Tumgik
#Allahsız
belkidebirharfimben · 9 months
Text
Psikolojinin Allah'ı yok mu?
Tumblr media
"Ey ahmak nokta-i sevda! Hâlıkın ef'âli sana nâzır değildir. Ancak Ona bakar. Kâinatı senin hendesen üzerine yapmış değildir. Ve seni hilkat-i âlemde şahit tutmamıştır.” Mesnevî-i Nuriye’den.
Allah amellerini mübarek etsin. Geçenlerde ODTÜ mezuniyet töreninde “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur!” ayet mealinin pankart olup gezdirildiğini gördük. Cenab-ı Hak, kelamullahından nur alan böyle sineleri çoğaltsın, müslüman memleketini müslümansız bırakmasın. Âmin. Fakat elbette yarasa tabiatlıların bu nurdan gözleri kamaştı. Hemen başlarını mâbâdlarına çevirdiler. Hatta mırıldandılar: “Böyle birşeyi savunmak akademinin/psikolojinin değerlerini aykırıdır!” Neden efendim? Onlar açık açık söylemezler ya. Biz çekinmeyip deyiverelim: Zira kafalarındaki bilimin Allah’ı yoktur. Yani Allah varsa bilim yoktur. O yüzden yanlarında ‘Allah’ denildiğinde ‘Euzü’yü duyan İblis’e dönerler. Şeytanlarından önce kendileri çarpılırlar. Kaçacak mağaralar ararlar.
Will Smith’in, yaşanmış bir hikâyeye dayanan, dişe dokunur, mesaj içerir filmlerinden Doğruyu Söyle’de (Concussion/2016) buna benzer bir sahne olduğunu izleyenler hatırlar. (Hafızamda kaldığı kadarıyla nakledeyim.) Nijeryalı dindar bir hristiyan olan Dr. Bennet Omalu ABD’de adlî tabiblik yapmaktadır. Amerikan futbolu yıldızlarının emekliliklerinin ardından intihara kadar varan psikolojik sorunlar yaşamaları dikkatini çeker. Böyle vakalardan birisini, cebinden de para harcayarak, özel olarak incelemeye tâbi tutar. Teşhisini kesinleştirir. Durum apaçıktır. Futbolcuların oyunun sertliği içinde kafalarına aldıkları darbeler beyinlerinde hasara neden olmaktadır. Ve bu hasar ilerleyen yaşlarda kendini iyice belli etmektedir. Dr. Omalu’nun asıl mücadelesi bu teşhisten sonra başlar. Kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışır. Bulgularını yayınlamak ister. Bir bilimsel derginin editörüne verileri aktardıktan sonra şöyle bir cümleyle sunumu bitirir: “Tanrı insanı futbol oynasın diye yaratmamış!” Editörün bu finale tavrı gariptir: “Tamam. Güzel. Tanrıyı çıkar. Elindekileri makaleye dönüştür. Bunu dergide yayınlayalım.”
“Tanrıyı çıkar!” dindarlığın, sahadaki bilimsel muvaffakiyeti ne olursa olsun, titri/yetki sahibi Nemrutlardan gördüğü muamelenin özüdür. Belki biraz da bu yüzden, Bediüzzaman, “Muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar!” diye yakınan lise talebelerine şöyle cevap vermiştir: “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla, mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil onları dinleyiniz.” Devamında birçok misalle bu uyanışın yöntemini de belirtir mürşidim. Teberrüken birisini alıntılayalım: “Meselâ, nasıl mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda harika ve hassas mizanlarla alınmış hayattar macunlar ve tiryaklar var; şüphesiz gayet maharetli ve kimyager ve hakîm bir eczacıyı gösterir. Öyle de, küre-i arz eczahanesinde bulunan dört yüz bin çeşit nebatat ve hayvanat kavanozlarındaki zîhayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle bu çarşıdaki eczahaneden ne derece ziyade mükemmel ve büyük olması nisbetinde, okuduğunuz fenn-i tıb mikyasıyla, küre-i arz eczahane-i kübrasının eczacısı olan Hakîm-i Zülcelâli, hatta kör gözlere de gösterir, tanıttırır.”
