Tumgik
Text
2. Gün Menüsü:
Tumblr media
Sabah ilk iş: Limon dilimli sıcak su
08:00-09:00 Yürüyüş
09:30: 1 şekersiz light sütlü kahve (bu sefer dayanamadım, kahvaltıdan önce içtim. Halbuki uyanır uyanmaz yemek yememiz gerekiyor, metabolizmayı hemen hızlandırmak için.)
10:00 1 haşlanmış yumurta, 1 cherry domates, 1 salatalık
12:00 Yeşil Çay (Şekersiz, light sütlü)
13:30  Meal Box Zerdaçal Soslu Karışık Sebze (Mini) (Kabak, orbit fasulye, kapya, sarı biber ve zerdeçal sos)
Tumblr media
15:00 1 şekersiz light sütlü kahve
18:00 1-2 parçacık ceviz
20:00 1 şekersiz light sütlü kahve (2 tane hakkım vardı farkındayım ama toplantı vardı, bira mı içseydim, hı?)
20:30 civarı: 40 dk yürüyüş
Günün total su şeysi: 4 Lt su
3 notes · View notes
Text
Tumblr media
Dünün Menüsü
Sabah ilk iş: Limon Dilimli Sıcak Su
2. iş: 0,5 lt su
Kahvaltı: 1 haşlanmış yumurta, 2 cherry domates, 1 salatalık
12 gibi: 1 şekersiz light sütlü ama kocaman kahve
2 gibi öğle yemeği: Soya soslu tavuklu salata (yanında bira değil, kadeh beyaz şarap)
2-6 arası: 1.5 lt su
5 gibi: 2 adet kuru kayısı, 3-4 parça ceviz
7-9: yürüyüş 
9: 1 bardak light ayran
0 notes
Text
1 ay sonra bikini giyeceğim ve spor yapmadan kilo vermek istiyorum dieti :)
Tumblr media
Buraya yazmayalı 1 yıl olmuş. Bu da düzenli aralıklarla bırakılıp yeniden başlanan hot yoga + bir uzun ilişki + çok fazla rakı, daha doğrusu çok fazla ve ekmekle yenen rakı mezesi ile birleşince = 36 bedenden 38 bedene çıkma, artık 34 bedenle uzaktan yakından alakam olmadığı gerçeğini kabullenmemem sebebiyle yenilenmeyi reddettiğim bir gardırop ve karşısında uzun uzun geçirilen cinnetler; veee son olarak da kısaca “bikini fear” diye bahsedeceğimiz, 5. katını çıkmaya hazırlandığım keyifli bir göbek ediyor.
Sonuç olarak dün itibarıyla yeniden diette, bugün itibarıyla yeniden buradayım.
1 ay kadar önce geçirdiğim çok alkollü bir kaza sonucu hayatıma giren kaburga ağrısının (böyle bir kabus = YOK) hala tamamen geçmemesi sebebiyle spor yapma şansım yok gibi. Üzerimdeki bütün “ohooo kilo vermeyi unut o zaman” baskılarına rağmen bira içmeyi, hatta rakı sofralarımı bırakmamayı da prensip belledim. Yetmezmiş gibi Temmuz’un 2′ne bir adet Bodrum biletim bulunmakta. Kısaca macera dolu Amerika.
Geçtiğimiz haftayı milletin Personal Trainer’ından otlanmak, yarısına burun kıvırmak suretiyle bir takım öğüt tüyoları not almak gibi ön aktivitelerle geçirdim. Diyetisyene para verecek bir tip olmadığımdan (prensiplerimle ünlüyüm malum) bu otlakçılığıma tam gaz devam edip buradan da ufak ufak paylaşacağım. Ama asıl amaç tabi ki günlük yordamıyla motive olmak.
Motivasyon demişken, KRİTİK İPUCU 1.
Kendinize bir adet diet arkadaşı edinin ve karşılıklı olarak yediğiniz her şeyin fotoğrafını birbirinize yollayın.  Hem motivasyon, hem karşılıklı brainstorming, hem birine söz vermiş olma hissi, hem menu otlanarak rutine düşmeme avantajı. Benim diet koçum kuzenim oldu. Kendisi bir aya yakın bir süredir PT’si ile aynı sistemi uyguluyor. Ondan öğrendiklerini kapmam da cabası. Kendinize böyle bir diet panpası bulamasanız bile her zaman blog yazabilirsiniz.
