Tumgik
#güzel memleketim
oldugumgibi · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ardahan deyip de geçme 😍
89 notes · View notes
mdnbsrn · 4 months
Text
Tumblr media
Vardır ya hani bazı tarihler bir ömür boyu unutamadığımız. Bir de bir saat var ömür boyu unutamayacağımız...
Canım ülkem, canım şehrim Adıyaman'ım😢 En güzel günleri, yıllarımı geçirdiğim şehir, en güzel arkadaşlıkları kurduğum şehir... En güzel halinle hatırlayacağım seni ve ömrüm boyunca ikinci memleketim olarak kalacaksın 💙
16 notes · View notes
layezalll · 5 months
Text
Tumblr media
15 haziran salı
uzunca zamandır aklımın derinliklerinde olan duygularımı uyandırma çabasına vardığımda ilk aklıma düşen eylemi hayata geçirme planları yapıyorum
Yazmayı bırakmayı düsünüyorum, hak etmediği sevdalara konan yüregime isyanım.
Sonra kıyamıyorum kendime ..
Tıpkı sevdasının sevdiğine kıyamadığı gibi…
Yalnızlıgım geceyi yırtıp parçalıyor
Karanlıklara doğru sızıyor hasretim…
İçimde zehir gibi kanıma karışıyor
Bağır bağır içimden çıkmıyor
Kalemi alıp elime bugünümü yeniden Yazmayı planlıyorum.
Gecenin rezilliğine inat mışıl mışıl uyumuş numarasıyla uyandırıyorum bedenimi.
Telefonun saati tam 6.30 da başlıyor çalmaya sezen Aksu 'dan sen ağlama dam dam darrayray rarayraray.
Öyle dinç kalkiyorum ki yatağımdan saati kapatıp pencere önüne doğru gidiyorum.
Dışarıda yağmur mu?
Soguk mu?
Yok ya güneş var kocaman bir güneş odanın içinde doğuyor sanki perdeyi iyice araliyorum.
Tertemiz sabahın havasını içime çekiyorum.
Neşeli şarkılar söyleyerek duşa giriyorum bla bla bla..
Bir çay demliyorum kendime demlene demlene kafayı çeker gibi içeceğim.
Üzerime renkli bir seyler giyineyim himmm mesela mavi evet özellikle turkuaz mavisi nasıl hos oldum işte budur vay be…
Çayım da hazır oldu balkona çıkalım bir sigara yakalim sonra da düşeyim yollara malum işe gitmek lazım …
Gülücükler savurarak girelim kuruma “Günaydın arkadaşlar ” ohoooo neşemiz yerinde hayat bana güzel…Bol köpüklü kahvemi alıp açalım telefonu bakalım gündemde neler olmuş canım memleketim her yeri güllük gülistanlik haber okumaya dahi gerek yok biz de kötü ne olur ki???
Devamını yazamayacak kadar sahte..
Samimiyetsiz…
Nesin sen söyle nesin?
Fuat
Kimsin?
Gününü yeniden yazacak kudrette misin???
170 notes · View notes
1-gelincikk · 9 months
Text
Tumblr media
Selamünaleyküm dost yürekler..ben yarın sabah Allah nasip ederse eğer Türkiye’ye memleketime gideceğim 🇹🇷🇹🇷🇹🇷hakkınızı helal edin,benden yana helal hoş olsun…kendinize dikkat edin.Her şey gönlünüzce güzel olsun inşAllah..yakında tekrar görüşmek ümidiyle..Allaha emanet olun ..Sevgilerimle…Gelincik kalpli bir gelincik ☺️😇🤗🤍🩵🌸🌺🕊️🙋‍♀️
-Yorum olmasın lütfen çünkü cevap yazamayacağım.
172 notes · View notes
nesrin-c · 2 months
Text
hücredeki adalının hikayesi
Taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
İstediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
Oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
Ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
Arkasında Mehmet.
Görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
Mehmedim utanıyor, kahroluyor.
“Askerim ağam n'aparsın” diyor.
Aslında o’ da tutsak.
Ben hücre içinde, o hücre önünde.
Günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
Yüzlerinde tecessüs.
“Çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar”
Ama yine de “çılgın adamın” karşısında
Bir eziklik duyuyorlar, o başka,
Gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
Zaman ve mekan özümlenmiş artık.
Sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
Işık yirmi dört saat yanar.
Bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
Cigaramı her çekişimde duman olur,
Uçar giderim, ta uzaklara,
Çoğu kere Ada'ma giderim,
Cigaramın dumanı, beni memleketime;
Ada'ma götürür.
Kahpe İstanbul'un, kahpe bir bölgesinde,
Bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
Bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
Bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki…
Ev de değil ada, ada!
Satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizi'nin ortasında,
Güneşi batmayan bir ada.
Ben ne şuralıyım, ne buralı,
Adalıyım adalı,
Ada’m ormanlıktır.
Dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün Ada'mı kaplar.
Erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
Biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
Ben Adalıyım ey kahpe hücre, Ada'lı
Doğru ya sen nereden bileceksin Ada'mı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
Ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin Adamı?
Dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir Ada
yeryüzünde yoktur.
Değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
Ya sen yarasalar şairi, pişkin Cacomcho?
Değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
Senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
Senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
Karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler…
Yarının Türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler…
Ada’m kalabalıktır hain hücre:
Elde mitralyözüyle,
Sierra Maestra'da, Falcon'da, Vietnam'da
Mozambik'te, Angola'da, Sina çöllerinde…
Özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
Zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı…
Dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
Benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
“birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına
Kel dünya, Ada'mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
Seni yerle bir edecek Adalılar'ı iyi tanı.
Ada’m ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, o…punun dölü utanç duvarı
Evet Ada'mı karanlığın suları bastı.
Evet, benim gibi birçok Adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, Ada’m batmaz, yok olmaz
Ada’m sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
Hepsi o kadar.
MAHİR ÇAYAN.
Tumblr media
79 notes · View notes
selin-n · 4 months
Text
Korkunç bir sancı değil mi özleyip de sarılamamak...?!
🎼🎶 🎻🎻
Huzurlu akşamlar
Sevgilerimle 💙🕊️
Tumblr media
...Ah! saklı gülüm
Sen hem zor hem güzelsin
Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
Sen memleketim kadar güzelsin
Ve, güzel kal...!
N.Hikmet
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
💙🥀🕊️
53 notes · View notes
fikret-i · 8 months
Text
Maddi ve manevi anlamda iç açıcı olmayan çocukluk dönemi geçirdim. Gerçi gençlik dönemimin de pek sağlıklı bir dönem olduğu da söylenemez. Doksanlı yılların ortası, ilkokul yıllarımdı. Cadde üstünde kıraathane tarzında çay ocağımız vardı. Dükkânın kazancı iyi, işler yolundaydı. İşyeri amcamın, işletmesi babama aitti. Seçim senesiydi. Amcamla babam farklı siyasi görüştelerdi. Eskiden beri öyleydi ama bu sefer amcam, kendisinin dediği yönde oy vermesi noktasında çok ısrarcı oldu. Seçim oldu. Babamın oy verdiği kişi belediye başkanı oldu. Amcam ve çocukları bu durumu hazmedemedi iş yerinin boşaltılmasını istediler. Babam, bunun üzerine bir üst sokakta satılık olan arsayı aldı, büyükçe bir iş yeri yaptırdı. Kıraathaneyi buraya açtı. Tabi bu inşaat sürecinde çok zorlandı. Borçlandı. Kıraathane de beklenilen kazancın yarısını dahi kazandırmadı. Borçları ödemeye gücü yetemeyecek duruma geldi. İnşaat malzemelerini aldığı esnaf, ödeme tarihinde anlaşmalarına rağmen çok zam geliyor diye babamın borcunu faizlendirmek istedi. Borcuna karşılık faiz uygulamamak için babamın kiralayarak ticaret için diktiği yaklaşık yedi yüz kök kadar kavak ağacı vardı. Onu istedi. Birkaç seneye büyüdüklerinde yüklüce getirisi olacak o ağaçları babam vermek zorunda kaldı. Annemin öyle zoruna gitmişti ki. Ağlayıp duruyor, babama kızıyordu. Bu esnaf sadece bize değil birçok kişiye aynı gaddar yöntemi uyguluyordu. Çok sürmedi birkaç ay sonra bir trafik kazasında paramparça olarak can verdi. Ne diyelim. Azap çok zor. Ohh diyemiyor insan, Allah taksiratını affetsin. Bu esnaf evliydi çocuğu yoktu. Serveti, kardeşlerine yarısı da borç defterleriyle birlikte karısına kaldı. Adam öldü. Ödemeyi biraz daha geciktirebiliriz ümidindeyken. Kadın, ödeme günü kardeşleriyle kapımıza dayandı. Babam borcun bir kısmını daha ödeyememişti. Kadına, kardeşlerine biraz daha süre vermeleri noktasında talebini ne dediyse kabul ettiremedi. Elimde bir şey kalmadı, evde televizyon, buzdolabı var değerli olarak isterseniz onları alın dedi. Merhamete gelirler diye beklerken tamam deyip televizyonu ve dolabı sırtlayıp götürdüler. Yaşadığımız kâbusu izah edemem. Evde ablalarımın ve benim akşamları izleyerek eğlenip vakit geçirdiğimiz televizyonumuz gitmişti. Annemin eli ayağı sayılacak buzdolabımız gitmişti. Oracıkta hepimiz çöküverdik. Babam dirayetli durmaya gayret ediyor, yenisini, daha iyisini alacağım diye bizlere teselli vermeye çalışıyordu. Akrabalarımız, tanıdıklarımız mı? Ne demişler: “Düşmeye gör.” ‘Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini, akrabanın akrabaya kimse bilmez nettiğini’ diye söz var ya! Herkes sen iyiysen iyi, sen güzelsen güzel. Kıraathanede işler yolunda gitmeyince babam, iş yerini başkalarına kiraladı. Onlar da düzgün kira vermedi zaten. Borçları ödemek için ailecek sonbaharlarda Çukurova’ya pamuk toplamaya, kışları Kıbrıs’a fidan dikimi ve portakal işlerine, ilkbaharlarda Maraşaltı dediğimiz Narlı Ovasına çapa yapmaya. Benim üniversite yıllarıma kadar gidip geldik. İşler düzeldi ama. Bize kocaman kâbus dolu hatıralar bıraktı. Çok şükür sıhhatimiz yerinde, işler yolunda artık. O iş yeri eve çevrildi. Üst katını da tayinim memleketime çıktığı sene kendim daire yaptırdım orada oturuyorum şimdi. Arada hatıralarım canlanıyor, duygusallaşıyorum. O yılları düşünüp şimdiki halime de baktıkça çok çok şükrediyorum. Kader cihetiyle olması gerekiyordu, yaşamamız gerekiyordu o zorlukları. Bize çok şeyler kattı o zorlu günler. Hastalıkların, vücudu daha büyük illetlere karşı idmanlaştırdığı gibi bu zorluklar da bizi pişirdi. Ben mesela o zorluklar olmasaydı okumayacaktım. Faizin f sine, borcun b sine yaklaşmaktan korkuyorum. Ablalarımın da durumları iyi, onlar da iktisadı öğrendiler bir nevi. Anne babam da sağ ve sıhhatliler, kendi evleri, emekli gelirleri de var. Yaşayış itibariyle zor yıllar geçirsek de netice itibariyle güzel meyveler bıraktı o zorluklar elhamdülillah. Hülasa: İnşirâh Suresi 5. ve 6. Ayetlerinde belirtildiği gibi. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
Tumblr media
65 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 9 months
Text
YAŞAMAK...
Her sabah yeniden başlamayı
bilmek.
Umutsuzluğa inat,
Umudumuzu tazeleyerek.
Gülerek,
Günaydın 🥰
Güzel memleketim #Nigde
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tumblr media
101 notes · View notes
susamam · 3 months
Text
gün geçtikçe eksilmek. sanki her yerimden bir parçam dökülüyor. hiç bilmediğim memleketin sokaklarında kayboldum bugün. memleketim de sendin evim de. çaresizliği de sen öğrettin çekip gitmeyi de. ama en çok neyi öğrettin biliyor musun geldiğin her vakit sana kıyamamayı. git diyemiyorum mesela. karşımda gördüğüm an göğüslerine yüzlerce darbe indire indire kovmam gerekiyordu seni. bağırmam. gözlerinin içine baka baka küfürler savurmam. benim sana karşı lâl olmamalıydım. her şeyi yapmalıydım ama karşında öylece çaresizce bakmamalıydım sana. kaçmalıydım belki. bilemiyorum işte. konu sen olunca ben hiçbir şeyi bilemiyorum zaten. nasıl anlatayım sana. adın geçince şu göğsümde bir kuş kanat çırpıyor sanki. sonra tiz bir çığlık kopuyor içimde. sana dair bir şeyler görünce soluksuz kalıyorum. sanki ana karnından yeni çıkmış bir bebek gibi yeniden nefes almayı öğreniyorum sonra. ben hayatımı bile senden öncesi ve sonrası diye ayırdım. senden sonra o kadar güzel şeyler oldu ki bunu nasıl mahvedebildin inan ben de bilmiyorum. gittiğinden beri ne yapıyorum bilmiyorum. o kadar hayatım olmuşsun ki artık bir hayatım var mı bilmiyorum. ama sen yine de gelip durma olur mu? baharlarıma kışı, çiçeklerime güzü getirme. ben sensizliği sevmek istiyorum. ben canımı yakan birinin varlığından haberdar olmak istemiyorum anlıyor musun? buna acımasızlık deme sakın. ya da diyebilirsin. sen bana hiç acımadın ki. kaçtın hep öyle fütursuzca, düşünmeden. şimdi kaçan ben olacağım. senin gibi dönmeyeceğim de.
43 notes · View notes
yorgunluklara · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
“Sen memleketim kadar güzelsin, ve güzel kal”
21 notes · View notes
hazanla · 3 months
Text
"Güzel şeylere hasrettir memleketim.
Güzel şeylere hasret bu dünya"
Enver Gökçe
29 notes · View notes
murat-o41 · 11 months
Text
Üçlü Evlilik Teklifi! (Fatma 21 Y., İstanbul)
Merhaba, adım Fatma, ama herkes Fatoş der. 21 yaşında, 1.65 boyunda, 70 kiloda, güzel sayılabilir bir kadınım. 18 yaşımda ilk evliliğimi yapmış, ama çocuk doğuramadan 2 yıl geçmişti. Doktorlar kusurun benden olduğunu söyleyince, kocam ailesinin baskılarına dayanamayıp beni boşadı. 20 yaşımda dul kalmıştım. Memleketime dönmek istemediğim için mecburen çalışmak zorundaydım. Birkaç iş deneyimi yaşadım, ama hepsinde de patron olacak şerefsizler beni sikmenin derdinde olduklarından işi bıraktım. Aslında ben de 7 aydır yaraksızlıktan yanan amımı siktirmek istiyordum, ama milletin orospusu da olmak istemiyordum...
Mutlaka karşıma doğru düzgün bir patron çıkar diye iş aramaya devam ettim. Sonunda bir hazır giyim mağazasında iş buldum. Mağaza sahibi Evren, 28 yaşında, yakışıklı çok kibar, erkek güzeli derler ya öyle, parlakça, yakışıklı birisiydi. Benden başka iki kadın çalışan daha vardı mağazada. Birkaç gün sonra o iki kadın çalışanla samimi olmuştuk. Onların Evren'e hayranlıkla baktıklarını görüyordum. Hatta birisi dul olmasına rağmen, "Bu gün istese evlenirim bu adamla!" deyince konu açılmış ve Evren'in de boşanmış olduğunu öğrenmiştim...
İlerleyen haftalarda Evren benimle daha bir ilgilenmeye başlamıştı. Bunun farkına varan mesai arkadaşlarım bana soğuk davranmaya başlamışlardı. Adam önceki patronlarım gibi beni sikmek için uğraşmıyordu, sanki beni daha iyi tanımak istiyordu. Ben de bundan rahatsız olmuyordum...
