Hilye-i Şerif, Hz. Muhammed'in (s.a.v) fiziki halinin tasvir edilmiş halidir. Rivayetlere göre Peygamberin, ağır bir hastalık geçirdiği dönemde kızının ağlayarak "senin gül yüzünü bir daha nasıl göreceğiz" demesi üzerine Hz. Ali'ye (r.a) yazdırdığı kelimelerden oluşan resimdir. Rasulullah şöyle buyurmuştur:
"Ya Ali Hilyemi yaz ki, vasıflarımı görmek beni görmek gibidir..."
Hilye-i Şerif müslümanlar tarafından çok önemsenir. Hz. Ali’den rivayet edilen, “Hilyemi gören beni görmüş gibidir. Beni gören insan bana muhabbetle bağlanırsa Allah ona cehennemi haram kılar; o kişi kabir azabından emin olur, mahşer günü çıplak olarak haşredilmez” meâlindeki hadis de bu rağbetin sebeplerinden birini teşkil etmiştir.
Hilye-i Şerif duası okunuşu:
“Bismillahirrahmanirrahim
Kane ali radiyallahü anhü iza ve safennebiyye sallallahü aleyhi ve selleme gale: lem yekün biddavilil mümmeğidi vela bil gasiril müteredidi ve kane rabaten minel gavmi velem yekün bilcağdilgadadi vela bissebidi kane cagden racilen velem yekün bilmüddahhemi vela bil mükelsemi ve kane fil vechi tedvirun ebyedu müşrabün ed acül ayneyni ehdebü el eşferi celilül müşaşi velketedi ecradü zü mesru betin şesnül keffeyni velgada meyni iza mşa tegallea ke ennema yemşi fi sabebin ve izel tefete mea beyne ketifeyhi hatemünnübvve ti ve hüve hatemünnebiyyine ecvedünnasi keffa ve eşrahuhüm sadran ve esdagunnasi lehceten ve el yenühüm ariketen ve ekra mühüm ışraten men ra ahu bediheten ha behu ve men haledahü marifeten ehabbehu yegulü na ıtühü lem era gablehü vela bagdehu mislehu”
Hilye-i Şerif’i okumadan önce aşağıdaki salavat-ı şerif’in okunması gerekmektedir;
"Allâhümme salli alâ Muhammedin alâ Nuri Muhammed, Allâhümme salli Muhammedin akli Nuri Muhammedin fakülü Allâhümme salli alâ Muhammedin seyyidnâ Muhammedin desduri, Allâhümme salli alâ Muhammedin Duri Muhammedin Duri, Muhammedin cesedi, Muhammedin alâ cesedi. Birahmetike yâ Erhamerrahimin. Ve salamün alel mürselin Velhamdülillâhi Rabbil Âlemin. El Fatiha." şeklinde olmaktadır.
Hilye-i Şerif duası Türkçe anlamı:
Hazret-i Ali (r.a.) Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi ve sellemin) özelliklerini anlatırken şöyle buyurmuştur:
Resulullah (s.a.v.) ne dikkat çekecek kadar uzun nede göze batacak kadar kısa idi. Halkın orta boylusu idi. Saçları ne kıvırcık ne tam düz idi; orta kıvırcıklıkta idi. Tıknaz değildi, yüzü de yuvarlak idi. Rengi kırmızıya çalan bir beyazlıkta idi. Gözlerinin siyahı çok siyahtı. Kirpikleri uzundu. El ve ayakları dolgundu. Yürüdüğünde yokuştan iner gibi hızlıca yürürdü. Bir tarafa döndüğünde vücudu ile dönerdi. İki kürek kemiği arasında peygamberlik mührü vardı. Peygamberlerin sonuncusuydu. İnsanların en cömertti. İnsanların arasında kalbi en rahat olanı idi. Lehçesi en doğru, tabiatı en yumuşak ve insanlar ile muaşereti en ikramlı olanı idi. O'nu ansızın gören ondan korkardı. O'nu tanıyan ise severdi. O'nu anlatmaya çalışan anlatmaktan aciz kalınca; "Ne O'ndan önce nede O'ndan sonra bir benzeri görmedim" derdi. Allah'ım Rahmet Peygamberi ve ümmetin şefaatçisi olan Hazret-i Muhammed'e ve bütün tertemiz âline ve ashabına ve bütün nebilere ve resullere rahmet ve emniyet indir.
