Tumgik
#protest müzik
yorgunherakles · 2 years
Video
#neşetertaş
#minörempire
21 notes · View notes
protestmuzik · 2 days
Video
youtube
𝐘ı𝐥𝐝ı𝐫𝐚𝐘 𝐃𝐢𝐫𝐢𝐞𝐑 🎷 Giderim
0 notes
Video
youtube
Korkarım
0 notes
aykutiltertr · 16 days
Video
youtube
Haberin Var mı? - YavuzBingöl ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (THM KORO)  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/_uVDkLBjzvg Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Bm Saçlarından bir tel aldım, Em          Bm           Em        Bm Haberin var mı yar yar,  haberin var mı Bm Ben gönlümü sana verdim, Em          Bm           Em        Bm Haberin var mı yar yar,  haberin var mı Em Gözden uzak, dilden ırak,                 Em Ben seni sevmişim eyvah                   D            Em Haberin var mı yar yar,                   Bm          D              A            Bm Haberin var mı yar yar,   haberin var mı Bm Gözler kalbin aynasıdır, Em               Bm      Em        Bm Yalan söyler mi yar yar, yalan söyler mi Bm Aldatan gözleri gördüm Em         Bm          Em        Bm O da sende mi yar yar, o da sende mi        nakarat Bm Son hatıran kaldı bende Em         Bm            D           Em Onu da alsana yar yar,   onu da alsana Bm Yaptığınla mutlu musun, Em          Bm           D            Em Söyle sen bana yar yar,  söyle sen bana Kaynak Muharrem Özdemir Do Re Mi Notasyon fa sol la la la la la__ fa | sol sol sol sib la_ la sol fa saçlarından bir tel aldım haberin var mı yar yar fa fa fa sol la sol sol mi fa re haberin var mı fa sol la la la la la_ fa | sol sol sol sib la_ la sol fa ben gönlümü sana verdim haberin var mı yar yar fa fa fa  sol la sol___ haberin var mı ||:  es mi fa sol sol sol sol sol_ mi fa re gözden uzak dilden ırak mi fa sol sol sol sol_ sol mi fa re ben seni sevmişim eyvah fa fa  fa sol la sol_ sol fa mi haberin var mı yar yar mi mi mi fa sol fa_ fa mi re | es re re fa mi re re__  :|| haberin var mı yar yar haberin var mı Haberin Var mı Yar Yar Do Re Mi Nota ES SI DO RE RE RE RE SI DO LA LA ES SI DO RE RE RE RE SI DO LA LA SI DO DO RE MI RE RE SI DO SI ES SI SI SI RE SI DO DO SI DO LA ES LA SOL DO SI DO LA LA LA LA LA 2. BÖLÜM DO RE Mİ Mİ Mİ Mİ Mİ DO DO RE RE RE RE SOL Mİ Mİ DO RE DO DO DO DO RE Mİ RE RE Sİ DO LA Yavuz Bingöl 2014'te Yavuz Bingöl Genel bilgiler Doğum 07 Ekim 1964 (59 yaşında) İstanbul, Türkiye Tarzlar Türk halk müziği Meslekler Müzisyen, Şarkıcı, Oyuncu Etkin yıllar 1988-günümüz Müzik şirketi Ada Müzik (1995-1997) Prestij Müzik, Akbaş Müzik (1998-1999) Sony Music (2000-2002) Seyhan Müzik (2004-günümüz) Resmî site Resmi web sitesi Eş Öykü Gürman (e. 2015; b. 2016) Yavuz Bingöl (d. 7 Ekim 1964, İstanbul), Türk müzisyen, türkücü, sinema ve dizi oyuncusudur. Yaşamı 7 Ekim 1964’te İstanbul'da doğdu. Babası edebiyat öğretmeni Yılmaz Bingöl, annesi Şahsenem Bacı olarak tanınan halk ozanı Şahsenem Akkaş’tır.[1] Babasının işi nedeniyle ilköğrenimini Konya, İstanbul ve Ankara’da beş farklı okulda yaptı.[2] Ortaokul öğrenicisi iken Ankara Devlet Konservatuvarı sınavlarını kazanarak korno-piyano bölümüne girdi.[3] Müzik kariyeri 1979 yılında eğitimini yarıda bırakıp İzmir’e taşındı. Müzik öğretmeni İsmail Ünlü ve annesinin çabaları sonucu 1983’te müziğe geri döndü. Annesiyle sokak düğünlerinde çaldı ve albümler çıkardı.[1] 1984-1986 arasında zorunlu askerlik hizmetini yaptıktan sonra İzmir’e döndü ve aynı yıl evlendi. Bu evliliğinden “Türkü Sinem” adında bir kızı oldu.[2] 1986 yılında müzisyen arkadaşı Nihat Aydın ile “Umuda Ezgi” grubunu kurarak protest müzik yaptı. Aktif olarak 7 yıl grubun solistliğini yaptı, onbeşe yakın beste yaptı. 1995’te gruptan ayrılıp Sen Türkülerini Söyle adlı ilk solo albümünü çıkardı; bunu sırasıyla Baharım Sensin (1997), Gülen Az (1998), Sitemdir (1999), Üşüdüm Biraz (2000), Belki Yine Gelirsin (2002), Unutulur Herşey (2004), Biz (2005), Yare (2007), Kül (2010), Ateş (2012) adlı albümleri izledi. Türkiye ve yabancı ülkelerde solo konserler veren sanatçı, Civan Gasparyan gibi tanınmış sanatçılarla birlikte de sahneye çıktı.[4] Piyanist Mehveş Emeç ile bazı senfonik çalışmalarda da yer aldı.[5] Bingöl, Barış temalı konserler vererek aktivist kimliğini öne çıkardı. 2000 yılında Almanya’da UNESCO tarafından organize edilen bir konser veren sanatçıya “barış elçisi” unvanı verildi.[6] Sinema kariyeri 1998 yılında ‘Cumhuriyet’ filminde rol aldı. Üç Maymun filmi de dahil olmak üzere pek çok sinema filminde rol aldı. Üç Maymun'’daki rolü ile 61. Cannes Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülüne aday oldu.[7][8] 72. Koğuş filminde başrol oyunculuğunun yanı sıra yapımcılığı üstlendi. Türkiye, Macaristan, Hollanda ve İrlanda ortak yapımı Istanbul My Dream (2011) filmindeki rolü ile ile uluslararası bir yapımda deneyim edindi. Bingöl, sinema oyunculuğunun yanı sıra çeşitli dizi filmlerde başrol oyuncusu olarak yer almıştır. Sadri Alışık Kültür Merkezi prodüksiyonu olan 72. Koğuş’ta ve Keşanlı Ali Destanı’nda başrol oynadı. Keşanlı Ali Destanı’ ile Broadway’de sahneye çıkma fırsatı buldu.
0 notes
epifizz · 10 months
Note
Ahmet Kaya'nın "Başkaldırıyorum" parçasının sözlerine dikkat ederek bir kere dinleyebilir misin? Ve nasıl bulduğunu bizimle paylaşabilir misin?
Ahmet Kaya'nın müzik tarzı pek benim tarzım değil. Sözleri de elbette kötü değil ancak orada verilmek istenen hissi örneğin protest rap müzikte çok daha derinlikli alabileceğim kanaatindeyim.
0 notes
edebiyat0x800f0831 · 2 years
Text
Yalan bir dünya
Metinde verilen duygu, gençliği nasıl araştırıp düşünmekten alıkoyduğunu anlatmaktadır. “Tek dert buymuş gibi”, “Tek sorun buymuş gibi” derken anlatılmak istenen onca olan şey arasından pop müziğe duyulan ilginin gereksiz olduğunu iddia etmekte. Metin, insanların biraz da olsun araştırma yapıp eline kitap alması gerektiğini ve daha lüzumsuz pop müzik gibi akla yararda bulunmayan tabiri caizse salakça alışkanlık ve duygulardan arınmasını gerekli görmektedir. Metinde verilen Victor Jara referansı, aynı şekilde toplumun araştırma yapmak, Victor Jara’nın acımasız bir sonla biten müzik yoluyla verdiği savaşı gibi bir çok hikayeyi araştırıp öğrenmek yerine, gereksiz ve onları birer insan olarak geliştirmeyecek davranışları huy etmelerini kınamak için koyulmuştur. Yalan bir dünya ifadesi de tam olarak bu duyguları ve nasıl insanların kalpten değil de beyinlerinden yürümelerinin gerektiğini ifade etmektedir.
Hayır, metnin genel olarak müziğe ya da hiçbir türüne lafı yoktur. Tam olarak popüler pop müzik endüstrisinin gözü bağlı at gibi toplumlar yetiştirmesini anlatmaktadır. Victor Jara’nın verdiği mücadele mesela, politik haksızlıklara ve skandallara, sanatı müziği ile saldırır. Güney Amerikada birçok sanatçı ve aydının katıldığı, devrimci bir hareket olan Nueva Canción, diğer bi adıyla Yeni Şarkı Hareketi’nin önemli bir ismi olur. Protest şarkıcı Victor Jara, komünist ve partisinde sanatçı bölümünün başıdır. Victor Jara, diğer şarkıcılarla birlikte solcu partilerin birleştiği Unidad Popular koalisyonu yararına birçok konser verir.  Augusto Pinochet, 11 Eylül 1973 tarihinde yaptığı darbe sırasında, Unidad Popular sosyalist partisinin başkanı Salvador Allende’yi devirir ve batmış olan ilk sosyalist hükümetin yerine 17 yıl süren bir diktatörlük kurmuştur. Bu darbe sırasında Victor Jara, Teknik Üniversite’deki işi başında tutuklanır ve birçok arkadaşı gibi Şili Ulusal Stadyumunda işkence görür, bir daha gitar çalamaması için elleri kırılır, metindeki başka bir referans.
Victor Jara 28 Eylül 1932’de Şili’nin küçük bir köyü olan Lonquen’de yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Daha küçük bir çocukken babası evi terk eder. Annesi Amanda düğünlerde, cenazelerde, çeşitli etkinliklerde gitar çalıp şarkı söyler. Jara’nın müziğe ve gitara olan ilgisi de böyle başlar. İlerleyen yıllarda müzik her zaman hayatında olacak, yeri geldiğinde gitarını ve şarkılarını silah olarak kullanacaktır. Jara çocukluğundan itibaren her zaman meraklı, çevresine karşı duyarlı ve ilgilidir. İlkokul yıllarından itibaren tiyatro ve müzikle ilgilenir. Okuldaki müsamerelerde doğaçlama skeçler oynar. Babasının evi terk edişinden sonra Santiago’ya taşınırlar. O dönemde tek kültürel aktivite kaynağı kilisedir. Dolayısıyla Jara’nın da arkadaş çevresi ve sosyal yaşamı kilise etrafında şekillenir. Jara 15 yaşındayken annesi kalp krizi geçirerek hayatını kaybeder. Çevresinin de etkisiyle, dinsel eğitimi bir çıkış yolu olarak görür ve papaz okuluna kaydolur. Okulda geçirdiği kısa sürede orada gördüğü katı disiplin ve dışa kapalılık ona buraya uygun olmadığını gösterir. İnandıklarını sorgulamaya başlar ve okuldan ayrılır. Victor Jara tutuklandıktan sonra gördüğü işkencelerinden birinde Unidad Popular’ın şarkısını söylemeye çalışmaktadır. Victor Jara, 44 defa makineli tüfekle vurularak, dudaklarında şarkı ile 16 Eylül 1973 tarihinde öldürülmüştür.
Pop müzik endüstrisi gibi birçok boş hazın kurduğu bu “yalan dünyada”, insanların böyle hikayeleri sorgulayıp araştırmamasını kurduğunu ifade etmektedir bu metin. “Yalan bir dünya” ifadesi tam olarak budur. Cahilliği kuran popüler kültürün toplumun görmesini istemediği böyle önemli isimlerin unutulduğu, yalan bir dünyadır.
1 note · View note
sonmuzik · 2 years
Text
Zhea'dan İlk Teklisi "Baştan Yazıcaz" Diyor...
Tumblr media
Zhea'dan İlk Teklisi "Baştan Yazıcaz" Diyor...
Çocuk yaştan beri müzikle hem TRT Çocuk Korosu’nda yer alarak hem de piyano çalarak ilgilenen, zaman içinde Hip-Hop kültürünü de tanıyan Zhea, trap tınılı ilk teklisi "Baştan Yazıcaz" ile tabuları yıkıyor! Ji Medya etiketiyle dinleyicilerle buluşan “Baştan Yazıcaz”ın sözü ve müziği Zhea (Zeynep Demir) beati 3min ve düzenlemesi ise Ali Eren Taştan imzası taşırken, teklinin klibini ise Eray Kılıç yönetti. Zhea, ilk teklisi "Baştan Yazıcaz"ı şu sözlerle anlatıyor: “Baştan Yazıcaz'ın sözleri, özel hayatımdaki farklı kariyerlerimin ve yaşayışımın protest bir ürünü olarak ortaya çıktı. Bu sebeple şarkının bütünü, bugün geldiğim noktaya kadar müzik kariyerine adım atmış olmamın psikolojik olarak bana hissettirdiklerinden bahsediyor. Örneğin “Baştan Yazıcaz” cümlesini çoğu yerde vurgulamamın sebebi insanların özellikle başka insanlar hakkında var olan tabularını yıkmak anlamına geliyor. Yine “Sev çek” ve “suratım imzam” tabirleri aslında her insanın ifadesinin özel oluşu ve bunu sürekli aynada sevdiğimiz şekliyle herkese sunmak için güzel açılardan pozlarını çekmek isteyişimizi anlatıyor. Aslında bunların hepsi kendime söylemlerim fakat genelleme yapabilirim çünkü yalnız olmadığımı biliyorum!” Bertin Yıldız; "İki Satır" Adlı Yeni Şarkısı Zhea'dan İlk Teklisi "Baştan Yazıcaz" Diyor... Read the full article
0 notes
adimisenko · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
yaşar kurt - anne
0 notes
aynurantt · 2 years
Text
Tumblr media
"Özlem için, Nazım var
Mavi için, Edip Cansever
Rakı içmek için, Can Yücel
Sevmek için, Cemal Süreya
Sevda için, Ahmed Arif
Hepsi için de Ahmet Kaya."...
“Ölmek ne garip şey anne.. oysa türkü tadında yaşamak isterdim..”
#AhmetKaya
28 Ekim 1957, Malatya -- 16 Kasım 2000, Paris, Fransa yıldönümü anısına... ✍️
*Ahmet Kaya 1957 yılında Malatya'ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu. Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya'da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı. Okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972'de İstanbul Kocamustafapaşa'ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı.
On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği'nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi. 1978 yılında Gelibolu'da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu.
İlk dönem albümlerinde genel olarak bağlamaya ağırlık verdi. Ahmet Kaya'nın tarzı pop,
Türk Halk Müziği ve Arabesk kategorilerine tam olarak dahil edilemediği için özgün müzik denilmeye başlandı. Kendisi müzik tarzının devrimci arabesk veya protest olarak tanımlanmasına karşı çıktı. Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber, Attilâ İlhan, Can Yücel, Nevzat Çelik,
Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Ahmed Arif gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de bestelemiştir. Genellikle şarkılarında toplumsal meseleler işlenir. Toplam yirmiiki albümünde sadece bir Kürtçe şarkısı (Karwan) vardır ve bir tane de Kürtçe açılış bulunur.
Ölümü
Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 17 Kasım 2000'de 30.000'in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris'in Peré Lachaise mezarlığına defnedildi.
Albümleri :
Ağlama Bebeğim (1985)
Acılara Tutunmak (1985)
Şafak Türküsü (1986)
Bir Gelir (1986)
Yorgun Demokrat (1987)
Başkaldırıyorum (1988)
Resitaller-1 (1989)
İyimser Bir Gül – Kod Adı Bahtiyar (1989)
Resitaller-2 (1990)
Sevgi Duvarı (1990)
Başım Belada (1991)
Dokunma Yanarsın (1992)
Tedirgin (1993)
Şarkılarım Dağlara (1994)
Beni Bul (1995)
Yıldızlar ve Yakamoz (1996)
Dosta Düşmana Karşı (1998)
Ahmet Kaya‘nın Ölümünden Sonra Çıkarılan Albümleri
Hoşçakalın Gözüm (2001)
Biraz da Sen Ağla (2003)
Kalsın Benim Davam (2005)
Gözlerim Bin Yaşında (2006)
Babaero Ahmet Kaya Yanlızım (2012)
#kaftanheceler ✒️📚☕🌇
5 notes · View notes
cenkdurlu · 4 years
Text
Türkçe Rap - 2019.
Tumblr media
        Merhaba! 2019’un bitmesine artık günler saydığımız vakitler, Türkçe Rap için oldukça verimli, sansasyonel ve üretken geçti. Yıl içinde çıkan ve ses getiren işleri hem derleyip hem de bunlar üzerine konuşmak istiyorum. (ufak bir not: sıralama şeklinde değil rastgele bir şekilde ilerliyor çalışmalar)
Tumblr media
         Tepki  - Output NR.1
               2018’den beri M.O.B çatısıyla hareket eden Tep, M.O.B’nin ne yapabileceğine (yer yer ne yapamayacağına) güzel örneklerle üretime geçti. Tepki’nin albümü bence kariyerinin en sivrilen işi oldu, Alev Alev, Mercedes, Denedim, Ne Denli gibi akılda kalıcı ve yapı olarak başarılı parçalara karşı, albümün Kliplendirilmeleri “fabrikasyon” bir hıza ulaşarak dinleyici gözünde –sıradan- hale geldi.
         Saian – Berhava
               Uzun süredir gözümüz kulağımız gerçekten sert sesler arıyordu. Saian’ın düşürdüğü yeni albüm, Otonom Piyade duruşunu sürdürmekle beraber daha sert ve bana göre daha cesur. Ancak albümdeki Feat’leri hem beklemiyordum hem de bence Çağrı Sinci dışında oldukça sönük çalışmalar olmuşlar.
Tumblr media
         90BPM - Şehir FM
               Yılın tartışmasız en başarılı projelerinden biri Şehir FM’di.  Işıkların Altında, Kötüler gibi çalışmalarla rafine bir müzik ziyafeti olan albümde Sorgu beni çok şaşırtarak neredeyse tek başına albümü kalkındırmış. Ayrıca albümün bazı noktalarda oldukça farklı arayışlara gidişi beni sevindirtti, Ağaçkakan düeti Tekdüze ve Da Proff düeti Umut Var, iki ayrı noktadan bambaşka perspektiflere sahip olmalarına rağmen aynı tepside kalabilmiş ve hiç sırıtmamışlar
          Geldiğim Yer Soundtrack
Onedio ve Basemode işbirliğinden çıkan ve 11 Rapçinin hayatlarını anlattığı belgesel serisi Geldiğim Yer’in soundtrack albümü, senenin en sürpriz işiydi. Da Poet – 2009’la beraber her eski rap dinleyicisi kendi hikayesini dinlerken, Khontkar’ın çalışması ise sevmeyenlerine dahi ulaşıp iyi izlenimler bırakmayı başardı. Türkçe Rap’te göremediğimiz  bir çalışma olan belgesel serisi, haftalık yayınladığı bölümleriyle bence Kültürümüz için oldukça gerekli bir işti. Herkese tekrar ve tekrar saygı, sevgi sunuyorum bu çalışma için.
           Şehinşah – Pirana
               DJ Artz ile beraber başladığı tekrar üretim sürecinin artık zirvesinde olan Şehinşah, 2019’da iyice tekrara düşen Türkçe Rap’e yeni bir yol gösterdi, özellikle bir kısım tarafından dile getirilen “Rap müzik ile bir şeyler anlatabiliriz” mottosunun pratiğe dökülmüş hali olan Pirana, müthiş bir kliple beraber hem göz hem kulaklarımıza bayram ettirdi. Karma ekolünün devamı diyebileceğimiz parça bence Şehinşahın zirve çalışmalarından biriydi.
Tumblr media
           Şam - P.o.P 2
               Yılın en olaylı isimlerinden birine geldik, Istanbul Trip ile 110’u çıkaran ve Yeni Nesilin en ümitlendiren isimlerinden Şam, yaşadığı travmalar ve müzik dışı gündemlerle boğuştuktan hemen sonra, Geçen yıl başladığı P.o.P serisinin devamını bizlere sundu, bence “Sensiz” dışında başarısız bir çalışma olan 2. Albüm, tıpkı Motive gibi hayal kırıklığı oldu.
           Patron & Ati242 – Mayday.
               2019’un en koşan isimlerinden Patron ve Ati, yine oldukça ses getiren çalışmalara imza attılar. Bunların en akılda kalanıysa Mayday oldu. Ati için resmen bir slogan haline gelmiş olan “Ortalığı Taradın Lan Ati”nin çıkış parçası olan Mayday, bence Parçanın şanına yakışmayan bir kliple bizlerle buluşmuş olmasına karşın Türkçe Rap 2019’unun sembol parçalarından birisiydi.
           Ati242 - 242, Flowjob, Junkie Flow.
               Ati bu yıl bir albüm ve bolca tekli verdiği bir dönem geçirdi. Geçen yıldan başladığı çıkışını sürdürmek adına artık neredeyse eküri haline geldiği  Astral ile 242, Zen-G ile Flowjob ve Düet ağırlıklı Junkie Flow’u bizlere dinleten Ati, YİNE YENİDEN YENİ NESİL İSİMLERİN BAŞARISIZ SERÜVENİ başlığı altına taşındı, özellikle Junkie Flow Ati’den bekleneni alamadığımız bir çalışmaydı, neredeyse “yapılmış olmak için yapılmış” bir albüm diyebilirim. 242 ise hem altyapı hem de nakarat olarak oldukça başarılı, kendini dinleten bir parçaydı. Fakat Ati’nin oldukça tekrara düşmeye başladığını söylemek gerek.
           Çağrı Sinci - Çığlık - Hayırlı İşler - Küçük 1 Cinnet
               Bu yıl üretenler kervanında Çağrı Sinci de katıldı, kendisi adına unutulmaz bir sene olduğuna eminim. Set ile Hayırlı İşler, Solo olarak Küçük 1 Cinnet teklileri oldukça beğenildi, Çığlık EP’si ise İndigo düeti Flu ile önplana çıkarken, Hep Biz Öldük albümün net parlayan parçasıydı bence.  Ayrıca Sinci’nin bu yıl duruşu ve çalışmalarıyla Rap’i sert seven arkadaşlar için bir bayrak adam olmaya başladığının da altını çizmek gerek.
           Ezhel & UFO – Wir Sind Kral
               2019’un üretken isimlerinden biri Ezhel’di. Özellikle “Aya” Parçası ile oldukça farklı bir Sound deneyen MC, UFO ile olan çalışmasıyla bir anlamda eski sevenlerini de tatmin etti, sert sözler ve atak vokaller ile Wir Sind Kral, bu yazıyı yazarken çıkmak üzere olan “Ezhel x UFO” albümü için beklentileri oldukça yükseltmiş oldu
Tumblr media
           İstanbul Trip – 110
               Türkçe Rap’in önemli ekiplerinden Trip’in 110 albümü, maalesef müzik dışı olaylar sebebiyle gündemde kalamadı. Ancak bu yılın bence en güzel işlerinden biriydi, Griye İsyan – Rap Rap Rap – Bronx Side gibi işler kulaklarımızı tatmin etti. Ancak Ekiple alakalı “Şam en iyilerinden” görüşünün bu albümle beraber rafa kaldırılması gerektiğini düşünüyorum, albüm içerisinde en başarılı duran kişi Xir iken hemen ardından Maestro geliyor. Şam ise tekrara düşen kafiye örgüsü ve vokaliyle, Rap Rap Rap dışında başarısız bir performans çizmiş.
         Ege Çubukçu - Badd Trip
               Ege Çubukçu, 2019’da Badd Trip ile beni tam anlamıyla mest etti. Chill’in diplerinde dolaşan parça bence Ege Çubukçu’nun, kendisini ve müziğini yeniden tanımlaması için mükemmel bir fırsat, hala sırf isminden dolayı Ege’ye uzak olanlar varsa, mutlaka ve mutlaka şans vermeniz gerekiyor.
          Sayedar & Önder Şahin – Gölge Boksu
               Her yerden EP ve Tekli’ye boğulduğumuz, eskisi gibi tam anlamıyla “Albüm” dinleyemediğimiz yeni müzik dünyasında, Safkan Hip-Hop ile 5. Günün şafağında Gölge Boksu geldi. 12 Parçalık albüm, Ceza – Sansar Salvo – Kezzo – Killah Priest düetlerini içeriyor. O özlediğimiz 2007 – 2009 ruhunu albümde görüyor olmak oldukça güzel ve umut verici bir histi. Ancak tam anlamıyla istenen geri dönüşü alamadı albüm. Bu yıla dair gözden kaçmaması gereken albümlerden biri.
           Ağaçkakan – Gravöl 0 EP
               Solo olarak en son A Nakşvit albümü ile duyduğumuz Türkçe Rap’in gurur verici isimlerinden Ağaçkakan, bu yıla Gravöl 0 ile katıldı. A Nakşvit’e oranla oldukça farklı bir çalışma olan Gravöl benim playlistimde sadece RKS ile tutunabildi.
           Katliam 3    
               Geldik toplu çalışmalara. Benim oldukça mesafeli bulduğum bir seri Katliam serisi. Popülist bir şekilde bulabildiği kadar sanatçıyı 5 dakikalık bir altyapı üzerinde buluşturmak ne ortaya tam bir üretim çıkarıyor, ne de bir mesaj olabiliyor. Doğal olarak bir “herkesin 100 takipçisi dinlese… İyi para”dan öteye geçemiyor bu çalışmalar. Katliam bu sene başarılı bir Marketing ile oldukça dinlendi, özellikle Hayki ve Şanışer’in verse’leri bol tartışmalı gündeme yönelik söylemleriyle ilgi çekti.
           Susamam
               Madem Toplu Parçaları bu kadar eleştirdik, bir de olaya “olmuş” bir örnekten bakalım, Şehir ve Ritim bölümünde bahsettiğim gibi, Susamam oldukça başarılı bir Toplumsal tepki içeriyor. Peki Katliam ile Susamam arasındaki “başarı” nereden kaynaklanıyor ? Çok basit; Susamam’da neredeyse her sanatçı kendi verse’lerinde anlatmak istediğini başarıyla anlatmış, mesajını vermiş ve parçayı bir bütünlükle ilerletmiş (sonlara doğru bu anlatmak istenenler biraz zorlaşmış, benim düşüncem parçanın süresinden kaynaklı olduğu) bu hem bize güzel bir “toplu parça nasıl yapılır” prototipi verdi hem de Türkçe Rap’in protest damarını tekrar harladı. 2019’un En büyük olaylarından biriydi.
Tumblr media
          Farazi & Kodes - Ölmek için Doğanlar
               Bu yıl Farazi hem twitterından bol bol tekrarladı, hem de Kodes Kahra ile birkaç teklileri yayınlandı. Dramelodi’nin Kodesinin geri dönüşü bence oldukça hatırlanabilir oldu çünkü Albüm bence oldukça doyurucu, tatmin edici bir çalışmaydı. Farazi klasik Farazi Beatleriyle Kodes Kahra’yı beslemiş; Kodes ise klasik 9 numara tarzıyla ceza sahası içinde şov yapadurmuş (bu kadar çok futbol terimi kullandığım için utanıyorum. Fakat Çakı gibi albüm.) Umarım Kodes Kahra önümüzdeki süreçte de üretmeye devam eder.
           Allame – AV
               Basemode etiketiyle çıkan yeni Allame albümü, bu yılın benim açımdan beklemediğim işlerindendi.  Benim şahsen tatmin olmaktan uzak olduğum bir albüm oldu, Allame’nin 2015 “Bu Senin Ellerinde” teklisinden bu yana kullandığı vokali bana tek boyutlu ve hissiyattan uzak geliyor. Ancak Allame’nin kendi doğrularıyla yaptığı üretimlerle oluşturduğu kendine has kitlesinin oldukça memnun olduğunu gözlemledim bu albümle alakalı, AV albümü yine senenin konuşulan işlerinden biri oldu.
           Norm Ender – Mekanın Sahibi
               Türkçe Rap’in demirbaş Toxiclerinden Norm Ender’in piyasaya 26. Geri dönüşü ülke genelinde virallerle karşılandı, yaşları küçük kitlesini adeta diğer sanatçıların üzerine salan Norm, tam olarak bildiğimiz gibiydi. Parçanın etkisiyle mainstream medyanın da gözbebeği olan Norm, “Popüler Kültür” eleştirilerini 10. Dakikasında yutup, Reklamlarda ve Magazin programlarında boy gösterdi. Neredeyse müziği ile konuşulmayan tek Müzisyen olan Norm, Beatinin çalıntı çıkmasına yönelik iddialarla bu unvanını kaybetti ve müziği ile konuşulmayı başardı.
           Ezhel – Olay & Lolo
               Mekanın Sahibi’nin magazinde getirdiği gürültü patırtı ardına tüm gözler verilecek cevaplara çevrilmişti, Lolo bu açığı kapatmaya çalışırken (daha sonraları parçanın bir cevap değil daha önce kayıt edilmiş olduğunu öğrendik) yer yer başarılı oldu. Ancak genel anlamda hayranlarının beklediği sertliğe hiçbir zaman yaklaşmadı Ezhel. Olay ise Susamam ile aynı gün çıkarak bambaşka bir hava estirdi. Özellikle Ohal uygulaması ve ülkenin toplumsal problemlerine yönelik sözlerle bol bol konuşulurken, Son yıllarda gördüğümüz en sert kliplerden biriyle herkesin dilindeydi.
           Keişan - Aranan Adam 2            
               “Lamborghini” teklisi ile dönüşünün sinyallerini veren Keişan, Aranan Adam 2 ile tekrar Türkçe Rap’e dönmüş oldu. Albüm öncesi gelen “Ne Bakıyon Dayı Dayı” parçası çok sert eleştirilerle karşılaşmış olsa da, Albümdeki Khontkar düeti “Görmedin Böylesini” bence oldukça başarılıydı. Trap sahnesinde oldukça iddialı olan Kei bakalım 2020 yılında neler yapacak.
           Stabil - Varosh & Serseri Bey
               Adım adım kendine müthiş bir kitle oluşturan Stabil, bu yıl “Varosh” ve “Serseri Bey” ile ön plana çıktı. Kendi adıma Serseri Bey parçasındaki anlatımı dinlemesi yorucu bulsam da Varosh parçası oldukça hoşuma gitti. Stabil her ne kadar yeni nesilde Şam, Ati kadar öne çıkmasa da bence Jenerasyon içerisinde oldukça güçlü isimlerden birisi, özellikle Varosh parçası bunun kanıtı diyebilirim.
           Emboli – Avangart
               Daha önce blogda incelemesini yazdığım Emboli – Avangart 2019’un en sürpriz işlerinden biriydi. Yine Yeni Nesile dair en umut verici işlerden biriydi. İnceleme için tıklayın.
Tumblr media
         Kayra – Bütün Ayazların Ortasında
               2019’da Kayra’yı tekrar dinleyebildik. Parça parça yayınlanan albüm bu açıdan oldukça negatif bir başlangıç yaptı. Zira albüm baştan sona bir hikaye anlatıyordu, belki bir dizi veya film olsa bu bölümlendirmeyi anlayabilirdim ancak Tüm hikayeye kendini kaptırmak heyecanını bölmek hoş değildi. Klibin de etkisiyle Kafamda Cehennem albümden en öne çıkan parça oldu. Ancak albümün son hali oldukça kaliteli bir hikayeyi anlatıyordu. Kayra’nın Hikaye Anlatıcılığı yeteneğinin en oturmuş hali olan Bütün Ayazların Ortasında; Kayra’nın belki en iyi değil ama en hikaye çerçeveli çalışmasıydı.
           Fuat - Omurga 1 & 2
               Rapüstad’ın dönüşü de Parça parça oldu! Yılın hatta belki de son 3 4 yılın en sert çalışmalarından “2 Pushta”, Şanışer’in önlere çıktığı “İstemem”, Saian düeti “Omzuna Al” gibi parçalarla albüm Eski kulağı kesikleri baştan sona memnun etti. Açıkçası benim müzikal anlamda en çok tatmin olduğum parça “İstemem” parçası oldu. Özellikle Şanışer’den beklemediğim performans beni şaşırttı.
         İmpala - Kim Nasıl Ölür?
               2019’da sesini yavaş yavaş duyurmaya başlayan isimlerden İmpala. İlk olarak geçen yıl çıkardığı Sosyofobi albümden “Bugün Kim Öldü?” parçasıyla tanıdım. Türkçe Rap’te değinilmekten “kaçınılan” sözler ve başarılı vokali İmpala’yı takip listeme ekletmişti, bu sene ise İmpala’dan kulağıma takılan en belirgin iş Kim Nasıl Ölür? Oldu. Şarkı ismindeki Emile Zola – Kim Nasıl Ölüyor? Kitabı göndermesiyle şaşırarak tıkladığım parça beni her anlamda tatmin etti. Bu parçayla beraber benim gözümde İmpala’nın kalemine dair bir soru işareti kalmadı.
           Hayki – Kargalar
               2018’de OL ile dinlediğimiz Hayki bu yıl müzik dışı polemiklerle bol bol gündeme geldi, Susamam ve Katliam parçalarında duyuldu. Solo çalışmalarında öne çıkan işi ise Kargalar’dı. Son dönemde yaşadıklarını açıkyüreklilikle anlatan Kargalar bir Hayki şarkısının tüm özelliklerini taşıyor fakat Müzik dışı tartışmaların gölgesinde kaldı bu parça da.
         Ceg – Şampanya & Sokaklar
               Trapanasyon ile artık bir Star statüsüne yükselen Ceg’in 2019’da önce “Şampanya”sı ardından “Sokaklar” parçası oldukça ses getirdi. Şahsen Şampanya oldukça eğlenceli bir şarkı olmasına karşı “Rap müzik nedir?” tanımının eksikliğinden yararlanmış gibi geldi bana. Rap müzik kümesinde değerlendirmezsek gayet eğlenceli bir yaz şarkısı. Sokaklar ise lirik ağırlıklı ve anlatı anlamında bir ilerleyişe sahip. Bu açıdan ikisini ayrı kümelerde oldukça beğendim.
           Contra - Hayırlara Ola & Zebani & Bir Yana
               Contra kariyerinin en üretken dönemine Anıl Piyancı & Yeşil Oda ile yakınlaşması ile girdi diyebiliriz. Geçen yıl Kibir teklisi ve Yerden Yüksek albümünü dinlediğimiz Cont, bu yıl ise 3 tekliyle bizlerleydi, Hayırlara Ola – Zebani – Bir Yana üçlüsünde Zebani daha Protest bir duruşa sahip. Bir Yana ise Contra diskografisinin sound olarak en farklı işlerinden biri. Hayırlara Ola beni yakalayamadı, bu üçlü arasında en az beğendiğim çalışma oydu.
Tumblr media
           Aspova & Tanerman - Disosiyatif
               Sahnemizin en üretken isimlerinden Aspova bu yıl; Akbabalar – Labirent – Bodrum – Of – Kapı teklilerini, Hell albümünü ve Tanerman ile Disosiyatif EP’sini dinletti. Bu çalışmalar içinde benim kulağımda en çok kalan Disosiyatif oldu. Tanerman ile uyumlarını çok beğendiğim Aspova bence Yasak Yerler parçasıyla müziğinin optimal halini ortaya koymuş.
           Motive – Output NR.1
               MOB tayfasının 2019 atılımında benim en çok heyecanlandığım isim Motive idi. Ancak İnanma dışında potansiyelini yansıtan bir parça yoktu, özellikle Peter Pan bana göre oldukça sıradan bir parça olmuş. Ki Output NR.1 sonrası MOB özelinde bir kelime dağarcığı problemi ortaya çıktı, Rolex & Mahalle arasına sıkışmış lirikler MOB’yi neredeyse bir niş haline getirdi.
           GNG – Output NR.1
               MOB’nin 2019’unun en dişe dokunur 2. Albümüydü, Telefonum Çalıyor kesinlikle başarılı bir çıkış parçasıydı, Hızlı Sokaklar – Bombay – Bağımlılar üçlüsü de albümün omurgasını oluşturan parçalardı ve kesinlikle sırıtmıyorlar. Ekiple alakalı eleştirim ise parçaların birinde UZİ ön plana çıkarken MURDA’nın geri planda kalması, diğer parçada ise tam tersi bir ön plan-arka plan eşleşmesi olması. Ancak GNG MOB 2019 özelinde başarılı bir işti.
Tumblr media
           Şiirbaz – Kulaklık Müziği 8
               Başarılı Kelime oyunları, Sağlam Vokal, Straight Hip-Hop. Şiirbaz tam beklediğimiz gibi. Lirisistlik kavgasını bırakmayan ender MC’lerden Şiir, Kulaklık Müziği 8 ile 2019’a güzel bir imza atmış. Harikalar Diyarı, Sokak Lambasından Kaçış ve Kaybol üçlüsünü oldukça beğendim, diğer albümlerine oranla özellikle nakaratların ilerlediğini söyleyebilirim. Negatif olarak iki düşüncem var, birincisi altyapı tarafında albümün tekdüze olduğu ger��eği. Sample’lar ve özellikle Davulların neredeyse aynı döngüde ilerliyor oluşu “Kulaklık” ile dinlerken albümle ilgili negatif bir izlenim bıraktı. İkincisi ise Üretim sıklığı, Kulaklık Müziği “8” başlı başına bir sorun göstergesi olabilir, daha büyük ve arasında zaman olan albümler belki de Şiirbazın kitlesini daha hareketli tutabilir.
           Furkan Karakılıç – FUEGO.
               Yılın süprizlerinden biriydi benim adıma. “Sabah Silah Gece Bıçak” yılın çarpıcı parçalarından biriydi. Khontkar ile olan Sikimde Değil parçası da ayrıca beğendiğim bir çalışmaydı. RedKeys’in 2019 istilasının (onlar takeover diyor) en büyük göstergesiydi bu albüm.
           Young Ouzo – Peki Peki
               Tanerman ile olan “Jordan” parçasıyla inanılmaz sert tepkilerle karşılaşan Ouzo, Peki Peki ile topu kale çizgisinden çıkarıp atağa çıktı. Ben dahil bir çok insanı çıktığı hafta kendine hapsetti. Özellikle nispeten daha isimli MC’lerin ve YT’ların paylaştığı parça, Epidemik tarafındaki en iyi çalışmalardan biri oldu.
           Server Uraz – Parmaklıklar Ardında
               En son 2018’de 52 Hertz’i yayınlayan Server Uraz’ın 2019’da beni en çok yakalayan parçası, yakın zamanda gelmiş olan “Parmaklıklar Ardında” oldu, 2019 yılı Türkçe Rap’in Hukuk sistemi tarafından anlaşılmaya çalışıldığı bir yıldı, birbiri ardına gelen davalar ve soruşturmalar tüm Rapçileri kaygıya sevk ederken, Parmaklıklar Ardında tam da bu duygu durumunu anlatan bir çalışma olmuş. İkinci Verse ile hızlandıktan sonra nakarat keskin bir düşüş yaşattı, şarkıya yönelik en elle tutulur eleştirim bu.   
3 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Text
halkı da örseliyor beynini sarsan elektrik
boynundaki zincir halkı boğmak istiyor
ali asker - senin alnındaki yara
7 notes · View notes
protestmuzik · 11 days
Video
youtube
𝐘ı𝐥𝐝ı𝐫𝐚𝐘 𝐃𝐢𝐫𝐢𝐞𝐑 🎷 Kum Gibi
0 notes
gozel · 5 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Rapzan Belagat: Some rappers are presented as dissidents
http://mezopotamyaajansi35.com/en/ALL-NEWS/content/view/38672
http://mezopotamyaajansi14.com/en/ALL-NEWS/content/view/38672
actual
13:18 6 November 2018
|
http://mezopotamyaajansi17.com/en/ALL-NEWS/content/view/38672
https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:Lp9L7W0Ei24J:https://mezopotamyaajansi.com/components/88122611/content/gallery/38647+&cd=2&hl=tr&ct=clnk&gl=tr&client=firefox-b-d
https://www.durushaber.com.tr/gundem/rapzan-belgat-bazi-rapciler-muhalif-diye-sunuluyor-h24671.html
.
http://mezopotamyaajansi17.com/tum-haberler/content/view/38647
ANKARA- Rapzan Belagat who attracted attention with the song 'Katilimi Tanıyorum' ( I know my killer) stating the rappers today are presented as dissidents, said: " But what they say actually is another thing. They are promoting a way of life that actually is favoured by the sovereigns."Rap music, which emerged in the 1970s as a way of expressing the rebellion of African immigrants, became widespread throughout the world.Rap music which has a wide range of listeners in Turkey, have drifted away from its essence in time but some artists like Rapzan Belagat are still producing protest rap. Rapzan Belagat drew attention with the album 'No Pasaran' of 16 songs.
Rapzan Belagat who defines himself as a socialits rapper from Dersim, told about his music and what it means in Turkey To Mezopotamya Agency (MA). Rapzan Belagat who said he thinks of the song ' Katilimi Tanıyorum' as the boy who screamed ' The king is naked'  who walked among the people with his invisible oufit, said: "I did not say anything new actually. I just narreted what everbody say a little louder and stronger."
'MARGINALIZED BECAUSE THEY ARE SINGULARIZED'
Rapzan Belagat who evaluated the images of his video clip stated that the images are marginalized because they are singularized and said: "There always is a massacre, a murder, violence. You know as Ulrike Meinhoff once said 'If one person is throwing rocks against the government, it may considered to be a crime, but if a whole society is throwing rocks,it is a political act.' And music is the best way to express this. These things are happening on a daily bases. The fact that the images of those murders and massacres are being put out of sight does not make those acts dissappear." 'WE ARE TALKING ABOUT THE ONES WHO ABANDON YOU TO HUNGER' Commenting on the racist comments made about the video clip of the song 'Katilimi Tanıyorum', Rapzan Belagat said: " If ı wrote those lyrics, made that song, that video and no one was disturbed by it, that's when i would be disturbed. If the stone you're throwing is not worthy of a throwing, why would you throw stones? The sovereigns use every possible way to pump up the hatred. Tv shows, sports, music..  Those who starve says we antagonize their "flag", their "nation". No one antagonizes your flag or your nation. We are talking about the ones who abandon you to hunger!" 'THEY PRESENT SOME RAPPERS AS DISSIDENTS' Rapzan Belagat who says rap music is one of the genres that is being listened to worldwide, but it is open to criticism as well said: " In the times of political process being dominant, popular genres tend to pop up.  I see the rappers in Turkey these days, they focus on drugs and gangs in the ghetto life. The severeigns does not only  manage  the politics but also  they manage the perception of the society with music, cinema, advertisements, sports. See, those rappers are being presented as dissidents. What they actually say is another thing. They are promoting a life style what the sovereigns actually crave." 'THESE ARE WHAT THEY WANT TO BE HEARD' Rapzan Belagat who stated that the people around him does not know he is engaged in Rap music  said: "My upstairs neighbor have just learned that I am engaged in rap music recently. If I was as known as the other rappers in Turkey, they would bomb the hell out of my neighborhood. If the rappers in the market are very well known and the government is not disturbed, I happen to think that is what the sovereigns want people to hear. For instance, a rapper in Turkey have recieved a plaque in a police night! This is unheard of in the history of Rap music. This is a first. You are creating a music ,liberating the streets and you go recieve a plaque from a police, in the police night..I control my legal status twice a week to see if they filed a suit against me!" Rapzan Belagat stated that Rap music entered Turkey with a nationalist discourse, though by nature it is anti-capitalist and anti- fascist. WHO IS RAPZAN BELAGAT? Rapzan Belagat, have been producing rap music since 2008. He is from Dersim. He says his chosen name means :' The person who knows rap and speaks seasonably.' The word Rapzan Belagat consists of words in Farsi, Kurdish and English. He is in Poland at the time for his education. He will take stage in Poland and Germany in the upcoming days.
https://ozgurgelecek28.net/sokan-sesini-rapzan-belagattan-dinleyelim/
Dersim: Dersim’de yaşayan Rapzan Belâgat, kendi olanaklarıyla rap müzik yapıyor. Kendisini sosyalist olarak ifade eden Rapzan Belâgat, muhalif kimliğini müziğine de yansıtıyor.
Son albümü “No Pasaran”la zulüm karşısında direnenlerin isyanını dinleyicileriyle paylaşıyor. Albümde “Başkaldırının Sanatı” başlığıyla sanatın tanımlamasını ise bize şu cümlelerle yapıyor: “Farkındalık yaratarak insanı dönüştürebilme gücüne sahip olan sanat, içinde geleceği barındıran güçlü bir silahtır. Bu nedenle egemen sınıflar açısından sanat daima büyük bir tehlike olarak görülmüştür. Çünkü sanat, sürekli olarak topluma dayatılan umutsuzluk tohumlarının da toprakta filizlenmesini engelleyen güçlü bir rüzgârdır.” Bizler de Özgür Gelecek olarak sosyalist rapçi Rapzan Belâgat’ı ve “protest müziğin ruhu ve sokağın sesi, özgürlük savaşçısı kadar da korkusuz” olarak tanımladığı rap müziğini yakından tanımak için yaptığımız röportajı sizinle paylaşıyoruz.
ÖG: Rapzan Belâgat kimdir? İsminin anlamı nedir? Kısaca kendinden bahseder misin?
Rapzan Belâgat: Dersim’de yaşayan, kendi olanaklarıyla rap müzik üretmeye çalışan bir sosyalisttir. Rapzan Belâgat; Rapi bilen, yerinde ve zamanında söz söyleyen ozan anlamı taşımaktadır. Şu ana kadar müzik hayatımda 4 yeraltı albümü bulunmaktadır. 2010 yılında “Rap Bir Sanat”, 2011 yılında “Devrim”, 2012’de “Politik Analiz” ve son olarak 2017 yılında yeni albümüm “No Pasaran”ı yayınladım.
– Dersim’de yaşıyorsun. Ve müziğinle ötekilere, kimliği yok sayılanlara sesleniyorsun. Bu coğrafyanın yaşanmışlıkları müziğine nasıl yansıyor?
– Elimden geldiğince hak ve özgürlükleri kısıtlanmış her kesimin sorunlarına değinmeye çalışıyorum. Sistemin sürekli olarak bir ötekileştirme mekanizmasıyla kendini nasıl yürüttüğünü anlatabilme gayesi içindeyim. Daha da somutlaştırmak gerekirse, düne kadar ötekileştirilen dindar kesimin bugün direksiyonu eline alınca kendinden olmayana nasıl bir tutum sergilediği aşikâr. Var olan düzen sürdükçe bugün ben, yarın sen, diğer gün bir başkasını parmakla gösterecekler.
Dersim kimliğini ötekinin ötekisi olarak tanımlayabilirim. Yaşadığın yer Dersim olunca doğal olarak devletin sürekli doğrudan müdahaleleriyle karşı karşıya kalıyor ve küçük yaşlarda buna tanık oluyorsun. Çünkü Dersim tarihinin her koşulunda farklılığını koruma mücadelesini korkusuzca ortaya koymuş ve başka bir dünya yaratma arzusunu taşıyanlara bağrını açmıştır.  Müziğimi Dersim adının simgelediği gibi tüm yok sayılmalar, baskılar ve kimliksizleştirme çabalarına karşı yaptığımı söyleyebilirim.
– Muhalif bir kimliğe sahipsin, müziğinde bu hissediliyor. Rap müziğin özünde bir isyan, karşı koyuş var. Senin parçalarına da bu isyan yansımış. Rap müzikle tanışıklığınız ne zaman başladı? Yaşamında nasıl bir yerde duruyor?
– Rap müzikle ufak yaşlarda tanıştım ve 3-4 yıl dinleyici kaldıktan sonra, yaşımın da verdiği heyecanla kendimi bir anda bu işi yapmaya çalışırken buldum.  İlk sözlerimi 2005 yılının son aylarında yazmaya başladım. O yaşlarda yapmaya çalıştığım işin her açıdan yetersiz olduğunun farkındaydım. Ama ”gerçek manada rap” yapma fikrinin olgunlaşması biraz uzun sürdü. Bu sürenin uzamasının bana faydalı olduğu kanaatindeyim.
Rap artık yaşamımın özel bir yerinde durmuyor direk hayatım haline geldi.
– Enternasyonal mücadelede simgeleşmiş bir sloganla;  “No Pasaran” adlı bir albüm yayınladınız. Ve bu albümde yer alan parçaların ortak teması ise “direniş”. Nasıl bir dönemde bu albümü hazırladınız? Albümün hazırlık aşamasından bahsedebilir misin?
– Albüm süreci salt kötülüğün hayatın her alanına sirayet ettiği karanlık bir döneme tanıklık etti. Hukuksuzluklar, katliamlar,  savaş suçları gibi devletin karanlık dönemleri diye tabir edilen günlerin bilindiğinin aksine  sadece tarihten ibaret olmadığını  bir kez daha gözler önüne serdi. Böyle bir süreçte bayrak çekme ve tarihe not düşme amacıyla albüm fikrinin oluştuğunu söyleyebilirim.
Sanatsal etkinlik, toplumsal duyarlılıkların çözümlenmesi ve yeni biçimlerde ifade edilebilmesine yarayan estetik bir müdahale aracıdır. Bunun bilinciyle albümün bu süreçte tamamlanmasının ayrı bir önemi olduğunu düş��nüyorum. On altı çalışmadan oluşan ve yapım aşaması yaklaşık olarak iki sene süren bu albümün bütün kayıtları Dersim’de kendi stüdyomda alınmış olup albümün bütün sözleri ve düzenlemesi bana aittir.
– Albümlerinin içeriği ülke gündeminin can yakıcı süreçlerine değen bir noktada duruyor. 15 Temmuz sonrasında ise devletin “demokrasi” söylemleriyle birlikte peş peşe ilan edilen OHAL  uygulamaları ile karşı karşıyayız. Sözde “demokrasi” çığırtkanlıklarıyla ilan edilen OHAL ile birlikte baskı ve sindirme politikaları devreye sokularak muhalif kesimlerin sesi kısılmak isteniyor. Ve böyle bir dönemde referandum yapılarak “tek adam yönetimi” kurulmak isteniyor. Tüm bu yapılanlara karşı senin sözün ne?
– HAYIR tavrı devrimci siyaset ve tavrın bir parçası ya da gereğidir. Tek adam sultası altında faşizmin anayasal meşruiyete kavuşturulması elbette HAYIR diyorum. Çözüm HAYIR! Ama o sandıkta kullanacağımız bir “Hayır”ın yeterli olmayacağının farkına varılmalı. Çocuklarımızın geleceğini çalan, emeğimizi hiçe sayan, bu karanlık düzeni tamamıyla yerle yeksan etmediğimiz sürece 1 ZÜBÜK gider 1 ZÜBÜK gelir.
– Bize ve okurlarımıza söylemek ve iletmek istediğin bir şey var mı?
– Röportaj davetiniz için teşekkür eder kolaylıklar dilerim. Buradan bizi okuyan dostlarımıza çağrımdır. Kitleler kendilerini temsil eden, sorunlarını dile getiren müzikleri ve müzisyenleri benimsediği, sahip çıktığı müddetçe ancak bağımsız sanat üretiminin mümkün olduğunu söyleyebilirim. Yeni albümüm “NO PASARAN”ı paylaşarak reklam sponsorumuz, satın alarak da yapımcımız oluyorsunuz. ‘’[email protected]’’ hesabıyla iletişime geçerek gerekli detaylarını öğrenebilirsiniz.
Yapım şirketlerinden uzak, bağımsız bir sanat mümkün!
Dersim Underground Rap
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
devrimcikadinlar · 6 years
Photo
Tumblr media
Bir vicdan soluğu
20/07/2018
EGÎD EREN/STUTTGART
Şarkı söyleyerek anlatmak istiyorum, yoruldum. Konuşmakla bir yere varılamadığını çok erken anladım. Bu yüzden beni hissetsinler, ta kalplerinin, benliklerinin, ruhlarının derinliklerinde… Belki bir gün aynı dili konuşuruz… Şarkılar belki birgün dünyayı barışa sevgiye doğru yönlendirir…
Ben mazlum tarafımı sahiplenmeye karar verdim. Zor iş biliyorum ama asla gocunmuyor, yakınmıyorum. Türk, Kürt karışık olduğumuzu biliyorum! Belki de Ermeni ya da Rum? Hangisi olursa olsun ben mazlum olan, ezilen tarafı seçtim. Yeter artık bizi ezdikleri…
Dersimli sanatçı Devrim Kavalli, müziği için “Vicdanımın sesi, insan olabilme ümidim” sözleriyle Kalan Müzik’ten çıkan ‘Dal Dala’ albümüyle tanımını yapıyor. “Acısını duyduğum mazlumun feryadını şarkı söyleyerek anlatıyorum” diyor ve sözün bittiği yerde müziğin başlaması gerektiğini dile getiriyor.
Tarihi yapıları, ünlü üzüm bağları ve eşsiz manzaralarıyla Heilbronn kent merkezindeyiz… Dersimli sanatçı Devrim Kavalli ile birlikte ataları soykırımından kurtulan bir aileye ait cafeye doğru yol alıyoruz. Bir zamanlar görkemli bir sinagogun bulunduğu merkezdeki anıtın önünden soykırım kurbanları Yahudileri, Rumları, Ermenileri anarak geçip cafeye gidiyoruz.
Diasporada yaşayan üçüncü kuşak Ermenilere ait cafede bizi Seta Mayrik, Sarkis Dayday, kızları ve cafenin sahibi Armine sıcak bir ilgiyle karşılıyor bizi. Ve söyleşiye başlıyoruz.
“Ne öğrenmek istiyorsan sor” diyor Devrim ilk elden. “Seni tanımak ve Dal Dala albümü üzerine konuşmak istiyoruz” diyorum. Almanya’da doğup büyümüş bir Dersimli Alevi Kürt Devrim Kavalli. Babası 1965-70 döneminde Malatya’nın Ören kasabasından Almanya’ya işçi olarak gelmiş. Kavalli ailesi Ağuçan Ocağı’ndan. “Dedelerimize zehir işlemezmiş, onun için ocağın ismi Ağuiçen” diyor.
Çok geniş dedelik ve talip kitlesine sahip olan Ağuçan Ocağı, ocaklar hiyerarşisinde mürşit ocağı olarak biliniyor. Erzingan, Dersim, Erzirom, Meletî, Sêvas, Amasya, Gümüşhane, Çorum, Adıyaman ve Elezîz gibi şehirlerde bu ocaktan gelen dedeler var. Kavalli’nin annesi ise Sêvas Divriği’den ve Alevi Türk. “Annem ne kadar Türk ise o kadar da Ermeni veya Rum da olabilir” diyor ve devam ediyor: “Annem ve babam Kürtçe konuşamadığı için biz Türkçe öğrendik. Horasan‘dan gelen Kürtler olarak tabir ediliyoruz. Kimlik benim için önemli değil ama, kimliklerin yok edildiği bizimki gibi ülkelerde baskı altındaki kimliklere sahip çıkmak, onları korumak gerek. Mazlumların yanında olduğunu iddia edenler için bu vazgeçilmez bir görevdir. Bu yüzden özellikle Kürt veya Ermeni, Rum, Süryani olmak önem kazanıyor…”
Söylediklerin aynı zamanda ait olduğun toprakların felsefesi değil mi?
Evet aynen öyle, karma bir toprak ve çok güzel. Hepimiz o toprakların birer çiçeğiyiz, rengiyiz. Ancak karanlık zihniyet, Ermenileri, Süryanileri ve daha birçoklarını yurdundan etti. Başarılı bir Osmanlı-Türk politikasıydı bu. Buna aldananlar şimdi ahını, ceremesini çekiyor. Bense mazlum tarafımı sahiplenmeye karar verdim. Mazlumları sahiplenmeyi seçtim. Zor iş biliyorum ama asla gocunmuyor, yakınmıyorum. Türk, Kürt karışık olduğumuzu biliyorum! Belki de Ermeni ya da Rum? Hangisi olursa olsun ben mazlum olan, ezilen tarafı seçtim. Yeter artık bizi ezdikleri… Kürtler kendi aralarında da bazı problemleri aşmalı. Ve hangi adımı atarsak atalım, ırkçılık ve milliyetçilik olmamalı. Yıllarca en büyük milliyetçilik zehri olan Kemalizmi içirdiler bize. Tek dil, tek millet masalı!
İsminiz Devrim, kim verdi bu ismi?
Babam vermiş. Devrim ismi toplumda kimine sevda, kimine ise tokat gibi geliyor. Ezilen insanlara ise merhem gibi geliyor. Ben ismimi seviyorum ve ismime layık olarak yaşamaya çalışıyorum…
Müzikle ilişkiniz nasıl başladı, neden müziği tercih ettiniz bu konuda bir eğitim aldınız mı?
Tüm ailemde bir müzik sevdası vardı. Annem çok güzel türküler söyler. Amcam çok iyi bağlama çalar. Ustadır. Ailemin iki tarafı da müzikle dolu dolu ilgilenir. Aleviyiz… Alevi dediğin zaman müzik, saz, aşık, divan kültürü, dedelerimizden kalan deyişler gelir akla… Bunları okuyarak nesilden nesile miras ediniyor, aktarıyoruz. Her ne kadar ülkemizden kopup gelmişsek bile onları unutmamaya çalışıyoruz. Çocuklarımıza aktarmaya çalışıyoruz. Kültürümüzü sazımız ve müziğimizle yaşatacağız… Benim devrim yapma seçimim müzik. Müzikle devrim yapmak, insanlara dokunabilmek istiyorum.
İlk etkisinde kaldığım şarkılardan biri Dimilkî/Kirmanckî söylenen ‘Venge Yeno’ (Ses geliyor) ezgisiydi:
Venge yeno venge yeno
Koo serde venge yeno
Urze şîme hevalê mi
Koo serde venge yeno
Dayê dayê dayê dayê
Felek de maro nêzon cayê
Hardê Dersim hardê mao
Dismêy amo nêzon caye
Bra bra bra bra
Bra gonya mi de tora
Koo serde venge yeno
Urze şîmê koo sera.
Bu ezgi bir gerillanın düşünü anlatıyor;
“Bir ses geliyor, bir ses geliyor
dağların başından bir ses geliyor
Kalk gidelim yoldaşım
Dağların başından bir ses geliyor
Anam anam
Felek vurmuş bize
bilmem neden
Dersim yurdu bizim yurdumuz
Düşman gelmiş
bilmem neden…”
Dili sıfırdan öğrenip o dilde şarkı söylemek de Devrim olmalı?
Ben sadece öğrenmiyorum, çocuklarıma da türkü söyleyerek öğretmeye çalışıyorum. Bir dili en güzel şarkıyla öğrenebiliyorsun. Ermenice’yi de biraz böyle öğrendim. Dil unutulunca kültür de unutuluyor. O yüzden ne Dimilkî, ne Kurmancî, ne Ermenice, Rumca, Süryanice asla unutulmamalı, yeni nesillere taşınmalı.
Galiba Ermenice’yi Kürtçe’den dahi iyi söylüyorsunuz?
20 yıldır Ermeni şarkıları ve kültürü üzerine emek veriyorum. Yaşanmışlıkları dinliyorum. Kendimi Ermeni eserleriyle eğitmiş oldum ve içimdeki acıları, öfkeyi böyle yendim. İnsanlar gitti ama ne hikmetse kırıntısı bile isteyene derya! Düşünsenize; 5 ya da 10 yılda Kürtçe şarkılar üzerinde çalışsam bu dili sonradan öğrendiğimi anlamayacaksınız.
Herhangi bir müzik eğitimi aldınız mı?
Eğitim almadım. Benim öyle bir şansım olmadı. Aslında çocukluk hayalimdi müzik yapmak. Okulda eğitim almak, nota öğrenmek, piyano çalmak. Ailem bu konuda biraz tedirgindi. Zaten yabancı bir ülkedesin. ‘Müzik okuyup da ne yapacaksın. Ekmek parası kazanmalısın’ düşüncesine sahiplerdi. Türkiye’de Alevi Kürt olduğumuz için ezildik. Almanya’ya geldik. Çocuklarının kendileri gibi ezilmesini, sorun yaşamasını istemiyor haliyle aile. Ama şu öğüdü hiçbir zaman eksik etmediler: ‘Geleneğimiz, kültürümüz içerisinde hep mazlumun yanında olacaksın!’ Dil, din fark etmeksizin bunu yapmamızı öğreti ailem. Aslında bu biraz travmatik bir olay. Kültürün icabı, çocuğuna sosyal olmasını öğretiyorsun. Doğrunun hakikatın yanında olmasını istiyorsun. Diğer taraftan da ama sus, başına bir şey gelmesin diyorsun.
Bundan daha travmatik zıt bir şey var mı?
Çocuğu frenliyor, frenlerken de o korkaklık ve eziklik ortaya çıkıyor. Ezik bir toplum yetişiyor, kabuslarla, korkularla, tedirgin. Kendi doğrularımız dediğimiz şey; insanlığa dair olan, genelde kabul görülenlerdir. Egemenlere karşı ışık olmaktır. Senin bu doğruların, kültürün, geleneğin yok olduğunda sen de o iktidarın bir parçası olursun. Onlar gibi karanlıkta kaybolur gidersin. Kürtlerin yaşadığı budur. Tüm azınlıkların yaşadığı budur. Bu arada azınlık kelimesinden hiç hoşlanmıyorum!
Sizin için sanatın kadın açısından anlamı nedir?
Halen kadınlığımızın farkında değiliz. 30 yaşından sonra kadın olmanın ne demek olduğunu öğrendim. Erkek olmak bir nevi düzenden dolayı daha kolay. İnsan yaş aldıkça ne istemediğinin farkına varıyor. Mesela anne olmak ve iyi bir insan olmak çok zor değil. Kadın olmak da aslında çok zor değil. Biraz da kendi bakış açına bağlı. Bir kadın oturup dizinin dibinde uyuşmak istiyorsa, bu onun seçimidir. Bunu bana sorarsan asla derim. Ben müzisyen olup dünyayı gezmek isterim. Her gittiğim yerde insanların yüreğine dokunabilmek ve kültürümü onlara verebilmek, paylaşmak isterim. Söz bu aşamada evlilik kurumuna geliyor. Kişisel fikrim evlilik kurumu, bana biraz saçma geliyor. Ayrılık oranına, kadın cinayetlerine bakınca da bu böyle maalesef.
Dal Dala albümünde seslendirdiğiniz ezgiler derin ve hüzün dolu. Bu tür ezgileri seslendirmek bir tercih mi?
Bu topraklar soykırım meseleleriyle yüzleşmezse, böyle ahı kalacak gidenlerin ve ardılların da ahı kalacak. Soykırım devam ediyor hala. Bu albümde hareketli parçaların yeri olmadığını düşünüyordum. Önümüzdeki albümlerin formatı biraz daha farklı olacak. Ama bu albüm benim vicdanımın, yüreğimin albümüydü. Bu arada albümde yanımda bulunan arkadaşlarıma yürekten müteşekkirim.
Neden bir kaç dilde müzik yapıyorsunuz?
Coğrafyamızda yaşayan değişik kültürleri anlatmak istiyorum ve insanlara anlatarak, taşımak, paylaşmak istiyorum. Geride kalanların acılarını, sevgi, saygıyı müzik diliyle yapıyorum, bazen halay ve horonlarda dahil bir köprü oluşturuyorum.
Acıyı halaylarla ifade etmek nasıl bir duygu?
Biraz önce eziklikten bahsettim ya; biz Kürtler acılarını yaşarken bile halay çekebiliyoruz. Ahlı topraklar, acılarını yaşarken bile gülümsüyorlar. Hayata, sisteme inat, gözlerimize kan damlaları dökülse bile yine güleceğiz. Ayakta kalabilmenin tek gücü bu olduğuna inanıyorum. Kürt olduğumuzdan dolayı ezilmişlik olabilir!! Biz kültürümüzle dilimizle var olabilmek istiyorsak, bu sindirilmişliğe yenilmememiz gerekiyor. Asıl, unutmak konuşmamak, bizi öldürür.
Dal Dala albümünün üzerinden 3 yıl geçmiş. Yeni bir albüm hazırlığı var mı?
Dal Dala albümü 1915’den 2015’e Ermeni soykırımının 100’cu yılı içindi. Gidenlerin anısınaydı ve birçok misyonu vardı albümün. Albümde; Ermeni, Rum, Kurmancî ve Kirmancikî dilleri seçmemin sebebi, bizi anlayan birçok insan var. Acılarımız ortak. Türkiye’de bu dilleri ve meseleyi bilmeyen insanlara da, ‘bakın bunlar da var, şuan azınlıkta olan kadim halklar, halen var’ demek istiyordum ve bilgilenmeleri için geçmişlerini sorgulamalarını…  Bir anlamda sisteme karşı da protest bir haykırıştı. Geride kalan insanlara biraz umut vermekti.
Yeni albüm biraz zaman alabilir. Yani demlene demlene olacak. Ve yine sosyal içerikli motiflerle olacak, ancak ritim ve kullanılacak müzik aletleri farklı. Ben çalışmalarımı satmak için üretmiyorum. Yani albümü ticari amaçlı değil de, acılara merhem amaçlı yapıyorum, içimden öyle geliyor… Dal Dala albümüyle ilgili olarak ciddi geri dönüşler aldım.
Alman Yahudilerin dilinden, Süryanice, Afrikalı Namibya Herero ve geleneksel Almanca ile haraketli parçalar olacak. Ayrıca Kürtçe, Türkçe, Ermenice ve Pontus Rumca da olacak.
Ermeni soykırımı konusunda sanatçılar yeterince duyarlı mı?
Hrant Dink’ten sonra birçok tabu yıkıldı. Birçok sanatçı Ermeni soykırımı için elini vicdanına koyarak‚ ‘artık yeter’ dedi. Bu yüzden oğlumun ismi Miran Hrant. Hrant’ın naaşının peşinden yürürken, gökyüzüne baktım ve derin bir ah çektim ve ‘yeter artık’, bir oğlum olursa ismini Hrant koyacağım dedim. Karanlığın içinde ışık olacak, umut olacak, karanlığa isyan, inat devam edeceğiz.
“Şarkı söyleyerek anlatmak istiyorum, yoruldum. Konuşmakla bir yere varılamadığını çok erken anladım. Bu yüzden beni hissetsinler, ta kalplerinin, benliklerinin, ruhlarının derinliklerinde… Belki bir gün aynı dili konuşuruz…  Şarkılar belki birgün dünyayı barışa sevgiye doğru yönlendirir…”
ALBÜME EMEĞİ GEÇENLER:
Sanat Yönetmeni: Sezar Avedikyan,
Yönetmen, Duduk, bas duduk:
Özcan Gül,
Klasik/ Akustik Gitar, Kopuz:
Emre Ay,
Kaval: Serkan Yıldırım,
Klasik Kemençe, Tambur:
Adem Tosunoğlu,
Karadeniz Kemençe: Selim Bölükbaşı,
Bendir, Asma Davul: Ersin Killik,
Perküsyon: Yaşar Erdoğan,
Akustik, Elektro Bas Gitar:
Onur Kemer,
Divan Sazı, Çöğür, Şelpe, Tar:
Okan Pehlivan,
Klarnet: Caner Malkoç,
Mastering: Cem Büyükuzun,
Kayıt Mix: Ozan Sarısaltıkoğlu,
Yapım Z /KALAN, Yapımcı:
Nilüfer Saltık ve Hasan Saltık.
8 notes · View notes
artisd3ad · 2 years
Text
A.I.D Takes Over! #2
Tumblr media
poster tasarım: Dünya Atay
ARMA AGHARTA (Litvanya)ritüel / dada / oyuncaklar / nesneler / vokal / kostümler / ruhani / maximalist Arma Agharta kendini doğaçlama ve deneysel müziğe adamış Litvanya ikametli ses icra sanatçısı ve müteşebbisidir. bagajındaki 400'den fazla performansla, Avrupa'nın en aktif icracılarından biridir. 2018'de, DIY müzik sahnesinde 20. yılını kutlayarak, Avrupa'dan başlayıp Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya ve Güneydoğu Asya'ya doğru ilerleyen büyük bir dünya turuna çıkıyor. Yoğun ve yüksek enerjisi kaotik gürültü patlamaları ve hipnotik saykedelik ritüellerden spontane gelişip anlaşılmaz glossolalialara dönüşen doğaçlama oyunlara ve vokale, dadaist mizaha, değişik beden hareketlerine uzanan geniş bir alana yayılır. katıldığı festivaller ve özel etkinlikler: Sonic Protest (Fransa), All Ears (Norveç), Arctic Sounds (Grönland), Volta (Meksika), Destroy Vancouver (Kanada), Gogbot (Hollanda), Sonic (Danimarka), Jauna Muzika (Litvanya), Construction (Ukrayna), Le mini Who (Hollanda), Mlode Wilki (Polonya), Camp (Almanya), Aposition (Rusya), Hamselyt (Ukrayna), Other Worlds (UK), MEM (İspanya), FIME (Meksika), Noise & Fury (Rusya), Sonic Circuits (ABD), E:MF (ABD), Experi-Mental (ABD), SOTU (Hollana), Sound Around (Rusya). Müziğinin tamamı Avrupalı çeşitli labellardan kaset formatında yayınlandı. http://www.arma.lt/ https://soundcloud.com/arma_agharta https://arma-agharta.bandcamp.com/
ŞEVKET AKINCI Eylül 2018'de SUB Press'den çıkan şiir kitabım "Tersine Zeus", bir önceki kitabım "Hezeyan Sözlüğü"'de olduğu gibi mısralar bir tür"rüya mantığı" nı takip ederek örüldü. Deleuze'ün organsız beden kavramı ile Lewis Caroll'da örneklenen imkansız nesne ve oluşlardan etkilendiğimi söyleyebilirim, zira bir çok imgede karşıtlıkları birleştirdim. Peşpeşe gelen bağımsız imgelerin aslında yer değiştirilebilir olduğu gözlemlenebilir, bu da Burroughs'un etkisi olduğu söylenebilir. Yazdıktan çok sonra farkettim ki aynı şekilde doğaçlıyorum, bilinçaltında bir alanda, şiirde seçtiğim aynı kavramların peşinde gidiyorum. Bu iki yönüm eşzamanlı olarak birleştiğinde tam olarak ne olacak? Umarım bu performansta bu soruya iyi bir cevap verebilirim.. http://sevketakinci.com/ https://soundcloud.com/sevket-akinci https://subyayin.com/yayin/tersine-zeus/
OZAN AKTUNA & AHMETCAN GÖKÇEER Ahmetcan ve Ozan'dan düştü - kalktı operasyonu.
HAZAL DÖLENEKEN & ÖZGÜN TUNCER Hazal Döleneken- ClusterHazal 2013 'ten beri kendi müziğini icra ediyor, trombon ve ses üzerine doğaçlamalar gerçekleştiriyor, elektro akustik ve akustik müzikler besteliyor ve galeri ve bienallerde interaktif enstelasyonlar ve disiplinler arası performanslar sergiliyor. Hazal Amsterdam Konservatuvar'ında, Bilgi Müzik'te ve Den Haag Kraliyet konservatuvarında performans ve bestecilik okudu. Şuan MIAM'da bestecilik üzerine yüksek lisans yapmakta. “Cluster” trombon, saksafon ve davul için yazılmış elektro akustik bir kompozisyon. Yeni notasyon teknikleriyle yazılmış, doğaçlamaya açık yapısı ile yeni dokular ve sesler arayışında bir deneyim süreci tasarımıdır.
0 notes
cazlama · 2 years
Text
Chico Buarque, Tanrı seni kutsasın!
youtube
Chico Buarque (ya da Francisco Buarque de Hollanda) 1944 yılında Rio de Janeiro’da hali vakti yerinde, sanatla iç içe bir ailenin çocuğu olarak doğuyor. 1964’te solcu başkan João Goulart’a karşı ABD destekli darbe sonrası ülkeyi 21 yıl yönetecek olan askeri cunta iktidara geldiğinde, Antônio Carlos Jobim ve João Gilbert gibi bossa nova devlerinin izinde giden genç bir müzisyen. Özellikle yazdığı sözlerle ön plana çıkan Chico yeteneğinin ve müzisyen çevrelere yakınlığının (eh biraz da yakışıklılığının) etkisiyle hızla yükselişe geçiyor. 
60'lardaki politik ve müzikal gelişmelerden etkilenen Brezilya'nın kımıl kımıl müzik sahnesinde (sözleri olmasa da) besteleri arkadaşları tarafından geleneksel kalmakla eleştirilse de adı ümit vaad eden gençler arasında anılıyor. 1968’de bir şarkısı yüzünden bir süre içeride "misafir" ediliyor. Ne var ki ilerleyen günlerde cuntanın baskısından diğer müzisyenler gibi nasibini alıyor. 1969’da Brezilya’yı terk edip 18 aylığına çocukluğunun bir kısmını geçirdiği İtalya'ya postalanıyor. Roma günlerinde Ennio Morricone ile İtayanca bir albüm yapıyor. Aşağıdaki parça, cuntanın onu 1968'de içeri atmak için bahane olarak kullandığı Roda Viva'nın (Dönmedolap) İtalyanca versiyonu.
youtube
Brezilya'ya 1971’de “Construção” albümüyle tabiri caizse bomba gibi dönüyor. Albüme adını veren parça, bir inşaat işçisinin son gününü ve trajik ölümünü anlatıyor. Bossa novaya senfonik bir düzenlemeyle birleştiren eserde, dil müzikle o kadar iyi örtüşüyor ki sözleri anlamasanız da sizi içine çekip esir edebiliyor. (En azından beni bu şekilde esir aldı. Başta Buarque ve Viglietti'nin yorumları olmak üzere şarkının tüm versiyonlarını bir hafta içinde yüzlerce kez dinledim. Yazmak işe yaramazsa birkaç hafta daha bu şarkıda kalacağım.) 
Parçanın oyuncaklı yanı, üç kıtada farklı isimler için aynı sıfatların değiştirerek kullanılması. Böylelikle aynı olayı anlatan her kıtada anlam ve hikaye değişiyor. Bu zenginlik ve sözlerle iyi oynayarak sansürü aşma becerisi, daha sonra yazdığı romanlarla da gündeme gelecek olan Buarque'nin edebi yeteneğinin bir ürünü. 
Buarque, "protest" şarkılar yapmadığını, sadece toplumsal duyarlılığını ifade ettiğini söylüyor. Nihayetinde zorlu koşullarda çalışmak zorunda kalan işçinin makineye dönüştüğünü ve ölümünün sadece trafiği tıkadığı için insanları rahatsız ettiğini anlatsa da parça (giderek karmaşıklaşan) müziği ve (her kıtada hikayenin perspektifini değiştiren) sözleriyle olağan bir "protest" şarkının ötesine geçiyor. (Şarkının sözlerini aşağıda bulabilirsiniz.)
Parçanın senfonik son bölümü, albümün açılış parçası olan (gümbür gümbür adrenalinli) "Deus Lhe Pague"ye bağlanıyor. Düz anlamı "Tanrı size ödesin" olan bu ifade, "Tanrı sizi kutsasın" veya "Allah sizden razı olsun" diye çevrilebilir. Buarque, her iki parçada da ironiyi beceriyle kullanarak cuntaya "Allah belanızı versin" demekle kalmıyor, (senfonik düzenlemeleri yapan Rogério Duprat'ın katkısıyla) müziği hikayesinin dünyasını kurmak için (saatler, asker adımları, inşaat sesleri, trafiğin gürültüsü, şehrin karmaşası) kuvvetli bir şekilde kullanıyor.
Sonuçta, Brezilya'nın zengin müzik geleneğinde çıtayı yükselten bir önemli bir eser ortaya çıkıyor.
Chico Buarque, Tanrı seni kutsasın! (İyi anlamda.) 
Aşağıdaki versiyonsa bir başka efsanenin, Uruguaylı ozan Daniel Viglietti'nin yorumu. 1974'te İspanyolca söylemiş.
youtube
(İngilizce ve İtalyanca versiyonların sözlerini Portekizce ve İspanyolca sözlerle karşılaştırarak yaptığım çeviride sürçülisan ettiysem affola.)
O vakit sevdi, son sefermiş gibi
Karısını öptü, sonuncuymuş gibi
Çocuklarını kucakladı, her biri tek çocuğuymuş gibi
Çekingen adımlarla geçti caddenin karşısına
Tek hamlede tırmandı inşaata, makine gibi
Dört sağlam duvar yükseltti yerden
Tuğla üstüne tuğla koydu büyülü bir planla
Gözleri çimento ve yaşla bulandı
Dinlenmek için oturdu, cumartesi günüymüş gibi
Kuru fasulye pilavına yumuldu, prensmiş gibi
İçti ve hıçkırarak ağladı, kazazedeymiş gibi
Kahkahalarla dans etti, müzik duyuyormuş gibi
Durduk yere takıldı ayağı, sarhoşmuş gibi
Havada uçtu, kuşmuş gibi
Yere yapıştı, pelteymiş gibi
Kaldırımın orta yerinde acılar içinde kıvrandı
Yolun ters yönünde öldü, cesedi trafiği tıkadı
 O vakit sevdi, son adammış gibi
Karısını öptü, başka kadın yokmuş gibi
Çocuklarını kucakladı, her biri kayıp evladıymış gibi
Sarhoş adımlarla geçti caddenin karşısına
Tek hamlede tırmandı inşaata, sağlammış gibi
Dört büyülü duvar yükseltti yerden
Tuğla üstüne tuğla koydu mantıklı bir planla
Gözleri çimento ve trafikle bulandı
Dinlenmek için oturdu, prensmiş gibi
Kuru fasulye pilavına yumuldu, en iyisiymiş gibi
İçti ve hıçkırarak ağladı, makineymiş gibi
Kahkahalarla dans etti, sıradaki kendisiymiş gibi
Durduk yere takıldı ayağı, müzik duyuyormuş gibi
Havada uçtu, cumartesi günüymüş gibi
Yere yapıştı, pelteymiş gibi
Kaldırımın orta yerinde acılar içinde kıvrandı
Yolun ters yönünde öldü, cesedi trafiği tıkadı
 O vakit sevdi, makineymiş gibi
Karısını öptü, mantıklıymış gibi
Dört pelte duvar yükseltti yerden
Dinlenmek için oturdu, kuşmuş gibi
Havada uçtu, bir prensmiş gibi
Yere yapıştı, sarhoşmuş gibi
Yolun ters yönünde öldü, cesedi cumartesiyi tıkadı
Bir lokma ekmek, altında uyunacak bir çatı için
Doğum sertifikası ve gülme imtiyazı için
Nefes almama ve yaşamama izin verdiğiniz için
Tanrı sizi kutsasın
Boğazımızdan geçen beleş cachaça
Bizi öksürten bu duman ve utanç için
Düşmemiz gereken asma iskele için
Tanrı sizi kutsasın
Yaslı kadının bizi övmesi ve suratımıza tükürmesi için
Kurt sineklerinin bizi öpmesi ve örtmesi için
Ve nihayetinde bizi kurtaracak huzurlu bir son için
Tanrı sizi kutsasın
(Şuraya da "Deus Lhe Pague"yi koyalım.)
youtube
0 notes