Tumgik
Text
Hani an gelirde boğazını yırtarcasına bağırmak, ağlamak istersin ya. İşte tam da bu evredeyim... Can'ım cehennemden hallice, aklım araftan öte...
3 notes · View notes
Text
Çok uzun zamandır paylaşım ve yazılar yazamadım... En kısa sürede yeni ve daha etkili bir şekilde dönüş başlıyor. Takip de kalın dostlar 🤗🙏
7 notes · View notes
Text
Tumblr media
0 notes
Text
BENDEN ÖTE BENDEN ZİYADE
             BENDEN ÖTE BENDEN ZİYADE
       Bir ben var ki benim içimde; benden öte, benden ziyade… Hatırladınız mı bu şarkı sözünü. Rahmetli Barış Manço söylüyordu. Hemen hatırlatmak isterim sizlere en can alıcı noktasını.
                Sabret, gönül sabret, sakın isyan etme.
                Bir gün elbet bitecek bu çile, isyan etme.
                Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze.
                Orada öyle bir isim var ki KULDAN ÖTE, KULDAN ZİYADE.
                Onu düşün, ona sığın, o senden öte, benden ziyade.
                Bir ben var ki benim içimde, benden öte benden ziyade.
                Bir sen var ki senin içinde, senden öte senden ziyade.
                Teslim olmak diye bir terim vardır. Bir dil de söylenen ve sadece ibadet etmeye odaklı olan ve günümüz de en yaygın olanıdır bu insanlar tarafından kabullenilen. Bir de tüm benliğinle, kalbin, zihnin, ruhun ve bedeninle teslim olmak vardır. İlk olan teslimiyet sadece koşullanma ile oluşandır. Ama sonra ki teslimiyet en saf ve en derin teslimiyettir. Orada ne bir çıkar, ne bir düşünce, ne bir beklenti vardır. Yaradan’a sığınıp onun var ettiği evreni ve tüm canlı/cansız varlıkları oldukları gibi kabulleniş vardır. Başta kendini kabul etmektir. En çıplak halinle, tüm duygu ve düşüncelerinle, olumlu/olumsuz, iyi/ kötü, güzel/ çirkin ayırt etmeksizin. Aklınıza gelebilecek her şeyi yüreğinizden gelerek kabul edip, Yaradan’a teşekkür ettiniz mi?
                Hayatınıza bu zamana kadar girmiş insanları bir düşünün öncelikle. Bakın bakalım bütün yaşamınız boyunca kimler size nasıl bir aynalık yapmış da siz görememişsiniz. Bir bilim insanı diyor ki; “en yakınında bulunan beş kişinin ortalamasıdır insan”. Daha bir süre öncesine kadar bu düşünceyi onaylıyor ve kabul ediyordum. Baktığınız da evet ortalama en yakınınız olan beş kişinin özelliklerinden birer parça bir şeyler kendiniz de görüyorsunuz. Ancak gördüğünüz özelliklerin aslında size ait olduğunu bilmiyorsunuz. Herkesin hayatı baktığınız zaman “yazsam roman olur” şeklinde. Hal bu ki o romanı daha ana rahmine düştüğünüz an da yazmaya başladınız haberiniz yok. Hayatınıza gözlerinizi açtığınız andan itibaren romanı okumaya başlıyorsunuz. Sürekli bir şeyler keşfediyor, onu sindiriyor ve kabul ediyorsunuz. Sizler buna öğrenmek diyebilirsiniz ama bana göre görmektir.
                Hani biri sakarlık yaptığında “bakar kör” deriz. İşte çoğumuzun durumu da aynı böyle. Bakıyorsunuz ama göremiyorsunuz. Nefes aldığınızı ve tüm dertlere rağmen yaşadığınızı düşünüyorsunuz ama yaşamıyorsunuz. An geliyor en mutluyum dediğiniz o esna da bile bir an da çöküşe geçebiliyorsunuz. Ha diyeceksiniz ki “sen bize bunları diyorsun da sen hiç mi yaşamıyorsun bu geçişleri?” diye. Yaşıyorum ancak farkına vararak, kabullenerek, özümseyerek yaşıyorum. Bana gelen her duygu ve düşünceyi artık tadını çıkararak kabul ediyorum.
