Tumgik
#antalya mutlu
mesut-sems · 11 months
Text
Tumblr media
Geçmem dediğin yollardan geçer,
Yaşayamam dediğin yerlerde yaşar,
Hiç özlemem dediklerini özler,
Özlerim dediklerine alışırsın.
Vazgeçemem dediklerinden bir anda soğur, Yapamam dediklerini yaparsın.
Olmaz dediklerin olur.
Mümkündür her şey bu hayatta.
~Seçil Oğuz~.
88 notes · View notes
hepeksikk · 11 months
Text
Tumblr media
Günaydın🌺
75 notes · View notes
yurekbali · 11 months
Text
Sakin, huzurlu bayram günleri dileklerimle... 🤗
10 notes · View notes
antalyamasajsblog · 6 months
Text
Tumblr media
1 note · View note
bunedycom · 2 years
Text
Acun Ilıcalı'dan Arda Güler açıklaması!
Acun Ilıcalı’dan Arda Güler açıklaması!
Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu İngiltere Championship takımlarından Hull City, Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası arasında hazırlıklarını Antalya’da sürdürüyor. Hazırlıklar kapsamında ilk hazırlık maçını Medipol Başakşehir ile oynayan Hull City sahadan 1-1 beraberlikle ayrıldı. Maçın ardından Acun Ilıcalı, Regnum Carya Hotel’de takımla birlikte Türkiye’ye gelen taraftarlarla soru cevap…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
macmay · 3 months
Text
TEMİZMASAJ - PLATİN
Tumblr media
Stresi Atın, Rahatlayın ve Huzura Ulaşın: Temiz Masaj Salonu
Günün yorgunluğunu ve stresini atmak için kendinize zaman ayırmak önemlidir. İşte tam da bu noktada devreye Temiz Masaj Salonu giriyor! Profesyonel masaj terapistleriyle donatılmış olan salonumuzda, bedeninizi ve zihninizin rahatlamasını sağlayacak çeşitli masaj hizmetleri sunuyoruz.
Mutlu Son Masajıyla Stresi Geride Bırakın:
Temiz Masaj Salonu, müşterilerine mutlu son masaj hizmeti sunarak stresi ve gerginliği geride bırakmalarına yardımcı olur. Deneyimli masaj terapistlerimiz, uzman elleriyle vücudunuzdaki tüm gerginlikleri ve kas ağrılarını giderirken, sizleri rahatlamanın derin bir huzuruna ulaştırır.
Özel Masaj Teknikleriyle Huzura Ulaşın:
Masaj salonu, müşterilerimize özel masaj teknikleriyle huzura ulaşma imkanı sunuyoruz. Thai masajı, aromaterapi masajı, derin doku masajı ve daha birçok seçenek arasından size en uygun olanı seçerek, bedeninizin ve zihninizin yeniden canlanmasını sağlayabilirsiniz.
Konya ve Antalya'da Hizmetinizdeyiz:
Temiz Masaj Salonu, Konya masaj salonu ve Antalya masaj salonu iki farklı şubesiyle hizmet vermektedir. Hem iş seyahatinizde hem de tatilinizde, stresi ve yorgunluğu atmak için bizi tercih edebilirsiniz. Profesyonel masaj hizmetimizle size rahatlamayı ve huzuru sunuyoruz.
Uygun Fiyatlar ve Temiz Ortam:
Temiz Masaj Salonu, müşterilerine uygun fiyatlarla kaliteli bir hizmet sunar. Ayrıca, hijyen konusunda da oldukça titiziz. Salonumuzda kullanılan malzemeler düzenli olarak dezenfekte edilir ve sterilize edilir, böylece müşterilerimizin sağlığını her zaman koruruz.
Temiz Masaj Salonu'nda stresi geride bırakın, rahatlayın ve huzura ulaşın. Mutlu son masajı, özel masaj teknikleri ve uygun fiyatlarla hizmetinizdeyiz. Konya ve Antalya'daki şubelerimizde sizi bekliyoruz. Temiz Masaj Salonu'na gelin, bedeninizi ve ruhunuzu şımartın!
694 notes · View notes
murat-o41 · 10 months
Text
Otelde İki Almana Karımı Siktirdim! (Rasim 43 Y., Antalya)
Merhaba seks hikayesi tutkunları. O yaz Antalya'da bir otelin barında sezonluk iş bulmuştum ve lojman da verdikleri için karımı da götürebilecektim. İlerleyen günlerde otele alıştık ve karımla hem tatil yapıyor, hem de para kazanıyorduk. Günlerden bir gün çalıştığım barda son iki Alman müşteriyle oturuyorduk. Müşteri kalmadığı için, ben de son iki müşteriye içkilerinde eşlik ediyordum. Kafalarımız alkolün etkisiyle iyi idi. Müşteriler uzun süre otelde kaldıkları için tanıdık insanlardı. O akşam geç olmasına karşın, karım da barda benimle birlikteydi.
