Tumgik
#ölümü anmak
ayinyakamozu · 2 months
Text
Ölümü anmak kolay değildi bayım. Fakat bir de baktım azraili kovalıyorum. Nefes alabilseydim eğer dört bir elle tutunurdum hayata. Zira sevecek bir kalp var bayım.. smd
37 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 4 months
Text
Allah’a yakın olmak istersen;
• Subhânallah de,
• Elhamdülillah de,
• Lâ İlâhe İllallâh de,
• Allahû Ekber de,
O’nu (c.c) zikret…!
اذكار الناس الحزن والضيق
ذكر الله راحة
❝ İnsanları anmak dert,
Allah’ı anmak ise dermandır… ❞
Tumblr media
Yüreğin Daraldığı Anda Bir Ses Duyulur Semadan ...
Hayye Ala'l Felah
İki Ses Vardır Bizi Kendimize Getiren
Biri Ezan Sesi Biri Selâ ..
Biri Bu Alemde Var Olduğunu ..
Diğeri Bu Alemde Misafir Olduğunu
Hatırlatır .....
Nefsimle hasbihalleştim😥
Yatma ! kalk dedim !
Yolcu olduğun bu handa boşuna zaman harcama,🤫
Azığını hazırla,
Ölümü unutma😔
"Cennetin de cehennemin de senin içinde ve elinde."
Ya Rahman,
Tumblr media
İbrahim (as) a ateşi gülzâr eyleyen
Musa (as) ı kuru bir asa ile muzaffer kılan
İsa (as) ı katına alıp imdad eden
Muhammed (asm)’ı ayı ikiye yarmakla
teyid eden
Ferahlat gönlümü,
Genişlet sadrımı.
İhsan et nûrunu
Lütfundan mahrum etme kulunu
Meded eyle ilahi ...
Allah'ım
Bugün öyle bir gün osun ki;
Af olmayan kul.
Kabul olmayan dua.
Def olmayan bela.
Şifa bulmayan hasta.
Huzur bulmayan kalp.
Sızlamayan vicdan.
Allah demeyen dil kalmasın.
Tumblr media
Ya Rabbim.
Rahmetine,
Merhametine,
Mağfiretine muhtacız.
Tahammül edemeyeceğimiz şeyle imtihan etme.
Zor zamanlarda eleğin üstünde kalanlardan eyle.
Kitabına uyduranlardan değil,
Kitaba uyanlardan eyle.
Tan yeri ağarırken seninle olanlardan eyle.
ALLAH tan Bir DUÂ Gibi
Peygamberden Bir Armağan Gibi
Kuran dan Bir Nefes Gibi
Gökyüzünden Yağan Yağmur Gibi
Sevabımız Bol Olsun.
Kalbimiz İmanla Dolsun
Mekanımız Cennet Olsun
Resulullah (S.A.V.) Komşumuz olsun..!AMİN
Esselamu Aleyküm
HAYIRLI SABAHLAR.
Tumblr media
17 notes · View notes
berat-im · 2 years
Text
NERDESİN NERDE
O yok ben nefessiz kaldım bu ara,
Ömrüne ömrümü, kattığım nerde ?
Az gelir kafamı vursam duvara,
Uğruna dünyayı, sattığım nerde ?
Titrerdi değince, elim eline,
Korkardım bir zarar, gelir teline,
Gönlümü koymuştum, onun yoluna,
Sevinçten koşarak, gittiğim nerde ?
Adını gönülden, anmak bir yana,
Sevdiğimi bilmek, sanmak bir yana,
Şöyle dursun külüm, yanmak bir yana,
Aşkıyla eriyip, bittiğim nerde ?
Sabahı akşamı, günü kaybettim,
Ben ona verdiğim, sözümü tuttum,
Sanmasın sevdiğim, bir an unuttum,
Gece hayaliyle, yattığım nerde ?
Karıştı toz duman, aldı yolumu,
O gitti kimseler, sormaz halimi,
Onsuz kaldırdılar, bu gün ölümü,
Sağ iken elini, tuttuğum nerde ?
Berat Selçuk Ceyhan
Tumblr media
30 notes · View notes
nasihatler · 1 year
Link
İnsanın kalbine muhabbetullah yerleşirse dünya sevgisi oradan çıkar. https://www.nasihatler.com/olum-rabitasi/
5 notes · View notes
sirenhelisa · 2 years
Text
Leydi Lazarus
Sylvia plath’e
Kelimeler, kelimeler, kelimeler
Beynimde hızla çalışmakta olan düzenekler
Bir araya gelip bir kelimeyi oluşturan harfler
Toplanıp bir cümleyi kuşatan kelimeler
Harfler, kelimeler, cümleler, anlamın anlamları
Beynimde dönüp duran düşünceler
Sesli, yavaş bazen ise sessiz ve hızlı
Ya da çığlık çığlığa
Kalemler, karalamalar, kâğıtlar
Parmak uçlarımda dönüp duran
Kalemden kâğıda aktarılan çığlıklar
Konuşuyormuş gibi birileri ya da bir şeylerle
Ve belki benim aracılığımla
Tanrının sözcükleri
İlhamın perileri
Deliye döndüren düşünceler
Çılgına çeviren sesler
Fazla, yoğun, katı, yüksek
Boşlukta kaybolmak gibi
Yeniden doğmak
Ve ölümü anmak gibi
Belki de ölmek
Ya da bir Lazarus gibi
Sessiz çığlıklarla
Yoğun kıvılcımlarla
Yavaş yavaş yanmak
Hızlı hızlı sönmek
Ve buharlaşmak gibi
Yazmak…
Leydi Lazarus
Duyuyor musun beynimde sebep olduğun çığlıkları
Kalemime ve bana yaşattığın acıları
Hey leydi Lazarus
Buradayım tam karşında
Ve senin gözlerinin içine bakıyorum
Sessiz çığlıklarını duyabiliyorum
Seninleyim
Hissedebiliyor musun sen de bunları
Dünyanın dönüşünü
Kuşların ötüşünü
Bulutların ilerleyişini
Rüzgârın seslenişini
Her biri ölümü arzuluyor
An be an
Ve her biri Azrail’i çağırıyor
Neredesin?
O, yanında mı?
Güzel mi gittiğin yer
Sahip olduğun karanlıkta mutlu musun?
Ben karanlıktan korkarım
Yoo, sizin kadar cesur değilim leydim
Yalnızım sadece
Ve loşum biraz
Ama karanlık değilim henüz
Sizin kadar değilim
Mutlu musunuz leydim
Yazdıklarınız
Kelime kelime, harf harf iz bırakıyor zihinlerde
Yavaş yavaş dolaşıyor insanların vücutlarında
Kanlarına karışıyor
Hücrelerine bulaşıyor
Onlarla birlikte yaşıyor
Nefes alıyor
Ve zamanı geldiğinde son nefesleri oluyor
Mutlu olun leydim
Zira siz ölümün en güzel yüzüsünüz
(04.07.2016 06.34)
Tumblr media
2 notes · View notes
korelist · 2 years
Text
Tumblr media
DOOM AT YOUR SERVICE // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 8 Benim puanım: 10
Drama: Doom at Your Service / One day, Doom Entered The Front Door Of My House
Hangul: 어느 날 우리 집 현관으로 멸망이 들어왔다
Director: Kwon Young-Il
Writer: Im Meari
Episodes: 16
Date: 2021
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Park Bo-Young, Seo In-Guk, Lee Soo-Hyuk, Shin Do-Hyun, Kang Tae-Oh, Da Won, Jung Ji So
Sırada ilk beşime giren şahane bir dizi var. Neresinden anlatmaya başlayacağımı bilemedim. Park Bo-Young ile başlayabilirim. Bu dizide kendisin, daha da olgunlaşmış, oyunculuğu daha da oturmuş, sevimli kısımlarını kaybetmeden üstüne koymuş, mutlu oldum. Oyuncu Seo In-Guk ile bu dizide tanıştık. Yakışıklı olduğunu düşünmüyorum ama oyunculuğu muazzamdı. Tam karakterin adamı olmuş diyebilirim. Karizması parıl parıl parlıyordu.
Dizinin çıkış noktasına bayıldım. Hikaye kurgusu ve metaforlar o kadar güzel izleyiciye geçiyordu ki, rahatlıkla dizinin ilk 5’ime girdiğini söyleyebilirim. Hikayesi karanlık bir havaya sahip ve örgüsü kaostan besleniyor. Enfesti.
Konusuna gelecek olursam; Myeol Mang ( Seo In Guk ):  Yok olmak isteyen ancak ölemeyen yıkım tanrısıdır. Her kararı, her davranışı çevresine yıkım getirirken; bütün sonlardan, yok oluştan, karanlıktan ve kötülükten de o sorumludur. Dünyanın varoluşundan beri yaşamaktadır ve dünya var oldukça o da var olmaya devam edecektir. İnsanların birbirine olan nefreti, kini, entrikaları, kendilerinin aç gözlülükleri, bencillikleri yani insanlığın çirkin yüzü ona kurtarılmaya değer bir şey olmadığını tekrar tekrar hatırlatmaktadır. Kendisi kötü değildir, sadece bütün kötülüklerden sorumludur. Yılda bir kez, dünyanın var oluş gününde, insanlardan birinin bir dileğini yerine getirmesi istenir.
O gün geldiğinde ise, Tak Dong Kyung ( Park Bo Young ) ile tanışır. Tak Dong Kyung hikayenin başında 3 aylık ömrü kaldığını öğrenmiş genç bir editördür. Anne babasını küçük yaşta kaybetmiş, kardeşine bakmaktadır. Ailesinin ölüm yıldönümü olduğu gün, erkek arkadaşının da evli olduğunu öğrenir. O akşam ailesini anmak için bir pasta alır, sarhoş olur ve mumları üflerken ‘bütün dünya yok olsun, yıkım gelsin’ diye bağırarak dilek tutar.
İnsanların istekleri arasında gerçekten biri onu çağırmıştır, yıkımı (Myeol Mung’ı). Bu iki taraf içinde mükemmel bir plandır. Tak Dong Kyung kalan günlerini acısız geçirecek, dünyadaki işlerini tamamlayacak, öleceği gün ise dilek hakkını dünyanın sonu gelmesi için kullanacaktır. Sözünden caymaması için, anlaşmayı bozması durumunda onun yerine dünyada en sevdiği kişi ölecektir.
Hikayenin bir noktasında kelimenin tam anlamıyla “dişi tanrı” anlamına gelen Sonyeoshin ( Jung Ji So ) adında hasta bir kız karşımıza çıkıyor. Myeol Mung nasıl ölümü simgeliyor ise, Sonyeoshin hayatı simgelemektedir. Biri fiziksel olarak diğeri ise duygusal olarak acı çekiyor. Dünyanın bahçe, insanların çiçek, tanrıların kelebek olarak tasvir edilmesi çok ince düşünülmüş bir detaydı.
Tak Dong Kyung ne yaptığını kavrayıp vazgeçmek istemesi ama bunu yaparsa en sevdiği insanın ölümüne neden olacağını bilmesi kusursuz bir kapandı. Sonuç olarak ise Myeol Mung’a ‘eğer dünyadaki en sevdiğim insan sen olursan, dünya yıkılmasa bile ölecek olan sen olursun’ diyerek onu sevmenin yollarını aramaya başlaması kalp kıran ama en mantıklı çözümdü.
Başrol gibi gösterilse bile diğer bütün karakterler yan roldeydi. Onların hikayeleri hiç ön plana çıkamadı. Buna rağmen yazar olan kızımız Na Ji-Na(Shin Do-Hyun) , eski sevgilisi Lee Hyun-Kyu (Kang Tae-Oh)  ve editör Cha Joo-Ik( Lee Soo-Hyuk ) ile yaşadığı aşk üçgeni, aralarında geçen diyaloglar hem karizmatik hem de zekice yazılmıştı. Kendini keşfetme, duygularını anlama üzerine kısa ve tatlı yolculuklara tanık olduk. Ayrıca Lee Soo-Hyuk’un karizmatik oyunculuğu da dikkatleri üzerine çekiyordu. Aynı karizmasıyla şimdilerde Tomorrow dizisinde karışımıza çıktı. Ve Kang Tae-Oh ile tanıştığımıza da memnun oldum. Onu da şuan herkes Extraordinary attorney Woo dizisinden tanıyacaktır.
Ve evet sonuç olarak, eğer planı istediği gibi gider Myeol Mung’a aşık olursa, dünya da en sevdiği kişiyi dünya için feda edecek olması bizi yerden yere vuracak. İmkansız bir aşk ve seçimlerle dolu, oyunculukların göz doldurduğu bir diziydi. Açıkçası rahatsız olduğum tek bir şey vardı; dizinin sonu.
Kdramaların son yapmayı beceremediğine birçok insanla hem fikir olsam da, bu kadar be��endiğim yapımlarda tekrar üzüyorum. Dizi 14.bölümde bitmeliydi. Bence epic bir final olurdu. Son iki bölüm kimse kırılmasın, cenin pozisyonunda yatakta ağlamasın diye yapılmıştı. 14. Bölümde hüngür şakır ağlaya ağlaya bitseydi, biterdi.
Yorumlara baktığımda diziyi birkaç bölüm sonra bırakanlar olmuş. Hikaye havada kalmış, kopuk olmuş diyorlar. Hiç katılmıyorum. Tamamını izlemeden yorum yapılmasına da karşıyım. Olumsuz yorum yapacaksanız bile neye yorum yaptığınızı bilmelisiniz. Ben sonunu biraz zorlama buldum ama dizi fantastik bir diziydi, sonunda da istedikleri gibi fantezi yapmaları garipsenecek bir durum değil. Diziyi izlerken yapılan metaforları fark edebilirseniz, satır aralarını okuyabiliyorsanız, çok fazla anlatılmaya çalışılmış mevzu olduğunu görebilirsiniz. Hayat kısa, düşündüklerini söylemezsen düşünmediğin bir hayat yaşarsın gibi ince ince dertleri olan ve bu dertleri dizide gözümüze sokmadan anlatan bir yapımdı.
OST:  
Ailee - Braking Down
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
2 notes · View notes
mutemmimcuz11 · 1 month
Text
Fâtır Sûresi’nin 29. âyet-i celîlesinde -meâlen- şöyle buyurulmuştur: “Muhakkak o kimseler ki Allâh’ın kitabını dâimâ okurlar ve namazı dosdoğru kılarlar ve bizim, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, gizli ve açık infâkta (harcamada) bulunurlar. İşte onlar hiç zevâl bulmayacak, kesâda uğramayacak bir kazanç umarlar.”
Peygamberi Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “…Allâh’ın evlerinden (mescidlerden) birinde toplanıp, Allâh’ın kitabını okuyup aralarında onu birbirlerine anlatan topluluğu, melekler kuşatırlar. Onların üzerlerine sekînet (huzur) iner ve rahmet, onları kaplar. Allâhü Teâlâ, indindeki (melek)lerine onları anar.”
“Ümmetimin en fazîletli ibadeti, Kur’ân-ı Kerîm okumaktır.”
“Kim Allâh’ın kitabından (Kur’ân-ı Kerîm’den) bir âyet dinlerse onun için kat kat sevap yazılır. Kim de bir âyet okursa kıyâmet gününde onun için nur olur.”
Diğer bir hadîs-i şerîfte, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.): “Rutûbet isâbet eden demir nasıl pas tutuyorsa (günâha bulaşan) kalpler de pas tutar” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm: “Yâ Resûlallâh, (paslanan) kalplerin cilâsı nedir?” diye sordular. “Ölümü çok anmak ve Kur’ân-ı Kerîm’i okumaktır.” buyurdular.
Akıllı kişi ibâdete, zikre ve Kur’ân-ı Kerîm okumaya devam etmelidir, çünkü kişi nasıl yaşarsa o hâl üzere ölür. Nitekim anlatıldığına göre; ömrünü Mevlâ’dan gafletle geçirmiş biri, geçimini haşhaş satarak sağlarmış. Ölmek üzere iken kendisine “Lâ ilâhe illallâh” demesi telkîn edildikçe “Bir demeti bir para” diye cevap veriyormuş. Onun için bazı evliyâ, talebelerine bu kıssayı anlatır ve: “Kelime-i şehâdeti çokça söyleyiniz ki o söz üzere ölesiniz. Nitekim bu adam, hayatı boyunca söylediği kelimelerle ölmüştür.” derlerdi. Hâsılı, kişi hayatta ne ile çok meşgûl olmuşsa o hâl üzere ölür, öldüğü hâl ile de diriltilir.
Allâhü Teâlâ, cümlemize Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat îtikâdı üzere ruhumuzu teslîm etmeyi nasib eylesin. Âmîn.
0 notes
gzthaber · 4 months
Text
Meşhur Uygur Alim Muhammed Salih Damolla'nın Hayatı ve eserleri Türkiye'de Tanıtıldı
Çin kampında hayatını kaybeden meşhur din alimi Muhammed Salih Damoli’nin ölümü Uygurlar üzerinde derin bir etki yarattı. Vefatının ardından Türkiye ve Orta Asya’daki Uygur toplumu onu anmak için çeşitli anma etkinlikleri düzenledi. Bu kayıtlara örnek olarak, geçtiğimiz günlerde Avrasya Yazarlar Birliği’nin Ankara şubesi olan Bengü Yayınevi tarafından Muhammed Salih Damollah ve hayatını konu alan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
iahaber · 6 months
Text
Milli yas nedir, milli yas ilan edilince ne olur?
Milli yas, bir ülkenin ya da topluluğun ulusal bir trajedi veya kayıp nedeniyle yas tutma sürecinde ilan edilir. Milli yas, genellikle bir hükümet veya yetkililer tarafından resmi olarak ilan edilir ve belirli bir süre boyunca toplumun geneline yönelik yas ilan edilen olaya göre değişebilir.MİLLİ YAS NEDİR? Milli yas, bir ülkenin halkının büyük bir bölümünün ortak bir üzüntü veya keder duygusu duyduğu durumdur. Bu durum, bir ülkenin önemli bir kişisinin ölümü, bir doğal afet veya savaş gibi olaylar nedeniyle ortaya çıkabilir. Türkiye’de milli yas, Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilir. Milli yas ilan edildiğinde, ülkedeki bayraklar yarıya indirilir ve resmi törenler iptal edilir. Ayrıca, milli yas ilan edilen günlerde, bazı eğlence ve kutlamalar yasaklanabilir. Türkiye’de son olarak 6 Şubat 2023 tarihinde Elazığ, Malatya ve Diyarbakır illerinde meydana gelen depremler nedeniyle 7 gün süreyle milli yas ilan edilmişti. Bu yas, 12 Şubat 2023 Pazar günü sona erdi. Milli yas, bir ülkenin halkının ortak bir üzüntü veya keder duygusunu ifade etmenin bir yoludur. Bu yas, yaşanan kayıpları anmak ve yaraları sarmaya yardımcı olmak için önemlidir.MİLLİ YAS İLAN EDİLİNCE NE OLUR? Milli yas ilan edildiğinde, aşağıdakiler gerçekleşir: Ülkenin bayrakları yarıya indirilir. Resmi törenler iptal edilir. Bazı eğlence ve kutlamalar yasaklanabilir. Kamusal alandaki kutlamalar sınırlandırılabilir. Televizyon ve radyo yayınları daha ciddi bir tonda olabilir. Gazete ve dergilerde daha fazla anma makalesi ve haberi yayınlanabilir. İnsanlar, üzüntülerini ifade etmek için çeşitli şekillerde bir araya gelebilirler. Milli yas, bir ülkenin halkının ortak bir üzüntü veya keder duygusunu ifade etmenin bir yoludur. Bu yas, yaşanan kayıpları anmak ve yaraları sarmaya yardımcı olmak için önemlidir.MİLLİ YAS İLAN EDİLEN BAZI OLAYLAR 11 Eylül saldırıları kurbanları için ABD, İsrail, Kanada, Fransa, Hırvatistan, Güney Kore, Japonya, Çin, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Romanya, Arnavutluk, Vietnam, Birleşik Krallık ve İrlanda’da ulusal yas ilan edildi. 2009 L’Aquila depremi kurbanları için 10 Nisan 2009’da İtalya’da bir günlük yas ilan edildi ve bayraklar yarıya indirildi. 2010 Polonya Hava Kuvvetleri Tu-154 Kazası kurbanları için Polonya, Brezilya, Kanada, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Gürcistan, Macaristan, Letonya, Litvanya, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Türkiye ve Ukrayna’da yas ilan edildi.[10] 2011 Norveç saldırıları kurbanları için 24 Temmuz 2011’de Danimarka, Finlandiya, İsveç, İzlanda ve Norveç’te ulusal yas ilan edildi. 2014 Soma Faciası kurbanları için Türkiye’de 13-15 Mayıs, KKTC’de 15-16 Mayıs ve Pakistan’da 15 Mayıs tarihlerinde ulusal yas ilan edildi. 2014 Güneydoğu Avrupa Sel Felaketi kurbanları için Sırbistan’da 21-23 Mayıs ve Bosna-Hersek’te 20 Mayıs tarihlerinde ulusal yas ilan edildi. 2014 İsrail-Gazze çatışması’nın Filistinli kurbanları için Filistin’de 21-23, Türkiye’de 22-24, KKTC’de 22-24 ve Pakistan’da 24 Temmuz 2014 tarihlerinde ulusal yas ilan edildi ve tüm bayraklar yarıya indirildi. MH 17 sefer sayılı uçak kazası kurbanları için Hollanda’da 23 Temmuz 2014’te ulusal yas ilan edildi. AH 5017 sefer sayılı uçak kazası kurbanları için Fransa’da 28-30 Temmuz 2014’te ulusal yas ilan edildi. 2014 Peşaver okul saldırısı kurbanları için Pakistan’da 3 gün, Türkiye’de 17 Aralık tarihinde ulusal yas ilan edildi. 2015 Ankara saldırısı’nın ardından Türkiye’de 10-12 ve KKTC’de 11-13 Ekim 2015 tarihlerinde ulusal yas ilan edildi. 2016 Brüksel saldırıları’nın ardından Belçika tarafından üç gün ulusal yas ilan edildi. 2016 Atatürk Havaalanı'na yapılan bombalı saldırılar sonrasında milli yas ilan edildi. 2016 Nice saldırısı sonrasında Fransa hükûmeti tarafından üç gün ulusal yas ilan edildi. 2016 Üsküp sel felaketi sonrasında Makedonya hükûmeti tarafından bir günlük ulusal yas ilan edildi. 2016 Orta İtalya depremi'nde hayatını kaybeden kurbanlar için 27 Ağustos 2016'da bir günlük ulusal yas ilan edildi. LaMia Airlines'ın 2933 sefer sayılı uçak kazası'nda hayatını kaybedenler için Brezilya'da…
0 notes
naazlikahraman · 11 months
Text
Tiknsintim,nefretimle harmanlandı. Zehir dolu fikirlerim,mezarlığı doyuruyor. Kullanıldığımı zannetmiyorum. Bu kara düzenin içinde,bozulmuş olanlarla yaşamak bunu gerektiriyor. Soytarının fıkraları gibi,bayat ve anlamsız hayat. Zincirlenen o kadar akıl varken, özgür olmak ne demek? Bir kenara atılan cesetler,çöplüğün kendisi olmuş. Birileri seslense, duyulmayacak kadar derindeyim. Kaybolduğumu sansınlar, aramaktan vazgeçerler. Hevesleri bir nefes kadar zaten. Öyle olmasalardı, adaleti bile mum ışığıyla aramazdım. Bencilliğin vücut bulmuş haline benziyorlar, umursamak onların lügatında asla olmadı. Sözlüklerine bile bakılmaz, cümleleri hep eksik ve çoğu kez zihnim kaldıramaz. Seviyemiz çok farklı. Beni, egoist olarak tanıtın ya da benliğimi hiçliğinizle yargılayın. Size sunulan aptalca seçenekleri,seçmek zorunluluğunuz bulunmamaktadır. Karar verin,yargı size ait olsa bile, manipüle edilen bir hayatın esirisiniz. Sonuç olarak kölelerden farkınız  yok. Lafı uzatmadan,ölümü de anmak gerekiyor. Hayatın,tek anlamı sonuçta. Bir nefes ve sonrası hiçlik. Karanlığın hüküm sürdüğü bir yer ya da gerisini tahmin etmek faydasız. Zihinlerinizin oyunlarına göre yargıya varın, ölüm hakkında.
0 notes
Text
Sarıkamış Şehitleri Battalgazi'de Oratoryo Gösterisiyle Anıldı
Tumblr media
Allahuekber Dağları'nda donarak şehit olan 90 bin asker, tüm Türkiye'de düzenlenen etkinliklerle anılırken, Battalgazi Belediyesi tarafından düzenlenen “Vatan İçin Cennete Yürüyenler” isimli Oratoryo gösterisi de büyük beğeni topladı. Ellerinde Türk bayrakları ilgiyle gösteriyi izleyen yüzlerce vatandaş, duygu dolu anlar yaşadı.
