Tumgik
#Barışmak
yurekbali · 26 days
Text
Tumblr media
Yaşar Abi’yle anılar... anılar... Yaşar Abi aslında çocuk gibidir. Çabuk kırılır, çabuk küser. Ama içinde kötülük yoktur. Fakat kendine yapılanı da hiç unutmaz. Zaten hiçbir şeyi unutmaz ya, neyse. Şimdi sizlere bu konuyla ilgili birkaç anekdot anlatmak istiyorum. (...) Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Çiçek Arif Madem konu küslükten, dargınlıktan açıldı, o zaman bir de Yaşar Kemal Aziz Nesin hikâyesi anlatmalıyım size. Aziz Abi bir yazısında mı, yoksa bir sohbette mi ne Yaşar Abi’yle ilgili bir laf söylemiş. Yaşar Abi de bunu duymuş ve selamı sabahı kesmiş onunla; konuşmuyorlar. Türk edebiyatının ve kültürünün tepesinde oturan, uluslararası ünleri olan bu iki devin küslüğünden herkes rahatsız. Özellikle de dostları, arkadaşları tabii. Kimse de cesaret edip onları bir araya getiremiyor. Böyle de sürüp gidiyor bu durum. Bir akşamüstü Yaşar Abi, ben, Karanlık Cengiz ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hem danışmanı hem basın sözcüsü, Büyükelçi Kaya Toperi dostumuzla Çiçek Bar’da muhabbeti kurmuşuz. Gülmecenin, fıkranın bini bir para. Erken bir saat olduğu için barda kimseler yok. Biz gülmekten kırılıyoruz. Tam tanımıyla yerlerdeyiz. Biz kahkahalara boğulurken bahçe kapısından Aziz Nesin girdi içeri. Yanında, son zamanlarda beraber olduğu kadın arkadaşı. Ölümünden üç beş ay önce olsa gerek. Artık, barda yalnız değiliz. Seslerimize çekidüzen verip biraz kısarak sohbetimize devam ettik. Ne de olsa barın sahibiyiz. İşin gereği bile olsa, ki o yüzden değil, gerçekten saygı duyduğum bir abi olarak Aziz Abi’ye hoş geldiniz demek için masadan kalktım. Aziz Abilerin masasına gidip, “Hoş geldiniz” dedim. Kısa bir süre için de olsa masalarına oturdum. Hoşbeşten sonra, lafı da döndürüp dolaştırıp, Yaşar Abi’yle olan dargınlıklarına getirdim ve niye konuşmadıklarını sordum. Aziz Abi de dargın olmadığından, bir konuşmasından dolayı Yaşar Abi’nin alınganlık gösterdiğinden söz etti. Aziz Abi’nin beni sevdiğini bildiğimden de cesaret alarak sordum: “O zaman Yaşar Abi’yi alıp masanıza getirsem bana kızmazsınız değil mi abi?” “Niye kızayım ki canım. O bizim küçük kör ayıcığımızdır” dedi. Bunun üzerine masadan izin isteyerek kalktım. Kafamda acele bir plan geliştirdim. O zamanki Çiçek Bar’ın şefi Cafer’i çağırıp, soğukluktan bir şişe Cordon Rouge şampanya çıkarıp, servise hazır hâle getirmesini söyledim. Çalışanlardan birinden de fotoğraf makinesini hazır etmesini istedim. Ben işaret ettiğimde hemen harekete geçersiniz, dedim. Sonrasında da gidip kendi masamıza oturdum. Oturur oturmaz da Yaşar Abi, “Aziz ne anlatıyor?” diye sordu. Ben de, o anda yazdığım senaryoyu okudum Yaşar Abi’ye. “Diyor ki Aziz Abi, ‘Ne o, bir şey mi var da Yaşar bana selam vermiyor. Hoş geldin demiyor? Sen bilirsin Arif?’ diye sordu” diyorum. “Peki sen ne dedin?” “Ben de bilmediğimi söyledim tabii.” “Hadi lan ordan. Aziz böyle şeyler söylemez. Düpedüz yalan söylüyorsun.” “Ben niye yalan söyleyeyim abi. Niye uydurayım ki? Ben, bana ne söylediyse onu