Tumgik
#Çadırlarda
merzifontarihi · 1 year
Text
Burada açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 yıl içerisinde yıkılan binaların yeniden inşa edileceğini ve sahiplerine teslim edeceğini ifade ederek, "10'ar bin lira vatandaşlarımıza vereceğiz. Çadırlarda kalmak istemeyen vatandaşlarımıza da kira bedelini ödemek suretiyle konutlara geçmelerini sağlayacağız. 1 yıl itibariyle vatandaşlarım kalabilecek" dedi.
Burada açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 yıl içerisinde yıkılan binaların yeniden inşa edileceğini ve sahiplerine teslim edeceğini ifade ederek, “10’ar bin lira vatandaşlarımıza vereceğiz. Çadırlarda kalmak istemeyen vatandaşlarımıza da kira bedelini ödemek suretiyle konutlara geçmelerini sağlayacağız. 1 yıl itibariyle vatandaşlarım kalabilecek” dedi. via IFTTT
View On WordPress
0 notes
bozuksaatim · 1 year
Text
Mehmetçiklerimiz çadırlarda yatanlar rahatsız olmasın diye dışarda yatmışlar o soğukta 🥺
Tumblr media
428 notes · View notes
veganlogicdinamo · 2 months
Text
RÜZGÂRGÜLÜ SİYASETİNE DİRENİN!
31 Mart seçimi, bugünkü koşullarda yalnızca bir yerel seçim değildir artık. Bu seçim, sınırları kevgire çevrilerek can güvenliği riske atılanların; kentleri ranta yağmalanarak ölüme terk edilenlerin; tenceresinde çorba kaynatamayan, evine, toprağına, aşına ve işine el konulanların; çadırlarda yaşamaya mahkûm edilenlerin; adaletten yoksun bırakılanların; yaşam tarzları dinci gericilikle zorla değiştirilenlerin bu ahlaksız sömürü düzenine vereceği karşılıktır.
100 yıl önce kurulan laik Cumhuriyetin geleceği de halkın seçimde vereceği bu karşılıkla doğrudan ilintilidir. Mücadele elbette tek bir seçimle sınırlı değildir ama 31 Mart seçimleri önemli bir yanıt olacaktır.
Liberalizm, etnikçilik, dincilik, mezhepçilik, yağmacılık, sağcılık ve kaypaklık karışımı bu pespaye popülizm ortamında, rüzgâr nereden eserse oraya dönenlere karşı ilkeli davranmak; sandıkta akl-ı selimi devreye sokarak gericiye, sağcıya, hırsıza geçit vermemek, yurtsever solcuların, laik Cumhuriyetçilerin en acil görevidir artık!
9 notes · View notes
durulmak · 1 year
Text
Kursta aramızda ailesi çadırlarda kalan, akrabalarından ölüm haberi alan arkadaşlar var. Ama onların dirayeti hepimizden fazla. Rabbim hepsinin yüreğine sekinetini indirmiş resmen. Okumalarımıza tutunuyoruz. Hocamız depremzedelerden biri ile görüşmüş. Kadın, "okumalarınızı, ettiğiniz duaları resmen hissediyoruz yüreğimize bi anda bi sekinet iniyor, nolur okumalara devam edin sakın bırakmayın" diyormuş. Bu insana dayanma gücü veriyor bir yerde. İmanımız olmasa neye tutunurduk bilmiyorum gerçekten. Dua etmeyi küçümsemeyelim elimden sadece bu geliyor demeyelim lütfen. Edilen bir dua bir yerde birilerine sekinet oluyor birilerine tutunacak bir dal oluyor. Bu kadarını onlara borçluyuz..
22 notes · View notes
kizilelma035 · 1 year
Text
Tumblr media
Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk tarihinin şefkatli yüzüdür.
Mehmetçiğin hakkı ödenmez.
Depremzedeler çadırlarda kalsın diye Mehmetçik dışarıda yatıyor
37 notes · View notes
muratmesutfan · 1 year
Photo
Tumblr media
Allah'ım..! Nöbette askerin var. Çadırlarda mültecin. Sokaklarda evsizin. Hava çok soğuk...!
Murat Mesut
18 notes · View notes
seslimeram · 3 months
Text
Adaletsiz, Eşitliksiz, Ahparigsiz!
Tumblr media
Doğrunun esamesinin okunmadığı bir zeminde her şey eğri, yanlış ve karanlığın kılınıyor bir kere daha. Bir asrı aşkın demokrasi deneyiminden feyiz alındığı, rehber edildiği ifade olunan bir sahadan mutlak ve kesin bir doğrunun imali söz konusu edilmiyor. Tümden ve doğrudan yıkıma işlevsellik kazandırılıyor. Tek adam rejiminin güncelliği içerisinde tüm o doğru yerle bir edilirken yerine ikame olunan her şeyle bir yalan tiradı güncelleniyor. O yıkım daimi bir biçimde hep sıradana reva görülüyor. Hayatın ehemmiyeti, biricikliği bir biçimde talan edilirken, cerahat ve cürümle el yükseltilen bir iktidar şablonu eliyle açıkta doğrunun yıkımı gerçek kılınır. Bugünün yeni yepyeni ülkesi denilen sahnesinin yönetim katıyla iktidar ve tüm bileşenleriyle birlikte kurumsallaştırdığı yerin yönelimi ve sonuçları böyle bariz bir eksiltme halidir. Biyopolitik bir cerahat sarmalı, bütünüyle yaşamı kuşatan bir denklemler toplamında mutlak, kesintisiz bir cerahat imal olunur. Her yanlış her türlü riya, her güne sığdırılan tahakküm / tehdit ve ötesiyle bu cerahat hali ülke diye sunulur. Gündelik yaşam zora koşulurken cerahat, cürüm, cinnet üçlemesine rehin olagelen bir yer var ediliyor, ne eksik, ne fazla.
