“İki kişi çıkmazdaysa biri daima çıkmazda debelenip çıkar yol bulmaya çalışır. Bulamayınca yorulur, solar. En sonunda çıkmazda ölür. Debelenip duran erken ölür, diğeri çıkmazda onun ölüsüyle beraber durmak zorunda kalır. Söylesene Mirela, bunun neresi beraber olmak,” dediğinde irkildim. Ölü bir bedenle yan yana olmak hep korkutucu olurdu ancak o ölü beden, en yakınınızsa bu farklıydı.
“Ölü bedenle de olsa yanında olmak istiyorum,” dedim ve ekledim. “Eğer yanında durmak için yaşamam gerekirse yaşamayı severim.”
“Kocaman bir kutudaydık; herkese aynı boyutta, aynı tür kutu. Bizi ayrıştırdılar, bölündük. Ne için, kim için bilmeden, ruhlarımızı bir deriymişçesine soydular.”
Birinin beni anlamasını istiyordum, daha kendi kendimi anlayamadan, birinin beni anlayıp sımsıkı sarılmasını istiyordum. Şiirlerin satırlara, karanlığın geceye, balıkların suya, gökkuşağının göğe, yağmurun bana sarıldığı gibi, birinin, kanlı canlı birinin, bana sarılmasını istiyordum.