Tumgik
#Ülker Abla
maviyse0lur · 2 years
Text
"Demek ki çocukluk, tedavisi ömür boyu süren bir hastalık."
"Geceleri kadınların üstü fosforlu kalemle boyanır."
Tumblr media
7 notes · View notes
melisasimsekk · 1 year
Text
Tumblr media
1 note · View note
paraspandaras · 2 years
Text
Ömür dediğiniz şey, uzun bir darp raporu…
(Seray Şahiner - Ülker Abla)
Tumblr media
5 notes · View notes
zaaflardaolurmus · 2 years
Text
Daha kalabalık olmaya çalışmıyorum.
7 notes · View notes
Text
Gülmek, ağlamanın ısınma turudur.
Ülker Abla-Şenay Şahiner
1 note · View note
uzunburakefendi · 2 years
Photo
Tumblr media
. "Akıl vermek dediğin, hele ki geçmişe dönük, değiştirilemeyecek şeylere dair akıl vermek; insanların kendi geçmişini aklamasından başka bir şey değil." syf.23 . "Biri kalabalıkta kitap okuyorsa anla ki çevresine set çekmiş, "ben size bakmıyorum, siz de beni görmeyin" diyor." syf.39 . "Gülmek: “Ulan felek, anamı ağlattın ama beni ağlatamadın” demenin bir yolu. “Acımadı ki” demek. İnadi. İradi. Gülmek, nefsi müdafaadır. Ağlayanın bir, gülenin bin derdi var demişler. Biz keyfimizden mi gülüyoruz?" syf.41 . "Hani diyorlar ya, rüyamda bunun bir rüya olduğunu biliyordum diye… Kâbustayım ama bunun hayatım olduğunu biliyorum." syf.45 Kocasından kaçıp bir hastaneyi yuva belleyen, fahri refakatçi, örgü uzmanı, televizyon yerine diğer refakatçileri seyreden, radyo yerine hastaları dinleyen, Freud'la arası olmayan, Lacan'la yeni tanışan Ülker Abla'nın bir çeşit hayata karşı mücadele hikâyesi. Kadına şiddeti merkeze alan çokça metin okumuşumdur ama Ülker Abla hem hikâye hem de karakter olarak şahsına münhasır. Tavsiye ederim. #serayşahiner #ülkerabla #everestyayınları #kitap #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri https://www.instagram.com/p/CWRPhTKNmHD/?utm_medium=tumblr
1 note · View note
aksaminsefasi · 3 years
Text
UNUTAMADIĞIM KONGRELER
Kuşkusuz her doktorun aklında, hatırasında unutamadığı ve onun için önemi ve anlamı olan kongreler vardır. Benimki burada bir hatırlatma ve biraz da geçmişi yaşatmak olacak.
Ocak 1989 tarihinde gastroenteroloji asistanı olarak Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Gastroenteroloji kliniğinde ihtisasa başladım. On yıllık hekimlik hayatımda gördüğümden çok farklı bir ortamda buldum kendimi. Bir yandan sürekli bilimsel çalışmalar yapılıyor, bir yandan da hocalar dahil herkes amatör bir ruhla çok yoğun olan klinik, poliklinik, ultrasonografi, endoskopi laboratuarlarında hastaya daha iyi hizmet vermek için canla başla çalışıyordu. Herkes her şeye koşturuyordu, bu da insanda inanılmaz bir çalışma isteği, coşku ve heyecan yaratıyordu. Eğitimimizden sorumlu şef, şef yardımcısı ve başasistanlarımız bizlerin abla ve ağabeyleriydi. Bu sözde değil özde de böyleydi. Tüm asistanları kucaklayan onlara bildikleri her şeyi canla başla öğretmeye çalışan bu ekip içinde tembellik yapmak geriye düşmek mümkün değildi. İşte bu yoğun ve coşkulu çalışma ortamında o zamanlar iki yılda bir yapılan gastroenteroloji kongrelerinin sekizincisinin 24-28 Ekim1989 tarihinde Samsunda yapılacağı belli oldu. Bu benim meslek yaşamımda katılacağım ve bildiri sunacağım ilk kongre olacaktı. Daha önce dahiliye asistanı iken bir kez diyabet kongresine dinleyici olarak katılmıştım, ancak doğrusunu söylemek gerekir ise pek de bir şey anlamamıştım. Samsun kongresi benim birçok ilkleri yaşamam nedeniyle unutamadığım kongrelerden biriydi. O zamanlar ilaç sanayi desteği diye bir şey yoktu. Herkes kendi imkanları ve Türk Gastroenteroloji Derneğinin (TGD) yardımları ile kongreye katılıyordu. Derneğin temin ettiği otobüs ile ulaşım sağlanıyor, katılım ücreti alınmıyor ve konaklama