Tumgik
#kendinden nefret etmek
iyigecelerdeniz · 4 months
Text
Denizsel Öyküler.
Ne kadar zordu söylesene, Deniz? Ben yalan söylemem diyip en büyük yalanı kendine söylemek ne kadar zordu, Deniz? Aynaya bakıp kendinden nefret etmek ne kadar zordu, Deniz? Her sabah uyandığında, ben neden uyandım demek ne kadar zordu, Deniz? Kimse anlamaz diye kollarını gizlemek ne kadar zordu, Deniz? Vedana kaç sigara sığdırdın, Deniz? Kaç veda sigaranı bitirdi, Deniz? Kimi arkanda bırakıp kaç seni, kaç denizinde boğdun, Deniz? Yaşıyor musun hala, Deniz?
Deniz?
Deniz?
Deniz?
Kaç deniz sensin? Kaçı seni hatırlatıyor? Kendi denizine dalga olucak kadar gözü yaşlı mısın Deniz? Kimi kendine benzettin, Deniz?
Deniz?
Deniz?
Deniz?
Yoksun Deniz, dalgalarınla başkalarını da sürüklüyorsun.
İyi geceler Deniz’im.
171 notes · View notes
aybenimgeceseninblog · 10 months
Text
Sana söylemek istediğim son bir şey var. Öncelikle teşekkür etmek istiyorum... sevmeyi, değer vermeyi, kıskanmayı, senden öğrendim ama nefret etmeyi, hissizleşmeyi, acıyı da senden öğrendim. Senin sayende tattım bütün duyguları. En önemlisi de kalpsizleştim, hissizleştim, sen seni senden çok seven birisini kaybettin. Dönsen onca şeye rağmen seni hayatıma tekrardan alır mıyım? Hayır almazdım benim için hala çok değerlisin ama bana yaşattığın şeyleri unutup seni tekrardan sevemem beni çok kırdın. Şimdi koysana elini vicdanına kendinden bile çok sevdiğin ona nasıl kıyabildin. Ben senin yüzünden kendime olan sevgimi, değerimi kaybettim. Bana hiç acımadın, onca yanlışı görmezden geldim, onca lafını duymazlıktan geldim, bana yaptığın onca haksızlıkları görmezden geldim. En acısı kendi gururumu ezip geçtim ama sen benim hayatımda çok farklıydın, başkaydın anlamadın... anlamak istemedin. Seni sen tarafından daha az kıranlar affetsin...
13 notes · View notes
timurkaraca · 10 months
Text
timur diyor aç kapıyı. kulaklarımda bir müzik. kapıyı aralarsam diyorum ben kendi kendime , ne olacak? beni avlayacağını düşünüyor ve böylesi daha kötü. daha önce deneyimlenen maskelerle birlikte çakılıyor aynalar. bir sırrım var diyor sana söylemem gereken. parmaklar ile işaret ediyorlar beni. bu it ve bu piç ve bu bilmem neler. duyduklarıma göre çok kötü biriyim. empati yoksunusun diyorlar bana. ben o sırada katledilen çocukları sayıyorum. içimden. nasıl diyor nasıl yaptın bunu? kendine? kendime değil diyorum ben. ayaklarıma kapanıyor birileri. yalvaranlar ve kendini yok edenler. yok yere. bazen bir yılanım ve bazen zift. parmak beni işaret ediyor ve bu hayatta tanıdığım en lanetli insan sensin diyor. gözleri kapalı. yürüdükçe yürüyorum. buralarda bir yerlerde bir şey arıyor gibiyim. boğazımla oynuyorum sıkmak istercesine. binlerce yalan ve yakarış. önümde önünü ilikleyenler. ılık ılık konuşurlarken. ne saygı istiyorum ne sevgi. timur diyor aç kapıyı, sen kötü biri değilsin. biliyorum diyorum içimden. kendini kandırmak istiyor, kötülükleriyle. hayır diyorum ben besleyemem seni ve yok edemezsin beni. uyuşturdukça uyuşturuyor bana olan nefretini. senelerdir. delirmekten korkuyor. sözde benim yüzümden. benim kurallarım ve benim çizgilerim diyor dans ederken. hızlandıkça hızlanıyorsun diyor altımdaki. daha önce hiç böyle sevişmedim diyor. bu kaçıncı mide bulantısı? içinizdeki zehri emmekten bıktım! bütün duyguları tattığımı düşünüyor. çok karanlıksın fakat çekicisin diyor asyalı. seni çok iyi anlıyorum diyor bir başkası. iğrenç bir orospu çocuğunun tekisin diyor, deliler gibi dans ederken ben. bu kaçıncı karambol ve bu kaçıncı yalan? timur diyor aç kapıyı. sanki kilitliymiş gibi. hep bir beklenti ve kendinden emin olamama. başkalarının kötülüklerini yok etmek mi görevim? vicdan muhakemesi yapacakları anlarda ortaya fırlattıkları bir boomerang mıyım yoksa? kendi kendime soruyorum ve kendi kendime gülüyorum içimden. nefret ve kin duygumu yok edeli seneler oldu. timur diyor yalvarırım aç kapıyı. sanki beni anlayacakmış gibi. Timur Karaca diyor ciddiyetle biri, kapalı ve griftli bir kutudur. imkansızdır. hep vardır ve aslında hiç olmamıştır. ne kadar iyiyse o kadar kötüdür diyor.  onu anlamadan önce kendinizi anlamalısınız. kendinizi anlamazsanız diyor timur size anlatır. o size anlattıkça ondan nefret edersiniz diyor, kendinizden edemeyeceğiniz için. bir sikten haberi yok. gelişi güzel söylentiler ve uydurmaca masallar. timur diyor aç kapıyı senin hiçbir suçun yok. sakallarım uzamış. canım yanıyor ve canım yandığında gözlerim kızarır, kusarım. geçen sene diyorum bir konteyner tükürük kustum. pencereden beni işaret ediyor ve bu o çocuk mu? diyor. hakkımda hep bir şeyler söyleniyor birileri tarafından. birilerinin birileri. öfkeliyim ancak en çok kendime. dişlerimle dudaklarımı yiyorum. sağıma ve soluma bakıyorum hızlıca. suratımda iğrenç mi iğrenç bir ifade. timur! diyor aç kapıyı. sinirleniyorum diyor. film başlıyor. zamanı geldi. intikam duygumu yok ettiğimde asfaltta çene parçaladım. kimse bana yalan söyleyemez ve oyun