"Susmak insanın sözünü büyütüyorsa bir erdemdir. Bir yaprağı bile kımıldatamaz yoksa suskunluk. Ne kadar cılız, ne kadar yanlış olursa olsun boşlukta iz bırakacak tek şey sözdür. Yağmur yağmazsa kim bilebilir bulutların yükünü. Kendi gerçeğini kendi sesiyle ışıtır insan. Başkasının evinde yanan ışıktan bize ancak gölge düşer. İnsan konuşarak tanır kendini, tanıdıkça sever. Kendini sevmeyen kendine sahip çıkamaz. Konuşmaktan korkmak, güçsüzlüğün insan ruhunda açtığı en derin çukurdur. Kimse bu çukuru başkasının gücüyle dolduramaz ve ne gariptir ki çukur büyüdükçe büyür insanın yıkımı."
Görsel -Emin Sanat Galerisi, Delta, 20.04 - 20.05.2021
"Her yanlışı kendisiyle açıklamasa, başkalarını bu kadar büyütmese, uzak uzak engeller bulmasa yaşamaya, ışıklı bir su gibi içimizden dışımızdan akacaktı."
"Garip değil mi -dedi- yaşama sevincinin ölüm düşüncesine, ölüm korkusunun sonsuzluk duygusuna yol açması. Bizim, ölüm korkusu ve sonsuzluk isteği ile elimizdeki tek gerçek, biricik şans olan bu dünyaya sırtımızı dönmemiz... Yazık! Kimse bize sonsuzluğun kendi ömrümüz olduğunu öğretmedi. Hiçbir zaman bilemeyeceğimiz bir sonrasızlık ardında elimizdeki tek bilineni bunca aşağılamamız, suç ve günaha boğmamız ne kadar acı ve aptalca."
-Şükrü Erbaş
Zamanın Boğuntusu, Sf. 76
Evet, belki kimse öğretmedi ama insan öğrenemez mi kendi kendine? Bizimkisi öğrenememek değil de derin bir kırgınlık, kızgınlık sanki bize biçilmiş ömre. Dışlandığımız yere inatla dahil olma isteği sonucu şimdiyi, elimizdekini, kaçırmak. Hem zaten neydi: "Ölüm değil ama yaşam kozmik bir eşşek şakası gibi..."
"Burada mutluluk kişiliksiz bir duyguyken uzaklarda acı bile yaşama bağlıyordu insanı. Durduğu yerde değersiz bir bütün olarak kalmaktansa parçalana parçalana gitmenin büyük doğruluğuna inandırmıştı kendini."
“... Normalde, haklı olarak, konuşurken bir bağlantı akışını sürdürmeye çalışırsınız ve ana konudan uzaklaşmamak için, aklınıza gelebilecek her türlü müdahaleci fikri ve yan sorunları hariç tutarsınız. ... Bu eleştirilere asla boyun eğmemeli, onlara rağmen aklınızdakini söylemelisiniz – hatta tam olarak bunu yapmaktan iğrendiğiniz için söylemelisiniz.”
"Ama... 'Ama' yı çok sık söylemiştim. İnsan habire 'ama' deyip durmamalı. Cümleye bir şekilde nokta koymalı, diye azarladım kendimi. "Ama - sıkıldım!" diye mi bitireyim? Ama niçin sıkılmıştım?"
"İnsan fotoğraf çekilirken tebessüme yatkındır; görünüşü gerçekliğe yeğler. Bu insana özgüdür ve zayıflığındandır. Fransız Psikolog Rufin geliyor akla: 'Fotoğraf, kendimin, bir başkası olarak ortaya çıkması, bilincin özdeşlikten kurnazca ayrılışıdır.' "
"Şimdi hatırlayamadığım bazı düşüncelere kapıldığım için kendimi birden büyük bir yapının önünde buldum ve kısa bir süre içinde üniversitenin koridorlarında kayboldum. Geçtiğim koridoru hemen unuttuğum için, aynı koridorlara, başka kapılardan girdim. Sonunda, gururu bir yana bırakıp, yolumu sormaya karar verdim."
"Doğanın muhteşem görünümü ruh halimi canlandırmıştı; geçmiş, belleğimden silinmişti, şimdiki zaman huzurluydu ve gelecek parlak umut ışıkları ve neşe dolu düşüncelerle ışıldıyordu."
"Çökmüş bir ruh halinde olmasına rağmen, doğanın güzelliklerini ondan daha derin kimse hissedemez. Yıldızlı gökyüzü, deniz ve bu bölgenin sunduğu her türlü manzara hala onun ruhunu yüceltme gücüne sahip gibi görünüyor. Böyle bir insanın çifte varlığı vardır: acılar içinde ve hayal kırıklıklarına boğulmuş olabilir ama kendi içine çekildiğinde, keder veya ahmaklığın içine giremeyeceği çemberi olan halesiyle kutsal bir ruh gibi olacaktır."