beş yıldızlı otellerde değil, kamu kurumlarının misafirhanelerinde oluyordu. Kongrenin yapılacağı il gastroenteroloji eğitim kliniği ve akademik kadrosu olan üniversitelerin olduğu şehirlerden seçiliyordu. Kongre TGD’nin katkıları ile kongrenin yapılacağı merkezdeki gastroenteroloji kliniği tarafından hazırlanıyor ve kongre başkanı da o kliniğin bölüm başkanı oluyordu. Samsun kongresi On dokuz Mayıs Üniversitesi Gastroenteroloji kliniği tarafından düzenlenmişti ve kongre başkanı da Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu hocamızdı. Kongre için kliniğimizde hummalı bir çalışma vardı, hocalarımız panelist ve veya oturum başkanı olacaklardı, biz asistanlarda hocalarımızın desteği ve yardımı ile araştırma konuları belirliyor, çok geniş bir hasta birikimi olan kliniğimizde yapılan işleri geriye dönük dosya taraması şeklinde veya ultrasonografi ve endoskopi laboratuarlarında ileriye dönük çalışmalar şeklinde planlayarak çok sayıda bildiri hazırladık, ben de ilk kez üç sözlü bildiri ile kongreye katılacaktım. Bu kongreye kadar dahiliye asistanlığı boyunca ve şimdi gastroenteroloji asistanlığına başladıktan sonra birkaç kez seminer ve literatür sunumu yapmıştım, ancak ilk kez slayt hazırlayarak büyük bir kongrede sunum yapacaktım. Bu beni hem ürkütüyor, ya başaramaz isem diye; hem de fazlaca coşku ve heyecan veriyordu. O günkü şartlarda ne power point, ne bilgisayar ve internet erişimi, ne de hemen elimizin altında kolayca ulaşacağımız literatür bilgileri vardı. Çalışma konusunu belirledikten sonra literatür taraması için hastane kütüphanesindeki “index medicus” lardan literatür bilgilerini çıkartıyor sonra makalelere ya Hacettepe Üni. Kütüphanesinden ya da YÖK kütüphanesinden ulaşabiliyorduk. Çalışma bitip sunum hazırlamaya sıra geldiğinde önce daktiloda slaytları tek ket A4 kağıdına yazıyorduk, endoskopi resimlerini o zaman kullandığımız fiberoptik endoskopların başına yerleştirdiğimiz foroğraf makineleri ile filme çekiyor, ultrason resimlerini ultrason makinelerinden fotoğraf çıktısı alıp slayt filmine çekerek slayt haline getiriyorduk. Sonra hastane fotoğrafçısı İsmail Göle bunları fotoğraf makinesi ile slayt filmine çekiyor banyo yapıyor ve film şeritlerini bize veriyordu. Biz de her bir slaytı kesiyor küçük slayt kasetlerine yerleştiriyor sağ üst köşeye numaraları yapıştırıyor eğer elimizde slayt makinesi kızağı var ise ona yüklüyor yok ise bir kutuya yerleştiriyorduk. Tabi slaytlar renkli, bol görselli ve animasyonlu değildi. Lacivert zeminde beyaz yazılardan oluşuyordu. Resim ve
şekilleri genelde kitap veya makalelerden slayt filmine çektiriyorduk. Bazen de asetat kağıtlarına yazarak hazırlıyorduk sunumları. Hastane kütüphanesinde veya klinikte bulunan tepegöz veya slayt makinesinde sunum kontrolü yapıyorduk. Kongre merkezlerinde slayt makinesi ve tepegöz oluyordu. Ne hikmet ise slayt makinelerinde slayt kızağını kaydırma sırasında bir takılma oluyor ve sunum kısa süreli de olsa sekteye uğruyordu. Kongre veya toplantıların başarı kriterlerinden biriside sunumlarda slayt makinesi veya tepegözlerde herhangi bir arıza olmadan sunumların tamamlanması idi. Yukarıda anlattığım koşullarda VIII.Ulusal Türk Gastroenteroloji Kongresi’ ne; Apandisit Tanısında Ultrasonografi, Hepatosellüler Karsinomanın Tanısında Venöz İnvazyonun Önemi ve Abdominal Tüberkülozis başlıklı üç sözlü bildiri hazırladım. İlk iki bildiri ultrasonografi ile yapılan prospektif çalışma idi. Kliğimiz şeflerinden Gülay hocam (Dr. Gülay Temuçin) ultrasonografiyi bence dünyada en iyi yapan ve yorumlayan doktorlardan biri idi. Hemen her zaman poliklinikte bizim ya da gastroenteroloji cerrahi kliniğinin