Ramazan ayı boyunca sahur ve iftar hazırlamak için yorulan ve uykusundan fedakarlık eden annelerinize, hanımlarınıza, kız kardeşlerinize ufak da olsa bir hediye alıp teşekkür edin.
Ne çok şey için endişe ederek, üzülerek, boşa harcayarak geçiriyoruz hayatı, oysa yaşam verilmiş güzel bir armağan, öyleyse yaşamak lazım, FARKINDA olmak lazım, kıymet bilmek lazım...
Geriye vazgeçemediği bir aşk, ve kabullenemediği bir yalnızlık kalır...
Ve son söz söylenir:
Şimdilerde kolay kaybetmeyi göze alıyoruz hayatımızın içinde.
hayat aslında böyle değil. hayat biraz paylaşmak, hayat biraz kıymet bilmek, hayat biraz başkasının hayatını da kolaylaştırmak üzerinedir.
arkadaşlık da böyledir. arkadaşlığın kuralı;
arkadaşının hayatını kolaylaştırdığın sürece lezzetlidir. biz, köşe başını döndüğümüzde terk ettiğimiz ilişkiyi bulacağımızı zannediyoruz. terk ettiğimiz dostluğu da bulacağımızı zannediyoruz.
" Bu garip bir hikaye , Kimse fazla bilmez, Bilenler anlarlar zaten ne demek olduğunu."
"Aşkın öyle kolay ulaşılamayacağını ve kıymet bilmek gerektiğini. Ve uğruna attığı cesaret adımlarının ne kadar değerli olduğunu , Aslında hep özenmişimdir kelebeklere ,Daha küçük bir tırtılken sürünmeye başlamışlardır, Ve daha ilk anda 1-0 başlamışlardır hayatın zorluklarına, Ama pes etmeden uçacakları zamanın hayalini kurmuşlardır , Ve zamanı geldiğinde kendilerini kozaya kapatıp karanlığın en zifirisinden, kanatlarını cennettin ve yeryüzünün en güzel renklerine bulamışlardır , Ve işte bekledikleri an; İnsanların kıymet bilmediği, birbirlerini kandırdıkları dünyaya ilk adım. 4 kelebek hikayesi ise , Ateşe merak duyan 4 kelebekle başlamıştır."
" 4 arkadaş, çıktıkları karalığın daha koyusunun içinde bir parıltı görmüşlerdir , Ve merak edip oraya doğru kanat çırpmışlardır yavaşça. Yaklaştıkça göz alıcı hale gelen kızılımsı ışık kelebeklerin olan merakının üzerine merak eklemiştir. Bir dala konup ateşin hayranlık bırakıcı heybetini ve renklerini izlemeye koyulmuşlardır. Baktıkça bakmışlar ve baktıkça içlerinde ki merak yanan alev gibi içlerinde büyümüştür. Kelebekler daha fazla dayanamamış ve bu güzellikle parlayan şeyin ne olduğunu anlamaya karar vermişlerdir."
"Ve aralarından bir kelebek kanatlarını çırpıp ateşin uzağından şöyle bir geçip gelmiş. Diğerlerine dönüp şöyle demiş; Ateş aydınlatan bir şeydir."
"Ateşin gerçekliği ve sırrı bu değildi. O yüzden ikinci kelebek ateşe biraz daha yaklaşıp gelir ,Ve şöyle der; " Ateş ısı veren bir şeydir."
Eksikti. Sır, bu değildi....
"Üçüncü kelebek diğer ikisinden de daha fazla yaklaşır. O kadar yaklaşır ki hayranlık duyduğu alevler kanatlarını yalayıp geçer. Ve döndüğünde hemen konuşur; " İşte buldum! Ateşin gerçek sırrı yakıcı olmasıdır. "
"Dördüncü kelebek diğerlerinde de olduğu gibi buna da inanmamıştır. Ateş o kadar güzeldi ki sırrının ve gerçekliğinin bu olduğuna inanamıyordu bir türlü. Bu yüzden yavaşça kanatlarını hareket ettirip konduğu daldan havalanmıştır. Diğer kelebekler ne olduğunu anlayamamışlar bile. Sadece izlemeye başlamışlar. 4. kelebeğin ise gözleri ateşten başka bir şey göremiyordu. Kanatlarını heyecanla çırpıp kızılın en koyu tonlarında ki ateşe doğru uçtu. 4. kelebek önce ateşin etrafında bir tur atmış. Sonra bir tur daha ve bir tur daha.... Her seferinde ateşe daha çok yaklaşıyormuş. Artık o kadar çok yaklaşmış ki alevler kanatlarını kavurmaya başlamış. Ateşin etrafında son bir kez daha dönmüş ve sonra.. ateşin içine kendisini bırakmış. Küçük bir parıltı yanıp sönmüş ateşin içinde......"
"O hayranlık duydukları ateşin gerçek sırrının ne olduğunu sadece bu kelebek anlıyor tabi ki. Geri gelip arkadaşlarına ateşin ne olduğunu anlatamıyor, zaten anlatması da gerekmiyor..."
~ "Çünkü; Ateş aşktır ve anlatılmaz, sadece yaşanır....."
"Bizler de hayatımız boyunca bir şeyleri anlamaya çalışırız ve bunu da 3 kelebek gibi yapmaya çalışırız. Yani hepimiz 4.kelebeğin yaşantısını isteriz ama 3 kelebeğin hayatını yaşayıp dururuz....."
"Sadece birkaç gün yaşadı kelebekler ,Ömrünce gerçek aşkı bulunamayan insana inat; Ateşin aşk olduğunu bilerek ve aşk için yanmayı bilerek..."