Tumgik
#ağaç ev
kelimesendromu · 1 year
Text
Tumblr media
5 notes · View notes
domnsync · 11 years
Text
Tumblr media
Ağaç Ev
0 notes
medya-press · 2 years
Text
Çobanlar için ağaçta otel yaptı
Çobanlar için ağaçta otel yaptı
Sivas’ın Gemerek ilçesi Çepni kasabasında yaşayan Olgun Keskin ve Nihat Başer, örnek bir çalışmaya imza attı. Gece geç saatlere kadar hayvan otlatan çobanların güvenle uyuyabilmeleri için adeta ağaca bir otel kurdular. Çobanların geceleri yırtıcı hayvanlardan korunması ve barınmaları için ağaç evi yaptıklarını belirten ikili, yoldan geçen herkesin de gelip konaklayabileceğini söyledi. Ağaç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
algeyapi · 2 years
Text
"İsraftan kaçınmak insanlıktır..."
“İsraftan kaçınmak insanlıktır…”
Beş yaşında idim. Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu. Çocukluk işte, “Aman babaanne, bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?” dedim. Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu ve şöyle dedi: (more…)
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
hasretler · 7 months
Text
Tumblr media
1 note · View note
yerelpazar · 1 year
Photo
Tumblr media
Siparişleriniz için DM ulaşabilirsiniz #wood #woodworking #woodworking #woodwork #woodshop #ahşap #elemeği #handmade #turkey #aplik #duvardekorasyonu #dekor #aydınlatma #ağaç #sun #hobi #evdekorasyonu #flovers #indirim #loveher #ev #evdekorasyonu #moda #kampanya #türkiye #hediye #hediyelik #duvarsüsü #mobilya #sanat #mrs #architecturephotography (Düzce Şehir Merkezi) https://www.instagram.com/p/CqBUWMFsdFn/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
kiracti · 1 year
Photo
Tumblr media
𝗗𝗼𝗴𝗮𝘆𝗶 𝘀𝗮𝗻𝗮𝘁𝗶𝗺𝗶𝘇𝗹𝗮 𝗲𝘃𝗶𝗻𝗶𝘇𝗱𝗲 𝘆𝗮𝘀𝗮𝘆𝗶𝗻.. . . 🔘Y E N I E S E R . . ➖orijinal ‘𝗛𝗮𝘆𝗮𝘁 𝗔𝗴𝗮𝗰𝗶’ yağlıboya tabLo ➖ Tablonun ic olcusu 𝟵𝟴𝘅𝟵𝟴 cm ➖Tablonun cerceveli olcusu 𝟭𝟬𝟮𝘅𝟭𝟬𝟮 cm ➖Kıraçtı imzaLi ➖eserlere ve dekora uygun Firinlanmis Altin Varakli Boyali Metal Cerceve . ✨ @kiracti . ✨ . FİYAT BİLGİS İÇİN DM LÜTFEN / FOR PRICE INFO DM PLEASE . Açıklamayı okuyunuz... You are reading the explanation... ______________________________________ 🙍🏼‍♂️ Tüm eserlerimiz “Kıraçtı Sanat Galerisi” güvencesinde olup, özel siparişleriniz hariç değişim yapabilirsiniz. 🙎🏼‍♂️ All of works are ünlüder the guarantee of “Kıraçtı Art Gallery” and you can make changes except for your special orders. ______________________________________ 📦 Tüm eserlerimiz özenle paketlenip anlaşmalı olduğumuz kargo şirketleri ile tüm Türkiye ve dünyaya gönderilmektedir. 🌍| All our work is carefully packaged and negatiated with all shipping companies in Turkey and we are sent into the world. _______________________________________ 💵 Ödeme seçenekleri Havale / EFT / Cepbank / Kredi Kartı 💶 Payment options Money Order / EFT/ Cepbank / Credit Card ______________________________________ 🎨 Eserlerimiz hakkinda bigilere veya sipariş vermek için 📞 0 533 256 48 70 WhatsApp numaramızdan ya da ☎️ 0 212 588 08 68 sabit numaramızdan ulaşabilirsiniz. Ayrıca bize 📩 [email protected] mail adresimizden de ulaşabilirsiniz. 🎨 You can find information about our works and order form our 📞 +90 533 256 48 70 WhatsApp number or our fixed number ☎️ +90 212 588 08 68. You can also contact us via email at 📩 [email protected] ______________________________________ #kiracti #bykiraCTI #guller #reelsvideo #tablo #tablocu #cerceveci #cerceve #çerçeve #doğa #yagliboya #hayatagaci #housedesign #house #ev #keşfet #homedecor #ağaç #agac #vazodaçiçek #içmimar #sanat #tablolar #manzararesimleri #doğa #manzara #dekorasyon #doga #mimari #evdekorasyonu (Kıraçtı Sanat Galerisi) https://www.instagram.com/p/CkfXptjrKTB/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
egesizizmir · 2 months
Text
Özür dilerim sadece çocukluğumdan.
Onun istediği gibi biri olamadım. Hayal ettiği şeyleri yapamadım. O, ne aşk istemişti ne de sevgi, zaten kazanamadım hiçbirini...
Sadece, "büyüyünce bir ağaç ev yapmak için elinden geleni yap!" Demişti gecenin yarısı heyecanlı heyecanlı. Oysa ben ağaç ev dışında herşey için çabaladım. Özür dilerim.
83 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 7 months
Text
Tumblr media
OKUYANA HELAL OLSUN OKUMAYANDA ÇOK ŞEYİ KAÇIRIR DEMESİ BENDEN .
5 DAKİNANI ALIR
~CEHENNEM~
Artık sokağa çıkacak takati kalmamıştı İhsan beyin... Her sabah mutlaka gittiği çorbacıya gidecek gücü dahi yoktu ayaklarının sancısından... Uzun uzun aradı masanın çekmecelerini... Nihayet bulmuştu lokantanın kartını...Yakın gözlüklerini takıp numarayı çevirdi...
-"On kere çaldı telefon. Ağaç olduk burda.Hadi uzatmada bir kase çorba gönder benim eve... Hadi hadi söylenme... Senin o ekşi kokan çorbalarını bir ben alıyorum zaten. Soğuk gönderirsen geri gönderirim.Para filanda vermem-"
Lokantacı Hüseyin sinirle kapattı o an telefonu.Ve,
-"Şu yaşlı bunak deli eder adamı. Hem cimri. Hem huysuz... Hemde lanet herifin teki.Birtek zavallı eşi katlanabilirdi buna. ALLAH rahmet eylesin... Çocukları bile terketti bunu... Hadi Safderun al şu çorbayı da Yeşil sokak, Hanzade apartmanı 7 nunaraya götür. Yoksa bu huysuz ihtiyar mahalleyi başımıza yıkar... - "demişti yeni çırağına... On dakika sonra kapı çalınmış İhsan bey söylene söylene açmıştı kapıyı... Sonrada,
-" Aptal çocuk. Açlıktan öldük burda. Bir saat oldu neredeyse.Şeytan diyor dök şu çorbayı kafasından aşağıya-"demişti. Tam çocuğun koluna asılı poşeti alırken kolunun yarıdan aşağıya çolak olduğunu görmüş, fakat yine yüzünü ekşiterek parayı uzatmıştı... Tam kapıyı kapatırken ise ayaklarındaki acıyla yere yuvarlanmıştı biranda... Çocuk hemen yardımına koşmuş ve içeriye kadar yürümesine yardımcı olmuştu yaşlı adamın... İhsan bey dikkatlice bakınca çocuğun sağ ayağının da protez olduğunu görmüştü...
-"Ne oldu koluna ve ayağına? -" diye sorunca çocuk içtenlikle gülümseyerek,
-"Köyde küçükken döver biçere kaptırdım. Kolumda, bacağımda çolak kaldı. Ama şükürki diğerleri var işimi görebiliyorum-" demişti... Yaşlı adam tekrar,
-"Adın ne? -" diye sordu yüzünü herzamanki gibi olabildiğince ekşiterek.