gördüğü her ciddi ve problemli hastanın ultrasonografisini Gülay hocamız yapar, bize anlatır, yüzde doksan tanıyı koyar ve hastaya en kısa zamanda ne yapılması gerektiği konusunda bizi yönlendirir ve gecikme olmaksızın hastanın tanı ve tedavisi tamamlanırdı. Benim bildirilerimden ilk ikisi akut appandisit tanısında ultrasonografı ve hepatosellüler kanserli hastalarda portal ven invazyonunun ultrasonografi ile belirlenmesi ve tanıda önemi olup, çok güncel konulardı, Gülay hocamın katkısı ile her iki konunun ultrasonografi bulgularını öğrenmiş ve bildirileri hazırlamıştım. Kongre hazırlıkları bittikten sonra Ankara’dan TGD tarafından tutulan otobüs ile Samsun’a hareket ettik. Konaklama için Devlet Su İşleri (DSİ) misafirhanesi ve diğer kamu misafirhanelerinde önceden yer ayarlandı. Kongre Samsun Turban Otelinde yapılacaktı. O zamanlar TC Turizm Bakanlığına bağlı beş yıldızlı oteller vardı, bunlar “Turban Oteli” olarak adlandırılıyordu. Sonradan satıldılar. Hocalarımız kongrenin yapıldığı otelde, bizlerde değişik misafirhanelerde kalacaktık. Otobüs ile yolculuk sırasında kliniğimiz şef yardımcılarından Aysel abla (Dr. Aysel Ülker) ile yan yana oturuyorduk, konaklamadan konuşurken keşke kongrenin olduğu otelde kalabilseydik dedim, Aysel abla bir ücreti soralım, ödeyebileceğimiz kadar ise ikimiz aynı odayı paylaşıp kalabiliriz dedi. Cebimizde az bir para vardı, otelin konaklama ücretini sorduk, ikimiz aynı odayı paylaşırsak cepteki para ile bunu karşılayabiliyorduk ve biz de Turban da kalmaya karar verdik. Kongrenin yapıldığı otelde konaklayıp, kongre havasını soluyarak 24 saat geçirmek benim için önemli idi. Kongre başladı, stantlar açıldı, her şey mükemmeldi. Bir salondan diğerine koşuyor, tecrübeli hocalarımızın sunumlarını dinliyor, sorular soruyor, stantları ziyaret ederek o günün şartlarında makale broşür ne bulursam topluyordum. Stantları gezerken İlsan-İltaş firmasının doldurduğunuz bir form karşılığında çekiliş numarası dağıttığını ve kura ile İngilizce orijinal gastroenteroloji ve genel dahiliye temel ders kitaplarını armağan ettiğini gördüm. Bir çekiliş numarası da ben aldım. O zamanlar bu kitaplara hem ulaşmak zor hem de çok pahalı olduğu için asistan maaşıyla almak zordu. Çekiliş gün sonunda yapılıyordu, ilk iki gün çekilişinde benim numarama benzer numaralar çıktı, ben her seferinde heyecanla benim diye çığlık atmış, benim olmadığını anladığımda hüsrana uğramıştım, fakat bu arada herkes benim numaramı öğrenmiş oldu. Üçüncü gün ben nasıl olsa bana çıkmıyor diye çekilişe gitmedim, gelin görün ki o günkü çekilişte şans bana gülmüştü ve Cecil iç hastalıkları (Cecil Essential of Medicine) kitabını kazanmıştım. Sonradan birçok yeni baskısı yapılmasına rağmen o gün çekilişte bana çıkan Cecil hala kütüphanemde durmaktadır.
Kongrenin bilimsel kısmı benim açımdan çok yararlı olmuştu, kendimi bir ziyafetten kalkmış gibi hissediyordum. Şimdi olduğu gibi o zamanlarda kongrelerin bilimsel programı yanında sosyal programları da olurdu. İlaç sanayi desteği sınırlı olduğu için genelde yerel kongre düzenleyicisi hocamız bölgedeki forsunu kullanarak sosyal programı düzenlerdi. Ne fahiş paralarla medyatik kişiler davet edilir nede ünlü müzisyenler çağrılırdı. Bilimsel programın bittiği akşam gala yemeği düzenlenirdi, şehirdeki bir orkestra veya yerel bir müzik grubu müzik yapardı, bizlerde dans ederek, göbek atarak, halay çekerek eğlenirdik. Kongre bitiminin ertesi gün mutlaka tam gün süren bir çevre gezisi yapılırdı. Samsun’da da böyle oldu. Güzel bir gala gecesi ardından ertesi günü otobüslerle Gerze ve Sinop gezisi yapıldı, kongre tamamlandı ve bizlere unutamadığımız güzel anılar kaldı.
Bu yazı HEPATOLOJİ-e bülten'in 20 sayısında yayımlandı
0 notes
umutlim-blog · 7 years
Text
Viñales İlk Tırmanış ve Genel Düşünceler
Pınar Del Rio Küba'nın batısında küçük bir şehir. Sahip olduğu mikro klima nedeniyle dünyadaki en iyi tütün yapraklarının çıktığı bölge. Orijinal Küba puroları buradan çıkıyor. Viñales'de Pınar Del Rio'ya bağlı küçük bir kasaba. Olayı; ilginç tepelere ve fantastik mağaralara sahip olması. Rehber bu tepelerle ilgili bilgi verip Dünya'da sadece üç yerde bulunduğunu söylemişti, ayrıntısını unuttum.
Oraya varmadan önceki beklentilerim, sakin bir köy, arada bulabilirsem birkaç tırmanışçı turist görmekti. Beklentilerimden oldukça farklı bir yerle karşılaştım. Küçük olmasına küçüktü ama turistten geçilmiyordu resmen. Etraf restoran dolu, köyde pansiyon olmayan tek bir ev bile yok. Tamamen turizmle varlığını devam ettiren acayip haraketli bir köy.
Turistler genelde Vinales'de iki gün geçirip, ata binip, bisiklet sürüp, tütün çiftliği ve mağaralar görüp, belki uzaktaki plaja gidip yollarına devam ediyorlar.
Beni Vinales'de ilgilendiren tek şey kireç taşı kayalarıydı. Fakat oradaki tırmanış hakkında internette okuduğum birkaç eski yazı dışında pek bir fikrim yoktu. Duvarlar nerede, tırmanışçı var mı etrafta, varsa kaldıkları belli bir yer var mı bilmiyordum. Aklımdaki tek plan sabah kalkıp rastgele tepelere doğru yürüyüp boltlanmış kaya bulmaya çalışmaktı.
Yeni yerleştiğim hostelimde, akşam dışarı çıkıp çıkmama konusunda çelişki içindeydim. Pek canım istemiyordu ama bir şekilde başka tırmanışçılarla karşılaşma ihtimalimi arttırmak için çıkmaya karar verdim. İşe de yaradı. Sokakta yürürken Black Diamond sırt çantalarıyla durmuş muhabbet eden 4 kişi gördüm. Sevinçle hemen gidip tırmanışçı olup olmadıklarını sordum. (Bundan böyle tırmanışçı yerine tır yazacağım). Tabii ki de tırdılar. Onlardan gerekli bilgileri aldım ve tırların her gece dokuz otuzda köy meydanındaki merdivenlerde buluştuğunu öğrendim. Partner arayan tırları orada bulabilirdim. Güzel. İşler yolunda gidiyordu. Boşlukta kaldığında tek yapman gereken fırsat yaratacak hareketler yapmak gerisini hayat hallediyor.
Akşam meydanda beş tırla daha tanıştım fakat hiçbiri partner aramıyordu. Bana etraftaki sektörlerle ilgili daha fazla bilgi verdiler. Şu rotaya tırman efsane diye öneriler sundular. Tabi benim 1 yıldan uzun süredir kayadan uzak olduğumu ve leş gibi tırmandığımı bilmiyorlardı.
Neyse ayrıldık gittim yattım. Sabah çıktım partner bulma ihtimalim olan sektörlerden birine doğru yola koyuldum. Köyden uzak, çoğu sektöre yakın yaşlı Raul'un barından geçerken dün tanıştığım tırlardan birkaçını gördüm. Baktım üç kişiler, birinin partneri gelmemiş, hemen katıldım onlara. Bir Amerikalı iki Kanadalı. Süper, fakat yarın ayrılıyorlar. Olsun alıştırma için iyi. Kayaya doğru yola koyulduk.
İlk yapacağım tırmanış çok önemliydi benim için, bu kadar uzun bir aradan sonra mental ve fiziksel (daha çok mental) durumum tam bir soru işaretiydi.