Hilye-i Şerif faziletleri nelerdir?
Hilye Şerif duasının bulunduğu yere şeytan giremez.
Duanın bulunduğu kişiye hiçbir hastalık uğramaz.
Hilye Şerif duasını okuyan kişiye fakirlik gelmez ve bir ömür boyu bolluk ve bereket içinde yaşar.
Hilye Şerif duasını hem üzerinde bulunduran hem de düzenli olarak okuyan kişilere hac sevabı müjdelenmiştir.
Hilye Şerif duasını okuyan kişiye cehennem ateşi haram kılınır. Kişi kabir azabı görmez.
Hilye Şerif duasını okuyan kişi Peygamber Efendimizin de şefaatine nail olma şerefine layık olmaktadır.
Düzenli olarak okunarak ve tam niyeti alındığı zaman kişi Peygamber Efendimizi rüyasında görme şerefine nail olur.
🌿🌹Abdullah ibn Abbâs (Allah ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Geçmiş ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm yanında bir grup (sayıları on kişiyi geçmeyen insanlar) vardı, peygamber gördüm yanında bir iki kişi bulunuyordu ve peygamber gördüm yanında hiç kimse yoktu. Bu arada önüme büyük bir karaltı (büyük bir kalabalık) çıktı, onları kendi ümmetim sanmıştım. Bana bunlar Mûsa'nın ümmetidir sen ufka bak dediler. Baktım çok büyük bir karaltı, diğer ufka bak dediler baktım yine çok büyük bir karaltı. İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinde hesapsız azapsız cennete girecek yetmişbin kişi vardır dediler."
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) kalkıp evine girdi. Oradakiler de hesapsız azapsız cennete gireceklerin kim olduğuna dair konuşmaya başladılar. Kimileri bunlar; Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in sohbetinde bulunanlar olsa gerekir dediler. Kimileri bunlar; İslâm geldikten sonra doğup şirke bulaşmamış kimselerdir dediler ve pek çok şeyler söylendi. Bu arada Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bunların yanına çıktı ve: "Ne hakkında konuşuyordunuz?" dedi. Hesapsız azapsız cennete girecekler hakkında konuşuyoruz dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): "Onlar (şifanın Allahtan geldiğine inanıp) büyü yapmazlar ve yaptırmazlar, uğursuzluğa da inanmazlar ve onlar Rablerine güvenip dayananlardır" buyurdu. Bu arada Ukkâşe ibn Mihsân ayağa kalkarak: Beni onlardan eylemesi için Allah'a dua et dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Sen onlardansın" buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı: Beni de onlardan eylemesi için dua buyur dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bu defa: "Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden evvel davrandı" buyurdu. (Buhârî, tıb 1; Müslim, İman 174)
“Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” 🌹
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine, İbrahim ve onun ailesi üzerine salât ettiğin gibi salât et! Şüphe yok ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın.
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine, İbrahim ve ailesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın.)
''Ömer b. Hattâb (radıyallahu anh), Medine’de insanlara yemek ikram etmişti. Elinde asâ olduğu halde yemek yiyenlerin etrafında dolaşıyordu. Sol eliyle yemek yiyen bir adama uğradı.
Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Ey Allah’ın kulu, sağ elinle ye!” dedi. Adam: “Ey Allah’ın kulu, sağ elim meşgul” dedi.
Bir müddet geçti, sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) ona tekrar uğradı, adam sol eliyle yemek yemeye devam ediyordu.
Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Ey Allah’ın kulu, sağ elinle ye!” dedi. Adam: “Ey Allah’ın kulu, sağ elim meşgul” dedi. Bu, üç defa tekrar etti.
Bunun üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Neyle meşgul?” diye sordu. Adam: “Mûte savaşında sağ elim koptu” dedi.
Bu cevap üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh) onun yanına oturdu: “Sana kim abdest aldırıyor? Senin başını ve elbiselerini kim yıkıyor? Şu işini kim yapıyor?” diyerek ağlamaya başladı. Sonra ona hizmetçi, binek, yemek, nafaka ve onun işine yarayacak şeyler verilmesini emretti.
Bunu gören Hz. Peygamber’in ashabı, insanlara karşı şefkatini ve Müslümanların işlerine göstermiş olduğu ihtimamı gördükleri Hz. Ömer’e (radıyallahu anh) yüksek sesle dua etmeye başladılar.''