-"Safderun dur adım...-"
-"Ne aptal bir isim. İlk defa duydum. Hadi hadi çık evimden. Patronun olacak adamada söyle hergün aynı saatte çorbayı kapımda isterim.İnsanın elinde azıcık lezzet olur.Yakınlarda başka biri şu çorbayı yapmış olsa. Yemin billah almam şu bulaşık suyu gibi çorbayı.Bak hala duruyor aptal çocuk. Hadi kış kış-"dediğinde çocuk adamın söylediklerine aldırmamış bir halde sızladığı için elleriyle ovuşturduğu ayaklarına, dizlerine bakıyordu...
Ertesi sabah Safderun beş dakika önce kapıdaydı. Ve kapıyı çalınca bağıra çağıra kapıya yaklaşan İhsan beyin sesini duymuştu...
-" Patlama be... Geldik işte... Saf bilmemnemiydi adın? Sağır değilim bir kere çal kapıyı yeter. Anladınmı? Aptal aptal bakma? -" demiş ve çolak koluna asılı olan çorba kasesinin olduğu poşeti almıştı yine.
-"Diğeri de senin İhsan emmi. Zor oldu ama. Bir aktardan hatmi çiçeği buldum. Sana çayını yaptım.Babam köyde biryerimiz ağrıdığı zaman hep bunu içirirdi bize. Bak bunu iç ayaklarında ağrı kalmayacak-" demişti ışıl ışıl gözleriyle gülümseyerek.
-"Doktor musun sen? Hem sana ne benim ayağımın ağrısından. Hem kolun hem bacağın yok.Kendi derdine yanacağına milletin işine burnunu sokuyorsun... -" Yaşlı adam böyle karşılık verince gözlerini yere çevirmişti çocuk.
-"Ustam doğru demiş. Çocukları bile gitmez ziyaretine. Huysuz aksi ihtiyarın tekidir. Bu adam yalnız ölecek diye. Şimdi anladım sebebini. -"
-"Hadi be ordan aptal çocuk. Sen ne biliyorsun da konuşuyorsun. Ben cehennem hayatı yaşıyorum. Herkes kendi derdini bilir.Ustan halt etmiş. Fazla uzatma da yarın sabah aynı saatte getir çorbamı-"
-"Rahmetli dedem hep derdi cehennemin neresi olduğunu...-"
-"Başlatma dedenden. Hadi yoluna...Kış kış-"
Çocuk kapıyı kapattıktan sonra çorbasını içmişti İhsan bey. Ayaklarının ağrısı dayanılmaz olduğunda ise çocuğun getirdiği bitki çayını içti biraz sonra söylene söylene... Bir saat sonra ayaklarında ağrı kalmayınca şaşırmış, uzun zamandır ilk defa rahat bir öğlen uykusu çekmişti. Ertesi sabah kapısı çalınınca. Bu defa söylenmeden aldı çorbayı.Çocuğun bir önceki gün söylediklerine hiç aldırmamış gibi yine aynı bitki çayından getirdiğini görünce şaşırmıştı. Usulca içeri buyur etti ve bir çay getirdi ışıl ışıl gözleriyle kendisine gülümser gibi bakan çocuğa...
-"Kaç para bu çayın karşılığı-"
-"Ben onu para için getirmedim emmi.Sen iyi ol diye-"
-"Hadi hadi uzatmada söyle-"
-"İyiliğin karşılığı beklenmez-"
-"Yani para istemiyormusun? Harbiden aptal bir çocuksun-" demişti ilk defa gülümseyerek. O gün öyle sıcak bir sohbet etmişlerdiki Safderun la.Çocuk köyündeki kırlardan, okulundan,komşularından, arkadaşlarından, köydeki köpeği Boncuktan bahsettikçe gerçekten ne kadar saf kalpli olduğunu anlamıştı... Hergün Safderun aynı saatte çorbasını getiriyor, sanki onun ellerinden çorba dahada lezzetli bir hal alıyordu....Bir gün yine ona çay ikram ettiğinde,
-"Bilirmisin oğul şu kapıdan içeri belki on beş yıldır tek çocuk girmedi.Kendi evlatlarım bile bana düşman.Neymiş efendim cimriymişim.Katı yüreli, şirret bir adammışım... Cehennemi yaşıyorum Safderun.Hani ustan demişya yalnız ölecek bu adam diye. Korkuyorum... Ben yalnız ölmek istemiyorum. Cehennem neresi bilirmisin? Şu sessiz sedasız evimin ortasıdır cehennem. -"demişti gözyaşlarını çocuğa göstermek istemeyerek...