Karım 40 yaşında, fiziği düzgün bir bayandır ve uzun yıllar Almaya'da kaldığımızdan dolayı Almancası da iyidir. Sohbete o da katıldığı için, barda neşeli bir konuşma geçiyordu. Karım adamlara eşlerinin nerede olduğunu sordu. Adamlar eşlerinin ayrı eğlendiğini ve tatillerde birbirlerine pek karışmadıklarını, Diskoda kendi başlarına eğlendiklerini anlattılar. Bunlar da o akşam iki kafadar içki içmeye ve iki kafadar olarak eğlenmeye karar verdiklerini belirttiler. Karım da normalde pek içmezdi, ama o akşam sınırlarını biraz aşmıştı. Alkolün etkisiyle her zamankinden daha cesaretli, özel konuları konuşmaya başladı. Karım onlara, Türkiye'de böyle bir davranışın pek kabul görmediğini, hatta böylesi durumlarda cinayet bile işlendiğini anlatıyordu. Ancak evli bile olunsa, arada bir karı kocanın ayrı takılabilmesinin normal olması gerektiğini onaylıyordu. Almanlar hayret içinde, "Demek böyle düşünen Türkler de var!" diye şaşırıyorlardı. Karım da bana bakarak düşüncesini onaylamamı bekliyordu. Ben de kafa sallayarak onay veriyordum. Stefan isimli olanı lafı sekse getirerek, sekste de böyle özgür düşünceli Türklerin olup olmadığını soruyordu. Ben de, "Olabilir, ama çok fazla yoktur!" diye yanıtladım.
Karım tuvalete gidince, Stefan birden bana, "Madem bu kadar medenisin, karın seni başka biriyle aldatsaydı ne düşünürdün?" diye sordu. Ben de, önceden bilmek kaydıyla, bu kararın karıma ait olduğunu, onu mutlu edecekse kısıtlamayacağımı belirttim. Onlar da kendi karılarının şu anda muhtemelen yakışıklı Türk gençleriyle çılgınca sikiştiklerini ve bu gece kendilerine pek hayrı olmayacaklarını söylediler. Michael ise, oysa bu güzel geceyi sikişerek kapatmanın ne kadar iyi olacağını söylüyordu. Bana, "Türklerin ve Almanların seks hayatı aynı mıdır, senin karın seks sırasında nelerden hoşlanır? Bizimkilerin hep hayali değişik yarakların tadına bakmak ve uzun sikişler yapmak!" dedi. Ben de, bizlerin de uzun sikişleri sevdiğimizi ve kadın erkek bizim de fantazilerimizin olduğunu söyledim. Benim karımın da diğer kadınlar gibi iki ya da üç erkekle aynı anda sikilmeyi hayal ettiğini söyledim. Stefan bana, "Eğer kızmazsan sana bir şey söylemek istiyoruz, karın çok çekici bir kadın ve ikimiz de onunla birliklte olmak istiyoruz. Tabii sen de kabul edersen!" dedi. Aslında lafın sekse dönmesinden böyle bir teklifin geleceğini hissetmiştim ve onlara, karım kabul eder ve isterse benim de onaylayacağımı söyledim. Nasıl bir duyguydu bu, bir yandan kıskançlık, bir yandan da heyecan duyuyordum, ya karım kabul ederse diye.
O arada karım tuvaletten geliyordu. Bara yaklaştığında makyajını tazelediğini ve üzerine o çok çekici parfümü sıktığını anladım. Anlaşılan o da böyle bir teklife hazırlamıştı kendisini. Bara geldi ve "Neler yaptınız ben yokken?" dedi. Ben de, "Senin dedikodunu yapıyorduk ve onlar da sana sahip olduğum için çok şanslı olduğumu anlatıyorlardı!" dedim. "Ohhh, bakıyorum iyi kaynatmışsınız!" diyerek Stefan'a döndü ve kendisiyle ilgili neler konuştuğumuzu sordu. Stefan karıma, Türklerin seks hayatından ve özellikle kendisinin ne kadar çekici olduğundan bahsetti. Ardından Michael ikisinin de kendisiyle birlikte olmak istediklerini ve benim kararı kendisine bıraktığımı ekledi. Karım olayların çok çabuk geliştiğini, kendisinin de onlardan hoşlandığını ve bana bakarak, etik olarak böyle bir teklifi kabul edemeyeceğini söyledi. Onlar da, elbette zorla bir şeyin olmayacağını, bunun karşılıklı istekler ile gerçekleşebileceğini söylediler. Stefan kendilerinin yabancı olduğunu ve belki de bir daha hiç karşılaşmayacağımızı söyleyerek, fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek, ikna turlarına başlamıştı.
Ben de bu arada onları incelerken, ne kadar boylu poslu ve atletik olduklarını, aynı zamanda sarışın, renkli gözlü olmalarının bir kadın için çekici olduklarını düşünüyordum. Karım yine bana bakarak, "Diyelim ki kabul ettim, ama kocamın yanında bu işi yapamam!" dedi. Michael hemen, "Sen işi bize bırak, senin aktif katılımın gerekmiyor. Biz seni en iyi şekilde hallderiz, sen istersen gözlerini kaparsın!" dedi. Karım bana bakıyor, ama bir şey söylemiyordu. Ben de ona, "Fantazini gerçekleştirme şansını kaçırma, zaten yabancılar, kime ne anlatacaklar ki?" diyerek Almanları destekledim. Ama ben mi söylüyordum bunları, nasıl ağzımdan çıkmıştı, kendime hayret ediyordum. Karım, "Sonra kıskanmak yok ve başıma kakmak da yok ama!" dedi. Ben de kıskançlık yapacak yaşları geçtiğimizi ve bundan sonra arzularımızın peşinden gitmemizin hayata daha bağlanmamızı sağlayacağını söyledim. "Tamam o zaman, hem yakışıklı hem de atletik görünüyorlar, umarım iyi birer de sikicilerdir!" diyerek, iki Almanın arasına oturdu. O an kalbimin duracağını sandım ve ok yaydan çıkmıştı...
Karım onlara dönerek, "Gösterin bakalım marifetlerinizi, neler yapabiliyorsunuz!" diyerek Stefan'ın kucağına oturdu. O da ilk şaşkınlıkla, "Demek sen de istiyorsun!" diyerek karımın dudaklarına yapıştı. Bense sadece seyrediyordum. Michael da bu arada karımın göğüslerini okşamaya başlamıştı. Biri dudaklarından öpüyor, diğeri göğüslerini ve bacaklarını okşuyordu. Hemen müdahale ettim ve birinin görebileceğini ve bunun bizi çok durumda bırakabileceğini söyleyerek, "Hadi lojmana gidelim!" diye ekledim. Çabucak barı kapattım ve yola koyulduk. Lojmana vardığımızda üçü de kendilerini içeriye zor attılar ve karımı ortalarına alarak yiyişmeye başladılar. Yatağa vardıklarında, karım ortalarında, bir eliyle hem göğüslerini okşuyor, arada bir pantolonun üstünden amını okşuyordu. Yavaş yavaş karımı soymaya başladılar. Üst tarafı sütyenle kalmıştı. Sütyeni de açmadan yukarı kaldırarak güzel memelerini ortaya çıkardılar ve iki yandan yalamaya başladılar...
Stefan'ın eli karımın amını avuçlamış, Michael ise ayağından pantolonunu çıkarmaya çalışıyordu. Çıkınca da külotunun üstünden kalçalarını sıkmaya başladı. Sonra kendi de tamamen soyundu. Yarağını eline alıp okşamaya başladı. Öteki ise karımın pantolondan sonra daha açığa çıkan amını külotun üstünden okşuyor ve arada parmaklarını külotun içine sokuyordu. Karım da bu arada adamın sikini okşuyor bir yandan da pantolonunun kemerini çözmeye çalışıyor ve arada inliyordu. Stefan ona yardımcı oldu ve ayağından pantolonu çıkarttı. Külotun üstünden sikinin epey iri ve kalın olduğu anlaşılıyordu. Karım daha fazla dayanamadı ve elini külottan içeri sokunca, "Ne kadar büyük!" diye şaşırdı. Stefan da gülerek, tadını alınca daha da hoşlanacağını söyleyerek, karımın külotunu sıyırdı ve amını yalamaya başladı. Bu arada sikiyle oynayan Michael biraz kaldırınca, hatırı sayılır irilikte bir siki olduğunu fark ettim. O da karımın ağzına veriyordu. Karım, "Bu da büyükmüş, amım bayram edecek!" diye inledi.
Stefan diliyle adeta karımı sikiyor ve karım da hem ağzındakini yalıyor, hem de, "Sok dilini, amımı sikilmeye hazırla!" diye inliyordu. Karım ilk kez bir yarağı naz yapmadan yalıyordu. Karımla o an için göz göze geldik. Burukluk hissetsem de, o anki zevk alışı dehşetti. Amını yalayan Stefan kalkarak yarağını karımın amına dayadı. Adamın yarağı kazık gibi görünüyordu. Karıma, "Hazır mısın? Benimki dayanamıyor ve amının tadına bakmak istiyor!" dedi. Karım ağzında ötekinin yarağı olduğu için sadece kafasını sallayabildi. Şimdi Stefan hafifçe bastırıyor, sikine karımın amında yol açmaya çalışıyordu. Sonra karımın kasıldığını ve hafif bir çığlık attığını duydum. Artık Stefan'ın siki amının içindeydi, ama tamamını sokmamıştı. Bir süre bekledi ve yeniden yüklenerek tamamını karımın amına gömdü. Karım, "Ohhh! Ne yarakmış, sanki amımın dibini buldu!" deyip, kalçalarını oynatarak Stefan'ın sikini amının dudaklarına yaslayarak, yarağın tek milimini bile dışarıda bırakmadı...