oynayamaz diye dağın tepesine çıktım ve başıboş bir aptal gibi durdum. durdum. her yerde bir parmak. söylentiler. şöyle böyle. deliler gibi eğleniyorum fakat kimse bunu bilmiyor. çok ceset var içimde. mışıl mışıl uyuyor gibiler sanki. öldüklerinden emin olamamak yüreğimi söküyor. ağlarken kusuyorum, kusarken ağlıyorum. ışıklar kapalı. yine de köpeklerin beni anlayabileceğini düşünüyorum. en azından? timur! diye haykırıyor. aç kapıyı! ellerimle yüzümü ovalıyorum. bu insanları ve parmakları toplasak, bu parmaklardan yine o insanlardan yaratsak ve tüm bunları bilmem kaç ile çarpsak diyorum. yüzde kaçım edebilirler? egomu yontmayı deniyorum parmağım ile kalbimi işaret ederken. timur diyor gene birileri ve egoist bir orospu çocuğunun tekidir diyor. muazzam bir aurası vardır diyor beni arzularken. timur! diyor aç kapıyı. sen hayatımda tanıdığım en günahkar insansın. gene söylentiler ve uçlar. hakkımda birileri hep bir şeyler söyleyip duruyor. durmadıklarında kırmızı çizgiyi aşarsan diyorum. gerisini söylemeyeceğim. bu da benim sırrım. ansızın bir boşluğun içine düşüyorum ancak bu sallantı bana garip hissettiriyor. sıfır stres. dişlerimi sıktığımda çenem belirginleşir ve gözlerdeki ifadeler değişir. ancak ve ancak bu benim melek gibi bir çocuk olduğum gerçeğini değiştirebilir mi? timur diyor aç kapıyı! sen şeytandan bile daha tehlikelisin! yeter diyorum içimden. bu kadarı yeterli. geçmişi ile barışık olmayan insanların yakarışları olarak adlandırmak mıdır yapmak istenilen? hayır. sadece hiçbir insanın içimdeki iyiliği öldürmesine izin vermedim ve aslında hepsi buydu. timur diyor aç kapıyı! sen hayatımda tanıdığım en kötü insansın. odada biri yok.
7 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Oradasın, biliyorum. Bu satırları okuyorsun.
Şimdi bu satıra geçtin, kaşların çatıldı. Kafan karıştı. Kimle konuştuğumu, bu satırları kime yazdığımı anlamaya çalışıyorsun. Ben bu satırları sana yazıyorum. Ona, buna, şuna değil. Sana yazıyorum. Dünyanın her neresindesin bilmiyorum. Hangi şehrin hangi sokağından okuyorsun bu yazdıklarımı, bilmiyorum. Bir otobüste misin, trende misin, saat orada kaç? Bilmiyorum... ekrana dökülen saçların ne renk, inan bana tahmin edemiyorum. Ve inan bana, bunların hiçbirinin önemi yok. Saçlarının renginin, saçlarının olup olmamasının, nerede olduğunun, saatinin kaç olduğunun... tek önemli olan sensin. Bu satırları okuyor olman. Tek önemli olan, şimdi bu cümleye geçmiş olman. Neler yaşadın, neleri atlattın, neler yaşayacaksın, neleri atlatmak zorunda kalacaksın bilmiyorum. Belki mahvolmuş bir haldesin, belki pes ettin. Belki çaresizsin, belki artık hiçbir şeyin iyi olacağına inanmıyorsun. Siz vazgeçilmek ne demek çok iyi bilirsiniz. Biliyorum,sizden de çok vazgeçtiler. Ama bu satıra geçtiysen, bu satırları okumaya devam ediyorsan, bu satırlardan bir kurtuluş yolu, bir cevap arıyorsun demektir. Günün birinde kendinin de üzerinde seveceksin. Bu yüzden de, sevmeyi öğrenmelisin önce. Bu yüzden sevginin acı kadehinden içmelisin. En iyi sevgilinin bile kadehi acıyla doludur. Kaybetmek acıdır, sevdiğin şeyi kaybetmek daha acıdır. O telefonu eline al, kendini tuttuğun o mesajı at. Aynanın karşısına geç, kendine bir bak. O kadar değerlisin ki, kendinin kendine yazık etmesine izin verme. Bir özür dile kendinden. kendine yaptığın haksızlıklar için. Kendini soktuğun o çıkmaz sokak için. Kendini suçladığın her an için, özür dile kendinden. Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın. Seni yadsıyacaklar, yeryüzüne çektiğin silinmez izlerle sen, kendi kendini oynayacaksın. Baktığın aynaları karartacaklar, ama bakmaktan asla vazgeçme. Bakmakta israr et. Bu ısrarın, bu ısrarlı bakışınla kararan aynalar aydınlanacak. Kitapsız, çiçeksiz, hayvansız, doğrusuz insandan uzak dur. Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenlerden uzak dur. Hayatı sadece ideoloji ve düşünce olarak görenden uzak dur. Mutlu olmanı, sorgulamanı, düşünebilmeni kendilerine yapılmış bir tehdit olarak görenlerden uzak dur. Kendilerine duydukları yabancılık yüzünden karşısındakini kötü bilenlerden uzak dur. Nefreti evinin kapısına koyan, artık her dışarı çıktığında avucunda nefret taşıyanlardan uzak dur. Kelimeleri özenle seçmeyen, her sözü toz olandan uzak dur. Sesinin tonu, kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur. Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen, ona dönüşürsün. Güçlü olmak istedim. Ve tanrı beni güçlü kılmak için, bana zorluklar verdi. Bilge olmak istedim, ve tanrı bana çözmem için sorunlar verdi. Cesaretli olmak istedim. Ve tanrı bana üstesinden gelebilmem için tehlikeler verdi. Sevgi istedim. Ve tanrı bana yardım etmek için, sorunlu insanlar verdi. Dualarım kabul oldu. Bir toplum, yaşlı adamların gölgesinde asla oturamayacaklarını bildikleri ağaçları dikmeleriyle gelişir. Eskiden tutkulara sahiptin ve kötü biliyordun onları. Ama şimdi sadece erdemlerin var. Ve onlar, senin tutkularından doğdu. 