Kritik ipucu 2 sayılır mı bilmiyorum ama 15 gün boyunca uygulayacağım “1 ay sonra bikini giyeceğim ve spor yapmadan kilo vermek istiyorum dieti”nin temel kuralları şu şekilde:
- Kalkar kalkmaz kahveye saldırılmayacak, 1 adet limonlu sıcak su indirilecek. Gün içinde de 2 küçük veya 1 büyük kahve içme hakkımız var. Zaten bu yeterli. Ben hobi olarak kahve içen bir bünye olduğum için “sıcak bir şey” ihtiyacımı sıcak su ile gidermem kadar yerinde bir müdehale yok.
- Totalde öğle tatilinden önce 1 buçuk - öğle tatilinden sonra 1 buçuk litrelik şişe olmak suretiyle 3 lt su tüketilecek.
- Günde 2 kez minimum 40 dk yürüyüş yapılacak (30 dk’dan öncesi fayda etmiyormuş, nabzımız filan anca kıvama geliyormuş.
- Saat 6′dan sonra ASLA bir şey yenmeyecek. Çok dayanamazsam salatalık yiyebilirmişim veya diet ayran içebilirmişim. Ama tercih sadece su. 10-11 gibi yatak. Veya max 3 bira. Zaten aç karnına içiyoruz, 3 yeterli kafaya getiriyor, hem de ekonomik bak :)
- ASLA 2: Rakıda ekmek. Birayla patates kızartması. Burgerler pizzalar ve benzeri muhteşem şeyler. (Buraya iki damla gözyaşı gelecek)
Cümleten metin olmamızı dilerim.
2 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 10 years
Text
Hot Yoga Günlüğü, Gün 3: Hot Vinyasa
Hot Yoga İstanbul'da 3 çeşit ders var ve 1 günlük mini molamdan sonra 3. ders çeşidine gidiyorum: Hot Vinyasa.
İlk gün bana bu dersin daha düşük bir sıcaklıkta olduğunu ve daha rahat geçtiğini söylemişlerdi. Haklı olduklarını umarak gidiyorum çünkü 2. günün 90 dakikalık dersinden sonra biraz cesaretimi kaybetmiş durumdayım.  
3. hocamız Duygu da diğerleri kadar şeker; muhteşem rahatlatıcı bir ses tonu var; bir gözü sürekli bende, belimi incitmemem için pozların bir de benim yapmam gereken versiyonunu anlatıyor. Ders kesinlikle daha kolay gelmiyor ama çok keyifli. Duygu'nun arada günlük alışkanlıklarımıza gönderme yaparak gerçek hayatla vinyasa flow arasında bağ kurması çok hoşuma gidiyor. Sanırım yoganın felsefesine kendisinden daha yakınım!
Tumblr media
Sanskritçede “nyasa” yerleştirmek, “vi” ise özel bir şekilde anlamına geliyor.
Yoga terminolojisinde vinyasa, asanaların nefesle koordine bir şekilde, özel bir sırayla birbiri ardına sıralanması ve vinyasa krama (adım) düzeni ile birbirine bağlanarak bütünü oluşturması anlamına geliyor. Yani her duruş birbirine özel bir şekilde bağlanıyor; akıcı bir şekilde ilerliyor.
Vinyasa aslında Ashtanga Yoga'nın amerikan tarzında revize edilmiş, daha serbest, genelde müzikle yapılan bir yoga tarzıymış. Akıcı, tempolu, diğerlerine göre hızlı.
Henüz herhangi birini zerre becerememekle beraber, bu yoga çeşitleri hala pek karışık, farkları yaşadıkça anlayacağım (ve anlatacağım) sanırım... Meraklısına bir de flow koyayım madem şuraya :) Cheers!