söylüyorum.” “Beni kandırmaya kalkmıyorsun değil mi?” “Haddime mi düşmüş abi sizi kandırmak.” Yalandan kim ölmüş? Yemin billah ederek doğru söylediğimi, hatta, vakit geçirmeden masasına gitmemiz gerektiğini, yoksa çok ayıp olacağını söyledim. Kaya Abi de Karanlık Cengiz de beni desteklediler. Bana inanmasa da Aziz Abi’ye bir merhaba deme gereği duydu sanırım. “Hadi o zaman, yürü. Beraber gidiyoruz ulan” dedi. Masadan kalkarken bizim şef Cafer’e işareti çakıyorum. Bana tam inanmamış, ikircimli bir hâlde yürürken;
“Bak Arif, yanlış bir şey olursa seni asla affetmem. Bunu bilesin” dedi. “Bilmez olur muyum abi? Tamam, affetme” diyerek yüreklendirdim onu. Ama onun bu konularda bana pek güvenmediğini de biliyordum. Bu yüzden beni tehdit ederek, giderayak işin doğru olup olmadığını öğrenmeye çalışıyordu. Ne kadar yalan söylemeyen adamı oynasam da Yaşar Abi yine de benim işgüzarlık yapabileceğimi biliyor. Benim yaptığım da riskli bir iş ya, neyse. Aslında ben, Aziz Abi’nin sevgisine ve bilge kişiliğine güvenerek buna yeltenmiştim. Yapacak bir şey yoktu artık. Aziz Abi’nin masasına gelmiştik bile... Arkamızdan şef, garsonlar, komiler eşliğinde şampanya tepsisi geliyordu. Yaşar Abi; "Vay Aziz! Hoş geldin!” deyince, Aziz Abi de, "Nasılsın Yaşar?” dedi ve kucaklaştılar. Aynı anda şampanya da bütün gürültüsüyle “bom” diye hemen arkamızda patladı. Onların ürkmüş, şaşkın bakışları arasında bizim masadan bir alkış koptu. O sırada bir yandan da fotoğraflar çekiliyor. Daha sonra Kaya Toperi de gelerek Aziz Abi ile Yaşar Abi’yi kutladı. Şampanyalar içtik. Böylece uzun zamandır süren küskünlük de son bulmuş oldu. Bu işe en çok sevinenin ben olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Neyse bu kez, kazasız belasız çıktık işin içinden. Bu olaydan üç beş ay sonra Aziz Abi’yi kaybettik. Türkiye büyük bir değerini yitirmişti. Yaşar Abi, Aziz Abi’nin ölüm haberini alır almaz bana geldi. Üzgün... "Aferin ulan Arif. Ne iyi ettin de Aziz’le beni barıştırdın. O gün söylediklerinin hepsinin yalan olduğunu biliyordum. Ama bak Aziz öldü. Sen bizi o gün barıştırmasaydın, bugün birbirimize küs gidecektik. Bu da benim için daha büyük bir acı demekti. Sağ ol lan Hasan Emmimin oğlu. Yalan malan ama iyi ettiğin belli” deyip boynuma sarıldı. Dokunsalar ağlayacak hâldeydi. O an yüreğinden kopmuş gelen iki damla gözyaşı, kirpiklerinin arasından yere düşmek için sabırsızlanıyordu... Aziz Abi’nin yokluğuna alışmak hepimiz için zor oldu. Hâlâ ülkenin çözümsüz sorunlarına, ondan gelecek çözüm önerilerini bekler dururum. Kimsesiz çocuklar için kurduğu vakfının bahçesinde, nerede yattığı bilinmeyen mezarında, ışıklar içinde yat Aziz Abi! Tüm çiçekler üstüne açsın. Yıldızlar üstüne yağsın! - Arif Keskiner, Yaşar Kemal’li Anılar / Binbir Renk Binbir Çiçek - Fotoğraf: Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Arif Keskiner
15 notes · View notes
gizgibim · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
101 notes · View notes
lakriimal · 7 months
Text
Hayatındaki yerimi hiç çözemiyordum ama anladım hayatında yerim yokmuş.
2 notes · View notes
hatiragulzaman · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
🥀🥀🥀
"Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözü önünde;
Batı medeniyeti adına."
Srebrenista katliamı.
Aliya İzzetbegoviç.
2 notes · View notes
gezegeninincisi · 2 years
Text
Geçmişe dönmek, kaçtıklarımız düşüncelerle barışmak demek... Ve ben o kadar cesaretli değilim maalesef ki..
17 notes · View notes
mehmetulubey · 2 years
Photo
Tumblr media
Gönül yıkmak…. #gönül #gönüldağı #gönülkırma #gönülkırmak #kırılma #kırılmak #kirilmak #küsmek #küsme #barışmak #adalet #psikoterapi #psikoterapist #pskikolog #adanaçiftterapisi #adanaevlilik https://www.instagram.com/p/CfMCbtbI0L-/?igshid=NGJjMDIxMWI=
4 notes · View notes
byznrpnrbsi1 · 7 months
Text
İmkansız dediğim insanla tekrar bir araya geldik Allahım bu bir mucizeeee :)
0 notes
affettim-sandiniz · 8 months
Text
Kırgın olmayı değil affedebilmeyi istiyorum. Kavga etmek yerine barışmayı, öfkelenmek yerine düzgün iletişim kurmayı, nefret etmek yerine sevmeyi… Bu kadar zor olmamalı.
1 note · View note
hurdahasblog · 10 months
Text
Yıllar sonra bile hala zihnimde kavga ediyorum seninle. Ben seni affedemedim.
0 notes
seslimeram · 1 year
Text
İhtimaller Yıkılırken...
Tumblr media
Kötürüm bir istikamet, hep bildik gel gelelim hiç karşılaşılmamış gibi davranılan bir halin ve yönelimin ortasında, yarınsızlığın içinde tüm o hayat mefhumunun bütün ihtimalleri zayi ediliyor. Erk, muktedir, iktidar pratiğinin bir devinim olarak güncellediği her güne içkin kıldığı hallerle bu kötürüm tahayyüllerle bir istikamet bildirilir. Gidilemeyen yollar, şöyle ya da böyle kullanılamayacak hastaneler, asla satın alınamayacak arabalar, hayali kurulup sahip olunamayacak evler ve nicesiyle yapıyorlar / ediyorlar bahislerinin kıyısında tüm şu hayat eriminin zemheri bir karanlığa rehineliği var edilir. Biyopolitik bir tahakküm hali ve kapsamının kıyısında her fırsatta, her ihtimalde bir kere daha cerahatin var edilebildiği bir zeminde baş amir yıkımın taşıyıcısı, kötürüm bir istikametin de mimarıdır. Baş amirin cerahat yükleniciliği, baş faşist ve küçük tefek, ırkçı / dinci / hizipçi akımların birlikteliği bu mefhumun nasıl peyderpey imal edildiğini de göstere gelir. Bu dönüştürme gayretinin içerisinde kötürüm kılınan şey hayattır. Hiçliğin sınırlarına demirlenen şey umuttur. Belli açılardan bol keseden sallanırken vaatler, havayla civanın takdim edilmesidir mesele. Her şekilde linç / nefret pratiklerinin refakatinde bir cerahat düzleminin bina olunmasıdır bir anlamda mesel, hala. Demokrasi edim ve pratiğinin delik deşik kılındığı yerde sözün tam da karşısına bina edilen şiddet ve lincin varlığıdır mesele. Sanılanın ötesinde bir ivedilikle her gün apayrı tarumar edilendir. Böyle bir tahayyüller birlikteliğinin her neresi yenidir, yeni ülkedir!