Ve hiç unutma, 
ışıklar sadece karanlıkta yanar.
2 notes · View notes
tlbvaa · 7 months
Text
Çoğu zaman hatta şu anda bile nedenler arıyorum. Neden bulmaya beynimde ve kalbimde de olsa kendim kendime açıklamalar bulmaya çalışıyorum. Neden sorularının ruhumu ele geçirmesine izin vermemeye çalışıyorum ama rüyalarıma bile girince artık uyusam da geçmiyor. Etrafımdaki her şey, okuduğum bir cümle, yazdığım bir mesaj, söylediğim bir söz, gördüğüm bir görüntü, yaşadıklarımın hepsi onu hatırlatıyor. Onun umurunda bile değilken onu kendi içimdeki savaşında haklı çıkarmaya nedenler arıyorum. İğreniyorum kendimden hâlâ ve hâlâ ona güvendiğim için. Yaptıkları kendinden soğuturken sadece iyi anlarını hatırlıyorum. Git diyor ama kollarımı ve bacaklarımı bağlıyor. Duvarları arasında mahkum kalmış gibiyim. Hem nefret ediyorum hem ondan gidemiyorum. Nedendir bilmiyorum ama ben hiç kimseye bu kadar değer vermemiştim. Ama şu anda olmaktan korktuğum o insana geri dönüyorum. Ne acı... Bir kere kendimi bu çukurdan kurtarmışken şimdi göz kırpmaya bile isteğim ve halim yok. Ve yine de ne acı ki kendimi bu yola kendim sürükledim. O bileklerimi daha önce acımasızca delik deşik etmişken şimdi yine de o yola girmemeye başka yol bulmaya çalışıyorum. Fakat sorun şu ki elimde bir cam parçasıyla yürüyorum. Elimde korktuğum insanın ruhunu taşıyarak çıkmaz sokaktan başka bir yol aramaya çalışıyorum. Ölüm fermanını yazmamak için debeleniyorum. Ve hiç kimse bunun farkında değil. Çünkü ben hep gülerim. Ben hep iyiyim. Ben hep mutluyum. Hiç kimsenin bedenimin ezberden yapılan eylemlerinden haberi yok. Alışılmış bir durum olarak bedenin otomatik gülümseme ve acıyı gizleme gibi bir iğrenç bir duygusuzluğun içinde mahv olduğumdan haberi yok. Sadece anladıklarını sanıyorken içimdeki gölgesi bile olmayan bu yangında can savaşımı fark etmiyorlar. Belki de sadece fark etmek istemiyorlar bilmiyorum. Sadece şunu biliyorum ki ben artık birilerine güvenerek onların oyuncağı olmak istemiyorum. Değersiz hissetmek istemiyorum, sevilmekten korkmak istemiyorum, hayatımın her anını kuşkuyla yaşamak istemiyorum, vicdanımla haraket ederek her kese değer vererek insanın aklını kaçıracak cinsten bir deliliğin içinde akıllı olmaya çalışmak istemiyorum. Gerçekten kalbimin iyileştiğini duymak istiyorum. Ellerim titremesin istiyorum. Boynumdaki halatlatın düğümleri çözülsün artık istiyorum. Belki de bunların hiç birini hak etmiyorum ama ben de nefes almak istiyorum.
5 notes · View notes
geceninaya · 1 year
Text
Ayrılmışsınız. Aslında buna pek de sevindim denilemez. Çünkü artık ben seni sevmiyorum.
Zaten sen her zaman herkesi bir çırpıda atmayı, bırakmayı çok seversin. Bana yaptığın gibi. Ona yaptığın gibi.
Şimdi sana baktığımda ne görüyorum biliyor musun?
Aklıma eski anılarımız geliyor. Ah be neden, neden, neden . Seni görünce yüzüne doya doya bakmak geliyor içimden , sarılmak geliyor,kokunu içime çekmek geliyor. Sonra bana yaptıkların geliyor aklıma. Bütün kinimle senden nefret etmek istiyorum ama onu da yapamıyorum. Zaten ben ne yapabilirim ki ağlamaktan,terk edilmekten başka ne yapa bilirim ki.
Bırak artık beni o çıkmaz kuyudan çıkar artık. Kaç yıl, kaç gün, kaç gece geçti. Unutmaya çalıştım, unutamadım, unutmadım. Unutmaya çalışırken yoruldum. Zaten insan en çok kendinden yorulurmuş.