                Benliğimi esir alan korkularımdan, atalarımdan gelen gen aktarımımdan, toplumun kabullenmemesi fikrinden, gerekli/gereksiz vesveselerimden, kendi özümü bile bulamamaktan ötürü hissettiğim o çaresizlik. Tam bir sıkışmışlık hissi ile tükenip giden bir yaşam. İşte tam da öyle bir an çıkıp geldi ki “sessiz çığlıklarım içimi lime lime ederken, sıkışan ruhumu özgür bırakmak” istedim.
                Sorgusuz, sualsiz kendimi Yaradan’a teslim ettiğim ve her halimle kendimi kabul ettiğimi yüreğimden söylediğimde özgürleştim. İlahi gücün ruhuma ve bedenime nasıl milim milim teslimiyetimi kabul ettiğini bildirişini izledim. Nasıl üzerimden bir yük kalktığını ve aslında şimdi gerçekten nefes aldığımı hissettim. Kendimi her halimle sevmeyi, kabullenmeyi ve bakmanın değil görmenin esaslığını hissettim. Ben sıkışmış kalbimi teslimiyetle özgürleştirdim. İyi kötü bize gelen her şeyin kıymetini anladım. Hepsinin bize neler göstermek için geldiğini anladım. Ben yaşamak için, özgürleşmem gerektiğini anladım. Ben can bulmak için canımın varlığını bilmem ve kabul etmem gerektiğini anladım. Ben koşulsuz teslimiyetle ve koşulsuz kabullenişle içimden ne geliyorsa onu yapmak istediğimi anladım. Ben kısacası varoluş nedenimizi anladım. Neden artık sen de anlamayasın?
                                                                                              G.UMUT
3 notes · View notes
Text
Boşuna demiyorlar "ağzından çıkanı kulağın duysun" diye.
Tumblr media
1 note · View note
Text
Yine aylardan Kasım sanki sende kaldı bir yarım...
Tumblr media
1 note · View note
Text
Bunları biliyor muydunuz?
Tumblr media
5 notes · View notes
Text
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun ♥️
Tumblr media
0 notes
Text
1 note · View note
Text
Tumblr media
O yüzden bu bedenin bir emanet olarak bize verilen bir aracı olduğunu bilmek ve farkındalık dürtüsünü keşfetmek gerek. Fark ettiğiniz zaman bu fani dünyada yaşanılan herşey size daha kolay gelecek ve daha keyifle yaşayacaksınız hayatı.
1 note · View note
Text
Zira karşı tarafın gözünde değeriniz giderek yerler de sürünür. O yüzden yok mu sayıldınız basın gidin oradan!
Tumblr media
5 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Her şey küçücük bir niyetle başlamadı mı? Neden “dünyan” değişmesin? 🍀
#niyet #değişim #değiştirhayatını https://www.instagram.com/p/CkHEijZDdvC/?igshid=NGJjMDIxMWI=
5 notes · View notes
Text
Her günün bir akşamı olduğu gibi her akşamın da bir sabahı var. Bu kısır döngü içinde kaybolmak da senin elinde, kaybını bulup tat alarak yaşamak da senin elinde. Sen iste yeter ki...
18 notes · View notes
Text
instagram hesabım :)
0 notes
Text
CANINI ÇOK MU YAKTILAR?
             CANINI ÇOK YAKTILAR MI? 
                Hiç kendini bu dünyaya ait olmadığını düşündün mü? Canını çok yaktılar mı? Tahammülsüzlük seviyen kalmadı mı? Kalbin göğüs kafesine sığmıyor mu? Ruhun can mı çekişiyor? O zaman okumaya devam et.