Tumblr media
1 note · View note
biraicerekzayifladim · 10 years
Text
Hot Yoga Günlüğü, Gün 2
Tumblr media
2. Bikram dersim, ilkine göre çok daha acılı geçti!
90 dakikalık Hot B serisinde geleneksel 26 poz uygulanıyor. Önümüzdeki günler boyunca doğrusunu-yanlışını-faydasını araştırmayı ödev edindiğim bu pozların hiçbiri kolay değil. Hatta benim için buna 2 nefes egzersizi de dahil!
Derste bu kez 2 kişiydik. Yarışmaya New York'tan katılan 2. öğrencimiz Elizabeth, 4 yıldır yoga yapıyormuş. O kadar esnek, o kadar olaya hakim ve o kadar estetik ki, gözüm aynada kendime kayınca moralim bozuluyor :) Ders çıkışı bana zamanla gerçekten kolaylaşacağını söyledi. Yoga hakkında bunu hep söylüyorlar, malum, sabırlı olmak lazım, falan filan. Elizabeth'in yogaya başlaması geçirdiği bir trafik kazası sonucu boynunu sakatlaması ile olmuş. Başını sola doğru kesinlikle hiç çeviremiyormuş. Yoga sayesinde 1 yılda kronik denen bir sakatlığın üstesinden gelince doktorları bile bunu mucize olarak tanımlamış. Bu arada, Bikram'ın çıkış hikayesinde de, sakatlıkları iyileştirme iddiası var...
İyileşmek demişken, 2. derste tanıştığım 2. Hot Yoga hocası, yine bir o kadar şeker ötesi olan Gülçin. Gülçin'in hakkımdaki 20. dakika tespiti, problemin omuzlarımda olduğu. Duruş bozukluğum olduğunun zaten farkındayız, kimin yok ki :) Gülçin ders boyunca çok kez bana korkmamamı söyledi. Pilates'te sakatlandığım için gerçekten de özellikle belimi kullanmam gereken pozisyonlara (=hepsi) oldukça ürkek yaklaşıyorum. O da beni "burada güvendesin" diye rahatlatıyor :)
Kırmızılık rekorumu aşıp neredeyse mor bitirdiğim dersin sonunda Gülçin bana "mümkünse her gün gel" dedi. Dünyevi iş-güç-dokuz altılar sebebiyle bunu yapmam mümkün değil ama haftada en az 3-4 kez gelmem şartmış. "Yeni projem olarak seni seçiyorum" dediği andan itibaren bu şeker ablayı zaten utandırmamam lazım ;) 
"10 dersten sonra iyi hissedeceksin, 20 dersten sonra iyi görüneceksin, 30 dersten sonra istediğin vücuda sahip olacaksın." 
Hayatımın 2. bikram dersinin sonunda, bu işin gerçekten çok zor olacağını fark ediyorum. Şu an için challenge'ım ilk 10 dersi tamamlamak!
2 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 10 years
Text
Hot Yoga Günlüğü, Gün 1
Tumblr media
                                "You're never too old, never too bad, never too late and never too sick to start from the scratch once again." - Bikram Choudhury 
Bikram yoganın yaratıcısı Bikram Choudhury, sıfırdan başlamak için asla çok geç kalmış, fazla yaşlanmış, veya çok hasta olmadığımızı söyleyince, 31 yaşım ve türlü türlü sağlık problemimle, yeni yılda nihayet yogaya başladım :)
"Yoga da, hangi yoga?" sorusuna başlangıç için verdiğim cevap Bikram Yoga oldu. Kısaca özetleyelim: Bikram Yoga, 40 dereceye kadar ısıtılmış bir odada yapılan, 26 yoga pozundan oluşan oluşan bir hatha yoga tarzı. Sıcakta yapıldığı için, daha fazla esneklik (bende hiç olmayan bir şey) ve daha az sakatlanma riski (bende hep olan bir risk) vaadediyor. 
Gözümden kaçan bir yer olmadıysa, İstanbul sınırlarında sıcak yoga yapabileceğimiz 2 yer var; biri bizzat tercih etmiş olduğum Hot Yoga İstanbul, diğeri de 40° Bikram Yoga .