Düpedüz yalın bir riya ikliminin aralıksız muktedir eliyle çoğaltıldığı zeminde olmasına devam olunan hamlelerle hayat ehveninden alıkonuluyor. Artık itiraz edebilecek bir cüret, bunu ortaklaştırabilecek bir irade, öteki değil bizatihi bu ülkenin ortak yaşam pratiklerine dair bir şeyler söylemek imkansız kılınıyor. Tahakkümü, denetim ve gözetimi var eden ol siyasi manevra kümesinin, onadığı, izin verdiği kesimlerin patırtısı içerisinde doğruluğun izleri yerle bir olunur. Yoksunlaştırma, eksiltme ve tekdüze ezber olunmuş bir ahkam hali eylem bütünlüğünde demokrasinin izleri de tahrif edilir. Bugünün ülkesinin bunca alenen bir sorunlar toplamından mülhem yere dönüşümü ol izahatı, şu anlama gayretin ve bütün o sorgulayabilme çabasının önünün alınmasıyla birlikte söz konusu edilir. Hakikatimiz en kestirmeden yalın bir buhrandır. Birbiriyle bütünleşik, varsılların iktidar kümesindeki erk ile birlikte yazıp, çizip, oynadıkları bir tahayyüller birlikteliğinde o mutlak yazgıymış gibi var edilen yalanlarla hayat dönüştürülür. Milenyumun bir çeyrek asrı devrilirken olmakta olan bütünüyle devamlılığa kavuşturulan bir kere daha devletlinin izninden azade tek bir günün var edilemeyeceğidir. Bütünüyle dibine kadar bodoslama dibine doğru seyreden bir yerde bundan daha açık bir yıkım istikameti söz konusu edilebilir mi? Bu hallerle yol nereye çıkar ki!
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 11 ay geçmesine rağmen depremzedelerin mağduriyetleri sürüyor. Depremlerin vurduğu 11 kentten biri olan Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Birlik Mahallesi ile Şüktmeyik mezrası da yaşanan felaketten etkilendi.
Herhangi bir can kaybı yaşanmayan her iki yerleşim yerinde evler ağır hasar gördü. Birlik Mahallesi’nde bulunan 19 hanenin 15’i, Şüktmeyik mezrasındaki 15 hanenin ise 13’ü hakkında yıkım kararı verildi.
Uzun süre çadırlarda kalan depremzedeler sonrasında konteynerlere yerleştirildi. Ancak konteynerde yaşamanın özellikle çocuklar, yaşlılar ve engelliler için getirdiği zorluklar var.
Depremzedeler konteynerlerin yetersiz olmasından kaynaklı kendi imkânlarıyla barınak, lavabo ve duş yerleri inşa ettiklerini kaydetti. Yaşamlarını koşullarını kolaylaştırmaya çalışsalar da bir an önce kendileri için ev yapılması talebinde bulunan depremzedeler, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) yapılacak evler için kendilerinden 1,5 ile 4 milyon TL arasında ödeme yapılmasını istediğini söyledi. Depremzedeler, bu parayı verecek imkanlarının olmadığını da ekledi.
'Aylar Geçti, Evler Yok'
Birlik Mahallesi’ndeki evi ağır hasar gören depremzede Hayriye Benice, yetkililerin ‘bugün, yarın, bu ay yapacağız’ dedikleri evler için bugüne kadar adım atılmadığını belirtti. Benice, “Küçücük bir konteyner vermişler, o da su kaçırıyor, soğuk alıyor. Konteynerlerin içinde soğuktan ölüyoruz. Hastalığım var, dizimden ve kalbimden ameliyat oldum. Zaten bu hastalıklarımın hepsi bu soğuktan kaynaklı oluştu. Ne tuvaleti ne mutfağı ne de banyosu, hiçbir şeyi yok. İnsan gıdalarıyla beraber orada nasıl yaşasın?” diye sordu.
'Ev İçin 1.6 Milyon TL İstendi'
AFAD’ın ev için kendilerinden 1 milyon 600 bin TL istediğini söyleyen Hayri Benice, tepkisini “O parayı verebiliyor olsaydık, bir senedir kendi evimizi kendimiz yapardık” diyerek gösterdi. Yaşlı ve hasta olduğunu, bu nedenle daha fazla konteynerde idare edemediklerini dile getiren Benice, evlerinin bir an önce yapılarak, kendilerine verilmesini istedi.
9 Kişi Konteynerde Yaşıyor
9 kişi bir konteynerde kaldıklarını belirten Cemile Yakacı da konteyner yaşamının zorluklarını şöyle dile getirdi: “Bebeğim ve yaşlılarım var. Yaşlı teyze yatalak, kalkamıyor. İhtiyaçlarını 2-3 kişi kaldırıp indirerek karşılıyoruz. Banyo yaptırıyoruz, tuvaletini yaptırıyoruz çok zorluk yaşıyoruz. Bu bir senedir perişan olduk. Şimdiye kadar çadırda kalıyorduk. Bayramdan sonra konteyner geldi. Tuvaleti, banyosu yok.”
Yakacı, Mart ayına kadar temelleri atılacağı söylenen evlerinin bir an önce yapılmasını istedi.
‘Biz Evimizi, Hayatımızı İstiyoruz’
Ailesiyle konteynerde kalan depremzede Remziye Yakacı ise, geçen 11 aylık zamanda yaşadıklarını “Deprem sonrası hayatımız rezillik içinde geçti. Her türlü sorunu yaşadık Kimse sorunlarımızı dinlemek için gelmiyor. Biz evimizi, hayatımızı istiyoruz” diyerek söze döktü.
5 Bin TL Elektrik Faturası
Konteyneri ısıtmak için elektrikli ısıtıcı kullanmak zorunda kaldıklarını fakat bu kez de 5 bin TL fatura geldiğini söyleyen Benice, TEDAŞ’a gidip ödeyemeyeceklerini söylediklerinde faturanın 2 bin 300’e düşürüldüğünü, onu da borç yaparak ödeyebildiklerini kaydetti. Ev için kendilerinden 4 milyon TL talep edildiğini paylaşan Behice, “İmkanımız yok, bunları düşünmeleri gerekirken milleti daha çok mağdur ediyorlar” diyerek, yapılacak evler için para alınmaması istedi.
AFAD'a Ulaşılamadı
Depremzedelerin dile getirdiği para talebini sormak için aranan AFAD yetkililerine ise ulaşılamadı.”
Doğrunun esamesinin her nasıl okunmadığına başlı başına bu örnek kafi gelecektir. Bir biçimde on bir aydır kendi hallerine terk edilmiş insanların deprem felaketi sonrasında bir kere daha bu defa da devlet eliyle izole edilmelerinin utancı ne yana düşmektedir. Sorgu, sual edeni kalmadığı için artık bir yıkımdan kurtulan insanlara reva görülenler insanlığa sığıyor mudur, sığar mı? Duraksamadan güncellenen her hamleyle bir kere daha yaşama eyleminin önüne setler çekilmeye devam ederken, onca badireden sonra halen ellerindeki o umudu törpüleyebilmek, yok etmek adına olmadık işlerin altına imza atmak neyin nesi, neresi doğrudur? Bitimsiz bir girdabın ortasına terk edilip, kendileri hayatta kalabildikleri için suçluymuş gibi davranılan, bir temel insanlık hakkı olagelen barınma hakkını parasını verirseniz neden olmasına indirgeyen bir yapının hangi eylemi o müşterekleri sağlayacak, sahiden insanların geleceğini düşünmesine müsaade edecektir.
Doğrunun esamesinin okunmadığı bir zeminde her şey eğri, yanlış ve karanlığın kılınıyor bir kere daha. 2007 yılının 19 Ocak tarihinde bünyemizde açılmış olan koca bir yaranın ta kendisini de bu bağlamda görmek mümkündür. “Agos Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de gazete binası önünde o dönem 17 yaşında olan Ogün Samast tarafından düzenlenen suikast sonucu yaşamını yitirir.” Koca bir boşluk. Bir biçimde hayatlarımızı topyekun etkileyen, bir daha düzeltilemeyecek bir yaranın özneleri arasında yerini alan bir cinayetin ardından çıkagelen her şey bu eğrelti, şu yanlış ve daimi bir biçimde karanlık olageleni de bildirir. Bir düzlemdeki Ermeni kimliğinin hakikatinden bahisler açabilmenin yollarını onca engellemeye rağmen açabilen bir temsilciydi Hrant Dink. 1915’te yaşatılan Medz Yeghern’in hemen ardından sessizliğe gömülmüş, ancak 1965 yılından, birkaç jenerasyonun devinimi sonrasında kendi belleğinde yer edileni arar, sorar, sorgular hale gelmiş bir kimliğin elinde kalanları birleştirerek bir hikayenin tam ve eksiksiz anılmasını / anlaşılmasına çaba sarf eden bir temsildi Hrant Dink. 19 Ocak 2007 günü onu, tüm doğrularından, belleğimizin dibinde kalakalmış olagelen korkuların hiç de uzakta ötede olmadığını bilerek, göstermek isteyen bir çete / yapı / küme bir tetikçi eliyle, onu yönlendirenler sayesinde katletti. 1915 sonrasında var edilmeye çalışılan bir avuçtan az kalan Ermeni’nin meramını bildirebilme çabasının elbet bir karşılığı olacaktı. O melun günün ardından kalakalan yegane şey susun çağrısının artık aleni kılınmasıydı. Eğrelti, yalan, yanlış ve kötücül bir aksin eline rehin kılınmış olagelen yerde, baş efendinin tabiri ile kendisini de aşan bir cinayet sistematiği ile bir can katledilir. O günden bu yana adaletin her nerede olduğu muallaktır.
Hrant Dink’in katledilmesine giden sürecin başlangıcını oluşturan Sabiha Gökçen’in yetim bir Ermeni kızı olmasının hikayesinden sonra devamlılığı sağlama alınan sürek avı o eğrelti yolun nasıl da biçimlendirildiğini örnekler. 2019’dan bir haberi aktaralım: “2002-2008 yılları arasında İstanbul Valiliği’nde azınlıklarla ilgili iş ve işlemlerden sorumlu olan Ergun Güngör, 24 Şubat 2004'te Hrant Dink'le valilikte görüştüklerini, bunu MİT'in istediğini beyan etti.
Güngör, Dink'in Agos Gazetesi'nde Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğunu iddia ettiği yazının o dönemde infiale yol açtığını söyledi. İstihbarattan gelen kişilerin Dink'le bir görüşme ayarlanmasını istediklerini aktaran Güngör, "Böyle bir görüşmenin vali izni olmadan yapamayacağımı söyledim. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in olur vermesiyle bu görüşme gerçekleşti. İstihbarat görevlileri yanımdayken Dink’i aradım. Kendisiyle toplumda oluşan bu hassasiyeti konuşmak istediğimizi ve habere konu olan belgeleri görmek istediğimizi söyledim. Kendisi davetimiz üzerine geldi" ifadeleri kullandı.
Güngör, MİT mensuplarına "Sizi Dink'e ne olarak tanıtayım?" diye sorduğu, MİT çalışanlarının "Yakınlarım dersiniz" dediklerini iddia etti. Dink'in verdiği evrakları MİT mensuplarının aldığını söyleyen Güngör, “Bu görüşmenin ardından vatandaşlar tarafından suç duyuruları, protestolar oldu. Emniyet bununla ilgili önlemler aldı. Dink’in hayatının tehdit altında olduğuna dair bize aktarılan herhangi bir bilgi yok. Resmi nezaket kuralları içerisinde yapılmış bir görüşmedir” dedi.
Güngör'e mahkemede MİT mensuplarının konuyla ilgili ifadeleri hatırlatıldı. MİT çalışanları söz konusu görüşmeyle ilgili "Valilik'e gittiğimizde tesadüfen Dink de oradaydı" yanıtını vermişti. Güngör bunu reddederek “Hayır bu mümkün değil. MİT’in talebi üzerine bu görüşme yapıldı” sözlerini kullandı.”
Doğrunun varlığının hiç edildiği bir zeminde sadece Ergun Güngör’ün açık ettikleri dahi her nasıl bir karanlık kozanın imal olunduğunu örnekler. İçine çekilen ötekisi için alenen kurulmuş olagelen yok etme şablonunun istikametini bildirir, zamanında. On yedi koca yıl sonra varılan menzilde, adaletin küflü bir tahayyüle indirgenişi söz konusu olur. Ol samast denen meczubun arkasının toplandığı, çetenin diğer üyelerinin de kahraman edasıyla karşılandığı bir zeminde her yanlış, her kötülük bir kere daha devletli eliyle ya da yönlendirmesiyle taltif olunur. Ki kamu personelinin Cerrah’tan, Güler’e, Öz’den, Uzun, Akyürek, Güngör ve nicesinin davada yargılanmaları bir yana, o cinayetteki payları göz ardı olunur, olundu. Bu kadar zaman sonrasında elde kalakalan sadece bir avuç hayalden ötesi kılınmaz. Düzenin var ettiği öteki nefretinin bugünün çok daha açık bir biçimde hedef kılmaları beraberinde taşıdığı bir zeminde Devletin tüm kliklerinin bir düzlemde pay ve eylemde fail olduğu cinayetlerden birisi olarak kalmaya devam edendir Hrant Dink cinayeti. Onca zaman sonrasında ortaya çıkan garabetlik adalet seremonisinin hiçbir biçimde / anlamda hakikate yer bıraktırmayan bir eğrelti, eksik, gedik haller toplamında o adalet çalınmıştır. Hrant Dink Vakfı’nın sitesinden davanın geniş bir özetine, alınan karar ve ardından çıkagelen karanlığın nasıl biçimlendirilmeye devam olunduğunun yansısına göz atılabilir. Bir memleketin alnına çalınmış koca bir leke haline dönüşen, Ermeni’nin yarasının da ötesini simgeleştiren, onca zaman sonrasında halen yerinde sayan ülkenin korkunç hayal kırıklığından bir kesit yaşamdaki yerini muhafaza etmeye devam ediyor. Öyle ya da böyle doğrunun esamesinin geçmediği / bilinmediği bir zeminde takvimler bir kere daha acıya çıkıyor. Adaletsiz, hürriyetsiz, eşitliksiz, Ahparigsiz... Eksik. Umursuyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Berge ARABIAN – Agos Gazetesi
6 notes · View notes
antalyakampalanlari · 2 years
Text
Antalya Kamp Alanları
Antalya Kamp Alanları
Tumblr media
Antalya Kamp Alanları – Antalya ilimiz Akdeniz ‘in incisi olarak bilinmekte olup, Akdeniz bölgesinin batısında bulunmaktadır. Ülkemizin Turizm Başkenti olan bu şehir, yabancı turistlerin oldukça ilgi gösterdiği bir şehir olma özelliğini taşımaktadır.
Rusya ve Almanya vatandaşlarının %90 kadarı tatillerini Antalya’da geçirmektedirler. Turistlerin yanı sıra ülkemiz vatandaşları, hemşerilerimiz de çeşitli illerden buraya tatil yapmak için gelirler. Yerli nüfusu 2.5 Milyon Kişi olan bu şehir,  Yaz aylarında (Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül) gelen turistler ile 10-12 Milyon kişiye ulaşmaktadır. Antalya Kamp Kültürü gelişmiş en popüler şehirlerden bir tanesidir. Olumsuz hava koşullarından uzak, yaz ve kış aylarında oldukça sıcak havaları ile bilinen bu şehirde kamp yapmak adeta bir ihtiyaç haline gelmiştir. Yerli halk bile her fırsatında kamp yapmaya kaçmaktadır. 
Bu makalemizde değerli okuyucularımıza Antalya Kamp Alanları hakkında önerilerde bulunacağız.
Beşkonak Milli Parkı ve Kanyonu
Listemizin en başında Beşkonak milli parkı bulunmaktadır. Beşkonak, Antalya Şehir Merkezine 70 Kilometre uzaklıkta olup, Manavgat ilçesi sınırlarında bulunmaktadır. Bu bölgede Rafting aktivitesi popüler olup, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken yerlerin başında gelmektedir. Doğa içerisinde bulunan bu bölgede ağaçların arasında akan bir akarsu bulunmaktadır. Rafting sporu da bu suda yapılmaktadır.
Bu suyun kenarında Kamp yapmak, Çadır kurmak oldukça keyiflidir. Bölgede Ücretli Kamp yapabileceğiniz işletmeler de bulunsa da , biz Antalya Kamp Rehberi olarak ; Beşkonak’ın buz gibi suyunun yanında kamp yapmayı size öneriyoruz. Bu deneyimi inanın başka hiçbir yerde bulamazsınız 😊
Olimpos Antik Kenti
Olimpos Antik Kenti, Antalya Kamp Alanları listemizin 2.sırasında bulunmaktadır. Bu antik kent, çok eski zamanlardan beri UNESCO tarafından korunmaktadır. Antik Kent’i belirli bir ücret karşılığında veya Müze Kartınız ile giriş yaparak gezebilirsiniz. Fakat belirtmeliyiz ki Antik Kent içerisinde Kamp yapmak kesinlikle yasaktır.
Antik Kent çevresinde adeta bir ayrı bir kasaba bulunmaktadır. Olimpos !
Burada oteller, çeşitli bungalov evler, Kamp alanları ve diğer konaklama alanları bulunmaktadır. Kafeler, Büfeler ve aklınıza gelebilecek birbirinden farklı işletmede burada hizmet vermektedir. Olimpos bölgesi genellikle genç kısmın tercih ettiği bölgelerden bir tanesidir. Olimpos Sahilinde ücretsiz olarak konaklayabilir veya bölgede bulunan kamp alanlarını tercih ederek ücret karşılığı kamp aktivitenizi gerçekleştirebilirsiniz. Biz Antalya Kamp Alanları Rehberiniz olarak sizlere birkaç işletmeyi önereceğiz. İşte bunlar ;
Antalya Kamp Alanları
Tumblr media
Korsan Kamping
Korsan kamping, Olimpos’un hemen girişinde konumlanmakta olup denize 3 dakikalık bir yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Burada dilerseniz kendi çadırınız ile, dilerseniz de işletmeye ait çadırlar ile kamp deneyimi yaşayabilirsiniz. Kendi çadırınız ile konaklamak isterseniz bunun bedeli 75 Türk Lirasıdır. İşletmeye ait çadırlarda konaklamak isterseniz de 150 Türk lirası ödemeniz gerekiyor. İşletmede temel ihtiyaçlarınızı sağlayacak imkanlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ise şunlardır ;
Duş
Elektrik ve priz
Büfe ve Restoran (Ücretli)
Mutfak (Ortak)
Çamaşır Makinesi
Buraya gelmek isterseniz Google üzerinden işletmeye kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Selim’in Kamp Alanı
Bu işletme tamamen ücretsiz bir şekilde hizmet vermektedir. Bölgenin en popüler kamp alanlarından bir tanesi olarak bilinmektedir. Burası bir işletme, nasıl ücretsiz olabilir ? dediğini tahmin edebiliyoruz..
Selim Bey bu işletmeyi bir barınak edası ile kurmuş. Kimsesiz ve Sokak hayvanlarının bakımını burada bizzat kendisi üstleniyor. Biz değerli kamp severlere de burada ücretsiz konaklama imkanını bazı şartlar ile sunuyor. İşte bu şartlar şunlar ;
Burada bulunan hayvanları kendi evladınız gibi önemsemeniz.
Burada bulunan canlıları belirlenen saatlerde gönüllü olarak beslemeniz
Son olarak, ömrünüz boyunca hiçbir hayvana zarar vermeyeceğinizi belirterek söz vermeniz.
Bu basit ve insanlık için önemli şartları yerine getirmeniz halinde Kamp Alanı ücretsiz olarak hizmetinizde olacak. İşletme içerisinde başka yerlerde bulamayacağız birbirinden farklı olanaklar bulunmakta.
Çocuklarınız için animasyon hizmeti
Çocuklar için sınırsız Pamuk Şeker ve Elma  şekeri
Yüz boyama
Yetişkinler için Alkollü ikramlar
Kamp ateşi ve sınırsız marshmelow
Açık hava sineması
Duş, Elektrik, Yeme – İçme, Mangal Alanı, Çadır alanı gibi bir çok hizmet
Burada ücretsiz olarak sunulmaktadır. Burayı şiddetle siz değerli kamp severlere tavsiye etmekteyiz.
Akseki Güzelsu Köyü
Tumblr media
Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı olan Güzelsu Köyü, ülkemizin en gelişmiş köylerinden bir tanesidir. Okuma yazma oranı oldukça fazladır. Torosların tepesinde 1200 Rakımda bulunmaktadır. Antalya Şehir merkezine 142 Kilometre, Manavgat İlçesine ise 60 Kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Hiçbir yerde kamp alanı olarak bu köyü duyamazsınız. İlk yazan ve ilk kaleme alan kesinlikle biziz.
Bu köy Yaz aylarında oldukça popülerdir. Eski Roma’dan kalan kalıntılar bu köyde bulunmaktadır. Güzelsu Köyü halkı oldukça misafir severdir. Kışın 50 kişilik bir nüfusa sahip olan bu köy, Yaz aylarında 1500 kişiye kadar çıkmaktadır. Farklı şehirlerde yaşayan köyün sakinleri, Yaz aylarında büyüklerini ziyaret etmek adına köye gelirler.
Siz de yaz aylarında bu köyde konaklayabilir, Şehrin gürültüsünden ve sıcağından uzak bir kamp deneyimi yaşayabilirsiniz. Bu köyün gençleri oldukça moderndir ve çalışkandır. Hepsi iş güç sahibidir. Oraya gitmeniz halinde, sizleri kendi misafirleri gibi ağırlayacaklardır. Hatta şunu da belirtelim, Çadırda kalmanıza içleri el vermeyip evlerine bile davet edebilirler. Kayacık adı verilen bir tepe seyir terası bulunmaktadır. Kayacık ‘ a çıkarak Deniz Manzarasını bile izleyebilirsiniz 😊 Akseki bölgesinin en yüksek noktalarından olan bu köyde bulunan çobanlardan Bal satın alabilirsiniz.
Bu köyün adı neden güzelsu diye merak edenler de olacaktır. Antalya Kamp Alanları
Köy merkezinde 3 adet Su çeşmesi, Hayrat bulunmaktadır. Bu çeşmelere sular dağ tepelerinden gelmektedir. Kışın yağan karlar eriyerek bu çeşmelerin su depolarını doldurmaktadır. Bu çeşmelerden su içerek şifa bulabilirsiniz.
Konyaaltı Sahili
Konyaaltı sahili; Antalya’nın, Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın en ünlü plajlarından bir tanesidir. Türkiye’nin ilk mavi bayraklı plajıdır. Oldukça temiz ve masmavi suları ile bilinmektedir. Bu bölgede dilediğinizce yüzebilir, ücretsiz plajlarda ücretsiz ve keyifli bir kamp keyfi sürebilirsiniz.
Ücretli plajlarda ise belirli bir ücret karşılığı şezlong kiralayabilir ve kamp keyfini sürebilirsiniz.
Antalya’da kamp için nereye gidilir? Bu soru için verilebilecek yanıt seçeneği oldukça fazladır. Yeşilliklerin ortasında yer alan Gökdere bu seçeneklerden sadece 1 tanesidir. UC32 ve KC06 numaralı otobüsler ile bölgeye rahat ve kolayca ulaşmanız mümkündür. 
Dere kenarında ve orman arasında konumlanan bu alanı keşfe çıkabilir,  sunduğu birbirinden farklı olanakları deneyim edebilirsiniz. Çadır ve Karavan kampçılığı için uygun olan bu bölgede yiyecek ve içecek ihtiyaçlarınızı kamp alanına yakın olan Gökdere Köyü’nden alarak temin etme edebilirsiniz. Her ne kadar alışveriş tesisleri bu köyde bulunsa da , bölgeye gitmeden önce alışveriş yapmanızı ve tedbirinizi almanızı öneriyoruz.
Saklıkent Kamp Alanı
Kayadibi Köyünün Yayla palamut mevkisinde bulunan Saklıkent, Antalya kamp için nereye gidilir diye merak edenler için gayet uygun bir bölgedir. Fethiye 45 kilometre , Antalya’ya ise 50 kilometre uzaklıktadır. Otogardan kalkan otobüsler ile kolaylıkla ulaşmanız mümkündür. Otobüs yolcuğunun zevki bir başkadır 😊
Kanyonlar arasından usul usul akan suları, çamur banyosu keyfini ve rafting sporu seçeneğiniz ile her kesime uygun farklı aktivite ve fırsatları yer bulunmaktadır. Çadır kampı için gayet uygun bir noktadır. Fakat belirtmeliyiz ki Karavan kampı için buraya giriş oldukça zordur. Karavanların girmesi için yeterli genişlikte yol bulunmamakta olup, Park edebileceğiniz alanlar bulunmamaktadır.
Cennet Koyu Kamp Alanı
Cennet Koyu Kemer ilçesinin Çamyuva mevkisinde konumlanmaktadır. İlçe merkezine 18 Kilometre ve  Antalya Merkez e 59 kilometre uzaklıktadır. Kemer-Tekirova yolu üzerinden bu kamp alanına ulaşmanız mümkündür.
Dağlık ve yeşillik bir alanın içinde bulunmaktadır Cennet Koyu. Büyüleyici bir manzaraya sahiptir. Çadır ve Karavanınız ile bu alanda kamp yapabilirsiniz. Ayrıca bura koy Tekne kampına da müsaittir. Tekneleriniz ile veya kiraladığınız tekne turları ile buraya ulaşım sağlayabilirsiniz. Bu koya giriş ücretsizdir. Kontrollü olarak ateş ve mangal yakabilirsiniz. Denize girebileceğiniz alanlar bulunmaktadır.
30 notes · View notes
farkmaz · 10 months
Text
Hatay'da deprem zamanlarından kalma bir fotoğraf buldum telefonda. Üstümüzde 2 haftadır giydiğimiz giysiler var. Gündüz iyi ama gece buz. Çay içip, kesik varilde ateş yakıp ısınmaya çalışıyoruz. Çekilen elektrik hattı infraredlere bağlanırsa lambalar cansızlaşıyor. Defibrilatörü şarj ederken bütün çadırlarda ampuller kapanıyor... Hasta çakıldığı zaman bağırıyoruz önce, "Şarj!" diye. Devam eden minimal ameliyatları bile durduruyoruz. Şarj için. Ne günlerdi ya...
Canım sıkıldı. Akıllanmıyoruz hiç ya...
Hala bazen ağlayasım geliyor. Sizin derdinizi sikeyim. Kendi derdimi sikeyim. Olum 14 yaşında kız çocuğuna 1 buçuk saat kalp masajı yaptım ya.
4 notes · View notes
teemmel · 1 year
Text
Yakın arkadaşımla konuşurken bu olaylardan sonra mutlu olsam kendimi suçlu hissediyorum dedi.
Ülkece zor zamanlar yaşıyoruz fakat değerli olduğumuzu, kafamızı dağıtmak için çeşitli aktivitelere yönelmemiz gerektiğini unutmayalım. Resim çizebiliriz, güzel şeyler izleyebiliriz, kitap okuyabiliriz(sevindiren) ama lütfen mutlu olmanın insana güç verdiğini atlamaylım.
Hepimizin kalbi yaralı, başı ağrılı ve vücudu yorgun ama güçlü olmak için şarj olmalıyız, yoksa kardeşlerimize nasıl yardım ederiz, moralsiz bir insanın moral olması zordur zira. Bakın çocuklar neden güçlü? Çünkü sevinmeyi unutmazlar çocuklar. Bunu çadırlarda kalan depremzedeleri ziyarete gelen askerlere sevinçle sarılan çocuklarda, enkazdan çıkartmaya gelen ekibe gülücükler saçan bebekte hep birlikte gördük. Minikleri örnek almak çoğunlukla işe yarar..
Haberleri de ara vererek izlemeyi unutmayalım..
6 notes · View notes
teneres · 1 year
Text
Ateizmle dönüştüremediklerini, Müslüman görünüp değiştirme çabası içinde olan, münafık ve modernist tiplerin iddiasına göre Huri sadece Vakıa Suresinde mi geçiyormuş (ya da diğer yerlerde öyle eş/cinsellik manasında geçmiyormuş) ve yüzyıllardır da her mezhep ve meşrepten adam bilerek yanlış mana veriyormuş, Neyse. Bakalım neymiş huri;
Duhan Suresi 54. İşte onları böyle MÜKÂFATLANDIRIR, kendilerini güzel gözlü hûrilerle EVLENDİRİRİZ.
Rahman Suresi 56-74. O cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir in­san eli değmiştir ne de cin. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? O kadınlar güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercan­dırlar. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? İyiliğin mükâfatı böyle iyilikten başka ne olabilir ki? Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz Baştanbaşa yemyeşil iki cennet. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? İkisinde de gürül gürül akan iki pınar vardır. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? Her ikisinde de türlü türlü meyveler, hurmalar, narlar bulu­nur. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz Bunların içinde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır. Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? Onlar çadırlarda sadece eşleri için ayrılmış gözlerinin siyahı simsiyah, beyazı bembeyaz fevkalade güzel hûrilerdir! Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz? Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.
Fussilet Suresi 32. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah’tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz.
Zevc kelimesinin ilk ve asıl anlamı; “çift, çiftin teki, eş, karı” anlamına gelmektedir. Kocadan ayırt edilmesi bakımından evli kadına zevce denilmişse de her ikisi için zevc kelimesinin kullanılması dil bakımından daha fasih bulunmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de karı ve koca için zevc (Bakara 2/35, 102, 230; Nisâ 4/1, 20; Zümer 39/6; Mücâdile 58/1), ikisini ifade etmek için zevceyn (Necm 53/45; Kıyâme 75/39), çoğul sîgasıyla ezvâc (Bakara 2/25, 232, 234, 240)
Hasılı kelam, güzelliğinden, el değmemiş olmasından ve cennetliklere ikram edilmesinden APAÇIK bahsediliyor. Velev ki modernistler ve münafıklar razı gelmese, nasıl olsa Arapça bilen yok, kafamıza göre anlam veririz, dilediğimiz anlamı seçeriz, sadece Vakıa Suresinde geçiyor dese de.
Bir kısım beyinsizler de çıkıp bütün konuları hallettiniz, açlık bitti, güzel ahlak bitti hurilere mi sıra geldi derse, o ahmaklara söyleyin ki Allah'ın kitabı bir bütündür. İçinde ki konu birilerinin gözüne basit gelse de, en başta bu iman konusudur. Allah var demekle Müslüman değil, teist/deist olursunuz.
Bakara Suresi 85. Siz kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde de onlar, en şiddetli azaba iletilecekler. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
4 notes · View notes
darkyayincilik · 30 days
Text
Beykoz'da film platosu yangını
İSTANBUL / Beykoz- İstanbul’un Beykoz İlçesi Riva Mahallesi Film Platosunda Kurulan çadırlarda yangın meydana geldi. Saat 07:36 sıralarında alınan ihbarlar üzerine olay yerine  Beykoz, Bozhane, Kavacık, Sancaktepe ve Riva Gönüllü İtfaiye ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerinde gelen ekiplerin çalışmaları sonucu yangın kontrol altına alınarak söndürüldü. Maddi hasarın meydana geldiği…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
veganlogicdinamo · 3 months
Text
SİYASİ ENKAZ HÂLÂ KALKMADI!
SUÇLULAR BELLİ!
Deprem bir doğal afettir ama onu katliama dönüştüren iktidardır. Bir yıl sonra az sayıda insana anahtar teslim edilirken, çok sayıda insan çadırlarda, konteynerlerde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Depremde enkaz altında kalan kızı Eylem Şafak Aydın’ı kurtarmak için günlerce insanüstü bir çaba gösteren ama altıncı günün sabahında kızının hayatını kaybettiği haberini alan saygıdeğer oyuncu, yazar Orhan Aydın, katliamın birinci yıldönümünde Birgün’de yayımlanan “Öldük...” başlıklı sarsıcı yazısında suçluları açıkça işaret etti.
“İmar barışı adıyla imar aflarını çıkaranlar, kentsel dönüşüm adıyla yaşam alanlarının talan edilip gökyüzüne yükseldikçe yükselen betondan tabutlukların dikilmesine, nehir boylarına, dere yataklarına inşaat yapılmasına izin verenler ve o inşaatları denetlemeyenlerin hepsi suçlu.”
Depremden 13 gün sonra bölgeye gittiğimde enkaz tozlarına karışan ceset kokuları arasında dona kalıp yıkıma tanık olan bir insan olarak soruyorum:
Hepimizin gözleri önünde yaşanan, suçluların apaçık ortada olduğu böyle bir katliamda ölen öldüğüyle kalırsa, içimizdeki isyanla adaletsizliğe karşı çıkmazsak, duyduğumuz öfke ve yakıcı acı ile haksızlığa direnmezsek, sorumluların hesap vermek yerine daha fazla din sömürüsü yapmasına sessiz kalırsak yaşamanın anlamı nedir?
6 notes · View notes
kiralaa360 · 2 months
Text
Düğün Çadırı Kiralama , kiralago
Tumblr media
Etkinlik çadırı genellikle şeffaf tasarımı ile tercih edilmektedir. Bu çadırlarda üst kısım ve bağlantı noktaları opak beyaz renkte, diğer bölgeler ise şeffaf branda ile çevrelenmiştir. https://www.kiralago.com/dugun-cadiri-kiralama-1898
0 notes
halkinsesitv · 2 months
Text
Deprem Bölgesine İlişkin 1 Senelik Gözlem Raporu (Halkın Hukuk Bürosu)
HALKIN HUKUK BÜROSU: “BİZ KİMSESİZLERİN KİMSESİ, ISSIZ MEZARLARIN ISSIYIZ VE HALA SORUYORSANIZ BİR KERE DAHA EVET; ÖLÜLERİN AVUKATIYIZ”! DEPREM BÖLGESİNE İLİŞKİN 1 SENELİK GÖZLEM RAPORUMUZDUR 6 Şubat Depremi’nin 1. yılını doldurduk. Üzerinden 1 sene geçen depremin ardından depremin etkili olduğu 11 ilde halkımız hala konteynerler ve çadırlarda yaşamaktadır. Geçen 1 sene içerisinde depremzede…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
6 Şubat 2023..
Gerçekten o taraflarda tanıdığım bir allahın kulu olmamasına rağmen, en derinden acısını yaşadığım olay. O gün işyerinin yılbaşı partisi vardı, sabah kalkıp hazırlanıp sonra oraya gitmem gerekiyodu. Sabah uyandım bin tane bildirim vardı telefonda. Önce idrak edemedim neler olduğunu, girip bakınca gördüm gerçekleri. O kadar korkunçtu ki gördüklerim. O soğukta, o karanlıkta, yardım gitmemişken, orda yaşanılanlar. Günler ilerledikçe daha da kötüleşti her şey. Beş gün sonra birisi enkazdan çıkınca ona ağladım. Ailesini enkazda bulamayanları gördüm. Twittera erişim yasağı geldi, ulaşabileceklerimize de ulaşamadık. Allahım kimseye bunu yaşatmasın. Ben sadece gördüklerimden yola çıkarak bunu konuşabiliyorum, ordaki insanları düşünemiyorum bile. Elimden gelen her şeyi yaptım, çırpındım. Onları hiç unutmadım, hepsine dokunmaya çalıştım, bayramda çocuklar buruk kalmasın diye çok uğraştım. Ama mesela sorular çok, mesela o depremzedeler için toplanan milyarlara ne oldu? Neden bir yıl geçmiş olmasına rağmen ordaki insanlar hala çadırlarda, konteynerlarda? Nasıl hala temiz suları yok? Biz bu insanlara nasıl çadır satabildik? Nasıl halkın el birliğiyle götürmeye çalıştığı kolileri parti logolarıyla kaplamaya çalıştık? Yolda yardım tırlarını durdurup yağmaladık? Marketlere girdik onları da yağmaladık? Iki laf etcez, kameralarda üzgün olduğumuzu göstercez diye binlerce koruma ve arabayla gittik de trafiği sıkıştırdık? Haluk Levent ve Oğuzhan Uğura nasıl haksızlıklar yaptık? Göz boyamak için neler neler yaptık? Seçim zamanı insanları nasıl tehdit ettik? Ölülerimizi kefenle bile gömemedik? Askeri bölgeye sokmadık? Kaybolan insanlarımızı araştırmadık? Asla istifa etmedik? Bugün o kaybolanlar nüfustan düştü mezarları bile yok. Suçlular belli. Kurtulabilecek çok insan varken, biz hepsinin elimizden yitip gitmesine göz yumduk. Ben hakkımı helal etmiyorum. O evleri yapanlara, o evleri kontrol etmeyenlere, o kolonları kesenlere, o insanlara yardım etmeyenlere..
6 Şubat 2024..
Bütün herkes şu anda bugün hakkında güzellemeler yapıyor, videolar paylaşıyor. Koca bi yalan. Unutmadıkmış! Yalan!! Kimsenin umrunda değiller. Şimdi İstanbul depremine hazır mıyız mesela? Sanmam. İstanbul giderse o zaman nasıl bunun altından kalkarız? Koltuk meselesi değil bu insan hayatı. Keşke bu kadar değersiz olmasa, keşke..
0 notes