Tumgik
#kitap tavsiye
ruhhallerimiz · 1 month
Text
Her şey mükemmel olmak zorunda değil. Olduğu kadarıyla yetinmeyi ve mutlu olmayı deneyeceğim
#tavsiye
46 notes · View notes
urvetulvuskaa · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Rab Azze ve Celle'nin Arş'a İstiva Ettiğine Dair;
Bana babam tahdis etti, dedi ki: bize Nûh b. Meymûne tahdis etti, dedi ki: Nîsâbûr kadısı Bukeyr b. Ma'ruf Ebû Muâz'dan işittim, o Mukâtil b. Hayyân'dan, o ed-Dahhâk rahimehullah'tan, Allah Azze ve Celle'nin:
"Üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördüncü mutlaka O'dur, beş kişinin gizli bulunduğu yerde altıncı mutlaka O'dur." (Mucadele, 7) ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etti.
"O Arş'ın üzerindedir. İlmi ise onlarla beraberdir."
Bana Ebû Ma'mer tahdis etti, dedi ki: bize Nûh b. Meymûn el-Madrûb ve Selim b. Sâlim tahdis ettiler, onlar Bukeyr b. Ma'ruf'tan, o Mukâtil b. Hayyân'dan, o İkrime'den, o İbn Abbâs radiyallahu anhuma'dan rivayet etti:
" Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir." (Hadîd, 4) ayeti hakkında şöyle dedi:
"Nerede olursanız olun O, sizi bilir."
Bana Ahmed b. İbrâhim tahdis etti, dedi ki: bize Ali b. el-Hasen tahdis etti, dedi ki: Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah'a: "Rabbimiz nasıl bilmemiz gerekir?" diye sordum, şöyle dedi:
"Arşı'nın üzerinde, yedinci kat sema üstündedir. Bizler Cehmiyye'nin dediği gibi Rabbimiz burada, yani yerdedir demeyiz."
-Abdullah bin Ahmed bin Hanbel Kitâbu's Sünne.
-Ayrıca: Kirmanî es-Sunne, İbn Ebî Hâtim'in Tefsir' inden naklen: ed-Durru'l-Mensur
..
13 notes · View notes
kahvemsogumadan · 7 months
Text
Tumblr media
Anılarını turşu kavanozu gibi sıkıca kapatmalı ve incindiğiniz anıları da açtığınızda kendinizden olduğunca uzak tutmalısınız. Yoksa beyninizi fermente edip sizi zehirlerler.
16 notes · View notes
okuryazarlar · 1 year
Text
Tumblr media
❝Sen bir bulutun gökyüzüyken, şüphesiz ben kaderi yeryüzüne düşmek olan bir yağmur damlasıydım.❞
Önder Deniz Çavuşlar, Derinlik Sarhoşluğu
Kapak Tasarım: instagram.com/gsdesign
Yayınevi: instagram.com/iskenderiyekitap
Derinlik Sarhoşluğu tüm online kitap satış noktalarında!
📚 D&R, Kitapyurdu, Idefixe, BKM Kitap, Pandora, Eganba, Sözcü Kitabevi, Babil, Kitapsepeti.
32 notes · View notes
kopuksuzkahve19 · 10 months
Text
İnsan verdiği mücadele ne kadar büyükse o kadar insan hissedebiliyor bazen, bu benim nazarımda hep böyleydi çünkü Anadolulu olmak biraz böyle bi şey, acının seni büyüttüğüne inanırsın yoksa o kadar acıyla oturup onlara bakıp kendine üzülerek nasıl yaşayacaksın yani. Bunlar biraz mecburiyet ama diyeceğim şey şu özünde verdiğiniz mücadeleyi başkaları da anlasın istiyorsanız biraz o mücadeleden de bahsetmek lazım. Yoksa siz gülüp gülüp durursanız herkes de güler yani ne yapacak bu insanlar müneccim değiller. Acılarımızı kendimize acımadan-burası çok önemli- paylaşmamız lazım ki insanlar içinde büyüdüğümüz, içimizde büyüttüğümüz şeyleri görebilsinler. Gözlerinizden öperim bana bu hayatta şans falan dileyin yoksa yardım lazım diye bağırıcam şimdi göğe doğru. Geceler iyi, günler iyi ikindi vakitleri iyi sabaha ise gitmek zorunda olduğumuz günün sabahı bile iyi. sizi ikinci kere bu kez alnınızdan öpüyorum veeee sırtınızı da bi ufak sıvazlıyorum gibi hayal edin çok iyi geliyor, bay.. :)
8 notes · View notes
mevann · 1 year
Text
Bir dizide şöyle bir replik vardı: " Sağlıklı insanın biraz da sevilmemesi lazım çünkü insanın antrenman zamanlardır." Evet sağlıklı bir birey olarak çok güzel ve uzun bir süre sevilmedik. Bu da bizi çok fazla bir köşeye çekti. İstesek de o köşeden çıkıp ilişkilerin arasına giremiyoruz.
12 notes · View notes
derdiderun · 1 year
Text
Tumblr media
Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) 'in Peygamberliğine Niçin İnanmalıyım?
Bu sorunun cevabını aramak için gelin on beş asır öncesine, Hicâz bölgesine gidelim. Gözlerinizi kapatın ve bir ortam hayal edin. Öyle bir ortam ki, putlara tapılıyor, kötülüklerin başı olan içki su gibi içiliyor, kadınlar köle gibi satılıyor ve hiçbir hak hukuka muhatap kılınmıyor, kız çocukları diri diri gömülüyor, kabile savaşları almış başını gidiyor, zina son derece yaygın şekilde yapılıyor, insanlar kendilerince uydurdukları çirkin nikah çeşitleriyle kadınlarla beraber olabiliyor, güçlü zayıfı eziyor ve insanlar nefislerinin ve arzularının peşinde ölçüsüz azgınca bir hayat yaşıyorlar.
Böyle bir toplum içinde bir kişi çıkıyor ve insanları tek olan Allah'a (celle celaluhu) ibadet etmeye çağırarak yukarıda saydığımız tüm kötü alışkanlıkları bırakmaya davet ediyor. Bunu yaparken, böylesine azgın bir toplumdan nasıl karşılık göreceğini de gayet iyi biliyor. Hatta bu davetinin onu öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya getireceğinin de farkında. Fakat O Rabbi'nden aldığı emirle tüm bunlara bakmaksızın vazifesini yapıyor.
İşin dikkat çeken yanı, bu zatın davet etmiş olduğu şeyler insan nefsinin arzuladığı şeyler de değil. Aksine nefsin zorlanacağı şeylere davet ediyor çevresini. Davet ettiği şeyler içerisinde oruç gibi nefsin azgın arzularını kıran yemekten içmekten kesilme gibi bir ibadet var. Zamanın en büyük kazanç kaynaklarından biri olan faizi ayaklar altına almak var. Nefsin en zayıf noktalarından biri olan şehvet dürtüsünü dizginlemek ve nikahlı olunan kadının dışında namahrem kadınlarla -bırakın zinayı- görüşmemek var.
Buna rağmen zamanla insanların onun davetine birer, birer, onar, onar, yüzer, yüzer icabet ettiğini görüyorsunuz. Oysa o günün şartlarında bu davete icabet eden insanlar bunun bir karşılığının olacağını ve yeri geldiğinde bunu canlarıyla ödeyebileceklerini de bilmekteydiler. Öyleyse hem nefislerinin hoşuna gitmeyen hem de canlarını kaybetmeleriyle sonuçlanabilecek olan bu olumlu tepkiye onları iten şey neydi? Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) onlara para veya kadın gibi dünyalıklar vadetmiyordu ki davete icabet etmenin bir cazibesi olsun! Aksine bu davete icabet karşılığında onlara başlarına gelebilecek her türlü tehlikeyi göze almalarını peşinen söylüyordu.
'Hz. Muhammed'in (sallallahu aleyhi vesellem) peygamberliğine niçin inanmalıyım? sorusunun cevabı tam da burada yatmaktadır. Yani onda normal insanlarda bulunmayan bir `güç`, bir `kabiliyet` vardı demek ki. Bu öyle bir cazibe gücüydü ki, hiçbir zengin bunu mâlî imkanlarıyla, hiçbir devlet başkanı da bunu askeri gücüyle elde edememişti. Edemezdi de zaten. Çünkü bu bambaşka bir şeydi. O kadar başka bir şeydi ki, savaşlarda onun ashabı ona bir zarar gelmesin diye başlarını ona yönelen okların önüne atıyorlardı. Gözlerinden daha titiz şekilde koruyorlardı onu. Halbuki Allah Resulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) onlardaki bu bağlılığı elde etmek için ne bir askeri gücü vardı ne de bir şeyden korkutuyordu. Bu o kadar başka bir cazibeydi ki, asırlar ve bugün milyarlarca Müslüman hep aynı aşkla bağlanmıştı ona.