Aralıksız güncellenen her eylemle baş amir / baş faşist ve zümrelerinin çöreklendiği yerin varmak istedikleri menzilin hakikati de peyderpey karşımıza çıkar. Düzgün adamlarla bir ve beraberce durmak yok yola devam diye çıkılan güzergahta her şekilde zorbalığın, artık gizlenmesi imkansız kılınmış bir iç etme kültürünün devinimi süreğen kılınır. Baş Amirin her köşeye kıstırıldığında yineleye geldiği Kürd nefretinin, ötekilere karşı aralıksız olarak yirmi bir senedir suna geldiği şekilsiz, sınırları hepten daraltılmış olagelen makbul yurttaş profilinin her neye tekabül ettiğinin nişanesi, sözüm ona başlamamış seçim kampanyasına ait birkaç toplantıda zikrettikleriyle çıka gelir. Hemen her akşam, Ramazan ayının da var ettiği ihtimallerle birlikte yemek masalarında kurulan Türkiye imgesinin ortasında baştaki o temsilin cerahatle yüklendiği eylemsellik halleri sunulur. Pay edilmiş, azarlanmış, aleni hor görülmüş olan bir halkın daha da heder edileceğinin nişanesi çıkagelir her veçhe ile bir ve beraber. Muktedir takımının oyuncularının da birörnek ve benzeşen tahayyülleriyle seçimi maniple ettiği, kanıksanmış olagelen kötülük halleriyle ülke yönetimini değil aynı zamanda kötülüklerinin de devamlılığına çaba sarf ettikleri, bunu işaret ettikleri bir zemin sahnede yol o kötürüm / katran karanlığına çıkar, her zamanki gibi.
Kanıksatmaya teşne olunmuş iktidar mefhumunun suna geldiği her şeyin, bariz bir laftan ibaret olduğunun nişanesi her seçim döneminde yinelenen ezberlerden ibaret vaatlerin ta kendisinden de çıkagelir misal. Bu defasında ana muhalefetin suna geldiği proje / öneri ve hamleleri kesintisiz bir biçimde yeniden imal eden, kes kopyala yapıştır ile kendi icraat, taahhütleri arasında suna gelen bir madun siyaset temsilinin elinde o katran karanlığından uzağa düşmek ne zaman söz konusu olacaktır. Suça bulaşmış, suçu içselleştirmiş, gasbın, hırsızlığın ayyuka düştüğü, her gelenin malı götürmek üstünden yol aldığı / kendisine bir hiza biçtiği bir zeminde, yok olan / edilen müştereklerimizin hesabı ne olacaktır. Seçimin basitçe bir dönüşümü değil, hürriyetten, hukuka koca bir zeminin en az beş yıllık yönelim ve tahayyülleri için de bir sınamaya dönüştüğü, madun siyasetten, eline kan bulaşmış olan sermayeye hepsinin birden hücum edip, milli irade diye bir gasp düzeninin devamlılığına tam kapasite çabalandığı bir zeminde katran karanlığının kötürüm bir istikametin ta kendisi olarak imali hiç sonlanır mı?
Bir örneği Bianet’ten Hikmet Adal’ın haberini aktaralım: “4 Mayıs seçimlerinde AKP’nin Urfa’dan milletvekili adayı olarak gösterdiği Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Balıklıgöl'de TRT Haber canlı yayınına katıldı. Urfa’nın sorunlarına ve AKP’nin yaptıklarına ilişkin konuştu.
“İnsanların bıktığı, usandığı iktidar değil” diyen Bozdağ “Her yeni şeyi söyleyen iktidar. Tayyip Bey'den daha yeni şey söyleyen ikinci bir lider yok ama 'eskiye döneceğiz' diyen, Türkiye'nin krizlerine, kaoslarına geri dönmeyi vadeden, eskiyi yeni diye takdim eden zihniyet var. Türkiye'de muhalefet sorunu vardır” ifadelerini kullandı. “Muhalefeti de değişimi yapmaya halk sandıkta mecbur edecektir. 14 Mayıs akşamı Sayın Kılıçdaroğlu da yok, diğer genel başkanlar da partilerinin başında duramayacaktır.” dedi.
