Dört duvar arasında sırlarımı kısık sesle anlatırken ansızın odama gelip, ittiğin uçurumdan nasıl düştüğümü gör isterdim. Düşerken bir dala tutunmaya çalışmışım da dikenleri batmış gibi.. Gelmeyeceğini bildiği hâlde bile beklermiş insan, elleri el olmuş bir insanı beklemek ne demekmiş, sen değil ben bilirim. Oysa içimde bir yerlerde aittin bana bir zamanlar, ben de sahiptim sana' Benim için doğmuştun sen, sahi bir başkası sarıyor seni şu an değil mi ? Bir başkası öpüyor gamzeni, sımsıkı sarılıyor sanki kaybolup gidecekmişsin gibi.. Güne seninle başlayıp seninle bitiriyor. Tüm bunlar olurken hayal ediyor seni yarınlarında, ömür defterine senin adını yazıyor. Oysa ben boş bulduğum her sayfaya, camların buğusuna, ağaçların kabuğuna yazmıştım ismini.. Kırmızı gül severdin, öyle demiştin. Ellerimle gömdüm topladığım o gülleri henüz sana veremeden.. Eğer bir gün merak edersen, ben de karanfil severim.
Kopya çektik aşkı başkasından,
Ayrılık ölünce güzel, aşk Kasım'da.
Hiç bilinmeyen bir ömrün bilindik hikayesi,
Yaşayacak bir günümüz kalmaz yürek taşlaşınca...♠️♠️♠️
Gözlerim her köşede seni arar, kalbim her anımda seni zikrederdi. Her saniyede seni yaşatır, her vakitte seni beklerdim . Beklemek kaderimdi , sevmekse , seni sevmekse benim tercihimdi .
"Anne" ile ilgili izlediğim bir arapça sohbette hocanın şu cümlesi hoşuma gitmişti: "Anneciğim! Ömrün elimde olsa onu uzatırdım. Ama Rabbimin elinde. " Anneye karşı sevgiyi izhâr etmenin en güzel cümle idi bu.
Gurbette idim. Annemi çok özlemiştim. Böyle sohbeti dinledikten sonra daha da arttı. Ona aradım ve aynen bu cümleyi ona söyledim. Kendisi bana, "Oğlum Allah'a şükürler olsun ki ömrümüz O'nun elinde. İnsanların elinde olsaydı nasıl olurdu acep" diye cevap verdi.
Allah'a karşı hüsn-ü zan budur işte. "Çocuğumdan bile daha merhametlidir Rabbim." Allah'ın bize takdir ettiği hayat elbetteki bizim kendimize takdir edeceğimiz hayattan daha hayırlıdır.