Ay diye severdin beni. Gecenin karanlığında mahsur kalmış ay diye. Seni o karanlıktan kurtaracağım diye severdin beni. Beni hep böyle Ay'ın olarak hatırla unutma. Kalbine unutturma...
Ay'ını unutma , sevgili karanlığın katili gece...
7 notes · View notes
serotoninimsi · 8 months
Text
"Yapacağın yolculukların en uzununa kendinle çıkacağını unutma. Ruhunu ve bedenini nasıl beslersen o da sana aynı şekilde cevap verir. İçinde bir yerlerde sürekli senden sevgi ve ilgi bekleyen küçük bir çocuk olduğunu düşün, onu sakın ihmal etme.
Sen birilerini mutlu etmek için yaratılmadın. Hiç kimsenin kurşun askeri veya kapısında hazır bekleyen emir eri değilsin. Bu mavi gökyüzü, bu deniz, birbirini izleyen mevsimler, açan rengarenk çiçekler, evdeki huzur, dışındaki özgürlük ve tüm renkleriyle akıp giden hayat senin için de var. Herkes kadar onu yaşamak senin de hakkın.
Tüm insanlar hata yapabilir. Herkes yanlış kararlar alabilir ve geçmişinde bir şeylerden pişman olabilir. Başkalarının da kendi kafanın içindeki sesin de sürekli seni suçlamasına asla izin verme. Hiç kimse sütten çıkma ak kaşık değil. Önce kendini affet. Kötü hissetmene neden olan her hatanın karşısına bir doğrunu koy. Kötü biri değilsin. Sadece hayata hep kötü tarafından bakıyorsun. Hepsi bu. Kendinden nefret etmeye ayırdığın vakti kendini sevmeye harca. En sevdiğin dostlarını aklına getir ve hiç sevmediğin insanları. Onları neden sevdiğini veya sevmediğini düşün. İşte ortaya çıkan resim, senin kişiliğindir. Bir insandan kötü niyetlerinden dolayı uzaksan ve iyi kalpli bir dostuna çok yakınsan senin de güzel bir kalbin vardır. Şimdi bunun için bir kez daha şükret.
Sürekli hayata pozitif bakman ve iyimser olman gerekmiyor. Ki hayat da sana hep böyle ol demiyor. Acıların olacak elbet. Kaygıların, korkuların ve hataların. Ama bunları kabullenmesini de öğren. Ağlaman gerekiyorsa ağla. Haykırmak istiyorsan haykır. Acını çek ve yoluna devem et. Doğada bile dört mevsim varken, sen de hep bahar olmasını bekleme. Kışı da sabırla geçir, sonbahara saygı duy ve baharın tadını da sonuna kadar çıkar.
Dilinden şükrünü eksik etme. Sana verilenin devamını ve sürekliliğini istiyorsan eğer, o nimeti sana verene bir teşekkürü çok görme. Özellikle uzun bir sabır döneminden sonra gelen her hayırlı haber için birini sevindir. Verilen her nimette mutlaka başka birinin de payı vardır. İhtiyacı olan birini mutlu etmek ve yüzünü güldürmek senin mutluluğunun sadakasıdır. Gönülden ve çokça ver. Sen gönülden verdikçe emin ol ki devamı gelir.
Hayatın ne kadar kısa olduğunu ve birçok felaketin de ansızın kapımızı çaldığını görecek kadar tecrüben vardır. Uzun vadeli planlar yaparak yaşam kaliteni yükseltmeyi ve seni mutlu edecek şeyleri erteleme. Küçük mutlulukların birleşerek hayatına kattığı değeri asla küçümseme. Canın ne çekiyorsa onu ye. Gitmek istediğin yerler için harekete geç Bir çocuk sevindir. Bir çiçek ek. Her sabah aynada kendine gülümse.
Hayatı sadeliğiyle ve sana verdikleriyle sev.
Karamsar, dedikoducu ve içine sinmeyen insanlardan uzak dur. Bu insanlar diplerde yaşar ve seni de aşağı çeker. İnsanları tanıma noktasında kendine güvenmiyorsan onlara büyük değil küçük adımlarla ve sabırla yaklaş. Ve lütfen yapmak istemediklerin için "hayır" demesini öğren.
Unutma, şu hayatta birçok şeyin alternatifini bulabilirsin. Çok şeyin yerini zamanla doldurabilirsin ama kendi yerini asla dolduramazsın; çünkü senden bir tane daha yok..."
Tumblr media
6 notes · View notes
ruyaperisikendisi · 8 months
Text
Fiziksel Form Bir İllüzyon!
Evet, yanlış duymadın. Fiziksel form aslında bir illüzyon. Fiziksel form = 3D
Pekala, bugüne kadar 3D ve 4D hakkında okuduğun o karmakarışık şeyleri unut. Sana en basit şekilde açıklayacağım ve başka bir kaynağa ihtiyacın olmayacak.
Şimdi, 3D halin şu an bu yazıyı okuyan halin diyelim. Adın ne? Y/n diyelim. Y/n kendinden nefret ediyor, notları düşük ve kilo vermek istiyor ama 3D'deki halinin gerçek olduğunu savunuyor ve gerçek benliğini, özünü bulamıyor ve başarısız oluyor.
Y/n 3D'nin gerçek olmadığını ve her şeyin bir imajinasyon olduğunun farkına varıyor ve kendi öz benliğini bulmaya çalışıyor. Birkaç gün hiç manifest yapmadan hoşlandığı şeyler yapıyor, gözlerini kapatıp gerçek benliği ile vakit geçiriyor ve en sonunda gerçekten her şeyin bilincinin imajinasyonu olduğunu fark ediyor ve bir ressamın resmini düzeltmesi gibi 3D'deki halini düzeltiyor.
