyleyeceğim Bilmem ben  Sana benzeyen zamandan söz açmayı  Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm  Tıpkı uzun bir süre garda  El sallayanlar gibi gittikten  sonra trenler  Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının  Sana büyük bir sır söyleyeceğim Korkuyorum senden  Korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşamüzeri  El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden  Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden  Sana büyük bir sır söyleyeceğim Kapat kapıları  Ölmek daha kolaydır sevmekten  Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam  Sevgilim” (Çev.: Sait Maden)
Tumblr media
Ve kapanırken  o “aşk zamanı”na, bütün benliğiyle çıkar karşısına Elsa’nın gözleri:
“Bu radyumu uranyum taşından elde ettim
Yaktım elimi onun yasak alevinde ben
Sen ey cennetim benim yüz kez bulunup yiten
Gözlerin Peru’m benim Hint’teki altın kentim” (Çev.: Hüseyin Demirhan)
Aragon, işte o kapalı zamanlardan geçip kentin açık mekânlarına çıkar aşk için. Paris Köylüsü’nde bir aşk magmasını yakalar. Zamanın kırılgan yanlarıyla yürür buna doğru. “Açıklanamaz olan”ı açıklar, yaşanmayan zamanın dilini kurar orada. Sizi kendi zamanınıza döndürür üstelik.
1928’de Elsa ile tanıştığında, bu kitabını yazmıştır. Elsa’nın mecnunu olan Aragon, Elsa’nın Gözleri’ni (“Les Yeux d’Elsa”) bir aşk bakışı olarak kurar. Zamanın ruhu, insanın insana olan umudu vardır orada. Bağlanmanın ve adanışın şiiri olarak da adlandırabiliriz bunu.
Paris Köylüsü’nü yazan şairin kurulmuş düştense yaşanan düşün ardına düştüğünü de görmek mümkün burada.
Düzendeki düzensizliğe bakarken saflığın ve masumiyetin giderek yitimindeki mutlaklığı sorgular. Anlatısını bir kült kitap yapan da hem düşüncenin akkorlaşması hem de duygunun saflaştırılarak anlatılmasıdır diyebiliriz.
Aşk bir vazgeçmeme, yürüme, yeniden doğuş halidir. Buna birçok yanıyla da bakar. Şunun da altını çizer üstelik:
“Aşkın idealizmin başarısızlığını ortaya koymuş olsam da, zihnin işleyişinin zorunlu bir evresi olarak, insanoğlunun düşlediği bu en yüce girişimi selamlarım. Somut olana doğru ilerleyişinde, bir sistemi geçici olarak onaylamış olmasını dert edinmesin kendine. Sisifos için durup dinlenmek yoktur fakat onun taşı tekrar aşağı yuvarlanmayacak, tırmanacaktır, tırmanmaktan da asla vazgeçmemelidir.”
Geçip gittiğimiz zamanla, içinde yaşadığımız bunu bize daha iyi anlatmaktadır.
Paris Köylüsü, biraz da, bu iç-dış ve sürüklenen zamanın bilgece kurulmuş öyküsüdür.
İşte “aşk düşüncesi” de kitabın tam orta yerinde durmaktadır. Siz de onun ne olduğunu hem okuyup hem de yaşayıp bulacaksınız eminim!
Feridun Andaç, Geçip gidiyoruz bu zamandan [edebiyathaber, 7.3.2017] Fotoğraflar: Elsa Triolet & Louis Aragon. 
24 notes · View notes
sarppars · 4 years
Text
Tumblr media
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü...❣️
144 notes · View notes
i-smilex-blog · 7 years
Text
Hoş geldin İstanbul'um,Aşk kentim,
Yurdum,Yüz ölçümüm,Gönül Köprüm,Başkentim!
Seninle Coğrafyamın Gözlerinden yaş geldi,
Hoşgeldin de Dirilttin bunca yıllık Başkenti..
(Canfezaa)
0 notes
proofstrikers · 7 years
Quote
Hoş geldin ey şimdiki zamanım, Geç gönlümün eşiğinden, tam anı. Hoş geldin her bölümüm, tamamım. Uzat ömrümün beşiğinden yanağını. Beni yanlış anla bunu anlama; Darda olmasam seni de darlamam. Hayat bir kumarsa eğer kazandım, İhtiyacım yok seninle zarlara. Hoş geldin ey ömrümün başı, Kalbim içinde sadece gül yüzünü taşır. Hoş geldin gönül evimin dört duvarı, taşı; Seni arar göğsüne vurmak için başım. Beni unut ama bunu unutma; Sana muhtaç içerimde büyüttüğün umutlar. Seninleyken ayaklarımın altında tüm bulutlar, Uyurum da seni seven kalbi uyutmam. Hoş geldin Karadeniz'im, yağmurum, Kovanımın prensesi, balmumum. Hoş geldin tarafımdan sevilmenin mağduru, Gönlümün ortasında sana açık bir bağ durur. Hoş geldin Anadolu'm, toprağım, Senin bağrındayım hala kopmadım. Hoş geldin bitkim, örtüm, yaprağım, İçimde senden başka bir fırtına kopmadı. Hoş geldin bitkim, örtüm, yaprağım, İçimde senden başka bir fırtına kopmadı. Bir derde iç çekişim, dışa vuruşum, Hoş geldin çocukluğum, son kuruşum. Annem sorunca hiç çekişim, zor duruşum. Hoş geldin en çirkine bile güzeli konduruşum. Yanında cüce kalırım, sana aşkım devdir; Sırf sen seviyorsun diye ben kendimi sevdim. Birlikte dik duralım, dünya boyun eğsin, Bırak güzel gözlerini, gözlerime değsin. Her zaman yürüdüğüm okul yolum, dersim, İyiyim çok şükür, Allah iyiliğini versin. Gömleğimin en üst düğmesi, düzü, tersi; Beslenme çantamdaki boş kalan tek yersin. Hoş geldin İstanbul'um, aşk kentim; Yurdum, yüz ölçümüm, gönül köprüm, başkentim! Seninle coğrafyamın gözlerinden yaş geldi, Hoş geldin de dirilttin bunca yıllık taş kenti... Hoş geldin çarpıldığım, içim dışım, Yün kazağım, sonbaharım, kışım. Hoş geldin atkım, sobam, ısım, Ne hoş geldin böyle, canım mısın? Hoş geldin kar yağışım, botum, berem, Bütün buz tutmuşluğuma can veren. Hoş geldin gülüm, gül bağımı deren, İkinci baharım, iki senem. Hoş geldin, hoş gel de boş gitme, Yeter ki sen yanımda koş, yitmem. Hoş geldin, sen geldiysen ben gitmem, Ben giderken gelsem bile sen gitme. Hoş geldin beni bana vurduran, Bir gelişi dünyaları durduran. Hoş geldin bana zamanı sorduran, İçinde sen yoksan zordur an. Hoş geldin bana saati sorduran, İçinde sen yoksan zordur an.
0 notes
sarppars · 4 years
Text
Tumblr media
Ne yapsam neye benzetsem;
Bu mahzun halimi.
Aşıklık değil benimkisi,
Yolculuk değil,
Neyi duysam hüzünlenirim,
En ufak şeyi, rüzgârı bile.
Kimseye benzemez gülmem konuşmam,
Kimseye benzemez hoşlandığım kadınlar,
O kadınlarki rüzgâra verip saçlarını,
Resimlerde yaşayan,
Şiirlerde yaşayan...❣
315 notes · View notes