Mağazada çalışmaya başlayalı iki aydan fazla olmuştu. Bir gün mağazaya 50'li yaşlarda, yaşına göre oldukça güzel ve sexy, türbanlı bir kadın geldi. Evren'le konuşuyor, arada dönüp bana bakıyordu. Ben meraklanmıştım, kim bu kadın, niye bana bakıyor diye. Ama çok sürmedi, kadın yanıma gelip, "Merhaba Fatma, ben Evren'in annesi Sultan, seninle hususi bir mesele konuşmak istiyorum. Karşıdaki kafede biraz oturalım mı?" deyince çok şaşırdım.
Şaşkınlığım geçince, "Tabii, olur, konuşalım!" dedim, ama bir yandan da meraktan geberiyordum acaba benimle ne konuşacak diye. Mağazanın karşısındaki kafede kahvelerimizi yudumlarken kadın söze girdi, "Bak kızım, Evren senden çok bahsetti, seninle evlenmek istiyor, ama sana açılamamış. Sen de dulsun, o da dul, eğer olumluysan akşam Evren'le bir yerde oturup konuşun. Anlaşırsanız, ki annesi olarak seni çok beğendim, çok isterim evlenmenizi!" deyince ben tabii şok içinde ne diyeceğimi bilemedim.
Kendime gelince, "Sultan teyze, ama şunu bilmeniz lazım ki benim çocuğum olmuyor. Yani kısırım, eski kocamla bu yüzden boşandım. Oğlunuzla evlenmek istesem bile tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum!" dedim. O da, "Biliyorum güzel kızım. Ben senin durumunu araştırıp her şeyini öğrendim. Onun için karşında oturmuş oğlumla evlen diyorum. Bizim de senden çocuk beklentimiz yok. Oğlumun da özel durumundan dolayı çocuğu olmuyor. Eğer oğlumla evlenmeyi kabul ediyorsan, bu meseleyi kendi aranızda konuşursunuz artık!" dedi. Ben de, "Evren bey çok iyi bir insan, evlenmek isterim!" dedim.
Sonra mağazaya döndük. Annesiyle konuşan Evren'in gözünün içi gülüyordu bana bakarken. Tabii diğer kadınlar merak ve kıskançlıktan çatlıyordu. Annesi gidince, Evren bana gülümseyerek ve göstererek telefonunu eline aldı ve "Akşam en sona kal, beraber çıkalım!" diye mesaj attı. Ben de, "Tamam!" deyip mesajı onayladım. Sonra Evren'e bakıp düşünmeye başladım. Daha ne konuşacağız acaba, sonuçta annesine kabul ettiğimi söylemiştim. Bu akşam hemen sikişir miyiz acaba gibi herşeyi düşünüyordum. Alev Alev yanan amım artık sikilmek ve aylardır unuttuğum orgazmı yaşamak istiyordu. Evet, bu akşam ne yapıp edip Evren'le mutlaka sikişmeliydim. Kendimi bu fikre sabitleyerek akşamı zor ettim.
Akşam birlikte çıktık. Arabasına ilk defa biniyordum, arabanın içi de dışı gibi çok güzeldi. Beni oldukça lüks bir içkili restorana götürdü. Hayatım boyunca böylesine lüks bir restoran görmemiştim. Garsonlar etrafımızda fır dönüyordu. Bana sürekli, "Başka bir arzunuz var mı hanım efendi?" diye soruyorlardı. Kendimi şimdiden patron karısı olarak hayal etmeye başlamıştım...
Yemeklerimizi yeyip içkilerimizi içerken, Evren, benden çok hoşlandığını, annesinin de beni çok beğendiğini, beni şimdiden gelin olarak gördüğünü falan anlatıyordu. Hayatımda biradan başka bir içki içmemiştim, şimdi adını bile duymadığım içkilerden içiyordum. Bardağım boşaldıkça, iki metre ilerimizde dikilen garson hemen koşar adım gelip dolduruyordu. Kafam iyice güzelleşmişti bile...
Ben Evren'e çocuk konusunu açtığımda, o konuyu bildiğini, kendi özel durumundan dolayı böyle bir beklentisinin olmadığını söyledi. Ben iyice meraklanmıştım, "Annen de senin özel durumdan bahsetti, nedir bu özel durum, öğrenebilir miyim?" deyince, "Hadi kalkalım, o meseleyi de arabada konuşuruz!" deyip hesabı istedi. Ödediği hesabı görünce küçük dilimi yutacaktım, nerdeyse benim aylık maaşım kadardı...
Arabaya bindik, restoranın otoparkından çıktığımızda, "Bak Fatma, önceki karım sağolsun bu durumumu ifşa etmeden, kimseye duyurmadan, oturup anlaşarak ayrıldık. Benim seks konusunda sıkıntılarım var, yani yapamıyorum. Bu demek değil ki seni kadınlığını yaşamaktan alıkoyacağım. Eğer evlenirsek, beraber belirlediğimiz biriyle birlikte olup kadınlığını yaşaman için gerekli özgürlüğü vereceğim sana!" dedi.
Bu anlattığını hayretler içinde ve büyük hayal kırıklığı ile dinledikten sonra bir süre düşündüm. Sikilmek hayaliyle bindiğim arabanın içinde, sikişemediğini ve beni başkasına siktirebileceğini söyleyen bir erkek vardı kaşımda. Tamam, mağazası, arabası, villası ve çok parası vardı Evren'in, ama ben sikilmek de istiyordum.
"Bak Evren, çok iyi bir insansın, açık sözlülüğün için de teşekkür ederim. Ama ben bu gün senin yanına bir yuva kurmak, hatta bu gece senin olmak için geldim. Aylardır dulum ve elime erkek eli değmedi, bu gece senin elin değsin istedim, ama yapamam diyorsun. Peki, diyelim evlendik, beni kimin becermesini istersin? Eminim aklında biri vardır?" derken kendimi siktirmeyi o an öyle çok istiyordum ki, kimi dese verecek haldeydim.
Evren de, "Evet aklımda biri var, eniştem Hasan. Hem sekste sana istediğinin çok çok fazlasını verir, hem de aileden biri olduğu için dikkat çekmez. İstersen arayıp tanıştırayım sizi, ne dersin?" dedi. Ben de, "Anlatsana önce, nasıl biri?" dedim. Evren, "Eniştem 35 yaşında, 1.85 boyunda, güreşçi, kaslı vücudu var, kadın olsam benim bile altına yatacağım tam bir aygır. Yani senin kadınlığını sonuna kadar yaşayabileceğin biri!" diye anlatırken amım vıcık vıcık sulanmıştı bile. O yüzden, "Tamam, ara tanışalım, dediğin gibiyse, hoşuma da giderse olabilir!" dedim. Aradı, sonra da arabayla gidip aldık eniştesini.
Ama adamı görünce dibim düşmüştü adeta. Evren, eniştesine, "Enişte bak seni Fatma'yla tanıştırayım, bahsetmiştim sana, olayı da biliyorsun, şimdi iş sende!" dedi. Arka koltukta oturan Hasan da elini tokalaşmak için öne uzattı ve "Merhaba Fatma, kayınço çok bahsetti senden, ama güzelliğini eksik anlatmış!" dedi. Ben de, "Teşekkür ederim Hasan, gördüğüm kadarıyla seni de bana eksik anlatmış!" deyince eniştesini beğendiğimi anlayan Evren, "Tamam bu iş oldu o halde! Haa, Fatma istersen sen de arkaya geç, villaya kadar biraz daha tanıyın birbirinizi!" derken resmen duygularıma tercüman olmuştu.
Ben arkaya geçer geçmez Hasan beni çekip kucağına oturtup dudaklarıma yapıştı. Ben de kıtlıktan çıkmış gibi öpüyordum onun dudaklarını. Bir süre öpüştükten sonra dudaklarını dudaklarımdan kurtarıp, "Kayınço bu karı yanıyor resmen!" dedi. Ben de, "Bırak kayınçoyu, sev beni aslanım, evet yanıyorum, söndür ateşimi!" deyip dudaklarına yeniden saldırdım. Dudaklarımdan kurtulan Hasan, "Dur yavrum, acele yok, yavaş yavaş, hem benim şartlarım ağırdır, sekste sınırım yoktur, razıysan başlayalım!" dedi. Ben o anki ruh haliyle, "Ne şartın varsa kabul, hadi sev beni, sik beni artık!" deyince bu sefer o yapıştı dudaklarıma.
Ama ne yapışma, dudaklarımdan sonra boynumu ve kulak memelerimi yalarken aldığım haz, yarak hasretiyle yanan amıma Hasan'ın sertleşen sikiyle yaptığı baskıyla dayanılmaz bir zevke dönüşüyordu. Bir an önce içime girmesi için acelece üstünden inip onu eşofman ve boxerinden kurtardım. Damarlı yarağı kazık gibi duruyordu. Tangamı çıkarıp yarağın üstüne oturup içime almak amacıyla tekrar kucağına geöecektim ki, "Dur bakayım yavrum, acele etme, yalamadan am sikmem ben!" deyip beni sırtüstü koltuğa uzattı. Telefonun ışığıyla biraz amımı inceleyen Hasan, "Fatoş bu ne küçük bir amcık böyle bebeğim!" dedi.
Ön tarafta arabayı kullanan Evren de, "Kafa çıkmamış am getirdim sana eniştem, bak keyfine, mutlu et Fatoşumuzu!" diye konuşurken, eski kocamın bile yapmadığını Hasan yapacaktı. Amıma yumuldu, öyle bir yalıyor, öyle somururuyor du ki, ben kendimi kontrol edemiyor, Hasan'ın ağzına bütün am suyumu boşaltırken vücudumdaki müthiş orgazm titremesini durduramıyordum. Hasan ağzı ve diliyle iki dakikada beni orgazm etmiş, üstelik hiç iğrenmeden bütün am suyumu içmişti adeta...
Titremelerim geçince, Hasan, dibinden tuttuğu yarrağı sallayarak, "Gel yavrum, şimdi sıra sende, al ağzına yala sikimi!" dedi. Yarısını ancak ağzıma gömdüğüm kalın ve damarlı yarağını yalamaya başladım hemen. Bir eliyle kafama bastırıp hepsini ağzıma sokmaya çalışırcasına ağzımı siken Hasan diğer elinin işaret ve orta parmağıyla amımı parmaklıyor, baş parmağıyla göt deliğime sert bir masaj yapıyordu. Bu da bana daha önce hiç yaşamadığım değişik bir duygu ve zevk veriyordu...