Bak söylediklerim seni korkutmasın ama gerçekten her şey senin zihninde. Gerçek kavramını sen oluşturuyorsun.
Annen, baban, arkadaşların, yaşadığın ülke hatta sen bile bilincinin imajinasyonusun. Yani illüzyonsun! Her şey sen farkına varınca var olur.
Manifestlenmek için bir şey yapmana da gerek yok ayrıca. Sadece bil. Sen bir insansın, saçların var, dişlerin var, gözlerin var ve bu yazıyı onlarla okuyorsun. Hiç gözlerim var mı acaba diye tereddüt ettin mi? HAYIR! ÇÜNKÜ SAHİPSİN.
O yüzden güzelim, isteklerime sahip değilim ühü diye ağlamayı bırak ve toparlan.
Her şey senin zihninde. Sen bile kendi imajinasyonunsun. Bunu kontrol etmek için her şeyden uzaklaş ve kendini bul. Ondan sonra zaten 3D önündeki bir resim, sende ressam olacaksın.
Soruların varsa hâlâ, bana yazabilirsin. 💖💖
Tumblr media Tumblr media
4 notes · View notes
sadecebalik · 9 months
Text
"Babalar her zaman haklı değildir!"
Bazen ne kadar uğraşırsan uğraş geçmez üstüne yapışan lekeler. Söküp atmak imkânsızdır. Geçmişin kiri sana bulaşmıştır bir kere, kurtulamazsın. Nefret etmek istersin ama kendinden değil, nefret edemediklerinden. Senin için hiçbir anlam ifade etmese de canını acıtabiliyor olmalarına kızarsın. Yalanlarla kapatılır gerçeklerin üstü, hiç ortaya çıkmayacak sanırsın. Ortaya çıktığında darmaduman olacağından habersizdir yüreğin. Acır, kanar, geçmez. Babaların kırdığı kalpler iyileşmez. Sen susarsın. Susunca geçecek sanırsın. Uyursun. Uyuyunca geçecek sanırsın. Büyürsün. Çünkü büyüyünce geçecek sanırsın. Ama hiçbir zaman geçmez küçüğüm.
2 notes · View notes
liberavianimam · 9 months
Text
07.08.2023 | 03.21
Neyin cezası bu,hangi suçun bedeli,ne yaptım da bu kadar acı sonuçlanıyor?Kötü biri değilim ben,seni sevmekten başka da bir şey bilmem.
O hâlde niye bu içten gelen gaddarlık,neyin acımasızlığı?Beni seven yüreğini nereye gömdün,kim sarf ediyor kurşundan sözleri,hangi yüzün eline almış sıkıyor kalbimi,sen mi göze alabiliyorsun beni öldürmeyi?
Ben kıyamıyorum sana,incitemiyorum seni.Bile isteye üzemiyorum.Kendimi öldürebilecek kadar nefrete sahipken senin tenine dokunmaya korkar bir şefkatim var.
Bensiz yaşayamayacağını beni öldürerek mi kanıtlayacaksın bana?Hani yapamazdın bensiz,hani her türlü severdin beni?Hani bile isteye incitmez,hani kıyamazdın?
Nereye sakladın vaatleri,niye tutamıyorsun yaşamaya umut yeşerten sözleri,niye duramıyorsun arkasında dimdik aşk için ölmeye hazır adam gibi?
Yazacak mecalim de yok artık,eskisi gibi uzun uzun.Sensizlik beni bitiriyor,sürekli içimde bir korku.
Eriyorum mum misali ateşinde,senin için yanıyorum.Ne benimle beraber atlıyorsun o ateşe,ne de üfleyip söndürecek cesareti gösteriyorsun.Kalbindeki tüm kötülüğü bana ayırmışsın sanki,tahtımı oraya kurmuşsun.Gözlerim acıyor,açıp da bakamıyorum ekrana.Kaç saat sana ağladı bu gözler sayamadım.Miladını gittiğin vakit olarak alalım,hesabı zor olur.
Her şeyimi seriyorum uğruna,feda ediyorum kendimi.
Korkaklığım,cesaretim,acizliğim,yüceliğim, sevincim,hüzünlerim hepsi sana ama körsün işte.Tek bir isteğine beni yakıp kül edecek kadar merhametsizsin.Bir kez olsun okşadığının hayaliyle baktığım saçlarım avuç avuç dökülüyor ellerime.Bu dünyada bir tek seni görsün istediğim gözlerimin beyazı kırmızıya çalıyor.
Hak etmiyorum bunları,hak etmiyorum sensiz bir mutsuzluğu.Beni bırakıp gitmelerine dayanamıyorum.Kalbim acıyor kalbim.Öldürmek istiyorum kendimi.Bu işkenceye son vermek istiyorum.Sadece seninle kurduğum hayaller ip olsun dolansın boynuma istiyorum.Acıtacağına öldürsün istiyorum.
Katlanamıyorum görmüyorsun,nefret etmek istiyorum beceremiyorum bilmiyorsun.
Kendimden nefret ediyorum.
Mutlu olmamıza izin vermediğin için saf öfke doluyum.
Düzgün de yazamıyorum ellerim titriyor.
Beni üzmemen dışında bir şey isteme hakkım olsaydı bu dünyada yemin ederim ki beni üzdüğünde ne hâle düştüğümü görmeni çok isterdim.
Nasıl ağladığımı,nefes bile alamadığımı gör isterdim.
Her şeyim üzerine yemin ederim -ki bu sen oluyorsun- "Ne yapmışım ben?"derdin.
"Nasıl bu hâle düşürürüm?"derdin.
Benim ağlamaklı hâlimden değil beni ağlatan kendinden nefret ederdin.
Vicdanını sorgulardın.
Bana değil,bana asla değil kendine acırdın.