Stefan girip çıkmaya başladığında karımın amı görülmeye değerdi. Kocaman bir ağız gibi açılmış ve dudakları kabarmıştı. Stefan'ın siki girip çıktıkça karımın amının sularından parlıyor ve kafasını çıkardıkça sular amından götüne doğru akıyordu. Karımın amı da Stefan'ın sikine uyum sağlamış, zorlanmadan sikin tamamını alıyordu. Stefan daha iyi girebilmek için karımın bacaklarını omzuna aldı ve hızlı hızlı sikmeye devam etti. Bir ara ikisi de kasılarak boşaldılar...
Sıra Michael'deydi ve sikini karımın ağzından çıkararak, karımın domalmasını istedi. Karım ona doğru domalarak, amını havaya dikti. Michael'de karımın kalçasını havaya kaldırarak iki eliyle götünü araladı. Yarağını yeni sikilmiş ve genişlemiş amın üstünde gezdirdikten sonra, karımın amına sokmadı, am siki kendiliğinden içine aldı. Karımın inlemeleri içinde sikmeye ve gidip gelmeye başladı. Çok geçmeden de boşaldı. Karıma, "Kusura bakma fazla dayanamadım ve çabuk geldim, ama ikincisinde doya doya sikeceğim amını!" dedi. Karım amının her yanından taşan dölleri sildi. O ara karım susadığını ve bir şeyler içmek isteyince biraz ara verdiler...
Stefan karıma götten sikmek istediğini söyledi. Karım olmayacağını, çünkü hiç denemediğini söyledi. Stefan korkacak bir şey olmadığını, onu çok güzel hazırlayacağını ve götten sikilmenin tadını alınca bırakamayacağını söyleyerek ikna etti ve tekrar dudaklarından öpmeye başladı. Karımla çok ateşli sevişiyor, her ateşli öpüşü beni de azdırıyordu. Sonra karımı ayağa kaldırıp ters çevirdi. Karım Stefan'ın önünde eğilerek bacaklarını ayırdı. Stefan karımın göt deliğini yalamaya, parmağını götüne sokmaya başladı. Karım götten ilk kez sikileceği için biraz titriyordu. Stefan yarağını sokacağını ve karımın sakin olmasını söyledi. Yarağını yavaşça göt deliğine dayayarak, hafifçe iteklemeye başladı, ama bir türlü girmiyordu. Karım istemediğini söylüyor, ama o durmuyordu. Sonra ben durumlarına acıyarak, içeriden krem çıkarıp Stefan'a verdim...
Karım Stefan'ın yarağını ve kendi götünü kremlemesini beklerken, tekrar Michael'in sikini ağzına aldı. İyice kremlenen karımın götüne bu sefer Stefan zorlanmadan girdi, ama karım bağırıyordu, "Çıkart!" diye. O ise hareket etmeden içinde bekliyordu. Biraz bekledikten sonra sokup çıkarmaya başladı. Artık karım bağırmıyor, götten sikilmenin tadıyla inliyor, Stefan ise zevkle karımın götünü sikiyordu. Stefan karımın göt deliğinin ne kadar dar ve ne kadar güzel olduğunu mırıldanarak gidip geliyordu...
Şimdi Michael'de uzanmış ve karımı üstüne çekmişti. Karımın amı tam sikinin hizasındaydı. Stefan'a, "Sen çık, ben amına gireyim, sonra tekrar göte girersin!" dedi. Bunu duyan karım iki tane iri sikle tost olamayacağını ve istemediğini söylüyor, ama onu kimse dinlemiyordu. Michael karımın amına bir hamlede girdi ve arkadan Stefan karımın beline hafifçe bastırarak göt deliğinin yukarı çıkmasını sağladı ve sikinin başını karımın götüne yasladı. Bu arada Michael gidip gelmeyi bıraktı ve siki karımın amındayken bekledi. Stephan dizlerinin üstünde sikini bastırarak çıktığı yere yeniden girdi. Ve karımın bağırtıları, inlemeleri eşliğinde, bir birisi sokuyor, bir öteki sokuyor, amını götünü sikiyorlardı...
Karım aynı anda hem götüne hem amına giren yarraklara alışınca, "Aaahhh, deliklerim parçalandı, amımı götümü bitirdiniz! Hadi sikmeye devam edin! Kocacığım sen orada garip kaldın, getir bari yarağını ağzıma ver!" dedi. Ben de hemen yerimi aldım, karımın ağzına verdim. "İyi ki başka deliğim yok!" diyen karım, ikisinin arasında çığlıklar atarak şiddetli bir şekilde orgazm oldu. Ama adamlar halen sikmeye devam ediyorlardı. Sonra onlar da boşalarak, amından ve götünden çıktılar ve karımın yanına uzandılar...
Karım bana, "Beni sike sike bitirdiler, bu zevki sana anlatamam, teşekkür ederim kocacığım!" dedi. Adamlar, ortalarında çırılçıplak yatan karıma dayanamayıp, tekrar her yerini yalamaya başladılar. Sonra ikisi birden yaraklarını karımın ağzına verdiler ve karım biraz yalamadan sonra yarakları tekrar kaldırdı. Stefan koltuğa oturarak karımı üzerine çekti. Karım adamın yarağını eline alarak amına kendi elleriyle soktu. Stefan'ın yarağının karımın amına girip çıkmasını seyreden Michael, "Ben de şu götün tadına bakayım!" diyerek karımın arkasına geçti ve sikini rahat bir şekilde karımın açılmış götüne sokuverdi. Karım yine zevkin doruklarında geziyordu. Sonunda hepsi birden boşaldılar...