Öyle ki, Müslümanlar sırf o yapmış diye birbirlerini gördüklerinde selam veriyor, yemek yediklerinde dua ediyor, sakal bırakıyor, sarık sarıyor ve binlerce sünneti bir askeri disiplin edasıyla yerine getiriyorlar. Tüm dünyadaki Müslümanlar farklı coğrafyalarda yaşamalarına rağmen bu sünnetleri öyle bir yerine getiriyorlar ki dışarıdan bakıldığında sanki tek bir görüntü oluşuyor. Böyle bir mânevî gücün normal bir insan tarafından oluşturabilmesi mümkün mü? Mümkünse buyurun, oluşturun da görelim. Veya oluşturulmuş olanını gösterin de bilelim!
Yıllarca içki içmiş, adeta alkol tutkunu olmuş o topluluğa belli bir sürecin sonunda, içkinin şeytan işi bir pislik olduğuna dair ayeti okuduğunda hepsi birden "vazgeçtik, vazgeçtik" diyorlar. Ellerinde ve evlerinde ne kadar içki şişesi varsa hepsini kırıyorlar. Hatta Medine sokaklarının günlerce şarap akıttığı söyleniyor. Peki şimdi elimizi vicdanımıza koyarak soralım kendimize: Hiçbir askeri güç kullanmaksızın bir topluma bir tek emirle yıllardır alışkın oldukları bir adeti bıraktırmak mümkün müdür? Kaldı ki sadece o gün yaşayan insanlar değil, on beş asırdır tüm müminler aynı emre riayet ederek ağızlarına içkiyi sürmüyorlar. İçki satan dükkandan alışveriş yapmıyor, içki bulanan sofraya oturmuyorlar bile.
Milyarlarca insan üzerinde oluşturulmuş olan bu etkinin `nübüvvet gücü'nden başka bir izahı olabilir mi? Siz bu etkiyi bilimle oluşturabilir misiniz? Sormamıza bile gerek yok, oluşturamazsınız. Zîra bugün sigaranın sağlığa zararlı olduğu bilimsel olarak ispatlanmış ve ilan edilmişken hatta sigara kutularının üzerinde bile "sigara içmek sizi öldürür" yazıyorken pek de etkili olmuyor bu yöntem. İnsanlar gidip sigara paketini satıp alıp, üzerindeki o tembihlere baka baka içiyorlar sigarayı.
Bugün yüz tane bilim adamını bir topluluğa dönüştürmeleri için, onlara alışık oldukları adetlerini bıraktırmaları için bir yöreye göndersek ne yapabilirler acaba? Bir şey yapamayacaklarını biz de biliyoruz değil mi? O halde, manevi gücüyle, nübüvvetin bereketiyle insanlar üzerinde bu kadar tesir oluşturmuş olan Allah Resulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) peygamberliğine inanmak için başka sebepler aramaya gerek var mıdır kardeşim? Unutma ki dünyada hiç kimse onun kadar sevilmedi ve sevilmeyecek. Bu da onun Allah (celle celaluhu) katından gönderilmiş ve manen takviye edilmiş bir peygamber olduğunun açık delilidir.
Son olarak şu noktaya da değinelim: Düşünün, on beş asır önce Allah (celle celaluhu) indirdiği kitabında Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) şahsı için "Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi? (İnşirâh, 4.) buyurmuş. Ve hakikaten de baktığımızda hem yaşadığı dönemde hem de bugüne dek asırlar boyunca kimse onun kadar şanına şan, şerefine şeref katmadı. Hiç kimse onun kadar takip ve taklit edilmedi, edilmiyor. Hiç kimse onun kadar sevilmedi, sevilmiyor. Bir insan eğer bu durumu kendi gayreti, kabiliyeti, imkanı ile elde edebiliyorsa neden bunlara sahip ve talip olan birçok insan için, böyle bir şey söz konusu olmadı? Bu durum da bize Allah Resulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) bu meziyetinin Allah'ın (celle celaluhu) sadece ona verdiği büyük bir nimet olduğunu ve onun hak peygamber olduğunu çok net göstermiyor mu? Düşünenler için bunlarda ne kadar büyük ibretler vardır.
|Sorun Kalmasın - Ömer Faruk Korkmaz
14 notes · View notes
domatesiniz · 8 months
Text
Büyük bir hayalkırıklığı yaşayıp "Ben artık kimseyi sevemem" deme! Unutma ki en güzel çiçekler mezarlıklarda yetişir.
