kardeşim siz madem sonunda kendi kafanıza göre iş yapacaksınız, e o zaman ben ne diye muhasebe tutuyorum, her hafta saçma sapan uzun toplantılara katılıp olması gerekeni size izah ediyorum ki, dedim.
sen maaşını alıyorsun ya işte gerisine takılma, dedi.
sinir krizi geçirmek üzereyim ama bir yanda da çok haklı buldum.
7 notes
·
View notes
-3
-Yekta iyi mi, neden gelemiyor?
-Rahatsızlanmış biraz.
-“İnsan kalbinin kapılarını, pencerelerini açık bırakırsa cereyan eder, ruhu hastalanır, bedeni
yatağa düşer." derdi ninem. Allah şifa versin. Siz dert etmeyin henüz sipariş almadık ,günlük
pasta işlerimi bitirdim. Ben size perilik kısmında yardımcı olurum dedi.
Pelin hanım kocaman gülümseyerek “Deli kız, garsonlara peri demek ancak sana özgü
olabilirdi." dedi.
"Periler de iyilik dağıtmıyor mu?" diye yanıtladı ve ekledi: “Garsonlar da pasta dağıtarak büyük
iyilik yapıyorlar. Müşteriler para veriyor olabilir bunun için ama içine sevgi eklenmiş pastayı
dağıtırken hangi para birimi geçerli olabilir?"
İkisi birden gülümsedi o sırada dükkana bir anne ve kızı geldi. Onlar oturduktan sonra Gülce
en içten haliyle onları selamlayıp menüyü takdim etti. Pastaları ve dahi hikâyelerini anlattı.
Siparişlerini hazırlamak için mutfağa yönelmişti ki küçük kızın söylediklerine takıldı kulağı.
Yanındaki sandalyenin üzerine bıraktığı kafeste bir kuş vardı. Gökyüzünü kanatlarına takmışlar
sanki öylesine maviydi bu kuş. Kız, kuşuna hava aldırmak için çıktıkları yolculuğu annesine
ballandıra ballandıra anlatıyordu. "Anne iyi ki çıktık. Maviş sıkılmıştı evde durmaktan. Hem
hava almış oldu.” dedi
Gülce içinden geçenlere engel olamıyordu. Ne garip; insanlar, aitlik kavramını dahi
değiştirdiler. Bir kuşun ait olduğu tek yer semadır. Birkaç kuş türünü öyle bir hale getirdiler ki
kafesten çıkarsak yol bulamaz, yiyecek bulamaz ölürler. Yaşamak için kafeslerine ihtiyaçları
var. Peki kuş kafesin içindeyken dışarıya çıkartılırsa soluduğu hava mıdır, acı mıdır?
Aitsin ama aidiyetin sana ait değil. Ah! Ne acı…
Bunları düşünürken bir yandan da siparişlerini hazırlamıştı. Masalarına bıraktı. Tam kasaya
doğru döndüğü an farklı bir masadan ona seslenildiğini duydu.
Orta yaşlarda bir beyefendiydi seslenen. Gülce menüyü kendisine uzatırken istemsiz bir şekilde
gözü masada duran kâğıtlara takıldı. Notalar vardı. ‘Hicaz Peşrev’ yazıyordu ilk sırada duran
kağıtta. Beyefendi, Gülce’nin bakışını fark etti. “İyi bir neyzenin sırrı peşrevlerdir.” dedi.
Gülce yaptığından utandı. Müşterinin masasında duran kağıtlara bakmak hatta bakakalmak hoş
olmadı diye düşündü. Utancını gizlemek için siparişi alıp hızlıca mutfağa gitti. Beyefendinin
söylediklerini sipariş hazırlarken düşündü ama anlamsız geldi. Beyefendi karadut şerbeti ve bir
dilim meyveli pasta istemişti. Meyveli pastayı dolaptan alıp tezgâha bıraktı. Eriyen saatler
tablosundan ağaçta eriyen saatin olduğu dilim denk gelmişti. Tabloda Gülce’yi en etkileyen
saatti. Düşüncelerini susturup pastayı bırakacağı tabağı almak için dolaba yürüdü.
Siparişi beyefendinin masasına doğru götürürken beyefendinin masasında bulunanları
topladığını gördü. Tepsiden el çabukluğuyla önce pastayı sonra şerbeti bırakıp ayrılmayı
düşünüyordu. Bir söz ise o düşünceden onu hayli uzaklaştırdı. Pastayı tam bırakacakken
beyefendi ona ,kafeste duran kuşu göstererek “Aitsin ama aidiyetin sana ait değil. Ne acı değil
mi?” diye sordu. Gülce’nin kanı çekildi sanki...
9 notes
·
View notes
Mezar Taşlarında Başlık , Sembol ve Süslemeler
Kavuklar
Burma sanklı kavuk: XVI. ve XVII. asırlarda yoğun olarak görülen bu kavuk cinsine, padişah sandukalarında, sadrazam, vezirler ve üst seviye bürokrat kabirlerinde rasdanmaktadır.
Kallavi kavuk: Daha çok sadrazamların, vezirlerin ve üç ya da dört tuğlu paşaların taktığı kavuk türü olup 12 adet tespit edilmiştir. Gündelik hayatta yeri olmayan bu tören kavuklarının mezar taşlarında kullanımı tamamen semboliktir.
Mücevveze kavuk: Sarayda yüksek rütbelilerin tören kavuğu olan mücevveze kavak XVII. asırdan itibaren görülmektedir.
Örfi desarlı kavuk : Orta ve alt tabaka ulema tarafından kullanılan bu tür başlıklar zaman içinde yaygınlaşarak bir tarikata bağlı müridler tarafından kullanılır olmuştur.
Katibi Kavuk : Bu kavuk cinsini kullananlar hakkında kesin bir bilgi söylemek zordur. Ancak katiplerin kullandığı kavuk olarak maruf olduğundan katibi olarak adlandırılmıştır.
Fesler
1829 yılında Sultan II. Mahmud döneminde giyilmesi mecbur hale getirilen fes kırmızı renkli keçeden silindir şeklinde bir başlık türüdür. İlk olarak nerede kullanıldığı hakkında kesin bir şey söylemek zordur. Osmanlı’ya Fas’tan geldiği için fes adını alan bu başlık türü imal edildiği dönemin padişahının adına nispede Mahmüdi, Azizi, Mecidî veya Hamidi adlarını almaktadır. Fesin kenarında bir püskül sallanması da adettendi. Mahmudi ve onun devamı olarak da görebileceğimiz Mecidi fesin altı dar üstü genişçedir. Azizi fesin ise Mahmudi fesin tersine altı geniş üstü dar ve daha kısadır. Hamidi fes, yine alttan daha geniş ancak üstü azizi festen daha büyükçedir. Fes şapka kanunun kabul edildiği 1925 yılına kadar kullanılmıştır.
Fes her kesimden insanın kullandığı bir başlık türü olduğundan mezar taşları üzerinde yer alan feslere bakarak meslek veya sosyal sınıf ayrımı yapabilmek imkansızdır. Fesin kullanılmasıyla başlığa göre ortaya çıkan farklılıklar da kalkmış bulunmaktadır.
Tarikat Taçları
Tarikatlara ait başlıklar hazirelerde kendilerini hemen belli ederler. Mevlevilerin uzunca ve altta genişleyen başlığı bu gün en çok bilinen tarikat taçıdır. Mevlevi şeyhlerinin başlarında ise sikkenin alt kısmına dolanan destar görülmektedir. Bektaşilerin kullandığı on iki terkli Hüseynî ve dört terkli Edhemî taçlar da Mevlevi sikkeleri gibi ilk bakışta anlaşılabilirler. Diğer tarikat taçlarında ise başlığın üzerindeki dilim sayısı belirleyici olmaktadır.
Bayramîler altı terkli, Celvetiler ise on iki terkli başlık kullanmaktadırlar. Bunlardan başka Kadiri, Nakşî, Sünbuli gibi daha pek çok tarikat tacı mezar taşlarında başlık olarak yer almıştır. Melamiyye tarikatine mensub olanların mezar taşları diğer bütün taşlardan ayrı bir şekilde yapılmaktaydı.
Sembol ve Süslemeler
Ağaçlar
Hayat ağacı: Orta Asya kökenli bu ağaç en yaygın kullanılan ağaç motiflerinden biridir.
Servi ağacı: Elif harfi gibi uzun ve düz olduğundan vahdetin sembolüdür. Serviler rüzgarda sallanırken çıkardığı “Hu, Hu” sesiyle Allah’ı zikrettiğine inanılır. Yalnız Osmanlı’da değil hemen bütün Akdeniz kültürlerinde servi mezarlık ağacı olarak kullanılmıştır.
Hurma ağacı: Kabirde yatan kişinin hacı olduğuna işaret eder. Bol meyveleriyle canlılığı ve bereketi temsil eder.
Asma: Asma da tıpkı hurma ağacı gibi bolluk ve bereketi temsil eder.
Çiçekler
Lale: Ebced hesabıyla rakam değeri Allah ve hilal kelimeleriyle aynı olduğu için kutsiyetine inanılır.
Gül: Mezar taşlarında gerek şahide (baş) taşlarında gerekse ayak taşlarında ve başlıklarda sıkça kullanılan gül, Hz. Peygamber’in remzidir.
Sümbül: Halvetîliğin Sünbüliye kolunun sembolüdür.
Meyveler
Meyve sembolü ölümsüzlüktür. Zira dünya hayatının meyvesi ebedi cennet hayatıdır. Meyve geleceğin tohumunu da bünyesinde barındırır. Mezar taşlarında meyve tabağı içinde yer alan nar, armut, incir, üzüm erik kayısı ceviz limon hurma gibi meyveler hayat, bolluk ve bereketi temsil ederler. Bitkisel modflerin dışında kullanılan bazı sembolleri ise şöyle sıralayabiliriz:
Kandil: Anadolu mezar taşlarında çok görülen bu motif, mevtanın yolunu aydınlatıcı olarak düşünülmüştür.
Geometrik motifler: Kökü Orta Asya’ya bağlanan bu motifler kendi içlerinde sonsuzluk ve süreklilik gösterdikleri için Allah’ı hatırlatırlar
Hançer: Eyüpsultan’da birkaç örnekte gördüğümüz hançer motifi dünyayla ahireti birbirinden ayıran ölümü tasvir etmektedir. Eğer çocuk mezarları üzerinde görülürse bu genç yaşta hayattan ayrıldığını sembolize eder.
Osmanlı Devleti’nde özellikle XVIII. asnn sonu XIX. asrın başı itibariyle moda olan batı tarzı sanat anlayışı, kitap süsleme sanatından mimariye, musikiden mezar taşlarına kadar her alanda etkili olmuştur. Barok ve rokoko kıvrımlar, rumilerin, hatayilerin, geometrik süslemelerin yerini almıştır. Eyüpsultan da yaklaşık 450 seneye yayılan zaman diliminde mezar taşları görülebilir. Son iki yüz yılda daha fazla gömü yapılmasından dolayı son dönem baş tarzı süsleme anlayışı, Eyüpsultan hazirelerinin genel süsleme görüntüsünü oluşturmaktadır. Ancak bu süsleme anlayışı batıdan gelmişse de oradakilerin kuru bir taklidi olarak uygulanmamış, Osmanlı zevki içinde yoğrularak bu medeniyete has bir üslup kazanmışür.
20 notes
·
View notes
16 Nisan 2024
İlk vize açılışı 😮💨
Baharın gelişini hissettiren o güzel ağaç 🌳🌸
Akşamın da oda arkadaşıyla içilen kahve 🩷
Ve benim için hazırladığı meyve tabağı 🪭🪇
En son pinterest beni nasıl görüyor ehehehehe
4 notes
·
View notes
Bir arkadaşın şirketine ziyarete gittim orada çalışan asistan kız bir meyve tabağı getirdi hepsi soyulmuş, dizilmiş. Meyve tabağını görünce "Sen her misafire hep böyle nefis meyve tabağı hazırlıyor musun?" dedim. "Yooo size özel" dedi. Nasıl mutlu oldum, nasıl şımardım, nasıl mahçup oldum. Nasıl teşekkür edeceğimi düşünürken ayağa kalktım kıza yaklaştım kulağına "Tamam ben konuşurum sana zam yaptıracağım" dedim. Kız bir kahkaha attı. Arkadaş "ne oluyor" dedi. Ben "Hiç, kendisine teşekkür ettim sadece" dedim.
39 notes
·
View notes