O an çocuk heyecanla yerinden kalkmıştı...
-" Sende biten şeyleri geri almamız gerek İhsan emmi-"
-" Ne bitmişki? Ne diyorsun sen çocuk? Ben anlamadım birşey? -"diye sorduğunda masanın üzerinde duran boş kağıt ve kalemlerden birini getirmişti. Ben senin çocukların olsam. Şunca boşa geçen zamandan sonra neler demek isterdin bana. Onca kavgadan sonra. Onca küskünlükten sonra. Hadi beni oğulların ve kızlarının yerine koy. Torunlarında varmış bak. Hayal et bunları. Hergün yaz olurmu? Ve yazdıklarını bana ver. Ha birde para lazım. Eğer bana güveniyorsan birazcıkta para ver-"
İhsan bey yine çelişkiye düşmüş," acaba bana para içinmi iyi davranıyor? - "hissine kapılmıştı. Fakat yinede bir miktar para verdi Safderun'a... Her gece oğullarına kızlarına hissettiği şeyleri yazıyor. Onca senenin pişmanlıklarını onlara söyleyemediği biçimde, gururunu yenerek kağıda döküyor ertesi sabah çorbasını getiren Safderun'a veriyordu. İçindekileri kağıda dökmek, onca senenin suskunluğunu bozmak öyle huzurlu hissettirmiştiki İhsan bey'e.Yaşlı adamın huysuzluğu günden güne geçiyordu. Safderunla her sabah yaptığı güzel sohbetler, aralarında oluşan güzel dostluk sanki yeniden hayata bağlamıştı onu... Bir sabah penceresinden bir ses işitti. Başını pencereden dışarıya uzattığında yirmi kadar çocuğun sevinçle kendisine el salladığını görmüş ve çok şaşırmıştı.
-"İhsan dede... İhsan dede... -" diyede bağırışıyorlardı üstelik...
Ertesi sabah Safderun babasının şehirdeki işinden ayrıldığını ve tekrar köylerine döneceklerini söylediğinde içine ılık ılık birşeyler akmıştı İhsan beyin. Küçük dostuna sarıldı sarıldı. Adresini alıp her ay mutlaka mektup göndereceğini söyledi... Çok zor vedalaştılar...
-"İhsan emmi ben seni unutmayacağım. Sende beni unutma emi? -" derken ikisininde gözlerinden yaşlar akıyordu...
İki gün sonra kapısı çalınmış oğullarını ve kızlarını torunlarıyla birlikte kapıda gördüğünde öyle tarif edilmez mutluluk duymuştuki...
-"Baba onca mektupta yazdıkların bizi öyle etkilediki.İnatlarından vazgeçip, huysuzluklarını bir kenarıya bırakmış olman bizi çok mutlu etti.İlk adımı attınya bizi daha hiçbirşey koparamaz. Seni böyle sevecen görmek ne güzel -" demişler ve yüzünü gözünü öpmüşlerdi huysuzluklarını bırakmış pamuk gibi olmuş ihtiyar babalarının... Ve kızları muazzam bir sofra kurdular hemen. Neşe içinde yemeklerini yediler. O anlarda kapı çalmış ve yirmi kadar çocuk içeriye ellerinde çiçeklerle girmişlerdi... Her hallerinden sokak çocukları olduğu belliydi..
İçlerinden biri çiçeği İhsan bey'e uzatarak,
-"Hayatımızda ilk defa senin sayende güzel elbiselerimiz ve oyuncaklarımız oldu. Çorbacı çırağı o elbiseleri ve oyuncakları senin aldığını ve bizi manevi torunların olarak gördüğünü söyleyince ne kadar mutlu olduk bilemezsin İhsan dede. Seni çok seviyoruz-" dediğinde İhsan bey gözyaşlarıyla düşüncelere dalmıştı çocuklara sevgiyle sarılırken... Safderun 'un yazdığı mektupları oğullarının ve kızlarının adresilerine gönderip, kendisinden aldığı paraylada bu kimsesiz çocukları kendi adına sevindirdiğini anlayınca öylesine mutlu olmuştuki... İçi sevgi doluydu... Hayatının en mutlu aynıydı o anlar....
Ertesi gün postacı bir mektup bırakmıştı posta kutusuna. Kucağında torunuyla mektubu açtığında bir demet hatmi çiçeği görmüştü. Gözyaşlarıyla kokladı küçük dostunun gönderdiği bir demet çiçeği... Hemen bir mektupta o yazdı...
İki gün sonra Safderun köyde dere kenarında İhsan emmi sinin yazdığı mektubu okuyordu. Şöyle yazıyordu mektupta:
-"Kendi torunlarımın haricinde yirmi kadar manevi torunum var artık... Biliyormusun sokağa bile çıkmaya başladım.Dizlerimin ağrısı geçti. Ne zaman sokağa çıksam çocuklar etrafımda pervane oluyor ellerimden tutup şarkı söylüyorlar. Bir oyuncak bir elbiseyle bu kadar mutlu olabiliyormuş demek çocuklar. Oğullarım kızlarım eskisindende iyi bana karşı... Anladım çocuk anladım. Bitti dediğin şey benim içimdeki sevgiymiş... Cehennem evimin orta yeri değilmiş meğer.Cehennem insanın yürrğinde sevginin bittiği yermiş... Sayende cenneti yaşıyorum. Bitki çayın sayesinde ayaklarım, sıcacık sevgin sayesinde yüreğim iyileşti... En kısa zamanda seni köyünde ziyaret edeceğim adı gibi saf yürekli çocuk... İHSAN EMMİN"
Emin olun bir hikaye bazen binlerce gönüle dokunabilir. Hikayeyi beğendiyseniz paylaşıp yoruma sevdiklerinizi etiketlerseniz daha çok yüreğe dokunabiliriz....
"YAZAR SUAT ÖZGE"
120 notes · View notes
vizigotkralialerik · 3 months
Text
kiminle otursam, kimi dinlesem biraz bütün odak onların olsun istiyorlar. herkes kendi çemberindeki gürültüden sağır olmuş. ilginçtir, kimsenin zamanı da yok. sadece kendilerini, kendilerine dair şeyleri anlatmaya zamanları var. anlatınca bitiyor sanıyorlar. bitmiyor. sesleri başka gürültüler yaratarak belki bir gün, belki biraz daha fazla kısabilirsin. sonra? diğer günler. eve dönünce o sesler yine gelecek. bunu biliyor olmak acı verici. bunu yapan insanların en büyük acısı bu. başkalarını harcayarak geçen bir ömür sonunda sana gölge için bir ağaç bile vermez. her şeyin sonunda kendine çarpacağın, kendine toslayacağın gerçeği gün gibi ortadayken neden her defasında şaşmaz bir gereklilikle benzer şeyleri tekrar edersin?
20 notes · View notes
kelimesendromu · 1 year
Text
İzleyecek bir şeyler bulamadığımda ormanda tahtadan ev yapma videoları izlemek favorim 🤞🏻
3 notes · View notes
ihtimalsiz · 8 months
Text
Bazı insanlar bana sanki ormanın gizli bir yerindeymiş gibi hissettiriyor. Küçükken hep ağaç evim olsun isterdim, bazılarınızla sohbetlerimiz aynı o hayal ettiğim ağaç ev ediliyormuş gibi.
33 notes · View notes
nurenses · 1 year
Text
bazı kızlar birbirlerinin şarkılarının tüm sözlerini bilir
kahkahalarında armoniyi yakalar
iç içe geçmiş kolları ahenkle yankılanır
ya ben doğru nota mırıldanmazsam?
ya benim melodilerimi kimse duymazsa?
kimi, tanıdık bir ağaç görünce
bir bahçe görünce anlar eve vardığını
kaç daire daha çizebilirim, aramayı bırakmadan önce?
ne zaman kaybederim yolum, ebediyen?