Hot Yoga İstanbul, Fenerbahçe Fener Kalamış Caddesi üzerinde, Happy Moons'un hemen yanında, ufak bir stüdyo. Bikram Yoga'ya ek olarak, Hot Vinyasa ve Reformer Pilates dersleri de var.    
Tumblr media
First you feel like dying, then you feel reborn! 
İlk girdiğim ders, 75 dakikalık Hot A serisi oldu.
İlk Bikram dersine giren herkesin aksine, beni en az korkutan şey sıcaklıktı. Çok fazla zorlandığımı hissetmesem de, dersin 30. dakikası itibarıyla hayatımda hiç olmadığım kadar kıpkırmızıydım ve sanırım yine ilk kez şıpır şıpır diye tabir ettikleri kadar ter döküyordum :) 
Dersteki 4 kişi içinde en en en yeni bendim ve şeker ötesi hocamız Çiğdem bana kendimi hiçbir şekilde zorlamamamı, pozlara yapabildiğim ölçüde girmeyi denememi söylemişti. İlk ders için yapmam gereken tek şey, odada kalmaya çalışmaktı!
Nitekim hareketlerin hepsini deneyip, hemen hemen hiçbirini yapamasam da (Savasana'yı bile yanlış yapıyormuşum, evet!), 75 upuzuun dakika sonra, üstümde ilk bikram dersinden sağ çıkmanın muhteşem gazı vardı :) 
Şimdi önümde haftada 3-4 derse girmeye çalışacağım 2 haftalık deneme sürecim var. Yoga okumayı çok sevsem de içine girence konuya aslında ne kadar fransız olduğumu fark etmiş bulunuyorum; bu süre boyunca çalışmak-araştırmak gerekecek, öğrendiklerim de burada birikecek :)
2 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 10 years
Text
Keşişler ve Ben
Tumblr media
                                Okuduğumuz çoğu yoga biyografisinde olduğu gibi, Mary Paterson’ın hikayesi de kötü bir dönüm noktası ile başlıyor. Paterson, annesini kaybettikten sonra yogaya yöneliyor;  yıllar içinde Toronto’da kendi yoga merkezini açıyor. Kitabımıza konu olan Budist manastırına gitme kararını ise, bu kez de babasını kaybettiği gün veriyor. Artık hayatında hiç kalmamış olan “ev” hissini, Zen Ustası Thich Nhat Hanh'ın Fransa’daki inziva merkezi Plum Village’da aramaya başlıyor.
Keşişler ve Ben, bu arayışın günlüğü. Manastırdaki ilk gününde, “Burada kesinlikle bir şeyler olacak, tam olarak emin değilim ama tam şu anda, bu yeşil mercimekle başlayacak” diyor ve başlıyor... Budist manastırında geçirdiği 40 günün her biri için, fark ettiklerini ve öğrendiklerini dürüst ve esprili bir dille anlattığı birer bölümüz var. Budist öğretilerini hem farklı kaynaklardan örneklerle, hem de bizzat deneyimlediği anın içinden aktarıyor. Keşişler ve ben, kesinlikle didaktik bir öğreti deneyimi değil; son derece basit, naif ve gerçek. Paterson kitap boyunca gayet sizin benim gibi bir insan; tek farkı bir manastırda olması. Örneğin, kitap boyunca karşısına çıkan, her biri ufak dersler veren birçok yan karakter var ve manastırda olması bazılarına gıcık olmasına engel olamıyor! Nitekim yazar, yaşadığı bu hikaye boyunca, engel olamayacağımız şeylerle nasıl baş edebileceğimizi öğreniyor. Keşişler ve Ben, kendini rahatlıkla “manastır züppesi” olarak tanımlayabilen birinin, bambaşka kafalar izleyip, kendine ve etrafındakilere karşı farklı bir bakış açısı edinme hikayesi. Bu tavrını 40 gün sonunda, gerçekten değiştiğini gördüğümüz anda bile koruyor:  “Manastır yaşamı bana göre değil, bunu biliyorum”, “40 gün burada olmak başka bir şey, Bordeaux’da yaşayıp ömür boyu bir damla şarap içmemek başka!”
