Tumgik
#ayeti art
ayten-ali · 7 months
Text
Tumblr media
Kudüs İçin Duamız
Allah’ım, hani Bedir’de Peygamber Efendimiz; “Ya rabbi, İslam’ın bu ordusuna yardım eyle. Sana iman eden bir avuç mücahidi muzaffer eyle” diye dua etmişti de; ayet-i kerime ile binlerce melekle yardım ettiğini müjdelemiştin. Yarabbi şu anda yine, Gazze’nin, Kudüs’ün mazlum mücahitleri başta olmak üzere, âlem-i İslam’ın her köşesinde hak, hakikat ve mukaddesat için mücadele edenlere Bedir’de yaptığın gibi meleklerinde yardım eyle, nusretini göster, kudretinle şerefyab eyle Allah’ım.
Ya Rabbi, Kur’an-ı Kerim’de bize öğrettiğin dua ile sana niyaz ediyoruz.
Bu azgın ve zalim topluluğa karşı bizlere, Filistinli kardeşlerimize yardım eyle ya Rabbi.
Ya Rabbi sana iman eden kullarının izzetini, şerefini, onurunu, harimi ismetini hiçbir zalim, zorba, işgalci güce çiğnetme Allahım!
Milletimizin ve bütün Müslümanların bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici fitne ve fesada, hile ve tuzağa karşı bizlere feraset ve basiret ihsan eyle Allahım.
Dünyayı yaşanmaz hale getiren zalimlere, ümmetin birliğini, dirliğini bozmak isteyen hainlere karşı bizleri uyanık eyle, zalimler topluluğuna karşı bizlere yardım eyle Allah’ım.
Bugün, Filistin başta olmak üzere yeryüzünün birçok yerinde zulme ve katliamlara maruz kalan, ülkeleri işgal edilen, camileri, değerleri harab edilen, hakları hukukları ihlal edilen bütün kardeşlerimize yardım eyle, bizi onlara yardımcı eyle, nusretinle inayetinle zaferler nasip eyle Allah’ım
Ey Yüce Rabbimiz! Sana inandık, sana güvendik, sana tevekkül ettik. Bizleri sensiz, sahipsiz, inayetsiz, kimsesiz, vatansız, çaresiz, bırakma Allah’ım!
22 notes · View notes
captainjimothycarter · 8 months
Text
Horse Riding Lesson
For @steggyfanevents & the Saturday at the Stork Club. Let's pretend I'm not hella late with this
Inspired by the amazing @ayeti's art
Steve’s knowledge of skills had gotten him this far in life. Until he ends up working for Cowboy Carter and she learns that he can’t ride a horse. Naturally, she offers to teach him.
The look Peggy gave him could only be described as skepticism. It made him want to squirm on the spot, instead, he focused on the job he was hired to do, and that was to care for Cowboy Carter’s horse, Atlas. He deserves this look because his confession couldn’t have come at the worst time.
In exchange for a few warm meals and a safe place to sleep, Steve was hired to tend to Peggy’s property and run minor errands. They’ve spent years together, tending to one another when they were sick or injured, ending up fostering feelings for one another. It came as no surprise when Peggy had asked if he’d like to join her in going to a neighboring town and mentioned taking the scenic route.
He was sure much more had been said, but his ears were roaring at that point and the confession came tumbling from his lips before he could stop it.
“Let me get this straight,” she said, in a not unkind manner, following after him. “You’re a stableboy by trade, technically, and yet you’ve never ridden a horse? I’m afraid I can not see how that’s possible. You know how to do so many things, things I’m rusty in or lack the patience to do, and yet riding a horse isn’t one of them?”
“That’s correct,” he shrugged, turning his focus back on the duties at hand. It helped to have his hands busy. “I’ve never ridden a horse in my life, I don’t see why this is a hard fact to accept. My job in caring for these amazing creatures has nothing to do with riding them.”
She was quiet for a moment, pondering over his answer. “If you don’t mind me asking - why is that? You’re not afraid of horses, else you wouldn’t take a job that involved tending to them.”
23 notes · View notes
Note
Can you share your fav Alcina fics ? <3
Oh the love for tall vampire lady ❤️
There are so many talented writers with amazing works, please leave kudos and/comment if you like their work 💕
*NSFW denoted with ♦️, All fics linked are on AO3!
Transactional by motherconfessor (@beyondconfessor)
Swaddled by amerrierworld (@amerrierworld)
♦️like smoke, like prayer by vanasha ♦️neither pink nor pale by vanasha
a facade and a half by Ispir
Her touch feels like velvet by cosmiclord
a different kind of sickness by wannabepoeticdyke
Monsters All Around by Velace
The Morning After by JuniperReign
Can I dream for a few months more? by angst_goblin
A Place Called Home by darkestxskies Worth the Risk by darkestxskies
To Exist In Your Space by Heathens
the art of loving you [alcina dimitrescu] by madeoutofstardust (@latte-to-go)
The Book Of You & I by NullLit
Te Am Pe Tine by StarlightSatellite (@starlightocelot)
♦️A Whisper of Longing, a Forbidden Truth by AYeti (@ayeti)
♦️She Who Waits in the Dark by Lyris_Leonhart
Flower Talk. by Squeakgeek
♦️Lady Dimitrescu/Reader Oneshots by BurnyBurny
♦️Mutilation Theory by Anonymous
Comfort in a Different World by Cowboys_Hat
32 notes · View notes
nadirakkus · 1 year
Photo
Tumblr media
Ajitrasyonu sevmiyorum ki; ilk okul 2. sınıf öğretmenim Sayın Mustafa Önal özlük dosyama dikkafalı diye işaretlemiş, doğuştan o kadar başı duruşu dik, gururlu, özgüvenli bir insanım.. Yaşadığım hiçbir olay beni yıkamadı ćok şükür Elhamdülillah, fakat; çok yordu.. Herzaman önce Allâh dedim.. Korkmadım, vazgeçmedim, yılmadım, Sun Tzu'nun Savaş Sanatı'nda dediği gibi "Her kaybettiğim mücadelede, kaçmak yerine Er Meydanında durup kaybımı araştırıp strateji ürettim ve nihai zaferi elime aldım".. Ben Napolyon gibi "Herkesi dinleyen, kendi bildiğini yapan", fakat; doğru söz uğruna bir deliyi bile ciddiye alan birisiyim.. Hele ki konuşan "ARİF"se O'nu krallara layık saygıyla dinler ve selamlar, önünde eğilir ve diz çökerim.. Bu sözlerimin 5 dakika öncesinde Allâh'ın ayeti Ay'a baktım ve şehadet getirdim, dün akşam yemek sofrasında da bana hiç üveylik yapmamış Gerçek Dayı'mın benim için "O BENİM UĞURUM" deyişine şahit oldum.. Allâh kibirden korusun; Arif bir insandan duyduğum bu laf tüm özlerim yüzüme bile bakmazken düşmeden elimi tutup bana destek olan bu Zât'ın iyiliklerinin mahçubiyeti yanında beni daha da mutlu etti.. İşte, bu da parayla satın alınamaz ki; bu da benim zaferim, afiyetle tadını çıkarıyorum.. Ve gönülden söylüyorum: Laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ilâhe illalâh.. (NOT: ZENGİNLİK MATAH BİR ŞEY OLSA, NE F TALUT AS NE DE YAMALI HIRKASI PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED SAV PEYGAMBER OLURDU.. KADER DİKENLİ YOLLAR SUNUYORSA İNSANA SONU CENNET'E ÇIKAN BİR VADİDE DİK KAYALIKLARA TIRMANMANIZ SİZİ ASLA ÜZMEZ, TABİ; ARİF İSENİZ..) (Nadir Akkuş Design / Leiurus Wooden Art) https://www.instagram.com/p/CpbXhmRofCb/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
dairei-huzur · 2 years
Text
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Tumblr media
https://instagram.com/dairei_huzur
Instagramdan takip etmeyi unutmayın ☺️🤗
64 notes · View notes
sisifoss · 2 years
Text
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok.
