Tumgik
#umudu yitirmek
snexks · 1 year
Text
Sen hangisisin?
Kelebek gibi rengarenk kanatlanıp uçan mı ?
O yerdeki işlevi bitince üstüne basılan sigara mı?
Benim üzerime çoktan basıldı
Tumblr media
12 notes · View notes
femmelunee · 2 months
Text
Lisanıma dahi acı verirken umudumu yitirmek,
Kafamın içinde nasıl bir cehennem tasvir edemiyorum.
Vazgeçmeyi kendime yakıştıramaz iken bu acizlik ile,
Siz gönlümü tarumar edip de nasıl çekip girebiliyorsunuz?
Beni sizinle yakıp kavuran,
Sizi nasıl bu denli kör kılar?
Metanetimi ziyadesiyle zor koruyor iken,
Sizde ki bu acımasızlık tabiat gereği miydi?
Umudu avuçlarıma yerleştiren siz değil miydiniz?
Şimdi nasıl yüzüme çarparaktan acıyı tattiriyorsunuz?
İmtihandır bu diyip sabır mı lazım?
Sabrın sonu belkide yokluğunuzdur bayım!
Sabahlara karışan gecelerime ziyade boğuşmalar eklendi,
Sizden gelecek bir seyin canımı yakıyor olmasını geçiyorum,
İhtimali bile bedbaht ederdi,
Ne oldu şimdi,
Sizi korkutup kaçıran,
Uzaklaştırıp, hoyratlaştıran neydi ?
Bu sorular cehennemi ile canımı yakmanıza değer miydi ?
Her satırın ardına saklanan derin bir iç çekiş var iken,
Ahımı sizden toplamak bir hayli zor olacak.
Sizi beklemeye alışıktı da bu gönül,
Sizi sona erdirmeye ne kadar yeterli olacaktır,
Emin olamıyorum.
Kırılmış bir kadın
56 notes · View notes
undertow5 · 1 year
Text
Tumblr media
Hayatın ne kadar garip olduğunu her gün bir başka şekilde fark ediyorum. Bağ kuruyorum mesela değer veriyorum. Her yeni kişi için gizli bir umut yeşertiyorum içimde o yüzden bir yanım hep çocuk ve korkarım hep böyle kalacak çünkü çocuk yanım yara almaya mahkum. Gözlemlemeyi seviyorum insanları incelemeyi, benzer şeyler bulmayı ama her seferinde yanılıyorum insanlar beni yanıltmaya meyilli. Hem kimseye güvenmemem gerektiğini bilerek hem de bu güvene muhtaç büyütüyorum kendimi. En büyük korkum acılara yenik düşmek, yenilginin ince ince beni sarmaladığını bilerek inkar ediyorum bunu. Yenilmekten kastım da kaybolmak , o son umudu yitirmek, hissizleşmek, merhameti kaybetmek, yok olmak...Fazlaya kaçmamak gerekli ama ben bunda başarılı değilim maalesef fazlaca hissediyorum. Hissederek ıslah ediliyorum. Böyle olmamalı, hiç kimse hisleriyle terbiye edilmemeli. Daha kaç yarayı kaldırırım bilmediğimden gizlice seviyorum insanları sadece çocuklar ve hayvanlar istisna çünkü öyle güzel seviyorlar ki hayatım boyunca aldığım en masum ve koşulsuz sevgi onlardandı. Belki de bu yüzden dünyadaki bütün sevgi ve şefkat onların üzerinde olsun istiyorum. Hiçbir çocuğun gözleri tanışmasın acıyla, hüzün almasın o ışığı onlardan, minicik kalplerinden büyük acıların altında kalmasınlar. Oldukça imkansız bir istek biliyorum ama yine de o imkansızı dilemekten alıkoyamıyorum kendimi.
5 notes · View notes
musispoedarsiv · 4 months
Text
10 Ocak 2024 Manisa Büyükşehir Belediyespor Casademont Zaragoza Maçı
*Muradiye Spor Salonu'nda saat 19:00'da başlayacak olan FIBA Avrupa Kupası İkinci Tur M Grubu üçüncü maçı. 1 aylık aranın ardından organizasyonda heyecan kaldığı yerden devam ediyor. Manisa pek iyi yerde kalmamıştı tabi. 2'de 0'lık başlangıcın ardından İspanyol ekibine karşı bu turdaki siftahımızı yapmayı arayacağız. İleriye yönelik olarak biraz da kader sınavı. Zorlu akşamda yürek dolusu başarılar temsilcimize.
*FIBA YouTube kanalından naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk periyot sonunda 22-21 gerideyiz. Maça çok iyi girmiştik esasında ve 14-7'yi görmüştük. Sonrasında İspanyol ekibinin 8 sayılık serisi geldi ve ortak oldular. Rüzgar biraz onlara geçti gibi ama yakın takibe devam edelim şu an için.
*İlk yarı sonucu 36-30 Zaragoza lehine. 14-9'luk az sayılı bir periyot izledik. Bir ara çift haneleri de gördüler. Hep geriden takipte kaldık. Lakin 4 sayılık seriyle içeriye gitmemiz bir umut ışığı doğurabilir. Bekleyip görelim.
*Üçüncü çeyreğin ardından Zaragoza 53-52 yaptı. Manisa'dan iyi bir refleks geldi. 22-17'lik oyunla 6 sayılık farkı indirdik ve bir ara kısa süre için öne de geçtik. Sıkıca tutunduk şimdi ve son bölümde artık üstünlüğü tamamen ele geçirelim inşallah.