Bu meselede yukarıda zikredilenlerden daha garibi de şudur bence arkadaşım: Bu sekülerizm kaselislerinin din düşmanlığındaki gayreti, bönlüğü, basitliği, iptidaîliği, hamlığı vs. Batılı pirlerinde dahi bulunmaz. Mesela: Psikolojinin Freud ve Jung ile birlikte ‘üç kurucu babasından biri’ sayılan Alfred Adler, İnsanı Tanıma Sanatı isimli eserinde, ‘ben merkezciliğin’ psikolojik sağlığa verdiği zararı izah sadedinde, sözü ilginç bir yere getirip der ki:
“Gelişmiş bir toplumsallık duygusunu içinde barındıran ve ‘Başkalarına ne verebilirim?’ sorusunu soran biri tüm karşıtlığıyla kendini beğenmiş kişiyle yanyana getirildiğinde arasında ne büyük bir değer farkının bulunduğu hemen anlaşılacaktır. Bu da ulusların binlerce yıl önce müthiş bir kesinlikle sezdiği ve İncil’in o bilgelik dolu ‘Vermek almaktan daha hayırlıdır!’ sözünde dilegelen bakış açısına götürür bizi. Alabildiğine eski bir insanlık deneyiminin dışavurumu sayılan bu sözün anlamı üzerine düşündük mü görürüz ki: Burada anlatılmak istenen ruhsal bir durumdur; vermenin, kollayıp gözetmenin, yardım elini uzatmanın insanın ruhunda yarattığı havadır; bu hava, ruhsal yaşamda kendiliğinden bir denge ve uyum sağlar, veren kimsenin kendiliğinden ele geçirdiği bir Tanrı armağanıdır adeta. Daha çok almaya eğilimli kimse ise çoğu zaman dağınık ve tutarsız biridir. Hoşnut olmak nedir bilmez. Tam bir mutluluğa ulaşabilmek için elindekiler dışında daha nelere kavuşması ve neleri kendisine maletmesi gerekeceği düşüncesiyle oyalanıp durur hep. ‘Gözlerimi çevirip başkalarının gereksinimlerine bakayım’ demez. Başkalarının mutsuzluğunu kendi mutluluğu saydığından, bir uzlaşmanın sağlayacağı huzur düşüncesine kafasında yer yoktur. Dikkafalılığıyla yarattığı yasalara başkalarının boyun eğmesini ister amansız bir tutumla, varolandan başka bir gökyüzü ister, bir başka türlü düşünce ve duygu ister. Kısaca: Onda gördüğümüz herşey gibi hoşnutluk ve alçakgönüllülük duygusundan uzaklığı da dehşet vericidir.”
Tumblr media
Adler bu hususta daha birçok önemli şey söylüyor. Fakat yazıyı daha fazla uzatmayalım. Yalnız şu noktaya bir dikkat çekelim: Adler’in bahsettiği bilgelik, sadece İncil’de değil, hadis-i şeriflerde de bulunuyor. “Veren el alan elden hayırlıdır!” buyuran Aleyhissalatuvesselam Efendimiz de bize mezkûr duruşu bir anlamda tavsiye ediyor. Biz; Bediüzzaman’ın ifadeleriyle; hodbin, hodgam, hodendiş bakanlardan değiliz varlığa. Olmamalıyız. Kainatı kendi merkezimizde şekillenmeye zorlamamalıyız. Bu yalnızca ‘nazarımızda pek fena bir memlekete’ düşmemize sebep olur. Halbuki memleket fena değildir. Nazarımızda öyledir. Mü’mine yakışan hüdabinliğinden kaynaklanan bir “Herşeyle beraber birşeyim!” neşesine sahip olmaktır. Tevhide iman tevhidle yaratılmış herşeye bağlar bizi. “İman bir intisabdır.” Artık bu zeminde, varlığın merkezini Allah’ın esmaü’l-hüsnası şekillendireceğinden, mü’min ben merkezciliğin vartalarından kurtulur. İnsaniyetini bütünün amacına kattıklarında arar. Kendi varlığına kapanmaz. 
Aman, neler söylüyoruz, çenemiz düştü, Adler Efendi bizi tehlikeli(!) sularda yüzdürdü. Psikoloji adına cür’et edip İncil’e gittik, hadis-i şeriflere uğradık, Allah’lı-Kur’an’lı lâflar ettik. Cık, cık, cık. Oldu mu hiç? Şimdi Allahsız bilimcilerimiz böyle şeylere müsaade ederler mi? “Çaaat!” diye tanrıyı çıkarmazlar mı aradan? Bir antidepresan yazıp yollayacaklarken müşteriyi camiye yönlendirirsek elbette ekmeklerine kan doğramış oluruz. Kalpler Allah’ın zikriyle tatmin olur, tamam, ama bazılarının gözü maddeden başka şeylerle tatmin olmaz. O yüzden ne Adler’e, ne Bediüzzaman’a, ne hadis-i şeriflere, ne de Kur’an’a uyup böyle lâflar edilmesin dilerler. Bunların psikolojisinin Allah’ı yok çünkü. Eh, evet, ODTÜ’de ayetli bilim yürek ister. Kardeşlerimizin yüreğini tekrardan tebrik ediyoruz.
25 notes · View notes
cagdasyatirim · 1 year
Text
Tumblr media
20 notes · View notes
machineryangel · 11 months
Text
üniversiteyi kazandığımda bütün sağcı akraba ve çevrenin benim için duası "önce vatana millete hayırlı bi evlat olsun"du.. şimdi bekliyorlar ki ben bu millete hayırlı olacağım ????
2 notes · View notes
cocainebluees · 2 years
Text
havuzdan evin internetine bağlanabilmem ama odamda çekmemesi….
6 notes · View notes
boslugundibindee · 2 years
Text
Sürekli sevdiği kızı anlattığı için bana önerdiği şarkılarda o kıza rastlıyorum yeni yeni fark ediyom ksbdkwdn bugünde benim salaklığıma
2 notes · View notes
1-yolcu · 6 months
Text
Allahsız adamın fikrine, Allahsız cemiyetin mefkûresine, Allahsız idarenin başarısına ve Allahsız ordunun silâhına inanmıyorum!..
Necip Fazıl
77 notes · View notes
vazgectimwagnerden · 4 months
Text
isa peygamber filistin'e döndüğünde, duydukları mucizeleri kendi gözleriyle görmek isteyenler, eh aslında böylece, peygamberliğini sınamak isteyenler evinin önünde toplaşıyorlar.. içlerinde iki adam var, tanrının bu çocuğuna felçli bir adam getirmişler, taşıdıkları adam bir kilime sarılı, yürüyemiyor, konuşamıyor, sadece inleme benzeri sesler çıkarıyor. isa peygamber kalabalığın içinden yürüyor, kilime sarılı adama yaklaşıyor, eğiliyor, kulağına şöyle fısıldıyor: cesaretini kaybetme, endişe etme, yürüyeceksin. çünkü günahların affedildi.
ben bunları anlatırken n. yanı başımda dikiliyor. elinde tuttuğu enjektöre tırnağı ile vurup içindeki hava kabarcıklarını çıkarıyor. birazdan duymaya devam edebilmem ve şu çınlamanın çıldırtıcı bir noktaya gelmemesi için kulak zarımdan içeriye kortizon enjekte edecek.
iğneyi yapmayalım, onun yerine kulağına cesaret verici şeyler mi fısıldayayım istiyorsun? diye soruyor-
yani.. fena olmazdı diyorum. kulağımın tedavi olması.. bu sırada günahlarımın da affedilmesi muhteşem bir tecrübe olurdu. hımhım, kıpırdama- diyor,
nefes al, enjektörün iğnesi kulak zarımı geçiyor, iç kulağımda titreşen kabarcıklar ve bir festival.
sonra her enjeksiyon sonrası ritüelimizi yaşıyoruz: iyi misin? baş parmağımı kaldırıyorum. iyi misin? yoksa yüzeye mi çıkmak istiyorsun? baş parmağımı ters yöne çeviriyorum..
şu iğnenin her seferinde beynime bu kadar yaklaşması fikrinden rahatsız oluyorum diyorum. abartmamalısın diyor.. abartanlar iyileşemezler. herr doktor.
.
(akşam. samatya meydanı. n. şimdi doktorum değil, yeniden arkadaşım.
elinde enjektör değil de bira bardağı olduğunda sevimli sayılabilecek birisin diyorum.
uzaktan çan sesleri duyuyoruz. samatya meydanı çok güzel. ezan da var, çan sesi de diyor. böyle şeylerde romantik bir yan göremiyorum ama sen bilirsin diyorum.
bu arada tedaviniz yine sonuç verdi herr doktor, çanların çaldığını fark ettim. ve de şimdi.. çanlar sustu! diyorum.
ne zaman böyle desem n. her seferinde hahaaa diyor, üşenmiyor, devamını getiriyor:
"sustu çanlar. fakat binlerce yılın yabancısı bir ses değdi minarelere. tanrı uludur! tanrı uludur! polistir babam. cumhuriyetin bir kuludur!"
ya diyorum.. tüm allahsız arkadaşlarım içinde en çok ismet özel seven sensin. şiir okuyor, duymayan kulakları tedavi ediyorsun. neredeyse peygamberlik mertebesi.)
30 notes · View notes
surlar · 3 months
Text
Sen de bir ananın evladısın yapma demesem, bak bu ateş bizim küllerimizi bırakmaz demesem. Etme dememiş olsam. Bana çipil çipil bakıp iyi olacağız dememiş olsa, onca sözü vermemiş sözünü sikeyim öyle bakmamış olsa ederdim hakkımı helal. Ama şimdi değil hakkımı, tek bir kelimemi helal etmiyorum ona. Herkese hakkım helal ama canım ne zaman yansa ahım ona. Ben toparlıyordum. Ben herşeyi tek başıma, güç de olsa yoluna koyuyordum. Herşeye baştan hatta on adım geriden başlamama sebeb oldu. Artık benim kimseye güvenecek halim kalmadı onca şey yaşadım onca insanı yendim, onca insana yenildim hiç bu kadar kimsesiz hissetmedim. Beni haşa Allahsız hissettirdi. Beni Allah'a mahçup etti.
30 notes · View notes
bi-perva · 4 months
Text
"Allahsız adamın fikrine, Allahsız cemiyetin mefkuresine, Allahsız idarenin başarısına ve Allahsız ordunun silâhına inanmıyorum!"
N.F.KISAKÜREK
Allah'tan yana olan İngiliz,Ermeni,Arap Allah için dostumdur
Allah'a düşman olan Türk, Kürt, Arap değil babam, ağam paşam olsa düşmanımdır.
Bu din bize gelirken baba ve oğullarının karşı karşıya geldiği savaşlarda çınlayan kılıçların sesi ile geldi. Ben atalarımın değil Muhammed'in (s.a.v) dini üzereyim.
28 notes · View notes
esger1i · 5 months
Text
“Qal sənə qurban” Azərbaycan musiqi tarixinin ən möhtəşəm 5-10 mahnılarından biridi məncə. Necə yəni “getmə kimsəsizəm, qal sənə qurban” hansı allahsız gedər bu cümlədən sonra?
28 notes · View notes
cagdasyatirim · 11 months
Text
Tumblr media
5 notes · View notes
kizilelma035 · 6 months
Text
Fatih Altaylı: Netanyahu 21. yüzyılın Hitler'i olmuştur bu yaptığıyla. Allahsızlık denir buna başka birşey denmez...
Bu adam bile İsrail'in hastaneyi bombaladığını kabul ederken;
İnsan sıfatı bile taşımayan Allahsız, kitapsız,dinsiz, imansız köpekler hala İsrail'in arkasında duruyor..
İSRAİL BİR TERÖR DEVLETİDİR.....
50 notes · View notes
bagimli · 9 months
Text
Allahsız hafız olursa sıkıntı yok ama hafız allahsız olursa..
28 notes · View notes
gecedensozler · 8 months
Text
Çok güzel gülüyor Allahsız
26 notes · View notes
umut-ozturk · 10 days
Text
Kısa saçlı allahsız kitapsiz bi kıza aşık olsam da dünyam sikilse böyle bomboş hayat
8 notes · View notes
girifit · 11 months
Text
artık beklemiyorum kimseden hiçbir şey. sevginin zerresini istemiyorum. hak etmediğimi anladım. birisi gelsin, beni kurtarsın gibi pembe hayallerim de yok. eskide kaldı onlar. ellerim kan kokarken dünyamı siyaha boyadım. kustum. içimde ne var ne yoksa döktüm. aynada gördüğüm bedene küfürler ettim. yapılabilecek tüm kötü şeyleri yaptım, inan bana. iyiliğin zerresi yok içimde. allahsız tarafıma denk olacak herkes. ağlayacak mısın yanımda kahkaha atacağım. bir derdin varmış bana mı anlatacaksın, dinlemeyeceğim kalkıp gideceğim. hiçbir şeyimi anlatmayacağım. iki saatlik uykum bana zehir olmuş sana söylemeyeceğim. tüm yaralarımı ve kusurlarımı bir kaç yalanla kapatıp güleceğim. sildim yüzümden acının izlerini. artık yalnızca kendi içimde kopacak fırtınam. günde kaç sigara içmişim bilmeyeceğim. ölmek mi istiyorum sana bana yaşamak için bir sebep vermen için yalvarmayacağım. gün gelecek herkese siktiri çekip gideceğim. dost bildiğim sokakları ateşe vereceğim. kimseyi istemiyorum artık yanımda, yamacımda. kendim için varım. kimseyi hayata bağlamaya çalışıp ömrümü çürütmeyeceğim. sikmişim verdiğim sözleri, hiçbirini tutmayacağım. düştün mü, bir tekme de ben atacağım sana. nefesimi tüketip sana saatlerce konuşmayacağım. bir halta yaramadığını anladım artık. ölümü yücelteceğim. bir köşede yaralarımı kanatırken sen gelirsen yanıma, kahkaha atacağım. delirmiş, diyecekler bana. hayır, diyerek kendimi savunmayacağım. susacağım. yanlışı, doğruyu göstermek için uğraşmayacağım. kendimi bir kimse uğruna yormayacağım. allahsız tarafıma denk herkes. canınız sağolsun, demeyeceğim. canımı yaktıysan bin katını yapıp ölümü dileteceğim sana. ister kalbin taşlaşmış de, ister sikik birisin de. artık hiçbir şey umrumda değil. buraya kadar.
39 notes · View notes