Kâf,6
Tumblr media
46 notes · View notes
Text
Another fic rec, dears! 👀
I just read this amazing piece of literature at work and holy wow- .. I'm 😳
It's written by @ayeti and based off of @classyfruit 's Lady Donna/VampDonna drawing and I just.. it's SO good! djsksksks... The writing is impeccable in it, and it is.. so incredibly hot. Just.. I highly, highly recommend reading this one!😁
20 notes · View notes
ruveyyda · 2 years
Text
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا..
Tumblr media
8 notes · View notes
musab90 · 5 years
Text
Kuran sevap makinası değil , hayat makinasıdır ...
4 notes · View notes
ayten-ali · 6 months
Text
Tumblr media
Bismillahirrahmanirrahim
Bilmediler mi? Ki Allah, kullarından tevbeyi. O kabul eder de sadakalari alır. Ve gerçekten Allah, tevbeleri kabul eden, esirgeyendir.
( Tevbe, 104 )
🌹🕋🌹🤲🤲💐💐
13 notes · View notes
sizenebayim · 2 years
Note
Bakara suresi 254. ayet şefaatin olmadığına delil midir?
Bakara suresi 254. ayette hiçbir şefaatin olmadığı günden bahsediliyor. Fakat şefaat var deniliyor.
Selamünaleyküm 🕊
Sadece meal okumak böylesi yanlış anlamalara sebep olabiliyor bunun için meal tek başına yeterli değildir, manayı doğru şekilde anlayabilmek için tefsir okumak gerekiyor buna dikkat edelim inşaallah.
Bir diğer detayda şu ki hani edebiyat derslerinde gördüğümüz gibi, yargı parağrafın tamamından çıkarılır. Bunun gibi art arda gelen bazı ayetler birbirinin devamı ve tamamlayıcısıdır. Mesela bahsettiğiniz ayetten sonra gelen bi sonraki ayette de şefaatten bahsedilir. O yüzden tümüne göre sonuç çıkarılır ve en genel, net mana ise metnin tamamından yani kii kuranın ve hadislerin tümüne bakarak çıkarılır. Tüm bunların sonucuna göre de Rabbimizin diledikleri için şefâat vardır ve haktır.
Mesela şu bahsettiğiniz ayet için bir meal;
 "Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir."(Bakara, 2/254)
Buraya da o ayetin tefsirini bırakıyorum;
Tumblr media
Okumak dilerseniz 255.ayeti de iletebilirim kardeşim.
16 notes · View notes
ekingston · 3 years
Text
thank you for thinking of me, @gveret-fic, in spite of the fact i can only just barely call myself a fan fic writer again!
1. How many works do you have on ao3?
just 2!
2. What’s your total ao3 word count?
a hilariously modest 49760.
3. How many fandoms have you written for?
five? six! i kept thinking of more as i was answering these questions!
4. Top 5 fics by kudos?
with only one exception none of my old stuff is up on ao3, so i suppose it’s You & Me & Holiday Wine on #1-4 and Picking Up on #5
5. Do you respond to comments? Why/why not?
i do! i’ve made it a habit to respond to all comments before or just after a new chapter goes up so at the moment i still have a large number of them unanswered— hopefully not for too much longer!
6. A fic you’ve written with the angstiest ending
i used to be a big fan of stark cynical nihilism, believe it or not, but i’ve arrived at a point where life seems full enough of that already so i’m trying to write brighter things these days.
7. Do you write crossovers?
i have! sometimes you just need a taste of how two characters from different pieces of media would interact, you know?
8. Ever received hate on a fic?
unfortunately.
9. Do you write smut?
DO i
(absolutely. in fact i hope you’ve all read it)
10. Have you ever had a fic stolen?
knock on wood because i fear that’d be much more traumatic than when it happens to my art 😒
11. Ever had a fic translated?
i was going to joke that it’s already been translated once since english isn’t my first language but that’s not actually how it works so, no!
12. Have you ever co-written a fic?
well there is something in the works but i don’t think it strictly counts as co-writership!!
13. All time fav ship?
never have i ever been as obsessed with a particular pairing as i am with supercorp now and i was online when Xena:Warrior Princess was still on the air, so. can you imagine how tired i am?
14. WIP you want to finish but don’t think you ever will?
i’ve arrived at a point where i need to either just write this fairytale au in one inebriated sleepless weekend or kill it entirely, because it’s taking up valuable headspace i would much rather be using to finish YMHW and on editing & publishing my second supercorp fic.
15. Writing strengths?
i hear i write humor well! which has been a bewildering discovery but also extraordinarily rewarding!
16. Writing weaknesses?
i’m afraid i still could use some work when it comes to pacing. also actually making myself sit down and write, even when my head isn’t quite in it
17. Thoughts on writing dialogue in another language in a fic?
perhaps with the exception where you, the writer, are multilingual and you know for sure that you’re writing exclusively for an audience that’s also fluent in those exact same languages, maybe don’t?
18. First fandom you wrote for?
i was in elementary school at the time so i could barely loop my g’s and i had no idea what i was doing, but it was for V the original series — the show is from 1984 but the reruns aired here years later and i had the queerest urge to make the two evil ladies with the enormous hair who glared and glinted their teeth at each other a lot become the very best of friends.
19. What’s your fav fic you’ve written so far?
no fan fic i’ve written before has given me as much joy and satisfaction as YMHW has and that’s in huge part due to the warm reception it’s gotten. i’m grateful for everyone who has taken the time to read it, and that includes those who never leave a comment because i understand how hard that can be and i’m here mainly to give people something to enjoy, not to cause stress or guilt about not leaving a note! i have a lot of love for all of you!
i’m sorry if i’m tagging people who have been tagged before, but: @msdanvers, @ayeti, @spicycheeser, @roseticospacebae & @deadbiwrites, give me yours!
20 notes · View notes
dairei-huzur · 2 years
Text
Tumblr media
https://instagram.com/dairei_huzur
26 notes · View notes
musstuffsworld · 3 years
Text
Tumblr media
ÇARŞAF GİYMEK ŞART MIDIR? KUR'AN’DA ÇARŞAF GEÇİYOR MU?
Osmanlı Dersiamlarından, padişahların huzur hocalığında bulunmuş, 4 mezhep müftüsü Ahıskalı Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhu) Mahmud Efendi Hazretlerine hitaben “Oğlum Mahmud! De korkma Çarşaf-ı Şerif farzdır.” dediği bilinmektedir.
Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri de Ahzab Suresi 59. ayetini tefsir ederken bazı şartlar zikretmiştir, bunlar;
1. Uzuvları ebatlarıyla birlikte belli etmemek,
2. Transparan ve renkli olmamak,
3. Dikkat çekici olmamak,
4. Avret yerleri örtüp belli etmeyen kıyafetin haricinde ayrıca dış örtü olması.
Bu şartlar ile tesettür yerine gelir lakin bu şartlara haiz olan en güzel örtü Çarşaf-ı Şerif‘tir.
Yine yukarı da tesettürle alakalı olan Ahzab Suresi 59. ayet-i kerimesinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey Nebî(yyi Zîşân)! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle ki; (Evden çıkarlarken) vücutlarını iyice örten cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerine sarkıtsınlar. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır.” Allah-u Teala bu Âyet-i kerimede mümin kadınlara, evlerinden çıkarken yabancı erkekler karşısında vücutlarını iyice örten cilbablarını, dış elbiselerini, üzerlerine örtünmelerini emretmiştir.
Hicab âyeti, kadınların avret mahallerini örtmeleri istikrar kazandıktan sonra nâzil olmuştur. Öyleyse bu âyette emrolunan tesettür, daha önce farz kılınan setr-i avretten başka fazla bir örtünmedir. Bunun içindir ki müfessirler, değişik şekillerde yorumlamış olsalar da mefhumda birleşmişler, âyet-i kerimede ki “cilbab”tan maksadın, kadının elbiseleri üzerine giyilen ve bütün vücudu örten bir örtü, bir elbise olduğunda ittifak etmişlerdir.
“Peki âyet-i kerimede zikredilen ‘Cilbab’ dan murat nedir?” diye sorarsanız, bu konuda ulemanın pek çok beyanları vardır. Son devrin alimlerinden bir kaçının yorumuna şöyle bir göz atacak olursak, Elmalılı merhûm ilgili âyet-i kerimenin tefsirinde: “Cilbab, baştan aşağı örten çarşaf, ferâce çar gibi dış giysilerin adıdır.” demiştir.
Konyalı Mehmet Vehbi Efendi, “Hulâsâtü’l-Beyan” ismli tefsirinde, Ömer Nasuhi Bilmen Efendi de kendi tefsirinde “Cilbab”ı, çarşaf olarak tefsir etmişlerdir. Demek ki, bu âyette emrolunan tesettür, daha önce farz kılınan setr-i avretten başka fazla bir örtünmedir. Dolayısıyla âyet-i kerimede geçen “Cilbab” kıyafeti hakkında müfessirler değişik yorumlarda bulunsalar da, mefhumda birleşmişler ve “cilbab”dan maksadın; kadının elbiseleri üzerine giyilen ve vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde bütün vücudu örten bir elbise olduğunda ittifak etmişlerdir.
Allah-u Teala burada kadının örtünmesiyle alakalı olarak pek çok elbise şekli emir buyurabilecek iken, acaba neden özellikle “cilbab” giyilmesini emir buyurmaktadır?.. Elbette bunun pek çok hikmetleri vardır. En önemli hikmeti ise cilbabın, kadınların tesettüründe en ideal örtünme kıyafeti olmasındandır. Çünkü cilbab, kadını baştan ayağı kapatmakta ve fitneye sebebiyet verecek hiçbir açık kapı bırakmamaktadır.
Böylece kadın ile art niyetli, kötü düşünceli ve kalplerinde maraz olan kişiler arasına bir perde çekilmiş, bu tür ahlaksız kişilerin sataşmasına fırsat verilmemiş olacaktır. Nitekim bu maksat âyet-i kerimede de: “Bu (cilbabı giydikleri zaman ki durumları) onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır.” şeklinde zikredilmiştir.
Gerçi bu konuda eziyet etmeyi, kadınlara sataşıp tacizde bulunmayı bir huy edinmiş olan alçak karakterli, bir takım kalbi bozuk tıynetsiz kimseleri elbette örtü engelleyecek değildir. Fakat imanlı, temiz kadınların bu tür şehevî ve kirli bakışlardan, kendi sadeflerinde gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan şekil de budur.
Hal böyle olunca, kadının bu konuda son derece suçsuz ve masum olduğu, onlara eziyet ve tacizde bulunacak olan nefsinin zebûnu, sapık ruhlu kimselerin ise çok açık bir vebal yüklendiği herkes tarafından aşikare olmuş olur. Peki, kadının dış örtü örtmesi gerektiğini beyan eden bu âyet-i kerimede, örtünme için belli bir şekil ve model var mıdır?
Yani “kadının dış örtüsü nasıl ve ne şekilde olmalıdır?” derseniz, efendim, tesettür emri ile alakalı olarak Nur Sure’si 31. âyette geçen “başörtüsü” (hımar-humur) ve Ahzab Suresi 59. âyette geçen “Dış giysi” (cilbab-celabîb) ifadeleri birlikte mütaala edilince, kadın için iki parçalı bir giysi şekli ortaya çıkıyor. Birincisi; saç, boyun ve göğüsleri örten ve omuzlara doğru yakaların üstüne serbest bırakılan “başörtüsü”dür. İkincisi ise; “dış giysi” olup, bunun şekli de iki türlü tarif edilmiştir.