*68-65 kaybettik. Çok ama çok yazık oldu. Son bölüme hızlı başlamıştık ve 3 sayılık avantaj yakalamıştık ama Zaragoza çabuk cevap verdi. Son bir buçuk dakikaya 65-63 önde girmiştik. Biraz tecrübe konuştu açıkçası. 3'te 0 olduk ve grubun ikinci yarısı öncesi işler bizim için zora girdi. Sağlık olsun yine de. Umudu yitirmek yok. Manisa Büyükşehir Belediyespor'da Pako Cruz 19 sayı attı. Emanuel Terry'nin 17 sayı - 12 ribaundluk ikili çiftesi yetmedi. Casademont Zaragoza'da ise Trae Bell-Haynes 12, Emir Sulejmanovic 11 sayı üretti.
0 notes
magarayaldizi · 2 years
Text
en sevdiğim grubun solisti videosuna yaptığım yorumu beğenmiş:')) üstelik yıllardır ortalıkta yoktu. şimdi nerede bulacağımı biliyorum onu. bir kişi daha var, ona ulaşmak biraz daha zor olacak gibi :/ umudu yitirmek yok, aralıklar var olmaya devam edecek :)
0 notes
adimisenko · 7 years
Photo
Tumblr media
451 notes · View notes
inceliklerden · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
“burada, umudu üzmek diye bir deyim kullanıyorlar; umudunu yitirmek anlamında.”
#bir süre yere paralel gittikten sonra
138 notes · View notes
ehilal · 5 years
Text
Tebrikler El Birliğiyle Başardınız!
En kötüsü de ne biliyor musunuz? Ben insanliga dair umudumu kaybediyorum. Yillardir yazarim derdimi, sevincimi. En kotu gunumde bile umut baki dedim kendime, kendimle birlikte herkese. Hayatim bir insan yuzunden yerinden oynadiginda bile ben insanlari seviyorum ve umudumu kaybetmedim diye haykirdim. Birçok kez ikinci şansları bile dagittim insanlara. Kirilirsin dediler, bir daha uzulursun. Yasamadan bilemeyiz dedim, zamana inandim, insanlara guvendim. Sonuç? Her defa ayni yerden kirildim. Şimdi dönüp bakiyorum geçmişe. Kirginliklarimin sonucu eskiden doktugum gozyaslarimin, ettigim sitemlerin yerini utanç ve tiksintiyle karisik bir aci gulumseme almış. Tum umutlarim sonrasi baskasi adina utanmak... Ne fena duygu, bil bilseniz. Insanlara dair umudu yitirmek oyle kotu bir ic boslugu ki, tarif etmekte zorlaniyorum. Kimseye inanacak, siginacak, samimiyetiyle kucaklasacak gucum kalmadi. Olanlar karsisinda artik uzulmuyorum bile. Zaman içinde ben de yozlasiyorum iste mutlu musunuz? Surekli elinizin altinda, ulasacaginiz mesafede, kolay yollarda sandiginiz ben aslinda sadece inanmak istiyor, yollari cetrefilli kilmadan, naz niyaz ve taktiklere siginmadan iki kalbi bir yapmak derdindeydim. Siz cok yanildiniz, ben de hak etmeyen insanlara hak etmedikleri degeri vererek cok yanildim. Yine eskiden ben birsey kaybetmedim icimden geleni yaptim, asil kayip onlar icin diyebiliyordum. Simdi dönüp kendime baktigimda hic de oyle düşünmüyorum. Ben de kaybetmisim. Sizin oyunlarınıza gore oynayamadigim icin kendimden, kalbimden yemisim. En deger verdigim seyi duygularimi kaybetmisim. Mutlu musunuz? Su cumleleri sarf etmeme sebep kisileri tek tek karsima alsam soracagim soru... Soracagim bir soru yok. Tebrikler. Siz kazandınız. Her defa inanan bir kadina baska ne yapilabilirdi ki? Hayal kirikliklarindan küçük bir saray? Evet ancak bu. Bana ne mi oldu? Aslinda cok sey, anlatmasi upuzun hikayeler bütünü, bugune bakacak olursak da hicbir sey.
Yavuz Cetin'in sözleri su an icimden geçenleri cok guzel anlatiyor;
"Benden bir hissiz yaratmayi nasil basardiniz?
Benden bir ruhsuz yaratmayi nasil basardiniz?
Benden bir uyumsuz yaratmayi nasil basardiniz?
Benden sizden biri yaratmayi nasil basardiniz?"
Ve son olarak sizler gibi insanlarla yasamaktan artik gercekten nefret ediyorum. Yasadigim surece insana dair canli tutmaya calistigim umudum artik tukendi. Tesekkur ederim hepinize. Pek tabi sizler kadar da yanildigim icin kendime. Ben kurdugunuz duzeni anlamadim, hep karşısinda yer aldim, havamda su dovdum ve kaybettim. Hepsi bu.
Yavuz Çetin- Yaşamak İstemem
13 notes · View notes
sadandman · 2 years
Text
İnsanın bazen ayağa kalkacak gücü olmuyor.. dışarıdan düşmüş gibi görünmek değil de, kendi içinde ayaklanamamak gibi. Herkese günlük güneşlik çiçekler açtığını gösterirken içinde köklerinin yok olduğunu bilmek gibi. Bir miktar kendine yenilmek, kendinle savaşacak gücü yitirmek. Sevdiğimiz yerden kırgınız, inandığımız her şeye biraz, yorgun.. yarım nefes illaki kalıyor içimizde.. karanlıklar dönüşüyor bir yerde aydınlığa umudu yitirdiğimiz yerde geçmez denilen ne varsa geçiyor.. geçmeli.. geç'ecek...
0 notes
Text
"İnsanın bazen ayağa kalkacak gücü olmuyor. Dışarıdan düşmüş gibi görünmek değil de kendi içinde ayaklanamamak gibi. Herkese günlük güneşlik çiçekler açtığını gösterirken içinde köklerinin yok olduğunu bilmek gibi. Bir miktar kendine yenilmek, kendinle savaşaçak gücü yitirmek.
Sevdiğimiz yerden kırgınız, inandığımız her şeye biraz yorgun... Yarım nefes illaki kalıyor içimizde. Karanlıklar dönüşüyor bir yerde aydınlığa. Umudu yitirdiğimiz yerde geçmez denilen ne varsa geçiyor. Geçmeli... Geçecek...
Can Yücel diyor ya, 'Gitmek gerekir bazen. Fazla yormadan, çok bıktırmadan. Eğer vaktiyse arkana bile dönüp bakmadan.' Bu sözün üzerine sanırım en uygun şeyi Oğuz Atay'ın satırlarında buldum; 'Gitmek çözüm değil de insan kaçmanın başka türlüsünü bilmiyor ki.'"
1 note · View note
yalnzmavii · 6 years
Text
Bir umudu yitirmek bir hayat yitirmek gibi..
35 notes · View notes
1-yolcu · 7 years
Photo
Tumblr media
Prof. Dr. Yusuf Kaplan'ın Adıyaman Menzil'de Seyyid Abdulhakim Elhüseyni Külliyesinin açılışına katılması ve sonrasında kaleme aldığı 23.11.2015 Tarihli köşe yazısı: 
Menzilini yitirmezsen, Hakikat rüzgârı her dâim eser, ruh üfler...
Perşembe ve cuma günleri, çok özel ve çok güzel bir yerdeydim: Lezîz iki gün geçirdim: Anlatılması zor; ama ancak tadıldığında, yaşandığında anlaşılabilecek; hayatımda heyecanı, coşkuyu, umudu, ötelerin ötesine uzanma ufkunu bilhal ve bizzat iliklerine kadar soluduğum; doyumsuz, tarifsiz ve benzersiz iki nefis gün. Tarihin nasıl yapıldığına, gelmekte olanın nasıl sessizce ve derinden gelmekte olduğuna şahit oldum bütün hücrelerimle iki günde. Allah'a binlerce kez hamdettim. GİZLİ HAZİNE: İSRAFİL'İN DİRİLİŞ SÛRU
Bu aziz milletin, İslâm milletinin makus talihini yenecek derinlerde kök salan, ilim, irfan ve hikmet sütunlarından oluşan kök-hücrelerini oluşturan mayasının, dip dalgasının vakti zamanı geldiğinde insanlığın önünü açacak nasıl muazzez bir ruh üfleyebilecek bir gizli hazineye sahip olduğunu gördüm; hem gözlerimle hem de kalp gözümle. Allah'a, bu mazlum ümmetin düştüğü yerden kalkacağı günleri görmeyi, bu konuda bir nefescik de olsa İsrafil'in Sûr'unu andıran bu diriliş sûruna üfleyebilmeyi nasip etmesi için dua ettim yürekten. Ve rotasını bulmuş ama menzilini yitirmek üzere olan, oraya buraya savrulan bu çilekeş toplumun İsrafil'in diriltici Sûr'una benzeyen lezîz bir soluğun üflenişine bizzat şahit kıldığı için Yüce Rabbime binlerce kez şükrettim. Yer ve isimler önemli. Ama mahrem kalması, yapılan işin samimiyetine ve ihlasına gölge düşürmemesi bakımından zikredilmemesi de önemli. Ama yapılan işin çapı, geçmişten geleceğe uzanışı, çıkılan yolculuğun geleceğe uzanan boyutlara sahip oluşu da önemli. Ama en önemlisi, sessizce, mahviyetkârâne ve derinden yapılışı bu işin. Geleceğimizin manevî / fikrî temellerini atan Türkiye'nin en büyük ilim, irfan ve hikmet yuvası olacak bir medresenin “ya Allah, bismillah, yelkenler fora!” denilerek açılışına, talebeleri ve hocaları Türkiye'nin dışına taşan muazzez bir medeniyet yolculuğuna çıkılışına tanıklık ettim. Bir rüzgâr esti Anadolu'dan. Orta Asya'dan çıkılan yolculukla binbir çileyle ekilen tohumların Selçuklu'yla mayayı kardığı, Osmanlı'yla ruhunu oluşturduğu Moğol ve Haçlı saldırılarını boşa çıkaran bin yıllık Hakikat Sarayı'nın küllerinden ve kök hücrelerinden yeniden nasıl inşa edilebileceğini gösteren tohumların muhkem bir şekilde ekildiğine, hakikat bayrağı'nın aslâ yere düşürülemeyeceğine ve yeniden göndere çekileceğine işaret eden uzun sürecek ama sonunda bütün insanlığa leziz meyveler verecek bir ilim, irfan ve hikmet yolculuğunun tohumlarının toprağa düşürülüşünün, meyveye durduruluşunun tanığı oldum. Hamdolsun. Yeniden diriliş ve varoluş yolculuğumuzun bu kilometre taşı, Hakikat medeniyetinin önündeki çakıl taşlarını temizleme, önümüzü açacak yapıtaşlarını döşeme çabasının temeli olsun. ÜÇ MENZİL'DEN ESEN RÜZGÂR
İki asırdır, Müslümanlar olarak tarihimizin en büyük, en sarsıcı, en yıkıcı buhranını yaşıyoruz: İkinci büyük medeniyet krizi bu. Birinci büyük medeniyet krizinden daha derin ama tehlikeleri de imkânları da daha büyük bu ikinci medeniyet krizinin. Eğer krizi iyi tahlil edebilir, içinde yaşadığımız çağı çok iyi tanıyabilir ve bu çağ'a hakikatin diriltici soluğunu üfleyebilecek uzun soluklu akidevî ve fikrî bir yolculuğa çıkabilirsek, bu ikinci krizin imkânlarının daha büyük olduğunu bizzat göreceğiz biiznillah. Ama krizi, nedenlerini çok iyi tahlil edemez, içinde yaşadığımız çağı bütün boyutlarıyla kavrayamazsak, bu çağa hakikatin neyi, nasıl söylemesi gerektiğini, daha da önemlisi bizim bu çağ'a neyi, nasıl ve niçin söyleyebileceğimiz yakıcı gerçeğini aslâ idrak edemeyiz. Onun için her şeye sil baştan, yeniden ve ümmîleşerek (çağın ağlarından, bağlarından, bağlamlarından ve kavramlarından kurtularak, arınarak, çağrı'mızın çağını kuracağı ilim, irfan ve hikmet sütunlarını dikecek) zorlu ve münbit bir ribat, irtibat ve rabıta yolculuğuna çıkmak zorundayız. Ribat menzilinde İlahî Şiar'a dayanan Mekke'mizi, irtibat menzilinde Nebevî Şuur'la donanan Medine'mizi, rabıta menzilinde ise İlahî Şiar'den süt emen Nebevî Şuur'la meyve veren Hakikat Medeniyeti'ni inşa etmeliyiz. Mekke menziIi, ilme'I-yakin'le ilimle mücehhez âlim şahsiyetini, Medine menzili irfanla müteşekkil ârif şahsiyetini, medeniyet menzili ise hikmet'le mümeyyiz hakîm şahsiyetini hediye etmeli insanlığa. İnsanlık kendine gelmeli, hakikate ermeli, Rabbine yönelmeli ki yeniden yeryüzünde adalet ve hakkaniyet, silm ve selâmet, kardeşlik ve nihayet hakikatten süt emen muazzez medeniyet rüzgarları esebilsin. Menzilini yitirmesin, hakikat rüzgârları güneyden ve kuzeyden, doğudan ve batıdan her yönden esebilsin, insanlığa hakikat aşısı yapacak derinden bir ruh üflesin ve insanlığın önünü açacak Yeni Gazâlî'ler, Râzî'ler, Rabbânî'ler, Şah-ı Nakşibendî'ler, Sinan'lar, Itrî'ler, Mevlânâ'lar, Yunus'lar, Fuzûlî'ler ve Şeyh Galipler yetiştirilebilsin. Nebevî soluk, yeniden insanlığa Rahman'ın Rahmet nefesini üflesin, merhamet kanatlarını gersin. HEYECANDAN 3 GECE UYUYAMADIM
İşte o iki gün, Türkiye'nin en büyük medresesinin açılışı sırasında 99 talebe için düzenlenen icazet merasiminde bunları düşündüm. Büyük düşler gördüm. Gelmekte olanın gelmesini sağlayacak, gelecek 100 yılın, 200 yılın tohumlarının ekilişine şahadet ettim. Rabbime binlerce kez şükrettim. O gece, sonraki gece ve üçüncü gece heyecanımdan, coşkumdan ötürü uykularım kaçtı, 3 günde toplam 7 saat uyuyabildim. Ya Rab Şükran Sana! Minnet Sana! Hamd Sana! Uykuyu haram kılmak “bana”!
Tumblr media
 08.01.2016 Tarihli diğer yazı: 
Medresesiz ve tekkesiz bir yere gidemeyiz! Fatih'e toz kondurmayız ama Fatih'i Fatih yapan ruhun ne olduğunu bilmeyiz. Bizim trajedimiz bu! Sağında Akşemseddin / tekke, solunda Molla Gûrânî / medrese olmasaydı, Fatih, Fatih olabilir miydi? Fatih, medresenin karşısına tekkeyi boşuna yerleştirmemişti, değil mi? BATIDAKİ ÜNİVERSİTENİN GERİSİNDE MEDRESE VAR! Ezberler bizi ezer, yok eder, kölesi hâline getirir. Ezberler çöpe, diyorum ve bu yazıda ezberlerimizi altüst edeceğimi ifade ediyorum. Bugün, geliştirilmiş en insânî ve imajinatif “eğitim” sistemi medresedir. O yüzden, Batı'da, özellikle de ABD'de eğitimin zirvesi doktora programının gerisinde medrese vardır. Bizden alınmış, adapte edilmiştir. Bütün medeniyetler arasındaki ilişkiler bu alış-verişlerle gerçekleşir. Türkiye'deki -özellikle zihin-özürlü entelijansiya tarafından- çarpık anlaşılan konulardan biri medrese konusu. Medrese, yaklaşık bin küsur yıl İslâm medeniyetinin temellerini atan maarif kurumunun adı. Ve İslâm medeniyetinin geliştirdiği, medeniyeti yeşerten, filizlendiren, yeni ufuklara eriştiren, bütün insanlık birikimini kendine maleden özgün bir eğitim modeli. Yalnızca insanlık birikimini kendine maleden, yorumlayan ve aşan yolculuklar, insanlığın önünü açar. İşte bu nedenledir ki, Müslüman medreseleri, Batı üniversitelerine de kaynaklık etmiş, dünyanın birikiminin Batı'ya ulaşmasını sağlamıştır. MEDRESENİN ÇÖKMESİ: MEDENİYETİN ÇÖKMESİ Bugün medrese'nin -Türkiye'de- yaşamıyor olmasının nedeni, İslâm medeniyetinin çökmesidir. Türkiye'nin dışında İslâm dünyasında medrese -bir şekilde- varlığını sürdürüyor ama hiçbir yaratıcı atılıma, öncü açılıma öncülük edebilecek çapa ve niteliğe niteliğe sahip değil. Medeniyetin çökmesi, medresenin de çökmesini beraberinde getirdi. Tersi de doğru: Medresenin çökmesi, medeniyetin temellerini sarstı ve çökmesiyle sonuçlandı. Ulema gitti, “film koptu”: Medeniyet gökkubbemiz çöktü, üzerimize yıkıldı: “Baş''la “gövde” birbirinden ayrıldı. Müslümanca biliş, duyuş, düşünüş, zevk ve beğeni biçimlerimiz yokoldu. Çöl'e mahkûm olduk... Asıl yakıcı mesele şu, burada: Müslüman toplumlar, medreseye yeniden diriltici bir ruh üfleyemezlerse, yeniden esaslı bir medeniyet hamlesi gerçekleştiremezler. Müslümanca duyuş, düşünüş ve varoluş biçimini, ancak İslâmî bir maarif modeli geliştirebildiğimiz takdirde yeşertebiliriz yeniden. MEDRESE RUHU VE UFKU, BATI'DA YAŞIYOR! Türkiye'deki entelijansiyanın ve uzantısı kapıkulu medyanın ezberini bozacak bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum burada. Bugün Türkiye'de de, İslâm dünyasında da medrese ölü; medrese ruhu, bir şekilde, Batı'da yaşıyor aslında! Batı'daki en yüksek eğitim kurumlarının başvurduğu ve yaşattığı bir eğitim biçimi ve ruhu bu. Medrese'de yüksek fikir, alanında zirve'yi temsil eden âlimin dizinin dibine oturarak geliştirilir. Bir meseleye yoğunlaşan ''talebe'', o meselede zirve noktayı temsil eden âlimin izini sürer ve örneğin Kurtuba'da yaşayan bu ''talebe'', sözkonusu zirve âlim Bağdat'ta, Kahire'de, Basra'da ya da Tunus'da bile olsa o âlimi bulur, onun rahle-i tedrisinden geçer. Tabii bunun için, bir dolu yolu aşması, zorunlu icazetleri alması zarûrîdir. MEDRESE: HABITUS, KÜLTÜREL EKOLOJİ YA DA MUHİT Ayrıca Lapidus'un -İletişim Yayınları'ndan Yasin Aktay'ın çevirisiyle yayımlanan- İslâm Toplumları Tarihi başlıklı özgün çalışmasında da enfes bir şekilde gösterdiği gibi, talebe-hoca ilişkisi, yalnızca bir bilgi alma-bilgi aktarma ilişkisi değil; kendi terimlerimle ifade edecek olursam, bir geleneği tevarüs etme (öğrenme), temellük etme (özümseme) ve temessül etme (örnekleyerek başkalarına iletme) ilişkisidir. Zirve bir âlimin dizinin dibine oturan parlak bir talebe, medresede, sadece ilim tahsil etmez; o ilmi vareden ruh âlemini, hayat iklimini, zihin, davranış ve yaşayış biçimlerini de tahsil ve tevarüs, temellük ve temessül eder. Medrese, Bourdieu'nun deyişiyle, tastamam bir habitus'tur: Bir kültürel ekoloji kaynağıdır. Talebenin, bir medeniyetin hayatının ve hakikatinin, hassasiyet ve dikkatlerinin, idrak ve varoluş biçimlerinin geliştirdiği ve yaydığı havayı da, bu havanın ürettiği ritmleri de öğrendiği, soluduğu, duyduğu ve başkalarına da duyurma coşkusu ve heyecanıyla dolduğu bir habitus, bir ilim, irfan ve hikmet muhit'idir. Medresede, talebe, ilim öğrenmez sadece. Karakterini, kişiliğini, duyarlıklarını da tahkim eder. Bir geleneği yaşar ve yaşatacak bir ruhla, idealle ve vecdle dolar ve kendini aşar. Ayrıca medresede hem multi-disipliner, hem de inter-disipliner bir eğitim modeli, geçişken ve disiplinlerin birbirini karşılıklı olarak besleyen imajinatif -tastamam çağdaş- bir eğitim programı geliştirilmiştir. İşte bu medrese modeli, bugün Batı'da -özellikle de Amerika'da- doktora programlarında adapte edilerek bir şekilde uygulanan bir modeldir. Lapidus, bu meseleyi etraflıca anlatır. Böyle bir şeyin olması doğaldır. Çünkü Batı'daki -modern Batı'yı kuran- Paris, Oxford, Padua, Bologna, Palermo, Marburg üniversitelerinin modeli, Bağdat, Kurtuba, Ezher ve Mağrip'teki medrese modelidir. YENİ GAZALî'LER, İBN ARABî'LER VE ITRÎ'LER OLMADAN ASLA! Özetle, bizim tarihte geliştirdiğimiz eğitim modeli, esas itibariyle medrese ve tekke modelidir. Müslüman toplumlar, eğer yeniden toparlanacaklarsa ve tarihe tarihi yapacak bir aktör olarak gireceklerse, bunun öncelikli yolunun, “entelektüel” tipinden değil, âlim, ârif ve hakîm şahsiyetlerinin, yeni Gazâlî'lerin, İbn Sina'ların, Mevlânâ'ların, İbn Arabî'lerin, Ebu Hanife'lerin, Itrî'lerin, Şeyh Galip'lerin, Bediüzzaman'ların yetiştirilmesinden geçtiğini iyi bilmeliler. Başka türlü bir arpa bile yol alamayacağımızı, yalnızca bu ülkenin enerjisini su gibi harcamış olacağımızı, sürgünümüzü uzatacağımızı iyi bilelim, aklımızı başımıza devşirelim, kendimize gelelim; sözün özü, “evimiz”e dönelim önce, “kendi”mize, diyorum. Yusuf Kaplan
81 notes · View notes
pirayecicegi · 7 years
Text
Tarifi olmaz bir hüzün var bu gün İstanbul da,
Bir yanda Kız Kulesi ve Galata’nın aşkı.
