Tumgik
#Sıfat Fiil
diyariedebiyat · 7 months
Text
10. Sınıf Fiilimsiler Testi 1
10. Sınıf Fiilimsiler Testi, 10. sınıf kazanımlarına uygun olarak hazırlanmış olup şu konuları içermektedir
10. Sınıf Fiilimsiler Testi, 10. sınıf kazanımlarına uygun olarak hazırlanmış olup şu konuları içermektedir: Fiilimsiler Aşağıdaki “SINAVA BAŞLAYIN” butonuna tıklayarak bilgisayarınızdan, tabletinizden veya mobil telefonunuzdan online olarak Fiilimsiler Testini çözebilirsiniz. 10. SINIF? 22 SORU🕗 20 DAKİKAKategori10. Sınıf Online TestlerTest AdıFİİLİMSİLER TESTİ 1…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hatiragulzaman · 6 months
Text
Tumblr media
Fâilsiz bir fiil ve müsemmâsız bir isim mümkün olmadığı gibi, mevsufsuz bir sıfat, san’atkârsız bir san’at dahi mümkün değildir."
( Risale-i Nur / Şualar)
13 notes · View notes
guzyazi · 1 year
Text
YKS'ye girecek çociklerime başarılar dilerken Türkçe hap bilgi sıralıyorum:
İki noktadan sonra cümle yoksa küçük harfle başlanır.
Gitgide dışında tüm ikilemeler ayrı yazılır.
Oldum olası, uğur böceği gibi anlamını kaybetmeyen sözcükler ayrı; hanımeli, keçiboynuzu gibi anlamını kaybedenler bitişik yazılır.
Büyük harfli kısaltmalara T.C. ve T. dışında nokta konmaz.
Küçük harfli kısaltmalarda ekler, kısaltmanın açılımına göre gelir. (20. yy.den değil, 20. yy.dan)
Virgülsüz cümlede noktalı virgül kullanılmaz.
Bir sözcük, hangi fiilimsi ekini aldıysa artık o sözcük türündedir.
Fiilimsiler birer yapım ekidir. Yani türemiş sözcük oluştururlar.
Yapısına göre deyince basit, birleşik, türemiş diye bakılır.
Türüne göre deyince isim, fiil, sıfat, zamir (adıl), zarf (belirteç), edat (ilgeç), bağlaç, ünlem şeklinde bakılır.
Sıfat ismin önüne gelir. (O kitabı sevdim.)
Zamir ismin yerini tutar. (Onu sevdim.)
gibi, kadar, göre, sadece, için yaygın edatlardır.
12 notes · View notes
yalnzardc · 5 months
Text
Sıga : Şekilleri değişen kelimelere derler.
Sıfat : Bir şeyin nasıllığını, niceliği, kokusunu bildiren kelimeye denir.
Semai : Araptan işitildiği üzre muhafaza olunan kelimelerdir.
Şibhi : Lugata - Benzeyen demektir. İstilahta- Fiil olmadıkları halde Fiil gibi amel eden kelimelere denir.
Şaz : Kaide dışı demek tir.
3 notes · View notes
pinhanmai · 7 months
Text
2 ders saati için 157 slaytlık bir sunu hazırlamış dersin hocası. Ve o kadar fazla bağlaç, sıfat fiil vb. kullanmış ki cümleleri Türkçe'den Türkçe'ye çevirmeye çalışıyorum, bitmiyor. 116. slayttayım ve yine aynı hocanın çalışmam gereken bir konusu daha var. Şikayet etmem bittiğine göre derse devam!
5 notes · View notes
ingkonulari · 25 days
Text
İngilizcede güzel kelimeler içeriğimizde İngilizce dilindeki güzel kelimelere odaklanacağız. 
0 notes
bozandeniz · 2 months
Text
Kalemin Hafızasından Mektuplar( otuz yedi)
Öyle ozledim ki seni.
Özlemek öldürmüyor, doğru.
Özlemek ölüme daha önce kendine yakıştıramadığın bir kaç kabulleniş yüklüyor sadece. 'Ne olacak yahu' diyebileceğin bir sürü final tasarlayabiliyorsun.
Bugün özlemek konulu bir konferans olsa, baş konuşmacı olabilirim. Profesyonel olma yolunda büyük yol katettiğimi düşünecek kadar saçma sapan ozledim seni. Hiç susmadan saatlerce seni ve seni özlemeyi anlatabilirim eğri oturarak. Ama sana da o kadar kırgınım ki tüm o farazi konuşma sırasında bir kez bile adının dudaklarımdan dökülmeyeceğini de biliyorum.
Adını kimse benden iyi kullanamaz, bu bir gerçek. Sandığın gibi iki hece, beş harf değil adın. İsimden sıfat, isimden fiil, isimden isim gibi türevlerinin yanında zamir olarak da bir çok platformda ve meze babında bir kaç kez tek başınalık isyanlarımın rakı masasında kullandığımıda ayrıca belirtmek isterim.
Hem sen adının katı halini biliyorsun sadece. Kaç derecede eriyor, kaç derecede donuyor, kaç derecede buharlaşıyor ve ertesinde nasıl yoğunlaşıp göğümden coğrafyama yagiyor bilmiyorsun.
Sen adını sadece adın olarak duyuyor, adın olarak biliyorsun.
Adının üzerine kurduğum lunaparklarda oynayan tek bir çocukluğumdan dahi haberin yok eminim. Adına takılıp kalan uçurtmalarımı, en değerlilerin adınla aynı renk olan misketlerimi ve üstlerinde adının yazılı olduğu nadide gazoz kapaklarımı da bilmiyorsun çocukluğumun..