Bazı Müslüman kardeşlerimizin sıkça sorduğu “Kuran-ı Kerimde çarşaf geçiyor mu?” sorusuna cevap verelim. Lafı dolandırmadan net bir şekilde söyleyelim, “evet Kur’an-ı kerimde çarşaf” geçiyor.
Adresi ise Ahzab suresinin 59. âyet-i kerimesidir. “İyi de bu âyet-i kerime çarşaftan değil, cilbabdan bahsediyor.” dediğinizi duyar gibiyim. Evet âyette “celâbib” diye geçer. “Celâbib” kelimesi “cilbab”ın çoğuludur. Cilbab ise Türkçede “çarşaf” manasına gelir. Bazı tefsirler “cilbab” kelimesini “milhafe” diye tefsir ederler ki, “milhafe” de lugatta çar ve çarşaf manasına gelir. Eğer “birebir kelime olarak çarşaf geçmiyor.” diyorsanız, doğrudur. Kur’an’da “çarşaf” kelime olarak geçmez. Neden? Çünkü “çarşaf” Arapça değil, Farsça bir kelimedir. Oysa Kur’an-ı Kerim Arapça indirilmiştir.
Dolayısıyla bu mantığa göre, Kur’an’da birebir kelime olarak “namaz” da geçmez, “oruç” kelimesi de… Çünkü o kelimeler de Farsçadır. Zira Kur’an’da “namaz ve oruç”; “salat ve savm” şeklinde geçer. Şimdi ulemanın bu âyetle ilgili olarak yaptıkları tefsirlerin bazılarını zikredelim. Ulema, âyet-i kerimede “cilbab” diye geçen bu tesettürün nasıl olacağı hususunda birkaç görüşe ayrılmışlardır. Son devrin alimlerinden Elmalılı, bu âyet-i tefsir ederken “cilbab”ı şöyle tarif etmiştir: “Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır.” “Tepeden tırnağa örten giysidir.” “Çarşaf ve peçedir.” Âyet-i kerimede geçen “İDN” kelimesi: Yaklaştırmak demek ise de, âyette “Alâ” harfi cerri ile kullanılması, kapsamak suretiyle sarkıtmak mânâsını da ifade ettiğinden, üzerinden sıkıca örtmek demek olur.
“Cilbab örtmek” tabirinde de iki şekil vardır. Bunlardan birincisi; cilbablarından birisiyle bütün bedenini örtmek, diğeri ise; cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek demek olur. Elmalılı, âyet-i kerimede geçen “cilbab idnâsını” bu şekilde tarif ettikten sonra şöyle devam ediyor: “Bu beyanda da iki suret vardır. Birisi; kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. (Elmalı bunu söyledikten sonra, ‘bizler yetiştiğimiz zaman memleketimizde validelerimizin tesettür tarzı bu idi.’ der) İkincisi de; alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerinin ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır.
(Bu açıklamadan sonra da; ‘Hicri 1310’da İstanbul’a geldiğim zaman İstanbul hanımlarının bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları bu idi.’ demektedir.)” (Hak Dini Kuran Dili, C: 6, S: 337,338) Evet Elmalılı merhum “cilbab”ı böyle tarif ediyor. Yani buradan anladığımız üzere çarşaf, Osmanlı ecdadımızın da yaygın olarak uyguladığı bir kıyafettir.
Yine bu konuda Konyalı Mehmet Vehbi Efendi “Hulasâtü’l-Beyan” isimli tefsirinde, kadınların ziynetlerini örtmeleri için çarşafa bürünmelerinin lazım ve vacip olduğunu zikretmektedir. (C: 9, S: 3719) Ömer Nasuhi Bilmen Efendi de kendi tefsirinde “Cilbab”ı çarşaf olarak tefsir etmişlerdir.
Gördüğümüz gibi son devrin alimlerinden, herkesçe tanınan ve kabul gören üç tane tefsir aliminin “cilbab” hakkındaki görüş ve yorumları bu şekildedir. Şimdi de diğer ulema bu âyet-i nasıl tefsir ediyor ona bakalım. Taberî İbni Sîrinden şöyle rivâyet eder: “Abide es-Selmanî’ye “…Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle…” âyetinin manasını sordum. O hemen büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını ta kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamen kapattı, yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece âyet-i fiili olarak tefsir etti.” (Taberi tefsiri c: 22) Taberî ve Ebu Hayan, İbni Abbas (Radıyallahü anhüma)’dan şöyle rivâyet etmişlerdir: “Kadın cilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar.
Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır. Yalnızca gözleri dışarıda kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen kapamalıdır.” (Bahru’l-Muhit, C: 5, S: 250) Ebu’s-Sûd Efendi: “Cibab”tan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre âyetin manası ‘Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğin karşısına çıkacakları zaman, bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarını örtsünler.’ olur.” demiştir. Cevherî de: “Cilbab”ı çarşaf diye tefsir etti. Ve cilbab çarşaftır denildi.
(Tacül Aras, C. 1/186)Ümmü Seleme annemiz şöyle demiştir: “Cilbablarından üzerlerini sıkıca örtsünler.” âyetinin nüzûlünden sonra, Ensar kadınları siyah çarşaflara büründüler. Öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, sanki hepsinin başına birer karga konmuştu.” Verilen kaynaklardan da anlaşıldığı üzere İslam alimlerinin çoğunluğu çarşaf üzerinde durmakta ve tesettürün çarşafla daha güzel olacağını ifade etmektedirler. Ayeti kerimede geçen “cilbab”a, açıkça “çarşaf” demeyen müfessirler ise, “kesintisiz bütün bedeni baştan aşağı örten geniş bir elbiseyi” tarif etmektedirler ki, bu tarife en uygun olan kıyafet de çarşaf, ferace ve car’dır. Bu kıyafetler Türkiye’nin çeşitli yörelerinde, “ehram, peştamal-dolama, şalvar-atkı” gibi farklı isimlerle de zikredilmektedir.
Tabi bu kıyafetlerin kumaşının kalitesi, ince veya kalın oluşu örfe, beldelere ve mevsimlere göre değişiklik gösterebilir. Ancak dikkat edilecek husus, kadının boynu, omuzu, göğüs, kol, koltuk altı, bel gibi uzuvlarının, kısaca vücut hatlarının belli olmaması gerekmektedir. İçini gösterecek kadar şeffaf, vücut hatlarını belli edecek kadar ince ve dar olmamalıdır. Çünkü kadınların örtünmesinden maksat bütün şüpheli yolları kesmek, erkek ve kadınların kalplerinde dolaşan vesveseyi bertaraf etmektir. Hal böyle olunca başörtüsü bu işi göremez. Çünkü o boyundan bağlandığı için gerek omuzlar, gerekse boyun bölgesi çarşafla olduğu kadar kapanmaz.
Ayrıca onunla insanın gençliği, yaşlılığı, güzelliği daha bariz anlaşılır ama çarşafla bu vasıflar örtülür. Tabi şunu da ifade edelim ki; âyet-i kerimede örtünmenin; “tanınıp eziyet edilmemesine daha uygun olması” gibi bazı hikmetlerinin açıklanması, bu gayenin bulunmadığı veya başka şekilde elde edildiği durumlarda, “örtünmek gerekmez” gibi yanlış bir düşünce hatıra gelmemelidir. Çünkü esas itibariyle örtünmek, Allahın emri ve Dinin gereğidir. Netice olarak, tesettür hakkındaki nihâi emir bu âyetle verilmiştir. Dolayısıyla Allah-u Teala Ahzab Süresi’nin 59. âyeti kerimesiyle, kadınların dışarıya cilbab/çarşaflarını giymeden çıkmasını yasaklamıştır.
Cumhuriyet devrinin meşhur edebiyatçılarından Yakup Kadri Karaosmaoğlu’nun, “Çarşafa ve Peçeye Dair” isimli bir makalesi vardır. Her ne kadar daha sonra bu görüşlerinden çark edip kendi memleketinin manevi değerleri ile göbek bağını koparmış olsa da, 1915 yılında yazdığı çok hoşuma giden bu muhteşem makalesini, konumuzla alakalı olması hasebiyle sizinle paylaşmak istedim: “Bu çirkin asrın yegâne süsü ve güzelliği sizin çarşafınızdır!” “Bu çirkin asrın ve bu çirkin muhitin yegâne süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir.
Yalnız bunlardır ki gözlere hâlâ bakmak tahammülünü, bakmak arzusunu veriyor. Niçin onlardan müştekî/şikâyetçi gibisiniz? O mazrûfa, bu zarftan daha muvâfık ne olabilir? Sizi böyle gördükçe bir kadının başka türlü nasıl giyinebileceğini düşünüyorum ve çarşafsız, peçesiz bir kadın tahayyül edemiyorum. Siz bizim aşkımızın, hürmetimizin, siz bizim kıskançlığımızın mutî mahbûbeleri değil misiniz? Vücudunuzun şeklini alan bu dilfirîb/cazibeli, alımlı mahbesi, sizin etrafınıza, sizin yüzünüz üstüne biz ördük; bizim ihtimâmımız, bizim muhabbetimiz ördü.
Sizi güneşten, havadan, sizi kem nazardan sakındık da böyle yaptık. Yazık değil mi ki o saçlara güneş vursun, o yüzü havalar, tozlar hırpalasın! Yazık değil mi ki, -ma’azallah- o gözlerin harîmine kolayca laubâli bir yabancı gözün kıvılcımı sıçrasın? Düşündük ki, belki bilmeyerek, belki farkına varmayarak birine gülüverirsiniz. Nazarlarınız belki, bilâihtiyar/elde olmayarak birinin üstünde fazlaca tevakkuf ediverir. Onun için yüzünüzü örttük. Zira tebessümlerinizin, bakışlarınızın kıymetini biz anlıyor, biz biliyorduk. Gönlümüz onların öyle lüzumsuz yere heder olmasına acıdı da, bir ipek mahfaza içinde muhâfazalarına lüzum gördü. Çünkü siz hilkaten/yaratılış itibariyle müsrifsiniz, hazinelerinizin bahasını bilemezsiniz; her şeyde bahil olan tabiat, bütün cömertlik kabiliyetini size verdi, sizin kalbinize döktü, fakat öyle bir ifrat ile ki, nihayet böyle bir tedbire ihtiyaç messetti.
Zaten insanların yegâne vazifesi tabiatın hatalarını tashihe çalışmak değil midir? İnsanlar, kadınlara tahakküm ettikleri gündür ki tabiata gâlip geldiler. Cemiyetlerin ve medeniyetlerin esasını bir erkeğin kıskançlığı kurdu. Memleketlerden, vatanlardan evvel ilk müdafaa edilen kadındı. Bana inanınız bütün bu evler, bu mâbedler ve bu şehirler sizin için yapıldı ve sizin açıldığınız ve sizin kıskançlık mahbesini yıktığınız yerlerde derhal evler yıkıldı, mâbedler harap oldu, şehirler çöktü.
Çünkü sizin mahbesleriniz o yerlerin surlarıydı, kaleleriydi. Niçin başka cinsten (toplumlardan) kadınlara bakıp da başınızda garip mütâlealara meydan açıyorsunuz? Onlardan size ne? Siz başlı başınıza bir âlemsiniz. Ben o âleme girdiğim dakikadan itibaren hariçte bir başka mevcudiyet var mı, yok mu? unuttum bile… Siz niçin kendinizde herkesi unutmuyorsunuz? Söze başlarken size demiştim ki, bu çirkin asrın, bu çirkin muhitin yegâne süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. Memnun ve müsterih yaşamak için bu kanaat size kifâyet etmez mi?
Halbuki benim ruhumu sadece bu kanaat dolduruyor: Peçeniz ve çarşafınız… Bunlardır ki bana muhabbeti öğretiyor; hayata muhabbeti, aşka muhabbeti, memlekete muhabbeti öğretiyor, bâhusus memlekete muhabbeti… Zira sizin bu örtüleriniz, bu süsleriniz değil midir ki minarelerden ve o al râyetten/al bayraktan sonra bu serseri ruha bir râz-âşinâ melce/dost, sığınak ve bir emin mersâ/güvenli liman saadeti veriyor.
Peçenizin kudsiyetini şuradan anlayınız ki, bir yabancı elin ona uzanması ihtimâli bile gayz nedir, hırs nedir, intikam nedir, kin nedir hiç bilmeyen bu tembel ve yorgun ruhda, beldeler yıkacak, burcü bârûlar/kaleler ve kuleler devirtecek bir ateş alevliyor. Gördünüz mü? Peçenizden bahsederken, haşin adımlarla, yüksek surlar etrafında dolaşan bir eski kahraman gibi söz söylemeye başladım. Belki bunların hiç birini yapmayacağım, fakat emin olunuz ki şu dakikada çok samimiyim. Size, sizin örtülerinize ve süslerinize doğru teveccüh edince kendimi her şeye kadir farzediyorum.
Tarih, menâkıb-ı beşeriyeyi dolduran en büyük kahramanlıklar, bana birer çocuk oyunu gibi geliyor. Sakın onları çıkarmayınız, sakın onları atmayınız. Bu çirkin asrın, bu çirkin muhitin ortasında asâlet ve zerâfete yegâne dâl/delil ve âlâmet olarak, bunlar, sade bunlar kaldı. İnsanlar senelerden beri, insanlığı terzîl/rezil etmek için ve cemiyetlere manzaraların en fenasını vermek için sevimsiz bir cinnetle her şeyi devirdiler. Bu gürûha peyrev olmak size yakışır mı? Ben sizi zamanların ve insanların fevkinde, onların haricinde biliyorum. Siz mestûr ruhlardan değil misiniz?
Dünya yüzünde tek başına kalan ulvî bir dinin İlâhı, sizi bu sıfatla sâir mahlûkat arasında mümtaz kılmamış mıydı? Siz O’nun halkettiği cennetâsâ âlemin meleklerisiniz. O, “Kitab”ında sizin isminizi zikretti. O vakitten beri siz mukaddesat meyânına girdiniz. Artık ne hâle/bugüne, ne mâzîye/geçmişe, ne de âtîye/geleceğe mensupsunuz. Yalnız unutmayınız ki, size bu mertebeye bizim aşkımız, bizim hürmetimiz, bizim kıskançlığımız is’âd etti/yükseltti.”
(Kânunuevvel 1331/ 1915 Aralık Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
Tesettürün Allah’ın kitabına ve Resülüllah’ın sünnetine değil de modaya uydurulduğu, örtünme anlayışının değişip yozlaştığı günümüzde, Yakup Kadri’nin “Çarşafa ve Peçeye Dair” başlıklı bu güzel yazıyı kaleme almasına sebep olan o asil hanımefendileri tekrar görebilmek temennisiyle…"İNNEDDÎNE INDALLÂHİL İSLAM" ALLAH KATINDA DİN İSLAMD'IR
"İnneddîne ındallâhil İslâm.(ü) ve mahtelefellezîne ûtülkitâbe illâ min ba'di mâ câehümül ılmu bağyen beynehüm. Vemen yekfür biêyetillâhi feinnellâhe serîül hısâb(i)*ALİ İMRAN/19.
"Fein hâccûke fegul eslemtü vechiye lillâhi vemenittebeani. Ve gul lillezîne ûtül kitâbe vel ümmiyyûne eeslemtüm. Fein eslemû fegadihtedev. Ve in tevellev feinnemâ aleykel belâğ.(u) Vallâhü basîrun bil ıbâd(i)*ALİ İMRAN 20.
"Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür." "Ey Muhammed! Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, "Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a verdim," de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: "Siz de İslâm oldunuz mu?"de, şâyet İslâm olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek d��şer. Allah kullarını görür." (Ali İmran 3/19-20)
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır." (Al-i İmran: 3/85)
Din takip edilen, gidilen yol demektir. Din insanın, insanların uyguladıkları hayat programıdır. Din bir yaşam biçimidir. Din bir toplumun uymak zorunda olduğu kanunlar, yasalar manzumesidir. Din insanın Allah, diğer insan ve varlıklarla münasebetlerini düzenleyen ve hayatına yön veren, onlarla ilgili davranışlarına esas olacak kurallar bütününe verilen addır.. Tüm bunları düzenlemek için kişi neye ve kime müracaat ediyorsa kişi onun dininde demektir. Bu manada kominizim de, kapitalizm de, sosyalizm de, Siyonizim de, Liberalizim de, bir dindir. Bunlar da insanların ortaya attıkları bâtıl dinlerdir ve sistemlerdir.
Arapça kökenli bir kelime olan din sözlükte "örf ve âdet, ceza ve karşılık, mükâfat, itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat" gibi çeşitli anlamlara gelir.
Bugün Batı dillerinde din karşılığı kullanılan religion kelimesinin aslı Latince'dir ve "bir şeyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, yapmak", ayrıca "insanları Allah'a bağlayan bağ" anlamlarını içermektedir.
Her dinî kültürün din kavramını ifade etmek üzere seçtiği kelimelere ait anlamların ortak noktasının "yol, inanç, âdet, kulluk" olduğu söylenebilir.
"İnneddîne ındallâhil İslâm.(ü) ve mahtelefellezîne ûtülkitâbe illâ min ba'di mâ câehümül ılmu bağyen beynehüm. Vemen yekfür biêyetillâhi feinnellâhe serîül hısâb(i)*
"Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür." (Ali İmran/19.)
Allah katında Allah'ın kabul edip razı olduğu bir tek din, bir tek yol var, o da teslimiyettir, İslâmiyettir. Allah katında tek bir hayat tarzı var, o da Müslümanlıktır. Dünyada pek çok yol, pek çok din, pek çok hayat programı, pek çok yaşam biçimi, pek çok sistem vardır. Allah bunlardan hiçbirisini kabul etmiyor. Bunlara uyanların hiç birisini hidâyete ulaştırmıyor, cennete götürmüyor. Bunların hiçbirisi bağlılarının aklını, kalbini, duyularını doyuramaz. Hiçbirisi kullarının, evini, ailesini, ülkesini mutluluğa ulaştıramaz. İşte görüyoruz, Allah dininin dışındaki dinler, Allah sisteminin, Allah programının dışındaki sistemler ve programların hiç birisi insanları huzura kavuşturamıyor. Çünkü Allah katında, Allah'ın razı olup kabul buyurduğu tek din İslâm'dır.
. Kâfirûn sûresindeki:
"De ki Ey kâfirler! Sizin dininiz sizin benim ki de benim olsun!"
Âyeti bunu anlatır. Dikkat ederseniz önce ey kâfirler dedi Rabbimiz, sonra da sizin dininiz sizin olsun dedi. Demek ki kâfirin de bir dini, kâfirin de bir hayat programı vardır. Elbette yeryüzünde dinsiz, yâni kanunsuz, kuralsız, yolsuz sistemsiz bir toplum düşünmek mümkün değildir. Yine Yusuf sûresinde:
"Kralın dinine göre kardeşini alıkoyması Yusuf'a yakışmazdı"(Yusuf 76)
Âyet-i kerimesinde anlatılan kralın dininden maksat da kralın sistemi ve o toplumda yürürlükte bulunan kralın ceza kanunlarıdır. Öyleyse Allah kanunlarını, Allah yasasını, Allah'ın ceza kanunlarını uygulayan toplum Allah'ın dinindedir, başkalarının kanunlarını, başkalarının ceza yasalarını uygulayan toplum da kanunlarını uyguladığı kimselerin dininde ve onların kulu olmuştur.
"İnneddîne Indallâhil İslam"
BU AYET'İN HUTBELERDE OKUNMASINA NİÇİN SON VERİLDİ?
AKP iktidarının yaptığı en yanlış işlerden birisi de Peygamber Efendimiz zamanından beri hutbelerde okunan "İNNEDDİNE INDALLAHİL İSLAM" ayetinin okunmasına Yahudilere ve
Hıristiyanlara "Dinler Arası Diyalog" çalışmaları kapsamında şirin görünmek amacıyla son verilmesidir. Bütün
Yapmış oldukları yanlışlıklar bir tarafa bu günah AKP'ye yeterde artar bile.. Yarın huzur-u mahşerde AKP bunun cevabını nasıl verecek doğrusu çok merak ediyor ve onları Allah'a havale ediyorum..HIRSIZIN ELİNİN KESİLMESİ ILE ILGİLİ AYET , ŞERİATTA EL KESMEK VE IZAHI
Hırsızın elinin kesilmesi ile ilgili ayet gösteriliyor ve şeriatta el kesmek hakkında izah yapılıyor.
Hırsızın elinin kesilmesi ile ilgili Kur’an ayeti meali şöyledir:
“Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. Kim bu haksız davranışından sonra tövbe eder ve halini düzeltirse bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah her şeye kadirdir.”
(Maide Suresi, 5/38-40)
1. Hırsızlık suçu insan emeğinin karşılığının çalınmasıdır. Şerefli bir mahluk olan insanın fıtratına aykırı olan böyle bir günahın cezasız kalması düşünülemez. Belki de her toplumda hırsızlar cezalandırılır. Ancak adil olan cezalandırma yöntemi zerrelerden yıldızlara tüm kainatın sahibi olan, sonsuz adalet sahibi Allah’ın dininde mevcuttur.
İslamiyet’in tek doğru din olduğunu ispat eden yazılarımızı okumak için:
Neden İslam Tek Doğru Dindir?
Ayrıca şu yazı da okunabilir:
Şeriat Nedir?
2. El kesme cezası hırsızlık suçunun işlenmesini önler ve bu ceza sebebiyle toplumda hırsızlık vakalarının sık sık görülmesi engellenmiş olur. El kesme cezasını uygulamayan ülkelerdeki hırsızlık oranlarına ve hırsızlık sayılarına baktığımızda kolayca görürüz ki; bu ülkelerde hırsızlara verilen cezalar caydırıcı değildir.
“Hadd ve ceza’ emr-i İlâhi ve adâlet-i Rabbaniye nâmına icrâ edildiği vakit, hem ruh, hem akıl, hem vicdan, hem insaniyetin mahiyetindeki lâtifeleri müteessir ve alâkadar olurlar. İşte bu sır içindir ki, elli senede bir cezâ, sizin her gün müteaddit hapsinizden ziyâde bize faide verir…” Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şâmiye
3. İslam tarihinin ilk üç asrında el kesme cezası sadece altı kez uygulanmıştır. (bk. İsmail el-Fehranî, “eş-Şeriatü beyne’s-salihin ve’l-Murcifin” el-Ehram, 17 Yenayır, 2011)
4. İnsan, bedeninin hakiki sahibi değildir. İnsanı yoktan var eden Allah, insan bedeninin gerçek sahibidir. Eli kesilen hırsızın elinin hakiki sahibi hırsız değildir.
5. Hırsızın elinin kesilmesi hırsızın günahlarına kefaret olur.
Hırsızın elinin kesilmesi için gerekli şartlar
1. Hırsızın akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış olması gerekir.
2. Zorlama olmadan, hür irade ile hırsızlık yapılmış olmalıdır.
3. Çalınan mal, mal sahibinin koruduğu bir yerden çalınmalıdır.
İslam alimlerinin konu hakkındaki görüşlerinden bir örnek:
“Hanefî ve Şafiî fukahâsına göre tek koruma alanı niteliğindeki bahçeli, birçok odalı konak biçimindeki yerlerden çalınan malın, tamamen konağın dışına çıkarılmadıkça hırsızın eli kesilmez. Yani malın odalardan konağın içinde bir alana çıkarılması o malın koruma alanı dışına çıkarıldığını göstermez. Bu durumda yakalanan hırsız teşebbüs aşamasında kalan suçtan dolayı ta’zirle cezalandırılır.
Ebû Hanife’ye göre hırsız malı dışarı atar ve kendisi onu almak için dışarı çıkarken yakalanırsa yine had uygulanmaz. Çünkü mal hırsızın zilyedine girmemiştir. Suç tamamlanmamıştır. Ancak dışarıya çıkar ve alırken yakalanırsa had cezası uygulanır.
İmam Ebû Yusuf Kitabu’l-Harac’ında başka bir örnek verir. Bir kimse bir evi veya mağazayı delerek veya normal yolla girerek malı çıkaracağı sırada yani henüz çıkaramadan yakalanmış olsa, had uygulanmaz ancak tevbe edinceye kadar hakkında şiddetli ta’zir icra olunur. Ebû Yusuf hükmünü delillendirmede Hz Ali’nin huzuruna, ev delmekte iken tutulan bir adam getirilince, onun elinin kesilmemesini kullanır.” *
* Dr. Yahya Yaşar – Yeni Ümit Dergisi
4. Çalınan mal Hanefi mezhebine göre en az on dirhem değerinde olmalıdır. On dirhemden az değeri olan malların çalınması durumunda el kesme cezası uygulanmaz.
5. İki adil şahit hırsızlığı gördüğüne dair şahitlikte bulunmalıdır.
6. Hâkim hırsızın suçlu olduğuna kesin olarak kanaat etmelidir. Şüphenin varlığı halinde el kesme cezası uygulanmaz.
HAYIR ŞERDE GİZLİDİR
Bazen bazı işlerden ve kişilerden uzak dururuz içimiz kabullenmez ve birçok hayrı kaçırırız ‏ Şu sözleri gözardı etmeyelim – Allah belki bu durumda sana hayır dilemiştir -Allah bazı işleri ancak hayır için erteler – seni birçok şeyden mahrum eder yine sana hayır vardır -bugün ki ağlaman yarınki hayır içindir -başına gelen musibetin sonu illa ki hayırdır Bunun için üzülme kötü görülen işlerin sonu hayırdır inşaallah Hamdolsun ki tüm hayırlar onun elindedir o herşeye kadirdir.‏ HAYIRLI NURLU GECELER OLSUN ÜMMETI MUHAMMEDE….
4 notes · View notes
Link
Chapters: 1/1 Fandom: Supergirl (TV 2015) Rating: Teen And Up Audiences Warnings: No Archive Warnings Apply Relationships: Kara Danvers/Lena Luthor Characters: Kara Danvers, Lena Luthor Additional Tags: supercorptober2021, Domestic Bliss, Fluff, I will likely not do every day but I will do at least, um, four - Freeform, Mix of fics and art probably Summary:
I am participating in supercorptober this year at least a little bit! Thanks kmsdraws on tumblr :D This will all be happy stuff because it's what Lena and Kara deserve, and I am too soft for anything else.
2 notes · View notes
zeynebsahn · 3 years
Text
Hayırlı Kısmet İçin 1, Çocuk Sahibi Olmak İçin 3, Şifa için 5 Kez Okuyunuz!
Tumblr media
Dua..
Açılmaz dediğimiz tüm kapıları açan sihirli bir anahtar gibi değil mi? Hemen hepimiz iyi günde de zor günde de ama en çok zor günde duaya sarılıyoruz. Başımız sıkıştığında en inançsız olanımızın bile aklına ilk dua etmek geliyor. Avrupada corona yüzünden cami bahçelerinde namaz kılan Müslümanları görünce onlarla birlikte eğilip doğrulan kadınları hemen hepiniz görmüşsünüzdür. İşte bu ilahi bir güce sığınma ihtiyacından geliyor muhakkak. Bazen pazarlık bile yaptığımız oluyor. “Allahım, çocuğum sağlığına kavuşsun söz veriyorum o zıkkımı bir daha ağzıma sürmeyeceğim” diyen de var; “Şu musibeti bir atlatırsak kurban keseceğim” diye adak adayanda. Ben bu durumlarda hep Zümer suresindeki o ayeti kerimeyi anımsıyorum. Diyor ki Allah-u Teala
“İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”* Allah muhafaza ne kadar dehşet verici bir uyarı değil mi? Sen dar zamanında Allaha yönelirsen, Allahta sana bu yönelme neticesinde bolluk verirse ve sen Allaha yalvardığın günleri unutur da yoldan saparsan vay haline..
İyi hoş güzel, dualar ediyor Allah’a sığınıyoruz da, ne için kaç adet hangi duayı okumak gerekir. Ben hayırlı kısmet için de, çocuk sahibi olmak için de, Corona hastalığından kurtulmak için de aynı duaları mı edeceğim. Bunun bir püf noktası, bir kolaylığı, bir sayısı yok mu yani?
Ashabı Kiramın tırnakları ile Uhud dağını kazarak kazandığı islamiyeti ne hale getirdiğimize bir bakın. Kendi kendimize ibadet icat eder hale geldik. Bid’atın** kelime anlamı tam olarak bu işte!
 ·        Talut’un askerleri sayısı olan 313 adet Fatiha suresi okumak hastayı iyileştiriyor mu veya hastamız için okuyoruz destek olur musunuz?
·        7777 adet Yasin-i Şerifi bir abdestle okuduğumuzda kanserden kurtulur muyuz veya şu kadar Yasin eksiğim kaldı okur musunuz?
·        Seçimi kazanmak için Fetih Suresini 500 kere okumak doğru mudur veya okur musunuz?
 Bunlar bid’atın çok ötesinde artık ibadetleri beşeri kimliğimizle şekillendirme hastalığına giriyor maalesef. İster art niyetli isterse de iyi niyetli herhangi birinin ortaya attığı bu gibi düşünceleri bizler dinde ibadet yerine getiriyoruz. Konuyla alakalı bir hadis var mı diye araştırma gereği dahi duymadan bu durumlara iman etmekte bir o kadar sakıncalıdır. Hadis-i Şerif zayıf olsa dahi yine bir nebze tutunacak dalımız var demektir.
Dua bir ibadettir. İbadet ancak Allah’ın emri ve bildirdiği ile yapılır.
Fatiha Suresini hastaya okumak haktır ama bu sayı ile verilen bilgi bir uydurmadır.
Tumblr media
Sabah namazından sonra 10 defa “Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu'l mülkü ve lehu'l hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr”
Sabah namazından sonra ve akşam namazından önce 100 defa “Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahi'l azim” gibi zikirler sünnet yoluyla bize ulaşmış olan sayı belirtilen zikirlerdir. Fakat dinde yeri olmayan, sünnete uymayan herhangi bir dua, sayı ile okuma tam manasıyla artık dini çocuk oyuncağı haline getirmek oluyor.
 Şimdi son zamanlarda da kişinin yaşı kadar, herkes bir adet okuyacak şekilde Hucurat suresi okuma modası çıktı. Hastası olan Hucurat suresine sarılıyor. Surenin içeriği, anlattığı, meali kimsenin umrunda değil. Surede hastalıkla veya şifayla alakalı bir ayet var mı onu bile bilmiyoruz ama okuyoruz. Neden? Ali, Ayşe,Ahmet, Mehmet whatsapp grubunda paylaşmış çünkü.
Kuranı Kerim baştan aşağı şifadır. Fatiha Suresinden başlayıpta Nas Suresine kadar hemen her sureyi şifa niyetiyle, hayırlı bir evlilik niyetiyle, çocuk isteği niyetiyle veya çocuk müjdesi sonrası şükür niyetiyle okuyabilirsiniz. Bunun için herhangi bir sayıya, kalıba veya bir bildiriye ihtiyacınız yok. İbadet edeyim derken yeni bir din icat ediyorsunuz.
*Zümer Suresi 8.Ayeti Kerime
**Bid’at; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının zamanında ibadet gayesiyle yapılmamış şeyleri, daha sonra ibadet olarak yapmak demektir.
24 notes · View notes