Kılıçdaroğlu'nun Kavala ve Demirtaş vaatleri
Bekir Bozdağ, HDP-CHP ilişkisi ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın serbest bırakılacağına yönelik vaatlerinin hatırlatılması üzerine de şunları söyledi:
"Sayın Kılıçdaroğlu gitti, görüştü. Meclis'te görüştü, partiye gidemedi. Madem ittifak yapıyorsun partisine git. Partiye gitmeye cesaret edemedi. Bunu da HDP'ye oy veren vatandaşlarımızın dikkatine sunmak isterim, HDP'li vatandaşlarımızın oylarına ihtiyacı varken HDP'yi ziyaret etme cesaretini gösteremeyen, fotoğraf vermekten çekinen birisi seçimden sonra, oy alışverişinden sonra, ihtiyacı kalmazsa o binaya, binanın arkasındakilere dönüp bakar mı, bunu değerlendirmelerini istiyorum. Bu görüşmelerde birtakım ahitleşmelerin olduğu anlaşılıyor.
'Biz gelince falan özgür olacak, filan özgür olacak'. Bunlar yargıya müdahaleden hep şikayet ediyorlar. Biz de yargıya kimsenin müdahale etmesini istemeyiz. Müdahale etmesine de izin vermeyiz ama şimdi Sayın Kılıçdaroğlu yargıç, 'Hemen çıkacak.' Ne yapacaksın? Beraat mı vereceksin? Sen hakim misin, savcı mısın? Yargıtay mısın? İstinaf mısın? Değilsin. Sen nasıl yapacaksın? O zaman işte demek ki başka birtakım kanuni düzenlemeler yapacak. O zaman onu söyle."
Bozdağ, AİHM kararlarına uyulduğunu iddia ediyor
Bekir Bozdağ daha önce en az iki kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın tutukluluklarının siyasi olduğunu belirtip derhal tahliye edilmesine hükmetmesine karşı Türkiye'nin AİHM'in kararına uyduğunu iddia etmişti.
Bunu da iki ismin AİHM mahkemesinin verdiği karardan farklı olarak başka dosyadan tutukluluklarını gerekçe göstermişti. Ancak AİHM'nin kararı tutuklulukların siyasi olduğunu belirtip koşullardan bağımsız olarak tahliye edilmeleri yönündeydi.
Erdoğan'ın yargıya müdahalesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi davasındaki ilk yargılamada İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraat kararı vermesiyle ilgili olarak "Bakınız bunlar masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Bunlar ciddi manada perde arkasında soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır. Onun da Türkiye ayağı malum içerideydi. Bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar" diye konuşmuştu.
Aynı gün Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Gezi sanıklarına beraat veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 3 üye hakimi hakkında inceleme ve soruşturma başlatmıştı. İlerleyen süreçte de karar istinafça bozulmuş ve sanıklar yeniden yargılanarak yüksek hapis cezalarına çarptırılmıştı.
Erdoğan ayrıca farklı dönemlerde AİHM'nin kararını eleştirmiş birinde "Bu işin AİHM'le alakası yok. Türk yargısının vermiş olduğu bu karara yerlisi yabancısı herkes saygı duymak mecburiyetinde" demişti. Bir diğerinde de Kavala'nın serbest bırakılmasına ilişkin AİHM kararının uygulanmamasıyla ilgili Avrupa Konseyi'nden gelebilecek yaptırım hakkında "Biz bildiğimizi okuruz" ifadesini kullanmıştı.
Öte yandan yeniden yapılan yargılamada mahkeme heyetini oluşturan üyelerden hakim Murat Bircan'ın Bafra Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde çalışırken istifa edip hakim olduğu aynı zamanda AKP'den milletvekili aday adayı olduğu çıkmıştı.”