Karım yerinden kıpırdamadan, "Gel son noktayı da sen koy ve amıma geçir!" dedi. Ben de karımı masanın üstüne yatırarak bacaklarını omuzuma aldım ve zaten kalkmış olan yarağımı, karımın götüne soktum ve "El aleme var da, bana yok mu?" diyerek sikmeye başladım. Karım da, "Bak sana sikilmeye hazır götümü sundum, hiç uğraşmadan sikiyorsun işte!" dedi. "Evet, daha içinde de Michael'in dölleri duruyor, sanki krem vazifesi yapıyor!" diyerek, uzun olmasa da, zevkle siktim karımın götünü ve karımın götüne ben de boşalarak, geceyi bitirdik :)
[Rasim]
77 notes · View notes
ssipsevdi · 3 months
Text
ben sırbşstanı özledimmm 😭 bi antalya bi sırbistan ikisinde de o kadar mutlu hissediyorum kiiii
8 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
Ayışığı ~ Kemer/Antalya
10.07.2023 ~ sıcak ama baymayan bir gün. Kıyı Kıyı dolaşıp fotoğraf çektiğim, perspektif öğrendiğim bir gündü. Mutlu olduğum ama aynı zamanda stres olduğum bir günden hatıra işte.
15 notes · View notes
bahadirozer · 4 months
Text
berber berit abla
Estonya’da iyi berber bulmak zordu. Berberlerin çoğu kadındı. Karışık kestiklerinden bazıları erkek saçından hiç anlamıyordu. Geçen sefer Maria diye birine kestirmiştim ve harika kesmişti. Maria anaç bir karıydı, hafif balık etli, dolgun yanaklı. Songül teyzem gibi cana yakındı. Orta yaşlıydı. Aynada şüpheli bir şekilde kendime bakarken “Aklında bir şey varsa sorabilirsin” demişti, aklıma bir soru gelmeyince “Nerelisin” demiştim. “Saçla ilgli demiştim” diye güldü. Sonra ekledi “Tallin’liyim”, ardından biraz muhabbet ettik. Antalya, tatil, kebap. Berberlerin konuşması burada  pek adet değildi ama Maria konuşmaktan hoşlanıyordu. Kesimi de çok iyiydi. Tekrar mail atıp randevu aldım. 
Saat 12:25’de Kristiine Keskus’deki berber salonuna girdim. Kadın erkek karışık salona ne deniyordu acaba? Kuaför? Berberiye? Güçlü bir şekilde ışıklandırılmış, steril bir yerdi. Raflarda pahalı saç ürünleri vardı. Arabesk müzik çalmıyordu. Kül tablalarında tüten sigaralar yoktu. Kolonya kokusu yoktu. Estonya’daki çoğu yer gibi sessizlik ve feminenlik hakimdi. Biraz ilerleyince güzel bir kız taifesi ile karşılaştım. Yaşları 25 ile 40 arasında değişiyordu, sarışın, bomba ve bakımlılardı. Hoşgeldiniz dedi en baş berber, randevum vardı dedim. Tamam dedi, birisini çağırdı, gelen kişi Maria değildi. Bu durum biraz canımı sıktı.
Böyle kalbur üstü bir mekanda herkes ustadır diye kendimi avutmaya başladım. Montumu bıraktım, içinde laptop olduğu için çantamı yanıma almak istedim. Oturacağım yerin yanına bırakırken ilk azarımı yedim, “Buraya koy” dedi, “Sandaleyenin üstüne koy, yerde saç olur”. Dediğini yaptım. Maria beni böyle azarlamazdı. Cebimden telefonu çıkarıp istediğim saçı gösterecekken “Sonra gösterirsin, önce saçını yıkayalım” dedi. Berit 30’lu yaşların sonlarındaki berberimdi. Adını yaka kartından görmüştüm. Siyah saçlı, beyaz tenliydi. Zayıftı, gençliğinde çok güzel olduğu belliydi. Yüz hatları inceydi. Sol kolunda sivri şekilli bir tribal dövme vardı. Arada bir aynada kendisine bakıp güzel olup olmadığını kontrol ediyordu. Bilinç altım birkaç saniyede kararını vermiş, Berit’i tehlikeli bulmuştu. Beynim bütün ip uçlarını bir araya getirerek saçımın nasıl bir akıbete uğrayacağını çözmeye çalışıyordu. 
Oturup istediğim saçı anlattım, kaşlarını çatarak dinledi, arada bir gülümsemeye çalıştı ama gülümseme suratında pek durmuyordu. Makyajı özenle yapılmıştı. “Kaşlarını incelteyim mi” diye sordu. Ne saçma bir soruydu. Kaşlarımı inceltip ne yapcaktım? “Yoo böyle iyi” dedim. “İyi sadece sordum” dedi. Tam arkamızda ergen bir kızın uzun saçlarını fönleniyordu. Kızın gözlerinde hüzünlü ifade vardı. Yazık. Sevgilisinden mi ayrılmıştı acaba? Bugün kimse mutlu değildi anlaşılan. Genelde negatif ortamlarda yaptığım gibi ortamdaki sakin güç olmaya çalıştım.
Berit saçlarımı kesmeye başladığında ilk hamlesiyle saçı mahvetti. Önlerini çok kısa yapmıştı. Belliydi böyle olacağı. “Bu kadar kısalık yeterli” dedim, “tamam” dedi. Ama iş işten geçmişti. Ah Maria. Kesim devam ederken arkadaki berberin fönü yanlışlıkla bize geldi, kesilmiş saçlarımı havalandırdı. Berit sertçe kaşlarını çattı. Ama traşa devam etti, bir kez daha rüzgar bize gelince dönüp ciddi bir ifadeyle kadını uyardı. Diğer kadın cevap vermedi ama bozulmuştu. Berit ile aynı yerde çalışmak sabır taşlarına çok yük bindiriyor olmalıydı. Beritle evlenip çocuklarım olsa nasıl bir hayatım olurdu acaba? Bu düşünce beni mutlu etti. Peki Maria? Tombik Maria her haftasonu pişi yapıp çocuklarıyla güreşecek, kocası istedi diye 15 dakikada kısır yapacak biriydi.  
Aynada kendime bakıyordum, suratımı değiştirmediğimde aklımdan geçenleri kimse bilemezdi. İnsan ne değişikti. Traş bitti, ayna ile kafamın arkasını gösterdi, “nasıl olmuş?” diye sordu. Gülümsemeye çalıştım ve “iyi oldu, teşekkürler” dedim. Aynadaki yüzüm inandırıcıydı. Berit ile ters düşmek istemezdim. Dışarı çıktım ve yaralı bir hayvan gibi tuvalete sığındım, aynada kendime tekrar baktım. Zaten seyrek olan ön tarafı iyice açmıştı. En az 15 gün gerekiyordu saçın kendini toparlaması için. 42 euro gitmişti. Kimsenin umrunda olmayacaktı ama tatsız bir olaydı. Sonra toparladım kendimi, ucuz Asya restoranında 6,5 euroya bir tas acılı noodle yedim. Hoş bir mekandı, gösterişli hiçbir şey yoktu, ışıklandırma yetersizdi ama huzur veriyordu. Arada tavuk atomları da denk geliyordu. Yemek moralimi düzeltti. 
İyiydi iyi. İş saatinden önce saçımı kestirmiştim, 2-3 kız görmüştüm, noodle yemiştim. Hayat fena değildi.
Tumblr media
3 notes · View notes
doriangray1789 · 8 months
Text
ULYSSES - 12 Ağustos 2022 tarihli yazım
Bugün size hayatınızda 1 defa da olsa mutlaka okumanız gereken bir kitap önereceğim. Onun adı: Ulysses! ulu-ses
Kitabı okuduğum süreç boyunca aklımda tek bir alıntı dolaştı durdu. Kafka'nın günlüklerinden bir alıntı olduğuna emindim bunun. Üşenmedim, kitabın sayfalarını tek tek çevirdim. 584 sayfa sonra dünyanın en mutlu insanı ben oldum, çünkü aradığım alıntıyı bulmuştum. Kafka şöyle diyordu kendi günlüğünde:
"İnsan vücutlarının kesin sınırlarla ayrılmış olması dehşet verici bir şey."
İşte dedim, işte! Ulysses okurken hissettiğim şey tam olarak bu. Vücudumun kesin sınırlarla ayrılmış olmasının bana yaşattığı rahatsızlık duygusu. Toplum içinde adımlarımı atarken içimdeki seslerin dışımdaki seslerden hep daha yüksek oluşu. Hayatın sınırlarıyla kendi sınırlarım arasındaki o iletişimsizlik...
Bugüne kadar hep bu kitabın karakterleri gibi varlığımın sınırlarını esnetmeye çalıştım. Hepimizin artık kaybettiği ve bulmak için de hiç uğraşmadığı sıradanlığın güzelliğini buldum bu kitapta. Eminim ki bu kitabı okuyanlar bu kitabın sıradan olmadığını ve her bölümde başka bir anlatım tekniğinin kullanıldığını söyleyecektir. Kitap sıradan değil, evet, ama Dedalus sıradan, Bloom sıradan, biz sıradanız. Sıradanlık, illa ki sıradan anlatılacak diye bir kaide yok ya.
Joyce bana varlığımın sınırlarını esnetmeyi öğretti işte. Bizim de bütün günlerimiz Dublin'de olağanüstü hiçbir şeyin olmadığı 16 Haziran 1904 gibi geçiyor çünkü. Aynı bu incelemeyi yazdığım 12 Ağustos 2022 günü gibi. Aynı sizin bu incelemeyi okuyacağınız 2022, 2023, 2024, 2025 günleri gibi. Olabildiğince rutin. Etrafımızda tanıdığımız herkesin de aynı böyle geçiyor zaten. Hayat bu işte. Hayat Ulysses'ın ta kendisi.
Tek biz konuşmuyoruz üstelik bu hayatta. Kafamız konuşuyor, arabalar, araba yıkamacılar, köpekler, kuşlar, gök gürültüsü, gece, ormanlar ve kaldırımlar da konuşuyor. Onlara kulak vermemizi zorlaştıran şey ise sadece kendi konuşmalarımıza odaklanıyor olmamız. Kendimiz dışındaki konuşmaların diline bir odaklanabilsek. Belki de hayatta en çok yabancı dil bilen insan biz olacağız küçücük bir çabayla.
Ulysses, sadece bir roman değil bence hem. Bir genel kültür kitabı. Büyük çoğunluğu da İrlanda'ya dair bir genel kültür kitabı. Kitabı okuduğum süreçte hep şunu düşündüm... Dublin insanlarıyla her yerde, her gün karşılaşıyoruz aslında. Çünkü bizler de İstanbul insanıyız ya da Ankara ya da İzmir ya da Eskişehir, Kocaeli, Bursa, Antalya ve diğer 74 ilin.
Bence bu kitap zor bir kitap değil. Daha doğrusu bu kitabı zor yapan şey kesinlikle dili değil. Neredeyse her sayfada karşılaşacağınız özel adlar, İrlanda kültürü ve tarihi, Hristiyanlık, Shakespeare ve diğer konular hakkındaki atıflar zorlaştırıyor bu kitabı okumayı. Bir insan her bilgiyi saniyesinde tarayabilen bir robot olmadığı sürece Ulysses'ı tamamen anlayabilmesinin imkanı yok -ki zaten sayın Joyce'un istediği de tam olarak bu.
Dedim ya, dünyadaki hiç kimse bu kitabın tamamını hiçbir zaman anlayamayacak. Ama zaten sanatın güzelliği de burada değil mi? Her okur her kitapta aynı duyguları yaşasa, herkes her kitabı tamamen anlayabilse sanat denen şey olmazdı ya zaten. Eğer edebiyatı şu an sanatın bir türü olarak sayabiliyorsak bu hep Dostoyevski, Kafka, Proust, Musil ve Joyce gibi açık uçlu yazarlar sayesinde...
Peki bu kitabı okumadan önce hangi kitapları okumalı? Bence ilk olarak işe bu kitabın çevirmeni olan Fuat Sevimay'ın Benden'iz James Joyce kitabını okuyarak başlayabilirsiniz. Böylece Joyce'un kendi kitaplarında ne yapmaya çalıştığına dair önceden detaylı bilginiz olmuş olur.Joyce özelinde ise Ulysses'a geçmeden önce Dublin halkının farklı katmanlarındaki insanların olduğu Dublinliler'i ve Ulysses kitabındaki ana karakterlerden biri olan Stephen Dedalus'un çocukluk ve gençliğinin anlatıldığı Sanatçının Gençlik Portresi kitabını okuyabilirsiniz.
Bunları okuduktan sonra ise sıra Odysseia ve Hamlet'e gelmeli. Çünkü Ulysses zaten Homeros'un Odysseia destanının modern bir versiyonu. Tek günde, yani 16 Haziran 1904'te geçen hali. Odysseia kitabı okumadan geçiş yapılan bir Ulysses serüveni, pek çok detayın ve olay örgüsü işleyişinin havada kalmasına sebep olacaktır.Bütün bunlar bir yana kendi adıma konuşmak gerekirse edebiyattaki Üç Büyükler olarak sayabileceğim Niteliksiz Adam 1,ve Kayıp Zamanın İzinde
Açıkçası Niteliksiz Adam ve Kayıp Zamanın İzinde serileri beni büyüten, beni benle tanıştıran ve hayatımı toptan değiştiren kitaplar olduğu için onları daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Yine de Ulysses'ın da edebiyattaki yeri her zaman en üstlerde olacaktır.
Edebiyatta sadece karakterler mi konuşsun? Kim dedi onu? O çok konuştu, biraz sussun artık. Buradan okurlara sesleniyorum. Ana karakter haricinde kimse konuşamazmış, konuşacak. Kafamızın içi konuşamazmış, konuşacak. Evet. Gök gürültüsü, dünyanın sonu, geçmişin acıları... Hepsi konuşacak. Evet, artık konuşma vakti!
4 notes · View notes
mesut-sems · 5 months
Text
Tumblr media
_ßen bu paylaşımları kimin için yapıyorum Olric?
ßizim için efendim.
_O zaman neden beğenmiyorlar Olric?
ßilmiyorum efendim sanırım çok yoğunlar!
¥a da gâliba sizi sevmiyorlar efendim..
-Sağol Olric içimi açtın!
_Ama efendimiz,,
_ Konu kapandı Olric.
52 notes · View notes
guzestee · 1 year
Text
Ağır konuşup özür dilemiştim senden. Ellerini tutup gözlerine bakabiliyorken hala inancım vardı mutlu olacağımıza. Birbirimizi kırdığımız küçük kavgalar geliyor aklıma, yan yanaydık herşeye rağmen sımsıkıydık hatta. Ayrılsak bile iyi hatırlayalım "Bizi" bir sokakta karşılaşırsak başını çevirmesin ikimizden biri derdim sana. Şimdi birimizi dört duvar boğuyor birimizi Antalya...
2 notes · View notes
yurekbali · 2 years
Text
Tumblr media
Uyanıp bakalım ki mavi, uyuyup görelim ki yeşil, kalkıp gidelim ki kırmızı, durup bakalım ki sarı, uzanıp yatalım ki turuncu, durup duralım ki siyah, uzanıp alalım ki mor, arayıp soralım ki beyaz, hatırlayıp ışıyalım ki hülyalı, görüp coşalım ki rüyalı... Ve yüzümüz ki gülüşlü, ve sözlerimiz ki güneşli olsun. En önemsiz günümüz ve haftamız da bunlar olsun. :)
21 notes · View notes
datcufan-blog · 2 years
Text
Tumblr media
ANTALYASPOR SIMARDI
Antalyaspor haftanın açılış maçında Hatayda  Gazıantep ile karşılaştı  Gazıantep stadyumunu tadılatta olduğu için maç Hatay da oynandı inanılmaz bir maç izledim iki yüzlü bir Antalyaspor gördüm Trabzona beş atan takım yoktu buğunde Gaziantepden beş yediler .
Müsabaka  Yeni Hatay stadyumunda Suat Arslanboğa, Bilal Gölen ve Furkan Ürün yönetti maçı ama lanet olsun  böyle yönetime.  
 Antalyaspor sahadaBoffin, Bünyamin Balcı , Ghacha , Güray Vural, Kudriashov, Veysel Sarı, Fernando , Fredy, Wright, Luiz Adriano, Gökdeniz Bayraktar , Soner Aydoğdu , Larsson ve Hakan Özmert ile görev yaptı Nuri şahinın ilk lisanslı maçıydı keyflı ve mutlu çıktı sahaya,
Gaziantep çok iyi birtakım kurmuş ama özellikle  , Djilobodji,  Sagal , Maxim, Markovic  , Pekhart ve  Figueriedo muhteşemdi
Antalya iyi başladı   gol perdesini Gaziantep  forveti Joao Figueiredo'b açtı, çok kötü bir Boffen vardı  hatalar zınciri yapan kaleci Akrepleri yaktı  diyebilirim yediği her gol hatalıydi  Lazar Markovic'in asistinde golü atan Figueiredo takımı Gaziantep i öne geçirdi ama   Antalyaspor'dan cevap gecikmedi.
Akdeniz ekibinin golcüsü Haji Wright hemen  golü buldu oyuna denge geldi ve hatta yine Fredy'nin asistinde Haji Wright ikinci golünü de    attı ve ardından üçüncü gol de geldi Fernandodan harıka bir kafa golü vardı  ama Hakem olacak bu kötü adam suat  aslanboga faul verdi hakem resmen Antalya yı biçti bu gol olsa  Akrep tarihi fark yapardı Hatay da  ama vermedi her şey  buraya kadar iyiyiydi.
İkinci yarıya hızlı başlayan ekip ise Gaziantep   oyunda denge sağladı  ikinci golünü atan Joao Figueiredo eşitliği sağladı ve bu golün hemen sonrası ev sahibi ekibi   Tomas Pekhart'ın golüyle   öne geçti Antalya spor dağıldı oyun koptu hakem resmen iki penaltı görmedi oyuncular resmen demoralize oldular hatalar başladı ve Gaziantep gollerine devam etti.
Gaziantep de  Angelo Sagal  harikaydı Antalya gol ararken  topu kafayla  kendi kalesinden aldı Antalya kalesine kadar götürdü ve  topu Antalya ağlarına bıraktı Akrep  defansı dağılmışdı  geride uyudular  ve skor   da fark iki olmuştu  ama , gecenin yıldızı Joao Figueiredo   attığı gol ile hat-trick yaparak skoru da belirleyen golü attı  akrep tam beş gol yedi .
Ben bu olaya birazda şımarıklık diyorum trabzona beş at  tarafsız sahada Gazıantep den beş ye  yazık ben Hocanın adına çok  üzüldüm.  
4 notes · View notes
ceyda-07 · 2 years
Text
SELAM BEN AP CEYDA ANTALYA MERKEZ ALTIMDA OLMAK İSTERSEN GEL DÜŞÜNME RAHAT OL 🤙 AZINA ALACAK TEMİZ VE ELİT KARŞIKLI MASAJ VE MUTLU SON 💋📞 0542 🍭 5880721 📞 #Antalya #antalyatravesti #antalyagay #antalyagay #antalyapasif #antalyatravestileri #antalyapasif
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes