Tumgik
#şii
nimhandeee · 11 months
Text
Tumblr media
Her şeyi anladım da
imtihan mısın?
İhtimal misin ?
Onu anlayamadım
178 notes · View notes
mistikadiin · 4 days
Text
Kendine 'ben iyiyim' metaforu için bir şeyler kanıtlama ihtiyacı duyuyorsan sağlığındaki yansımalara bak, iyi misin?
10 notes · View notes
se-a-ser · 9 days
Text
bir taraf "Şii'ler cart curt" diyerekten ezberletilmiş düşmanlıklarla İran'a kızıyor, diğer taraf "Anıtkabir'e gitmedi cart curt" diyerekten kızıyor
üçte birinden fazlası Türk/Kürt olan İran halkı Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyor. yıllarca süren ambargoya rağmen onurlu bir duruş sergiliyor. dini açıdan bakınca da namazında/niyazında, Ramazan orucunu tutuyor vs.
Mısırlıoğlu şunu demiş, Cübbeli bunu demiş, Ortaylı onu demiş falan filan hep safsata
biz Mavi Marmara saldırısında İran kadar tepki verebildik mi? RTE hareketin kralını yapardı da sen arkasında durur muydun? patates, soğan için PKK uzantılarına göz yuman sen !!!
bu konuda aklıselim insan o kadar az ki işte onlardan biri
9 notes · View notes
teneres · 11 months
Text
Tumblr media
Bizleri batıl ehlinden beri kılıp, kulu ve elçisi olan Muhammed Mustafa’nın izinden gidenlerden, razı olduğu sahabeleri örnek alıp, onlara tabi olmak nimetinden uzak tutmayan Allah’a hamd olsun.
Nice gafiller var ki, gerek iki ayaklı şeytanların sözleriyle, gerekse kendi heva ve heveslerini her şeyin üzerinde tutan kibirlerinden dolayı doğru yoldan sapmış, bidatlere ve küfür/şirk çukurlarına yuvarlandıkları halde kendilerini doğru yolda zanneder olmuştur.
İnsanları saptıran konulardan biri de ehli beyt ve tarihte yaşanan olaylardır. Ehli beyti katlettiler söylemi üzerinden, sanki ehli sünnet vel cemaatin hadis ve fıkıh kaynaklarında böyle bir emir varmış da, o yüzden bunlar yaşanmış, sanki ulemasından avamına her Sünni bu meselelerde Muaviye b. Ebi Süfyan ve oğlu Yezid’i haklı buluyormuş gibi propaganda yaparak, insanları doğru yoldan ayırıp kendi rezil ve şirk itikadlarına sürüklüyorlar.
Başka sefihler ise, bu tarihi olayları gösterip, sanki bizim ayrışma sebebimiz yaşanan olaylarmış, 1000 yıldır Ali mi haklı Muaviye mi haklı kavgası veriyormuşuz gibi lanse ederek, şirk çukuru olan Şiilerle kardeşlik naraları atıyorlar.
Hayır, ne dün Osmanlı uleması Alevilerin (Şiilerin) yemeği yenmez (müşriklerin kestiği et yenmez) , onlarla nikahlanılmaz (müşrik erkek ve kadınlarla evlenilmez) vb fetvalar verirken Emevi hanedanını tuttuğu için bu fetvaları verdi, ne de biz bugün bu kavgada taraf olarak Şiileri tekfir ediyoruz.
Onları tekfir ediyoruz çünkü onlar; Kuran’ın Ali radıyallahu anh’a gelirken, Cebrail aleyhisselâm tarafından yanlışlıkla Muhammed aleyhisselam’a getirildiğini söylüyorlar. Onlar kafirler çünkü elimizdeki mushafın eksik olduğunu Kuran’ın hakikatte 17.000 ayet olduğunu, bu doğru mushafın Fatıma annemizde olduğunu iddia ediyorlar. Onlar kafirler, çünkü Allah’ın Tevbe Suresi ve Fetih Suresinde razı olduğunu ayetle sabit kıldığı sahabeye kafir diyorlar. Allah’ın razı olduğundan razı olmayanlardan bizlerde razı değiliz.
Onlar müşrikler çünkü darda kaldıklarında ehli beyt imamlarını yardıma çağırırlar. Onların türbesine gidip debelenenlerin cennetlik olduğuna inanırlar.