                Ortalama bir hayatın yarısını yaşamış biri olaraktan nasıl evrimleştim sen de öğren. Tüm bu duyguların birikimi olan tüm yaşamımın bana getirdiği öğretilerim. Biliyor musunuz ben öğrenmeye daha yeni başladım. “Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki bundan bir süre öncesine kadar sadece bu dünyaya geliyoruz, yaşıyoruz ve gidiyoruz işte diyerek tanımlıyordum. Olay burada sonlanan hayatla bitmiyor ki. Asıl fragman olan bu hayatmış. Filmin galasını gittiğimiz ilk gün yapıp, devamını çekeceğiz. Şimdi size ölümden sonra ki yaşam felsefesi yapmayacağım. Zaten bu mevzu beni de sıkar. Gidince göreceğiz zaten, öğrenmek için ne bu acele?
                Bundan bir süre önce hiç inanmadığım, gülüp, alay ettiğim bir ortama girdim. O ortamı az sonra anlatacağım. Mühim olan o ortama ne haldeyken, ne vesile ile ve nasıl bir son çare ile gittiğimi bilin.
                Bir gün artık dayanamadığımı düşündüğüm, kalbimin göğüs kafesinden taşıp soluk almak istediği, tahammülsüzlüğün tavan, mutluluğun ise bana iki buçuk çektiği bir dönem. Hani derler ya son dönem de “ama kafa ne güzel” diye bildiğiniz cinnet is the coming modum açık. Her an birine saldıracak, her an birine küfür edecek seviyeye gelmiştim. Nefes desen neredeyse yarımın da yarısından daha az alıyorum. Olumlu bir cümle yok, ruhum bildiğiniz kasvetle dolu. Daha gencecik yaşta oldum bir ihtiyar misaliydim. Bildiğiniz bitikleri oynuyorum. Çok nadir olarak alkol alırdım keyfi, nadir boyutunu geçip ay da hatta ara ara hafta da birkaç kezi bulunca dedim hop dur aga burada.” Bu gençlik nereye gidiyah” diyen amca misali dedim nereye hafız? Toparlan artık dedim kendime. Her sabah bugün de dünün aynısı diyerek yorgun argın kalkıyordum yataktan. Keyif yok, mutluluk yok, huzur yok, bet bereket uçtu gitti. Anlayacağınız gece hadi toparlan derken sabaha daha güçsüz uyanıyordum. Biliyorum çoğunuz da aynı benzer durumlar var. Bak şimdi sıra evrimleşme aşamama geliyor. Bir sabaha karşı açtım semaya ellerimi dua diye ettiğim ve sonradan fark ettiğim niyetimi evren bana kafama çarpa çarpa gönderdi.
                Niyetimi ettikten sonra yaklaşık on iki saat geçmişken bir telefon geldi ve bir yer tavsiye edildi. Tamam en kısa sürede bakarım dedim ama bakmadım. Sonra iki gün geçti ve numarayı sundu bana amcam. Hadi ara dedi sana iyi gelecek. Ayıp olmasın düşüncesi ile ve işaret mi acaba sorgusuyla aradım verilen numarayı. Enerji dolu bir ses açtı telefonu. Hayat dolu bıcır bıcır konuşan bir kadın. Bu zaman da nadir rastladığım bir şeydi. Şaşkınlık ve tuhaf bir rahatlık ile konuştuk. Davete icabet edip gittim oraya. Yüz yüze tanıştık ve aldığım enerji ile müthiş bir sıcaklık kapladı içimi.