mümkün sanırdım, sevdiğimin okyanusunda
boğulmadan yaşamayı
mümkün sanırdım, suya dönüşmeden yüzebilmeyi
ama durmaksızın yutuyorum hava denen şeyi
ayaklarıma bağlı taşlar, rahat bırakmıyor beni…
89 notes · View notes
havadaabulut · 1 year
Text
Sabaha karşı balık tutmaya çıktım. Yani sahile inmeyi, vakit geçirmeyi çok sevdiğim için ve hadi bir de bizimkiler eve dönünce oo balık mı yakaladın diye sevinsinler diye tutuyorum genelde balıkları (gerçi tutamıyorum çoğu zaman dhfnf) bir başka canlıya zarar verme fikrinin çirkinliği ve üzüntüsü çıkmıyor kafamdan hiç, en azından bunu kendim yaparak beslenmek istemem. Anlayacağınız balık tutunca da kahroluyorum, sivrisinek öldürünce de :d Bilmiyorum, önceki hayatımda ağaç değilsem bile, sonraki hayatımda ağaç olmayı istiyorum. Ama maalesef bu hayatımda etçil ve eril bir bireyim. (bu yaşamımda vegan falan olamam gibi, Haşo beyden gelen adanalılık genleri yüzünden sürekli mangal yakma isteği var içimde :d) Bugün yemek için ava çıkmak zorunda kaldığım bir yaşamın içine düşücek olsam, yapamam guzum diyemesem de o mecburiyetin içinde bile böyle hissedeceğimi biliyorum. İnsanların çirkin gördüğü bir böcüğü dahi beni korkuttuğu için öldürmeden önce konuşup ikna etmek isterdim. Fakat anlaşamıyoruz kendileriyle.
şöyle bir anım var; arkadaşımla yolda yürüyoruz, kadının biri çığlıklar atıyor, bir fareyi kaldırımın köşesinde sıkıştırmış hayvana bağırıyor da bağırıyor, hayvan şoka girmiş. Bir de tosun görseniz kafes dövüşünde sizi dövecek kadar iri bir şey. Kadın bizi görünce taş atın öldürün demeye başladı. (Tamam hanımefendi bayan da biz tetikçi miyiz?) Baktım arkadaşa, koca kaldırım taşını eline almış atmaya hazırlanıyor.(ulan ne ara döndün aldın o taşı) Ben kıyamadım tabii, kendine gelir de belki kaçar diye küçük bir taş fırlattım. ama atarken de sanki tamam bu iş bende tavrında rol kesiyorum. gerçekten de taşın değmesiyle şoktan çıktı hayvan hoplaya zıplaya kaçmaya başladı. ben kadına bakıyorum, kadın eli ağzında fareye doğru bakıyor, arkadaş elinde kaldırım taşı öyle duruyor dbfjf. fare biraz ilerde hop mazgalın içine daldı. Tabii ben arkadaşı dürttüm hemen topukladık. Kendimi iyi hissettiğimi hatırlıyorum, içim mutluluk doluydu yürürken. Yalnız kadın ne sövmüştür arkamdan dhdjjf Yani kendimi koruma içgüdüm dışında bir canlıya zarar vermek ya da ondan faydalanmak düşüncesi çok üzücü. Faydalanmak derken, tavuk kanadını da çok sevdiğimi belirtmek isterim fnfnfj (keşke vegan olsam mis gibi ıspanağımı yesem, sonra efendim az hurmayla tatlandırılmış iğrenç kekimi yiyip mutlu olsam.) Balık da tutamadım zaten oh beslemiş oldum onları bütün yemi yediler afied olsun. Ben zaten tuttuğum balıkları da yiyemiyorum çoğu zaman. Kabile hayatı yaşasak beni fazla duygusalsın diye kovarlardı diyerek bu postu sonlandırıyorum.
53 notes · View notes
hofundrr · 22 days
Text
Sizinde küçükken ağaç ev hayaliniz var mıydı? Benim hâlâ hayalim ama gerçek olması imkansız gibi
8 notes · View notes
yalnzardc · 15 days
Text
İsa Aleyhisselam
* İsa Aleyhisselâm: İsrailoğullarının reislerinden ve Hz. Süleyman'in neslinden bulunan İmranın kızı Hz. Meryem'in oğludur.