Haber metninde çıkagelen cerahatli devletli müdahalesini pas geçip, paşamız, başımız, her şeyimizin başlangıç noktası diye atfedilen bir temsilin dilinden / elinden çıkagelen hizalama halleriyle yolunu kaybeden adalet makamının, bir seferde çürük halini sunulur Bozdağ efendi eliyle. Akp eliyle kotarılmış olan her hamlede biraz daha gerileyen bir kez daha çürüten / yıkan / ezen bir tahakküm halinin her nasıl kurallar / kanunlar çiğnenerek var edildiği de barizdir artık. Deyim yerindeyse dingo’nun ahırına dönüştürülüp, çetelerin en azılı insanlık düşmanlarının, vatan millet sakarya derken halen yağmaya devam diyen temsillerin el üstünde tutulduğu bir zeminde, önce halk diyen Demirtaş, Kavala gibi AİHM nezdinde de suçsuzlukları kanıtlanmış insanlara reva görülen her şey bu katran karası ülke istikametinin de her nerelerde şekillendirildiğini örnekler. Duraksamadan bir kere daha hukuk da biziz garabetlik hali içerisinde akp yargısının sunduğu hemen her şey bir insanlık suçudur, bariz, amasız, belirgin. Hayatın ihtimalleri daraltılırken sorgusuna düşen herkesten bedel talep edileceği muştulanıyor. Bu satırlar yazılırken boş salona verilen mütalaa ile birlikte Kobane davasında, Demirtaş ve Yüksekdağ’da dahil onlarca insana müebbet hapis talepleri dillendiriliyordu. Kötürüm kılınanın sadece demokrasinin ta kendisi değil aynı zamanda herkese her şeyden elzem olarak var edilmesi gereken adil, adaletli bir hukuk pratiğinin de zehirlendiği meydana çıkar. Budur, bu kadardır ol meşum ülkenin hikayesi.
Diken.com.tr’den aktaralım: “AKP Kayseri milletvekili adayı olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, AKP’lilerin “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganlarına “Onun da zamanı gelecek bekleyin” diye karşılık verdi.
Akar, Kayseri Kadir Has Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen aday tanıtım toplantısında, ‘Türkiye olmadan bölgede herhangi bir problemin çözümünün mümkün olmadığını’ iddia ederek “Dolayısıyla Türkiye’nin her zamankinden daha güçlü, daha büyük olması lazım. Güçlü ve büyük Türkiye için hepimizin daha çok çalışması lazım” diye konuştu.
Salondakilerin “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganlarına Akar, “Onun da zamanı gelecek bekleyin. Şu anda Mehmetçik büyük bir başarıyla teröristlerin bütün inlerini, sığınaklarını başlarına yıktı, yıkmaya devam ediyor” diye karşılık verdi.
Akar “İnşallah bu mücadelenin sonunda milletimizi, başına musallat olan bu terör belasından kurtaracağız, bundan kimsenin şüphesi olmasın” diye de ekledi.”
Kötürüm bir istikamette, hep bildik bir halin ve yönelimin ortasında, yarınsızlığın içinde tüm o hayat mefhumu bütün ihtimallerini zayi ediliyor. Akar Efendi’nin terörle mücadele nam kırk küsur yıllık devlet aklının suna geldiği çözümsüzlüğe bir kere daha yıkımla yön tayinine verilmiş yanıt sadece PKK’yi değil aynı zamanda HDP eşittir terörist algısına da doğrudan bir müdahaleyi ihtiva eder. Barış müzakereleri döneminde var edilmiş olan ilgi, alakanın düz ovada siyasetçiler eliyle getirilebilecek, çözümlenebilecek bir mefhumun hiç ama hiçbir gerekçe olmaksızın yıkımı sonrasında kan, kırım ve gözyaşından ibaret bir hal bir toplamın yolunda yürünmeye devam olunacağını bildirir Akar. Çözümü var edebilme ihtimallerini yok etmiş, silahlı örgüt mensuplarını, barışa bir adım için hamlelerini eksik gedik olmadan var eden siyasetçilere tercih etmiş, istemiş bir akımın vur de vuralım öl de ölelim ile karşılanması düşündürücü değilse nedir, neyin nesidir? Didaktik, ezberci ve bir ekonomik çöküşü günbegün yaşarken, sözüm ona yüzün altında terörist / mihrakla uğraşa duran bir iktidar pratiğinin karşılığı ne olacaktır derin bir ayrıştırmadan gayri. Sonlanması imkansız kılınmış bir devlet / gerilla harbinin yanında, bütünüyle açmazların arasında dahi kendini mağdur ilan eden muktedirin bunca kan / kırım ve kıtal haliyle hemhal olması da mı sorun değildir, hala mı!