Tumblr media
Sarıkamış Harekatı’nın 108.yılı dolayısıyla Battalgazi Belediyesi tarafından özel bir programa imza atıldı. Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından Allahuekber Dağları'nda düşmana tek bir kurşun dahi sıkamadan soğuk hava koşullarında 90 bin şehit verilen Sarıkamış Harekatı’nın yıl dönümünü anmak için “Vatan İçin Cennete Yürüyenler” isimli özel bir Oratoryo gösterisi düzenlendi. Sarıkamış'ta düşmandan çok kar ve tipiyle mücadele eden, sırtında kışlık giysisi ve ayağında düzgün bir botu dahi olmayan 90 bin şehit, Medeniyetin Kalbi Battalgazi’de dualarla birlikte Oratoryo gösteriyle anıldı. Battalgazi Belediyesi Konferans Salonunda düzenlenen ve duygu dolu anların yaşandığı gösteriye yüzlerce vatandaşın yanı sıra Malatya Valisi Hulusi Şahin, Malatya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mehmet Çolak, Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, AK Parti Malatya İl Kadın Kolları Başkanı Özlem Pelitoğlu, Turgut Özal Üniversitesi Rektör Yardımcısı Orhan Gündüz, İl Milli Eğitim Müdürü Hatice Özdemir, Malatya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Ali Laloğlu, Siyasi Parti ve Sivil Toplu Kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Kernek Karagözlüler Cami İmam Hatibi Necmettin Ceylan’ın Kur'an-ı Kerim Tilavetiyle başlayan, Turgut Özal Üniversitesi Dr.Öğretim Üyesi Songül Dumlupınar Alican’ın sunumuyla devam eden program, Turgut Özal Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin Oratoryo gösterisi ile son buldu. 
Tumblr media
BAŞKAN GÜDER: “ECDADIMIZ O GÜN ALLÜHE EKBER DAĞLARINDA DESTAN YAZDI” Mehmet Akif Ersoy'un, "Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde. Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler. Hakk'ın bu veli kulları taş türbeye girmez. Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler." dizeleriyle sözlerine başlayan Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, “Sarıkamış şehitlerini rahmetle ve minnetle yad ediyoruz. Bugün burada geçmişimizi unutmamak, unutturmamak ve ecdadımıza karşı görevimizi yerine getirmek amacıyla bir aradayız. Az önce izlediğimiz görüntülerin ardından söylenecek çokta bir şey yok. Bu görüntüler her şeyi fazlasıyla anlatıyor. O gün Yemen’den yazlık kıyafetlerle gelip, Sarıkamış’a gittiler. Kışlık kıyafetleri yoktu. Ne erzakları vardı ne de yiyecekleri. Tek bir şey vardı, oda iman ve inançlarıydı. Bunlar varsa yeter dediler. 22 Aralık 1914 yılında gerçekleştirilen Sarıkamış Harekâtı Vatan, Millet, Bayrak ve Hürriyet gibi kutsal değerler uğruna vazifeye koşan Aziz Şehitlerimizin ölümsüzlük destanıdır. Ecdadımız o gün Allühe Ekber dağlarında destan yazdı. Fedekarlığın, tahammülün inancın ve sevdanın olduğu kadar kahramanlığın ve kardeşliğin de destanı yazıldı. İşte ecdadımız bize ülkeyi böyle teslim etti. Hemen ardından Çanakkale başladı. Binlerce ecdadımız orada da vatanı için canını seve seve feda etti. Amaç bağımsızlıktı, amaç hürriyetti, amaç özgürlüktü. Sizin yazdığınız bu destana sahip çıkacak, sizin kutsal emanetinizi asla ve asla yere düşürmeyeceğiz. Canınızla kanınızla yazdığınız kahramanlık anıtı olan vatanımıza sizin kadar sahip çıkacak onu yüceltmeye, büyütmeye devam edeceğiz. Ölümü öldüren bir anlayışa sahip bir medeniyetin mensupları olan bizler, vatanı, bayrağı ve inancı için can vermeyi, yaşamaktan daha evlâ görürüz. Bizler dünümüzü unutmadık. Bugünümüzü unutmuyoruz,  yarınımızı unutmayacağız. Bu duygu ve düşüncelerle Sarıkamış’taki şehitlerimiz başta olmak üzere, Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde, bölücü ve yıkıcı terör örgütleri ile yapılan mücadelelerde ve gönül coğrafyamızın her bir karışında şehadet mertebesine eren tüm kahramanlarımızı minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun” ifadelerini kullandı. 
Tumblr media
VALİ ŞAHİN: “BENİM BÜYÜK DEDEMDE SARIKAMIŞ’TA ŞEHİT OLDU” Programda duygusal anlar yaşayan ve dedesinin de Sarıkamış’ta şehit düştüğünü hatırlatan Malatya Valisi Hulusi Şahin, “Sarıkamış’ta tek kurşun sıkmadan binlerce şehit verdik ve buna dedemde dahildir. Benim büyük dedem yani babamın dedesi Sarıkamış’ta yatıyor. Babenem yetim büyümüş ve bizim çocukluğumuz onların yaşadıkları zorlukları dinlemekle geçti. Battalgazi Belediyesi tarafından hazırlanan bu özel program için Başkanımıza teşekkürlerimi iletiyorum. Programda hazırlanan videoyu görünce insanın canı çok yanıyor. Allah’a sana şükürler olsun ki Müslümanız. Şehitlerimizin mertebesinden dolayı nasıl misafir edildiğine dair ayetlerle aydınlandıktan sonra içimiz kan ağlasa da yüzümüz gülüyordu. Sarıkamış’ta askerimizin ayağına çorap bulamadık. O zorluklarla vatanı için canından vazgeçmişler. Şükür ettik ve sabrettik. Sabır ettik İHA’larımız SİHA’larımız şuanda göklerde. Türkiye’miz nereden nereye geldi. Sabredenlere müjdeli ayetin sırrı gerçekleşti. Sarıkamış olmasaydı, Çanakkale olmasaydı, bugünün Türkiye’sinde olamazdık. Böyle karakterli, ahlaklı, pırıl pırıl bir gençlik ile geleceğe umutla bakıyor olamazdık. Bunların hepsi şehitlerimizin sayesinde olmuştur. Bunu bilmek ve unutmamak lazım.  Bize düşen onların bu kutlu emanetlerine sahip çıkmak ve yollarında yürümektir. Hangi görevdeysen görevini yapmakta bir cihattır ve emanetin hakkını vermektir. Şehadet mertebesine eren tüm kahramanlarımızı minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Bu güzel programda emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum” dedi. Read the full article
0 notes
derdiderun · 3 years
Text
"Eğer ölüm korkusu insanı ibadete yöneltmiyorsa, o korku ahmaklıktan başka bir şey değildir. Çünkü dünyada bugüne kadar kimse sağ kalmamıştır.
Ölümden korkumuz amelimizin az oluşundan olmalı, öleceğimizden olmamalıdır."
Halife Seyyid Saki ElHüseyni
93 notes · View notes
ruhurevan-tr · 3 years
Text
Tumblr media
“Hz.Aişe Rasulullah (Sallallâhu aleyhi vesellem) 'e sordu ki;
-Şehitlerle haşrolacak başka kimse var mı? Efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) buyurdu:
-Evet vardır günde 20 kez ölümü anan kimse şehitlerle birlikte haşrolunur.”