Müşrikler çünkü meleklerin Ali radıyallahu anh’ın “nurundan” yaratıldığını iddia etmekteler. Müşrikler çünkü meleklerin Ali radıyallahu anh ve soyunu tesbih etmeden önce tesbih etmeyi bilmediklerini iddia etmekteler.
Bunların küfr, şirki ve bidati anlatılamayacak kadar çoktur. İş bu kitap Şiilerin, bizdeki Buhari, Müslim, Ebu Hanife, İmam Şafii gibi itibar ettikleri, fetvalarıyla amel ettikleri, sözleriyle itikad ettikleri kimselerin kitaplarına dayanarak yapılmış bir araştırmadır.
İyiyi bilmek yetmez. Birde şerri bilmek gerekir ki insan bilmediğinden sakınamaz malum.
10 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
‘’Unutma Yunus’um, ilham alan alemden ibret alır.
İbret almayan aleme ibret olur.’
Tapduk Emre. (ra)
15 notes · View notes
kevkebus-subh · 2 years
Photo
Tumblr media
Alemde bütün zaferlerin en genişi İstanbul’un fethi
Allah Azze ve Celle’nin kutlu işi
Gün doğmadan evvel o güzel saatte
On bin yiğidin büyük gedikten girişi
4 notes · View notes
siirzen · 9 months
Text
64.
Olamaz Hüseyn'in kanı yas u kinin bahanesi. Sırtına vurduğun zincir Yezid'e hırz-ı candır. Sünnete düşman değildi şol Resulün dürdanesi. Sünniye düşmanlık eden Âl-i Beyte düşmandır.
0 notes
husenklc · 1 year
Text
Kırılırda bir gün bütün dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim
0 notes
mkemals · 1 year
Photo
Tumblr media
0 notes
belkidebirharfimben · 2 years
Text
Sünnetin de 'müteşabihatı' olur mu?
Bediüzzaman'ın Minhacü's-Sünne'si üç ayetle başlıyor. İlk ikisinin kısacık bir meali şöyledir: "(128:) Size, içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli, çok merhametlidir. (129:) Ey Peygamber, eğer senden yüz çevirecek olurlarsa, de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur." 4. Lem'a'ya Tevbe sûresinden misafir edilen bu inciler, mürşidim için, sünnete bakarken kalpten çıkarılmaması gereken mihenkler mesabesindedirler. Zira, Aleyhissalatuvesselam Efendimizin sözlerini-tavırlarını doğru şekilde anlamak, iki şeyi birden hatırda tutmakla olur: 1) Ümmetine olan 'iştiyakı'nı. 2) Ümmetine karşı 'istiğnası'nı. Evet. Bu ikisini kalbinin terazisine yerleştirenler ancak Onun amellerini doğru tartarlar. Koymayanlarsa hataya müsaittirler.
Eserinin başında yer verdiği üçüncü ayetse ilk iki ayeti daha iyi anlamamız için seçtiği konuyu gösterir: "De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir." Malumunuz üzere, Şûra sûresinin bu ayeti, Ehl-i Sünnet ile Şiiler arasında temel bir farklılığın kaynağı olmuştur. Ehl-i Sünnet 'Ehl-i Beyt' kavramlaştırmasını 'liyakat' zemininde kavrar. Şiilerse Ehl-i Beyti 'kanbağı' noktasında açıklamaya mutaassıbdırlar. Yani ki: Sünniler nazarında 'sünnete hakkıyla ittiba edenler' de veraset-i nübüvvetten hisse sahibidirler. Şialar içinse 'neseb bağı' dışında veraset hakkı yoktur. Bu nedenle iki ekolün imamet meselesine yaklaşımı başkadır. İstikametse, her zaman olduğu gibi, sünnilerin tarafındadır. Allah bizi onların dairesinden ayırmasın.
İşte, tam burada Bediüzzaman, Tevbe sûresinden aldığı mihenkleri kullanmaya başlar: 1) Peygamber aleyhissalatuvesselamın hiçbir ameli 'ümmetinin bütününe gösterdiği iştiyak' hesaba katılmadan ele alınmamalıdır. 2) Yine Peygamber aleyhissalatuvesselamın hiçbir ameli 'beşeriyet noktasında ümmetine karşı sahip olduğu istiğna' hesaba katılmadan değerlendirilmemelidir. Öyleyse, mesela, 'ümmetinin hadsiz salâvatına hadsiz ihtiyaç göstermesi' nefsine dair bir talepten değildir. (O noktada istiğnası vardır.) Ya? Ümmetine daha çok şefkat edebilmek için arzuladığı destektir. Çünkü aldığı salavatlarla makamı yükselir. Yükselen makamıyla daha çoğumuza şefaat eder. Hem de salat u selam sayesinde ümmetin nübüvvetle dinamik ilişkisi korunur. Mü'minler Efendilerine dua ettikçe bereket bulurlar. Zira Ona edilen dua da bir vesile-i rahmettir. Ki Zât-ı Mübareki de âlemlere rahmettir. Yani getirilen savalatlarla menfaat ve saadet bulan, inşaallah, salavatı getirenlerin ta kendileridir.
 "Hazret-i Hasan'ın (r.a.) başını öpmesinden Şah-ı Geylânî'nin hisse-i azîmesi var..." diye bitirdiği 2. Nükte'de büyük bir uyanış yaşarsınız. Demek, Aleyhissalatuvesselam Efendimiz, torunlarını dahi 'sırf torunları oldukları için' sevmemektedir. Hayır. Onun her türlü fiilinde/sözünde makam-ı nübüvvetin geniş okuyuşu vardır. Evet. O, Ehl-i Beytten geleceklerin gelecekte sünnetin himayesinde göreceği mühim hizmeti görmüş, onları temsilen Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin başlarını öpmüştür. Yani bu yoğun sevgi 'dünyevî bir akraba sevgisi' değildir. Arkasında ümmetin bütününü kapsayan bir anlam vardır. Hepsini kollayan bir uhrevî menfaat vardır. Hem zaten Hâtemü'l-Enbiya aleyhissalatuvesselam  sırf bir karabet-i nesliye saikiyle, yakınlarına kıyak olsun diye, böyle birşey arzulayacak değildir. Onun eteği böylesi çamurlardan da münezzehtir. Nübüvvetin istiğnası böyle ücretlere talip olmaktan beridir. Peygamberler ecirlerini, Kur'an'da buyrulduğu gibi, yalnız Allah'tan isterler. Kullara minnet etmezler.
"Bu hakikati teyid eden mükerrer rivayetlerde ferman etmiş: 'Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.' Çünkü Sünnet-i Seniyyenin menbaı ve muhafızı ve her cihetle iltizam etmesiyle mükellef olan Âl-i Beyttir. İşte bu sırra binaendir ki, Kitap ve Sünnete ittibâ ünvanıyla, bu hakikat-i hadîsiye bildirilmiştir. Demek Âl-i Beytten, vazife-i risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyyesidir. Sünnet-i Seniyyeye ittibâı terk eden, hakikî Âl-i Beytten olmadığı gibi, Âl-i Beyte hakiki dost da olamaz."
4. Lem'a'dan aldığımız bu mihenkleri, artık, Efendimiz aleyhissalatuvesselamın hayatında 'müteşabih gibi görünen' her detaya karşı istimal edebiliriz. Özellikle de Oryantalistlerin (ve onların yerli mukallidlerinin) çoklukla dillerine doladıkları mevzulara karşı... Mesela? Mesela: Efendimizin eşlerinin çokluğu meselesi. Mesela: Zeyneb radyallahu anha annemizle izdivacı meselesi. Mesela... Neyse. Uzatmayayım. Sayısını çoğaltabiliriz. Fakat hepsinin cevabı aynıdır. Yani aynı zeminden verilir. Böylesi hiçbir meselede Aleyhissalatuvesselam Efendimizin sözü-tavrı 'nefsini önceleyen' bir tutumdan kaynaklanmamıştır. Onun her amel edişinde ümmeti için gözetilmiş faydalar vardır. Oryantalistlerin geviş getirdikleri "İnsanî zaafları onu böyle şeylere itmiştir!" tarzı okumalar tastamam iftiradır. Yazıktır. Rezilliktir. Kur'an'da haber verilen istiğnasına da aykırı düşer. Onun bizden gelecek hiçbir menfaate ihtiyacı yoktur. Aksine bizim sıkıntıya düşmemek için sünnetine ihtiyacımız vardır. Eğer hâlâ hikmetini kavrayamadıklarımız mevcutsa, zihnimizdeki bulanıklık, şüphe yok ki cahilliğimizdendir. Hüda'dan açılmasını dileyebiliriz. Yoksa sünnetine iftira edip şefkatini zedelememeliyiz. Terbiyesizlik etmemeliyiz. Onun sünneti de hep şefkatindendir. Şefkati de hep sünnettindedir. Sünneti yitiren şefkate liyakatini kaybeder. Öyle olmaktan Allah'a sığınalım arkadaşım. Dünyada bundan büyük bedbahtlık yoktur.
0 notes
sdkhaber · 2 years
Text
Irak'ta rakip Şii gruplardan destekçilerine gösteri için sokağa inme çağrısı
Irak’ta rakip Şii gruplardan destekçilerine gösteri için sokağa inme çağrısı
Yeni eklenen Irak’ta rakip Şii gruplardan destekçilerine gösteri için sokağa inme çağrısı son dakika haberini aşağıda okuyabilirsin. Irak’ta Ekim 2021’de yapılan seçimlerden galip çıkan Sadr, İran yanlısı partilerle hükümet kurmaya yanaşmamış ve ardından siyasetten çekildiğini açıklamıştı. Sadr sonrası hükümet kurma işi rakibi Koordinasyon Çerçevesi’ne geçmişti. Koordinasyon Çerçevesi, 25…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sarjimaz · 9 months
Text
Fobik fobik konuşmayın giderim bu sınıftan
3 notes · View notes
turknsoz · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
nevzatboyraz44 · 8 months
Text
Tumblr media
Sharia is neither Iran,
Nor is Saudi America...
Sharia What is DAESH/ISIS?
Nor is it Hashd al-Shaabi..
Sharia is neither Wahhabi Salman,
Nor is Shiite Rouhani.
Sharia;
It is DIVINE ORDER,
It is the Holy Quran,
It is an exemplary life of Prophet Muhammad (ﷺ),
It is the CONSTITUTION OF MUSLIMS!
Şeriat ne İran'dır,
Ne de Suudi Amerika'dır..
Şeriat Ne DAİŞ/IŞİD'tir,
Ne de Haşdi Şabi'dir..
Şeriat ne Vahabi Selman'dır,
Ne de Şii Ruhani'dir.
Şeriat;
İLAHİ NİZAM'dır,
Kur'an-ı Kerim'dir,
Hazreti Muhammed (ﷺ)'in Örnek Hayatıdır,
MÜSLÜMANLARIN ANAYASASI'dır!
26 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year
Text
Anne gitti ve evler döndü yazlık otellere
Anne gitti ve sular buruştu testilerde
Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir."
Sezai Karakoç.
Tumblr media
6 notes · View notes
doriangray1789 · 2 months
Text
İSLAM VE YAHUDİLİK
Tarih, Araplar ve Türklerin birbirlerini o kadar da sevmediğini söyler (kaynak - Zekeriya Kitapçı, Türkistan'ın Müslüman Araplar Tarafından Fethi, - Ebu Müslim Horasani 2. Cilt, "Emeviler devrinde Alevilerin Maveraünnehir ve Horasan'a sürgün edilmesi) Peygamberden sonra meydana gelen Siffin savaşının ardından başlayan Emeviler döneminde İslam daha çok Arap milliyetçiliği ekseninde gelişmekte olan bir din olmuştur. İslam Devleti yeni fetihlerle oldukça genişlemiş, Alevi ve Şiilerin Türk desteğiyle yerleştikleri Maveraünnehir'e kadar ulaşmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle Türkler İslam’ı araplardan ziyade Farslardan ve Yahudilerden öğrenmiştir.
(bir kaç örnek -Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı Kuran’da yazmaz, Havva adı bile geçmez, Tevrat’ta yazar bunlar. -Miraç kandili, yani önemli kişinin bir hayvanın sırtında göğe yükselme günü kutlaması Zerdüştlük’te Ahura Mazda’dan gelir. -Erkek çocuklarının pipisini kesenler Yahudilerdir. Kuran’da yazmaz, Tevrat’ta yazar.
yom kippur > berat kandili çarşaf giymek bir tesettür alternatifi olarak peruk takmak. adetli, regl dönemindeki kadının ibadet edememesi, pis addedilmesi. turşu kursa bile tutmayacağı inancı. bkz: yahudilerde hayız halindeki kadın murdar sayılmaktaydı. bu sebeple hayızlı kadının dokunduğu her şey murdar sayılmaktaydı. kur'an'da, tevrat ve incil'in değiştirildiğine dair bir söz bulunmaz. koskoca şekilde "allah kitabını korur" diye bir ayet vardır. kur'an; eski ve yeni ahitin arap kültürüyle yorumlanışıdır. kurban etmek yahudiliğinin şanındayken hıristiyanlık'ta kurban yoktur çünkü yesu mesih bütün insanlık için kurban olmuştur. islâmda ise kurban ibadeti farzdır. sünnet antik mısır kökenlidir. yahudilikte adem-havva'dan gelen insanlık günahını temizlemek için erkeklere farzdır. hıristiyanlık'ta bu olay hem dişi, hem de erkeğin günahtan kurtulması için onun yerine vaftiz gelmiştir. islâm dininde sünnet farz değildir, o coğrafyanın kültürlerinde gelenektir. mısır'da bulunan koptik hıristiyanlar sünnet olur. oruç ibadeti yahudilik, hıristiyanlık ve islâm'da vardır. farkları gıda kısıtlamaları ve gün sayısıdır. fakat amaç aşağı yukarı aynıdır.
namaz, gözlemlediğim kadarıyla ortodoks hıristiyan inançta vardır. yahudilerde de varmış. islâmda daha da önemli hale gelmiştir. o üç semavi din tek tanrılı, monoteist olarak da adlandırabileceğimiz dinlerdir. hıristiyanlık'ta bulunan üçleme "üç tanrı" değildir, o üçlülük durumu tanrı'nın tezahürleridir; yaratan ve kadim olan tanrı, tanrı'dan gelen ruhun ete kemiğe bürünmüş, günahsız tek peygamber olan yesu mesih, tanrı'nın evreni ve evrenin içinde bulunan dünya'nın işleyişini etkileyen ruhül-kudüs. ruhül-kudüs'ü kabaca tasvir etmek gerekirse islâm'da bulunan cebrail meleğinin komplike halidir. istavroz çıkarılırken türkçe'ye şu şekilde çevrilebilecek söz söylenir; "baba, oğul, ruhül-kudüs, bir allah'ın adıyla amin" şimdi semavi dinlerler, başta sümer dinleri olmak üzere destan ve efsanelerden de etkilendiğini de sen araştır...bu örnekleri çoğaltmak mümkündür)
752 Talas savaşıyla islamla tanışan Türklerin islama geçiş süreci de uzun olmuştur.... Türklerin İslam'a geçişi, Türklerin İslam dininden önce mensup oldukları Tengricilik inancından vazgeçip dinlerini değiştirmeleridir. Yaklaşık 10. yüzyıla kadar Tengricilik dini Türkler arasında en yaygın din olmuştur. Türklerin İslam diniyle ilk teması Şii ve Alevilerin dördüncü İmam olarak kabul ettikleri İmam Zeynel Abidin'in Türkler tarafından Kerbela'da koruma amaçlı Horasan'a götürmeleriydi. İslamiyet öncesi Türkler ile Müslüman Arapların ilk karşılaşması 7. yüzyıl döneminde Hilafet-İmamet çekişmeleriyle gerçekleşmiştir (Kaynak-Alevi Devletleri - Muharrem Uçan, Horasan'dan Anadolu'ya Horasanlı 90.000 Alevi Türkmen Erenleri ve Tarihi, Can Yayınları, 2. Baskı --Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları)
Tarihte Yahudilik ile İslam arasındaki etkileşimin tarihi, İslamın Arap Yarımadası'nda doğup buradan yayılmaya başladığı 7. yüzyıla kadar uzanır. Gerek Yahudiliğin gerekse İslamın kökenleri Ortadoğu'da, İbrahim'e dayandığından, her ikisi de İbrahimi (Semavi dinler) olarak kabul edilir. Yahudilik ile İslam'ın paylaştığı birçok ortak yön bulunmaktadır: temel dini görünümü, yapısı, hukuk felsefesi ve uygulaması ile İslam ile Yahudilik birbirine benzer.
Hz.Muhammed Mekke'de dini yayarken, "ehl-i kitap" olarak adlandırdığı Hristiyanlar ile Yahudileri, öğretilerinin temel ilkelerini paylaştığı doğal müttefikleri olarak görmüş, onay ve desteklerini vermelerini beklemiştir. O dönemde, Müslümanlar da tıpkı Yahudiler gibi ibadetlerinde Kudüs'ü kıble alıyordu.
10 notes · View notes