Öbür yanda kalp kırıklarıyla dolu insanlar var.
Çekip giden insanlarla dolu
İstanbul ağlıyor.
Umudu olmayan insanlara,
Umudunu yitirmek zorunda olan insanlara.
Üzgün, mutsuz, yorgun bu gün İstanbul.
İstanbul kırık.
Çok yük var İstanbulun üzerinde,
Çok fazla hasret var
Taşıyamamış,belli.
Bıkmış bu sonu belli olmayan dünyadan,
Ama kaçış yok,olan olmuş bir kere.
İşte bu yüzden ağlıyor İstanbul,çaresizliğine.
Anlayın artık
Bulutlar değil,istanbul ağlıyor.
6 notes · View notes
hanargelisim · 5 years
Photo
Tumblr media
TÜRKİYE DEVLETİ ve MEŞRU OLMA HÂLİ . . Son yüz yılda olanlardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti meşru bir devlet olmak özelliğini yitirmek üzeredir. Bu kişisel bir görüştür. Dayanakları ise devlete kişisel bir görüş olarak biçtiyim değerlerdir. Tarih başlı başına bir kaos tablosudur. Bu sadece bu ülke sınırları içinde olan devlete dair bir çıkarım değildir. Ancak dünyadaki birçok devlet bu tür süreçlerden geçmiştir. Buna göre meşru olmak durumu sert ve yıpratıcı bir dönem ile kendi insanına, kendi vatandaşına negatif müdahalede bulunan bütün devletler için geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin farkı Kürt isyanlarının bu devletin meşru olma kapasitesine katkı sağlamasıdır. Ne kadar Demokratik hamle o kadar birliktelik, ne kadar birliktelik ve kardeşlik o kadar geçmiş ortaklaşması, ne kadar geçmiş ortaklaşması o kadar siyahı ve beyazı aynı potada eritip grinin tonlarında bir gelecek inşa etme olasılığı, şansı, umudu. Kürtler bu devlet için bir nimettir. Bir bela değil. Bunu ancak gelecek tarihsel süreç ispatlar. Benim başka dayanağım yoktur. . . HaNAR DEVELOPMENT . . #thehanardevelopnent #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #physcology #религия #final #future #theroad #architecture #birey #kişiselanayasadenemeleri #kişiselanayasa #hukuk #humanbeings #final #future #philosophy #science #God #now #newworld #naturel #bakışaçısı #10000questions #dive #time #tasarım #religionofnewworldpeace #религиюмира (Harbiye Şeyh Yusuf El Hekim Turbesi) https://www.instagram.com/p/B1Z-5AaAVO6/?igshid=1ojf7kv499nmg
0 notes
alticizilen · 7 years
Text
Mükemmel Olmamanın Hediyeleri – Dr. Brené Brown - Alıntılar
Kişisel gelişim kitaplarını oldum olası yavan bulduğumdan, pek okumam. Brene Brown’ın bu kitabını çok sevdiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum. Kitap güzel ve samimydi. Çevirisi de güzeldi bence. Kişisel gelişim ve psikoloji kitaplarını seviyorsanız tavsiye ederim. Ancak, bu tarzı pek sevmiyorsanız, başka kitaplara yönelin. Çok bir şey kaçırmazsınız.
Tumblr media
Cesaret, merhamet ve bağlantıyı gündelik hayatlarımızda uygulamak, değerlilik geliştirme şeklimizle ilişkilidir. (s27)
Cesaret (courage) kelimesinin kökü cor’dur; kalp kelimesinin Latince karşılığı. En eski yapılarından bir tanesinde cesaret kelimesi bugün sahip olduğundan çok farklı bir tanıma sahipti. Cesaret esas anlamıyla “kalbindeki her şeyi anlatarak aklından geçeni söylemek” demekti. Zaman içinde bu tanım değişti ve bugün cesaret daha çok kahramanlıkla eşanlamlıdır. … Sıradan cesaret savunmasızlığımızı tehlikeye atmakla ilgilidir. (35)
Cesaret kelimesinde olduğu gibi merhamet kelimesinin kökenine bakarsak, merhametin neden genellikle acıya ilk yanıtımız olmadığını görürüz Merhamet (compassion) kelimesi Latince kelimeler pati ve cum’dan gelir, “birlikte acı çekmek” anlamını taşır.(38)
Merhamet uygulamasının en büyük (ve en az tartışılan) engellerinden biri, sınır koyma ve insanları sorumlu tutma korkusudur…. Merhametli insanları, sınırları çizilmiş insanlardır. (39)
Bazen sadece bağlantı içinde olduğumuzu düşünürüz. Örneğin teknoloji bağlantısı açısından bir tür dolandırıcıya dönüştü; bizi gerçekten öyle olmamamıza rağmen –en azından ihtiyaç duyduğumuz şekillerde değil- bağlantıda olduğumuza inandırıyor. Teknoloji çılgınlığı içerisindeki dünyamızda, yakın olma duygusuyla iletişim içinde olmayı karıştırdık. …. Yakınlığın en büyük engellerinden biri, “tek başına idare etmeye” yüklediğimiz kültürel önemdir. Bir şekilde başarıyı kimseye ihtiyaç duymamakla aynı kefeye koymaya başladık. …. Açık yürekle alabilinceye kadar, asla gerçekten açık yürekle veremiyoruz. Yardım almaya yargıyı eklediğimizde, bilerek ya da bilmeyerek yardım vermeye yargıyı ekliyoruz. (45)
Sevgi ve aidiyeti tam manasıyla yaşamak istiyorsak, sevgiye ve aidiyete değdiğimize inanmamız gerekiyor. (47)
Bu araştırmada en büyük sürprizlerden biri, uyum sağlama ve aidiyetin aynı şey olmadığını, aslında uyum sağlamanın aidiyeti engellediğini öğrenmekti. (50)
Aidiyet, insanın doğuştan gelen bizden daha büyük bir şeyin parçası olma arzusudur. … Gerçek aidiyet yalnızca biz özgün kusurlu yanlarımızı dünyaya sunduğumuzda gerçekleştiğinden, aidiyet duygumuz asla kendini kabul düzeyimizden daha büyük olamaz. (51)
Başkalarını şiddetle severiz, belki kendimizi sevdiğimizi düşündüğümüzden daha çok, ama kendimize karşı merhametli olmayı öğrenebilmemiz için o şiddetli sevginin bizi kendi benliklerimizin derinine götürmesi gerekir. (56)
Dr Hartling’e göre utançla baş etmek için, bazılarımız kendimizi geri çekerek, gizleyerek, sessizleştirerek ve sırları saklayarak uzaklaşır. Bazılarımız yatıştırılmayı ve gönlümüzün alınmasını isteyerek yakınlaşırız. Ve bazılarımız da saldırganlaşmak ve utançla mücadele etmek için utancı kullanmak suretiyle (gerçekten kaba e-postalar göndermek gibi) başkaları üzerinde güç kazanmaya çalışarak aksi yönde ilerleriz. (77)
Hikâyelerimiz herkese anlatmak için değildir. Onları dinlemek bir ayrıcalıktır ve paylaşmadan önce kendimize hep şunu sormalıyız: “Hikâyemi dinleme hakkını kim kazandı?”. (78)
Sorun, insanların ne düşündüğünü hiçbir şekilde önemsemediğimiz ve kalp kırıklığına karşı bağışık olduğumuz zaman, aynı zamanda bağlantı kurmakta da başarısız olmamızdır. Cesaret, hikayemizi anlatmak, eleştire karşı bağışık olmamaktır. Bağlantı deneyimlemek istiyorsak, savunmasız kalmak göze almak zorunda olduğumuz bir risktir. (84)
Başka insanların düşünceleri uğruna kendimizi feda etmeye değmez. Evet, etrafımızdaki insanlar için sahiciliğin büyüttüğü acılar olabilir ama sonunda, kendimize sadık kalmak sevdiğimiz insanlara verebileceğimiz en güzel armağandır. (85)
Neff’e göre öz duyarlılığın (self-compassion) üç unsuru vardır: öz sevecenlik (self-kindness), ortak insanlık (common humanity) ve bilinçlilik (mindfulness). (93)
Şükürler olsun ki merhamet de çabuk yayılır. Kendimize karşı sevecen olduğumuzda, başkalarını da kapsamına alabileceğimiz bir merhamet birikimi yaratırız. (95)
Maneviyat, bizden daha büyük bir güç tarafından hepimizin içinden çıkılması imkansız bir şekilde birbirimizle bağlantılı olduğumuzu ve bu güçle ve birbirimizle bağlantımızın sevgi ve merhamete dayandığını kabul etmek ve kutlamaktır. Maneviyat sahibi olmak yaşamlarımıza bir derinlik, anlam ve amaç duygusu getirir. (99)
Reklamlar, ürünlerden çok daha fazlasını satar. Değerleri, imajları ve başarı ve değerlilik, sevgi ve cinsellik, popülerlik ve normallik kavramlarını satar. (105)
Amaç, anlam ve derinlik olmadan, umudu yitirmek, duygularımıza hissizleşmek veya koşullarımızın altında ezilmek kolaydır. Maneviyatın kalbi bağlantıdır. O ayrılmaz bağlantıya inandığımızda, yalnız hissetmeyiz. (112)
Gerçek bir aidiyet duygusu hissetmek için, gerçek beni masaya koymam gerektiğini ve bunu ancak sevgim varsa yapabileceğimi şimdi anlıyorum. (115)
Köktendincilik ve aşırıcılığın birçok biçimi kesinliği inanca tercih etmekle ilgilidir. (131)
Anne Lamott’un bir kitabından: “İnancın tersi, şüphe değil kesinliktir.”
Ebeveynlerim başarılar ve kazançlar parkuruna çıktı ve yaratıcılık yerini kıyaslama diye de bilinen o boğucu uyum sağlama ve daha iyi olma karışımına bıraktı. …. Karşılaştırdığımızda, “benzer şeyler” den oluşan özel bir koleksiyonun içinde kimin ya da neyin en iyisi olduğunu görmek isteriz. … Uyum göstermeye ve rekabet etmeye bu kadar çok enerji harcarken, yaratıcılık, minnettarlık, keyif ve sahicilik gibi önemli şeylere zaman ayırmanın ne kadar zor olduğunu görmek zor değildir. Sevgili arkadaşım Laura Williams’ın hep “Karşılaştırma mutluluk hırsızıdır” demesinin nedenini şimdi anlıyorum. (137)
Stuart Brown oyun teorisi: Oyunun 7 özelliğini öne sürer ki bunlardan birincisi oyunun açıkça amaçsız olduğudur. Temelde bu, oyun için oyun oynadığımız anlamına gelir. Bunu eğlenceli olduğu ve eğlendiğimiz için yaparız. … Oyunun tersi iş değildir, oyunun tersi depresyondur. … En önemlisi içsel ihtiyaç ve arzularımızdan gelen gerçek oyun, işimizde kalıcı keyif ve doyum bulmanın tek yoludur. Uzun vadede iş oyunsuz yürümez. (143)
Başarı ve kazanımların keyif ve anlam getireceğini sanıyoruz ama bu kovalamaca bizi bu kadar yorgun ve yavaşlamaktan korkar halde tutan şeyin ta kendisi olabilir. (145)
Ayrıca gerçekten kaygılı ve aşırı stresli olduğum zamanlarda başımın dönmesinin nedenini anlamak istiyordum. Gerçekten sersemliyordum ve oda dönmeye başlıyordu. …. Baş dönmesi yeniydi, kaygı değildi. … Birçok yönden, kaygı yaşamımın bir sabitiydi. Ancak bütün kalbinle yaşamak konusunda farkındalık geliştirmeye başladıkça, bedenimin adeta “Kaygıyı görmezden gelmeni çok zorlaştırarak bu yeni yaşama biçimini benimsemene yardım edeceğim” dedi. Fazla kaygıya kapılırsam, kelimenin tam manasıyla oturmak ya da düşmeyi göze almak zorundayım. (149)
Ben sükûneti duygusal tepkiselliği idare ederken derinlik ve farkındalık yaratmak olarak tanımlıyorum. Sakin insanları düşündüğümde, karmaşık durumlara derinlik getirebilen ve duygularını korku ve öfke gibi yoğunluğu artmış duygulara tepki vermeden hissedebilen insanları düşünüyorum. (150)
Psikolog ve yazar Harrit Lerner “Kaygı, son derece bulaşıcıdır; sükunet de öyle” der.
Dinginlik hiçliğe odaklanmakla ilgili değildir; bir açıklık yaratmakla ilgilidir. Duygusal yönden dağınıklığın olmadığı bir alan açmak ve kendimize hissetme ve düşünme ve hayal kurma ve sorgulama imkanı vermektir. (153)
Dahası, yeteneklerimizi geliştirmek ve paylaşmak suretiyle ruhu onurlandırıyor ve Tanrı’la bağlantı kuruyorsak, kendinden şüphe korkunun inancımızı sarmasına izin vermektir. (159)
Dünyanın neye ihtiyaç duyduğunu sorma. Seni neyin canlandırdığını sor ve giy, onu yap. Çünkü dünyanın ihtiyaç duyduğu şey, canlı insanlardır. (Howard Thurman)
Kahkaha, şarkı ve dans duygusal ve ruhsal bağlantı yaratır; rahatlık, kutlama, ilham ve şifa ararken gerçekten önemli olan bir şeyi bize hatırlatır: yalnız olmadığımızı. … Hakiki kahkaha, kişinin kendisiyle dalga geçerek veya saptırma yoluyla mizah kullanması değildir; kimi zaman arkasına saklandığımız acılı kahkaha çeşidi de değildir. Bilinçli kahkaha, hikayelerimizi paylaşmanın gücünü fark ettiğimizde hissettiğimiz rahatlama ve bağlantıyı içerir. Birbirimize gülmeyiz, birlikte güleriz. (167)
Kendimize özgür olma izni vermediğimizde, nadiren özgürlüğü başkalarında da hoş görürüz. Onları küçümseriz, onlarla dalga geçeriz, davranışlarını alaya alırız ve bazen onları utandırırız. (173)
1 note · View note
dua06 · 7 years
Text
"Edebiyatla hayat takım kurup futbol maçı yapsalar, hayat üç çeker edebiyata..!"
“Yaşanan şeyler ne olur .., nerede durur.? ”
"Yaşamak ilerlemek olamaz diye düşünüyor .., ama geride bırakmak olabilir..."
“Aforizma modern insanın kullandığı bir ağrı kesicidir. Hiç olmanın ağrısını dindirir. Sonra ağrı yine başlar.”
“Sırtın ıpıssız” dedi ..
“ En çok bir mucizeyi reddedişini seviyorum”, dedi..
“Burada, umudu üzmek, diye bir deyim kullanıyorlar; umudunu yitirmek anlamında..”
“Isıtan bir şeyden değil, yakan bir şeyden söz ediyoruz..”
"Yalnızlık mı..? Milyarlarca insanın adı geçiyor bu bahiste.!"
29 notes · View notes