Bazı kitapları okuyunca, bazı filmleri izleyince, bazı masalları dinleyince asla sahip olamayacağım o his için ağladım bu gece..
Cesaret, savaşmak, uğruna her şeyi göze almak, gözü kara olmak. Bunların hiç biri olamadım, olanıda görmedim. Mutlaka vardır böyle filmleri aratmayacak aşklar yaşayanlar. En azından ben hiç şahit olmadım. Ne kendimde ne de çevremde..
Şimdi oturalım düşünelim. Cesaretli, savaşan, uğruna her şeyi göze alan, gözü kara olan biri olsaydım şuan yanı başımda kim olurdu? Bunu kim için yapardım? Yaptığımda mutlu olur muydum? Peki karşımdaki mutlu olur muydu? Yorulur muydum? Yorar mıydım?
Korkmak ayıp bir şey midir? Kaybetmekten korkmak, adım atmaya korkmak, bir şeyleri söylemeye korkmak, yüzleşmekten korkmak, göz göze gelmekten korkmak, ilk mesajı atan olmaktan korkmak, özlemekten korkmak… Bu böyle sürer gider. Peki korkmak ayıp mıdır gerçekten? İnsan neden korkar?
Korkmak elbette ayıp değildir. Korkmak bilinmezliktir. Bilinmeyen her şey korkutur. En azından benim penceremden öyle. Tecrübeler korkutur ve bize adım attırmazlar.
Peki aradığımız o cesareti nerede bulacağız? Kalbimiz de mi? Beynimizde mi?
En iyisi bu gece geçelim ayna karşısına. Ağlayalım. Ağlarken kendimizi izleyelim. Kalbimiz ile beynimizi barıştıralım. Çünkü ikisi küs olduğunda cevaplarını aradığımız sorular hep bıçak gibi batmaya devam edecekler.
“Ben çok güçlüyüm! İçimdekileri olduğu gibi, kendimi de olduğu gibi seviyorum! Her şey çok güzel olacak! Sadece biraz dinlenmen lazım güzel kızım” diyerek en azından yaşam belirtisi verelim kendimize. Adım atmak zor ama nefes almak mecburi. En azından nefes aldığımızı hissedelim. Gerisi bir şekilde hallolur değil mi?
Mutlu gibi gözükelim, ağlamamak için dudaklarımızı içeriden ısırırken. Yaşıyor gibi gözükelim, geceleri intiharı düşündüğümüzü söylemeden. Deli dolu olalım, çevremizde güldürecek kimse olmamasına rağmen. Gel biz çiçekleri sevelim, solunca çöpe atmamıza rağmen. Sen papatyaları sev, seni öldürenin papatya olacağını bilmeden. Gel son kez dans edelim, bıçağı göğsüne saplayıp kucağına yığılacağın kişi ben olduğumu bilmeden. Beline uzanan saçlarını sevdiğini söyleyen ama omuzlarının üzerinde bitmesini sağlayanın ben olduğumu bilmeden okşayayım saçlarını. Canının yanmasına kıyamayan ama kanlar içinde toprağın üzerinde bırakacak olanın da ben olduğumu bilmeden sev.