Sektördeki en kolay rota olan 4+‘ya atladım, fena değildi. Sonra bir 5a'ya tırmandım. Baktım iyi gidiyor, sarkıtlı güzel gözüken bir 6a'ya çıktım. Beklediğimden çok daha iyiydi durumum, bu özgüvenimi yerine getirdi.
Son yazdığım paragraf dinlenip etrafta oturup yatmalarla iki buçuk saati falan kapsıyor. Bu arada iki Amerikalı kız bulunduğumuz sektöre geldi ve gitti.
Son tırmanışımı yaparken sağanak yağmur başladı. Ben indikten sonra oradan ayrıldık Raul'un barına gittik.
Yağmurun dinmesini beklerken evcil hayvan olarak tuttukları kedi büyüklüğünde kirpi / fare / gine domuzu karışımı canlı ile oynadım. Saçlarımla oynamayı seviyor gibi gözüküyordu, birkaç dakika oynamasına izin verdikten sonra bitli olabileceğini öğrendim. Gelecek birkaç gün yastığıma ve aynaya uzun uzun baktım.
Yağmur dinince Raul'dan ayrılıp yağmur almayan büyük mağara sektörü Cuevo De Larga'ya gittik. Bir sürü deli rotanın olduğu bir sektör. En ünlü rotası Wasp Factory ve çevresindeki rotalara yaban arıları sürekli gelip kovan yapıyor. Oranın yerel tırı yaşlı Raul'un oğlu genç Raul'da arada gelip kovan oluşan rotalara tırmanıyor. Kovanlara toz torbasıyla vurup iple birkaç metre atlayıp hareketsizce durup kovanları yok ediyor.
Kübalı olmak zor. Neyse orada milletin acayip zor rotalara tırmanışını izledim. Kolombiyalı bir adam 8b bir rotayı onsightlayınca Raul bir şişe rom çıkardı kutlamak için, o içildi.
Oturmuş milleti izlerken bir önceki sektörde gördüğüm Amerikalı kızlardan biriyle karşılaştık yine. “Yalnız mısın?” diye sordu, ben de “evet partner mi arıyorsun?” diye cevap verdim, o da “hayır ama istersen bize katılabilirsin” dedi. Böylece Vinales'deki bir haftamı birlikte geçireceğim Lindsay ve Jodi ile tanışmış oldum.
Newyork'dan bir önceki gün gelmişler benimle aynı gün ayrılacaklar. Lindsay bayağı iyi tırmanıyor Jodi fena değil, ikisi de atlarla büyümüş, enteresan, iyi, eğlenceli insanlar. Vinales'de attığım zarlar yolumu böyle çizdi. Bence oldukça şanslıydım. Kolay oldu her şey.
Vinales'de geçirdiğim bir hafta gayet güzeldi. Bir daha gidip daha uzun kalmak isterim. Kaya birkaç haftayı hak ediyor. Ülke daha da uzun bir süreyi hak ediyor. Ama ülke kısmını İspanyolca bilerek yapmak çok daha anlamlı olur.
Kireç taşı Geyikbayırı'ndakine benziyor ama sanki daha yumuşak ve sürtünmeli gibi. Sarkıtlar devasa, gördüğüm en büyük sarkıtlar. Bir haftada tüm sektörleri doğru düzgün görecek vaktim olmadı ama El Portrero Chico için iyi bir alıştırma oldu ve hafta bittiğinde geçen yıl bıraktığım noktaya yaklaşmıştım. Hatta ilk defa 7a onsightladım ama şu an bakınca yumuşak bir 7a idi diye düşünüyorum. Ucuza yaşaması zor bir ülke. Çok fazla seçenek sunmuyor insana. Restoranda yemeyeyim marketten bir şeyler alayım diyemiyorsun çünkü öyle bir market yok. Kendi yemeğini pişirme imkanın yok ve kalacak kamp yeri de yok.
Normalde kayada kuruyemiş ve abur cuburla beslenirim öğlenleri. Burada kuruyemiş bulmak mümkün değil. Türk grubunda tanıştığım Onur Abla 200 gr ceviz, 2 Ülker Napoliten, 2 Eti diyet bisküvisi vermişti, onları baya idareli kullandım bir hafta boyunca. Kızlar diyet bisküvisinin tatsızlığı karşısında şok oldular. Nasıl bu kadar tatsız bir şey üretilebilir anlayamadılar.
Kızların abur cubur olayından haberleri varmış bir sürü şey getirmişler, onlardan otlandım. Amerika'da her besin öyle mi bilmiyorum ama getirdikleri abur cuburların hepsinin ambalajları acayip havalı ve kaliteleydi. Resmen sanattı ambalajlar. Kaliteli plastiğe dokununca mutlu oluyordun. Ambaljında Arial font kullanılmış Ülker Napoliten çikolatamı ikram ederken iki kere düşünmem gerekti.
İçleri de güzeldi ambalajların. Hatırladığım üç şey var. Turşu aromalı yer fıstıkları, turuncu ay peyniri topları (moon cheese!), isli sardinya (veya başka bir küçük balık, yediğim en iyi şeylerden biri). Cidden iyiydi abur cuburları.
Bu zorluklar dışında Küba ile ilgili çoğu insanın şey dediğini duydum; “Kübalılar turistleri dolar işareti olarak görüyor sırf senden para kazanmak istiyorlar, dışarıda takılıyorsan illa sen ısmarlıyorsun romları”. Ben pek katılmıyorum bu olaya. En azından bu şekilde yargılamam Kübalıları. Bir kere normal turistin anlayışının ötesinde bir yoksulluk içinde yaşıyorlar. İletişime geçebildiğim birkaç Kübalıdan böyle bir izlenim almadım. Turistik bölgelerdeki insanlar işlerini yapıyordu bence. Ulaşım ve alışveriş imkanlarının azlığı turistlerin harcamalarını artırıyor ama bu Kübalı halkın kurduğu bir komplo değil. Turiste pahalı yaşayana ucuz bir ülke ama yaşaması baya çileli, turist olmak harika. Bence Küba'nın enteresan ve farklı bir ülke olduğunu akıldan çıkarmamak ve onu kabul etmek lazım. Ben böyle düşündüm on günlük gezimde. Belki de ful kazıklandım ve farkına bile varmadım daha uzun kalsam Allah belasını versin topunun derdim, bilmiyorum. Sonuç olarak bence iyi Küba, Küba güzel, Kü…Viva El Lider! Viva Che Guevera! Oh be dedim kurtuldum valla artık devam edebilirim yazıma.
Bu arada Raul bir gece Küba'da Kübalı olmayı anlattı bize rom ısmarlarken. Baya dandik şeyler var cidden. Kübalılara binlerce yasak ve kural var, turistler istediğini yapabiliyor. Bir örnek; turistler isterse köyde üstsüz gezebilir kimse karışmaz. Raul'un bir gece üzerine biri kusmuş, o da üzerini çıkarmış öyle eve yürüyormuş. Polisler görünce karakola götürmüşler tüm açıklamalara rağmen.
Böyle saçma olay var bir sürü. Gençler yaşasın komünizm, bedava eğitim ve sağlık hizmetleri diye gezmiyor ortalıkta. Bu konuda edindiğim izlenimler çok az olduğu için pek yorum yapmak istemiyorum. İşin özü enteresan bir ülke işte. İyi ama. İyi ülke.
Viñales'den ufak maceraları sonra anlatacağım.
6 notes · View notes
ebe123fed-blog · 10 years
Text
Ülker Çocuk Sinema Şenliği
Bu perşembe Elif'le Ülker'in bu yıl 7.sini düzenlediği muhteşem bir sosyal sorumluluk projesi olan "Ülker Çocuk Sinema Şenliği"nin davetlisi olarak "Karlar Ülkesi"ni izledik. Kuzum elinde mısırı filmin başlamasını bekliyor. (Salonda hiç yer yoktu. Komşumuz da mısır almaya gitti) Filmi beklerken Sabri Ülker Gıda Araştırma Enstitüsü Vakfı'nın çocuklar için "beslenme" temalı şarkısını izledik-dinledik. Çok beğendik. Filmin çıkışında bizi bu abla ve abi uğurladı. Filmden çıkan her kuzuya bu paketlerden hediye ettiler. Peki bu proje benim için ne ifade etti:  Belki 7 yıldır pek çok kez reklamlarını duyduk. Ücretsiz sinema etkinliği olarak düşündük. Evet ücretsiz sinema etkinliği. Ama aslında daha da fazlası. O uzun kuyrukta sadece çocuklar yoktu. Pek çok anne de vardı. Bazısı ilk defa sinemaya gelmişti. Belki maddi imkanlar, belki yaşam şartları nedeniyle. Bu annelerin ve çocukların yüzünde o heyecanı gördüm. Bu nedenle bu projeyi tebrik etmek istiyorum. Bazen insanları mutlu etmek için çözüm o kadar kolay ki. Ülker sadece onların sinemaya gitmesini sağladı. Ama ben inanıyorum ki o anne-çocukların hayatında - hayallerinde farklı pencerelerde açıldı. Çıkışta verilen o mini paketler çocukların neşesine neşe kattı. (İçinde süt, kek, çikolata, sakız, bisküvi vardı) Herkesin sanata ve hayallere daha kolay ulaşması dileğiyle Sevgiler, Çiğdem İçerik: http://www.sorananne.com/ Bir boomads advertorial içeriğidir.boomads_offer_client = "b2aee74a11da4cf8a27bd22088b8e84d";boomads_offer_id ="377";
0 notes
bakmisonline · 4 years
Video
Yılbaşı özel oyuncaklı dev sürpriz yumurta açma videosu. Kinder Surprise Maxi, Ozmo, Toybox ve dev sürpriz yumurtalar açıp eğlenceli oyuncaklar çıkıyor.
