Tumgik
#düşler ülkesi
mecnun1cinar · 11 months
Text
Tumblr media
Bu dünyada tam bir mutluluk parıltısı buluyorsun ve her zaman birileri çıkıp bunu mahvediyor.
84 notes · View notes
lalgibigece · 1 year
Text
Umutlarım söndü, kapatın ışıkları...
0 notes
dramatik-buluntular · 4 months
Text
Tumblr media
(Metin Akdeniz. 20 Ocak 1970 tarihinde Tatvan’da doğdum. 1974 yılında Manisa’nın Alaşehir İlçesine yerleştim. Alaşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde kamu emekçisi olarak çalışmaktayım. İktisat Fakültesi mezunuyum. Daha önce yayınlanmış "Kayıp Kelimeler Krallığı", "Jan", "Küçük Düşler Kumbarası", "Yasaklı Semtin Sesleri" adında 4 şiir kitabım, Soyut Refleks” ve "Dramatik Buluntular" adında iki romanım ve "Polen Bulutları" adlı bir öykü kitabım bulunmaktadır. Son olarak bu hafta "Bükülen Kıyıların Çağrısı" adındaki romanım çıktı. )
***
(Çünkü “yüreğiyle konuşma” yirmi birinci yüzyılın bir geleneği değildir.)
***
“Yüzünden papatya tarlasına geçiliyordu…”
Işıltılı Kız (Rüya) bunu hissettirmişti bana Göçmen Kuşlar Kasabası’nda onu ilk gördüğümde. Çok güzel âşık olmuştum. Çok güzel yenilmiştim ona. Parçalanış tadında… Adım Vefa, o kadar güzel yenilmiştim ki ne çok şey kazanmıştım o yenilgiden. Sonra başka uçurumlarla tanıştım. Daha büyük uçurumlarla. Onlar da sevdiler beni. Çok sevdiler. Uçurumlar beni hep sevmiştir. İnmediler hiç sırtımdan. Şiir üstüne şiir. Hüzün üstüne hüzün. Ve yüksek karlı dağların arasından geçen sıcak bir tren yolculuğu tadındaydı o muhteşem duygular.
Ah, göğsüm, göğsüm dedim Göğsüm sürekli bombalanıp duran anılar ülkesi. Kalbim, mazi toplama kampı.
Ortalıkta hiç gözükmeyen Zaman aniden beyaz saçlı bulutlarla gelip herkesin ismini yazdı hatırlayış tabelasına. Herkes gömüldüğü yerden başını kaldırıp tabelaya baktı. Bütün canlılar ona boyun büktü. Yakılma hakkımı kullanma yaşıma geldiğimde Göçmen Kuşlar Kasabası’ndan ayrıldım. Kendimi anlayabilmek için felsefe öğretmeni oldum. Ama daha da karışık ve kördüğüm oldum. Adım Vefa.
Yazarın (Metin Akdeniz) bir önceki romanı olan “Dramatik Buluntular”da yer almak istiyordum. Almamıştı beni o sözcükler ovasına, bu yüzden kırgındım ona. O romandaki esas oğlan Taylan ile yakın arkadaş hatta yoldaştık. Benim kırıldığımı anlamıştı Sayın Akdeniz. Ama söz vermişti, yeni kitabının en hüzünlü çocuğu ben olacaktım. Ben bütün hüzünlü çocukların toplamıyım. Sözünü tuttu, minnettarım ona. İki yıl boyunca sözcükler ve hisler evreninde parçalanışını ve dağınık parçalardan anlamlı bir bütüne dönüşünü izledim onun. Masasının üzerinde, karalama kâğıtlarının arasında, kaleminin mürekkebinde biriktirdiği kederleri düşünceye dönüştürüşünü izledim.
En sonunda bitirmiştik kitabı. Sıra kitabın ismine gelmişti. Çok zorlandık isim bulmakta, yazma süreci bittikten ve son sayfaya son kelimeyi yazdıktan aylar sonra, geldi, sessizce yanımıza oturdu: “Bükülen Kıyıların Çağrısı.
“Bükülen Kıyıların Çağrısı” sevgili yazarım Metin Akdeniz’in bir şiirinin ismiydi. Çok sevmiştim o şiiri. Kitap boyunca zihnimde çakan çağrılarla yürüyüşlere çıktım. Her yürüyüşün sonunda anıtlaşan tutkular ve romantik yıkıntılarla karşılaştım. Çağrılar, elimden tutup düşler evrenine götürdü beni. Romanda gerçek ismimin kullanılmasını söyledim; Vefa. Peki ya diğerlerininki? Onların da öyle, gerçek: Nisan, Lavinya, Rüya, Eylül, Sinan, Aysel, Mümtaz, Nazlı… Hepsi de şiirsel isimler, öyle ki bir romanda bir araya gelmeleri tılsımlı tesadüfler yumağıdır. Sayfalar boyunca uçuşan o şeyler kol kola girmiş düşlerle gerçekliğin şöleniydi… Bazı şehirleri gizledik. O şehirler kurşuna dizilmiş öykülerle doluydu. İncitmedik onları. Onlara Ö. Şehri ve Büyükşehir gibi isimler verdik.
Yazarıma “arka kapak yazısını ben seçebilir miyim?” dedim. Sağ olsun yine kırmadı beni. Kimseyi kırmazdı Sayın Akdeniz. Arka kapağa şunu yazdık:
“Doğa, hiç beklemediğimiz anlarda ya da sıra dışı olaylarda, içimizdeki notaları eksik olan senfoniye eşlik eder ve bütün orkestrasıyla katılır. İşte o an insanlar dünya sözcüklerinin tehlikeli ve çok anlamlı sınırlarını terk edip birbirleriyle yürekleriyle konuşmaya başlarlar. İnsanların çok sık yaptığı bir şey değildir bu. Çünkü ‘yüreğiyle konuşma’ yirmi birinci yüzyılın bir geleneği değildir.”
Ben Vefa, sevgili yazarımın yarattığı bir roman karakteri yani kurgudan ibaret değilim, tamamen gerçeğim. Benim ve diğerlerinin bütün hikâyesi gerçek. Yazarım kendini de dâhil etti kitaba, benimle günlerce söyleşti, dertleşti, yaşadığım şehirlere gidip oralarda dolaştı, rüzgârlarla ve bulutlarla konuştu, sokaklardan imge topladı, zaten başka türlü olmazdı ki karakterler her ne kadar gerçek olsa da bütün anlatı ve sözcükler ormanı onundur. Ona ne kadar teşekkür etsem azdır içimdeki sonsuz çölü sözcüklere dönüştürdüğü için.
Şimdilik Hoşça kalın, belki bir gün başka bir romanda yeniden buluşuruz. Kim bilir!
(https://www.edebiyatdefteri.com/226241-b-k-lenckiyilarinc-a-risic-tanitim/)
11 notes · View notes
biizimgezegenimiz · 1 year
Text
" Buranın düşler ülkesi olması gerekiyordu, siyaha boyanmış bir harikalar diyarı değil !"
3 notes · View notes
venusdelisi · 6 months
Text
O da istemişti sevmeyi sevilmeyi ama gökyüzünde bulacaktı yeryüzünde bulamadığı sevgiyi. Kanatlanıp uçacaktı birazdan, sonsuz diyarlara gidecekti. Yemyeşil ormanlara, düşler ülkesine gidecekti orada acımasızlık yok, sadece sevgi var çünkü. Giderken yanına alabilir miydi beyaz ayısını? İzin verirler miydi onunla gelmesine? Bu dünyada karşılıksız seven bi o vardı çünkü. Ayı kızmazdı, öfkelenmezdi hep sarılır göz yaşlarını silerdi. Yumuşacık sıcacıktı her zaman. Ağlarken sesini kimse duymasın diye bağrına basardı çok yardımseverdi.
O gece göğe gitmeyi denedi küçük kız. Kapandı gözleri soğuktu biraz. Tuhaf sesler geliyordu sanırım onu götürecek uzay mekiği gelmişti (!) Biraz tuhaf kokuyordu acımsı. Çığlık sesleri yükseldi, kız gülümsedi; geceleri kimse duymasın diye içine içine attığı çığlıklara benziyordu. Acı dolu, çaresiz. Düşündü; sanırım benim gibi göğe gitmek isteyen çocukların çığlığıydı bunlar.
Sessizlik. Karanlık. Öyle bir sessizdi ki orası düşünceleri bile susmuştu. Öyle karanlıktı ki; korkudan tir tir titriyordu. Düşler ülkesi neredeydi? Sevimli ayıcığı da yoktu. Her şey bi kandırmaca mıydı? Herkesin hayalini kurduğu sonsuz sevgi bir masaldan mı ibaretti? Kimse onu sevmeyecek miydi? Geri dönmek istedi küçük kız, o zifiri karanlık, düşüncelerini bile susturan o sessizlik çok korkutucuydu. O an bi ışık gördü. Görmesiyle uyanması bir oldu. Yeşil giyinmiş doktorlar vardı gözlerinin önünde; yemyeşil olan orman değil de ameliyat önlüğü müymüş? Sesler de uzay mekiğinden değil onu hayata bağlamaya çalışan makinalardan geliyormuş. Çığlıklar. Onlarda kapıdaki annesinden..
Göğe gitmek için kestiği bilekleri iyileşmiş, gökyüzünde düşler ülkesi olmadığını anlamış küçük kız. İçinde bir şeyler hep eksik kalmış. O zifiri karanlık hep içinde bir yerlerde yaşamış. Her gece o karanlığa gömülmüş... Gün ağarınca rahat bir nefes almış. Yeniden her gün oynadığı oyuna dönmüş; mutluluk oyunu...
Denemeler, 68
0 notes
hasanakbal19 · 1 year
Text
UNUTULMAK VE UNUTMAK ADINA…
Renkler meczup ve devinen iklimler… Rest çekilesi hayatın mimarisi ve ölüm ve sözcükler bazen yüreği kilitlenen acılar ülkesi şehla gözlerinde yalnızlığın okunan martavallar sökün eden dünden heceler ve kekremsi düşler. Boyut değiştiren şair ve mevsim ve içre yolculuğu sefasını süremediği kadar hayatın cefa yüklü varlığı. Günden dökülen kareler ve heceler. Gün yüzlü seyyah ve aşkın imla…
View On WordPress
1 note · View note
kunyekultursanat · 1 year
Text
UNUTULMAK VE UNUTMAK ADINA…
Renkler meczup ve devinen iklimler… Rest çekilesi hayatın mimarisi ve ölüm ve sözcükler bazen yüreği kilitlenen acılar ülkesi şehla gözlerinde yalnızlığın okunan martavallar sökün eden dünden heceler ve kekremsi düşler. Boyut değiştiren şair ve mevsim ve içre yolculuğu sefasını süremediği kadar hayatın cefa yüklü varlığı. Günden dökülen kareler ve heceler. Gün yüzlü seyyah ve aşkın imla…
View On WordPress
0 notes
esatkurt · 1 year
Photo
Tumblr media
VE YAŞAMASINI ÖĞRENDİM YENİDEN Yaşam savaşından seni yitirmiş olarak çıktım Yalnızlığımı verdim en büyük şehrin en büyük caddelerine Hiç bir göz senin gözlerine benzemedi Yalnızlığım ters düştü başka yalnızlıklara Akşam kızıllıklarında savrulan saçların yoktu senin Hiç bir çağrıda Esat sözcüğüne rastlamadım Umut olmasaydı çoktan yosun tutmuştu mezarım Bu yüzden, düşler ülkesi nüfusuna kayıtlıyım. Senin yüzünü hiç bir kimsenin yüzünde bulamadım ben, Bütün istayonlardan boş gözlerle ayrıldım. Ve yaşamasını öğrendim yeniden... Esat KURT- 27 Ocak 2014 Gebze/KOCAELİ https://www.instagram.com/p/Cn5Ra5XN8X5/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
mecnun1cinar · 7 months
Text
Size Amme hizmeti dizi film anime öneri postu yapacağim
Green book 🌃🌃🌃 the monster
Anne with an E 🌃🌃🌃 altered carbon
Davinci demons 🌃🌃🌃 the flash
Snowpiercer 🌃🌃🌃 obi wan kenobi
the last of us 🌃🌃🌃 lupin
çernobil 🌃🌃🌃 soraya'yı taşlamak
bitirim ikili 1 2 3 🌃🌃🌃 togo
enigma 🌃🌃🌃 prestij
loving vincent 🌃🌃🌃 düşler ülkesi
truman show 🌃🌃🌃 bleach
zodiac 🌃🌃🌃 prisoners
uyumsuz serisi 🌃🌃🌃 Harry potter serisi
The Batman 🌃🌃🌃 Top gun Maverick
Hadashi no gen 🌃🌃🌃 Demon slayer
invincible 🌃🌃🌃 Naruto
elemental 🌃🌃🌃Spiderman Örümcek Evreni Geçiş
20 notes · View notes
lalgibigece · 1 year
Text
Kuşlar kadar değil gökyüzü kadar özgür olmak istiyorum...
0 notes
denizeyuruyen · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
- Dreamland / Düşler Ülkesi, 2019
19 notes · View notes
mymiliblog · 4 years
Quote
İnsanın kalbinin kırılmasına rağmen sevebileceğini, hiç kırılmamış gibi hissedecek kadar çok sevebileceğini bilmiyordum.
1 note · View note
jupiterdekihelyum · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
730 notes · View notes
uzakiklim · 7 years
Photo
Tumblr media
Büyüleyici Bir Film: Düşler Ülkesi... 2004-2005 yıllarında başta Altın Küre ve Akademi Ödülleri olmak üzere pek çok yarışmada onlarca dalda ödül alan Finding Neverland (Düşler Ülkesi) baş rolünü Johnny Depp'in üstlendiği harika bir baş yapıttır. Bir senaryonun olmazsa olmazı olan on ikili hikaye çemberinin kusursuzca tamamlandığı döngünün sonunda, kahramanımız bize harikalar diyarının kapılarını açar. Filmin bir bölümünde, hep çocuk kalan yanıyla James 'Çocuklar erkenden yatağa gönderilmemeli, yoksa her geçen gün daha yaşlanmış uyanırlar!' der. Haklıdır da; çünkü insanı büyüten olgu zaman değil, onun zaman içinde gerçek dünyayla yüzleşmesidir. Bir tiyatro yazması gerekiyordu James'in. Parkta tanıştığı Sylvia ve 4 oğlu ona Neverland'ın kapılarını aralar, onların da birer yanları hep çocuktur. Gerçek dünyayı öteleyen Sylvia ve oğulları, James'in tuttuğu aynayla kendi içlerini tanırlar. Peter hariç. Peter sırtlandığı babasızlık yüküyle çok küçükken tanışmış ve birden büyümek zorunda kalmıştı. Bu yüzden üzerinde yaşanılan dünya düzenini, yaşından fazla önemsiyor ve James'in yaptıklarını aptalca buluyordu. Oysa onun var gücüyle hayalinin derinliklerinde yaşayıp, yazılarını yazmaya devam etmesi gerekiyordu. Bu mümkün olmadı. Çok geçmeden Peter, ve anneannesi Shadow (Gölge) figürüyle Star Wars serilerindeki Darth Vader gibi cisimleşip, filmdeki yerlerini aldılar. Çünkü bu yolculukta onlar da aydınlanmalıydı ve kurguda karanlık hiç bir nokta kalmamalıydı. Tutulan aynalarla erginleşen kahramanlarımızın, zamanla belli eşikleri de aşması gerekiyordu. O eşikler aşılınca küçükler kılıcı eline alıp iradesini sergileyecekti. İşte bu noktada, James'in yazdığı tiyatro oyunu bir farkındalık oluşturacak kıvamdaydı ama seyircilerin büyük büyük fikirlerini yarıda bırakıp oyunu çocuk gözüyle izlemeleri şarttı. Bunun için aralara serpiştirilen çocuklar çok etkili oldu. Tiyatro çok beğenildi. Sonunda hasta Sylvia için özel bir sahne de sergilendi ve Shadow dahil herkes ortak bir rüyayla 'Düşler Ülkesini' gördüler. Peter Pan'ı kendi içinden kurgulayan James hikayesinin sonunda çok önemli bir iksirle geri döndü. Bu da 'Neverland'da yaşayan bir kimseyi ihtiyaç duyduğumuz anda zihnimizle görebiliriz' idi. Çocuklar bunu gördüler ve gördüklerine inandılar. Bunca farkındalığın bedeli ise Sylvia'yı buraya göndermek oldu. Senaryo eşsiz, Johnny Depp'in oyunculuğu ise her zamanki gibi enfes!...
2 notes · View notes
hayalperestbey · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
30 notes · View notes