-Nazım Hikmet
3 notes · View notes
teneres · 1 year
Text
Tumblr media
ALLAH'IN SIFATLARINA İMAN ETMEK
Ebu Abdullah Muhammed bin İshak ibn Mende (rahimehullah) dedi ki:
"Allah azze ve celle'nin sıfatları hakkında varit olan haberler, Rasulullah ﷺ'den mütevatir olarak ve Allah azze ve celle'nin kitabına muvafık olarak gelmiştir. Halef bu haberleri, sahabe ve tabiinden şu günümüze kadar seleften alıp nesilden nesile aktarmıştır. Bunları yaparken Allah'ın sıfatlarının varlığını, bilmeyi ve onlara iman etmenin gerekliliğini ispat etmişlerdir. Allah'ın kitabında haber verip, Nebi ﷺ'in de bildirdiklerine TEVİL, İNKAR, TEMSİL ve TEKYİF etmeksizin teslim olmak gerekir. Allah azze ve celle, kendisinin ve Rasul'unun ﷺ'in vasıflandırdığı isim ve sıfatlarıyla ezelidir. Bu sıfatlar O'ndan zail olmaz. Her kim Allah'ın sabit olan sıfatlarından bir sıfatını inkar ederse, Allah'ı inkar etmiş olur. Her kim, Allah'ın sıfatlarının muhdes olduğunu, önceden olmayıp daha sonra Allah'ta var olduğunu iddia ederse, Allah'ın sıfatlarını, mahlukatta muhdes olan, zail olan, mahlukatın, yok olmasıyla yok olduğu ve baki kalmadığı sıfatlarına benzetmiş olur. Halbuki Allah azze ve celle, sıfatlarıyla nefsini övmüş, kullarına da bu sıfatlarla O'nu övmelerini emretmiş, Rasulullah ﷺ de bu sıfatları tasdik etmiş ve Allah'ın kendi nefsi, isimleri ve sıfatları hakkında kullarına bildirmiş olduğu muradını açıklamıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Rabbiniz, kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı."
Rasulullah ﷺ dedi ki: Allah Teâlâ şöyle buyurdu: "Ben, zulmü nefsime haram kıldım." Rasulullah ﷺ Allah Teâlâ'nın bu sözünü şöyle açıklamıştır:
"Allah Teâlâ, kendi katında bulunan bir kitaba; "Benim rahmetim, gazabımı geçmiştir" diye yazdı."
TEVİL: Lügat açıdan manası dönmek ve kelamı açıklamak demektir. Lügat manasına baktığımızda kelami tevil etmek, tefsir etmek manasında veya kendisine dönen akıbet manasındadır. Çünkü kelimenin ilk manası dönmek anlamındadır. Müteahhir alimlerin çoğunun istilahında ise tevil kelimesi, bir delilden dolayı lafzın zahir manasından başka bir mana vermektir. Metinde kastedilen de budur.
TEMSİL: Bundan kasıt Allah Teâlâ'nin sıfatlarının mahlukatın sıfatlarına kıyas edilmesidir. "Teşbih" diye de isimlendirilir. Yani Allah Teâlâ'nın sıfatlarını, mahlukatın sıfatlarına benzetmek demektir.
TEKYİF: Bu kelimeden maksat, ister zati olsun ister fiili Allah'ın sıfatlarının keyfiyetini bilmek demektir.
İbn Mende devamla şöyle demiştir;
"Bizim bu zikrettiğimiz şeylerde henüz zikretmediğimiz bütün İsim ve sıfatlara bir delil vardır. Bu isim ve sıfatların teşbih ve temsilden ayırması, sıfatların manaları ve zıtlıklarını bilmekle, niyetle, cahilleri ve batıl ehli nazarında teşbih ve temsile sebep olan yaratan ile yaratılanlar arasın daki bütün her şeydeki farkı bilmekle, Allah'a, isimlerine ve kendisinin ve Rasulullah ﷺ'in vasfettiği sıfatlara iman etmekle olur. Mahlukatın isimleri ile sıfatları, Allah'ın isimlerinde muvafık olmuştur. Ancak mahlukatın muhdes ve fani olması, yaratıcının ise ezeli ve baki olmasından dolayı yaratıcı ile yaratılanlar arasındaki isimler bütün manalarıyla farklıdır. Allah Teâlâ'nın sıfatlarını izhar eden ancak bu sıfatların keyfiyetini idrak etmeyi imkansız kılan şu ayettir: "Onun benzeri gibi hiçbir şey yoktur. O hakkıyla işiten ve hakkıyla görendir."
Bu faslı zikrettik ki doğru yoldan sapmış, Allah Teâlâ'nın kitabından ve Rasulullah ﷺ'in sözünden çıkmış olanlar, bunlara tutunup da Allah Teâlâ'nın kitabında ve sadık halef alimlerinin, temiz selef alimlerinin Allah Teâlâ ve Rasul'unden naklettiği isim sıfatlarını tevil etmesinler. O selef alimleri ki Allah'ın dinini ve hükümlerini nakletmiştir. Onlar ki tebliğ etmekle emrolunmuş; Allah'ın bütün emirlerini tebliğ etmişledir. Onlar ki Allah Teâlâ'nın kitabındaki tehdidinden kaçınmışlardır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: "İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitab da açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder." Bu yüzden selef halefe, Allah Teâlâ'nın emrettiği gibi emretmiş, bu konuda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmemişlerdir. Allah Teâlâ bizi, onlara ihsan ile tabi olanlardan eylesin. Hiç şüphesiz O, rahmetiyle buna kadirdir.
Kavvamus Sunne Şeyh İsfahani, el-Hucce fi Beyanil Mehacce, syf. 58-61
4 notes · View notes
gokyuzusehri · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
tubymblr · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Bu muazzam kitaptan bazı alıntılar:
Yürekten mi seviyor?
Kesinlikle!
"Öyleyse geleceğine emin olabilirsin. Biraz gecikebilir, ama bir gün mutlaka seni bulacaktır."
~
‘‘Ruhu çok ağrıyordu, her zaman gülüyor olsa bile...’‘
~
Hayatın şefkatli yanını bana sen öğrettin sevgili Portuga. Bugün çocuklara misketler ve kartlar dağıtmaya çalışan benim, çünkü şefkat olmayınca hayatın pek değeri kalmıyor...
~
Bilesin ki kalbimiz kocaman olduğu sürece sevdiğimiz her şey içine sığar...
~
"Bir kış sabretmişsin de tam çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat."
5 notes · View notes
caginmumineleri · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
8 notes · View notes
yikildimhergece · 2 years
Text
En iyi ilişki tavsiyesini neden yalnızlar verir biliyor musunuz?¿
Çünkü antrenörler oynamaz..
5 notes · View notes
tuvayrek · 6 days
Text
ÖMRÜMÜN KİTAPLARI
Merhaba kitap dostu, Dil, harf, kelime ve bunların bütünleşik hali olan kitap insana verilmiş en güzel hediye. Yıllar önce bu mecrada bir tavsiye kitaplar listesi yayınlamıştım. Daha çok lise ve üniversite öğrencilerine dönük bu listeyi yayınlamamın üzerinden beş yıl geçmiş. O paylaşımımda farklı listeler yayınlamaya devam edeceğimi vadetmiştim. Biraz geç olsa da bu paylaşımımla sözümü yerine…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
alticizilen · 1 month
Text
The Midnight Library - Matt Haig - Quotations Underlined
The stories of Nora advice me unevenly just to live the life instead of understanding it. My regrets, my pains, my dreams that almost become to real but failed at the end sorrows my heart like almost all humans I guess. The book in this manner opens a box of “what if” package with a full of other possiblities; however at the end the best option in the box is the life itself that we re on the track of. Also the dreams and the dare to live the dreams… it's such a challenging task but indeed the life itself. Do we have the courage to accept ourselves as they are, do we dare to direct that towards our dreams?! Dreams, in how extend are they our dreams? Are they really belong to ourselves…
The popularity of a book sometimes makes me a bit distant, but this time it was more than okay to get in the popularity ship. The language and the writing style of the book is kind of moderate to understand and the core value of it comes from the story itself rather than its style of writing. So I suggest it if you constantly struggle with decision making thing in the life and question a lot, and at the same time looking for a book to calm your busy head with a good story. Enjoy your reading!
Hazal Basarik
Tumblr media
Part2: https://acrobat.adobe.com/id/urn:aaid:sc:EU:6aa6c1df-cb08-4c63-8621-6832a7624020
0 notes
dilperisanimmmm · 8 months
Text
Tumblr media
bunalıma sokmuşlar adamı tamam ama intihar falan yakışıyor mu? ortalıktan kaybolsaydin diğer japonlar gibi, nedubû?
1 note · View note