Videoyu beğendiysen Beğen (��) tuşuna basabilirsin ��
Kinder Sürpriz Maxi dev yumurta öteki adıyla Kinder surprise Maxi yumurtaların içinden hangi sürpriz oyuncaklar çıkıyor neler çıkacak ve farklı mı aynı mı sürpriz oyuncaklar çıkacak? Aburcubur çok fazla yeyememiz gerektiğini hepimiz biliyoruz fakat bu çikolata kaplı dev sürpriz yumurtalar içinden çıkacak olan oyuncaklar bir harika oluyor. Ayrıca açması çok heyecanlı.  Kinder sürpriz maxi, ozmo sürpriz yumurta ve toybox oyuncak kutusu, yumurta açma videosu AfacanAli Kids Tv kanalında. Çocuklar ve bebekler için harika videolar.
AfacanAli Kids Tv kanalına hoşgeldiniz. Bebekler ve çocuklar için hazırlanan eğitici ve eğlenceli, oyuncak videoları, çocukların eğlenceli vakit geçirmesini sağlamak için hazırlanmıştır. Kanalımız çocukları eğlendirirken onlara eğitici bilgiler vermeyi de ihmal etmiyor. Birlikte eğlenecek ve zaman zaman da birlikte öğreneceğiz…
Yılbaşı özel oyuncaklı dev sürpriz yumurta açma videosu. Kinder Surprise Maxi, Ozmo, Toybox ve dev sürpriz yumurtalar açıp eğlenceli oyuncaklar çıkıyor.
❤️ ÜCRETSİZ ABONE OL
❤️ Oyuncaklar ile Renkleri ve Sayıları Öğreniyoruz.
❤️ Şirinler kayıp köyünü bulduk çok eğlendik
❤️ AKÜLÜ ARABA OYUNCAK CHALLENGE!
❤️ KURBAĞA İLE KAFAYA VURMA OYUNU OYNADIK
❤️ ALIŞVERİŞ MERKEZİ OYUNCAKLAR İLE OYNADIK!
❤️ Örümcek Adam Hulk Batman Süperman
❤️ HAYVAN YERLEŞTİRME EŞLEŞTİRME OYUNU
❤️ YILBAŞI ÖZEL OYUNCAKLI DEV SÜRPRİZ YUMURTA AÇMA - Kinder Surprise Maxi, Ozmo, Toybox 11:28
Daha sonra bunları da yapacağız kaçırmamak için abone ol kanalımıza.
Big Toybox, Toybox sürpriz kutu Cosbybox sürpriz kutu dev sürpriz yumurta yani Dino sürpriz yumurta sürpriz paket Ayı Mokko içinden LOL bebek çıkan LOL sürpriz yumurta Shopkins Cicibiciler Pepee şaşırtı paketleri ve Pepee lolipop ile Ozmo sürpriz yumurta nın yanı sıra Kinder Joy sürpriz yumurta.
Sürpriz yumurta lardan Barbie sürpriz yumurta, Kinder joy sürrpiz yumurta ve Çılgın suratlar dev sürpriz yumurta ile Ozmo Egg Türkçe adıyla Ozmo sürpriz yumurta nın yanı sıra Victoria sürpriz yumurta gibi aburcubur lar açıyoruz. Pepee şaşırtı, Cece sürpriz yumurta ve Bambi sürpriz yumurta diğer adıyla ayaklı yumurta yada şapkalı yumurta ile devam edip Sürpriz paketlere geçiyoruz. Sürpriz paketlerden Şekerli Ayı Mokko, Whirly sürpriz paket ler ve Num Noms 2. seri olan numnoms sürpriz paket ile Cosbybox yani Cosby paketler açıyoruz. Sürpriz Yumurtalar. Surprise egg Toys  Sürprizlerimizin arasında Toybox sürpriz paket diğer adıyla Toybox sürpriz kutu ve mini mix toys da bulunuyor. Sürpriz oyuncak larımızdan yunus balıklı nazar boncuğu ve Whirly arabaları eğlenceli dakikalar geçiriyoruz. Pepee Şaşırtı sürpriz yumurta içinden hangi oyuncak çıkıyor acaba? İzlemek için kanalımıza abone olun.