Tumblr media
1 note · View note
stamboga · 1 year
Text
ÂLEM İÇRE ÂLEM
ÂLEM İÇRE ÂLEM
El hamdulillâhi rabbil âlemîn
Hakk âleminden geldi bu âlem Âlem içre âlemden geldi bu âlem Nice âlemden süzüldü geldi Âdem Nice sırrı, nice âlemi yüklendi Âdem
Tüm âlemlerin sahibi Allah’tır. Her varlıkta Rab ismiyle Rûbubiyetini gösterir. Nice âlemlerin tek sahibidir.
Evvelden âhire sonsuzluğun sahibidir. Zâhiriyle batınıyla nice âlemlerin sahibidir.
Hadid Sûresi 3: “Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın ve huve bi kulli şeyin alîm” “Evvel ve sonsuz olan, zâhir olan ve bâtın O’dur ve O, bütün her şeydeki ilmin sahibidir”
Âlem içre âlem vardır, bu âlemleri saymak, anlatmak mümkün değildir.
BEKÂ ÂLEMİ:
Cümle âlemin geldiği âlem…. Râhîm boyutu… Tohum boyutu… Öz boyutu… Tin boyutu….. Evvel boyutu… Hadid Sûresi 3: “Hû vel evvelu”
FENÂ ÂLEMİ:
Varlık âlemi, beşeri âlem… Ağaç boyutu…. Varlıkta ki değişim boyutu, Görünen bu âlem, varlığın sûret boyutu… Ölüm denilen aslına dönüşüm âlemi… Ten boyutu, beşeri vücudlar boyutu…
Râhîmden Râhmana çıkış boyutu…
Doğumun, ölümün, acıların, sevinçlerin, ihtiyaçların, olduğu boyut…
Hakk’ın zâhir boyutu…. Hâdid Sûresi 3: ” Hû vel zâhiru”
NASÛT ÂLEMİ:
Görünen varlığın sûreten ve sîreten bütünlük boyutu…
Görünen varlık âlemi, nas, deliller âlemi, beşer+sîret âlemi..
Sîretten açığa çıkan nas âlemi..
İlk özden, süzülüp gelen nice sırrın, nice boyutun, nice âlemin toplandığı Nas boyutu, İnsan boyutu….
Hakk’ın kendini tüm işaretleriyle gösterdiği boyut…
Tevbe Sûresi 36: ….”Bir şeyin ortaya çıkışı sûreten ve sîreten olmak üzere iki kısımdır.”….
LÂHÛT ÂLEMİ:
Ulûhiyet boyutu…..
Vücutları tutan Zât âlemi…
Vücutların işleyişi olan; fiil fâil, sıfat mevsûf, vücut Zât tecellileri boyutu…
Zât âlemi, vücud+sıfatların tecellisi. Vücudları tutan vücud âlemi.
Lâ mevcûde illâ Hû, boyutu…
Heplik hiçlik boyutunun tek Zâtının boyutu….
Rûhûn mevcûd boyutu….
Rûhûn üfleniş sırrı….
Mü’minûn Sûresi 14: …”tüm varlığı Zâtıyla tutandır.”…
MELEKÛT ÂLEMİ:
Her zerreyi, her varlığı, tutan kuvve, güç, kudret boyutu… Bir damla suyu da, deryayı da tutan kuvve boyutu…. Zerreyi tutan kuvve “melek”, bütünü tutan kuvve “mâlik”…
Her zerreyi, her varlığı tutan kuvve, meleke, güç, kudret âlemi….
Nice varlığın her birini tutan bir kuvve, her bir kuvvede nice enerji boyutu… Nice melek boyutunun nice taşıdığı âlem…..
CEBERUT ÂLEMİ:
İçinde varlık kabul etmeyen âlem Varlığın geldiği ama varlık olarak giremediği âlem… Melekût âleminin geldiği âlem…
Rûhdan melekût alemine, melekût aleminden kesâfet âlemine giden yolculuğun kaynağı…. Rûh, Nûr, Hû, Hiçlik boyutu…
RÛH ÂLEMİ
NÛR ÂLEMİ….
HÛ ÂLEMİ….
ÂMÂ ÂLEMİ…..
Her birinin içinde nice boyutlar, nice âlemler…
Cümlesi insanda…..
İnsan cümle âlemin sırlarını taşıyan ulvî bir sistem.
Yeter ki insan, kendi vücuduna dönsün, kendi yolculuğunu kendinde yapsın. Yeter ki insan, dilini tutsun, içsel kavgaları bıraksın. Yeter ki insan, onu dünyaya esir eden nalınlarını çıkarsın, onu esir eden değneğini bıraksın, Hakk’ın ona sunduğu değneği alsın.
Kendi enfûsî âlemine adım atanlar nice sırlara şahit olurlar.
Tumblr media
1 note · View note
gatabs · 2 years
Text
90 GÜNDE İNGİLİZCE ÖĞRENMEK - İNGİLİZCE NASIL ÖĞRENİLİR? İngilizce Öğrenmenin Kolay Yolları
90 GÜNDE İNGİLİZCE ÖĞRENMEK – İNGİLİZCE NASIL ÖĞRENİLİR? İngilizce Öğrenmenin Kolay Yolları
Diğer linkler: Quizlet kelimeleri – İngilizce Konuşma Korkunusu Yenme – İngilizce Konuşmak İçin Mutlaka Bilmeniz Gereken 424 Sıfat MUTLAKA BİLMENİZ GEREKEN 414 İNGİLİZCE FİİL Kanala Abone Ol = Discord Sohbet Kanalımız için bu linke tıklayın. – Sıfırdan İleri Seviye İngilizce Eğitim Seti = Sosyal Medya: Facebook Sayfası = Twitter = İnstagram = Haluk TATAR = Merhaba VideoEgitim Kanalımızda ,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
klndrmsrp · 3 years
Text
Fâilsiz bir fiil ve müsemmasız bir isim mümkün olmadığı gibi; mevsufsuz bir sıfat, san'atkârsız bir san'at dahi mümkün değildir.