Paterson, o manastırda; anı bütünüyle yaşamayı, geçmişte olduğu insanla yüzleşmeyi, sabrı ve tevazuyu öğreniyor. Biz okuyucuya karşı mesafesi bu kadar içten olunca, çıkardığı dersleri benimsemiz de kolaylaşıyor. Bu zamana kadarki yaşam tarzını, “Nasıl süper-kadın olunmaz?”, “Dopdolu bir bavul bana teslim olmayı nasıl öğretti?” gibi, tadını başlıklarından alabileceğiniz bölümler altında sorguladığında, biz de kendimize aynı sorguyu çekiyoruz. Bakış açısını değiştirmeye yatkın bünyeler için manastırdan ufak alıştırmalar kapmak da mümkün; kişisel favorilerim: Dana Paramita uygulaması, yani “Birine kızdıysan ona çiçek gönder” ve “Sahip olduğunuz eşyaları bırakmak, fikirleri bırakmak için iyi bir alıştırmadır.”
Keşişler ve Ben, insanı 40 gün büyütme potansiyali olan, sonunda “aslında her an eve gidiyoruz” fikrine ulaştıran, keyifli bir anı kitabı. Budizm’e merakınız olsun olmasın, istediğiniz kadar “züppe” olun, bence sizde de bir şeyler başlatabilir. Ve kitabı bitirdiğiniz gibi, kendinizi Thich Nhat Hanh'ın kitaplarına göz atarken bulabilirsiniz...
Tumblr media
    Paylaşmadan Edemeyeceklerim - Altını çizdiklerim:
“Kafeine boğulmuş, yıpratıcı, her şeyin aşırıya kaçtığı bu dünyada bir hastalık bizi durmaya mecbur etmeden önce daha akıllı ve rahat bir şekilde çalışmayı öğrenebilecek miyiz, merak ediyorum.” 
“Alçak gönüllü olmalısınız yoksa hiçbir şey öğrenemezsiniz.”
 “Farkındalık bugünü iyileştirmekle kalmaz, geçmişi ve geleceği de iyileştirir.”
 “Size gelen kimsenin daha iyi ve daha mutlu olmadan ayrılmasına izin vermeyin.”
 “Hayatımdaki insanlara acilen onlara önem verdiğimi ve daima öyle yapmayı umduğumu söyleme ihtiyacı duymuştum.”
 “Daha iyi biri olmaya karar veriyorum.”
12 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Photo
Tumblr media
exactly!
13 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Photo
Tumblr media
8 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Photo
Tumblr media
dünyanın en güzel kadını sanırım :)
3 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Text
Evde güle oynaya cardio için: Trambolin
Tumblr media
Evde güle oynaya spor yapmak isteyenler için en neşeli alternatif trambolin...
Neden Trambolin? 
Trambolin ile 15 dakika düz zıplama, 1 saat yürüyüşe eşdeğer kalori yakıyor. Benim gibi cardio üşengeçlerine ideal çözüm olabilir.
Ayrıca, sert zeminde yapılan idmanlara göre çok daha güvenli; eklemlerimizi koruyor. (tam da burada meraklısını kangoo jumps'a yönlendirelim)
Denge, koordinasyon ve dayanıklılığı güçlendiriyor.
Sıçramak lenf sistemini uyarıyor; metabolizma hızlanıyor ve toksinler vücuttan atılıyor.
Ritmik zıplamalar nefesi ve kan akışını hızlandırıyor, kalbin ritmini düzenliyor.
Ve bana kalırsa en önemlisi, zıplamak çook ciddi bir stres atma yöntemi.
  Yeni başlayanlar için trambolin
Aklımıza yattıysa, hemen internetten bir fitness trambolin araması yapıyoruz ve yeni oyuncağımızın siparişini veriyoruz. Dikkat etmemiz gereken şey; çapının min 90 cm olması, daha küçükleri çocuklar için :) Voit 'in uygun fiyatlı, tavsiye edilir ev tipi trambolin modelleri mevcut.
Trambolinimizi baş köşeye yerleştirdik, peki nasıl oynayacağız? Günde 15 dakikalık düz-ritmik zıplama cardio olarak fazlasıyla yeterli bir başlangıç. Yeni başlayanlar trambolinden ayaklarını kesmeden, ufak sıçramalar ile alıştırma yapmalı. 
Denge mevzusunu çözdükten sonra, dizleri karna doğru çekerek trambolin üzerinde yerimizde koşmaya geçebiliriz. Sonra sıra, twist sıçramalarında: Ayaklar sağa, vücudun üstü sola; hoop tam tersi. Jumpin Jacks, yani ayakları ve kolları tam açarak sıçrama hareketi, trambolin üzerinde en eğlencelisi...
İşi ilerletmek isteyenler için trambolin pilatesin aynı bosu pilates gibi çok daha hızlı sonuç verdiğini belirtelim. Bu da başka bir yazının konusu tabi :) 
Hoplaya zıplaya cheers!
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Fotoğraflar http://www.trampolinehealth.com sitesinden, meraklısına hemen girip workout videolarını da incelemesini önerelim ;)
0 notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Photo
Tumblr media
12 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Text
"Poz"cu
Tumblr media
Pozcu, sırt ağrısı gibi basit bir sebeple yogaya başlayıp, içine girmeye çalıştığı her pozda kendi ile ilgili bir şeyler öğrenen bir kadının yol günlüğü. 
Yazarı Claire Dederer, Pozcu'yu "Yirmi Üç Yoga Pozunda Hayatım" başlığıyla özetliyor ve yoga üzerinden metaforlarla yaşamını sorguluyor. Bu sorgulama o kadar dürüst, açık yürekli ve samimi ki, insana her sayfasında en az bir kez "Ben de, ben de!" dedirtip kahkaha attırıyor. 
Baştan başlayalım. Claire Dederer 31 yaşında bir anne, bir kitap eleştirmeni, sırtı ağrıyan biri. On yıl önce bebeğini emzirirken belini sakatlıyor ve kasanın arkasındaki kadından, köşedeki evsiz adama kadar, herkes tarafından yogaya başlanması söylenince, tüm önyargılarına rağmen ilk dersine kaydoluyor.
"Yogayı nefsine düşkün orta yaşlı, bolca vakti olan kadınların veya bir zamanlar jimnastikçi olan, sıskalık düşkünü vejetaryen 22 yaş grubunun yaptığını düşünüyordum. Ayrıca, beyaz insanların, koyu tenli insanların geleneklerini kullanarak bir dönüşüm aramaları fikri de bana rahatsız edici geliyordu."
Claire Dederer, ilk yoga dersinden kitabın sonuna kadar, önyargılarını ve sorgulamalarını sansürsüz bir şekilde paylaşıyor. Ne bir edebi kaygısı var, ne de egosal. Lafını hiç esirgememesi, hazırcevaplığı, kendiyle dalga geçme gücü ve başarısızlıkla barışıklığı, en mesafeli insanı bile empatiye çekecek türden. Pozcu'yu en iyi ifade edebilecek sıfat, samimi. "Orada, ayağım başımın arkasında, bir moron gibi oturuyordum. Kim ayağını başının arkasına koyar ki?"
Yoga, Claire'in hikayesinde yalnızca bir ilham kaynağı. Daha ilk asanası itibarıyla, vücudunda bunca yıldır varlığından haberdar olmadığı bir şey ile yaşadığını fark ediyor: Korku. Claire, herşeyi doğru yapma kaygısı olan herkesden biri. Jenerasyonunun yetiştiriliş tarzı ve edindiği annelik misyonu, onu şartlar ne olursa olsun "iyi" olmak zorunda bırakmış. Mükemmel olmak için gösterdiği korkunç efor altında sırtı gitgide daha da kamburlaşmış. Kendinden beklenenlere aldırış etmeyen herkesi ölümüne kıskanıyor. Evliliği ve anne olduktan sonra yaşadığı değişimle nihayet yüzleşirken, tüm etiketlerinden başını beş dakika kaldırıp, olduğu insanı en baştan keşfetmeye çalışıyor. "Yoga yepyeni bir insan olma projemin bir parçasıydı" diyor ve özgürlük arayışına çıkıyor... 
"Pozcu", yoga sayesinde, iyi olmak için mükemmel olmaya gerek olmadığını uzun yoldan fark eden birinin, öğrendiklerini içtenlikle aktardığı bir kitap. Dürüstlüğü ile kafa açan ve kendi hayatımıza bakışımızı değiştirmeyi başaran bir deneyim aktarımı. "Pozcu, Dederer'in en çok ihtiyacı olan şeyin daha az iyilik ve daha fazla neşe olduğunu keşfedişinin hikayesi" ve gerçekten çok neşeli.
Pozcu, kesinlikle son zamanlarda okuduğum en iyi anı romanı. "Yoga insanı" ol, anne ol, kadın ol, feminist ol, veya sadece biraz olsun kambur ol; kendinden çok fazla şey bulacağın, senden az bir şey değiştirecek, her türlü çok seveceğin bir kitap. Acil okumak, acil yogaya başlamak lazım...
Tumblr media
Paylaşmadan Edemeyeceklerim - Altını Çizdiklerim :)
"Yoga'da çok kötüyseniz, doğru yerdesiniz. Umarım bugün herkes kendine gerçekten berbat olma ve mükemmel olma iznini verir. Gerçek yoga mükemmel poz değildir; o gerçekte, hissettiğiniz en berbat pozdadır. Onu dışarıdan içeriye mükemmelleştirmek yerine, içeriden dışarıya doğru hissedin."
"Aklıma ani bir düşünce geldi: Ya iyinin karşıtı kötü değilse? Ya iyinin karşıtı gerçekse?"
"Kimsenin size çocuk doğurduktan sonra değişmeyeceğinizi, aynı zekaya sahip, aynı kadın olarak kalacağınızı söylemesine izin vermeyin."
Kişisel Not:
Yogaya başlayan herkes günlük tutmalı :) Coming soon?
2 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Photo
Tumblr media
Sabah yüzmek başka bi şey...
11 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Text
Acemi Yoginin El Kitabı
Tumblr media
             "Kitabı şu anda okuyorsanız, olması gerekenler zaten oluyordur..."
Acemi Yoginin El Kitabı'nın yazarı Esra E. Karaosmanoğlu, daha önsözden bile önce, çok etkilendiğim şu cümleyi kuruyor: "Kitabı şu anda okuyorsanız, olması gerekenler zaten oluyordur..." Nokta atışı, çünkü bu cümle aslında kitapta ne aradığımızı da ne bulacağımızı da özetliyor. 
Biri bu kitabı eline aldıysa, yoga gibi uçsuz bucaksız duran ve bu yüzden göz korkutan bir dünyayı keşfetmeye göz koymuş, cesaret etmiş ve ilk adımı atmış demektir. Uzun zamandır uzaktan da olsa yoga okuyan biri olarak şunu söylemeliyim ki, işimiz gerçekten kolay değil. Ama zaten adı üzerinde, yoga bir yolculuk, yol uzun, çok yönü var. Bu yüzden yeni başlayan birinin neresinden tutacağını şaşırması çok doğal...
Acemi Yoginin El Kitabı, özünde, bu çaresiz çırpınışımızı duymuş bir Türk yoga eğitmeninin yazdığı; kolay okunur, kapsamlı, özet niteliğinde bir rehber. Dünyamıza iniş amacı, bildiğimizi sandığımızı, eşten dosttan medyadan oradan buradan duyduğumuzu, okuyup anlamadığımızı, emin olamayıp kaçtığımızı bize en rahat haliyle özetlemek.
Rahat ve mizahi anlatımını, Esra E. Karaosmanoğlu kitabının temel prensibi olarak benimsemiş. Spiritüel mevzular söz konusu olunca bünyelerin kendini ne kadar ciddiye alabildiğinin ve bunun sokaktaki adamın gözünden nasıl göründüğünün farkında olsa gerek :) Abartacak da kasılacak da bir şey yok diyor ve anlatmaya başlıyor...
  Şu Yoga da neyin nesi kuzum?
Kitabın genel bilgiler içeren ilk bölümünün başlığı bu. "İnananlara ve inanmayanlara yoga", "uzun saçlılara yoga", "şişik kaslılara yoga" gibi sempatik alt başlıklar ile, yoga türlerini ve kişiye-kişiliğe özel yogaya başlama motivasyonlarını aktarıyor. İlerleyen bölümlerde, yerli bir eğitmenin tecrübelerini okumanın avantajını yaşamaya hemen başlıyoruz; laf arasında memleketteki merkezler hakkında ipucu ve tavsiyeler vermeyi ihmal etmiyor; elimizdeki kitap bir yol rehberine dönüşüyor.
Bölüm B, Yoga Felsefesi. Yoganın 5 prensibi, 8 basamağı, guru ruhu, kandalini, tantra ve oruçlar hakkında öğrenmek istediğimiz herşeyin özeti burada. Özellikle "Et yemek caiz midir" ve "Kebabın dayanılmaz hafifiliği" başlıklı beslenme ile ilgili bölümlerin çok faydasını gördüğümü belirtmeden geçmeyeyim... 
Bölüm C'de duruşlara giriyoruz; duruşun anlamından, nasıl yapılır nasıl yapılmaz'ına; fiziksel yararlarının yanı sıra zihinsel yararlarına; dikkat edilmesi gerekenlerden zıt duruşlara, basit ve fazlasıyla yeterli bir kılavuz tadında.
Bölüm D, tamamen nefesler üzerine. Nefes teknikleri, gevşeme teknikleri, sonra da çakralar. Çakra mevzusu biraz karışık olduğu için bize şema bile yapmış. Bölüm E'de meditasyona uğruyoruz ve paketi tamamlıyoruz.  
Don't take yoga so seriously
Acemi Yogi'nin El Kitabı'nın sonunda, bir de kişisel izlenimler bölümü var. Esra E. Karaosmanoğlu öğrencilerine "Hayatınıza yoga girdikten sonra ne oldu?" sorusunu yönlendirmiş ve kısa ama ilham verici bir derleme hazırlamış. Bir diğer ek, "Meraklısına" yogik dünyadan biyografiler sunuyor. Kapanışta ise "sık kullanılan yoga terimleri" sözlüğü ile bize son bir kıyak yapıyor ve tozlu raflarda değil hep el altında bulunması gereken pratik bir kaynağa dönüşüyor.
Sonsöz. Popüler kültüre ve günlük hayatımıza paralel, basit, akıcı, yer yer eğlenceli anlatımıyla bize yogaya başlamak için ve başlarken bilmemiz gereken herşeyleri öğreten yazarın sön sözü yine kendinizi çok da kaptırmayın, çok da ciddiye almayın, kasmayın, keşfetmeye ve keyif almaya bakın oluyor. El kitabımız, kapattığımızda yogaya başlamaya çoktan karar vermiş olmamızla sonlanıyor. İlerleyen aylarda defalarca elimize alacağımız, bazı bölümleri tekrar tekrar okuyacağımız kesin!
Kişisel not - En sevdiğim Bölüm
Batı'nın yogayla tanışması, Woodstock kuşağının yogayı sahiplenmesi, Zen felsefesinin yayılmasında Beatles'ın önemi, Osho ve yoganın günümüzdeki algısını anlatan ""Herşey Woodstock Yüzünden" bölümü kişisel favorim, beklerim :)
3 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Text
rock star yoga
Yoga celebrities gazına inanmıyorum ama bi Adam Levine var...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
  Madem magazinel girdik, elim değmişken kendisinin yoga playlistini de paylaşmadan geçmeyeyim :)
“A Long Walk” Jill Scott “What’s Goin On” Marvin Gaye “Kick Push” Lupe Fiasco “Time After Time” Quinton Tarver and Lee Perry “Tired Of Being Alone” Al Green “Brown Sugar” D’Angelo “You Know That I’m No Good” Amy Winehouse “Maybe I’m Amazed” Jem “Life is Sweet” Natalie Merchant “Turn Me On” Norah Jones “Games Without Frontiers” Peter Gabriel “Love’s Divine” Seal “Whenever, Wherever, Whatever” Maxwell “We Are One” Kelly Sweet
Cheers!
5 notes · View notes
biraicerekzayifladim · 11 years
Text
Spora bunları giymek lazım :)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes