Tumgik
#yaşama
baskabirdunyadan · 1 year
Text
Merhaba, ben aynandaki yansımanım. Ya da duvarda gördüğün gölgen, hatırladın mı? Yıllardır beni görmemek için çaba sarf ettiğin, hatta bunun için gözlerini kör edecek kadar uğraştığın kişiyim ben. Sen... Biz... Kendini bul, beni bul... Korkma, ışıklar elbet bir gün yanacak. Oysa zaman durmayı bilmeyecek kadar arsız. Bu satırları kapkaranlık bir odada, yalnızken oku. Belki de yanacak bir ışığın yok, ya da seni yalnız bırakmayacak kadar korkan bir ailen... Olsun... Alıştın sen buna, sessizliğin sesine... Kimse duymasın diye yorganın altında sessizce ağlama çabalarına alıştın, oysa seni duyacak kimsen yoktu. En küçük bir ihtimale inandın sen, sokaktan biri geçerken seni duyma ihtimaline. Ama artık bu günler sona erdi ben. Çünkü ben geri geldim, ruhun yeniden burada. Sen belki onu bir uçurumdan attın, sonsuz bir kuyuya gömdün ya da ellindeki silahla binlerce kez vurdun. Her şeye rağmen buradayım.
Sadece biraz hasar aldım...
Olsun...
Alıştım...
Alıştık...
4 notes · View notes
quotpediatr · 2 years
Text
Mutlu ol, kimseye söyleme; insanlar güzel şeyleri mahveder
Gez ve kimseye söyleme. Gerçek bir aşk hikayesi yaşa, kimseye söyleme. Mutlu ol, kimseye söyleme; insanlar güzel şeyleri mahveder. 💬Halil Cibran
Tumblr media
View On WordPress
5 notes · View notes
seslimeram · 5 months
Text
İnsaniyet
Tumblr media
Öyle bir devinim hasıl oluyor ki insaniyet mefhumu topyekun yerle yeksan edilmenin eşiğine taşınıyor. Sözün kıymeti harbiyesi bırakılmadı. Eylemin, eyleme hakkının tam karşılığı teslimiyet dışında her şekilde suç kılındı, bizatihi böyle bilindi. Kural, nizam sadece boyunduruğu var edenlerin sığına geldiği bir liman oldu. Hürriyet afaki bir hal, bitimsiz bir arzuyla delik deşik edilirken esareti yepyeni özgürlük anlayışı diye anlata duran, bildiren bir aklın yolunda yürünmeye devam olunuyor. Demokrasi pratikleri bir biçimde zayi edilirken / elimizden çalınırken bir muz cumhuriyetinin ta kendisine kısa, kestirmeden evrim gerçek kılınıyor. Ne kimse kimselerin yarasının farkında, ne kimse olup biten cürmü fark ediyor. Öyle afaki bir sarmal içinde debelenip duruluyor ki yeni ülke faciaları birer kurtuluş reçetesi diye takdim edenlerin oyun sahnesi kılınıyor. Tek bir satır, tek bir gün olsun itiraz var edilemiyor. Var edilmiş katran karanlığının sınırları daim güncelleniyor. Erk, muktedir, iktidar tahayyülünde sunulagelen her eylem, hamle alenen, doğrudan bir mahvetme retoriğinin istikametini belirginleştiriyor. Ne hazindir ki yüzüncü yılında olunduğu zikredilirken cumhuriyetin, halkın egemenliği değil belirli / seçilmiş ola gelen zümrelerin / sermaye gruplarının / çetelerin eline rehin bir ülke var ediliyor.
İnsanlık meseli tarumar edilirken, gücü elinde tutanların zorbalıklarının aralıksız bir halde var edildiği zemin gerçekliği ile baş başa bırakılıyoruz. Sermaye gruplarının çıkar savaşı ile var edilmiş ihtilaflar arasında bir ülke denklemi tarumar ediliyor. Kendini elit addeden, bu toprakların sıradan insanlarının üstünde konumlandırıp, sırça köşkleri makamları kılan / bilen aklın eylediği saçmalık ötesi kazan / kazan oyunlarında dönen milyonlarca dolarlık o rantiye çukuru mesela bir örnektir. Kupon fonlar, hisse alımları, kişiye özel diye etiketle paylaşılan özerk saadet zincirleri vesaire ile gündelik yaşamını kerhen var edebilen insan toplamının karşısında yağmacılık / hırsızlık oyunları sergilenir. Düzenin oyun kurucuları, kenar tutucuları, dün gibi bugün de haramzadelerin ta kendilerinin tereyağından kıl çeker gibi kendilerini akladıkları pakladıkları bir zeminde bir banka müdiresinin var etti sarmal aralıksız mesel olunur. İyi de bugüne kadar nerelerdeydi o savcılık makamı, şu kolluk ol meşum üç kuruş alan asgari ücretlinin gırtlağına çökeceğiz diye bildiren maliye bakanlığı vesair devlet kurumları. Gelip geçici birkaç satırlık gümbürtü ile olayın çoktan unutuşa getirildiği bir zeminde ta ki yepyeni bir zenginin malı züğürdün çenesini yoracak kavga, dövüş, rant kavgasına kadar sürünceme taşımayan bir retorikle günler geçirilir. Kamunun gündelik dertlerinden uzakta, varsılların ayak oyunlarından bize sahiden hukuk önünde tek satır hesap verilmemiş ülkede nedir ki, yani?
Meşum mafya takımının, kendisini bu ülkenin yegane sahibi addeden tiplemelerin çetesi, hareketi, partisi şusu busu ile ortaya çıkan para aklama trafiklerinin yanında insan ticareti, seks pazarları, köle tacirliği, her köşede imkanları kadar bulunabilen çeşit çeşit tenzilatlı, ayağınız alışsın abicim uyuşturucuları vesaire ile bir ülkenin kökten çürütülmesi mefhumu var edilirken insaniyetin yıkımının farkına nasıl varılacaktır, sahi ne zaman? Ol muteber addedilen insanların kaçak / gizli olmadan var ettikleri sömürü düzenin ortasında kim nasıl fark edecektir ki yaşam ihtimalleri kuşa döndürülüyor. Eksiksiz bir yıldırı halinin ortasına bir menzil terk ediliyor. Geçer akçe işlerinin yanında bu yukarıdaki gibi dönem dönem devletlinin kullanışlı addettiği tiplemelerin / mafya bozuntularının / vatan sevdalısıyız biz derken çıkagelen türetilmiş / atanmış yobaz tiplerin / kümelerin var ettiği yıkıcılık mesela dert değil midir? İnsaniyet mefhumu, gündelik yaşam istem / direnci tam ve eksiksiz olarak yerle bir edilmeye çabalanırken böyle bir toplamda, hiçbir biçimde hayata dair umut söz konusu edilebilir mi? Onca yıkım, çürüme, tehdit, tahakküm süreğen kılınırken sahiden umut, tek satır ümit var olmak mümkün müdür? Giderek bir tımarhane halinin en ucube suretine dönüştürülen yerdeki sıradan insanların hayat haklarını, tümüyle gasp edilmiş haklarını kim nasıl telafi edecektir? Bunca harami, dört koldan, içten dıştan pek çok mafya tiplemesi, çete, devletin içinden dışına taşa duran polatgiller, tayyargiller bilmem kimler daha neler neler ile eski bakanların da cirit attığı, birbirini kolladığı, pastalar kesip paylaştığı bir zeminde hak nedir, hukuk ne işe yarar?
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Hakkari'de bir zincir market çalışanları 'çikolata çaldığı' gerekçesiyle bir çocuğu depoya kapattı. Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, zincir marketin ismi verilmedi, "Soruşturma titizlikle ve tüm yönleriyle sürdürülmektedir" denildi.
Hakkari'de, 'bir zincir markette çocuğun çikolata için depoya kapatılması' üzerine soruşturma başlatıldı. Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, zincir marketin ismi verilmedi, "Soruşturma titizlikle ve tüm yönleriyle sürdürülmektedir" denildi.
Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (HESOB) Başkanı Muharrem Tekin, sosyal medya hesabı üzerinden 'bir çocuğun bir çikolata yüzünden market deposuna kilitlendiği' görüntüleri paylaştı.
Çocuğun depoya kapatılmasına tepki gösteren Tekin, çocuğun depodaki halini ve masanın üstünde çaldığı iddia edilen 2 adet çikolatanın göründüğü fotoğrafı paylaştı.
Başkan Tekin sosyal medya hesabından konuya ilişkin şu paylaşımı yaptı:
“Hakkari’de 3 harfli zincir marketlerden biri bu çocuğu bir çikolata için 2 saat boyunca depoya kapatmış. Sonra babasına haber veriyorlar. Babası markete gelince çocuğunun depoya kapatıldığını görüyor.
Sizin o milyon dolarlarınızı o çocuğun tek bir tırnağına kurban ederiz. Bu zincir marketin yetkilileri babadan ve bu çocuktan özür dileyip, yaptıkları bu utanç davranışın farkına varmazlarsa, ismini açıklar, oradan alışveriş yapılmaması yönünde protesto kampanyaları başlatacağız.”
Hakkari Barosu Çocuk Hakları Merkezi de sosyal medya hesabından konuya dair şu açıklamayı yaptı:
“Kamuoyuna yansıyan ve Hakkari’de bulunan zincir marketlerden birinde,bir çocuğu 2 saat boyunca depoya kapatmak suretiyle ve üstelik ağırlaştırıcı sebeplerle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen şahısların bu onur kırıcı eylemi; çocuğun toplumsal yaşamdaki fiziksel ve psikolojik sömürüsünü içeren bir tehdit niteliĝindedir. Çocuğun üstün yararı gereĝince ilgili fotoğrafın yayınlanmaması gerektiğini belirtmekle sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi de “BM Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 37: Çocuklar hiçbir şekilde insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz. Söz konusu insanlık dışı muameleye karşı bütün hukuki sürecin takipçisi olacağız” açıklamasında bulundu.
Hakkari'de, 'bir zincir markette çocuğun çikolata için depoya kapatıldığı' görüntülerinin ardından, 'çocuğu hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan soruşturma başlatıldı.
Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, bazı basın organları ve sosyal medya hesaplarında "Hakkari'de zincir markette tepki çeken olay, çocuğu çikolata için market deposuna kapattılar" şeklinde paylaşımların yapıldığı belirtildi.
Bunun üzerine kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına basın açıklaması yapılmasına ihtiyaç duyulduğu kaydedilen açıklamada, "Market yetkilileri ve eylemde sorumluluğu bulunan kişiler hakkında 'çocuğu hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma titizlikle ve tüm yönleriyle sürdürülmektedir" ifadelerine yer verildi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da konuyla ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Bakan Tunç, "Geleceğimizin teminatı evlatlarımıza yapılan her türlü olumsuz eyleme karşı çok hassas olduğumuz bilinmelidir. Çocuğun üstün yararını zedeleyecek hiçbir harekete izin vermeyiz. Adalet Bakanlığı olarak konuyu yakından takip ediyoruz. Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından gerekli soruşturma başlatılmıştır" dedi.”
İnsaniyet mefhumunun topyekun çöpe basıldığı örneklerden dem vururken, Hakkari’den çıkagelen tek bir örnek dahi memleketin halinin perişanlığını gözler önüne serer. Bunca açık bir biçimde bir vahametle, memlekette hamuduyla götürenler, enseyi kalınlaştıranlar, cukkayı doğrultanlar, arsızlar, uğursuzlar her yeri tüketmeye devam ederken bir iddia ile küçücük bir çocuktan hınç alınınca her şey yerli yerine oturur mu? Hakkaniyetin yitirilme sürecinin pekliği düşündürücü değil midir? Velev ki, iki tane çikolata çalınmış olsun yahu bir çocuğu depoya kapatmak neyin nesidir, ne cürettir. İnsanlık onurunun ayaklar altında enikonu çiğnendiği bir zeminde ne düzgün kalabilir ki, sahiden? Normatif bahsi cürümler ile boğulmuş, yıkımlar ve tehditlerle düzenin var edildiği bir zeminde, sermayenin ali kıran baş kesiciliğinin de yolu açılırsa gelecek ne olacaktır, karanlıktan gayri!
Mezopotamya Ajansına bağlanalım: “Felç geçirdikten sonra tahliyesine karar verilen Cemal Tanhan, 43 gün sonra hayatını kaybetti.
Bir tutsak daha ölüm döşeğinde tahliye edildikten sonra hayatını kaybetti. Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 30 yıllık ağır hasta tutuklu Cemal Tanhan (68), 23 Ekim'de felç geçirmesi üzerine Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi'ne kaldırılmış, buradan da 27 Ekim'de Eskişehir Şehir Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne sevk edilmişti. 6 Kasım’da tahliyesine karar verilen Tanhan, 43 gün sonra hayatını kaybetti.
Tanhan'ın ailesi ve yakınları, cenazeyi almak için Eskişehir'e doğru yola çıktı. Aile, cenazeyi İzmir'de defnedileceğini aktardı.
4 Başvuruya Rağmen Tahliye Edilmedi
Cemal Tanhan (68), Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 30 yıllık tutukluyken, felç geçirmesi üzerine 23 Ekim'de Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Buradaki hastanenin yetersizliğinden kaynaklı 27 Ekim'de Eskişehir Şehir Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne sevk edildi. Yapılan başvuru üzerine 6 Kasım’da infazı ertelenen Tanhan, 13 Kasım'da entübe edildi. Burada Tanhan’a 4’üncü evre kanseri teşhisi konuldu. Tedavi sürecinde konuşma yetisini kaybeden Tanhan, ayrıca zatürre oldu ve ciğerleri su topladı.
Kızı Ayşe Tanhan, 27 Kasım’da babasının doktoru ile sağlığı hakkında görüştüklerini Mezopotamya Ajansı'na aktarmıştı. Ayşe Tanhan, "Babamın Doktoru, ‘Ciğerlerinde biriken suyu çektik. Aldığı ilaçları değiştireceğiz. Eğer tedavi olumlu giderse uyandırmaya çalışacağız. Bu şekilde belki sevkini gerçekleştirebiliriz’ dedi. Ama babam uzun zamandır tedavi görüyor. Her geçen gün durumu daha da kötüye gidiyor. Çünkü cezaevinde olduğu için tedavisine geç başlandı. Belki erken tedavi olsa ve dışarıda olsaydı bu hale gelmezdi” diye konuşmuştu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Tanhan’ın tahliye edilmesi için 2023 yılında 4 defa başvuruda bulundu. Ancak herhangi bir sonuç alınamadı. İlk başvuru 12 Ocak 2023 tarihinde Cezaevi Tevkif Evleri (CTE) ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu; ikinci başvuru 7 Nisan 2023'te CTE ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu; üçüncü başvuru 23 Haziran 2023' te aynı kurumlara; dördüncü başvuru ise 9 Ekim 2023'te CTE, Meclis İnsan haklarını İnceleme Komisyonu, Cezaevi Savcılığı ve Sağlık Bakanlığı’na yapıldı. Ancak buna rağmen sonuç alınamadı ve Tanhan tahliye edilmedi.”
Bile isteye bir cinai düzenin nasıl var edildiğini görmek için Tanhan’ın hayatının çalınma hali başlı başına yeterli bir örnektir. Öyle bir devinim hasıl oluyor ki insaniyet mefhumu topyekun yerle yeksan edilmenin eşiğine taşınıyor. Cemal Tanhan’ın bile isteye katledilip sonrasında tek satır hesap dahi verilmemesinin nihai anlamlarından birisi de o insaniyetin tükenişidir. İnfaz ertelemelerin çok geçe bırakıldığı, iş işten geçip hastalık bünyeyi kapsar kılındıktan sonra, yaşamsal fonksiyonların tümüyle sıfırlanmaya devam olunduğu bir araf içinde serbest konulan bir insan can verir. İnsaniyet bahsinin ufukta ufacık dahi olsa var edilen bir mesel olarak dahi bırakılmadığını gördüğümüz zeminde hayatın ehemmiyet ve özen gösterilen bir mesel kılınmamasının utancıyla baş başa konulur koca ülke. “Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, 2 Aralık’tan bu yana Türkiye’de bulunduğu temaslara gözlemlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Amor, Temel görevinin Türkiye'nin Avrupa Birliğine (AB) üyelik sürecini gözlemlemek olduğuna vurgu yaparak, bu sürecin özünün "insan hakları ve hukukun üstünlüğü" olduğuna dikkati çekti. Amor, "Maalesef bunu söylemek durumundayım. Bu konuda, hukukun üstünlüğüyle ilgili bir değişimin olmadığı ya da eksiklikler olduğunu ifade etmem lazım. Bu hukukun üstünlüğü konusu, bizim temel kaygılarımızı oluşturuyor” dedi.”
Bir vahamet sarmalı içerisinde çürümenin formları arasında dolaşıyor yeni, yepyeni diye anılan ülke. İnsaniyet mefhumunun çöpe basıldığı, ötekileştirmenin her güne içkin bir hal, mesele dönüştürüldüğü yerde hayatın berhava edilmesinden gocunulmuyor. Onca yıldır var edilmiş tüketme halinin, sonuna kadar derdest kılma çabasının, en nihayetinde adaleti bir masal, demokrasiyi bir laf, hürriyeti ötekiler için bir gözdağı meseli kılarak bütünüyle o kapkaranlık insaniyet dışı menzil gerçek kılınır. Belirgin bir cerahat halinin ortasında ilerliyor memleket. Yüksek devirli dönüşümün var ettiği yegane şey bitimsiz bir çürüme oluyor Kesintisiz bir biçimde bu tahayyüller etrafında dolaşıma çıkan menzilde yaraların farkına kim nasıl varacaktır? Hiçbir şekilde yirmi beşinci saate ulaşmayan onca kırım, kırılma, yıkım karşısında söz sahiden ne zaman fark edilecektir? İmdat, el aman, feryat u figan...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Zorunlu Kaynakça::: Amnesty International
0 notes
mesut-sems · 6 months
Text
Tumblr media
Biliyorum bunca gönül "Darlığı" Bu dünyaya "Bağlamaktan" geliyor..!
133 notes · View notes
cicikiz58 · 1 month
Text
62 notes · View notes
llsusll · 2 months
Text
...
İnsanlar uykudayken limon çiçekleri kokuyor dünya...
Seçil Oğuz
122 notes · View notes
gurbets-world · 6 months
Text
Her insan bir sanattır!
Kimi sözleri ile gösterir.
Kimi elleri ile yapar.
Kimi gözleri ile yaşatır..
44 notes · View notes
namuthenai · 19 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
31 notes · View notes
seslimeram · 7 months
Text
İnsani Olan Tarumar Edilirken
Tumblr media
İnsani olanın tarumar edildiği bir eşikten geçiyor bir kere daha işte bu modern zamanlar. Hissiyatın zayi edildiği, empatinin sıfırlandığı, gücü yetenin gücü kalmayana olabildiği kadar açık bir biçimde hayatı dar ettiği bir sahnede insani erdem, akım, söz ve eylem yer ile yeksan ediliyor. Topyekun düzlemin genel geçer değil doğrudan doğruya var ettiği her hamlede belirgin bir biçimde bu tarumar etme sürekliliği var ediliyor. Didaktik, sabık ola gelen aklın tezahürü her durumda kendini tekrar eden pragmatist tavırlarla insani olanın yitimi belirli bir aksiyona kavuşturuluyor. Süreklilik arz eden her eylemde yıkım kalcı bir sonucu simgeliyor. İnsani olanın lügatten çıkartıldığı bir yerde zorbalık / terör ve iltisaklı olagelen hemen her türden devlet mekanizmasının üretimi tahayyüller sahneyi kapsıyor. O eşikten bir kere geçildiğinde bir daha geri dönülmeyecek olduğu unutturulup, yaraların çoğaltılması söz konusu ediliyor. Yeni ülke diye var edilen, yeni liberalizmin sularından ilerleyen, adım adım despotizmi bina eden baş amirin liderliğindeki yönetim anlayışının her fırsatta var ettiği şey bu yıkım hamlelerine haniliktir.
İnsani olanın çürümeye terk edildiği yerde zulmün binbir türlü tezahürü ardıl sıra güncel bir meseleye dönüştürülür. Yeni yüzyılını arşınladığı söylenen bir ülkenin her gününde bu cerahat halidir tek yönelim / tek istikamet olarak güncellenen. Demokrasi idesinin yıkıma rehin edildiği bir yerde hayat ehven olandan zaten ayrıştırılmıştır. Bir fasit döngü içinde, cerahat ve cürmün etrafında sadece tüketen bir yer hakikat kılınır. Tümüyle nobran alenen akla seza hallerin / eyleme dönüştürüldüğü zeminde insani mefhumun yıkımı sınırsız bir halde var edilendir. Tek millet, bayrak, vatan, din, iman, sermaye diye dört dolanıp afaki bir yönlendirmeyi mutlak ve katı bir otokrasinin var edildiği zeminde o insani mefhumun köküne çoktan kibrit suyu dökülmüştür zaten. Biteviye yirmi bir yıllık iktidarın başı her sıkıştığında suna geldiği savaşalım / yıkalım / yok edelim bahsinin Bakur Kürdistan’ından Rojava’ya, Başur Kürdistan’ından daha yepyeni bir yıkımın imal edilip 120 bin insanın bir ihtimal ilelebet sürüldükleri Artsakh / Nagorno Karabağ’a saldırganlık cüretiyle aleni bir insani olanın cürümlerle boğdurulması kesintisiz kılınır. Bırakın yüzyılın yenisini daha halen dününde, dünün kötülüğünde yaşamakta ısrarcı bir ülkenin geleceğinden hemen hiç bahis açılabilir mi, sahiden? İnsani olanın toptan tarumar edildiği / olunduğu bir zeminde bir hayat geriye kalır mı, sahiden?
Gazete Duvar’dan iliştirelim: “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara'da İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü önünde 1 Ekim Pazar günü düzenlenen bombalı saldırıya ilişkin açıklama yaptı. Fidan, saldırganların 'Suriye'den geldiğini' söyledi, sınır ötesi operasyon mesajı verdi.
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile bir araya gelen Hakan Fidan, görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu. Fidan, konuşmasında Ankara'daki bombalı saldırıyı gerçekleştirenlerin ikisinin de 'Suriye'den geldiğini ve Suriye'de eğitim gördüklerini' söyledi. Fidan, Irak ve Suriye'ye operasyon mesajı vererek şunları kaydetti:
'Üçüncü Tarafların Uzak Durmasını Tavsiye Ediyorum'
"Silahlı Kuvvetlerimizin bu terör saldırısına cevabı son derece net olacak, böyle bir eylemi gerçekleştirdiklerine pişman olacaklar. Irak ve Suriye'de PKK ve YPG'ye ait olan bütün alt yapı ��st yapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın topyekün meşru hedefidir. Üçüncü tarafların PKK/YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum."”
Bu açıklamayı müteakiben birbiri ardına bir saldırganlık hamlesi çıkagelir, onu da şuraya iliştirelim: “Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine dün başlattığı hava saldırılarında, 29 alan ve köy, 3 elektrik istasyonu, 4 petrol, 2 su ve bir benzin istasyonunu bombaladı. Bu saldırılarda yine 6 yurttaş ve 6 İç Güvenlik Güçleri üyesi hayatını kaybetti.
İçişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ankara saldırısı sonrası hedef gösterdiği Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlatılan hava saldırıları devam ediyor. Dün başlayan saldırılarda özellikle sivil alanlar hedef alınırken, çok sayıda kişi de hayatını kaybetti.
12 kişi hayatını kaybetti
Saldırılarda 6 yurttaş ve 6 İç Güvenlik Güçleri üyesi hayatını kaybetti. 2 İç Güvenlik Güçleri üyesi ise yaralandı. Yine saldırılarda çok sayıda gaz, petrol ve su istasyonları hizmet dışı kaldı.
Türkiye’nin saldırılarında hedef aldığı alanlar ve köyler ise şu şekilde:
Hesekê Kantonu
*Hesekê’nin kuzeybatısındaki Mişêrfê Himê köyünde hedef alınan bir fabrikada çalışan üç yurttaş yaralandı.
*SİHA’nın Mişêrfê-Hesekê arasındaki yol güzergâhında hedef alınan sivil araçta can kaybı meydana geldi.
*Kentteki Himê su istasyonu defalarca hedef alındı.
*Kent kırsalındaki Serêkaniyê mültcilerin kaldığı Waşûkanî kampı çevresine 5 hava saldırısı düzenlendi.
*Hesekê kantonunun Til Temir ilçesinin batısındaki Tewîla köyü bombalandı.
*Til Temir ilçesinin güneyindeki Rikuba köyüne yakın alanda bulunan su istasyonu SİHA ile hedef alındı. Saldırı sonucu su istasyonunda ağır hasarlar meydana geldi.
*Hesekê kenti ile ona bağlı çok sayıda köylere elektrik sağlayan Xerbî barajı elektrik istasyonu hedef alındı.
*Kantonun Til Temir ilçesinin kuzeyindeki Dirdara köyü bombalandı.
*Kantonun Zirgan ilçesine bağlı Dad Ebdal köyündeki bir okulu, Bobî köyündeki Şam hükümeti güçlerine bağlı bir üssü ve Esediye köyünü hedef aldı.
Qamişlo Kantonu
*Qamişlo’nun Çilaxa ilçesindeki baraj çevresi bombalandı ve ağır maddi hasarlar meydana geldi.
*Amûdê ilçesinin 3 km güneyindeki Til Hebeş köyüne düzenlenen hava saldırısında 6 İç Güvenlik Güçleri üyesi hayatını kaybetti, 2’si de yaralandı.
*Kantonun Tirbespiyê ilçesinin güneyindeki Gir Dahol köyüne yakın bir petrol istasyonu hedef alındı.
*Kantonun Çilaxa ilçesinin Al Qews köyündeki bir petrol istasyonu hedef alındı.
*Tirbespiyê’nin kırsalındaki Seîda petrol istasyonu hedef alındı.
*Tirbaspiyê’nin Ziraba petrol istasyonunu hedef alındı.
*Qamişlo’nun anayol yakınındaki Cirnk Mahallesi’ndeki elektrik santrali ile kuzeyindeki elektrik santralleri hedef alındı.
*Kantonun Amûdê ilçesindeki elektrik santrali bombalandı.
*Tirbespiyê ilçesindeki Ewda gaz istasyonu hedef alındı.
*Gece yarısı onlarca stratejik bölge ağır bombardımana tutuldu. Yine Qamişlo kuzeyindeki ana yolunda 2 kez hava saldırısı düzenlendi.
*Tirbespiyê’nin ilçesindeki Ewde gaz istasyonu, Aliyan köyüne yakın petrol istasyonu ve ilçenin doğusunda bulunan bir başka petrol istasyonu ağır bombardımana tutuldu.
*Dêrik’in Teqil Beqil köyündeki elektrik santrali ile Girkê Legê ilçesinin Sê Gira Dero köyündeki elektrik santrali savaş uçakları tarafından bombalandı.
*Qamişlo kantonunun Girbawi beldesindeki fabrika bombalanırken eş zamanlı olarak kantonun Çilaxa ilçesindeki El Qews istasyonu ve Amûdê ilçesinin güneyindeki Xirbê Xoy köyü hedef alındı.
Fırat Bölgesi
*Kobanê kentinin güneyindeki Sirîn ilçesinin güneybatısındaki Qesif köyündeki oto tamirhanesini 3 kez hedef aldı.
*Kobanê kentinin 45 km güneydoğusundaki Xirab Îşkê köyü ve M4 yolu üzerindeki motosikleti bombalaması sonucu 2 sivil hayatını kaybetti.
*Eyn Îsa ilçesinin kuzeyindeki Seyda köyü ağır silahlarla bombaladı.
Efrîb ve Şehba
*Efrin kantonunun Şerawa ilçesine bağlı Meyase köyündeki Şam hükümet güçlerine ait nokta iki kez bombaladı. Saldırıda 2 Şam askeri yaralandı.
*Şehba’nın Zîwanê köyü ağır silahlarla hedef alındı.
*Şehba kantonunun Til Rifetê ilçesi bombalandı.
*Efrîn kantonunun Şerawa ilçesine bağlı Dêr Cemal köyleri ile Ziyaret köyleri arasındaki Meranaz köyleri bombalandı.
*Kantonun Şerawa ilçesinin Meyase, Gundê Mezin, Kilotê, Hişr Soxanekê, Bênê köyleri ile Şera ilçesinin Merenaz, Şewarxe, Keştar köyleri ağır silahlarla bombalandı.
*Gece geç saatlerde Efrin’in Malikiye köyünü hedef aldı.
Minbic
*Minbic kuzeyindeki Hemam, Toxar, Hoşeriye, Ewn Dadat, Dendeniye ve Seyade köyleri gece saatlerinde hedef alındı. Elde edinilen bilgilere göre ölü ve yaralılar var.”
“Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Basın İrtibat Merkezi, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarının ikinci gününün bilançosunu açıkladı. Hawar Haber Ajansı’nda (ANHA) yer alan açıklamaya göre 7 petrol istasyonu, 2 elektrik santrali, bir su istasyonu ve 2 hastane bombalandı. Açıklamada, Şam hükümeti güçlerinin 4 noktasına da saldırı düzenlendiği belirtildi. Açıklamada, “7 savaş uçağı saldırısı, 14 İnsansız Silahlı Hava Aracı (SİHA), 74 ağır silah saldırıları, 1 doçka silahı saldırısı, 1 suikas” gerçekleştiği bilgisi paylaşıldı. Şam’a ait 4 noktanın da hedef alındığı belirtildi.”
İnsani olanın tarumar edildiği bir eşikten geçiyor modern zamanlar. Modernliğini eskinin var ettiği açmazları / çıkmazları görerek, bilerek ilerlendiği bildirilen bir zaman aralığında yıkıcılıkla yeniden hem hal olunuyor. Tümüyle muğlak / mübalağasız bir biçimde nasıl var edildiği muamma bir saldırının hemen arkasından çıkagelen cüretle / itham ve yaftalar ile Rojava’daki imece hayat tahayyülü hedef kılınır. Terörle mücadele denilirken bir kırk küsur yıldır kendini tekrar eden milliyetçi / aşağılayan cerahatli tavrın bir biçimde bomba ve silahlara tutunarak yönünü geliştiren bir aklın suna geleceği yegane şey olarak yıldırı tam tekmil var edilir. Kentlerin elektriği suyunu var eden tesisler, binalar yerle bir olunur. Dümdüz bir hattın üstünde yaşamsal olan şeylerin hedef kılınmış örgütlere aitmiş olarak duyurulması neticesinde köyler, yaşam sahaları, üretim alanları tastamam yıkılır. Arasız, fasılasız bir cerahat yükseltimi söz konusudur. Kendisinden saymadığı, üstünde hak iddia edemeyeceği bir yerdeki yaşamsal ortaklığı, ışid nam terör çetesinin daha yakın zamanda yaptığı kıyıcılığı sahiplenen bir ülkenin bir hışım saldırısı çözümsüzlüğün nasıl da güncel bir mefhuma dönüştüğünü göstere gelir. Bu satırlar yazılırken Maxmur kampının hedef kılındığı, ateş altında olduğu bilgisi geçmekteydi. İnsani olanın zehirlendiği bir güncellik içinde daha nereye kadar yaşama erdemi hedef kılınacak, buna henüz bir yanıt bulunamıyor.
İnsani olanın tarumar edilmesi meselinin kökeni daim bir biçimde 1915’e çıkıyor. Öncesi ve sonrasıyla bir kırılma halini süreğen kılan, onunla yol / yön açan bir temellendirme hal ve istemiyle zaten var olan açmazlar artık kalıcı bir kördüğüm kılınır. Bilindik şeyleri hep baştan, en baştan, ta ilk cümlesinden anlatmaya gerek kalmıyor. Bunca yaşanmışlık içinde her defasında kendini tekrarlayan bir hayata kasıt sürekliği bilinse yeterlidir. Demokrasiyi hiçbir zaman kendisine uygun görmeyen bırak sorunları konuşabilmeyi, yaralarla yüzleşip onları bir kere daha var etmeme için çabalamayı her şekilde kendini yeniden imal eden bir fasit döngünün esiriyiz. Hissiyatın zayi edildiği, bir video oyunu gibi her şeyin paldır küldür imal edildiği, geçilip gidilecek sanıldığı bir zeminde “game over” hepimizi kuşatmaya devam ediyor. Dipsiz bir karanlığın sularında ilerlerken bu ülkenin yönetim katı, ne sağına, ne soluna, ne içine ne dışına tek bir hayat imgesi bırakmıyor. Umut yerle bir edilmek istenirken bir kere daha, hedefin sadece Rojava olmadığı artık açıktır. Alenen biteviye bir tarumar etme hevesinde yol / yön aranmaktadır. Bunca badire, bu kadar eza hep ama her dem yıkımın kıyısında sahiden bir yaşam ihtimali söz konusu edilebilir mi? İnsani olan zayi edilirken, yerlere çalınıp, ezilip geçilirken dostluk neyi / kimi / ne şekilde kapsar. Herkese hayatı dar ettirirken her anlamda, ana karanın yaşamının iyiye gidebilecek olduğu sanrısından uyanmak ne zamandır, sahiden ne zaman?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: A Man Who Lost His Eye In The Turkish Attack That Killed His Neighbor Yusef Abed – Mauricio CENTURION – The Nation
0 notes
mesut-sems · 5 months
Text
Tumblr media
Her yalan içinde kötülükler doğurur..!
101 notes · View notes
cicikiz58 · 26 days
Text
Kırgınlıklarımız ömür törpüsü ..
Sevdiklerimiz sus payı ..
Sevenlerimiz en büyük yaşama sevinci ..
Biz,
Fâni dünyada savruluyoruz ..
51 notes · View notes
yeryuzugokyuzu · 8 months
Text
Tumblr media
. . .
Cesare Pavese · Yaşama Uğraşı
47 notes · View notes