“Ölümü çok hatırla, seni dünyada zahit yapar, günahlarına kefaret olur”
"Demir paslandığı gibi, kalbler de günahla paslanır. Kalblerin cilası ölümü çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim okumaktır."
24 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
EDİP CANSEVER'İ TANIRMISINIZ
Yeşil ipek gömleğinin yakası Büyük zamana düşer Her şeyin fazlası zararlıdır ya Fazla şiirden öldü Edip Cansever Demiş Cemal Süreya onun için…Üstadı bir kaç şiiriyle anmak istedim, Çağırılmayan Yakup'tan başlayacaktım ancak yer müsait değildi, zaten fazla okumayı sevmeyen bir de hal var.Üstadı bu sıkıntılara kurban etmeden yavaş adımlarla başlayalım... Hiç böyle ısınmamıştım Daldaki vişneye, Vitrindeki aydınlığa, Salça kokusuna mutfağımın, Akan dereye, uçan buluta, Hiç böyle ısınmamıştım yaşamaya. “Her yalnızlık bir ihtilaldir.” diyen Edip Cansever, 8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum’da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul’da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi. Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni Artık kimse denizi bilmiyor. Dirseklerini masaya koyuşundan belli Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğin Sevda bir umut buldu sende. Ey bir yolcu listesinde bir ölüyü arayan Artık kimse gözlerini bilmiyor. Şunu imzala Bir mektup, bir telgraf alındısı değil Unutulmuş bir sevdadır kapını çalan Ve sevimsiz bir terlik gibi duran odan Kimse artık bir şey giymek istemiyor. Sonra bir pencereden kendine Ay ışığı gibi vuran sen Ne sana ne başkasına benziyor. Ve işte bir dip balığı su boşluğunda Çırparaktan yüzgeçlerini Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor “Açık kumral saçlı, zayıf mı zayıf, kaburga kemikleri sayılabilen küçük bir çocuk olan Edip, uçaklar hakkındaki resimli bir kitap dışında, hiç kitap olmayan bir evde büyür… Ortaokulun ikinci sınıfında ilk şiirlerini yazar ve bir çocuk dergisinde çıkar ilk şiiri… Seni Günlere Böldüm eni günlere böldüm, seni aylara Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında. 17-18 yaşlarındayken, komşuları Nigar Hanım’ın kardeşi Ahmet Hamdi Tanpınar’a ilk şiirlerini gösterir… Onun “Bu şiirler çok güzel, hepsi de güzel, ama hiçbiri şiir değil” deyişinden sonra, kendisine uzun uzun resme nasıl bakılacağını anlatır Tanpınar… Onun yanından ayrılır ayrılmaz gidip bir sürü resim alır. Sonradan yayımladığına pişman olduğu “İkindi Üstü” şiirini yazar. Bitti O Sevda Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz bir şey Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği Kaybetti kumarda gözlerim Kaybetti kumarda gözleri. On dokuz yaşında evli, yirmisinde çocuğu olan bir genç! Hem ev geçindirmek zorunda, hem de şiire tutkun. Kapalıçarşı’daki babadan kalma küçük dükkanda halı ticareti yapıyor pek de sevmemesine rağmen, bir yandan da şiirler yazmaya devam ediyor, 1954’teki yangına kadar…
Tumblr media
Ben Bu Kadar Değilim Güneşi sormuyorum lekelenmiş dallardan Dalları sormuyorum dallardan daha iyi Yüzümü istiyorum bir süvari alayından Ne yapsam istiyorum, ama istiyorum Bir kişi bile değilim yalnızlıktan. Bir kişi bile değilim yalnızlıktan Gözlerim ormanlara asılı Ağaçlar, kırlar ve şehirler geçiyor kaputumdan O kadar geçiyorlar ki, sadece duruyorum Bir an bir yerde ölümü tanımazlığımdan. Ben bu kadar değilim Kışlada ölü bir zaman. Şiir dışındaki işini; “Yıllar önce insanların güzel diye yaptıklarını, o güzellik karşısında şaşıran, gülen, sevinen insanlara satıyorum.” diye tanımlasa da, bu ticaret işini hiç sevmemiştir şair. Kapalıçarşı’yı “Sınıf ayrımının en belirgin, en somut olarak görülebildiği bir küçük ülkeydi orası, herhangi bir eşyaya sadece para değerini düşünerek bakan koleksiyoncuların o kendisine özgü jestlerini, mimiklerini izlemeliydiniz. Ne güzel senaryolar çıkardı kim bilir.” diye anlatır.
Tumblr media
Masa da Masaymış Ha Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kaseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Hayatının en önemli olayının 1954 yılında çıkan Büyük Kapalıçarşı Yangını olduğunu söyler. Bu yangında dükkanı tamamen yanar. Sigortadan aldığı para yeni bir işyeri açamayacak kadar az olduğu için de kendine bir ortak bulur. Birkaç ay sonra ortağı, alım satım işleriyle kendisinin uğraşabileceğini söyleyerek ona asma kattaki odasında istediği kadar çalışabileceğini müjdeler. Edip Cansever dokuz kitabını Kapalıçarşı’da, Sandal Bedesteni’ndeki bu küçük dükkanın asma katında bulunan çalışma masasında yazar. “Bugün düşünüyorum da ya o yangın olmasaydı?” der. Gül Kokuyorsun gül kokuyorsun bir de amansız, acımasız kokuyorsun gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun hırçın hırçın, pembe pembe öfkeli öfkeli gül gül kokuyorsun nefes nefese.
Tumblr media
“Benim için tek mutluluk şiir yazmaktır, oysa bir şiirin verdiği mutluluk olsa olsa bir gün sürer… Olsun. Belki de bütün mutlulukların toplamı bu kadarcıktır.” der şair şiiri için. Gidemeyiş Güz ve kış ve ilkbahar geçti Yaz çarçabuk geçti Hepsi tekrar tekrar geçtiler Bu bana uzun geldi Gecem avurtlarım gibi çöktü Ve çöktüm Sabahım, sabahlarım Kabından taşan sütler gibi büyüdü Ve taştım Gün güne taşındı, yıl yıla Gitmedim, gidemedim… Sadece şiir yazan bir şairdir Edip Cansever, şiir dışında hiçbir şey yazmamış ve hatta neredeyse başka hiçbir şey yapmamıştır. Şiir yazmadığı zamanlarda, yani “mutsuzluk” zamanlarında “Hemen hemen okumaktan başka olumlu bir şey yapmam, yapamam.” der.
Tumblr media
O Mavilik Derdi Beni uykudan uyandırır uyandırmaz Dünyanın bütün huyları yüzünde Ben bunlardan birini seviyorum en çok Sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa Tutsam tanelerini Sevincin gözyaşları derdim buna. Edip Cansever’in şiiri için çok şey söylenebilir. Kendi deyimiyle “düşüncenin şiiri” mesela… Türkiye’nin en kentli şairiydi o. Şiir, onun vatanıydı, şiiri hayattan, hayatı da şiirden özümseyebilmişti. “Kaybola” adlı şiirinde, “Yapılan bir şeydir şiir, yuvarlak, kırmızı, geniş / En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında” der… Doğanın bana verdiği bu ödülden Çıldırıp yitmemek için İki insan gibi kaldım Birbiriyle konuşan iki insan. “Edip’in şiirleri insanı hayal kırıklığına uğratmaz, ama sesini duyamadığınız noktada uğraşmanız da yararsızdır. O size konuşana kadar, o da eğer konuşursa…” diye anlatır bir dostu onun şiirlerini.
Tumblr media
Yüzümü Size Çeviriyorum Yüzümü size çeviriyorum, siz misiniz? Elimi suya uzatıyorum, siz misiniz? Siz misiniz, belki de hiç konuşmuyorum. Belki de kim diye sorsalar beni Güneşe, çarşıya, kadehe uzatacağım ellerimi Belki de alıp başımı gideceğim Biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin Nereye, ama nereye olursa gitmenin Hüzünle karışık bir ağrısı. Şiirlerinde bireyin arayışlarını, umutsuzluklarını, uyumsuzluğa varan yaşam ilişkilerini yansıtmaya çalışmıştır. Çevresindeki insanların yaşayışlarını etkileyecek, dünyaya bakışlarını değiştirecek bir şiirin aranışı içinde, kapalı bir imge anlayışına yaslanan, bu yüzden yadırganan, “anlamsız” diye nitelenen yapıtlar vermiştir. Öyledir Her sevda başlangıçtır bir yenisine Öyledir, her yoğun günün sonu Ezip geçer yalnızlığın burukluğunu. Gerçi şiirselliği düşüncenin alaca bölgelerinde ararken kapalı söyleyişlerin sınırında dolaşıyordu ama kesinlikle anlamsızlıktan yana değildi. Tersine şiirlerinde anlatmaya, hatta öykülemeye büyük yer veriyor, düz yazı olanaklarından, oyunlardan, konuşmalardan bol bol yararlanıyordu. Çağdaş şiir akımlarındaki gelişmelerle birlikte, yazdıklarının büyük oranda aydınlığa çıktığı görülerek bir düşünce şairi olarak nitelendi hep.
Tumblr media
Gözleri anki hiçbir şey uyaramaz İçimizdeki sessizliği Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey Gözleri getirin gözleri. Edip Cansever, şiir serüveni boyunca, Türkçenin kullanımındaki yetersizlikten hareketle, yeni söyleyiş biçimleri yaratmaya çalışarak katkıda bulunmuştur dilimize. İlk anda okuyucuyu şaşırtan bu söyleyiş biçiminin önemi, söz dizimi değiştirildiğinde, başka bir şiir cümlesi kurulduğunda, Cansever’in verdiği anlamın yitimiyle karşı karşıya kalınmasından kaynaklanmaktadır. Cansever, Türkçedeki sözcük çeşitlerine yeni kullanım alanları açmayı başarmış bir şairimizdir Yerçekimli Karanfil Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. 1957’de yayımlanan“Yerçekimli Karanfil” adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, 1976’da yayımlanan “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı kitabıyla 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren “Yeniden” adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü almıştır
Tumblr media
Ölü Bir Deniz Yıldızı Ey sonbahar! ey düşsel yolculuk! seni Dolaştım yaz sıcaklarında, bekledim Duydum ki benim değildi artık, doğanın Kalbiydi uçurumlar toplamı kalbim. De bana, anlat bana, öyleyse neden hatırlıyorum onu O fırtına kuşunu gölgesini yere düşüren Gittiydi geldiği yere, uzaklığına Döner mi bir daha dönmez mi bilmem Yüklenip yittiydi gözden onca çırpınışları Ne sevinç bıraktıydı içimde, ne keder, ne acı Bir sen kalmıştın sen, ey sonbahar ilimi, dörtnala gelen Bir atın kalkışı gibi kalkıp da gözlerimden. Parlar ki şimdi ara sıra geceleri Diplerde, derinlerde, yalnızlığımda Ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk O nedensiz mutluluk, olsa da olur olmasa da. Edip Cansever’i, 1986 Mayısı’nda yitirdik. Cemal Süreya’nın dediği gibi belki de “Fazla şiirden öldü Edip Cansever” gerçekten de…
-alıntı yazıdır-
17 notes · View notes
etaali · 3 years
Text
İmam Cafer Sadık (a.s) ölümü anma hakkında şöyle buyuruyor:
“Ölümü anmak, nefisteki şehvetleri öldürür, gafleti giderir, Kalbi Allah’ın vaatlerine karşı güçlendirir, mizacı yumuşatır, istekleri kırar, hırs ateşini söndürür ve dünya gözünde küçülür. Bu, Peygamber (s.a.a)’in şu sözüdür: Bir saatlik tefekkür, bir yıllık ibadetten daha hayırlıdır ki dünyaya bağlılık iplerini çözer ve ahrete bağlılığı artırır.”
5 notes · View notes
murat-k · 3 years
Text
AĞLAYARAK OKUDUM😭😭
Hz.Fatima Annemiz Vefat'ına Yakın bir gün, Allah'ın galip Arslanı Hz Ali R.A. Kerremallahu veche, Hz. Fatıma'nın yanına girer ve onu Hz. Hasan ile Hz.Hüseyin'i yıkarken görür, yıkadıktan sonrada saçlarını tarar elbiselerini yıkar ve hamur yoğurup bolca ekmek yapar ve bu süre zarfında Hz. Ali R.A ile hiç konuşmaz .
Bu duruma şaşıran Hz Ali, Keremallahu veche Ey Fatima sende bugün daha önce hiç görmediğim bir acayiplik var .
Çocukları yıkadın, elbiselerini giydirdin ve çokça da ekmek yaptın ama benimle tek bir kelime dahi konuşmadın !
Hz.Fatima şöyle cevap verir :
Ey Ali : ben bir yere misafir gidicem, çocuklarım aç kalmasın diye de ekmek yaptım.
Seninle konuşmama sebebim ayrılmak üzere oluşumdandır
Ve sonrada babası hakkında şu beyitler dilinden dökülür :
Sana olan şevkim arttığı zaman kabrini ziyaret ederim
Sana gelir ve ne halde olduğumu bilmen için ağlarım
Ey sahranın sakini seni zikretmek ve anmak bana bütün musibetleri unutturdu
Toprak altında olduğun için bizlere görünmesen dahi.
Sen mahzunun kalbinde görünürsün .
Sonrasında Hz. Ali Misafirin yanından ne zaman dönceksin diye sorar .
Hz Fatıma : kıyamet gününe kadar dönüşüm yok der.
Hz Ali : bu ne biçim bir söz ya Fatıma vahiy kelsidi, sana bunu kim haber verdi der.
Hz Fatıma : dün babam Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'i rüyamda gördüm ve bana "kızım Fatıma süre epey uzadı, şevkim arttı seni bekliyorum, dedi.
Hz Fatımadan bu sözleri duyan Hz.Ali'nin dilinden şu şiir döküldü:
İki halilin buluşması ayrılıktır
Ayrılıktan aşağı her şey kolaydır.
Ahmetten sonra Fatıma'yı da kaybetmem
Hiç bir dostluğun dâimi olmadığına delildir
Onları kaybettiken sonra nasıl yaşar nasıl uyurum
Vallahi bu olmiyacak birşeydir.
Sonra Hz Fatıma hz Hasan ile hz Hüseyin'i çağırır, hz Hasan'ı sağ uyluğuna hz Hüseyin'i de sol uyluğuna oturtur yüzlerine uzun uzun bakar ve ağlayarak şu mısraları dile getirir:
Benden sonra elbiselerinizi kim yıkar saçınızı kim tarar ki.
Keşke zor günlerinizde yanınızda olsam. Şehadetinize tanık olsam ve sizin için ağlasam der.
Hz Fatıma'nın bu sözlerini duyan hz Ali şöyle der :
Ölüm zordur ama gariplerin, gençlerin ve yetimlerin ölümü daha zordur.
( Çünkü Hz Fatıma medinede hem garip hem genç hemde yetimdi).
Ey Fatıma:
Senden bir isteğim var, baban Resulullahı görürüsen ona selamımı ilet, ve onu çok özlediğimi söyle.
Diğer isteğim ise eğer benden razı değilsen beni Resûlullaha şikayet etme, çünkü ben fakirim ve senin kadrini bilemedim.
Ve diğer isteğim ise beni kıyamet günü zebanilerin elinde görürsen bana şefaat et.
Bunları duyan Hz Fatıma Hz Ali'ye, ya Ali :
Benimde senden bazı isteklerim var der .
ölürsem beni sen kefenle ve sen göm, Eğer garip yetim ve genç görürsen benim gençliğimi ve garipliğimi hatırla.
Hasan ile Hüseyin'e bağırma ve dövme.
Ve bil ki ya Ali babam muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, semada ki melekleri ve ölüm meleği geldiler.
Şimdi kalk ve hokkamı getir, hz Ali hokkayı getirir .
Hz Fatıma hz Ali'ye şöyle der ya Ali beni gömeceğin zaman bu hokkadaki kağıdı çıkar ve açıp bakmadan kefenimin içine koy.
Ey Fatıma :Bu kağıtta ne var Allah için söyle der.
Hz Fatıma şöyle anlatır: babam beni evlendirmek istediğinde, ey Fatıma hz Ali'yi seninle 400 dirhem mehire evlendireceğim.
Bende : ben Ali'ye razıyım ve 400 dirhem mehire de gerek yok, dedim.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam geldi ve babama şöyle dedi : ey Allah'ın Resulü Allahu Teala diyorki cennet ve içindekileri Fatıma'ya mehir kıldım.
Bende razı olmam deyince, ne istersin dedi .
Bende ümmetinin hepsine şefaat etmen dedim, çünkü kalbin her dem onlar ile meşgul dedim.
Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam bir kağıt getirdi, o kağıdın içinde Fatıma'nın mehri ümmeti Muhammede şefaattir, yazıyordu.
Bende kıyamet günü o kağıdı alıp allahım ümmeti Muhammedi şefaat ile kurtar diyeceğim.
Kıyamet yerinde biri şöyle nida edicek
Ey Topluluk: birazdan Hz.Fatıma geçecek.
O sırat köprüsünden geçene kadar gözünüzü kapayın, nitekim o kendini yıkayıcılardan setrettiği için Allahta onu huzur-u mehşerdeki herkesin gözünden koruyacak göstermeyecek
Ve o gün Hz. Hasan ile Hz. Hüseyini süsleyip mescide göndermişti çünkü Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona altı ay sonrada sen peşimden geleceksin diye haber vermişti.
Ona hizmet eden ihtiyara kimsenin yanıma girmesine izin verme bugünümü namaz ve münacat ile geçireceğim deyip gusül alıp kendini kefenleyip babasınından geri kalan koku ile kokulanıp yüzünü kapatıp tecdidi iman yaptıktan sonra ölüm meleğine ruhunu teslim alması için emretmiştir.
Kuşluk vakti Hz.Hasan ile Hz. Hüseyin yanına gelir ve odasına girerler ve onu uyuyor zannederler.
Hz hasan hz Hüseyine kaldır annemizi namaz vakti geldi, der.
O da anneciğim kalk der.
Hemen nida gelir " ölmüşe nasıl nida edersin ".
Yüzünden örtüyü kaldırınca yüzünden nurlar ışıldadığını görür ve ruhunu teslim ettiğine emin olurlar.
Hem onlar ağlar hem ihtiyar ağlar hemde komşular ağlar.
Ağlama sesleri yükselince hz Ali mescidden hızlıca çıkar gelir ve yastığının altında ufak bir kağıt bulur .
Kağıtta hasan ve Hüseyin'i sana emanet ediyorum yazılıdır.
Tekrardan yıkar eşi Hz. Fatımayı, çünkü hem Hz. Fatımanın vasiyeti böyledir hemde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona"
Ey Ali: Fatima senin cennette de eşin olacak, onu sen yıka ve bakî mezarlığına göm demiştir.
Ezelden ebed'e kadar Allah'ın salât ve selamı Efendimiz Muhammed Mustafa'ya,Hz. Ali'ye Hz Fatıma'ya, Hasan ve Hüseyin efendilerimize ve bütün ehli beytin üzerine olsun.Amiin.
2 notes · View notes