(Şualar 145.sh - Risale-i Nur)
Tumblr media
26 notes · View notes
sayeban · 2 years
Text
Şe’n, Şuun ve Şuunât Kavramları
Kelam âlimleri ve sufi gelenek temsilcisi âlimler-mutasavvıflar, Esma-i İlahi ve Sıfat-ı Sübhani ile ilgili bugüne kadar birçok şey yazmışlar söylemişler ve çeşitli izahatlarda bulunmuşlardır. Fakat şe’n ve şuunât hakkında çok fazla bahis bulmak zordur. Bu meselelere işaretlerde bulunanlar ve küçük bazı açıklamalarla tavzih etmek isteyenler olmuşsa da, ıstılahi bir kavram sistematiği içinde ilk defa meseleleri enine boyuna tasrih edip açıklayan kişi Bediüzzaman Said Nursi olmuştur. Risalelerde birçok yerde bu kavramları örneklerle izah edip akıllara yaklaştırmıştır.
Şe’n kelimesi Kur’an’da Rahman Suresi’nde geçer. “Yes’eluhu men fissemavati vel ard, kulle yevmin hüve fi şe’nin.” “Göklerde ve yerde bulunan her bir canlı, ihtiyaçlarının giderilmesini O’ndan diler. O, her gün (her an), (İlahi Zat olarak sıfat ve isimleriyle) ayrı bir tecellidedir.” (Ali Ünal meali). Ayette şe’n kelimesine ‘Allah’ın isim ve sıfatlarıyla her an tecellide olması’ şeklinde mana verilmiştir. Şuun kelimesi şe’nin çoğulu olup aslında şe’nler demektir. Şuunât da yine aynı şekilde çoğul olmakla birlikte bir nevi şuunlar demektir. Galat-ı meşhur dedikleri meşhur olan tabirle daha çok şuunât denilmesi tercih edilmiştir.
           Şe’n kelimesinin dilimizde tam bir karşılığı yoktur. Şan kelimesine biraz benzediğini söyleyebiliriz. Mesela “yanına gelenlere hediye vermek padişahın şe’nidir” ifadesiyle “misafirlerine hediyeler vermek padişahın şanındandır” hemen hemen aynıdır diyebiliriz. Sözlük anlamı olarak şe’n kelimesi “hal, icraat, kabiliyet, tecelli, vasıf” gibi manalara gelir. Istılahi anlamda şe’n-şuunât ise “Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler.” olarak verilmiştir. Yani Allah’ın sıfatlarına kaynaklık eden ilahi ve kutsal işler, haller demektir.
           Risalelelerde ikinci bir mana olarak şe’n kavramı, kerem ve şefkat gibi yüksek sıfatların mahiyetlerinde bulunan lezzet, saadet, güzellik, kemal olarak açıklanmıştır. Lezzet-i kudsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kudsiye buna örnek olarak verilebilir. Fakirlere yemek verip onları doyuran ve onların yemek yemelerinden ve sevinçlerinden lezzet alan bir insan düşünün, şuunâtta bunun karşılığı lezzet-i mukaddestir. Çünkü Allah dünyada binlerce türde milyarlarca mahlûkatını her an rızıklandırmaktadır ve bu durum devamlı olmaktadır. Yüce Yaratıcı, bundan mahiyetini bilemediğimiz mukaddes bir lezzet almaktadır. Üstad Bediüzzaman bu meseleyle ilgili olarak “O Zât-ı Rahmânü’r-Rahîm, Ona lâyık bir tarzda bir muhabbet, bir sevmek gibi, Ona lâyık şuûnâtla tabir edilen ulvî, kudsî, güzel, münezzeh mânâları vardır. «Lezzet-i kudsiye, aşk-ı mukaddes, ferah-ı münezzeh, mesruriyet-i kudsiye» tabir edilen, izn-i şer’î olmadığından yad edemediğimiz gayet münezzeh, mukaddes şuûnâtı vardır ki, herbiri, kâinatta gördüğümüz ve mevcudat mâbeyninde hissettiğimiz aşk ve ferah ve mesruriyetten nihayetsiz derecelerde daha yüksek, daha ulvî, daha mukaddes, daha münezzeh olduğunu çok yerlerde ispat etmişiz.” der (32. Söz) ve insan hayatında hissiyat suretindeki nakışların, pek çok esma ve şuunâta işaret ettiğini ve onlara aynalık yaptığını ifade eder.
Allah’ın Zatı mukaddes olduğu gibi şuunâtı da mukaddestir. İnsanların hallerine, istidatlarına, özelliklerine elbette benzemez ve kıyaslanamaz. İnsandaki istidat ve kabiliyetler veya lezzet alma, aşk gibi ruhuna dercedilen şeyler o mukaddes şuunâtın varlığını keşfedebilmek için küçük bir dürbün hükmündedir. Kıyas etmek için değil, vahid-i kıyasi dediğimiz bir nevi ölçü birimi gibi kullanılması ve o kudsi şuunâtın ayinedarlığını yapması içindir.
İstidatlar, insan ruhunda potansiyel olarak (bilkuvve) çekirdekler halinde bulunmaktadır ve ortaya çıktığı zaman da (kuvveden fiile) fiil ve amel olarak tezahür etmiş olur. Yukarıda da bahsedildiği gibi, bu tür örnekler meseleyi akla fehme yakınlaştırmak ve bir dürbünle meseleyi anlamaya çalışmak kabilindendir. Cenab-ı Hak zamanı ve mekanı, maddi ve manevi alemleri (mülk ve melekut), hisleri, duyguları, cinleri, melekleri, ruhanileri, galaksileri…yaratandır. Allah kainatı yaratmadan önce de Zatında ‘yaratıcılık’ şe’nine sahipti, kainatı yaratmasıyla ‘Halık’ ismi tecelli etmiş oldu. Kainatı ahirete tebdil ettikten sonra da ‘yaratıcılık’ şe’ni mukaddes Zatında yine olacaktır. Meseleyi basitçe bu şekilde ifade edebiliriz.
           Üstad, Risalelerde eser-fiil-isim-sıfat-şe’n-zat sıralaması yaparak, izahatları bunun üzerine bina etmiştir. Kâinatta bir düzen ve mükemmellik vardır. Gördüğümüz ve göremediğimiz her şey birer eserdir. Eserin kemali fiilin kemaline, fiilin kemali ismin kemaline, ismin kemali sıfatın kemaline, sıfatın kemali şuunatın kemaline delalet eder. Şe’nin kemali ise elbette Zat’ın kemalini gösterir.
           Halık, Allah’ın ismidir, halk yani yaratma O’nun sıfatıdır, Halıkiyet yani yaratıcı olma O’nun şe’nidir, Halıkiyetini icra etmesi ise fiilidir. Sem’, basar ve hayat Allah’ın sıfatıdır. Semi’ ismi sem’ sıfatına, Basir ismi basar sıfatına, Hayy ve Muhyi isimleri hayat sıfatına dayanır. İrade (Mürid), kudret (Kadir, Muktedir), telvin yani renk verme (Mülevvin) ve hakeza diğer sıfatları ve isimleri bu şekilde düşünülebilir.
           Allah’ın pek çok esması vardır. Bu isimleri mülk ve melekut âleminde celali tecelliler ve cemali tezahürler ile kendisini mükemmel bir surette göstermektedir ve yine pek çok şuunatı ve ünvanları vardır.
           Her sıfat, onun me’hazi olan şe’ne işaret eder. Şe’nler ise onlara sahip olan kişiyi nazara verir. Yani bir kişinin kapasitesi, mesleği, o mesleğinin ve kabiliyetinin gereği olarak ondan beklenen şeylere şe’n; bu meslekte yaptığı şeyin tanımına sıfat yani mesleki sıfat; bu mesleki sıfatının kendine kazandırdığı ünvana isim; bu ünvanla, isimle sergilediği şeylere, yaptığı faaliyetlere fiil; bu fiil ile ortaya çıkan şeylere de asar (eserler) denir.
           Bazıları da şe’n-i rububiyet kavramını kullanmışlardır. Yani Allah’ın Rububiyetinin gereği olarak varlık âlemindeki tecellileri denebilir. Yukarıda bahsedilen şeylerle hemen hemen aynı muhtevaya sahiptir. Başka bir zaviyeden şuunata bakma olarak da görülebilir. Sıfatların kaynağı şe’n ve isimleri gösteren de sıfatlar demiştik, şe’n-i rububiyet ile anlatılmak istenen şey şudur:  Sıfat-ı Subhaniye ve Esma-i İlahiye yani isim ve sıfatlar Zat-ı Uluhiyete bir perdedir ve asıl kaynak Şe’n-i Rububiyet’tir. Rububiyet kainatın tedbiri, tedviri, idaresi, malikiyeti demektir. Asar alemine tecellileri her an akseder. İsimlerin bir Zat-ı Uluhiyet’e bakan yönü bir de ef’al alemine bakan tarafı vardır. Örneğin Kuddüs isminin Zat’a bakan tarafı Allah’ın mukaddes, pak, arızasız, ikilikten münezzeh olması; ef’al alemine bakan yanı ise yeryüzünde, kainatta, mahiyet-i insaniyede nezahate ve nezafete vesile-sebep olan isim olmasıdır. (K. Testi, Esma-i İlahiye). Allah, Rahman suresinde de buyurduğu gibi her an Şe’n-i Rububiyetiyle tecelli halindedir, her an varlıklar meydana getirir, önceden varlık sahasına çıkardıklarının hallerini ise devamlı yeniler.
           Üstad Bediüzzaman, risalelerinde çok yerlerde şe’n ve şuunat kavramlarından bahsetmiştir. Özellikle Allah’ın kâinatta esma-i hüsnasıyla tecelli etmesinin konu edildiği yerlerde bu meseleler geniş şekilde ele alınmıştır. Sözler adlı eserinde 32. Söz’de bir parça kısmen ve mealen (arada kendi mülahazalarımı da eklemek durumunda olduğumdan) şu minval üzredir;
           Bütün mevcudatın hakaikı, bütün kâinatın hakikati esma-i İlahiyyeye istinad eder. Her bir şeyin hakikati, bir isme veyahut isimlere dayanır. Mahlûkat üzerinde görünen sanatlar dahi, her biri birer isme istinad eder. Eşyanın hakikati esma-i ilahiyyedir. Eşyanın mahiyeti ise o hakikatin gölgeleridir. Bu mesele aslında kısaca izah edilebilecek bir mesele değildir, fakat Üstad’ın işaret ettiği gibi biz de işaret edip devam edelim.
           Şe’nin tahrikiyle sıfatlar harekete geçer demiştik. Teveddüd (kendini sevdirme) ve taarrüf (kendini tanıtmak) da Allah’ın şe’nlerindendir, bu şe’nlerin gereği (elbette Allah hiçbir şeye mecbur değildir, gereği kelimesi o şenlerden dolayı anlamında kullanılmıştır) Allah yarattıklarına kendini sevdirir(Vedud), yarattıklarını da birbirine sevdirir ve birbirlerinin yardımına koşturur, ayrıca icraatlarıyla kendini kullarına tanıttırır(Ma’ruf). Terahhum (merhamet etme) ve tehannün (şefkat etme, acıma) manası da rahmet ve nimeti tahrik eder.(Bu şe’nler Hannan ve Rahman isimlerini gösterir ve bu isimleri tecelliye sevkeder). Allah müstağnidir ve hiç kimseye ihtiyacı yoktur. O’ndaki terahhum ve tehannün manasını tahrik eden-harekete geçiren ve izhara yani ortaya çıkmasına-tezahürüne sevkeden, elbette o Zattaki manevi cemal ve kemaldir. Sani-i Hakim, Cenneti ve dünyayı, semavatı ve zemini, nebatat ve hayvanatı, cin ve insi, melek ve ruhaniyatı, külli ve cüz’i bütün eşyayı, cilve-i esmasıyla eşkalini tahdit ediyor, tanzim ediyor, birer miktar-ı muayyene veriyor. Onun ile bunlara “Mukaddir, Munazzım, Musavvir” isimlerini okutturuyor. Kainata baktığımızda, daha doğrusu görünen mülk ve perde arkasındaki melekut âlemlerinde her şey bir ölçüyle, düzenle, şekille, özelliklerle, mikro ve makro âlemde kendi durumlarına uygun şekilde yaratılmış ve sadece bir isme değil, birçok esmaya dayandığı görülür. Kâinat yok edilip yerine ahiret âlemi getirildiğinde, orada da Allah şuunatıyla tecelli ve tezahürde bulunacaktır. Gazap sahibi olmak, merhamet sahibi olmak da Allah’ın şuunatındandır. Cehennemde ve Cennette farklı farklı birçok şe’ni ile icraatını ortaya koyacaktır.
           Bu meselede daha birçok şey söylenebilir fakat şimdilik bu kadarı meramı anlatmak ve bir işarette bulunmak açısından yeterlidir diye düşünüyorum.
3 notes · View notes
1-yolcu · 4 years
Text
Çocukların terbiyesindeki yol, işlerin en önemli olanlarındandır.Çocuk ebeveyninin yanında emanettir.Onun tertemiz kalbi nakış ve sûretten boş, berrak ve soyut bir cevherdir.Bu mübarek kalp, kendisine nakşedilen her şeye kabiliyetlidir.Ne tarafa meylettirilirse oraya meyleder.
Eğer kendisine hayrı öğretirsen, hayr üzerinde büyür. Dünya ve ahirete sahip olur, annesi ve babası da sevabında ortak olurlar. Ona edep veren ve öğreten de ortak olur.
Eğer şerre alıştırılır ihmal edilirse, şakî olup helâk olur. Günah da onun terbiyesiyle mükellef olanın üzerindedir. Onun velisi sorumludur. Nitekim Allah Teâlâ (cc) şöyle buyurmuştur:
“Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Tahrîm, 6)
Mademki edep, çocuğu dünya ateşinden koruyor, onu ahiret ateşinden koruması daha evlâdır.
1- Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren gözetim altında tutulmalı, ihmal edilmemelidir. Onu sâliha, dindar, helâl yiyen bir kadının sütüyle beslemek uygun olur. Çünkü haramdan meydana gelen sütte bereket yoktur. Haram sütle çocuk beslenen çocuğun tabiatı pisliğe meyleder!
2- Çocuğun korunması; ona edep öğretmek, ahlâkını tertemiz yapmak ve güzel ahlâkları tâlim ettirmektir. Bunun için onu kötü arkadaşlardan korumak, fazla nimetlere dalmayı kendisine âdet ettirmemek, süsü ve lüksü kendisine sevdirmemek gerekir. Çünkü böyle yetiştirilirse, büyüyünce bunların peşine düşmek sûretiyle hayatını zâyi edip, ebediyen helâk olur.
3- Çocukta aklı erme alâmetleri görüldüğü zaman, onu güzelce yetiştirmek gerekir. Bunun ilk alameti, hayâ duygusunun belirmesidir. Çocuk, utanarak bir kısım fiilleri terk etmeye başlamışsa, aklın nûru onun üzerinde doğmuş demektir. Bu Allah Teâlâ´nın çocuğa vermiş olduğu bir hediyedir. Bu durum, çocuğun ahlâkının olgunluğa döndüğünü, kalbinin saflığa kavuştuğunu gösterir ve çocuğun bülûğ çağında aklının kemâle ereceğini de müjdeler. Bu bakımdan utangaç bir çocuğu başı boş bırakmak uygun değildir. Aksine ona utanması ve utanmaması gereken şeyleri öğretmek sûretiyle onun edebine yardım etmelidir.
4- Çocuğa ilk galebe çalan sıfat, yemeğe karşı oburluktur. Çocuğun yanında çok yemeyi kötülemeli, edepli ve az yiyen bir kimseyi övmelidir. Çocuğa, yemek hususunda arkadaşını kendi nefsine tercih etmeyi sevdirmelidir. Yemek adabını öğretmelidir. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkamak, besmele ile başlamak, acele etmemek ve önünden yemek gibi… Çocuğa bazen katıksız ekmek vermeli ve basit yemek yemeye alıştırmalıdır ki, çocuk iyi yemekler yemeyi şart görmesin.
5- Çocuğa lüks kıyafetleri değil, sade elbiseleri sevdirmelidir. Zevke dalan ve israfa alışan çocuklardan çocuğunu korumalıdır. Erkek çocuğunu süslü giymekten muhafaza etmelidir.
6- Çocuğu, onun keyfine göre konuşan insanlarla oturup-kalkmayı menetmelidir. Çünkü çocuk, yetişmesinin başlangıcında ihmal edildi mi, çoğu zaman kötü ahlâklı, yalancı, hasedçi, hırslı, nemmam (kovucu), ısrarcı, fuzulî konuşan, fuzulî gülen, hilebaz ve hayâsız olur. Kişi çocuğu bu kötü ahlâktan ancak güzel terbiye ile koruyabilir.
7- Çocuk, Kur'an-ı ve bir kısım hadîsleri, iyi insanların hikâye ve hallerini öğrenmelidir ki, kalbinde sâlih kimselerin sevgisi yeşersin. Çocuk aynı zamanda hayasızlığı öven şiirlerden ve şarkılardan uzak tutulmalıdır. Çünkü böyle bir edebiyat, çocuğun kalbinde fesad tohumlarını geliştirir.
8- Ne zaman çocukta güzel bir ahlâk, iyi bir fiil görülürse, bundan dolayı çocuğu mükâfatlandırmak, çocuğa ikramda bulunmak, çocuğu sevindirecek şekilde davranmak gerekir. Onu insanlar arasında bu fiilinden dolayı övmelidir.
9- Eğer bazı durumlarda çocuk hata ederse göz yumulması uygun olur. Çocuğun hayâ perdesini yırtmamalı, ayıbını dışarıya vermemelidir. Hele çocuk bunu örtmek istediği zaman... Yoksa çocuk hataların açığa çıkmasından perva etmez olur.
10- Çocuğu sık sık azarlamak doğru olmaz. Çünkü çok azarlamak, azarlamanın tesirini yok eder. Çirkin fiillerde bulunmayı ona kolay gösterir. Konuşmanın onun kalbinde tesiri kalmaz. Baba, çocuğuyla konuşmasının heybetini korumalıdır. Bu bakımdan çocuğunu arada sırada azarlamalıdır. Anne ise, çocuğa babaya saygıyı öğreterek çirkinliklerden uzaklaştırmalıdır.
11- Çocuğu gündüz uyumaktan menetmek uygun olur. Çünkü gündüz uykusu tembelliğe sevk eder. Gece uykusundan ise mahrum etmemelidir. Çocuğu yumuşacık yataklara ve rahata alıştırmamalıdır. Günün bir kısmında yürümeye, hareketler yapmaya alıştırmalı ki çocuk tembelliğe alışmasın. Bütün bu hareketler esnasında avret yerlerini açmaya alıştırmamalıdır.
12- Çocuğu, ebeveyninin servetiyle, elbiseleriyle akranlarına karşı böbürlenmekten menetmelidir. Çocuğa, kendisiyle muaşeret edene karşı ikramda bulunmayı, tevâzu göstermeyi, onlarla beraber olduğu zaman incelik ve zerafet göstermeyi öğretmelidir. Çocuğa yüceliğin almakta değil, vermekte olduğunu öğretmelidir. Başkasından almanın çirkin, hasislik ve terbiyesizlik olduğunu söylemelidir. Kısacası çocuğuna paraya karşı tamahkârlığı çirkin gösterip, yılan ve akreplerden sakındırmaktan daha fazla bunlardan sakındırmalıdır. Çünkü tamahkârlık, çocuklar için zehirden daha zararlıdır. Büyükler için de böyledir.
13- Çocuğuna oturup kalkmayı, terbiyeyi öğretmelidir. Fazla konuşmaktan çocuğu menetmeli, bunun düşük insanların âdeti olduğunu belirtmelidir. Çocuğu -ister doğru isterse yalan olsun- yemin etmekten menetmelidir ki çocuk, küçüklüğünde böyle bir şeye alışmasın. Lânet etmek ve küfür etmekten menetmelidir. Böyle konuşanlarla oturup-kalkmaktan çocuğunu sakmdırmalıdır. Çünkü bu çirkin şeyler, şüphesiz kötü arkadaşlardan insana sirayet eder! Çocukların terbiye edilmesinin esası ve temeli, kötü arkadaşlardan korunmalarıdır. Başkası konuştuğu zaman, onu ciddiyetle dinlemeyi, eğer kendisinden yaşlı ise hürmetle kulak vermeyi çocuğuna telkin etmelidir.
14- Kendisinden yaşlı olanlar için kalkıp, yerini vermeyi ve onların huzurunda edeble oturmayı çocuğuna telkin etmelidir. Çocuğuna, öğretmenine saygı duymayı, ceza verse bile sabretmeyi, böyle yapmanın erkekliğin alâmeti olduğunu söylemelidir. Kendisinden yaşça büyük olanlara -ister yakınları olsun, ister olmasın- hürmet etmeyi, onların huzurunda ciddiyetle durmayı telkin etmelidir.
15- Çocuk mektepten dönünce, ona, oyun oynayarak mektebin yorgunluğundan kurtulması için izin verilmesi gerekir. Çünkü çocuğu daima oyundan menetmek ve hep öğrenmeye mecbur tutmak çocuğun kalbini öldürür, zekasını dumura uğratır. Hayatını altüst eder. Hatta çocuk böyle bir sıkılıktan kurtulmak için, ilmi terk etmek ister ve çeşitli hileli yolları denemeye mecbur olur.
16- Çocuk erginlik yaşına vardığı zaman, tahâreti ve namazı terk etmesine göz yummamalıdır. Mübarek Ramazan-ı Şerifin bazı günlerinde çocuğa oruç tutmayı emretmelidir. Çocuğa muhtaç olduğu şer´î sınırları öğretmeli, hırsızlıktan, haram yemekten, hainlik, yalan ve fuhşiyattan ve çirkin fiillerden sakındırmalıdır. Ne zaman ki çocuk, çocukluk devresinde bu şekilde gelişirse, bülûğ çağına yaklaştığı zaman bu işlerin sırlarını bilmesi mümkün olur.
17-Çocuğa dünyanın temelsiz olup bâki olmadığını, âhiretin daimî vatan olduğunu, akıllı bir kimsenin dünyasından çok, âhireti için azıklanan bir kimse olduğunu öğretmelidir. Böyle bir kimsenin Allah nezdinde derecesinin büyüyüp cennet nimetlerinin genişlediğini öğretmelidir.
Çocuğun gelişmesi sâlih bir şekilde olduğu zaman, bu konuşmalar çocuğun kalbine yerleşir, semere ve meyve verir. Taşın üzerine işlenen nakış gibi silinmez bir şekilde kalır.
Eğer çocuğun büyümesi bunun aksine olursa onun kalbi artık hakkı kabul etmekten kaçınır.Tıpkı duvarın kuru toprağı kabul etmediği gibi... Bu bakımdan çocuğun terbiyesine başlangıçta ihtimam göstermek gerekir. Çünkü çocuk hem hayra, hem de şerre kabiliyetli olarak yaratılmıştır. Ancak ebeveyni onu iki taraftan birisine meylettirirler. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:"Her çocuk fıtrat üzere doğar.Ancak annesi-babası onu yahudi veya hristiyan veya ateşperest yapar."
İmam-ı Gazâli Hazretleri
51 notes · View notes
geriigelball · 3 years
Text
Dünyaca Ünlü 28 Müzik Grubunun İsimlerinin Ortaya Çıkış Hikayesi
AC/DC
Grubun kurucuları Malcom ve Angus Young bir dikiş makinesinin etiketi üzerinde bu teknik terimi görüp efsanenin adını koyuyorlar.
The Beatles
Grup ismini, müzikal olarak da etkilendiği The Crickets'ten alıyor. The Crickets neredeyse The Beatles ismini kullanacaktı fakat son anda vazgeçtiler. Lennon, tıpkı onlarınki gibi iki farklı şeyi ifade eden bir kelime oyununu isim olarak istiyordu ve ilhamı yine onlardan aldı. The Beatles, duyulduğunda insanlara 'böcekler' demişsiniz gibi geliyor. Okunduğunda ise, beat(ritm) müziği.
Blur
Hepimizin 'Fifa'daki şarkı' olarak bildiği Song 2 ile dünya çapındaki ününe ün katan grup ilk başlarda 'Seymour' olarak biliniyordu. 1990 senesinde Food Records ile anlaşma imzaladıklarında yayıncı kuruluş grubun ismini beğenmedi ve değiştirmeleri için onlara bir liste sundu, onlar da Blur'u seçtiler.
Alice In Chains
Grubun adı 'Alice N' Chains' şeklinde telaffuz ediliyor. Bu isim hakkında Rolling Stones dergisinin 1992 senesinde yayınlanan makalesine grubun kurucusu Layne Staley bizlere ışık tutuyor. 'Grubun adı eski grubumun bir yan projesinden geliyor. Dalga geçmek için aptal gibi giyinip heavy metal çalacaktık.' diyor. Zira grunge ile heavy metalin yıldızı asla barışmamıştır.
Black Sabbath
Grubun adı en başta 'Earth' idi. Fakat o dönem aynı ismi kullanan başka bir grup olduğu için isimlerini değiştirmek istediler ve tıklım tıklım dolu bir yerel sinemada oynayan 1963 yapımı korku türündeki bir İtalyan-Fransız yapımı olan Black Sabbath filmini gördüler. İnsanların korkmak için para vermelerinden oldukça etkilendiler ve bir efsanenin adını bulmuş oldular.
Coldplay
Grup önceleri 'Starfish' olarak biliniyordu. Coldplay ismi için toplama bir şiir kitabı olan Child's Reflections: Cold Play'den esinlenmişlerdir.
Eminem
Kendisi pek grup sayılmasa da ismi hep merak konusu oldu. Eminem, fonetik yazılımı olarak Detroitli rapçi Marshall Mathers'ın eski sahne adı olan  M&M'i simgeliyordu. M&M de Marshall Mathers'ın baş harflerinin kısaltmasıdır.
  Nirvana
Kendilerine kesin bir isim koymadan önce grup 'Throat Oyster' ve 'Ted, Ed, Fred' gibi pek çok isimle sahne almıştır. Daha sonra, Kurt Cobain tarafından Budizm'de, her türlü isteklerden, duygulanımlardan, tutkulardan arınıp en yüksek ruh durumuna erişme anlamına gelen 'Nirvana' grubun adı olmuştur. Kurt bunu arkadaşlarına önerdiğinde biraz daha dünyevi bir şekilde yorumlayarak, 'mükemmelliğe ulaşma' olarak tanımlamıştır.
Portishead
Grubun kurucu üyelerinden Geoff Barrow'un memleketi olan bir İngiliz kasabası Portishead, grubun ismi de oradan geliyor.
  Radiohead
Grubun orijinal adı 'On a Friday' (Bir Cuma Akşamında) idi. Parlophone şirketiyle anlaştıklarında, yayıncı kuruluş isimlerini değiştirmelerini talep etti. Onlar da Talking Heads'in 1986 tarihli True Stories albümünde yer alan 'Radio Head' şarkısından esinlenerek, efsanenin adını koydu. Bu tercihlerinin sebebi sorulduğunda 'Albümlerindeki en az rahatsız edici şarkı oydu.' cevabını vermişlerdir.
Smashing Pumpkins
Grubun ön adamı Billy Corgan grubun daha kurulma fikri bile ortada yokken espri olsun diye bu isimle çıkageliyor. O dönem kendisine sorulan 'Bir grupta çalıyor olsan adının ne olmasını isterdin?' sorusuna şaka maksatlı 'Smashing Pumpkins' cevabını veriyor. Velhasıl, şaka gerçek oluyor. Grubun isminin Türkçe meali: Smashing kelimesi sıfat olarak ele alınırsa 'Muhteşem Kabaklar' anlamına geliyor, fiil olarak ele alınırsa 'Kabakları Ezmek' anlamına geliyor. Biz, 'Kabakları Tokatlamak' demeyi tercih ediyoruz.
  R.E.M
Vokalist Michael Stipe'ın sözlüğü karıştırırken tesadüfen karşısına çıkan bir kısaltma. 'Rapid Eye Movement phase of sleep' (Uyku sırasında hızlıca göz kırpma)
Stipe bu açıklamasının sonuna 'Fakat bu grubun adının R.E.M. olmasının sebebi değil.' cümlesini eklediğinden beri, grubun adının açılımı gizemini koruyor.
  System Of A Down
Gitarist Daron Malakian'ın yazdığı 'Victims of a down' isimli şiirden alınmıştır. Daha sonra, alfabetik olarak müzikal ideolleri Slayer'a daha yakın olabilmek için, 'System Of A Down' olarak değiştirilmiştir.
  U2
Bono grubun isminin sahnedeyken seyircilerle kurdukları interaktif iletişimden geldiğini söylemiştir. 'Sen de' anlamına gelen 'You Too' kelimesinin kısaltmasıdır, her şarkısından sonra 'Sağolun.' deyip, 'Sen de.' karşılığını almaya alışmıştır. Ayrıca U2 ünlü bir casus uçak adıdır. Ek olarak, Batı ve Doğu Berlin'i birbirine bağlayan metro hattının  adı da U2'dur. Yine de en iyi U2, Bono'nun U2'sudur.
  The Velvet Underground
Michael Leigh tarafından yazılan sado-mazoşizm hakkındaki bir kitaptan esinlenilmiştir.
  As I Lay Dying
Bir dönemin gençliğini peşinden sürüklemiş metalcore grubu, adını William Faulkner'un 1930'da yazdığı aynı isimli romanından alıyor.
2 notes · View notes
temris · 3 years
Text
る Fiilleri
Uyarı: Kendim için aldığım IMABI'den alıntılanmış notlardır. Benim amacım dinlediğimi anlamak olduğundan, genel olarak çoğu Kanjiyi öğrenmeye çalışmıyorum. Evet, uzun vadede kötü bir seçim olduğunu söyleyen çok kişi olsa da şu an bunu öğrenecek vaktim yok. Bu yüzden bazı kelimelerde Hiragana kullanıldı.
Basit yalın geçmiş olmayan zaman
• Hiçbir ek eklemeye gerek yok.
時間がすぎる。 Zaman geçer.
• Mastar halinde bir fiili kullanmak istersen de bu şekilde kullanılır.
かんばんは見る tabelaya bakmak
• Fiili, sıfat-fiil halinde bu zaman için kullanmak istersen bu hal kullanılır. Kibar hali kullanılmaz.
よく借りる教科書 Sıklıkla ödünç aldığım kitaplar
Kibar geçmiş olmayan zaman
• Mastar yapan るyu at ve ます ekle.
ドアを閉じます。Kapıyı (ben) kapatırım.
教科書を借ります。 Ders kitabını ben ödünç alacağım.
Basit geçmiş zaman
• るyu at, た ekle.
あの絵を見た。O fotoğrafı gördüm.
クマがたおれた。Ayı yere kapandı.
• İngilizce'deki perfect past tense (to have + V³) bu şekilde çevrilir.
だいぶなれた。I've gotten fairly used to it.
• Fiili, sıfat-fiil halinde bu zamanda kullanmak istersen bu şekilde kullanacaksın.
見つけた本 Bulduğum kitap
Kibar geçmiş zaman
• るyu at, ました ekle.
木をうえました。Ağaç diktim.
人口がふえました。Nüfus arttı.
Basit olumsuz geçmiş olmayan zaman
• るyu at, ない ekle.
引き戸がこわれない。Kaydırılan kapı kırılmaz.
僕は負けない。Kaybetmeyeceğim.
• Bu şekilde mastar halinde de kullanılabilir.
シャワーをあびない Duş almamak
• Sıfat fiil halinde bu zaman için kullanılabilir, kibar hali kullanılmaz.
負けない心 Kaybetmeyecek bir kalp
食べない肉 Yemeyeceğim et
• です eklenerek daha kibar hale getirilebilir.
魚がたべないです。
En kibar olumsuz geçmiş olmayan zaman
• るyu at, ません ekle.
今夜ねません。Bu gece uyumayacağım.
何もかんじません。Hiçbir şey hissetmiyorum.
Basit olumsuz geçmiş zaman
• るyu at, なかった ekle.
彼はコミをすてなかった。Çöpü atmadı.
忘れなかったですよ。Unutmadım.
• Sıfat-fiil anlamı için bu zamanda bu şekilde kullanılır.
消えなかったしょうこ Kaybolmamış kanıt
• です eklenerek daha kibar hale getirilebilir.
今日ははれなかったです。Bugün hava açmadı.
En kibar olumsuz geçmiş zaman
• るyu at, ませんでした ekle.
とくにしらべませんでした。Özellikle incelemedim.
ピザを食べませんでした。Pizza yemedim.
Ps. Japonca notlarım için de etiketi menüye yerleştirmem gerekecek :-)
2 notes · View notes
menemennpastirma · 3 years
Photo
Tumblr media
güleryüz ❌- güler yüz ✅ yazarkasa ❌- yazar kasa ✅ koşaradım ❌- koşar adım ✅
-r / -ar / -er, -maz / -mez ve -a / -en sıfat -fiil ekleriyle kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır.
(Kaynak: Instagram - baskentiletisim - https://www.instagram.com/p/CIvtreGKfnn/)
#türkçe #türkçedili #bilgi #kelime #kelimeler #anlam #özet #kökeni #güzel #güzelkelimeler #lügat #doğrutürkçe #nedemek
1 note · View note
ingkonulari · 2 months
Text
İngilizce en çok kullanılan kelimeler, bu kelimeler fiil, sıfat, zarf ve zamir olmak üzere farklı dallardan oluşuyor. Belirli bir sayısı olmadan sürekli bu içeriği güncelleyeceğiz. İngilizcede en çok kullanılan 1000 kelime listemizi yakından inceleyebilirsin.
0 notes