Tumgik
#felsefi sözler
yorgunherakles · 10 months
Text
iyi veya herhangi bir yöntem ya da mükemmel bir beden, ruhu geliştirmez. bunun için bilgelik gereklidir.
platon - diyaloglar
28 notes · View notes
siirlerbiz · 9 months
Text
Tumblr media
"İnsanlardan hiçbir şey beklemeyen mutludur; çünkü o hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramayacaktır." -Alexander Pope
26 notes · View notes
busediyebilirsinizz · 2 years
Text
"Hiç kimsenin ilgisine ihtiyaç duymadığın gün olgunlaşırsın. Hiç kimseden beklentiye girmediğin gün yara almazsın. Hiç kimseye bağımlı kalmazsan kazanırsın."
Tumblr media
74 notes · View notes
maidurak · 1 month
Text
Bırakabildiğin an özgürsün demiş buddha. Bırakmak mutluluğu öğretir insana. Bırakmayı gözlemledim bu aralar. Öyleki derine işlemiş bir tutunma haliydi deneyimlediğim. Bırakabilirim dedim ve denedim. Denemekten kim ölmüş?
İzledim tepkilerimi. Bir anksiyete tuttu içimi. Bir sıkıntı bastı mideden yukarı. Onu da izledim. Dedim bakalım ne olcak? Ne oldu biliyor musun? Hiçbirşey. Kendi kendine geçti gitti. Sonrasında huzur kaldı geriye. Yaşadığım anda mutlu oluverdim. Buddha haklıymış. Denedim gördüm.
Aşırı önem arz eden herşey bırakılabilir. En kötü bırakma eylemi denenebilir. Zor değil. Küçük bir cesaret atışı, tatlı bir akışına bırakma hali. Bir bakmışsın olmaya başlamış. Vücut tepkiler verir.
"Geri al şunu, napıyorsun sen? Kendine gel." gibisinden söylemler işitirsin duygularından. Ama onlarda gelir geçer. Sonra bakmışsın giden gitmiş ama gittiği yere konulabilir istenirse. Biliyorsun. Farkındasın. Sadece o açılan boşluğa bakıyorsun. Ve oraya huzur sızdığını görüyorsun. Bu da anlamı yaratıyor.
Anlam izlemekten doğuyor, huzura izin veriyor izleme hali. Dahil olmamak deniyor buna. Tanık olmak deniyor. Olan biteni TV izler gibi izleme hali. Anksiyete bile önemini yitiriyor. Bırakmaya direnilen şeyin öneminin acısı bir bakıma anksiyete. Önem vermekte acı veriyormuş insana meğer.
Acı sadece negatif yorumladıklarımız değil. Bize pozitif görünenlerde acıya güç verebiliyor. Sırlarla doluyum. Kendimi görmek güzel hissettirdi.
Falan filan bir not daha işte... ;)
Tumblr media
2 notes · View notes
sosyopatkral · 1 year
Text
Tumblr media
Şiir sayfama beklerim 😊
1 note · View note
arkeolog · 1 year
Text
ZAMAN nedir?
Zaman nesnel midir yoksa öznel midir? Günümüzde herkes bu düalist soru sorma tarzının arasında gidip gelirken, insanlık tarihinde zamanın anlaşılmasına ilişkin Aristoteles’ten beri söylenmiş kanımca en bilgece sözlerden birisi neredeyse hiç dikkate alınmaz.
İlgili sözler Karl Marx’a aittir. Marx yaygın inanışa göre filozof değildir. Oysa Marx, birisi Atina dönemi diğeri Helenist dönem filozofu olan Demokritos ve Epiküros üzerine doktora tezi yazmıştır. Bunu eski Yunanca, Latince, Fransızca, Almanca kaynakları araştırarak yapmıştır.
Marx’ın zamana ilişkin ilgili belirlemesi şöyle: “Zaman insanın kendisini gerçekleştirdiği mekandır.” Ne kadar dahice söylenmiş bir sözdür bu. Bir cümlede hem zamanın mekan ile ilişkisi kuruluyor (zaman mekanda gerçekleşir), böylece aynı zamanda hem zamanın nesnelliği yakalanır hem de nesnel zamanın insan tarafından öznel olarak yapılandırıldığına dikkat çekilir. Zaman mekanda vukuu bulur. Tüm hareketler mekanda olur, oluşur ve sonsuza kadar sürer gider. Ama insan zamanın bu doğal akışına müdahale eder, onu birimlerine ayırarak onu şekillendirir.
Böylelikle insan zamana kendi mühürünü de basar. Bu, onun tarih dediğimiz şeyi yaratmasının da ön koşuludur. İnsan zamanı kendisi açısından yapılandırmakla doğal tarihin için ve üstüne toplum tarihini yaratmaya başlar. İşte emek kavramı bu bağlamda devreye girer. Marx’ın emek kavramını araştırmak aynı zamanda onun mekan ve zaman kavramlarına dair kuramsal düşünmenin tarihinde gerçekleştirdiği büyük devrimi de araştırmak demektir? Nedir öyleyse zaman? Nedir “emek zamanı”? Marx’ın zaman kavramına dair oluşmuş olan tüm gizemleri çözer.
Şimdi Das Kapital’i felsefi bir metin olarak oku(ya)mayanlar işe yeniden başlayabilir. Zaman kavramı hakkında emek kavramından bağımsız düşünmek aslında kendini zamanın doğal tarihiyle sınırlamak demektir.
Oysa Aristoteles, insanı anlamak için özellikle insanın yapılandırdığı zamanı araştırmamızı salık verir.
Doğan Göçmen
7 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
CHAPTER SEVEN (kalpler) ____ DORIAN GRAY’İN PORTRESİ ____BİR NARSİST TÜKENİŞ’İN ANALİZİ HRİSTİYANLIK İNANCINDAKİ DUALİZM: Dorian Gray’in portresi, başlı başına bir Dualizm’dir. Birisi birinin yerine geçmiş iki insan gibidir. Tablodaki portre, iyinin ve kötünün yer değiştirmesi olarak karşımıza çıkar. Teoloji Biliminde (Tanrıbilim), düalizm kavramı, iyi ve kötü olmak üzere eşit güce sahip iki farklı varlık varsayar. Hristiyan düalizminde; Tanrı iyiyi; Şeytan ise kötüyü temsil eder. Şeytan (İblis), bazı üst düzey güçlere sahip olsa da Tanrı’ya denk değildir. Çünkü, İblis, Tanrı’ya isyan etmeden önce yine Tanrı tarafından yaratılmış bir melek olarak vardır. Kutsal metinlerde, iyi-kötü zıtlığı ikisi de eşit güçte değildir. Çünkü Tanrı, iyiliği temsil eder ve yaratıcı sıfatında maliktir. Şeytan(İblis)daki güç ise çok daha düşük seviyeli etkiye sahip bir güçtür. Dolayısıyla kötülüğün iyiliği yenme gibi bir ihtimali de olamaz. Şimdi romana dönelim… Romanda iyilik ve kötülük ya da romandaki kurgusuyla gençlik-yaşlılık birbirine zıt güç olarak resmedildiğinde, Her şeyin yaratıcısı olan Tanrı’nın yani ‘’İyiliğin Temsili’’nin tüm evrenin tek hakim gücü olduğunu savunan Kutsal Kitap’a aykırılık teşkil eder. Şeytan, cennetten kovulmuştur ve hiçbir zaman da Tanrı’ya denk ya da üstün olamayacaktır ama bu, Şeytan’ın varolduğu müddetçe Tanrı’ya denk ya da üstün olmaya çalışacağındanvazgeçtiğini de göstermez. Şeytan, sadece ve sadece olağanüstü çabalarıyla varoluşunu sürdürür ve iyiliğin tezatı olan kötülüğün temsili pozisyonundaki varoluşsal rolünü muhafaza etmekten başka bir gücü de yoktur. Buradan hareketle yola çıkarak; evrende düalizmin var olması mümkün değildir. Bu sebeple de birbirine zıt iki eşit güç olduğunu savunan herhangi bir doktrin de mümkün değildir. Romanın trajik finalinde de herkes ve her şey ait olduğu özüne dönmüştür. Tablo, orijinal hali ile gençlik görüntüsüne; Dorian Gray ise ait olduğu yıla göre yaşlı haline dönmüş ve yok olmuş – güç savaşlarında kötülük de ortadan silinmiştir. Hem teolojik hem de felsefi düalizm olarak yoruma açık bir perspektifte romandır. Romanda düalizm sadece Dorian Gray karakteri ve portresi ile sınırlı değildir. Şeytan (İblis) ın romandaki iç sesi olan aforizmalarıyla romanı kasıp kavuran – bence Dorian Gray’den çok daha fazla bu romana etki eden bir karakter olan – Lord Henry Wotton yani, insan görünümlü İblis’i ‘’Düalizm ve Hedonizm’’ kavramları açısından ele alalım;
Tumblr media
CHAPTER EİGHT ____ DORIAN GRAY’İN PORTRESİ ____BİR NARSİST TÜKENİŞ’İN ANALİZİ LORD HENRY WOTTON KARAKTERİ: Sadece Lord Henry’nin aforizmaları için bile okunası bir kitaptır ve sadece Lord Henry karakterinin olduğu bir kitap yazılmış olsa çekinmeden satın alır ve okurum. Bir karakter bu kadar mı etkileyici olur tüm romanı ve karakterleri domine edebilir?… Aforizmaları, kitabın başından sonuna kadar hatta her ağzını açtığında çıkan her bir cümle başlı başına bir aforizmadır. Kitapta Lord Henry’nin söylediği cümleleri çizmekten elim de kalemim de oldukça yoruldu. Keşke Oscar Wilde, sadece Lord Henry Wotton karakteri için başlı başına bir kitap çıkarsaymış dedirten cinsten bir karakter tanıdım bu romanda. Unutulmaz roman karakterlerim arasında en başlarda yerini aldı, Lord Henry karakteri. Hristiyanlıktaki düalizm kavramından bahsetmiştik; Lord Henry, şeytanın iç sesi gibidir. Hem yoldan hem baştan çıkarır. Her türlü insanı saptıran bir tılsımı vardır; Şeytanın asası ile insanlara çomak sokar, dürter ve onları en sonunda rayından çıkarır, tepe taklak eder. Karizması çok yüksektir. Girdiği ortamdaki ağırlığı, yüksek kalibresi kendini hemen belli eder. Söylediği sözler, karşıdakinin ruhunu kimyasını allak bullak eder, Şeytan’ın ruhunu karşısında konuştuğu kişinin ruhunun içine kaçırır sanki. Yukarıda da bahsettiğim gibi Dorian Gray de akıl hocası Lord Henry gibi kötülüğü metastaz gibi yaya yaya romanda ilerletir. Lord Henry’nin en büyük avı ise, Dorian Gray’dir. Dorian, bu zengin, züppe, zeki, burjuva bir adam olan Lord Henry’nin çekim alanına girer. Kendi özünü iradesini kiraya verir. Gerçekte Dorian böyle bir insan değildir. Dorian Gray, Lord Henry ile tanışmadan evvel kendi halinde, dünyanın nimetlerinden habersiz yaşayıp giden mütevazı kendi halinde bir beyefendi adamdır. Ta ki portresini yaptırdığı ressam Basil’in evinde tesadüfen orada misafirlikte Lord Henry’nin de olması ve ilk kez Dorian ile orada tanışması ve ardından Onunla sohbet edip ruhunu ele geçirmesiyle romana sert bir giriş yapar. Dorian, Onun için bir denektir. Dorian’ı haz odaklı hedonist bir birey olarak yaşaması adına aklını çeler, ruhuna şeytanı kaçırır. Lord Henry, koyu bir hedonisttir. Hedonizme göre; en yüksek iyi, hazdır. Anlayış olarak; *Aristipos’un Hedonizm kavramını benimsediği görülmektedir.
3 notes · View notes
paravesiyaset · 9 months
Link
0 notes
olumsuzsozler · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Ölümsüz Felsefi Sözler
Derleyen Öztürk Aydın Pdf
0 notes
guzelsozorg · 1 year
Text
Tumblr media
Felsefi Sözler http://dlvr.it/Sdd57R
0 notes
siyah-kugu19 · 3 years
Text
"Sevgi nedir?" sorusuna böyle cevap vermişler:
Kant: Şarttı.
Platon: Şölendi.
Nietzche: Kölelikti.
Hume: Alışkanlıktı.
Wittgenstein: Susmaktı.
Karl Max: Emekti.
Size göre 'sevgi nedir?'🍁🍁🍁
Tumblr media
130 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Text
doğmakta olan şeyin aslında bir parçası öldü bile. belki de tamamı öldü.
marcus aurelius - meditations
12 notes · View notes
siirlerbiz · 1 year
Text
Tumblr media
24 notes · View notes
Text
Bir ağaca çok yaklaşmak, hem o ağacı hem de ormanı görmeye engel olur. Bir insana, bir gruba, bir ideolojiye gereğinden fazla yaklaşmak da hem gerçeği eksik gösterir, hem de öteki gerçekleri görmeyi engeller. Kişi dünyayı gözünün gördüğü dar alandan ibaret zanneder.
80 notes · View notes
maidurak · 1 year
Text
İş hayatını uyuşturucu etkisine benzetiyorum. İnsanlar çalışırken unutuyorlar yaşadıkları kötü anıları. Bu alkol bağımlılığına benziyor. İş insanları aslında bir çeşit bağımlılık hali yaşıyorlar. Uyuşmak için her gün çalışmaya koşuyorlar. Çalışırken unutuyorlar, unuturken hayallere dalıyorlar. Gelecekte kazanacakları parayla yapacakları pozitifliklere tutunuyorlar.
Varoluşsal bir sorun bu. Ölünce cennete gitmek için yapılan iyiliklere benziyor. Birikilen para bu iyilikler, yapılan pozitif eylemler cennet hali... İş oluyor din. Anlam arayışı uyuşturma mekanizması ile yeni yerini buluyor.
Bunu terk etmek ise cehennemvari hisler veriyor insana. Çünkü öncesinde unutmak için kaçtığı sorun orada onu bekliyor hala. Sadece hisleri uyuşturmuştu bir süreliğine. Bırakınca kaldığı yerden devam ediyor acıtmaya.
Geçiyor hayat uyuşmalarla. Kimi arıyor dininde, kimi arıyor işinde gücünde anestezisini... Ölüyoruz günden güne kendi içimize doğru. Bir karadelik misali çöküyoruz kendi karanlığımıza. Işık illüzyonunda trajedimizi unutmak için yaşıyoruz.
Tumblr media
8 notes · View notes
birkayipgul · 2 years
Text
"Kendinizi kıyaslamak zorunda olduğunuz tek kişi geçmişteki sizsiniz." - Freud
Tumblr media
33 notes · View notes