Turkey/Türkiye held local elections over the weekend and the secularist democratic opposition did surprisingly well. It spells bad news for authoritarians – both at home (Recep Tayyip Erdoğan) and potentially across the Black Sea (Vladimir Putin).
The Turkish party led by President Recep Tayyip Erdoğan suffered big losses in local elections held on Sunday.
Ekrem Imamoğlu, the incumbent from main opposition party CHP, led the mayoral race in Istanbul by nearly 10 percentage points after more than half the votes had been counted, Reuters reported early on Monday. CHP also retained its mayoral seat in Ankara and gained another 15 seats in cities across the country.
Erdoğan conceded defeat for the AK Party, the AFP reported.
The opposition's win is a blow to Erdoğan, who has been in power as Turkey's prime minister or president since 2003. Since he is also a close partner of Russian President Vladimir Putin — even though Turkey is a NATO member — the defeat of Erdoğan's party could change the two countries' relationship.
If Erdoğan's AK Party had won resoundingly, the victory would be used in Ankara to "justify a close relationship with Russia in the eyes of the Turkish public," Marc Pierieni and Francesco Siccardi, researchers at think tank Carnegie Europe, wrote last week.
[ ... ]
Erdoğan's administration has been talking to Moscow about setting up a gas hub in Turkey as Europe weans itself off natural-gas imports from Russia.
The Financial Times has more specific figures on the shift in fortunes for the two largest parties. Erdoğan's AK Party is often called the AKP.
Overall the CHP captured 38 per cent of the national vote, while support for the AKP fell to 35 per cent. In the 2019 local election the AKP notched up 44 per cent of the vote, with the CHP well behind at around 30 per cent, according to Anadolu data
As an aside, Turkey has a great sounding national anthem called İstiklal Marşı. It's the only anthem I'm aware of that has the word coy in its lyrics.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Mevlânâ’nın vefatının 747. yıldönümü münasebetiyle bir etkinlik yapılmış ve bu etkinlikte Türkçe ezan okutulmuş, yine Kur’an’ı Kerim Türkçe okutularak Türkçe Mevlevî mukabelesi yapılmıştı. Ezanın aslından uzaklaştırılarak Türkçe okunması hiç şüphesiz ki açıkça İslâm düşmanlığı yapmaktır. İslâm'a ve Kuran'a alenen dil uzatamayınca, ezanın Türkçe okutulmasıyla onu aslından kopartarak üstü kapalı olarak düşmanlıklarını ortaya koyan bu zihniyet, yere göğe sığdırılamayan demokrasi ve cumhuriyet zihniyetidir. Bu zihniyetin oluşturduğu demokrasiye ne zaman karşı çıkacağız ey Müslümanlar! Ezanı aslından kopararak değerlerimizi ayaklar altına alanlar demokrasinin kurucuları değil mi? Ne zaman anlayacağız bizi ve kutsallarımızı koruyacak yegâne nizamın İslâm Nizamı olduğunu?
İnsan, beyni ile düşünüp hayal ettiğini elleri ile gerçekleştirir. Ellerin arkada bağlanması otorite ve gücü temsil eder. Yani bu, "Güç ve hâkimiyet bende!" anlamına gelir. Bu hareket kişinin karşısındaki kişiyle iletişim kurmak istemediği anlamına gelir ve genelde insanlar, sevmedikleri insanlarla konuşurken bu hareketi yaparlar.
Şimdi gelelim Ekrem İmamoğlu'nun Fatih Sultan Mehmet'in kabrini ziyaret etmesine... Hatırlayın, ne demişti İmamoğlu: "145 yıldır biz demokrasi için mücadele ediyoruz!"
Kendisini Jön Türklere, İttihat ve Terakkiye nispet eden bir adamın Fatih Sultan Mehmeti sevmesi zaten beklenemez.
İmamoğlu'nun bu hareketi hesaplaşmanın tezahürüdür.
"Biz kazandık!" edasıyla kabri ziyaret etmiştir.
Sayın İmamoğlu çabuk seviniyorsunuz! Henüz hiçbir şey bitmedi ve hilafet yeniden kurulup Ayasofya yeniden ibadete açılana kadar da bitmeyecektir.
Sizin 145 yıllık demokrasi mücadeleniz var ise İslam ümmeti olarak 1400 yıllık hak-batıl mücadelemiz var.