Kendini küçümserdin.
Andım olsun çocukluk yaptığını düşündüğün o kadını alır bağrına basardın.
Bu dünyadaki tek serveti sen olan o kişiyi alır göğüs kafesine saklardın,başka bir şey yapmayı aciz bulurdun.
Bana değil kendine üzülürdün.
Beni sevmeyi değil kendini sevmeyi bırakırdın.
"Bir insan bir başkasına bunu yapmamalı,yapamamalı."der insanlığa dahi aykırı bulurdun.
Abartı olduğunu dile getireceğin her cümle boğazında takılır kalır,yutkunmak isteyip de yutkunamazdın.Öylece içinde bir yere batar,acıtırdı.
Ve yine her şeyim üzerine yemin ederim ki ben seni hayatımın hiçbir noktasında,hiçbir zaman bile isteye üzmedim.Canını yakmaya çalışmadım.
Aksine bundan deli gibi korkar oldum,önce kendimi kaçırdım her sinirlendiğimde sonra aklımı ama seni incitmeyi denemedim bile.
Hâlâ yediremiyorum ama sen bunu bile isteye,kendi dileğinle yaptın.
Pişman olayım diye yaptın.
Seni incitme ihtimalimin olduğu en ufak olayda bile kendime verdiğim zarardan haberin yokken seni üzdüğüm için beni pişman etmeyi denedin.
Kendime vereceğim cezalar aklının ucundan dahi geçmezken kendince beni cezalandırmaya kalktın.
Benim bu dünyada bir sana merhametim,şefkatim ve sevgim çoktur bir de bana acımam yoktur.
Sana bir şey olacak olsa bana çoktan olmuş bil.
Ve sen yaşa diye kendimden geçebilecekken sen bunu yapayım diye kendi ellerinle ittin beni.
Acı çekmemi istedin,üzülmemi istedin.
Oysa ben kanatlarımı kıracak olsan dahi güzel meleğin olmak istedim sana.
Sense bana cenneti yasakladın.
Söyle şimdi böylesi bir cehennemde yaşamak reva mı bana?
Ölüm yanmaktan tatlı ceza değil midir kanatları kopmuş olana?
-Şimdi sen söyle bana cennetim diyen sen değil miydin?-
~Matmazel
@yildiztozu
5 notes · View notes
siselerdekikocayangin · 9 months
Text
Yıldızlardan bile daha uzak olmasına rağmen onlara benzettiğim anneme...
Yıldızlar kaydığında dilekler tutarız, bir kesim olarak buna oldukça inanırız. Bende inanırdım, senden önce anne. Her zaman senin hayatımda yıldız olduğunu düşünürdüm. Ne zaman gelsen bir şey dilerdim, sense dileklerimi alır ve yine giderdin. Benim dileklerim hep senin gitmemene dairdi, anne. Dileklerimi tutmaya başladığımda 10 yaşındaydım. Öncesinde dilek kelimesini söyleyemeyecek kadar küçüktüm. 10 aylıktım, konuşmayı bilmiyordum 'kal' diyemedim. 7 yaşındaydım, gideceğini bilmiyordum 'kal' diyemedim. 10 yaşına geldim, hayatımın ışığı dedim. O benim dileklerim olsun, hiç gitmesin dedim. Gelicem dedin, geleceğini düşünüp 'kal' demedim. Yıllar geçti, sen yine geldin. Bu sefer hiçbir şey demedin, kal dememi bekledin. Kal diyen olmadım, sana ilk defa "git" dedim. Gittin.
Şarkılar söylerdim arkadaşlarımla, veda şarkılarını sana adadım. Tuğkan "Geber" diye bağırdı, aklım sende eşlik ettim. Batuhan Kordel "Dönme" dedi, dönme diye dua ettim. MaNga "Bir Kadın Çizeceksin" dedi, senin gibi bırakıp gitmesin dedim.
Benim mutlu aile tablomu yıkıp kendine yenisini çizdin. Başka bir adam, ondan olan çocuğunla... Bana yazdığın o mesajı unutmadım, sen de unutma olur mu?
"Seninle yapmadım, onunla yapıyorum."
Unutmadım onunla attığın fotoğrafları, unutmak için yaktım ama külleri zihnime kazındı. Parktaydınız, yemekteydiniz, her gün geziyordunuz. Benimle hayatında 1 saat geçirmek istemeyen annemle benim hikayem değildi bu. Bu onun hikayesiydi ve ben sadece seyirciydim.
Hiçbir emek vermeden kızım demek kolay ama bunu duymak çok zor. Kızın ölürken yüzüne düşen gamzelerini görmek çok zor. Annene anne diyememek çok zor. Annenden nefret etmek çok zor. Hepsinden zor olansa bunların zorluğunu senin anlaman.
Seni bırakan babamdı, babamın seni bıraktığı gün sende onu bırakacaktın. 10 aylık bir bebeği değil, yanında olmayan adamı bırakacaktın.
Senden tek bir isteğim var, bana yaşattıklarını o çocuğa yaşatma olur mu?
Sıcaklığını güneş gibi hissetsem de bir o kadar uzakta duran babama...
Annemi sevmedin, beni anneme hep benzettin baba. Belki de şu an ki eşinde beni bu yüzden sevmiyor, bana baktıkça onu görüyor. Yüzümden nefret ediyorum, yüzüm anneme benziyor. Ve sen annemden nefret ediyorsun.
Kızların kaderleri annelerine benzermiş, umarım senin gibi bir adamla olmam baba. Çünkü ben aldatılmaktan çok korkuyorum.
Kabul et, istemedin beni. Beni babaannemde istemedi, 60 yaşında bir kadının ellerine bıraktınız beni. Ben iki yaşlı, bir deli ruhla büyüdüm baba. Elime tutuşturduğun üç kuruşla anca psikiyatri ilaçlarımı karşıladım. Gözlerinin önünde erirken umursadığın tek şey yanındaki kadındı. İlaçlar sayesinde uyudum, serumlarla beslendim ve sen bunları değil eşinin istediği elbiseyi almayı dikkate aldın baba. Hayatımdaki önemli katkıların için teşekkürler.
Sana diyecek bir şeyim bile yok. Sana baba diyecek gücüm bile yok. Senden tek bi' isteğim var. Anneme yaptığını o kadına yapma olur mu?
Son olarak yaralarım olan babaanneme, dermanım dedeme, güzel kalpli abime...
Babaannem. O olmasa n'apardım bilmiyorum. Onu seviyorum, o benim her şeyim. O beni büyüttü, baktı. Annem oldu... Ama ortaya bir genç değil yaşlı bir ruh çıktı. Sakin bir genç kız değil, sinirini kendinden çıkarmaya zorlanan bir kız çıktı. Mükemmelliyetçi, sabırsız, çekilmez bir kız çıktı. Ben o evden bir sinir hastası olarak çıktım ve kimse bunu görmedi. Gençliği bitmiş yaşlı ruhun içinde biriken sinir ortaya her gün daha çok çıktı. Bu sinire ergenlik adını verdi babaannem, sonra akıl hastası oldu. Sanırım hâlâ öyle.
Dedem. Ağlarım, sinirlenirim, mutlu olurum, kavga ederim, krizler geçiririm ve yanımda sadece dedem olur. Herkes üstüme gelir, dedem onları sakinleştirir. Ben ağlamaktan nefes alamazken dedem nefes olur bana. Deli dediklerinde bana dedem inkar eder, ben bile kendimden şüphe ederken dedem "hayır" der. Belki de akıl sağlığımı yitirmediğime beni inandıran tek kişi o.
Sizden tek bi' isteğim var, beni deli halimle dahi sevin olur mu?
Abim. Aslında hayır, abim değil. Babaannemin yeğeni, kayıp erkek kardeşinin oğlu, diyelim. Yıllardır şizofreniyle savaşıyor, bizde onunla birlikte savaşıyoruz. Babaannem beni ona benzetiyor, sürekli bizi karşılaştırır. Bazen beni över, bazen onu. Çoğunlukla beni övmez, çünkü beni övdüğünde abimin tepkileri kıskançlık boyutuna gelebiliyor. Sonucunda yaşananlar pek tatlı olmuyor... Ona kızmıyorum, ona kızamam. Kalbi çok temiz, ben böyle temiz bir kalple kıyaslanmayı dahi acınası bulurum.
Çok yazdım, çok konuştum. Biliyorum buraya kadar okumayacaksın. Belki okudun ve şu an yazdıklarıma gülüyorsun. Belki başka bir şey hissettin, bilmiyorum... İnan ben bile ne hissettiğimi bilmezken seni anlamam çok zor. Sana ailemi (?) tanıtmak istedim. Sana ailemi gece 2:30'da yazıyorum. Gözyaşlarım bu gece sana eşlik etti. Bu sadece 'akıl sağlığından şüphe eden bir kızın hikayesi'. Biri "Ne okudun bu kadar uzun?" derse böyle söyle olur mu? Uykum gelince saçmalarım, şu anda saçmaladıysam üzgünüm. Yazıyı sabah paylaşacağım, babaannem interneti kapatmış. Şey, ona göre saat gece 12'den sonra kızların telefonu açık olmazmış. Fazla saçma değil mi? İşte bu yüzden güzel gözlerin bu satırları gündüz görmen için hazır olacak. Fazla mı uzattım? Evet. Umarım sıkılmamışsındır. Buraya kadar okuduysan teşekkür ederim. Umarım yıldızını, güneşini, yaralarını ve dermanını kaybetmezsin. Onlar değerli, sen daha da değerlisin. Yıldızlardan dileklere, güneşten sıcaklığına, yaralardan dermanına bol sevgi. Güzel kalbin dileklerine yer bırakır umarım, görüşmek üzere.
2 notes · View notes
ccclvii · 11 months
Text
Bir gün bir sela sesi yankılanacak ardından sabaha karşı. Annen, hıçkırıklarla nefessiz kalacak. Kaybedecek kendini, suçluluk hissedecek düşüne düşüne boğacak tüm zihnini. Baban, kafasını kaldıramayacak yerden. Adın anılsın bile istemeyecek, acısını öfkesine saracak. Kardeşlerin yargısız infazdan bıkacak ve sana nefret duyacaklar. Bunalıma girecekler muhtemelen. Akrabaların utanç duygusu altında ezecek onları. O seladan önce çok mu iyiydi herşey sence?
Zarar vereceksin kendine, herkese. Yalnız kalmaya başlayacaksın hatta öyle bir hayatın olacak ki hayatının kontrolünü kaybedip başkalarının boyunduruğu altına gireceksin. Belki şimdiden yalnız kaldın bile. Küçümseyen gözlerden uzak duramayacaksın. Girdiğin o çukurda daha da batağa saplanıp kalacaksın. Herhangi bir köşede kim vurduya bile gidebilirsin? Bunu ister misin? Hayır demek. Ben de öyle düşünmüştüm.
Düzelecek misin? İyi mi geliyor sana? Güldürmee... Kendinden kaçıyorsun sen, insanlardan hayatından. Çıkar yol bulamadığında daha da çabalamak yerine sımsıkı sarılıyorsun ona. Nedir o? Ot, alkol, kumar, sigara, internet... Nedir? İnsanlarla düzgün bir ilişki bile kuramamaya başladın farkında mısın? Hayır, değilsin. Elinin altında internet ama bir an kesilse kafayı yiyorsun. Sahte dostluklar, çıkar ilişkisinin üstüne çekilmiş arkadaşlık kılıfları... kullanılmak hoşuna mı gidiyor? Sen hislerini kabul edemediğin için canını yine kendin yakıyorsun farkında mısın? Otur o masaya hadi, çalışıp didine didine bugünlere getirdiğin ne varsa koy o masaya. Kimi istersen yatır, umurunda mı dünya? O masaya koyduğun hayatın, karın, kızın... geçmişin ve geleceğin bu seni mutlu mu etti? Öfkene yenilmeye başlayacaksın ama o andan sonra. Kaybettin ne olacak? Sinirden geçirdiğin krizler ve sataştığın bir serseri... o birilerine sataştığın sokağın köşesinde ölüme terk edileceksin. Kimin umurunda olacağını sanıyorsun. Heyyy duy beni. Vicdanın adı var sadece, anlamıyor musun? Sana yardım eden olmayacak. Kimse başına bela almak istemez. Hadi koşa koşa git o anayola, caddeye. Ne olacak mucize mi? Kendi mucizeni kendin yaratabilirsin. Kendi kendini ancak sen kurtarabilirsin, bunu anlamak ve bilmek zor değil. Zor günler geçirebilirsin. İnsansın ve bu oldukça normal. Uçuruma git, o ilaçları iç istersen as kendini. Ancak unutma sen sadece o andasın, geride bıraktıklarının bir adım sonralarını çalarak o andasın. Delirdin mi? Hepimiz deliyiz. Aramıza hoş geldin.
Düşünemiyor musun? Nasıl? İçgüdülerinle mi hareket etmek geliyor içinden? Hoop, dur orada dostum! Bu ciddi. Canavara dönüşmek ve serinkanlı bir manyağa bağlamak berbat. Empati yapamıyor musun? Psikologlar bunun için, yardım etmek için varlar bilgin olsun. Kimsenin canını yakmak zorunda değilsin. Kendi geleceğinin yandığını düşünüyorsun ama geçmişe bakarsan bunu isteyerek yaptın. Madem ben yandım herkes yansın mı diyorsun? Kendi geleceğin küle döndü diye başkalarının geleceğine göz dikmek iğrenç. Biliyor musun? Ben nefret edilmek, korkulmak, uzak durulmak ve insanların adımı bile duymak istememesini biliyorum, en azından tahmin edebiliyorum. Peki sen? Bir hiç gibi, kimsesiz gibi ölmek ister misin? Hayır, istemezsin bence. Mutluluk uzak evet ama imkansız değil. Mucize ise o mucizenin sahibi olabilirsin. Bu senin elinde. Elindekileri fark etmek için, elindekini bırak. Bir düşün artık, kendine inan ve güven. Ben buradayım, biz buradayız. Yanındayım, yanındayız. Aramızda kilometreler mi var? Önemsiz. Desteğim hep seninle. Savaşmanı uzaktan uzaktan izliyorum. Yaşamak için savaşırken, yaşatmak elinde. Korkma, kaçma, saklanma... Sevmek zor değil. İnanmak zor değil. Kabullenip yeni bir yol bulmak yemin ederim sandığın kadar zor değil.
Tam şuan bu satırları okurken bir düşün sen kimsin? Amacın, hedefin ne? Hayata kendine dair ne gibi bir güzellik bıraktın? Seni nasıl ansınlar istiyorsun? Nasıl birisin sen? Hepsini düşün ama unutma. Kusurun varsa kusursuzsun demektir. Ben hep buradayım. Geleceğin için geçmişini iyi tut, gün gelir geleceğini geçmişin bir kağıtmış gibi yırtıp atar köşeye...
5 notes · View notes
h4s4n4n · 2 years
Text
Seni onlardan ayıran neydi? Beni sana böyle körü körüne bağlayan, kilitli kılan, kutsal bir değer gibi içimde İlahlaştıran o şey neydi?
Yüzlerce gece tek bir cevap alamadan
sorduğum her soruda başka bir sen cevapladım kendime. sensiz yaşamayı düşünemiyordum.
Uyandığım her sabah yanıbaşımda seni görmek, acıyan, ağrıyan her yerime seni sürmek istiyordum.
Bir insan nasıl olurda kendinden başkasını bu denli muhtaç hissedebilirdi.
Anlamıyordum, anlayamıyor olmak beni öfkelendiriyor, biraz ötemde olduğun her an sana temas edebilmek arzusuyla yüzsüzleşiyordum. Bir başkasının sana dokunduğunu, sana seslendiğini hayal etmek beni ben olmaktan alıp hayvanlaştırabiliyordu.
Bu tutku çıkması kaçınılmaz bir savaşıda peşinden sürüklüyordu.
"Her zerremle sana aşıktım,
Her zerremle senden nefret ediyordum. "
Kendini hiç görmediği tanrısına adamış onun için bütün insani değerlerini yitirmiş Ortadoğulu bir manyaktan tek farkım benim tanrımın teninin kokusunu biliyor olmamdı.
Onu koklamıştım, onunla sevişmiştim.
Bütün insanlığın son bulmasını istemiştim.
Kutupları, çölleri, Venezuella'yı bütün doğayı ona hediye etmek istemiştim.
Düzenli nefes alıp verebilmemin tek koşuluydu.
Kanserimdi,
vücuduma yayıldı.
İçim tam manasıyla ona aitti.
Sormaktan hiç bıkmadım.
Onu nefes alan bütün canlılardan önemli kılan neydi?
Neden tamamınızın ölmesi onun saçının ucundaki kırıklardan önemsizdi..
17 notes · View notes