Ağzımda daha da büyüyen yarak sona yaklaşmıştı. Hasan, "Ağzına geliyorum Fatoşum, bütün döllerimi yutacaksın!" der demez ağzımın içine öyle bir patladı ki, boğulacağım sandım. Daha önce hiç döl yutmamış olsam da şimdi yutmam gerekiyordu, çünkü o benim am sularımı yalayıp yutmuştu. Döllerini yuttuktan sonra taşaklarına akan son birkaç damlayı da dilimle ağzıma alıp yuttum. İlk defa olduğu için midem biraz kalktı, ama tadı güzeldi.
Hasan, "Harikaydın yavrum, şimdi gel bakayım kucağıma!" deyip sertliğini muhafaza eden yarağı daracık amıma biraz uğraştan sonra yerleştirmişti. Canım biraz yanmış, zor almıştım kol gibi yarrağı. İçimde hareketsiz duran yarrağı amımla sıkıp bırakıyordum. Bu yaptığım Hasan'ı daha bir zevklendirmiş olacak ki, iki eliyle belimden kavrayıp beni yukarı aşağı hareket ettirmeye başladı. Ben de oturup kalkma ritmimi giderek hızlandırdım, ikinci orgazmıma yaklaşıyordum...
Hasan, "Ohhh, yavrum benim, daracıksın yavrum, daracık. Ömrümde siktiğim en dar, en güzel am. Evren bak müstakbel karını sikiyorum burada, hoşuna gidiyor mu, hee? Söyle lan ibne, söyle avradını siktiğim. Nasıl sikiyorum bak Fatoşumuza, nasıl inliyor çığlık çığlığa. Bir an önce evlenin de her gün sikeyim bu amcığı!" dedi. Evren de, "Süpersin enişte, devam, beline kuvvet, Fatoşumuzu mutlu olsun, kökle eniştem, kökle dibine dibine!" dedi. Bu konuşmalar beni daha azdırmış, artık zangır zangır titreyen vücuduma engel olamıyor ve hayatımın sikişini yaşıyordum. Ben de başladım, "Sik Hasan'ım, sik aslanım, ayhh, oyhhh, süper, süpersin, ohhhhhh!" diyerek orgazm oldum...
Ama içimdeki yarağın boşalmaya halen niyeti yoktu. Beni 10 dakika daha sikip sonunda o da içime ılık ılık döllerini boşalttı. Ama ben de iyi yorulmuştum. Evren, "Nasıl aşkım, beğendin mi eniştemi, iyi sikti mi seni? Evlenecek misin benimle?" dedi. Ben de, "Beğenmek ne, bayıldım aşkım, yarından tezi yok nikah işlemine başla, bir ömür yerim ben bu yarağı!" dedim...
Villaya varınca ilk işim duşa girmek oldu. Benden sonra da Hasan duşunu aldı ve tekrar sevişmeye başladık. Bu sefer Evren'in yatak odasında çok daha rahattık. Evren de niye soyunduysa çıplak oturup bizi izliyordu. Ben ise kaslı erkeğimi ikinci raunda hazırlıyor, yalamadık bir yerini bırakmıyordum. Beni sikecek yarağını kazık gibi yapmıştım. Hasan da beni yatağa sırtüstü yatırıp üzerine düşeni kusursuz yapmış, sekse aç bedenimi hazırlamıştı. İri yarağını daracık amıma bu kez daha kolay geçirip, bacaklarımı omzuna alıp en derinime, sert, kararlı ve tempolu pompalamaya başlamıştı...
Bir müddet bu pozisyonda siktikten sonra bacaklarımı beline dolamamı ve boynuna sarılmamı isteyen azgın boğam artık götümü avuçlayıp beni ayakta odanın içinde gezdire gezdire sikiyordu. Evren'in önüne geldiğimizde, "Kayınço yakından izle, karının amına nasıl giriyor yarağım. İyi bak kayınçom, am böyle sikilir!" demesine, Evren de, "Devam et eniştem, çok uyumlu gidiyorsunuz!" diye cevap verdi.
Ben içime giren kalın yarağın tadını çıkarırken Evren'in göt deliğime dilini değdirip yalamasıyla yaşadığım zevk farklı bir seviyeye gelmişti. Amımda kalınca bir yarak işlerken götümde bir dil beni uçuruyordu. Adamlar bana daha önce hiç yaşamadığım zevkleri yaşatıyordu. Daha fazla dayanamayıp orgazm oldum, ama onlar devam ediyordu. Evren'in parmağını götüme sokmasıyla hafif bir acıyla irkildim. Amımdaki zevk götümdeki o hafif acıyı bastırıyor, artık farklı bir zevk yaşıyordum...
Az sonra Hasan beni kucağından indirip yatağa domalttı. Amımı artık bu pozisyonda sikiyordu. Ama ben götümdeki parmağın verdiği zevkin eksikliğini hissedip, "Götümü parmaklayın!" diye haykırdım. Bunun üzerine amımdan çıkan Hasan'ın, "Kayınço gel karının amını yala!" demesiyle Evren gelip 69 pozisyonunda altıma uzandı. Evren amımı yalarken Hasan da götümü yalıyordu. Bir süre sonra Hasan götümü yalamayı bırakıp çekmeceleri karıştırdı. Sonra deliğime birşey sürüp önce bir parmağını, ardından ikinci ve derken üçüncü parmağını soktu. Bu sefer acıyı oldukça hissediyordum, yine de amımdaki zevk götümdeki acıya galip geliyordu...
Göt deliğimi bir süre üç parmağıyla genişleten Hasan sonunda parmaklarını çekip yarağının başını bakire göt deliğime dayadı. Başının girmesiyle bile dayanılmaz bir acıyla deliğimi sıkabildiğim kadar sıkıp kalanını sokmasını engellemek istiyordum. Hasan yüklenmeye devam ediyordu, yarısın sıkmuştu. Bense acıyla, "Çıkar aşkım ne olur, öleceğim, kurban olayım çıkar, alamıyorum!" diye resmen yalvarmaya başlamıştım. Hasan, "Tamam yavrum, çıkıyorum, sakin ol, rahatla!" diyerek öne doğru eğilip kulak mememi emmesiyle ve Evren'in altımda amıma diliyle verdiği zevk birleşmişti. Hasan'ın yarağını hafif geri çekmesi beni rahatlatıp gevşetmişti. Bunu anlayan Hasan tam çıkarmadığı sikini birden nasıl köklediyse dibine kadar oturttu. Benim halimi sormayın, tahmin edersiniz, şehirde olsaydık bütün apartman başımıza toplanırdı herhalde.
Hasan ise, "Tamam Fatoşum, tamam güzelim, hepsi girdi, merak etme hepsi bu kadardı, birazdan alışacaksın!" derken hiç hareket etmiyordu. Ama Evren alttan amımı yalamaya devam ediyordu. Hasan'ın götümü sikmekten vaz geçeceğini hiç sanmıyordum. Götümdeki acı hafifleyince, "Hadi erkeğim, olan oldu köküne kadar yedik yarağı, sik artık!" dedim. Teslim olmuş bir şekilde boşalmasını bekleycektim. Hasan'ım götüme ufaktan girip çıkmaya başladı. Alıştığımı anlayınca da artık sertçe sikiyordu. Hasan, "Ohhh, daracık, ölürüm ben bu göte! Kayınço bak, karının kızlığını bozdum!" deyip keyifle götümü sikerken, ben de çığlık çığlığa acıyla karışık zevkin farklı bir tonuyla tanışıyordum...
Herhalde yarım saatten fazla sikti götümü. Sonunda böğüre böğüre bütün döllerini götümün içine boşaltan Hasan'ım içimden çıkmadan kucakladığı gibi beni banyoya götürüdü. Beni kendi elleriyle yıkayıp temizledi. Havluyla beni kurularken, "Canını yaktıysam özür dilerim aşkım!" dedi. Ben de, "Özür dilemene gerek yok aşkım, amım da götüm de senindir bundan sonra, istediğini yap bana!" dedim. Ama resmen adama aşık olmuştum, hatta kölesi olabilir bir haldeydim. Bir kadın daha nasıl sikilebilirdi ki?
Yatak odasına döndüğümüzde, Evren elinde bir tektaş pırlanta yüzükle önümde diz çöktü ve "Ee, ne diyorsun aşkım, benimle evlenecek misin? İkimizin de karısı olacak mısın?" diye sordu. Yüzükteki pırlantanın büyüklüğü aklımı başımdan almıştı, sevinçten uçacaktım nerdeyse. Tabii ki kabul ettim ve parmağımı uzattım, Evren de yüzüğü taktı...
Ertesi gün de Evren'le yıldırım nikahıyla evlendim. Sonradan anlattı Evren, benden önceki karısına da bana yaptıkları teklifi yapmışlar, ama karısı kabul etmemiş ve boşanmışlar. Önemsemedim, Evren'le resmi olarak karı kocayız artık. Hiç bir maddi sıkıntım kalmadığı gibi villada yaşıyorum, altımda lüks bir araba var, hep lüks mekanlarda takılıyorum, yani 'Patron Karısı' oldum. Hasan da seks ihtiyacımı gideren gayrı resmi kocam oldu. Kısaca çok mutluyum. Alan razı, veren razı, gerisi kimin umurunda?
[Fatma]
70 notes · View notes
sadecedoruk · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Annem tarafından memleketim diye söylemiyorum. Gerçekten çok güzel bir şehir Mardin. Her köşesinde ayrı bir hikaye bulabilirsiniz.
😍
23 notes · View notes
rx-aysgl · 5 months
Note
trabzonsporlu Randy
KESİNLİKLE CANON
SAYFANIN TRABZON LORE U VAR GEÇENLERDE BİR HEMŞERİMLE HAMSİ HAMSİYE BUNU TARTIŞTIK HATTA (asteriks koyduğum yerler onun fikriydi)
memleket ve takım headcanonlarını saycam şimdi öhöhöh
randy angaralı ama tarbzonspor kitlesini aşırı benimsemiş durumda
sahalara atlıyor elinde sandalyeyle koşuyor
götünde fişek patlatıyor
61. dakikada çıldırıyor
yüz taşak kendini bordo maviye boyuyor*
hakemi dövüyor
aziz yıldırımdan nefret ediyor
trabzonspor müzesine gidip 2012 kupasının olası gereken boş büstün yanında foto çekiniyor tripli captionlar atıyor
fenerliler dni kjpfreojprvpohvrwpoj gidiyor kaleciye sövmek için karşı tarafın kalesinin arkasındaki koltuğu kapıyor*
tsli oyunculara topunuz olurum diye bağırıyor*
kanıt olarak bir tane beyzbol bölümü vardı orada zaten ne kadar agresif bir taraftar olduğunu görüyoruz
randynin stan e dans etmeyi öğrettiği bir bölüm vardı orada türk olsalar kolbastı öğretirdi stan e KESİNLİKLE ZORLA TS TUTTURURDU
randy öyle bir kaptırmış ki evde sürekli kazım koyuncu ve volkan konak çalıyor kyle stanin eve girince diyor ki amk ben ben bile bu kadar trabzonlu değilim
kyle da karadeniz müziklerinden mağdur çünkü kendisi trabzonlu ve ailecek geziye gittiklerinde aynı kazım koyuncu kasetini 6572657423657342 kere dinleme durumunda kalıyor
trt müzikçi sheila canon bu arada kendisi gidip karadenizli müzisyenlerin çıktığı programları kaydedip tekrar tekrar açıyor
evde sürekli hamsi pişiyor evde yedi yirmi dört çay demleniyor
ike çay sevmiyor sheila zorla çay içiriyor*
gerald marketlerdeki çayı sevmediği için kaçak kaliteli çay getirtiyor*
çay konusunda acayip seçiciler eve poşet çay sokamıyorsun o derece
kyle kaçak olarak papatya çayı içiyor kendisini ilaç kesmediği için
kyle da tam ben trabzonluyum diye ts tutmak zorunda değilim tmm mı diye geçinen gs taraftarı tipi var
CARTMAN FENERLİ BU ARADA
kyle fındık tarlasına üni parası çıksın diye gidiyor yanında kenny i de götürüyor*
kyle çok güzel istanbul türkçesi konuşuyor ama sinirlendiğinde sinir hastası doğu karadenizliliği tutuyor lazca küfretmeye başlıyor* (trabzon yöresinde çok laz yok biliyorum ama bunların uzaktan akrabaları artvinden trabzona göçmüş olabilir diye düşündüm)
kanıt olarak its a jersey thing bölümünü gösteriyorum eğer sp türk dizisi olsaydı bu bölüm kesinlikle trabzonu hedef alırdı
YA BİLDİĞİN BİZE HER YER TRABZONUN ABD PARALELİ YAŞANIYOR BÖLÜMDE ŞAKA GİBİ
kyle dönüşüm geçiriyor sarı yağmurluğu çizgili bereyi geçiriyor fjhhıeıajjjalfjjkdslldj
cartman kyle ı sinir etmek için ona arada temel diyor
doğum gününde hamsi kalem alıyor
kyle bunu dövüyor ama sonradan mürekkebi iyi diye o kalemi kullanıyor
içten içe uğurlu kalemi diye düşünüyor hatta*
bu arada alakasız ama kenny nin abisinin ösym kalemini tüm eğitim hayatı boyunca kullanması canon
kyle ıspanak yiycenni*
KYLE IN DOĞUM GÜNÜNDE MISIR EKMEĞİNE MUM DİKİP OKULA GETİRİYORLAR
cartmanın cartman finds love da kyle a mimoza çiçeğimi söylemesi fikri kabuslarıma giriyor ama buraya yine de yazacam
cartmanın memlekete gelelim bir de
şimdi liane izmirli ve cartman memleketim çok iyi diye herkesin memleketiyle istediği kadar dalga geçebileceğini düşünüyor
sonra jack tennormanin babası olduğunu öğreniyoruz
jack tennorman konyalı ngkrsşojvrsjoşre
(ya aslında yozgatlı da olabilir çünkü kızıl saçlı ve zamanında yozgata sürülmüş keltler de var ama neyse)
cartman o bölüme paralel bir şekilde babamı öldürdüm diye ağlamak yerine ben konyalı mıyım şimdi diye ağlıyor zırlıyor
kenny kesinlikle bjk li
çarşıcı kenny gerçek
kennynin memleketi tam kestiremiyorum tunceli olması komik geliyor ama ankara mamak headcanonu da çok sarıyor beni of
wendy sadece milli takımı tutuyor ve kendisi volaybol izlediği için kadın voleybol takımlarına daha ilgili
wendy ankaralı sürekli tren kullanan eryamanlı havası alıyorum
stan çankaya bebesi
craig ve tweek fenerli zaten fenerli logosu gibi geziyorlar amk
sivaslı craig gerçek
tweek istanbul fatihli
butters takım tutmuyor cartman ona soğan diyor bu yüzden
butters bursalı yüzde yüz eminim yemin ederim ama kanıtlayamam
bebe izmirli ve takım tutmuyor
tamam fikirlerim tükendi bu kadar
trabzonlu admine iyi denk geldin bütün bilgimi döktüm buraya anonsu inş beğenirsin
16 notes · View notes
siyahsever1adam · 3 days
Text
Altın Gün - Ordunun Dereleri
youtube
Benim küheylana atlayıp geliyoruz nasip olursa güzel karadenizim güzel memleketim havanı suyunu yeşilini kokunu serinliğini özledik vallahi İstanbul'da benim canımdır ama 3 ayda İstanbul bizi özlesin 🍀🐞😄
12 notes · View notes
selin-n · 5 months
Text
🍋🍏🍑🥮🍩
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
Sen ülkemin yaz geceleri gibisin
Saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
Beni unutma
Ah! saklı gülüm
Sen hem zor hem güzelsin
Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
Sen memleketim kadar güzelsin
Ve güzel kal..."
Nazım Hikmet Ran
Tumblr media
💙🥀🕊️
66 notes · View notes