Tumgik
#fragmanlar
andreytarkosvky · 2 months
Text
''Yani sevinçlerimizin nedeni çoğunlukla biz değiliz- dinlediğimiz bir müzik, okuduğumuz bir kitap, seyrettiğimiz bir film, ilk bakışta aşık olduğumuz biri, doğumumuzdan sonra annemiz, zora düştüğümüzde babamız, dostlarımız vesaire. Bunlar pasif sevinçlerdir, çünkü nedenleri ortadan kalktığında onlar da ortadan kalkarlar. Ama faal olduğumuz sevinçler ve arzular da mümkün: onları bizzat "üretmek" zorundayız - çünkü faal olmak üretmek demektir: o halde- bestelediğimiz müzik, yaptığımız bir film, yazdığımız bir kitap, aşık olmayı becerdiğimiz bir an, bu anların hepsi aktif arzulara tekabül eden aktif sevinçlerdir." - Ulus Baker | Yüzeybilim Fragmanlar
10 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Text
sıradan şeylere yüksek bir anlam, alışılmışa gizemli bir itibar, bilinene bilinmeyenin onurunu, sonluya sonsuz bir görünüm vererek onu romantikleştiriyorum.
#novalis
rüdiger safranski - romantik, bir alman sorunsalı
16 notes · View notes
esponsal · 2 years
Text
Falhar de novo. Falhar melhor.
— Samuel Beckett.
14 notes · View notes
bohemkokusu · 2 years
Text
"Uykudayken ne yaptığını unutan insanlar gibi bunlar da uyanıkken ne yaptıklarının farkında değiller."
4 notes · View notes
seslimeram · 6 months
Text
Mahvetme
Tumblr media
Bir mahvetme sarmalıdır enine boyuna hayatımızı kuşatıyor. Tümüyle yaşamsal idenin ve aklın yerle bir edildiği, dahası gündelik pratiklerin handiyse sıfırlanmasına neden olacak kadar ağır bir imtihan silsilesi ile memleketin prangalara esir edilmesine devam olunuyor. Cendere laf olsun diye değil, pranga bir imaj değil tümüyle doğrudan derdest etme halleri, bunların devamında sürekli tekrar olunan bir ötekileştirme eylemselliği içerisinde mahvın herkese farklı bir biçimde tezahürü var ediliyor. Hayat kuşatılırken sorun yoktur buyrulup durulurken aralıksız bir linç tezgahta biçimlendirilir. Duraksamadan güncellenmeye eksik gedik olmadan sürdürülmeye çalışılan tahayyülle birlikte bir kere daha mahvın yetkin ve tek istikamet kılınması sağlama alınır. İsmi yeni, kendisi ikinci yüzyılı arşınladığı söyleye durulan bir ülkede hakkaniyet kavramının eğri eksik gedik koyulmasının ta kendisi bizzat o mahvetme sarmalına aralıksız yönelimi var ediyor. Bile isteye bir uçurumun kıyısına en kestirmeden açık bir tahayyülle terk edilen ülkenin gerçekliği kuşatıyor her yanı. Tüm ol mahvın boyutu, gündelik yaşamın ezilip geçilmesinden, hakkaniyet, hukuk ve adaletin ta kendisinin imha olunması çabasına, hürriyetin yerle bir edilmesinden lafta çokça anılan o demokrasinin artık farazi bir kenar süsüne dönüştürülmesi hallerinden görünür kılınıyor.
Sınırsız bir biçimde yaşam eylemi / erimi / anlamı mamafih boğuntuya konuluyor alenen. Bir mahvetme retoriğinin ortasında cürümlerle / cühela cüretinin kesişimi arasında bir o yana bir bu yana sallana duran bir menzilin yönetim katı eliyle cürümlere koşar adım gitme hevesi kendiliğinden yaşamı tarumar ediyor. Sınırın içinde hem ekonomik hem de sosyolojik anlamda dönüşümü mutlak biat adına çıkagelen hamlelerle var eden iktidarın ve yancısı kesimlerin geleceksiz bir ülkeyi bina etmesinin yolunda mahvın da her nasıl, her ne şekilde güncel bir mefhum olduğu yaşatılanlarda barizdir. Baş efendinin yeni ülke namıyla kodladığı zeminde, milli ve yerli olmayanlar için hayatın bırakılmadığı, tekinsiz bir sarmalın ta kendisine esaretin hizalanması kesintisiz kılınır. Bir mahvetme tahayyülü üstünden var edilmiş ülkenin günü de geleceği de şimdinin içerisinde eylenen hemen her hamleyle doğrudan müdahalelerle yerle yeksan olunur. Cerahatin her nasıl biçimlendiği, birkaç satırlık konuşmaların var edildiği nabız yoklama konuşmaları yaparken baş amir, doğrudan önden ya da konuşmanın hemen arkasından çıkagelen tutarsızlıklarla beraber görünür kılınır. Her şey mahvın her nasıl ikili oynanarak, sahiden madrabazlık ile imal edildiğini kendi deneyimlerinden yola çıkarak teyit edebilir. Gazete Duvar’dan baş amirin son konuşmalarından birisinden bir kesiti paylaşalım:
“AK Parti Genel Başkanı Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşur: "Gazze'de süren Hamas-İsrail çatışmasına ilişkin ise sivillere yönelik hiçbir eylemi, sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmadıklarını dile getiren Erdoğan, savaşın da bir ahlakı olduğuna, tarafların buna riayet etmesi gerektiğine inandıklarını belirtti. İsrail ve Gazze'deki çatışmalarda bu ilkenin çok ağır bir şekilde ihlal edildiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"İsrail topraklarındaki sivillerin öldürülmesine açıkça karşı çıkıyoruz. Aynı şekilde, Gazze'deki masumların hiçbir ayrım gözetilmeden sürekli bombardımana maruz bırakılarak katledilmelerini de asla kabul etmiyoruz. Bir şehrin suyunu, elektriğini, giriş-çıkışlarını kesip altyapısını çökerterek, camisinden kilisesine tüm ibadethanelerini, okullarını yıkarak, insanların en temel insani ihtiyaçlarına erişmesini engelleyerek, içinde sivillerin yaşadığı binaları bombalarla yerle yeksan ederek, velhasıl her türlü utanç verici yöntemle yürütülen bir çatışma, savaş değil katliamdır. Gazze'ye yönelik orantısız ve her türlü ahlaki temelden yoksun saldırıları, dünya kamuoyu nezdinde İsrail'i hiç beklemediği ve istenmeyen bir konuma itebilir. Sivil yerleşimleri bombalamak, sivil insanları kasten öldürmek, bölgeye insani yardım getiren araçları engellemek, üstelik bütün bunları maharet gibi sunmaya kalkmak, devlet değil ancak örgüt refleksi olabilir. İsrail, devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa, sonunda örgüt gibi muamele görmeye başlayacağını unutmamalıdır."
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 2019'da yaptığı konuşmasının, 1947'den itibaren Filistin ve İsrail'in topraklarında yaşanan değişimi içeren haritanın gösterilmesinin ardından Erdoğan, "Tablo bu. Görüldüğü gibi 1947'deki Filistin, 1947'deki İsrail ve Filistin. Geliyoruz 1949-1967 İsrail ne halde. Geliyoruz şu andaki hale İsrail ne halde, Filistin ne halde. Bölgede bugüne kadar adaletsizliğe göz yuman insanlık, son hadiselerde de iyi bir sınav vermiyor." diye konuştu.
Bölgede etki sahibi aktörlerin sükuneti tesis etme yerine yangına adeta körükle giden kışkırtıcı tavrını esefle karşıladıklarını dile getiren Erdoğan, "Amerika, Avrupa ve diğer bölgelerdeki devletleri, taraflar arasında hakkaniyetli, adil ve insani dengelere dayalı tutumlar almaya çağırıyoruz" dedi.
Pazartesi gününden itibaren pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, şu bilgileri verdi: "Bölgemizi içine girdiği bu anafordan süratle çıkarmak için, Türkiye olarak, arabuluculuk ve adaletli hakemlik dahil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. İnşallah bu tavrımızı sonuna kadar muhafaza edeceğiz."
Bölgeye kalıcı huzur ve barışın ancak meşruiyeti Birleşmiş Milletler kararlarına dayanan, 1967 sınırlarında ve coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve tüm dünya tarafından tanınmasıyla gelebileceğinin altını çizen Erdoğan, bunun dışında yol aramanın, bunun dışında hevesler peşinde koşmanın sadece daha fazla yıkım, daha fazla gözyaşı ve can kaybı demek olacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üç semavi dinin kutsal mekanlarını bünyesinde barındıran Kudüs'ün mahremiyetine, Mescid-i Aksa'nın içinde yer aldığı Harem-i Şerif'in statüsüne saygı göstermeyen hiçbir adımı ve tasarrufu kabul etmedik, etmeyeceğiz" dedi."
Baş efendi, ele verir talkını, kendi yutar salkımı! Bütünüyle doğrudan bir cerahate karşı çıkıyormuş, bir kırım ihtimaline ön alma çabasındaymış gibi görünürken var ettiği hemen herkesçe malum olagelen mahvetme halini gerek kendi sınırları içinde, gerekse de yancı ya da yön bildirici / temellendirici olarak var ettiği dışarıdaki eylemselliği ile bütünleyen bir temsilin sunduğu hangi cümle doğru olabilir ki? İnsan hakları evrensel beyannamesi altında imzası bulunan bir devletin, kendi içinde Kürd, Ezidi, Alevi, Ermeni, Rum ve Süryanilere, sınırının dışında da bunlara ilaveten Arap, Hristiyan öteki saydığı herhangi bir kimlik / tahayyüle karşı var ettiği sınırlamalar, tahakküm hamleleri, saldırılar ve terör bizatihi terör ve şiddet var edilirken, birilerinin ellerindeki kana dair tespitlerin her nesi, her neresi doğru kılınabilir ki? Sürekli vurgulanan insanlık mefhumu, günbegün iletişim başkanlığı nam yapının da alttan alta verdiği direktifler doğrultusunda hedef kılınan İsrail ve başta da Yahudilik o Filistin’in yarasının her neresini sahiden onarmaya kafi gelecektir ki. Rojava’da Kürd, Ezidi, Alevi, Kıpti, Keldani, Süryani ve dahi Ermenileri kendisine bir hedef ilan eden, binbir açıklamada bittiği zikredilen PKK ile bir tutulan sivil halka karşıt, onlara kasteden bir cerahat erkinin ulaştığı barış / hasmane düşmanlık mefhumunun kaçıncı evresini oluşturur. Dokuz buçuk ay aç koyup, bir günlük savaşın ardından da beyaz bayrağın sallandırılıp, Artsakh’ın Ermeniliğinin silinip, Dağlık Karabağ’a dönüşümü var edilirken Azeri devletine verilen el, hastalıklı bir turan düşüncesinin etrafını dolduran, donatan silahları var eden damat efendinin kurumuna ön ayak olunarak şiddetle bir kere daha hayatlar esir alınırken, umut kırıma terk edilirken neresidir baş efendinin samimi olduğu, sorgular mısınız?
Birbirini tamamlayan bir cerahat kültünün esiri artık dünyanın yönetim katları. Bu sahada cereyan eden, aksiyon alanın da o bağlamda hiç de eksik gediği olmadığını kanıtlayan pek çok örnek ilave olunabilir. Dayanaksız değil doğrudan kendi içine kör / lal kalıp dışarılara karşı insaniyet mefhumunu hatırlaya gelir kimileri. Düşüncesizce değil doğrudan hesap ve kitabı çok önce var edilmiş bir sınır içerisinde o laflar edilirken dönüp de kendi içindeki hayatlara nasıl davranıldığının sorgulanmayacağı zannedilir. Baş efendinin son konuşmalarından birisi zaten bu bahsin bir tamamlayıcısıdır. “Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz etkileri yaşanırken İsrail ile Filistin arasında meydana gelen hadiselerin herkesi derinden sarstığını belirten Erdoğan, gerginliğin daha da artarak bölgeye yayılması ihtimalinden endişeli olduklarını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Camilerin, hastanelerin ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanması gibi saldırıları kabul etmediğimizi ve asla etmeyeceğimizi açıkça söylüyorum. Gazze'deki insani durumu kötüleştiren ablukanın, bölgeyi provokasyonlara açık, hassas bir duruma getirdiği malumdur. 360 kilometrekareye sıkışmış 2 milyon insanın elektriğini, suyunu, yakıtını, gıdasını kesmek en temel insan haklarının ihlalidir. Gazze halkının toptan cezalandırılması sadece sorunu büyütecek, daha fazla acıya, daha fazla gerilime, daha fazla gözyaşına sebep olacaktır." ifadelerini kullandı.
Gazze'de yaşananlara işaret eden Erdoğan, "Şu anda Gazze'de yer ile yeksan edilen, kadın, çocuk, anne ne var ne yok hepsi yok ediliyor. Bundan kimse dertlenmiyor. Ama biz dertleniyoruz. Eğer İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne zerre kadar saygınız varsa, o zaman kusura bakmasınlar herkes, 'Acaba biz buraya ne gibi bir yardımda bulunabiliriz.', bunu konuşmaları lazım. Ama bunların böyle bir derdi yok." değerlendirmesinde bulundu.
Tüm tarafları aklıselimle hareket ederek önce ateşkesi sonrasında ise kalıcı barışı görüşmeye davet eden Erdoğan, "Gerek şahsım, gerek dışişleri bakanım ki şu anda yolda, Mısır'a gidiyor, gerekse mit başkanım, rehinelerin salıverilmesi başta olmak üzere krize çıkış yolu bulmak için temaslarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Ancak kimi aktörlerin sükuneti tesis etme yerine ateşe benzin döken provokatif tavırları hem bizim çabalarımızı sekteye uğratmakta hem de krizi derinleştirmektedir." diye konuştu.
Erdoğan, özellikle bir konuyu ifade etmek istediğini dile getirerek, "O da şudur. Gazze şu an itibarıyla mazlumdur, mağdurdur ama İsrail'in böyle bir mazlum durumu söz konusu değil." ifadesini kullandı.”
Ama ya da fakat şerhlerine gerek kalmadan her şeyi olduğu gibi bildiren bir baş efendinin sundukları bir başka yerdeki hakikatin de yalın bir özetidir. Bir günde 300 kadar insanın canının çalındığının bildirildiği, hem Filistin, hem İsrail tarafında kayıpların şeceresinin hiç de azımsanmayacak kadar yükseldiği, yok edilmiş olanların birer sayı değil de insan olduğunun idrakine hala uzak kalınan bir uzamda var edilmiş insani felaketin tahayyülü her ne olacaktır. Sınırın dışı içi fark etmeksizin onun bir benzerini var eden bir temsilin kalkıp hala verebileceği akıl var mıdır? Merak etmiyor musunuz sahi? Gideon Levy’nin Haaretz’de kaleme aldığı, Hasan Ayer’in Serbestiyet için çevirdiği makalesinden bir kesit misal sizlere bir şeyi anlatmaya kafi gelir mi; “(7 Ekim) Cumartesi günü İsrail daha önce hiç görmediği olaylara şahit oldu. Şehirlerinde devriye gezen Filistin araçları, Gazze kapılarından giren bisikletliler… Bu olaylar kibri yerle bir etmektedir. Gazze’deki Filistinliler bir anlık özgürlük için her türlü bedeli ödemeye hazır olduklarına karar vermiştir. Peki, bu konuda gerçekten bir umutları var mı? Hayır… Peki, İsrail dersini alacak mı? Yine, hayır.
İsrailliler cumartesi günü Gazze’deki tüm mahalleleri yok etmekten, Şeridi tamamen işgal etmekten ve Gazze’yi “daha önce hiç cezalandırılmadığı şekilde” cezalandırmaktan bahsediyorlardı. Fakat İsrail 1948’den bu yana Gazze’yi cezalandırmayı bir an bile bırakmadı!
75 yıllık istismarın ardından, bir kez daha mümkün olan en kötü senaryo Gazze’yi bekliyor. “Gazze’yi dümdüz etme” tehditleri tek bir şeyi kanıtlıyor: Hiçbir şey öğrenmemişiz! İsrail bir kez daha ağır bir bedel ödüyor olsa da kibrini korumaya devam edecektir.
Başbakan Benjamin Netanyahu yaşananlarda en büyük bir sorumluluğu taşıyor. Bu sorumluluğun bedelini ödemek zorunda ancak bu mesele onunla başlamadı ve o gittikten sonra da bitmeyecek…
Şimdi hem İsrailli kurbanlar için hem de Gazze için acı acı ağlamalıyız. Tek bir gün bile özgürlüğü tatmamış olan Gazze için; nüfusunun çoğu İsrail’in sürdüğü mültecilerden oluşan Gazze için ağlamalıyız…”
Bir mahvetme sarmalıdır enine boyuna hayatımızı kuşatıyor. Bahse konu mahvetme hali, Filistin’den, Tigray’a, şimdi tümden temizlenmiş Artsakh’tan halen insandan arındırma çabasına tutunulan Rojava’ya bir süreklilik içerisinde devam olunuyor. Birbirlerinden hiç de farkları olmayan / kalmamış yöneten katının, savaş tiranlarının, mühimmat imal eden genel geçer değil doğrudan hayata kastın mimarlarının elinde bir kere daha yıkıcılık bir kere daha insan eliyle cehennemin binası sürdürülüyor. Ötesi berisi olmadan müştereken bir yaşam idesini savunmadan, bütün o kötülük kümesine karşı yetti artık demeden bir ve beraberce hiçbir gelecek tahayyülüne yer konulmayacak olduğu artık belirgindir. İkinci dünya savaşının sonrasındaki en kırılgan, en yıkıcı, en kötücül hallerin ortasında ya insani olanı, hakkı, hukuku savunacağız ya da her gün bir yerlerde, birilerinin tahayyülleri / paşa gönülleri öyle istediği için kurban kılınmaya devam edeceğiz. Mesele bu kadar keskin bir hattın üstünde her gün bambaşka yaraların var edilmesiyle güncelleniyor. Umursuyor musunuz sahiden?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Out Of Words ::: Francisco SECO ::: AP Photo
1 note · View note
pusancatholic · 2 years
Text
Kuruluş Osman 95. bölüm özet. Yeni sınırlar yeni düşmanları obanın başına bela yapıyor
Kuruluş Osman 95. bölüm özet. Yeni sınırlar yeni düşmanları obanın başına bela yapıyor
Kuruluş Osman Çobanoğullarının başındaki Ali bey; aileden Ertuğrul beyin ve Osman beyin yiğitliklerinden memnundur. Babasından onlara hayran olarak yetiştirilmiştir. İnegöl’ü fetheden Osman’ı tebriğe ve desteğe gelmektedir. Osman bey için onur niteliğindedir. Tüm oba değerli misafirler için hazırlık yapar. Ak sakallılar da Osman beye Türkün istikbalinin onda olduğunu bildirir. Osman beyin hedefi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
doriangray1789 · 2 years
Link
okunması gerekli
3 notes · View notes
Text
BU FİLM KİMƏ TANIŞ GƏLDİ? #2003❤️
#REAL #HADİSƏLƏR #FRAGMENT #film #fragmanlar #Sleeveless #climber #climbers #aktor #film #127hours #movie #Aron #Ralston #aronralston #singlemovie #Mountaineer #mountaineering #sensasion #filme
0 notes
kitapcafe · 2 years
Text
Tumblr media
"Doyumlarımızın peşinden koşturup durdukça "hayata yapıştıkça", mutlu falan olmuyoruz; olsa olsa, mutluluğun yerine koyduğumuz birtakım hazların, gergin ve belirsiz dünyasında yaşayıp gidiyoruz."
-Yüzeybilim Fragmanlar, Ulus Baker
34 notes · View notes
karartma · 9 months
Text
farklı fragmanlar, aynı sahneler, belirsiz sonlar
2 notes · View notes
avalonunezgisi · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
fragmanlar.
9 notes · View notes
yorgunherakles · 10 months
Text
iyi veya herhangi bir yöntem ya da mükemmel bir beden, ruhu geliştirmez. bunun için bilgelik gereklidir.
platon - diyaloglar
28 notes · View notes
benmisim · 2 years
Text
o kadar aptalca fragmanlar yapıyosunuz ki.... filmi izlemiş oluyoruz. fragmanda twist verilir mi ya. e bitti daha neyi izliyim. tamam. giriş gelişme sonuç belli. ayyhhh.
7 notes · View notes
ceydagayane · 1 year
Text
“Bizler ya başkasıyla varolurken kendimizden vazgeçeriz ya da birlikte varolacağımız başkasının kendinden vazgeçmesini talep ederiz. Bu da mutlak bir mutsuzluk ve pasifliktir. Böylece Sevgi gibi sevinçli bir duygu bile bir şantaja dönüşür.”
[Ulus Baker / Yüzeybilim Fragmanlar]
2 notes · View notes
dahaneler100 · 2 months
Text
Devre arası gösterileri, fragmanlar ve Taylor Swift: Super Bowl nedir, neden bu kadar ilgi görüyor?
Bu haberin orijinal dili İngilizce idi. Her yıl Super Bowl, Amerikan futbol sezonunun amiral gemisi etkinliği olup, yaklaşık 110 milyon izleyiciye büyük bir devre arası müzikal fantezisi ve dudak uçuklatan, benzersiz ve yenilikçi fragmanlar sunar. REKLAM Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük spor etkinliği olan Amerikan futbolu finali “Super Bowl”, dünyanın her yerinden milyonlarca insanın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pusancatholic · 2 years
Text
Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı 32. Bölüm özet. Barbaros Hayrettin Cezayir'i alıyor
Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı 32. Bölüm özet. Barbaros Hayrettin Cezayir’i alıyor
barbaroslar Oruç reisi ve İlyas’ı kahpece öldüren Don Diego; Cezayirli hain adamıyla beraber Cezayir’e saldırır. Oradaki leventler savunma yapsa da yenilirler. Diego Cezayir tahtına oturur.Cezayir’i alan, Oruç reisi öldüren Diego; ispanya kralından Jiel’i geri almak için destek ister. Bir filo ona yardım için yola çıkar. Trt 1 ekranlarında yayınlanan Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı dizisinin sezon…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes