hücredeki adalının hikayesi
Taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
İstediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
Oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
Ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
Arkasında Mehmet.
Görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
Mehmedim utanıyor, kahroluyor.
“Askerim ağam n'aparsın” diyor.
Aslında o’ da tutsak.
Ben hücre içinde, o hücre önünde.
Günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
Yüzlerinde tecessüs.
“Çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar”
Ama yine de “çılgın adamın” karşısında
Bir eziklik duyuyorlar, o başka,
Gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
Zaman ve mekan özümlenmiş artık.
Sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
Işık yirmi dört saat yanar.
Bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
Cigaramı her çekişimde duman olur,
Uçar giderim, ta uzaklara,
Çoğu kere Ada'ma giderim,
Cigaramın dumanı, beni memleketime;
Ada'ma götürür.
Kahpe İstanbul'un, kahpe bir bölgesinde,
Bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
Bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
Bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki…
Ev de değil ada, ada!
Satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizi'nin ortasında,
Güneşi batmayan bir ada.
Ben ne şuralıyım, ne buralı,
Adalıyım adalı,
Ada’m ormanlıktır.
Dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün Ada'mı kaplar.
Erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
Biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
Ben Adalıyım ey kahpe hücre, Ada'lı
Doğru ya sen nereden bileceksin Ada'mı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
Ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin Adamı?
Dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir Ada
yeryüzünde yoktur.
Değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
Ya sen yarasalar şairi, pişkin Cacomcho?
Değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
Senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
Senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
Karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler…
Yarının Türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler…
Ada’m kalabalıktır hain hücre:
Elde mitralyözüyle,
Sierra Maestra'da, Falcon'da, Vietnam'da
Mozambik'te, Angola'da, Sina çöllerinde…
Özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
Zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı…
Dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
Benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
“birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına
Kel dünya, Ada'mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
Seni yerle bir edecek Adalılar'ı iyi tanı.
Ada’m ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, o…punun dölü utanç duvarı
Evet Ada'mı karanlığın suları bastı.
Evet, benim gibi birçok Adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, Ada’m batmaz, yok olmaz
Ada’m sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
Hepsi o kadar.
MAHİR ÇAYAN.
76 notes
·
View notes
içimden sana kuş lokumu almak, gül reçeli yapmak, ekmek kızartmak, çiçek toplamak geliyor. ben nanelisini severim sen hangisini, bilmek. çok aradığın kitabı bulmak, uzun zamandır beklediğin filme bilet almak, cebimde anahtar yerine elini taşımak istiyorum. içimden sana kaşkolumu vermek, sana tuzu kaçmış, tuzu yokmuş yemekler pişirmek, süt ısıtmak, ceketindeki tozu elimle almak geliyor. birlikte sığırcık sürüsü seyretmek, sana kağıttan oklar üflemek, sana en fazla ve sadece bu kadar zarar vermiş olmak istiyorum. içimden sana yaka iğnesi seçmek geliyor. kol düğmesi ve duvar saati. sana hediyeler aramak, sana paketler, kurdeleler. istiyorum ki tütsüler yakıp, eski şarkılar açıp, pencereden sarkalım ay ışığı, ayçiçeği, ayçöreği, ayçekirdeği... sevdiğim her şeyi seninle paylaşayım. içimden saçını taramak, yüzünü yıkamak, sana havlu tutmak; havluyu önceden ısıtmış olmak geliyor. sana meyve soymak, meyveyi ellerimle toplamış olmak, sana günaydın diye bağırmak, sana iyi geceler diye fısıldamak, gördüğüm tüm rüyaları iyiye yormak, seni hiç yormamak istiyorum. hiç bilmem ama içimden sana mızıka çalmak geliyor. sana nar ayıklamak, sana pansuman yapmak, senin için buhurumeryemler büyütmek, seninle durup hep göğe değil; biraz da toprağa bakmak. kırkayaklar kuşlar kadar güzeldir demek, seninle yabanıl otları bile sevmek geliyor içimden. içimden sana kaşkol örmek, yanağına düşen kirpiğini almak, yılın ilk karını, baharın ilk tomurcuğunu seninle görmek geliyor. seni süt köpüğüm, seni denizköpüğüm diye sevmek. seni çocukluk hatıralarını anlatırken dinlemek, seni mümkün olsa yeniden bu kez ben büyütmek istiyorum. içimden en güzel denizlerde seninle taş sektirmek, kalbimin derinliğini seninle ölçmek, ellerimle topladığım çiçeklerden sana ayraçlar yapmak geliyor. sadece kitaplarda değil, hayatına da kaldığın yerden benimle devam et istiyorum. istiyorum ki içimden gelen her şey senin de içinden gelsin, içim içinmiş olsun mu?
44 notes
·
View notes