                Bana önce evrende ki varoluşumuzu ve çevremizde ki herkesin rolünü anlattıktan sonra, kalbimizi Allah’a teslim etmemiz gerektiğini söyledi. Konuştukça kafam da bir şeyler şekillenmeye, içimde ki boşluk dolmaya başladı. Sonra bir aile dizimi denilen seansa katıldım ve nasıl bir şey olduğunu tam bilememekle beraber acaba algı mı yapıyorlar diye de önyargı oluşturdum içimde benden bağımsız olarak. Sonra seansa girdik, enerji ve bilinçle insanın neler yapabileceğine bizzat şahit oldum. Sonra doğru nefes tekniği ile nasıl yaşamımı kaliteleştirdiğini ve rahatladığımı bizzat gördüm. İçinde biriken tüm o olumsuzlukları çığlıkların ve boğazında kronikleşen o düğümü atıyorsun. Göğsün de oturan tabiri caizse o öküz sürüsü gidiyor. Yavaş yavaş farkındalık dürtün açılıyor ve algıladığın her şeyi özümsemeye başlıyorsun. Müthiş bir yenilenme evresine giriş yapılıyor. Peşine bir de bilinç altı terapisini de ekledim ki tadından yenmez. İçimde oluşan adını bilmediğim o boşluğun ne olduğunu buldum. Kendimle ve hayat dediğimiz fani alem ile olan diyaloğumuzu süzgeçten geçirdim.
                Doğru nefes tekniği ile mutlu olmaya, çevremin değişmeye başladığına, olumlu cümleler kurduğuma şahit oldum. Korkularım diye tabir ettiğim vesveselerimi yok ettim. Her şeyden önemlisi başkaları için fedakarlık etmeyi bırakıp, kendime yatırım yapmaya başladım. Bu hayattan yeniden zevk almaya, yanaklarım acıyana kadar gülmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Şimdi soruyorsunuz değil mi? “ulan hep mi gülüyorsun, hep mi pozitif oluyorsun sanki” diye. Zaman zaman modum benim de düşüyor ve o an diyorum ki bu da sana bir başka ders. Hadi diyorum hatanı fark et, kabullen ve teşekkür et. Eğer o negatif olay olmasa anlayamazdın, çünkü onu anlaman için de bunu yaşaman gerekiyordu. Hadi diyorum dersini aldığına göre, hatanı fark ettiğine göre silkelen ve bir daha aynı hataya bile isteye düşme. Açıyorum eğlenceli bir şarkı ve başlıyorum özgürce söylemeye, neşem yerine geliyor. Ha bu arada sesim berbattır o ayrı bir konu, ama bana o esna da güzel geliyor. J
                Bize hayat boyunca hep birilerini sevme ve değer verme dürtüsü öğretilmiş. Ama insan önce kendini sevmeli. Kendine ve gücüne inanmalı. Hayattan beklediğimiz mucize var ya o aslında insanın ta kendisi. Mucize sensin. Güç senin elinde. Sadece bunu fark etmen gerek. İnan bu farkındalığı yaşadığında her şey çok daha güzelleşiyor. Yarım kalan her şey tamamlanıyor. Eksik yanın kalmıyor. Kucak aç kendine, kucak aç mucizenin ta kendisine. Doktor da sensin, şifa da sensin. Hadi durma kendini şifalandır. Ben kendimi şifalandırmaya başladım, sen de toparlan bunu okuyan insan. Unutma ve her gün hatırlat kendine mucize sensin.
                                                                               G.UMUT
4 notes · View notes
Text
O yüzden vedalaşıp yaşadığınız her şeyi bir deneyim olarak kabul edip yeni sayfanızda yeniliklere niyet edin 🙏🤗🌼
Tumblr media
instagram
1 note · View note
Text
GERİ GELMEMEK ÜZERE GİT...
Küçük bir çocuğun, o çok sevdiği oyuncağına duyduğu sevgi kadar temiz sevdim seni...
Öyle saf, öyle güzel...
Her gece hayaline sarılarak uyudum mesela...
Kimseye dokundurtmadım, kirletmedim sevdamı...
Rüyalarıma misafir ettim seni...
Kalbimi verdim ellerine.
Teslim ettim ürkek yüreğimi sana...
İstedim ki kırma, incitme ve çok sev beni...
Sevemedin...
Ben sana kıyamazken, gönlümü pas pas ettin sana koşarak geldiğim yollarda...
Ben gitmeyi beceremedim senden. Ama sen git sevdam. Git...
Geri gelmemek üzere git...
G.UMUT
1 note · View note