Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, kurumda çalışan memurların şartlarında iyileştirmeyi içeren sözleşmeyi imzaladı. Yüce, “Memurlarımızın yüzde 95 olan sosyal denge tazminatını 5 puan daha artırarak, yenilediğimiz sözleşme ile birlikte yüzde 100’e çıkartıyoruz. Birlikte çalıştığımız mesai arkadaşlarımızın refahı için yapılacak çalışmaları var gücümüzle destekliyoruz” diye…
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, kurumda çalışan memurların şartlarında iyileştirmeyi içeren sözleşmeyi imzaladı. Yüce, “Memurlarımızın yüzde 95 olan sosyal denge tazminatını 5 puan daha artırarak, yenilediğimiz sözleşme ile birlikte yüzde 100’e çıkartıyoruz. Birlikte çalıştığımız mesai arkadaşlarımızın refahı için yapılacak çalışmaları var gücümüzle destekliyoruz” diye…
Güney Danimarka Üniversitesi, çoğu kişi tarafından doğru kabul edilen, ‘kadınlar erkeklerden daha uzun yaşar’ düşüncesinin tamamen doğru olmadığını ve erkeklerin yüzde 25-50’sinin aslında kadınlardan daha uzun yaşadığını tespit etti.
Araştırmada, 199 ülkeden toplanan 200 yıllık verilerle erkek ve kadınların yaşam süreleri incelendi. BMJ Open adlı tıp dergisinde yayımlanan çalışmaya göre özellikle…
Sen benimle ölürken buluşmayı Paylaşabilir misin..?
Güneşi koklayınca çatlayan bir tohumu. Irmağın yüreğinde çiçeklenen yangını. Her akşam yalnızlığı uyandıran toprağı. Her sabah bir gölgeyi sevindiren yaprağı Paylaşabilir misin..? 🤍
Kız çocuğu olunca üzülmek hele hele anneyi suçlamak çok yanlıştır. Kur’an-ı kerimde:
“Allah dilediğine kız dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem erkek hem kız çocuğu verirdilediğini de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allahtır.” buyuruldu. (Şûra 49 50)
Bir diğer Âyette Allah (Celle Celâluhü) meâlen şöyle buyurmaktadır:
“... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216)
Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) “Kız çocuklarını hor görmeyin.” buyurdu. Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Hayırlı evlad istemelidir. Hayırlı olmadıktan sonra kız veya erkek olmuş ne fark eder?
Dinimizde kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!” [Hakim]
“Kız çocuğunu güzelce terbiye edip Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse o kız çocuğu onun için bir bereket olur Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.” [Taberânî]
“İki kız evladına güzel muamele eden mutlaka Cennete girer.” [İbni Mace]
“İki kızı veya iki kız kardeşi olup da maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.” [Tirmizî]
“Çarşıdan aldığı şeyleri erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene Allah rahmetle nazar eder. Allah rahmetle nazar ettiğine de azab etmez.” [Haraiti]
“Çarşıdan turfanda meyva alıp evine getiren sadaka sevabı alır. Getirdiği meyvayı erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin! Kadınları kızları sevindiren Allah korkusundan ağlayanlar gibi sevab kazanır. Allah korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme haram olur.” [İbni Adiy ]
''Üç kızına ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakanyedirip giydirenelbette cenneti kazanır'' [Ebu Davut]
''Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı Allahü teâla cennete koyar.
Ashabi kiramdan biri iki tane olursa yine aynımıdır diye sual edince peygamber efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm) evet iki tane olursa yine aynıdır buyurdu. Başka birisi ya bir tane olursa diye sual etti. Cevabında buyurdu ki bir tanede olsa gene aynıdır.
[Hakim Haraiti]
Erkek çocuk nimet,kız çocuk ise hasenedir; yüce Allah (Celle Celâluhü) nimetin hesabını sorar, haseneye ise mükâfat verir... İmâm Câʿfer es-Sâdık (Aleyhisselâm)
Okuduysan sen, paylaşırsan herkes bilgilenir;
Sevgili Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde meâlen şöyle buyurmaktadır: ‘’Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.’’ (Kaynak:Tirmizî, İlm, 14)
Bir kere paylaşalım, hayırlara vesile olalım İnşaAllahû Rahmân
İnsanların içine yer eden eserler vardır. Bu eser ne olursa olsun kişi onda kendine ait olan bir parçayı bulmuş demektir. Açıkça söylemeliyim ki benim için bu eserin bir kitap (ve yazarı da önemli yer etmiş durumda) olması beni mutlu ediyor.
Öncelikle Tutunamayanlar'ı konuşmak istiyorum. Bu kitabı okumaya başladığımda herhangi bir kitap okuma alışkanlığım yoktu. Kitabın kapağını ilk açtığım zamana kadar da bu denli çetin bir eser ile karşı karşıya olduğumun farkında değildim. Söylemeliyim ki kitap okuma alışkanlığınız yoksa Tutunamayanlar biraz yanlış bir başlangıç kitabı olabilir. Kitap okumayı sevsem de ben yavaş okuyan birisiyim, hızlı okuma yeteneği bana çok uzak düşüyor ve istesem de beceremiyorum. Bu yüzden benim Tutunamayanlar'ı bitirmem çok uzun sürdü ama bu kadar zaman almasının içinde önemli bir unsur daha var: Bu kitap düşsel şölen. Karakterlerin düşünceleri ile olaylar arasında o kadar hızlı geçişler var ki ilk okuduğumda hiçbir şey anlamamıştım. Yaklaşık dört yüz sayfa sonunda yeni yeni kitabı anlamaya başlamıştım. Kitabı bitirdikten yaklaşık bir yıl sonra tekrar okumaya başladım. Bu sürede kendimi geliştirmiş olacağım ki daha akıcı gelmeye başlamıştı. Özellikle anlamadığım yerleri tekrar okuyunca neler kaçırdığımı anlayıp üzülmüştüm. İlk okuduğum zaman eser beni yorduğu için ara ara mola veriyor ve bu molalarda dünya klasiklerinden kitaplar okuyordum.
Olur ya zaman zaman kitaplar hakkında konuşursunuz insanlarla. Bu muhabbetin içinde de "önerme seansı" başlar. Bu kitabı önerdiğim kişiler bir elin parmağını geçmiyor. Açıkça söylemeliyim ki bu hareketimin sebebi kallavi bir kıskançlık. Bu eserin başkalarınca okunup benimsenmesi fikri beni korkutuyor. Bu yazıyı yazma sebebim de kitabı önermek değil kitabı ve yazarını övmek. Sanki herkesin müdahalesi ile popülerleşirse (ki bunu hak eden bir eser) ben bu kitabı herkese dolu dolu anlatamam gibi geliyor, bu korkunç.
Üzerine bu kadar yazı yazdığım (ki bu benim için tatmin edici bir uzunluk değil) eserin yazarı ise Oğuz Atay'dır. Benim en sevdiğim yazardır kendisi, malûm anlaşılması güç değil sanırım. Okuduğum eseri sadece Tutunamayanlar değil, Tehlikeli Oyunlar'ı da okudum. İki kitap boyunca hiç sıkılmadım. Dört yüz sayfalık anlaşılmayan bölümde bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bu eserlerin kısa eserler olmaması da beni sevindiren diğer bir konu. Okuduğum her kelimede Oğuz Atay kendine yeni bir dost ediyor beni.
Bu yazdığım yazıyı yeterli bulmuyorum fakat ne kadar anlatsam da okumanız gerekir. Tabii ki ben okumamanız taraftarıyım çünkü hâlâ kıskanıyorum kitabı.
En sevdiğim yazara, Oğuz Atay'a en içten sevgi ve saygılarımla. (1934-1977)