Bir ülkenin dönüşümü var ediliyor. Dokunulmazlık zırhlarının ardından çıkagelen hemen her muktedir tahayyülünün bir kere daha sıradan insanlar için bir zemin bırakmadığı hiç ama hiçbir biçimde nefes aldırmayacak bir düzlemin binası bir kere daha var ediliyor. Ol denemeler, demokrasi var, hürriyet var, özgürlükler var denilirken çat kapı çıkagelen her bir eylemsellik, mevzu / mesel her ne olursa olsun var edilen eylemsellik ve karşıtlıklarla birlikte cürmün ülkesi hakikat kılınıyor. Ne yol ne izan bırakılıyor. Varsa kötülük, yoksa siz bizi seçmezseniz başınıza getirileceklerle vay hallerinize. Hayat ihtimalleri sıfırlanıp durulurken, yaşamda tutunma gayretinin de önüne türlü çeşit setler çekiliyor. Herkesi her ama her ötekisini öcü düşman kılan bir akıl, kah hizbullahçı milis, kah milliyetçiliğini en öne çeken kukla kılıklılar eliyle asmalı kesmeli cümleler kurduruyor. Bütün bunlar kafi gelmeyince bir asırlık bir masal kılınmış destanlar güncellenip, bugün kazanmalıyız biz birlikte Türkiyeyiz lafzı yinele gelip cürümlerle yollar kesiştirilmeye devam olunuyor. Her halükarda mahvın eşiğine taşınmaktan geri kaçılabilecek hamleleri nihayetinde bir / beraberce var edebilecek midir, şu ülke, meselemizdir. Takdirinize...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: İsimsiz – Outras Palavras
0 notes
grun-geist · 1 year
Text
Tumblr media
13 notes · View notes
sarjimaz · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Yazdığı şeye bakın CDKSMFLSMFŞSMFP
4 notes · View notes
dusuncekatalogu · 6 months
Text
Karmaşık İlişkiler: Sürekli Ayrılıp Barışmak
Sürekli ayrılıp barışmak, karmaşık ilişkilerin bir neticesidir. Durum böyle olunca çiftler sürekli ayrılıp barıştıkları zaman zarar gördüklerini düşünebilirler. Bu bazı zamanlar doğru düşünce olsa da bazen olması gereken önemli bir detaydır. Bu makale de sevgilinizle sürekli ayrılıp barışmanın nedenlerini, ilişkinize verebileceği zararları ve devam etmeli mi yoksa vazgeçmeli mi konularına…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
breatth · 3 months
Text
Tumblr media
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiyi yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle, yaşamak desin
Toprağı dinle, barışmak desin
Göğü dinle, sevişmek desin
55 notes · View notes
1-hesna · 22 days
Text
Tumblr media
Bir takipcim sevdiğinle barışmak için bir şiir yazar mısın dedi ve bu dizeler çıktı ortaya, inşallah barışırlar
Seni özlediğim zamanlar,
Beyaz'a kafa tutan siyah,
Geceyi öpen yalnızlık,
Ve aklımı alan alev gibiydi aşk !
Ne güzeldir aşk, hasret yakınca
Gözler hiç yalan söyler mi ey yar
Kalbimi doldurmak ne mümkün
Gönlümü dağlara sürdüm ey yar
Mutluluklar size hayırlı geceler
@Tumbirler
25 notes · View notes
didoretrosu · 2 months
Text
abi keske barissak ya bi arkadasimi cok ozledim ve cidden cok kankimdi agamdı belki hesabıma bakar umuduyla yazıcam eğer benimle barışmak istersen yazabilirsin konuşuruz
27 notes · View notes