Toybox Cosbybox Maşa ile Koca Ayı Sürpriz Yumurta Ülker Smart Çokotoy Kinder Ozmo Pepee Şaşırtı LOL. Maşa ile Koca Ayı Kinder Joy Sürpriz Yumurta Ozmo sürpriz yumurta ile Ülker Smart Çokotoy açıyoruz. LOL Sürpriz Lils, Ülker Smart Eğlenceli Sürpriz Yumurta, Pepee Şaşırtı Sürpriz Yumurta nın yanı sıra Cosbybox, Toybox, Kukuli Sürpriz içecek Kutusu ile Tom ve Jerry Sürpriz Lolipop, Niloya Bonitop ve Hello Kitty dev sürpriz dondurma oyuncak kutu açılımı ile eğlenceli vakitler geçiriyoruz. Hepsi ve daha fazlası AfacanAli Kids Tv ile sizler buluşacak.
AfacanAli Kids TV "Çocuk kanalı" ; Okul öncesi çağındaki çocuklara uygun içerikli etkinlikler, bebekler için eğlenerek öğrenecekleri videolar ve oğlumuz Ali'nin dünyasından paylaşımlarımız olacak. Ali’nin bu güzel deneyimlerini izlemek için bizi takipte kalın, çok eğleneceğiz...
#kinder #sürprizyumurta #kindermaxi #ozmo #toybox
#kidstv #kids #çocuk #forkids #learncolors #forbaby
afacanali kids tv kanalı kids tv for kids kids çocuk yılbaşı özel oyuncaklı sürpriz yumurta kinder surprise kinder surprise maxi ozmo toybox toybox sürpriz yumurta ozmo sürpriz yumurta sürpriz yumurta toys and fun toybox yumurta kinder maxi toys maxi yumurta oyuncak yılbaşı sürprizi dev sürpriz yumurta oyuncak tv oyuncak abi songül abla dev yumurta sürpriz yumurtalar toys and fun tv oyuncax tv bidünya oyuncak fun  Yılbaşı özel oyuncaklı dev sürpriz yumurta açma videosu. Kinder Surprise Maxi, Ozmo, Toybox ve dev sürpriz yumurtalar açıp eğlenceli oyuncaklar çıkıyor.
0 notes
saha-biye-blog · 7 years
Video
Millet olarak teyakkuzda olmalıyız kafirin her attığı yeme atlamamalıyız. Öyle bir feraset sahibi olmalıyız ki kafirin atacağı adımı önceden görebilmeliyiz Rabbim bu münafıklara fırsat vermesin Ey ülker : Bu nasıl reklam? Kime ne mesaj veriyorsunuz? İçinde acı, hesaplaşma, patlama, abi, abla, 1 Nisan reklamıymış... Zaman gazetesinin darbeden önce yayınladığı reklam gibi... Yan taraftaki reklam saat sabahın 4.00 ü, neyi ima ediyorsunuz? Saat sabahın 4.00 nun çocuklarla ne ilgisi var? Bir gıda firmasının reklamda patlamayla, hesaplaşmayla ne işi olur?
0 notes
paraspandaras · 2 years
Text
Ulan felek, ben de senin fayanslarında ponponlu terlikle gezmez miyim ?
(Seray Şahiner - Ülker Abla)
Tumblr media
3 notes · View notes
zaaflardaolurmus · 2 years
Text
Biri kalabalıkta kitap okuyorsa anla ki çevresine set çekmiş "ben size bakmıyorum, sizde beni görmeyin" diyor.
10 notes · View notes
Text
Ben insan sevmiyor değilim, sadece insanları sevmeye devam etmek için bazılarını gözden çıkarmam lazım.
Ülker Abla-Servis Şahiner
0 notes
zberkr-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
Ayşe abla doğum günün kutlu olsun. Nice sarı lacivertli yıllara 💛💙🎉🎉🎉 @aysecora (Ülker Sports Arena Metro Enerji Salonu)
0 notes
paraspandaras · 2 years
Text
Tumblr media
(Seray Şahiner - Ülker Abla)
4 notes · View notes