Sadece seninle hayatı yaşamak istiyorum. Her ne olursa olsun sadece seninle. Birbirimize sözler verelim. Aramıza kimseler girmesin diye. Girerse bile o kişi için duvar örelim. Çünkü 3. Kişi girerse ilişkimize, o duvarları eline alır ve senle benim arama örer. Yıkması zor olur.
Enkazda kalmaya hazırım. Ben seninle olabilecek en kötü şeylere bile hazırım. Yeterki elimi sen tut. Her şeyi üstesinden geliriz o zaman. Gelsin hayat bildiği gibi biz seninle hayatı da alt ederiz.
Bugün bana söz verdin. Elimi bırakmayıp benimle o enkazın altında olacağına. Her nolursa olsun bir anlığına bile elimi bırakmayacağına söz verdin. Bunu kilometrelerce uzaktan dedin. El ele tutuşmak uzaktan da olabilecek bir şeymiş. Bunu bana sen öğrettin. Sevmek görmeden de olabilirmiş. Bunu da bana sen öğrettin. Ama sözüm olsun bir gün gerçekten elini tutucam. Ömrümün sonuna kadar da bırakmayacağım.
Hayır, ölümü arzulamıyorum. Ve hayır, ben şimdi ölmek istemiyorum ama geçen her gün benim yaşama isteğim ve yaşamaya devam etmek için sebeplerim tükeniyor.
Ve ben korkuyorum. Ölmekten değil, hayal ettiğim gibi ölememekten korkuyorum. Hayatım boyunca görülmemiş olup ölürken de sessiz sedasız yok olmaktan korkuyorum.
İnsanlar yaşarken olmasa bile ölürken beni görsün, fark etsin ve daha da önemlisi hissetsin istiyorum. Çok mu?
“şiirler söyledim belki duyarsın diye çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin sana seslendim durdum bu küçücük odadan acımı duy,sensin pusulam benim ki dünya silinmiş bir harita gibi yabancı bana.”