Tumgik
#yanılsama
fthlc · 8 months
Text
23:01
Hayallerim uğramıyor artık bana. Her gün bir telaş. İnsanı, güneşi, yağmuru, gürültüsü... Oysa ne güzeldi her daldığımda uçsuz bucaksız mutluluklar... Sahi devamı neydi?
Cümleler hala devrik imlaya inat! Bir onlar kaldı yalnız bırakmayan...
-- Fatih Alıç - Devrik Cümleler (Yanılsama)
107 notes · View notes
jupiterliyazar · 11 months
Text
Tumblr media
Gerçekler kafamızda oturttuğumuz o kalıplardan başka yerde duruyordur. Kafamızda oturttuğumuz kalıplar aslında bir yanılsamadır.
43 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 3 months
Text
Tumblr media
“Bir gün bu aynadaki yansımamla yüzleşmek zorunda kalacağımı biliyordum; ama tam olarak bunun kaçınılmaz olduğunu anladığım için olsa gerek, mümkün olduğunca geciktirmeye çalışıyordum: zaten şüphelendiğim bir çok şey, bundan kaçınmamı ve ayrıca bilinçsizce de olsa korkmamı sağladı.
O zamandan beri kendimi içinde bulduğum durumu kendime tanımlama cesaretim olsaydı, kesinlikle sevginin yanı sıra aşktan da vazgeçerdim, çünkü daha sonra ikna olduğum gibi, her hayatın her ikisinden de çekildiğine kendimi ikna ederdim. Ama o cesarete sahip değildim; ve belki de benim açımdan herhangi bir çaba harcamadan, zamanın sorunlarımı çözmekten sorumlu olacağı yanılsaması altındaydım.
Aslında zaman onları çözdü, ama istediğim anlamda değil.”
7 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Text
spinoza gibi hegel için de gündelik bilinç bir bilgi kaynağı olduğu kadar, aynı zamanda bir yanılsama kaynağıdır.
jason read - bireylik- ötesinin filozofları olarak spinoza ve hegel
6 notes · View notes
suyun-rengi · 8 months
Text
Tumblr media
Saatchi & Saatchi ajansı Folgers Coffee için New York'taki kanalizyon deliklerinin kapağına, vinil baskıyla bir fincan kahvenin resimlerini içeren türünün tek örneği bir kampanya başlattı. Kanalizyon kapaklarında bulunan deliklerden buhar çıktığı için, reklam oldukça gerçekçidir ve dumanı tüten bir fincan kahve yanılsaması verir.  Reklamın sloganı ise; 'Hey, asla uyumayan şehir. Uyan. Folgers'
2 notes · View notes
felsefesitesi · 1 year
Text
DMY Felsefe yeni yazı
DMY Felsefe, yeni felsefeler :) : https://www.dmy.info/entelektuel-icin-fark-etmez/
Entelektüel için fark etmez
Tumblr media
Savaş, açlık, hastalık, yalnızlık, başarısızlık, ölüm ve daha birçok sorun, zihninde yaşayan entellektüel için önemsizdir. Ne var ki kalıcı deneyim sadece ideal düzeyde olsa da, elbette vücudun ve fiziksel görünüşlerin gerçekliği vardır. Rahipler, gurular, dervişler, keşişler ve çağımızın aktivistleri neden hayatlarını insanlara yardım etmekle geçiriyor? Neden tüm zamanlarını feda ediyorlar? Onların bakış açısına göre bu bir fedakarlık değil, hangi eşyalara sahip oldukları veya fiziksel olarak nerede oldukları önemli değil. İnsanlar dışarıda değil, zihinlerinde yaşarlar. Entelektüel kategorilerimiz, dışarıda olup bitenlere tamamen farklı anlamlar verir. Örneğin bir çocuğun sesi başkasının çocuğu olduğunda rahatsız edici olabilir ama sizinki olduğunda ferahlatıcıdır. Aynı olay insanlar
6 notes · View notes
hecedarussuffah · 2 years
Text
Tumblr media
Biz gelip geçtiğimiz bir yerdeyiz.
Şeytan bize çoğu zaman kaldığımız bir yerdeymişiz gibi vehim yaşatıyor. Bu bir yanılsama!..
Dersin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
👇👇👇
https://youtu.be/SR62p2pqkac
1 note · View note
nergiscem · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Korkular ve Renkler | 3
43 notes · View notes
psikiyatrim · 20 days
Text
Yanılsama hayatımın her yerinde
21 notes · View notes
siir-defterim · 6 months
Text
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü- şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi diyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka tından?
Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bi- lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö nelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa?
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim bekaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...YalnızÖmür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sulartoprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce tsaklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hhangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko- nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.
Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz...
Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hü nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...Kıyılarımız duy- gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde...O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen cereye...Nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla.
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı maktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sü rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kı rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
42 notes · View notes
kendihalind-e · 4 months
Text
Tumblr media
• Çok eskiden “doğru insan” diye bir kurguya
inanırdım. Bunun bir yanılsama, hatta bir fantezi
olduğunu fark ettim. Çünkü herkes ama herkes
biraz yanlıştır. Doğru insan aslında yoktur; bunu
arayanlar bir yanılsamanın, gerçekleşemeyecek
bir hayalin peşindedir.
• “Doğru insan” arayışı , başkası’na bakarken,
onunla aramıza bir duvar örer. Onu görmemizi
zorlaştırır. Bir hayali, ona yansıtmaya çalışırız.
Bunu yaparken de o’nu yok ederiz. Bu yüzden
doğru insanı aramak, bir hayaleti aramak gibidir.
23 notes · View notes
varolmayanin-guncesi · 4 months
Text
Tumblr media
Van Gogh için bir şeyi çizmek onun etkisini görünür kılmaktır. Orada salt bir görüntü yoktur, bir olay vardır. Ve o olay sadece görünmek değildir. Bir vazo neyin oluşudur? İşte resimde aranan da budur. Biri veya bir şey olmaya gerek yoktur Van Gogh'da. O görüntü yani oluşun içinde bir hiçliği eyleme geçirme cesareti yatar. Dikkatli bakılırsa nesne olduğu şeyle kendini dışlar. Resim noktasında düşününce renk de bir biçimidir. Hatta bir şekli vardır. Ressam o rengi kırarak bir yanılsama yaratır. Bu yüzden vazonun veya çiçeğin şeklini vermek ifadesi yanlışlıkta varolmaya mahkûmdur. Çünkü sanatçı bir vazonun şeklini vermez, kendindeki o bilinmeyen, adlandırılamayan şeyin tarifini yapar.
39 notes · View notes
yorgunherakles · 2 months
Text
o yarının dünyasını ister istemez yaratmaktadır. her adımda geri çekilmek istemesi ve tutarsızlığı en güçlü çelişkisi, boşluğudur. çünkü yaratmakta olduğu bu dünyanın kendini içine almayacağını içgüdüsel olarak bilmektedir.
caudwell - yanılsama ve gerçeklik
6 notes · View notes
etheromanie · 5 months
Text
"rahata bağımlı dünyamızda yuttuğumuz yalanların arasında aşk kadar sinsi olanı yoktur. bizi her yönden tamamlayacak birinin bir yerlerde yaşadığına dair baştan çıkarıcı ama çocukça fikir. bizi tamamlayacak biri. tabii bu yanılsama, bizi kendi içimizde ve kendi başımıza tamam olmaktan alıkoyar. hatta sonunda bizi yetersizliklerimizi hor görmeye teşvik eder. oysa insanlığımız burada yatar. o insanlık ki, onsuz bir hiç olurduk."
23 notes · View notes
deniyz · 1 year
Text
sevgi dediğin bir çeşit yanılsama
54 notes · View notes
silinmeyen · 3 months
Text
bütün bu acı bir yanılsama.
12 notes · View notes