* Hz. Peygamber'in hicretinden güneş yılı hesabı ile altı yüz yirmi iki sene evvel Filistin'in Beytilehm denilen kasabasında dünyaya gelmiştir.
Hz. Meryem, pek temiz, muhterem bir kız idi. Henüz koca yüzü görmeden bir harika olmak üzere Cibrili Eminin öfürmesi ile Hz. İsa'ya yüklü kalmış onu bir yaratılış harikası olmak üzere doğurmuştur.
* Hz. İsa'nın gösterdiği mucizeler, harikülade haller, onun bir kudret harikası olduğunu isbat ediyordu. Buna rağmen yahudiler, Hz. Meryem'in aleyhinde dedikoduya cüret gösteriyorlardı. Hz. Meryem, amcası oğlu ve nişanlısı bulunan Yusufi Neccar ile beraber Mısır'a gitmişler, Hz. İsa on yaşına kadar Mısır'da kalmış, sonra yine Filistin'e dönülerek Nasire kasabasında ikamet etmişlerdi.
* Mısır halkı, İsa aleyhisselâmın yapığı ve Allah'ın, ona verdiği şeylerden korkmaya başlayınca Yüce Allah, Isa aleyhisselâmın annesi Hz. Meryem'e oğlunu Şam'a götürmesini vahiy ve ilham etti.
Şam'ın Nasıra kariyesinde, Cebel-i Halil'de yerleştiler. Nasara adı da bu kariyeden dolayı verilmişti.
İsa aleyhisselâm, otuz yaşına kadar oradan ayrılmadı
* Bir rivayete göre daha on üç yaşında iken peygamberliğe nail olmuştur. Fakat peygamberliğini otuz yaşında iken ilân etmiş, kendisine İncil'i şerif kitabi ile yeni bir şeriat verilmiştir. Hz. İsa, Hz. Yahya ile görüşmüş ve kendisine Havariler denilen on iki zat imân etmişti.
Hz. İsa, Havariler ile bir gece birleşip sohbet ederken demiş ki: Daha horoz ötmeden, yani sabah olmadan sizin biriniz beni inkâr edecek, ve beni pek az bir para ile satmak isteyecektir. Gerçekten de Havârilerden Budaşemun âdındaki bir şahıs, daha sabah olmadan Yahudiler ile görüşmüş, onlardan bir miktar rüşvet almış, Hz. İsa'nın yerini onlara haber vermişti. Yahudiler, Hz. İsa'yı tevkif etmek için bulunduğu yere koşmuşlar, kendilerine hikmet gereği Hz. İsa gibi görünen Budayı görüp yakalamışlar, hakkında idam hükmünü vermişler. Hz. İsa yerine Budayı çarmıha germişler.. Hz. İsa ise otuz üç yaşında olduğu halde Cenâb-ı Hakkın kudretiyle semaya kaldırılmış, dünya gailesinden kurtulmuştur.
* Sırtına kıl yün elbise, ayağına ağaç kabuğundan yapılmış, tasması hurma lifinden sandal giyerdi. Çoğu zaman, yalın ayak yürürdü.
Kendisinin, ne geceleri varıp içinde barınacağı bir evi, Ne bir ev eşyası, Ne zevcesi, Ne de ölmeyecek kadar bir günlük yiyecekten başka bir şeyi vardı.
* İsa Aleyhisselam tam 10 yıl halkın arasında kaldı. Ama İsrail oğullarından ona inanmadı ancak havariler denilen 10 kişi onun dinine girip iman getirdiler.
* Yahudilerin İsa Aleyhisselam yerine astıkları işû'dur derler.
İsa Aleyhisselâmın Şemaili
Orta boylu, hamamdan çıkmış gibi kırmızıya çalar beyaz benizli, dağınık düz saçlı idi.
Saçını uzatır, omuzları arasına salardı, Saçına hiç yağ sürmezdi. küçük yüzlü, çok benli idi.
* Rivayete göre: İsa aleyhisselâmla Muhammed aleyhisselâm arasındaki fetret müddeti, altı yüzyıldır.
9 notes · View notes